sarper þahin tez - İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü
sarper þahin tez - İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü
sarper þahin tez - İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
T.C.<br />
SAĞLIK BAKANLIĞI<br />
ŞİŞLİ ETFAL EĞİTİM ARAŞTIRMA HASTANESİ<br />
ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI KLİNİĞİ<br />
Klinik Şefi: Doç. Dr. Feyzullah ÇETİNKAYA<br />
Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesinde 2007 Yılında Ateş Sebebiyle<br />
Yatırılan 2 – 24 Aylık Çocukların Etiyolojik Değerlendirilmesi<br />
(Uzmanlık Tezi)<br />
Dr. Sarper ŞAHİN<br />
İSTANBUL 2009<br />
1
ÖNSÖZ<br />
Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesinde Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları uzmanlık<br />
eğitimim süresince katkı ve desteklerinden dolayı, hastanemiz başhekimi Doç. Dr. Ali İhsan<br />
Dokucu’ya,<br />
Uzmanlık eğitimim boyunca bilgi ve deneyimlerini bizimle paylaşan, bizlere bilimsel<br />
eğitim ortamı hazırlayan, zor zamanlarımda bana hoşgörü ile yol gösteren ve desteğini benden<br />
esirgemeyen, yetişmemde büyük emeği geçen, <strong>tez</strong> çalışmamın her aşamasında büyük katkısı<br />
olan klinik şefim ve koordinatörümüz sayın Doç. Dr. Feyzullah Çetinkaya’ya,<br />
Yenidoğan Servisi Klinik Şefi Prof. Dr. Asiye Nuhoğlu’na, Şef Vekilimiz Doç Dr.<br />
Yıldız Yıldırmak’a,<br />
Tüm çocuk klinikleri uzman doktorlarına ve asistan arkadaşlarıma, tüm çocuk klinikleri<br />
hemşireleri ve sağlık personellerine sonsuz teşekkürlerimi,<br />
Hayatım boyunca sabır ve anlayışla her zaman yanımda olan, bu günlere gelmemi<br />
sağlayan annem Akile Şahin, babam Sırrı Zafer Şahin’e, ablam Demet Yalçın’a saygı, sevgi ve<br />
şükranlarımı sunarım.<br />
2<br />
Dr. Sarper ŞAHİN
İÇİNDEKİLER<br />
ÖNSÖZ……………………………………………………………………………………..2<br />
KISALTMALAR…………………………………………………………………………..4<br />
GİRİŞ VE AMAÇ………………………………………………………………………….5<br />
GENEL BİLGİLER………………………………………………………………………..6<br />
GEREÇ VE YÖNTEMLER………………………………………………………………41<br />
BULGULAR……………………………………………………………………………...42<br />
TARTIŞMA………………………………………………………………………………54<br />
SONUÇ…………………………………………………………………………………...57<br />
KAYNAKLAR…………………………………………………………………………...59<br />
3
MSS : Merkezi Sinir Sistemi<br />
C : Santigrad<br />
F : Fahrenheit<br />
KVH : Kollagen Vasküler Hastalıklar<br />
IL : İnterlökin<br />
TNF : Tümör Nekrozing Faktör<br />
PGE2 : Prostoglandin E2<br />
KISALTMALAR<br />
HAPN : Hipotalamus Anterior Preoptik Nükleus<br />
ASTM : Amerika Ölçüler ve Ayarlar Standardizasyonu<br />
Cm : Santimetre<br />
TRL : Toll Like Reseptörler<br />
FUO : Nedeni Belirlenemeyen Ateş<br />
IgG : İmmünglobulin G<br />
BOS : Beyin Omurilik Sıvısı<br />
LP : Lomber Ponksiyon<br />
ASA : Asetilsalisilik asit<br />
COX : Siklooksijenaz<br />
NSAID: Nonsteroid Antienflamatuar <strong>İl</strong>aç<br />
EBV : Ebstein Barr Virus<br />
AST : Aspartat Aminotransferaz<br />
ALT : Alanin Aminotransferaz<br />
4
1.GİRİŞ VE AMAÇ<br />
Ateş, çocukluk çağının önemli bir semptomu olup çocuk acil polikliniklerine yapılan<br />
başvuru sebepleri arasında ilk sıralarda yer almaktadır. Üç yaş altındaki çocuklarda acile ilk<br />
başvuru sebeplerinin % 15’inden ateş sorumludur (1).<br />
Yapılan çalışmalar, ailelerin büyük bir kısmının ateşin konağın normal bir cevabı<br />
olduğunu bilmemelerinden dolayı ateşten korktuklarını ve bu ateş korkusu yüzünden normal<br />
vücut sıcaklıklarında bile antipiretik verdiklerini göstermiştir (2). Çocukluk dönenimde başlıca<br />
ateş sebepleri; enfeksiyonlar (solunum sistemi enfeksiyonları, idrar yolu enfeksiyonları, enterik<br />
enfeksiyonlar, santral sinir sistemi enfeksiyonları, döküntülü enfeksiyon hastalıkları, sistemik<br />
enfeksiyonlar, lokalize enfeksiyonlar), kollajen-vasküler bağ dokusu hastalıkları, neoplastik<br />
hastalıklar, dehidratasyon, ilaçlar, aşılar, nörolojik hastalıklar, kan hastalıkları, çevre<br />
sıcaklığının aşırı yükselmesi ve nedeni belirlenemeyen ateştir (1,3,4).<br />
Ateşli bebek ve çocukların %20’sinde fizik muayenede ateşe neden olabilecek odak<br />
saptanamaz. Bu hastaların büyük çoğunluğunun hastalığı hafif seyirlidir, klinikleri iyidir bu<br />
nedenle bu hastalar ayaktan da takip edilirken, daha az sayıda çocuk ise klinik olarak kötü<br />
olabilir ve hastaneye yatırılarak izlenmesi ve tedavi edilmesi gerekebilir. Odağı belli olmayan<br />
hastaların çok küçük bir kısmında gizli bakteriyemi ve komplikasyon olarak (menenjit,<br />
septisemi gibi) gelişen ciddi enfeksiyon riski vardır (4).<br />
Ateş, özellikle küçük çocuklarda acil olarak değerlendirilmesi ve mümkünse sebebinin<br />
aydınlatılması gereken bir semptomdur. Bu yaş grubunda ateşin sık rastlanan sebeplerinin iyi<br />
bilinmesi sağlık çalışanlarının ve ailelerin bu konuda ön bilgilerle donatılmasının ve hazır<br />
tutulmalarının yanında toplum sağlığı yönünden de çok önemlidir.<br />
Bu konulara ışık tutulmasına yardımcı olabilmek amacıyla bu çalışmada Şişli Etfal<br />
Eğitim ve Araştırma Hastanesi acil çocuk polikliniğine ateş şikayeti ile başvuran ve yatırılarak<br />
tedavi edilen 2-24 aylık hastaların çeşitli etiyoloji sebeplerinin geriye dönük (retrospektif)<br />
olarak araştırılması amaçlanmıştır.<br />
5
2.1. ATEŞ TANIMI:<br />
2.GENEL BİLGİLER<br />
Ateş vücut sıcaklığının normal değerlerinin üzerine kontrollü artışıdır. Normal vücut<br />
sıcaklığı ölçen kimseye, yaşa, ölçümün yapıldığı saatte, ölçümün yapıldığı vücut bölgesine ve<br />
çevre ısısına bağlı olarak değişiklik gösterir. En önemli oluş mekanizması, merkezi sinir<br />
sisteminde (MSS) hipotalamik ayar mekanizmasındaki bozukluktur (yükseğe ayarlanma).<br />
Normal sınırlar içerisinde insanların normal vücut sıcaklıkları bazı farklılıklar<br />
gösterebilir. Ateş genellikle sabah erken saatlerde (04.00-06.00) en düşük, erken saatlerinde<br />
(16.00-18.00) en yüksektir, bu fark diürnal varyasyon olarak bilinir. Bu fark altı yaşından<br />
büyük çocuklarda bir santigrat derece civarındadır. 2-6 yaş arasında diürnal varyasyon daha<br />
azdır (0,9˚C). İki yaş altında varyasyon beklenmez (1,5,6). Ateş ölçümü; egzersiz, sıcak soğuk<br />
gıda alımı (oral ölçümde), yemek yemek, terleme (aksiller bölge ölçümü), rektal bölge<br />
enfeksiyonu (rektal ölçümde) gibi durumlardan etkilenebilir. Bu nedenle sağlıklı ölçüm için<br />
bunlara dikkat edilmelidir.<br />
Ateş değişik ölçüm aletleriyle (civalı termometre, elektronik termometre, kulaktan<br />
infrared ışınları yoluyla elektronik ölçüm, emzikli elektronik termometre, ısıya duyarlı film<br />
yöntemi gibi) ölçülebilir. Bunlar arasında farklılık olduğunda civalı termometre ölçümü dikkate<br />
alınmalıdır.<br />
Ateş değerlendirmesi ya Celcius (santigrad; C) veya fahrenheit (f) olarak belirtilir.<br />
Bunların ölçümü C x 1,8 + 32 = F olarak yapılabilir. Genellikle rektal ateş 36,1˚C-37,8˚C<br />
arasındadır. Genellikle rektal ateş; oral ateşten 0,5˚C, aksiller ısıdan 1˚C-1,5˚C daha fazla, or al<br />
ateş aksiller ateşten 0,5˚C-1˚C daha fazladır (5).<br />
Çocuklarda oral ateş ölçümü zor olabilir, bu nedenle ateşin formula (büyük çocuk) veya<br />
rektal (küçük çocuk özellikle süt çocukları) ölçülmesi daha uygundur. Vücut sıcaklığı aksiller,<br />
rektal, oral veya timpanik yolla ölçülür. Aksiller 37,2˚C, rektal 38˚C, oral 37,5˚C, timpanik<br />
37,8˚C’nin üzerindeki de ğerler ateş olarak kabul edilir (7,8).<br />
