Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Öykü: Hay<br />
İllüstrasyon : MKS<br />
Öykü<br />
Kralların Yolu<br />
Atbizonu Kralların Yolu'na vardığında gözleri ardına saklanacak bir tepecik, küçük de olsa bir<br />
kaya parçası aradı. Biliyordu ki kovuğuna sığınacağı bir kaya bile bulsa yine de bu fırtına üzerine bir<br />
dağ büyüklüğünde kum öbeği bırakabilir ya da kayaları bile oyup onu yutabilirdi. Afak 'Ne kadar Tanrı<br />
varsa!' diye bir küfür savuracaktı ki atbizonu önce şaha kalktı, adam hayvanın yelelerine yapıştı, sonra da<br />
kumların arasına daldı. Koca hayvan zar zor sığabileceği bir oyuktan içeri atıldı. Hayvan öyle bir sıçramıştı<br />
ki, oyuktan geçerken koca cüssesi can havli ile küçülmüş, incelmiş ve Afak kafasını vurmamak için kendini<br />
zor atmıştı hayvanın üzerinden. Atbizonu'nun ardından o da oyuktan içeri savurdu kendini. Girdikleri deliği<br />
üzerindeki kürkle ile örtmesi gerektiğini biliyordu. Bir vakum gibi çekecek olan fırtınaya yaklaşmak yerine<br />
oyuğun içindeki tünelde önündeki hayvanın yaptığı gibi koşmayı tercih etti. Oyuk sandığı şeyin upuzun<br />
bir mağara olduğunu fark etti. Koşan adımları yavaşladı. Atbizonu çoktan yitip gitmişti mağaranın içinde.<br />
Bu hayvanlar ürkek yaratıklardı. Yağmur öncesi gökten gelen bir gümbürtü binlerce atbizonundan oluşan<br />
sürülerin bile an içinde gözden yitmesine sebep olabilirdi. 'Mağara epey uzun, çok uzağa kaçmış olabilir'<br />
diye düşündü. Bir süre mağaranın içinde toprak zeminde yürüdükten sonra daha geniş ve taşlardan<br />
yapılmış koridor benzeri bir yola geldi. Hiç ardına bakmamıştı giriş kapandı mı diye. Gözleri yavaş yavaş<br />
içerinin karanlığına alıştı.<br />
Afak atbizonunu bu mağarada arayamazdı. Hayvan çoktan bir çıkış bulup gitmiş olmalıydı. Afak<br />
Akkartal’ın sözlerini düşünmek istemiyordu ama ihtiyarın sözleri sürekli kulaklarında çınlıyordu “Neden<br />
yas tutmadın, neden intikam almadın”.<br />
Neden?<br />
Afak karısından, çocuğundan önceki ölümleri düşündü mağaranın taşlarla kaplı zemininde<br />
yürürken. Annesini babasını düşündü. Ufacık bir çocukken öldürülmüşler ve kendi kendine bakmak<br />
zorunda kalmıştı. Sürekleri o zaman duymuştu. Yaşayan kimsenin görmediği, görenlerin yaşamadığı,<br />
kulaktan kulağa anlatılan efsane.<br />
Afak hiç ummadığı bir anda kendini havada buldu ve uçarak elli metre kadar ileride yüzükoyun<br />
yere çakıldı. İşte şimdi o fırtına mağarayı vurmuştu. Vurmakla kalmamış mağaranın içinde tozu dumana<br />
katmıştı. Afak yattığı yerde her yanının ağrıdığını hissetti. Yüzükoyun yatmaya devam etti, kalkamadı.<br />
Bildiği tüm tanrılara küfrediyordu. Rüzgarın tanrısına, güneşin tanrısına, çamurun tanrısına, suların<br />
tanrısına… sonra tekrar rüzgarın, güneşin, çamurun, suların tanrısına küfretti, küfretti ve yine küfretti. En<br />
iyi yapabildiği şey küfretmekti ama çok fazla tanrı bilmiyordu. Gecenin de bir tanrısı olmalıydı, dağlarında,<br />
ağaçlarında. Küfretmekten yorulmadı, süreklerin de bir tanrısı olmalıydı, atbizonlarının da bir tanrısı<br />
olmalıydı, Akkartal’ın da bir tanrısı olmalıydı. Etti, etti, etti… Bütün bildiği küfürleri. Oğlunu düşündü,<br />
daha yeni ayakta durmayı öğreniyordu. Kadınını düşündü, anasını babasını kaybettiğinden beri her şeyi<br />
olan kadını. Yerinden kalkamadı yine.<br />
54 55