6
2.2. ATEŞ PATOGENEZİ<br />
Ateş oluşumunda üç patofizyolojik yol vardır.<br />
1) Merkezi sinir sistemi hipotalamik ayar düğmesi yükseğe ayarlanır. Enfeksiyon hastalıkları,<br />
kollagen vasküler hastalıklar (KVH), malignensilerin oluşturduğu ateş genellikle bu<br />
mekanizmayla gelişir, ateşe yol açan ana mekanizmadır. Antipiretik ilaçlardan ve fizik<br />
soğutmadan yarar görür.<br />
2) Vücutta ısı oluşumu normal ama ısı kaybı defektiftir. Ektodermal displazi, antikolinerjik<br />
entoksikasyonu gibi.<br />
3) Vücutta ısı oluşumu ısı kaybından fazladır. Salisilat entoksikasyonu, hipertiroidi, aşırı çevre<br />
ısısı, Malign hipertermi, aşırı egzersiz gibi (5).<br />
İzole olarak son iki mekanizmayla oluşan ateşte hipotalamik ayar düğme bozukluğu<br />
yoktur ve buna rağmen ateş oluşur. Bu durum genel olarak sıcak hastalığı (hipertermi) olarak<br />
adlandırılır ve antipiretik ilaçlardan değil sadece fizik soğutmadan yarar görür. Ve daha az<br />
sıklıkla görülürler.<br />
Nonenfeksiyöz hastalıklardan bağ dokusu hastalıklarında ateş patogenezi muhtemelen<br />
enfeksiyöz durumlardaki ile aynıdır, olayı tetikleyen bu hastalıklarda mikroorganizma toksini<br />
yerine otoantijenlerdir. Malignansilerde ise tümör hücrelerinden ya da reaksiyon gösteren<br />
hücrelerden salınan sitokin önemli rol oynar, lösemik hücrelerde spontan interlökin-1 (IL-1),<br />
lenfomalar da ise IL-1, tümör nekrozing faktör-alfa (TNF-α); melonom, hepatoblastom, sarkom<br />
ve over karsinomunda ise değişik sitokinlerin salgılandığı bilinmektedir.<br />
Ateş normal vücut sıcaklığını soğuk ortamda koruyan aynı mekanizma ile olur. Aradaki<br />
fark termostatın daha yüksek bir sıcaklığa ayarlanmış olmasıdır. Normal metabolik şartlarda<br />
termal eşik değer 37,1˚C’dir (4). Vücut enfeksiyon etkenleri, toks in veya inflamasyon<br />
mediatörleri (pirojenler) herhangi bir yolla kana karıştığında monosit, makrofaj ve endotel<br />
hücrelerinden IL-1, TNF-α, IL-6, interferon gama gibi pirojenik sitokinler salgılanır. Büyük<br />
moleküllü (15000-30000 dalton) bu sitokinler sistemik dolaşıma verilirler. Bu moleküller<br />
merkezi sinir sisteminde ve hipotalamus anterior preoptik nükleus (HAPN) bölgesinde<br />
(preoptik termoregülatuar bölgede) lokal endotel hücrelerinde prostoglandin sen<strong>tez</strong>ine yol açar.<br />
Normalde sitokinler kan beyin bariyerini geçemezler. Ancak MSS’ de sirkümventiküler<br />
organlardan olan hipotalamustaki organum vaskulosumda kan beyin bariyeri yoktur. Bu<br />
bölgeden geçerek bu bölgedeki nörohumoral reseptörleri etkileyerek prostoglandin, monoamin<br />
ve siklik adenozin monofosfat sen<strong>tez</strong>ine yol açar.<br />
7
Özellikle prostoglandin E2 (PGE2) olmak üzere prostoglandinler direkt olarak veya tam<br />
bilinmeyen nörotransmitterlerin yardımıyla HAPN’ deki ateş ayarlama düğmesinin daha<br />
yükseğe ayarlanmasına yol açarlar (9). Bunun sonucunda hipotalamustan gerek serebral<br />
kortekse gerekse vazomotor merkeze ateşin artırılmasına yol açacak impulslar gönderilir (Tablo<br />
1,2).<br />
Tablo 1: Ateş patofizyolojisi<br />
Eksojen pirojen (virüs, bakteri, fungus, ilaç, antijen – antikor kompleksi gibi)<br />
Fagositik faktörler<br />
Endojen pirojenler:<br />
(IL – 1 gibi)<br />
Hipotalamik endotel (HAPN)<br />
PGE2<br />
Termoregülatuar nöronlar<br />
Santral yol Periferik yol<br />
Beyin korteksi Adrenerjik Efferent Vazomotor merkez<br />
Davranış değişikliği Kasılma, titreme Vazokonstrüksiyon<br />
Isı arttırıcı eylemler Isı üretimi Isı tasarrufu<br />
Ateş Ateş Ateş<br />
8
Tablo 2: Ateş patogenezi, interlökinin etki mekanizması<br />
IL – 1<br />
Fosfolipid<br />
Araşidonik asit Lipojenaz Lökotrienler<br />
Endoperoksitler<br />
Prostosiklinler<br />
HAPN<br />
Soğuk sensitif hücre ateşleme aktivitesini arttırır.<br />
Isı sensitif hücre aktivitesini azaltır.<br />
HAPN ısı ayar düğmesi daha yüksek noktaya ayarlanır.<br />
Yeni ayara göre ısıyı arttıracak merkezi ve periferal uyarılar yapılır.<br />
Ateş<br />
Korteksin etkilenmesiyle kişi ateşin artmasına veya ısı kaybının azaltılmasına<br />
sağlamaya yönelik üşüme hissi, sıcak yere gitme, kalın giyinme, sıcak şeyler içme isteği, ısı<br />
kaybını azaltıcı vücut postürü alma gibi davranışlar gösterir. Vazomotor merkez sinyalleri ile<br />
deriden ısı kaybını azaltıcı vazokonstrüksiyon, ısı oluşumunu artırıcı kas titremesi gelişir.<br />
Ayrıca, otonomik sinyallerle terleme azalır. Endokrin etkilerle ısı kaybı en aza indirilir;<br />
vazopressin düzeyi düşerek idrar miktarının artması vücutta ısıtılması gereken sıvı miktarını<br />
azaltılır. Ateş yanıtı MSS tarafından yönlendirilen bazı adaptif nöroendokrin mekanizmaları da<br />
devreye sokar; bu mekanizmalar vücudun ateşe yol açan mikrobiyal etkenlere direncini artırıcı<br />
niteliktedir. Ateşe yol açan etkenler ortadan kalkınca ve pirojen sitokin salınımı kesilince ısı<br />
ayar düğmesi eski normal konumuna geçer ve söz konusu etkiler geriye döner ve normal ateş<br />
durumu sağlanır.<br />
9
Ateşin oluşumunu başlatan pirojenler ekzojen veya endojen kaynaklı olabilir. Eksojen<br />
pirojenler genellikle organizmaya dışarıdan giren bakteri, virüs, mantar gibi<br />
mikroorganizmalar, bunların toksinleri ya da ürünleridir. Antijen ve antikor kompleksleri,<br />
aktive kompleman komponentleri, safra asitleri ve androjenik steroidler pirojen etkisi<br />
gösterirler. Eksojen pirojenler makrofaj ve diğer hücreleri uyararak endojen pirojen sitokin<br />
salınımına neden olurlar. Endojen pirojenlerin başlıcaları interlökinler (IL-1, IL-6 ve IL- 11),<br />
interferonlar, tümör nekrozis faktör, leukemia inhibitör faktör ve silier nörotropik faktördür.<br />
Eksojen pirojenlerin doğrudan hipotalamik termoregülatuar merkezi etkilemediğini,<br />
konakta ateşe yol açan ara moleküllerin (sitokinler) sen<strong>tez</strong>ini uyardığını kabul etmektedir.<br />
Birbirinden farklı yapıya sahip pek çok bakteriyel antijenin ve lipopolisakkaritlerin in vivo ve<br />
invitro ortamda sonradan IL-1 olduğu gösterilen sitokin konsantrasyonunu artırdığı<br />
bilinmektedir. Rekombinant IL-1 verildiğinde çok düşük konsantrasyonlar da bile deney<br />
hayvanlarında ve insanlarda ateş cevabının gözlemlenmesi bu düşünceyi güçlendirmiştir.<br />
Daha sonra rekombinant TNF-α, IL-6 ve diğer sitokinlerinde benzer etkileri<br />
gözlemlenmiş, endojen pirojenler pirojenik sitokinler adıyla adlandırılmışlardır. Ancak yapılan<br />
çalışmalarda IL-1 ve TNF-α blokajının ateş cevabını engellemediği görülmüştür. Enfeksiyon<br />
hastalıklarında IL-1 veya TNF -α aktivitesinden bağımsız olarak ateş oluşabilir.<br />
Mikroorganizmaların anterior hipotalamus vasküler yataklarında ‘toll like’<br />
reseptörlerinin (TRL) yer aldığı mekanizmalarla ateşe neden olabileceği düşünülmektedir.<br />
Ancak ateş cevabı IL-1, IL-6 veya TRL ligandları aracılığıyla olsun veya olmasın<br />
siklooksijenaz-2, PGE2 ve hipotalamik PGE2 reseptörlerinin aktivasyonunu gerektirmektedir.<br />
Ateş enfeksiyon yada inflamasyona karşı gelişen akut faz cevaplarından birisidir. Bu<br />
cevap sırasında mononukleer fagositlerden IL-1, IL-6 ve TNF-α salgılandığı ve bu sitokinlerin<br />
anterior hipotalamustaki preoptik bölgede bulunan ısı merkezini uyardığı kabul edilmektedir.<br />
Ancak bu sitokinlerin bu merkezleri hangi yolla uyardığı konusunda yeterli bilgi yoktur.<br />
Sitokinlerin taşıyıcı molekül yoluyla kan beyin bariyerini geçtiğini veya beyinde bulunan<br />
endotel ve perivasküler hücrelerdeki reseptörler yoluyla lokal pirojen sen<strong>tez</strong>ini uyardığı<br />
düşünülmektedir. Pirojenik sitokinlerin yarı ömrü kısadır ancak düşük konsantrasyonlarda bile<br />
etki gösterebilirler. İkinci hipo<strong>tez</strong>i destekleyen en önemli bulgular ateş sırasında lokal<br />
antipiretik maddelerden IL-10, kortikosteroid, vazopressin ve melanosit stimule edici hormon<br />
düzeylerinde artış ve pirojenik sitokinlerin salınımını takiben çözünmüş reseptörlerin (endojen<br />
inhibitörler) salınımıdır. Bu dolaşan reseptörlerin biyolojik fonksiyonu tam bilinmemekle<br />
birlikte bir çeşit doğal fren sistemi oluşturdukları düşünülmektedir.<br />
10
Isı regülasyon merkezi endojen ve eksojen pirojenlerle uyarıldığında merkezde PGE2 ve<br />
diğer araşidonik asit metabolitleri lokal olarak artar bu maddelerin artışı termostatın yeni bir ısı<br />
düzeyine ayarlanmasına yol açar. Bu aşamadan sonra ısı regülasyonu merkezi ısı oluşturulması<br />
ile ilgili mekanizmaları harekete geçirerek vücut ısının kontrollü biçimde yükselmesini sağlar.<br />
Ateş aynı zamanda nötrofil migrasyonunu ve nötrofillerden salınan süper oksit anyon<br />
gibi antibakteriyel maddelerin yapımını artırır. Bazı hayvan çalışmalarında ateşin surveyi<br />
uzattığı, yaşama oranlarını artırdığı, ateşin düşürülmesinin ise mortaliteyi artırdığı saptanmıştır.<br />
Bazı klinik çalışmalarda ateş düşürülmeyen çocukların düşürülenlere göre daha kısa zamanda<br />
iyileştiği gösterilmiştir (7).<br />
Vücut ısının birkaç derece yükselmesi; lökosit migrasyonunu, fagositoz ve interferon<br />
oluşumunu, mitojene lenfosit transformasyon yanıtını, makrofajların bakterileri öldürme<br />
fonksiyonunu artırır (10). Birçok patojen bakteri büyüme ve çoğalmaları için demire ihtiyaç<br />
duyar. Ateşli hastada serum demiri düşer, serum ferritini artar ve serum serbest demiri<br />
minimuma iner. Patojen bakterilerin yüksek ısıda demir ihtiyaçları artar. Azalan demir; en fazla<br />
ihtiyaç duydukları sırada bakteri üremesini olumsuz etkiler (11).<br />
Ateş nörosifiliz, üretrit gibi hastalıklara neden olan birçok mikroorganizmanın<br />
replikasyonunu azaltır, iyileşmeyi hızlandırır. Ancak bu olumlu etkiler 40˚C’nin üzerinde<br />
ortadan kalkar. Hatta bazal seviyeninde altına düşebilir. Ayrıca ateşli hastalarda bakteriyel<br />
çoğalma için önemli bir substrat olan glikozun oluşumu yerine proteoliz ve lipolize kayış olur.<br />
Ayrıca çocuktaki iştahsızlık kana serbest glikoz geçişini azaltır. Bunlar bakterinin<br />
üremesini olumsuz yönde etkiler. Ateşli çocukta halsizlik ve dinlenme isteği kasların enerji<br />
gereksinimini azaltır ve konağın olumsuz etkilenme riskini azaltır. Ateş yanıtı sırasında<br />
karaciğerden salınan bazı proteinler birçok mikroorganizmanın proliferasyonu için gerekli olan<br />
divalan katyonları bağlar ve mikroorganizmaların kullanımını engeller. Sonuç olarak aşırı<br />
olmayan ateş konak açısından yararlı etkileri vardır.<br />
Ateşin yararlı bir reaksiyon olduğunu gösteren bulgulara karşın zararlı olabileceği<br />
durumlar vardır. Normalin üzerinde her bir derece ateş artmasında; bazal metabolizma yaklaşık<br />
%10-12 ve günlük sıvı ihtiyacında 7,5 ml/kg/gün artışa, kalp atım hızında 25/dakika, solunum<br />
hızında 3,4/dakika artışa yol açar. Ateş vücutta oksijen tüketiminde ve karbondioksit<br />
üretiminde artışa yol açar (5,12).<br />
11
Vital bulgulardaki değişiklikler özellikle yüksek ateş varlığında kardiyopulmoner veya<br />
metobolik hastalığı olan hastalarda yetmezlik ve dekompansasyona yol açabilir. Özellikle ağır<br />
akciğer veya kalp hastalığı olan çocuklarda ateş oksijen tüketimini ve kalp yükünü artırarak<br />
oksijene olan bağımlılığın artmasına neden olmaktadır (13,14). Nörolojik hastalığı olmayan<br />
çocuklarda ateşin zararlı etkileri 42˚C’nin üzerine çıktı ğında görülmeye başlar. Ateşin en çok<br />
korkulan yanı febril konvulziyona neden olabilmektedir (15). Basit febril konvulziyon<br />
genellikle ateş yükselmeye başladığı ilk dönemde olur, kendiliğinden düzelir. Gelişme geriliği<br />
ve kalıcı nörolojik hasara yol açmaz. Antipiretiklerin kullanılması febril konvulziyon riskini<br />
azaltmaz.<br />
Ateş sitokin cevabının bir bulgusudur. Sitokin cevabı ateş dışında dalgınlık, anoreksi,<br />
hormon sen<strong>tez</strong>inde değişiklikler ve genç beyaz küre hücrelerinde artışa neden olur. Ateşin<br />
erken döneminde hepatik akut faz proteinleri, C reaktif protein, fibrinojen, haptoglobulin,<br />
seruloplazmin, ferritin, amiloid A proteini kompleman ve proteinazlar artar. Ancak bu akut faz<br />
reaktanlarının rolü tam bilinmemektedir.<br />
Vücut ısısının yükseldiğinin saptanması gerek enfeksiyon hastalıkları, malign hastalıklar<br />
ve kollagen doku hastalıkları gibi birçok hastalığın ilk semptomu olması nedeniyle tanısal<br />
açıdan, gerek bu hastalıkların seyrini ve tedaviye cevabının değerlendirilebilmesi açısından ve<br />
gerekse de ateş ile birlikte ortaya çıkabilecek komplikasyonların engellenebilmesi açısından<br />
önem taşımaktadır.<br />
2.3. ATEŞ EPİDEMİYOLOJİSİ<br />
Çocuk hekimlerine ve çocuk acil servislerine başvurularında yakınmaların yaklaşık %<br />
15-20’sini ateş oluşturur (15). <strong>İl</strong>k iki yaşta çocuklarda 2-6 kez ateş epizotları görülmektedir. <strong>İl</strong>k<br />
üç aydaki ateş sıklığı, 3-36 aydaki çocuklara göre daha azdır. Kasım ve Mart ayları arasında<br />
ateşin görülme sıklığındaki artış bu dönemde toplum kaynaklı gastrointestinal ve solunum<br />
kaynaklı viral enfeksiyonların görülmesindeki artışa paraleldir. <strong>İl</strong>ginç olarak üç ayın altındaki<br />
küçük bebeklerde de Kasım ve Mart ayları arasında ateş görülme olasılığı artmasına rağmen, bu<br />
yaş grubunda ateşli epizotlarının % 40’ı Temmuz ile Eylül ayları arasında görülür. Bu geç<br />
fenomenin nedeni, yılın bu zamanındaki enterovirus sirkülasyonudur. Çocuklarda nedeni<br />
bilinmeyen ateş insidansını belirlemek güçtür. Bu ateş tipi, akut ateş epizotlarına göre çok daha<br />
nadir bir durum olarak görülmekte, fakat tanısal yaklaşımda farklılıklar içermektedir.<br />
12
2.4. GENEL TANIMLAR<br />
2.4.1.TERMOREGÜLASYON<br />
İnsanlar genellikle sağlıklı iken vücut ısısını belicili değer aralıklarında tutarlar. Günün<br />
belirli saatlerinde ve kişiden kişiye değişmekle birlikte sabit bir aralıkta seyreden bu normal<br />
vücut ısısı metabolik işlemler, egzersiz ve titreme ile ortaya çıkan ısı buharlaşma, radyasyon ve<br />
iletim yoluyla kaybedilen ısı arasındaki denge sonucu korunur.<br />
Termoregülatuar merkez hipotalamusta preoptik bölgedeki nöronların oluşturduğu ısı<br />
kaybı ve ısı üretim merkezlerinden oluşur. Bu merkezler kan ısısını monitörize ederler ve<br />
periferik termoreseptörlerden gelen sinyalleri değerlendirirler. Burada bir çeşit negatif<br />
geribildirim söz konusudur. Hipotalamusa sinyal gönderen periferik termoreseptörler deri<br />
ısısına, santral termoreseptörler ise kor ısınsa duyarlıdır. Hipotalamustaki ısı kaybı merkezi ısısı<br />
kaybını tetikler (16).<br />
Perifere gönderdiği uyarılarla dermal arteriyollerde dilatasyon, deri kan akımında<br />
azalma, terleme, artmış solunum sayısı, hafif kıyafetler giyinme isteği gibi davranış<br />
değişiklikleri ile ısı kaybını sağlar. Aynı zaman da ısı üretim merkezin inhibe eder. Isı üretim<br />
merkezi ise ısı üreten mekanizmaları tetikler. Dermal arteriyollerde vazokonstriksiyon, deri kan<br />
akımında azalma, erektör pili kaslarında kasılma, titreme ortaya çıkar. Titreme spinal reflekstir<br />
ve antagonistik kasların aynı anda kasılması ile oluşur.<br />
Vücut ısısının azalmasını sağlayan mekanizmalardan biri olan ısı transferi radyasyon,<br />
iletim (ısı enerjisinin fiziksel temas ile daha düşük ısıdaki bir yüzeye aktarılması), dağılma<br />
(ısının vücudun etrafındaki havaya yayılması) ve buharlaşma (enerjinin su molekülü içine<br />
geçip, suyu buhar haline çevirmesi) ile gerçekleşir.<br />
Radyasyon (ışıma, deri yüzeyinden ortama ısı ışıması) :<br />
Genellikle total ısı kaybının %60’ı radyasyonla olur. Deri yüzeyi ne kadar fazlaysa ve<br />
deri ısısı ne kadar fazlaysa bu yolla ısı kaybı daha fazla olur. Yenidoğanlar da ve küçük<br />
bebeklerde deri yüzeyi rölatif olarak daha fazladır. Deri ısısı kan akımından ve deri<br />
perfüzyonundan etkilenir.<br />
Evaporasyon (deriden buharlaşma) :<br />
İnsensibl su kaybı 750-800 ml/m2/24 saat kadardır. Evaporasyon da 1ml su<br />
buharlaşması 0.58 kalori gerektirir.<br />
Total ısı kaybının yaklaşık %25’i evaporasyonla gerçekleşir. Egzersizle oluşan ısının önemli bir<br />
bölümü radyasyon (terleme) ve evaporasyonla (terleme) ile gerçekleşir (1700 kal/saat kadar).<br />
13
Konveksiyon (deri yüzeyindeki hava akımı) :<br />
Deri yüzey genişliği ve bu yüzeydeki havanın hareket hızıyla orantılıdır.<br />
Kondüksiyon (temas ile ısı kaydı) :<br />
Deri sıcaklığını, temas ettiği yüzeye geçmesiyle gelişen ısı kaybıdır. Ateşli çocuğu ıslak<br />
çarşafla sarmak veya ılık su banyosu uygulamak esas olarak kondüksiyonla ısı kaybını sağlar.<br />
2.4.2.HİPERTERMİ<br />
Vücut ısısında beklenenin üzerinde anormal yükselmesidir. Ateşte termoregülatuar eşik<br />
değeri yükselir; bu bir üst sınırdır. Vücut ısısı en çok yükseldiğinde bile bu değerin üzerine<br />
çıkmaz. Ancak hipertermide eşik değerinde yukarı çekilme yoktur. Bu nedenle vücut ısısı<br />
anormal değerler çıkar (17). Hipertermi genellikle sıcak çarpmasında olduğu gibi çok yüksek<br />
çevresel ısı değerleri ve diğer dış etkenlere bağlı olarak ortaya çıkar (Tablo3).<br />
Malign hipertermi ve malign nöroleptik sendrom diğer örneklerdir. Malign hipertermi<br />
bazı genetik hastalıklar ve anes<strong>tez</strong>iye sekonder görülebilir. Malign nöroleptik sendrom ise<br />
fenotiazinler başta olmak üzere çeşitli nöroleptiklerin kullanımı sonrasında görülmektedir;<br />
mekanizması tam olarak bilinmemektedir (18).<br />
Tablo 3: Hipertermi nedenleri<br />
MSS enfeksiyonları<br />
Fulminan enfeksiyonlar<br />
<strong>İl</strong>aç entoksikasyonu<br />
Ağır egzersiz<br />
Sıcak çarpması<br />
Malign hipertermi (anestetik)<br />
Malign nöroleptik sendrom<br />
Status epileptikus<br />
Serebrovasküler olaylar<br />
Tirotoksikoz<br />
Feokromasitoma<br />
Anhidrotik ektodermal displazi<br />
REYE sendromu<br />
Otonomik disfonksiyon<br />
14
2.5. ATEŞ ÖLÇÜM YÖNTEMLERİ<br />
Vücut sıcaklığının ölçülmesinin klinik tıp uygulamalarının esasını teşkil etmesi ve rutine<br />
girişi Carl Reinhold August Wunderlich’in 1868’de yayınladığı ‘Course of Temperature in<br />
Disease’ başlıklı 18 yıl süren çalışması ile olmuştur. Bu çalışmasını 250000 kişi üzerinde ve<br />
milyonlarca ölçüm yaparak gerçekleştirmiştir. <strong>İl</strong>k kez vücut sıcaklığının 37˚C oldu ğunu ve<br />
38˚C normal vücut sıcaklı ğının üst sınırı olduğunu ifade etmiştir. Asıl önemli olan ateşin<br />
kendisinin bir hastalık olmadığını, hastalığın varlığının işareti yani bir semptom ve bulgu<br />
olduğunu ilk kez gündeme getirmiştir.<br />
Bugün klinik değerlendirmelerin olmazsa olmazı olarak kabul edilebilecek ateş ölçümü<br />
için farklı termometreler ve farklı ölçüm bölgeleri kullanılmaktadır.<br />
Klinik kullanıma sunulmuş olan termometreleri kullanım avantaj ve sakıncalarına göre<br />
gözden geçirecek olursak klinikte vücut sıcaklığını ölçecek termometrelerde Amerika Ölçüler<br />
ve Ayarlar Standardizasyonu (ASTM) belirli sınırlamalar getirmiştir (1,4).<br />
Buna göre klinik termometrelerin olası ölçümlerindeki hata değerleri belirlenmiş, vücut<br />
sıcaklığı değerleri olan 37˚C-39˚C arasında izin verilen en yüks ek hata değerleri 0,1˚C dir.<br />
Aynı derece ile yapılan iki ölçüm veya standart olarak kabul edilen bir derece ile yapılan ölçüm<br />
arasında en fazla 0,1˚C fark olabilir. E ğer aradaki fark bu değerlerin üzerinde ise bu derecelerin<br />
klinik kullanıma uygun olmadığı belirtilir (19).<br />
Civalı cam termometreler:<br />
Klasik olarak sıcaklıkla standart değişim gösteren ve az hacim kaplayan civa kullanılır.<br />
Geleneksel civalı termometreler dilaltı, koltuk altı ya da rektal olarak kullanılabilir. Sıcaklık<br />
artışına cevap olarak ampul içerisinde civa genleşerek kapiller cam boyunca ilerlemeye başlar.<br />
Kapalı cam içinde olmasının getirdiği avantajlar; barometrik değişikliklerden etkilenmesinin<br />
önlenmesi, dış ortam etkisinin özellikle ortam sıcaklığının ölçüm değeri üzerine olan etkisinin<br />
azalmasının sağlanması ve standardize edilmiş olmasıdır. Ancak yaygın olarak kullanılmasına<br />
neden olan asıl özelliği göreceli olarak kolay olması ve diğer klinik termometrelerle<br />
karşılaştırıldığında çok daha ucuz olmasıdır. Karşılaşılan temel güçlük ölçüm için gereken<br />
sürenin uzunluğudur. Civalı cam termometrelerin ölçümü yapılacağı bölgede en az sekiz dakika<br />
kalması gerekmektedir. Özellikle çocuklarda bu sürenin sağlanması çok zor olmaktadır.<br />
15
Termister Kaynaklı Elektronik Klinik Termometreler:<br />
Bu termometreler duyarlı kısımlarında bulunan metallerin elektrik akımına gösterdikleri<br />
direncin ısı değişimine göre sıcaklığın tahmin edilmesi esasına dayanır. Özellikle koltuk altı ve<br />
oral ateş ölçümlerinde kullanılan ve kısaca dijital termometre olarak adlandırılan bu<br />
termometrelerdeki en önemli problem zamanla ölçüm hassasiyetlerini kaybetmesidir.<br />
Bi – Metalik Strip Termometreler:<br />
Çelik ve bakır gibi sıcaklık değişimi ile farklı genleşme özellikleri olan metallerin<br />
standart sıcaklık değerlerinde aynı boyut ve biçimde hazırlanması ve sıcaklık değerlerinde aynı<br />
boyut ve biçimde hazırlanması ve sıcaklık değişimi ile aralarında gelişen uzunluk farkı ile<br />
sıcaklığın hesaplanması ilkesine dayanır. Tıbbı kullanımı invaziv monitörizasyonda ve<br />
kateterler aracılığıyla vücut sıcaklığının izlemidir.<br />
Likit Kristal veya Plastik Bant Termometreler:<br />
Bu ip termometreler sıcaklığa duyarlı likit kristaller yani termokromik sıvılar içerir.<br />
Sıcaklık değişimi ile moleküler yapıda katlanma ve açılmalar gösteren bu sıvı-kristal<br />
moleküllerin bu yapıdaki değişikliğe bağlı olarak ışık geçirgenlikleri ve yansıtmaları değişir ve<br />
buda termometrenin temelini oluşturur.<br />
Yüzeyden ve dilaltından ölçüm yapılması ölçüm hassasiyetini etkilemektedir. Tek<br />
kullanımlık olanları olduğu gibi 24 saat hastanın cildine yapıştırılarak sürekli vücut sıcaklığının<br />
izlenmesine olanak tanıyan yapıda olanları da mevcuttur. Ancak klinik kullanımdaki diğer<br />
termometrelere göre fiyat dezavantajıdır. Genel olarak hassasiyet ve güvenirliklerinin diğer<br />
termometrelere göre daha az olduğu kabul edilir.<br />
İnfrared Termometreler:<br />
Objelerden yayılan elektromagnetik dalgaların ölçümü ile sıcaklığın belirlenmesi<br />
sağlanır. Medikal kullanımda en formu ile bir mercek tarafından infrared enerji bir almaç<br />
üzerine odaklanarak toplanır, bu amaçla tarafından toplanan enerji elektrik akımına çevrilir ve<br />
derece olarak ifade edilir. Tıbbı kullanımda genellikle kulaktan vücut sıcaklığının ölçülmesi<br />
için kullanılan infrared termometrelerde kulak zarından yansıyan ölçüm yapılmaktadır. Bu<br />
termometrelerde yaşanan en önemli problem dış kulak yoluna uygun olmayan yerleşime bağlı<br />
olarak hatalı ölçümlerdir. Ayrıca dış kulak yolunda buşon varlığı veya lokal enfeksiyon<br />
varlığında ölçümler etkilenebilir.<br />
16
2.6.ATEŞ ÖLÇÜM YERLERİ<br />
Ağız İçinden Ölçüm:<br />
Genel anlamda ateş ölçüm için en kolay ulaşılan ölçüm bölgesidir. Vücut merkez<br />
sıcaklığını iyi yansıtan eksternal karotid arterin ana dalları tarafından kanlanan sublingual<br />
boşluğa termometre yerleştirildiği için teorik olarak ateş ölçüm için en uygun bölgelerden<br />
biridir.<br />
Ancak oral ateş ölçümü kooperasyon gerektirdiği için küçük çocuklarda bilinç durumu<br />
uygun olmayan, gelişme geriliği olan çocuklar ve yetişkinlerde ve entübe olarak izlenen<br />
hastalarda uygun bir yöntem değildir. Bu bakımdan beş yaş altı çocuklarda oral ateş ölçümü<br />
önerilmemektedir. Ayrıca sıcak ve soğuk gıda alımları ölçüm sonuçlarını direkt etkilemektedir.<br />
Takipnesi olan hastalarda da ağız içinde buharlaşma fazla olacağı için hatalı düşük ölçümler<br />
elde edilecektir.<br />
Civalı cam termometrelerin ölçüm için beş-yedi dakika hatta bazı kaynaklara göre<br />
dokuz dakika ağız içinde ve ağzın kapalı olarak tutulmasını gerektirmesi kullanımda hastalar<br />
açısından sıkıntılı olmakta ve ayrıca civalı cam termometrelerin kırılması ve civa yutulmasının<br />
teorik riskleri nedeniyle civalı cam termometreler ağız için önerilen bir ölçüm yeri değildir.<br />
Özellikle son yıllarda likit kristal (plastik bant) termometrelerin kullanımı<br />
önerilmektedir. Yüksek ateşi olan çocukların sadece % 10’unun ölçüm sonuçlarının 38˚C’nin<br />
üzerinde alınabilmesi ve rektal ölçümle vücut sıcaklığı 38˚C’nin üzerinde ölçülen sekiz<br />
çocuktan yedisinin ateşsiz olarak bulunmasını neden ile plastik bant termometrelerin de ağız<br />
içinden ölçümde çok uygun olmadığı düşünülmektedir.<br />
Rektal ölçüm:<br />
Normal şartlarda rektum vücut sıcaklığının en yüksek ölçüldüğü vücut bölgesidir.<br />
Ayrıca merkezi vücut sıcaklığının değişimlerininde en geç tespit edildiği bölgedir. Bu özelliği<br />
nedeni ile termal olarak denge halindeki diğer bir değişle vital bulguları stabil olan ve genel<br />
durumu iyi olan hastalarda ölçüm bölgesi olarak kabul edilebilir.<br />
Bunun dışında genel olarak güvenilir bir ölçüm bölgesi olarak güvenilir bir ölçüm<br />
bölgesi kabul edilmesine rağmen, özellikle yenidoğan ve küçük süt çocuklarında rektal<br />
perforasyon riski taşımaktadır. Rutin klinik kullanımda büyük çocuklarda ve yetişkinlerde fiziki<br />
şartlar ve hastaların psikososyal tutumları nedeni ile çok tercih edilen bir ölçüm bölgesi<br />
değildir.<br />
17
Küçük çocuklarda da vücut sıcaklığını değişim gösterdiği yüksek ve alçak değerlerde<br />
geç değişim göstermesi nedeni ile tercih edilmemektedir.<br />
Rektal yoldan ısı ölçümünde termometre rektumda 1-3 dakika tutulmalıdır. Uygun<br />
ölçüm için bebeklerde termometre içeri beş santimetre (cm), büyük çocuklarda büyük<br />
çocuklarda yedi cm sokulmalıdır.<br />
İshali olan hastalarda rektal yoldan ısı ölçümü hatalı yüksek ölçüme neden olabilir.<br />
Nötropenik hastalarda bölgesel ciddi enfeksiyon gelişimine neden olabileceği için<br />
kullanılmamalıdır. Anal fissür, hemoroid, perianal apse, ağır diaper dermatit gibi bölgesel ağrılı<br />
lezyonu bulunanlarda rektal yoldan ısı ölçümü kullanılmamalıdır.<br />
Aksiler ölçüm:<br />
Civalı cam termometrelerde en kısa ölçüm süresi yedi dakika olmalıdır, diğer ölçüm<br />
bölgelerinde olduğu gibi bu sürenin dokuz olması gerektiğini belirten kaynaklarda<br />
bulunmaktadır. Yapılan bir çalışmada beş dakikalık ölçüm sonucunda ancak termometrelerin<br />
%18’inin maksimum değere ulaştığını, yani % 82’sinin gerçek vücut sıcaklığından daha düşük<br />
sıcaklığından daha düşük değerler gösterdiği bulunmuştur (4).<br />
Bu kadar uzun süreli ölçüm gerektirdiği için özellikle çocuk hastalarda, termometrenin<br />
yerinden oynamadığını, düşmediğini mutlaka yakın takip etmek gerekir. Bununla birlikte<br />
aksiler ölçümün güvenli kolay ve hastaya çok rahatsızlık vermeden uygulanabilir olması önemli<br />
avantajdır. Aksilla yeni doğanlarda merkez vücut sıcaklığını en iyi gösteren invaziv olmayan<br />
ölçüm bölgesidir. Ancak hastalar büyüdükçe ölçümlerde hata oranı artmaktadır. Özellikle ateşin<br />
yükselmeye başlaması ile birlikte periferal vazokonstriksiyon geliştiği için aksiler ölçümlerde<br />
hata oranı daha da yüksek olmaktadır.<br />
Timpanik Zar:<br />
Teorik olarak timpanik zar, vücudun termoregülatuar merkezinin kanlanmasını sağlayan<br />
arter dalları tarafından kanlandığı için vücut sıcaklığı ölçümü için ideal bölgedir. Kullanım<br />
kolaylığı, kolay ulaşabilir olması, sıhhî oluşu da diğer avantajlarıdır. Ancak rutin klinik<br />
uygulamalarda İnfrared termometreler kullanıldığı için yukarıda belirtilen ölçüm hataları sık<br />
olarak karşımıza çıkmaktadır. Ve küçük çocuklarda fiziki nedenlerle uygulama zorluğu da<br />
pediatrik uygulamalardaki en ciddi problemdir. Yoğun bakım şartlarda yapılmış olan bir<br />
çalışmada pulmoner arterden alınan ölçümlerde kulaktan İnfrared termometre ölçümleri<br />
karşılaştırıldığında İnfrared termometrenin ateşli hastayı belirlemede ancak % 58 başarılı<br />
olduğu görülmüştür.<br />
18
Eş zamanlı iki kulaktan ölçüm yapıldığında bu oranın % 61‘e çıktığı da belirtilmiştir.<br />
Kanıta dayalı tıp uygulamaları açısından bakıldığında aksiler ölçümün merkez vücut sıcaklığı<br />
ölçüm yöntemleri ile uyumlu olmadığı ve ancak genel durumu iyi olan, ateşi olmayan yeni<br />
doğanların izleminde kullanılabileceği, 44 ayrı çalışmada 5935 ayrı vakada yapılan rektal ve<br />
kulaktan İnfrared termometre ölçümlerinin karşılaştırılmasında kulaktan ölçümlerin çok<br />
uyumlu olmadığı görülmektedir (20).<br />
2.7.ATEŞ PATERNLERİ<br />
Devamlı Ateş : Hastanın ateşini devamlı olarak yüksektir, vücut ısısı sürekli olarak 38,3˚C ün<br />
üzerindedir. Günlük ısı değişimleri 0,5˚C-1,0˚C arasındadır. Tifonun ikinci ve ü çüncü<br />
döneminde bu tip bir ateş görülür.<br />
Remittant Ateş: Vücut ısısı sürekli olarak yüksektir 38,3˚C’nin üz erindedir. Fakat günlük ısı<br />
oynamaları 1,0˚C’nin üzerindedir.<br />
İntermittant Ateş: Vücut ısısı zaman zaman 38,3˚C’ün üzerine çıkar fa kat ara dönemlerde<br />
normal değerine döner. Ateş yükselme dönemlerine genellikle titreme eşlik eder. Sepsis ve<br />
sıtmada bu tip ateş görülür.<br />
Rekürrren Ateş: Vücut ısısının aniden 38,3˚C’nin üzerine çıkar ve bu şekilde 3-5 gün yüksek<br />
seyreder sonra aniden normal değerine düşer, 3-5 gün normal değerde seyredip tekrar aynı<br />
yükselir (21).<br />
Bifazik Ateş: Aynı ateşli hastalık sırasında ateşli dönem kısa bir ateşsiz dönem izler ve<br />
ardından tekrar ateş yükselir. Bu form Poliyomyelitte ve Leptospirozda görülür. Bazı<br />
hastalıklarda ise bu paternlerden farklı bir patern görülür. Bunlar periyodik ateş sendromları<br />
olarak adlandırılırlar. Genelde birkaç günlük veya haftalık ateşli dönemleri araya giren ateşsiz<br />
dönemler izler (22).<br />
Ondülan Ateş: Ateş günler içerisinde giderek yükselir, 3-5 gün içinde en yüksek değerine<br />
ulaşır, bundan sonra günler içerisinde yavaş yavaş normal değerine iner bir süre normal değerde<br />
seyrettikten sonra tekrar yavaş yavaş yükselir. Bu şekilde düşme ve yükselme dönemleri biri<br />
birini izler. Bu tip ateş paterni Brusellozda görülür (Tablo 4).<br />
19
Tablo 4: Ateş paterninin klinik önemi<br />
Ateş Paterni Olası Nedenler<br />
Tek ateş pik Kolonize/enfekte mukozal yüzeyin<br />
manipülasyonu, kan ve kan ürünlerinin<br />
transfüzyonu, İnfüzyona bağlı sepsis, Hatalı<br />
ısı ölçümü<br />
Çift bacaklı ateş Erişkin juvenil romatoid artrit, Visseral<br />
Leismaniasis, Milier tüberküloz, Miks<br />
malaryal enfeksiyonlar, Sağ taraf gonokokal<br />
endokardit.<br />
İntermitan ateş Gram negatif/pozitif sepsis, renal, abdominal<br />
ve pelvik apseler, Akut bakteriyel<br />
endokardit, Kawasaki hastalığı, Malarya,<br />
Miliyer tüberküloz, Peritonit, Toksik şok<br />
sendromu, Antipiretikler,<br />
Remitan ateş Viral üst solunum yolu enfeksiyonları,<br />
Plazmodyum malarya, Lejyonella,<br />
Mikoplazma, Tüberküloz, Bakteriyel<br />
Endokardit.<br />
Rekürren ateş Borriaella rekürrentis, İntermitan kolanjit,<br />
Brucella, Kronik meningokoksemi, Malarya,<br />
Devamlı ateş Santral ateş, Rozeala infantum, Brucella,<br />
Kawasaki hastalığı, Psittakoz, Tifoid ateş,<br />
<strong>İl</strong>aç ateşi, Kızıl, Kayalık dağlar benekli<br />
humması<br />
Bifazik ateş Kolorada kene ateşi, Leptospirozis, Brucella,<br />
Lenfositik koryomenenjit, Poliyomyelit,<br />
Ekovirus<br />
20
2.8. KLİNİK BULGU OLARAK ATEŞ<br />
Vücut ısısı herhangi bir uyarı olmadan normal metabolik durumlarda belirli aralıklarda<br />
tutulmaktadır. Vücut ısısını yükselten bir uyarı ortaya çıktığında dört evreden oluşan bir klinik<br />
semptom dizisi ortaya çıkar.<br />
Prodromal Evre:<br />
Hastanın kendisini düşkün hissetmesine rağmen vücut ısısı normaldir. Bu sırada eksojen<br />
ve endojen pirojenler hipotalamik eşik değeri etkilemektedir.<br />
Titreme Evresi:<br />
Hasta üşür ve kendisini soğuk hisseder ancak vücut ısısı yükselir. Hipotalamik bölgede<br />
yeni bir eşik değer belirlenir. Bunun nedeni mevcut hastalığı yüksek vücut ısısıyla yenebilme<br />
gereksinimidir. Çünkü normal eşik değerlerde küçük ısısı artışları bile ateş karşıtı<br />
mekanizmalarla engellenecek, iyileşme için gerekli ısı yükselmesi sağlanamayacaktır. Henüz<br />
tam olarak yükselmeyen vücut ısısı ile yeni eşik değer arasındaki fark nedeniyle hipotalamik ısı<br />
üreten mekanizmalar aktiftir ve vücut ısısı eşik değere çıkarılmaya çalışılır.<br />
Kızarma Evresi:<br />
hisseder.<br />
Bu evrede vücut ısısı hipotalamik eşik değere eşitlenmiştir. Hasta kendini daha iyi<br />
Terleme Evresi:<br />
Isı üretimi devam ettiğinden hipotalamus ısı kaybını artıran vazodilatasyon ve terleme<br />
gibi mekanizmaları uyarır. Deri ıslaktır ve vücut ısısı düşmeye başlamıştır (23).<br />
Ateşin kendisi sadece bir klinik belirtidir. Birçok hastalıkta görülen bir semptomdur.<br />
Enfeksiyon hastalıkları, malign hastalıklar en sık ateş nedenlerindendir. Ateşin kendisi<br />
hastalıkla ilgili ayrıntılı bir bilgiyi çoğu zaman sağlamaz.<br />
Belli ateş tipleri bazı hastalıklar için tanımlanmış olmakla birlikte çocuklarda bu kadar<br />
tipik ateş paterni saptamak genellikle olanaksızdır. Bu nedenle ateşin varlığı çoğu kez ateşin<br />
tipinden daha fazla önem taşır.<br />
Çocukluk döneminin başlıca ateş nedenini enfeksiyonlar oluşturur. Diğer ateş nedenleri<br />
ise kollajen doku hastalıkları, neoplastik hastalıklar, dehidratasyon, ilaçlar, aşılar, nörolojik<br />
hastalıklar, kan hastalıkları, çevre ısısının aşırı artması ve nedeni belirlenemeyen ateştir<br />
(1,3,4,5,24). (Tablo 5)<br />
21
Tablo 5: Çocukluk Döneminde Başlıca Ateş Nedenleri<br />
1) Enfeksiyonlar<br />
- Solunum yolu enfeksiyonları; Grip, farenjit, tonsillit, akut sinüzit, servikal adenit, Krup,<br />
otitis media, pnömoni, bronşiolit, trakeobronşit,<br />
- İdrar yolu enfeksiyonları: Piyelonefrit, salpenjit<br />
- Enterik enfeksiyonlar: Gastroenteritler, apandisit<br />
- Santral sinir sistemi enfeksiyonları; Akut bakteriyel menenjit, viral meningoensefalit<br />
- Döküntülü enfeksiyon hastalıkları: Kızıl, suçiçeği, sellülit,<br />
- Sistemik enfeksiyonlar: Primer septisemi, okkult bakteriyemi, toksik şok sendromu<br />
- Lokalize enfeksiyonlar: Apseler<br />
- Kas ve iskelet sistemi enfeksiyonları: Septik artrit, osteomyelit<br />
2) Kollagen vasküler, bağ dokusu hastalıkları<br />
3) Neoplastik hastalıklar<br />
4) Dehidratasyon<br />
5) <strong>İl</strong>açlar<br />
6) Aşılar<br />
7) Nörolojik hastalıklar<br />
8) Kan hastalıkları<br />
9) Çevre sıcaklığının aşırı yüksek olması<br />
10) Nedeni belirlenemeyen ateş<br />
Enfeksiyon hastalıkları çocukluk çağında ateş yüksekliğinin en sık rastlanan nedenidir.<br />
Çocuklarda çoğunlukla ateş yükselmesine yol açan mikrobiyal ajanın belirlenmesi mümkün<br />
olmaktadır. Vücut sıcaklığı yükselmesi kısa süreli olup lokalize belirtiler ile enfeksiyonun<br />
tanısı konulabilmektedir. Bazı durumlarda ise ateş nedeni olan enfeksiyon lokalize edilemez.<br />
Tanı ancak laboratuar incelemeler ile konulabilir.<br />
Pediatri pratiğinde yüksel ateşi olup da ateş odağının belirlenemediği hastalar izlem<br />
açısından en kritik grubu oluşturur. Bu grup özellikle üç ay altındaki ve 3 ay-3 yaş arası küçük<br />
çocukları içine alır. Yeni doğan döneminde ise akut enfeksiyon sırasında bebeğin ateşinin<br />
yükselmediği, hatta hipotermik olduğu gözlenebilir. Yaşamın ilk üç ayı içerisinde ateş<br />
yükseklikleri daha büyük çocuklardaki kadar sık değildir. 3-36 ay arasındaki çocuklarda<br />
özellikle kış aylarında solunum ve gastrointestinal sistemde viral patojenleri yol açtığı<br />
enfeksiyonlara bağlı ateş yükseklikleri ön plandadır.<br />
22
Yedi ile on gün arası izlendiği halde ateş nedeninin aydınlatılamadığı çocuklarda klinik,<br />
nedeni belirlenemeyen ateş (FUO) olarak nitelendirilir (1,4). FUO olgularında öncelikle<br />
enfeksiyonlar, kollagen doku hastalıkları, başta lösemi ve lenfomalar olmak üzere maligniteler<br />
ayırt edilmelidir. Bu grup hastalıklarda ateşin fizyopatolojisi akut enfeksiyonlardaki mekanizma<br />
ile benzerdir.<br />
Uzamış ateşte aşılama ve ilaç kullanımı sorulmalıdır. Kawasaki hastalığı, familyal<br />
Akdeniz ateşi, inflamatuar barsak hastalığı, periyodik ateş-aftöz stomatit farenjit servikal adenit<br />
sendromu, Hiperimmunglobulin D sendromu, sarkoidoz ateş nedenleri arasında yer alır.<br />
Çocuklarda termoregülatuar merkezinin fokal bir lezyonu nedeniyle de vücut sıcaklığı<br />
yükselmeleri olabileceği akılda tutulmalıdır.<br />
Santral sinir sistemi tümörleri, akut subdural hematomlar anormal termoregülasyondan<br />
kaynaklanan hiperpreksiye yol açarlar. Fizyolojik termoregülasyondan kaynaklanan<br />
hiperpreksiye yol açar. Fizyolojik termoregülasyonun sürdürülemediği düşünülen 41˚C’nin<br />
üzerindeki ateş yüksekliğinde öncelikle menenjit gibi santral sinir sistemi enfeksiyonu ekarte<br />
edilmelidir. Organizmanın termoregülasyon işlevinin yitirilmesine yol açan diğer bazı durumlar<br />
terleme mekanizmasının bozulduğu anhidrotik ektodermal displazi, spinal kord kesisi,<br />
antikolinerjik ilaç kullanımı; ayrıca aşırı volüm kaybı sonucu deri perfüzyonunun yetersiz<br />
kaldığı hastalıklardır.<br />
2.9.ENFEKSİYON BELİRTİSİ OLARAK ATEŞ<br />
Ateş çeşitli enfeksiyon hastalıklarının sık görülen bir belirtisidir. Otitis media, farenjit,<br />
pnömoni, impetigo gibi bakteriyel enfeksiyonlar kolaylıkla tanınır ve uygun tedaviye yanıt<br />
verir. Üst solunum yolu basit viral hastalılarına bağlı febril durumlar kendi kendine iyileşir.<br />
Ancak üç aylıktan küçük bebekler, birlikte başka hastalığı olan veya immun yetersizliği olan<br />
çocuklar yüksek risk gruplarıdır. Bu durumlarda ateşli bir hastalıkta kapsamlı bir değerlendirme<br />
yapmak, hatta kültür sonuçları çıkana kadar hemen antibiyotik tedavisine başlamak gerekir.<br />
Ateşi 39˚C’nin üzerinde olan çocuklarda gizli bakteriye mi prevalansı %2,6-6,1 dir.<br />
Ateşi 40˚C’nin ve lökosit sayısı 15000’den çok olan çoc uklarda bakteriyemi riski yüksek olup,<br />
en sık S. Pneumoniae, ardından Salmonella, Neisseria menengitidis (H.İnfluenza aşısı yapılmış<br />
olanlarda) etken patojenlerdir (25).<br />
23
Diğer bir çalışmada ise 2-24 aylık çocuklarda bakteriyemi insidansı % 1,9 olarak<br />
bulunmuştur (26). H. İnfluenza tip b aşısı ile bakteriyemi oranında % 90, pnömokok aşısı ile<br />
pnömokokal hastalık insidansında en az % 89’luk azalma beklenmektedir (27,28).<br />
Bakteriyemili çocuklarda başlangıçta oral yada parenteral antibiyotik verilmesinin fokal<br />
enfeksiyon gelişimi yönünden fark oluşturmaz. Ancak oral antibiyoterapi alan çocuklarda<br />
iyileşme az görülmüş ve persistan bakteriyemi daha yüksek bulunmuştur. Meta-analiz<br />
çalışmasında S. Pneumoniae bakteriyemili hastalarda oral yada parenteral tedavi gruplarında<br />
aynı oranda ciddi bakteriyel enfeksiyon geliştiği gösterilmiştir (29). Bronşiolitli 2-24 ay<br />
çocuklarda bakteriyemi ve üriner enfeksiyon insidansı düşüktür. Bronşiolitli 156 çocukta<br />
yapılan çalışmada bakteriyemi saptanmazken, üriner enfeksiyon %1.9 olarak bulunmuştur.<br />
Kontrol grubunda bakteriyemi %2.7, üriner enfeksiyon %13.6 oranında saptanmıştır (30,31).<br />
Ateşli çocuklarda idrar kültürü alımı yöntemi ile ilgili geniş serili bir çalışmada iki yaşından<br />
küçük çocuklarda torba kültürünün %62,8 oranında kontaminasyon riski olduğu, gereksiz<br />
antibiyotik kullanımı ve kültür tekrarı gerektirdiği ve maliyeti artışına neden olduğu<br />
bildirilmiştir. Bu çocuklarda kateter ya da suprapubik aspirasyonla idrar kültürü alınması<br />
önerilmektedir (32).<br />
Ateşli çocuklarda gizli pnömoni insidansı solunum semptomları olmayan beş yaşından<br />
küçük çocuklarda ateşi 39˚C’den yüksek ve lökosit 20000/mm3’den çok sapt andığında en az<br />
%19 olarak bildirilmektedir (33).<br />
2.9.1. 3 AYLIKTAN KÜÇÜK SÜT ÇOCUKLARI<br />
Yaşı üç aydan küçük ateşli süt çocuklarında önemli bir bakteriyel hastalık olasılığı<br />
yüksektir. Ateşli küçük süt çocuklarının %70’ inde ateşten bakteriyel bir ajan sorumludur. %10-<br />
15 inde ağır bakteriyel enfeksiyon saptanır. Bu enfeksiyonlar piyojenik menenjit, üriner sistem<br />
enfeksiyonları, gastroenteritler, fasiyal sellülit, osteomyelit ve septik artrit olabilir. Bakteriyemi<br />
üç ayın altındaki febril süt çocuklarının %5’inde saptanır. Sorumlu organizmalar arasında en<br />
önde gelenleri L.Monositogenes, Grup B streptokoklar (sepsis, menenjit), salmonella<br />
(gastroenterit), E. Coli (üriner enfeksiyon), N. menenjigitis, H, influenza tip b (sepsis,<br />
menenjit) ve S.aureus (osteo–artiküler enfeksiyon) dur. Sünnetsiz erkek çocuklarında, üriner<br />
sistem anomalisi olan yenidoğan ve süt çocuklarında ve kız çocuklarında piyelonefrit daha sık<br />
görülmektedir (6).<br />
24
Bakteriyel enfeksiyonların aksine viral enfeksiyonların sıklığı mevsimlere göre değişir.<br />
Respiratuar sinsityal virüs ve influenza enfeksiyonları kışın daha sık görülürken enterovirus<br />
hastalıkları yaz ve sonbaharda daha sıktır.<br />
Üç ayın altındaki febril bir hastaya yaklaşımda öykü ve fizik muayene ile otitis media,<br />
gasro enterit, sellülit ve iskelet enfeksiyonları araştırılmalı, laboratuvar (lökosit sayısı, band<br />
oranı, idrar sedimenti, sedimantasyon hızı) bulguları normal olan bebeklerde de sepsis gelişme<br />
olasılığı vardır. Toksik gözüken üç aydan küçük febril süt çocukları hastaneye yatırılmalıdır.<br />
Kan, idrar ve beyin omurilik sıvısı (BOS) kültür yapılmalıdır ve hemen antibiyoterapi<br />
başlanmalıdır. Antibiyotik seçimi bu yaşa uygun patojenleri kapsamalıdır. Fokal belirti<br />
vermeyen bir hastada menenjit, sepsis, üriner sistem enfeksiyonu ve gastroenterit nedeni olan<br />
bakteriyel patojenlere etkili olmak için seftriakson veya sefataksim intramuskuler ampisilin ile<br />
kombine edilerek intravenöz başlanması uygundur.<br />
2.9.2. 3-36 AY ARASI ÇOCUKLAR<br />
Bu yaş grubunda bakteriyel en sık otitis media, pnömoni, menenjit, osteomyelit,<br />
gastroenterit ve idrar yolu enfeksiyonu şeklinde ortaya çıkar. Pnömonili febril çocukların %<br />
11’inde, otitis media veya farenjitli çocukların % 1,5’unda bakteriyemi vardır. Gizli<br />
bakteriyemi çocukların %85’inde S. Pneumoniae, geri kalanında H. İnfluenza, N. Menengitidis<br />
ve Salmonella türleri saptanır (6).<br />
Enfeksiyon odağı olmayan ve genel durumu bozulmayan yüksek ateşli 3-36 aylık<br />
çocuklarda da %4 oranında gizli bakteriyemi görülür. Etkenler S. Pneumoniae, H. İnfluenza, N.<br />
Meningitidis ve Salmonella türleridir. H. İnfluenza b aşısının rutin aşılama programlarına<br />
alınmış olduğu toplumlarda 3-36 ay arası çocuklarda H. İnfluenza b enfeksiyonları belirgin<br />
olarak azalmıştır. Ateşi 39,4˚C’nin üstünde, total lökosit sayısı 5000/mm3 ’den az veya<br />
15000/mm3’den fazla olan genel durumu iyi olmayan çocuklar gizli bakteriyemi için risk<br />
taşırlar. 3-36 ay arasında ateşi 40˚C’nin, total lökosit sayısı 15000’in üzerinde olan çocuklarda<br />
bakteriyemi insidansı %10’dur (6). Bu yaş grubunda febril çocuklarda artmış bakteriyemi<br />
insidansının, ankapsüle bakterilerdeki polisakkarit antijenlere karşı opsonik immünglobulin G<br />
(IgG) antikorları oluşumunda yetersizlik ile ilgili olabileceği düşünülmektedir. Tedavi<br />
edilmeyen gizli bakteriyemi sekelsiz düzelebilir. Bazen de devam eder menenjit pnömoni,<br />
sepsis ve septik artrit gibi lokalize enfeksiyonlar ortaya çıkabilir. Sonuç hem konak faktörlerine<br />
hem de sorumlu organizmaya bağlıdır.<br />
25
3-36 ay arasında yüksek riskli (fokal belirti vermeyen) çocuklar hastaneye yatırılmalı,<br />
kan, idrar, BOS kültürleri alınmalı, röntgen çekilmeli ve antibiyotik tedavisine başlanmalıdır.<br />
Fokus saptanmayan, iyi görünümlü ancak gizli bakteriyemi düşünülen çocuk yakın izleme<br />
koşuluyla ayaktan takip edilebilir.<br />
2.10. ATEŞE KLİNİK YAKLAŞIM<br />
Görünen bir kaynak olmaksızın ateşle gelen çocukların değerlendirilmesinde en önemli<br />
unsur, hangi çocuğun ciddi bir hastalığı olup hangisinin olmadığının ayrımını yapabilmektir.<br />
Dikkatli öykü alınması, çocuğun dikkatli gözlemi ve fizik bakı ateşin etiyolojisini saptamada<br />
temel aşamalardır. Aileden alınacak tam ve doğru bir öykü, enfeksiyöz etiyolojinin ayrında<br />
önemlidir (34, 35).<br />
Öyküdeki önemli noktalar şunlardır; Hastanın yaşı; çocuğun yaşının öyküdeki önemli bir<br />
noktadır. Çünkü muhtemel bir etiyolojiyi gösterir. Son dönemde enfeksiyonla temas, aldığı<br />
ilaçlar, geçmişteki tıbbı sorunlar, aşılama durumu ve genel durum ve ateşin özellikleri: Ateş<br />
ölçüm yöntemi, ateşin başlangıcı ve süresi, karakteri, yüksekliği ve antipirektiklere yanıtı.<br />
2.11. ATEŞLİ ÇOCUĞA ETİYOLOJİK YAKLAŞIM<br />
Ateşin etiyolojik sınıflaması şu şekildedir.<br />
1)Enfeksiyonlar:<br />
Sistemik : Sepsis, bakteriyemi, viremi<br />
Merkezi sinir sistemi: menenjit ansefalit<br />
Solunum sistemi pnömoni, tonsillofarenjit<br />
Kardiyovasküler sistem : endokardit, perikardit<br />
Kas ve iskelet sistemi : osteomyelit, septik artrit<br />
Kutanöz. Selülülit<br />
Sistemik enfeksiyonlar Ebstain barr<br />
Üriner sistem enfeksiyonları<br />
Döküntülü viral hastalıklar<br />
Apse ve lokalize enfeksiyonlar<br />
Nedeni bilinmeyen ateş<br />
Diğerleri (adenit, orbital sellülit)<br />
26
2) İnflamatuar nedenler: Kollagen doku hastalıkları, inflamatuar barsak hastalıkları, ilaç<br />
reaksiyonları<br />
3) Toksik nedenler: Bakteriyel enfeksiyonlar, ilaçlar<br />
4) Neoplazma - malignensiler<br />
5) Diğer nedenler: Tirotoksikoz, Kawasaki hastalığı, dehidratasyon, konvulziyonlar, aşı<br />
reaksiyonları, çevre ısısının yükselmesi ve nedeni belirlenemeyen ateştir.<br />
2.12.KAYNAĞI SAPTANAMAYAN ATEŞ<br />
Önceden sağlıklı, olan altta yatan kronik veya önemli bir hastalığı olmayan ve ateşi<br />
38’in üzerinde olan toksik görünümde olamayan çocukta öykü ve fizik muayene bulguları ile<br />
enfeksiyon kaynağı saptanamayan vakalar olarak tanımlanır (4).<br />
2.12.1 KAYNAĞI SAPTANAMAYAN ATEŞLİ ÇOCUK VE BEBEKLERDE TANISAL<br />
YAKLAŞIM<br />
Kaynağı bilinmeyen ateşli çocuğu değerlendirirken ateşin derecesi, çocuğun yaşı,<br />
çocuğun Toksik görünümde olup olmadığına dikkat edilmeli, çok dikkatli ve ayrıntılı hikaye<br />
alınmalıdır. Karar verirken öykü, fizik muayene ve laboratuvar sonuçları beraber<br />
değerlendirilmelidir.<br />
Öyküde hastanın aktivitesi, görünümü solukluk, toksik görünüm, uykuya eğilim,<br />
(irritabilite açısından), kusma-ishal varlığı, yakın zamanda hasta kişilerle temas hikayesi,<br />
daha önceden yapılan aşılar, şu an kullandığı ilaçlar, kolay kanama veya morarma hikayesi<br />
(altta yatan hastalık olmasına yönelik) açısından sorgulanmalıdır.<br />
Fizik muayenede mutlaka hastanın vital bulguları (ateş, nabız, kan basıncı, solunum<br />
sayısı ve oksijen saturasyonu, boy, kilo) ölçülüp kayıt edilmelidir. Hastanın fizik muayenesi<br />
eksiksiz olarak yapılmalı ve fizik muayene ateş nedeni olabilecek bütün odakları kapsamalıdır.<br />
Kaynağı belli olmayan ateşi olan hastalar değerlendirilirken dikkat edilmesi gereken<br />
özel durumlar bulunmaktadır.<br />
1)Toksik görünüm (septik): Hastaların fizik muayenesinde perfüzyon bozukluğunun belirtisi<br />
olan solukluk ve siyanoz; letarji, irritabilite, takipne, taşikardi varlığı septik (toksik) görünümün<br />
bulgularıdır. Bu tür hastalarda tanısal tüm tetkikler yapılır, tüm kültürleri alınarak ampirik<br />
tedaviye başlanır.<br />
27
2) Viral ve bakteriyel enfeksiyonlar: Hastaların fizik muayenesi ve hikayesi iyi bilinen viral<br />
döküntülü hastalığı düşündürüyorsa ek tetkike gerek yoktur. Bu tür viral hastalıkların üç yaş<br />
altında sık görüldüğü unutulmamalıdır. Pnömoni, osteomyelit, menenjit gibi fokal bakteriyel<br />
enfeksiyonlara ise uygun tedavi verilir.<br />
3) Kronik hastalıklar: Özellikle immun sistem bozuklukları ve kistik fibrozis gibi hastalık<br />
varlığında daha ileri tetkik ve agresif tedavi gerekir.<br />
4) Antibiyotik kullanım öyküsü: Dikkatli değerlendirilmelidir. Özellikle tam tedavi<br />
edilmemiş menenjit akılda tutulmalıdır. Ayrıca daha önce antibiyotik kullanım öyküsü etkeni<br />
belirlemeye yönelik kültürlerdeki üreme oranını azaltır.<br />
2.12.2. KAYNAĞI BULUNAMAYAN ATEŞLİ ÇOCUK VE BEBEKLERDE TEDAVİ<br />
Kaynağı bulunamayan ateşli çocuk ve bebeklerde tedavi strajileri hastaların yaş grubuna<br />
göre değişmektedir. Çocuklar değerlendirilirken;<br />
a) 0 – 28 gün (yeni doğan)<br />
b) 29 – 90 gün<br />
c) 3 – 36 aylık çocuklar şeklinde gruplandırılmıştır.<br />
Üç aydan küçük çocuklarda Rochester (1993’te geliştirilmiştir. Ve düşük risk<br />
kriterlerini kapsar) ve Philadelphia kriterleri (yüksek risk kriterlerini kapsar) kullanılır. 3-36 ay<br />
arası küçük çocuklar ise Yale gözlem skalası ile takip edilir. Bu kriter ve skalaların amacı,<br />
hastaneye yatış oranını azaltmak, ayaktan takip ve tedavi edilen hasta oranını arttırmak ve ciddi<br />
enfeksiyon riskini belirtmektedir (36).<br />
Rochester kriterleri: Üç aydan küçük olup ateş odağı olmayan bebeklerde kullanılır.<br />
-Klinik kriterlerde: Termde, komplikasyonsuz doğum hikayesi, önceden sağlıklı olma, non-<br />
toksik görünüm, fizik muayenede otitis media dışında fokal bakteriyel enfeksiyonu olmaması<br />
-Laboratuar kriterlerinde: Tam kan sayımında beyaz küre sayısının 5000/mm3-15000/mm3<br />
arası olması, band (çomak) sayısının 1500/mm3’den az olması, band / nötrofil oranının 0,2’ den<br />
az olması, idrar incelemesinde Gram boyamada basil tespit edilmemesi, idrardaki lökosit<br />
estarazın negatif olması, idrarda her incelemede alanında lökosit sayısının beşten az olması.<br />
İshal varsa gaitanın Wright boyası ile boyanması sonrası her mikroskop alanında beşten az<br />
lökosit olması, BOS’ un Gram boyaması ile yapılan incelemesinde bakteri görülmemesi ve<br />
lökosit sayısının sekizden az olması değerlendirilir.<br />
28
Hastalara rutin olarak akciğer grafisi çekilmesi önerilmez. Bu kriterlere göre karar<br />
verilirken mutlaka ailenin ayaktan takiplerini aksatmadan gelebilecek güvenilir aileler olmasına<br />
dikkat edilmelidir.<br />
Philadelphia Kriterleri: Üç aydan küçük olup ateş odağı bulunamayan bebeklerde kullanılır.<br />
Değerlendirilirken yüksek risk kriterleri şunlardır:<br />
Total kan sayımında beyaz küre sayısının 15 000/mm3 veya daha yüksek olmasıdır.<br />
İdrar incelemesinde idrarda her inceleme alanında lökosit sayısının on veya üzerinde olması,<br />
idrar incelemesinde bakteri tespit edilmesi, BOS’ un Gram boyaması ile yapılan incelemesinde<br />
bakteri görülmesi ve lökosit sayısının sekiz veya daha yüksek saptanmasıdır. Ek olarak çekilen<br />
ön-arka akciğer grafisinde infiltrasyon bulgularının saptanmasıdır (37).<br />
Özellikle 28 günden küçük bebeklerde (yeni doğan dönemi) enfeksiyon riski daha<br />
fazladır. Bu bebeklerin immun sistemi matür olmadığından enfeksiyona yatkınlık artmıştır.<br />
Ayrıca bakteriyel invazyonda hematojen yayılım (%7-%8) önemli rol oynaması nedeniyle<br />
Sepsis ve menenjit riski diğer yaş gruplarına göre yüksektir. Bu risk prematüre bebeklerde daha<br />
yüksektir. Bu dönemdeki etkenler Tablo 6’de gösterilmiştir.<br />
Tablo 6: 28 günden küçük çocuklarda enfeksiyon etkenleri<br />
-Etkenler:<br />
• Grup B streptokoklar<br />
• Gram (-) Enterik basiller (E. Coli gibi)<br />
• L. Monositogenes<br />
• S. Aureus<br />
• Salmonella türleri<br />
-Daha nadir etkenler:<br />
-Viral:<br />
• S. Pneumoniae<br />
• H. İnfluenza<br />
• N. Menengitidis<br />
• Herpes simpleks virüs<br />
• Enteroviruslar<br />
• Sitomegalovirus<br />
29
Önceden sağlıklı olan, toksik görünümde olmayan ve ateşi 38˚C ve üstünde olan 28<br />
günden küçük bebeklerde kaynak saptanmadıysa hastaneye yatırılarak izlenmeli ve sepsis<br />
yönünden araştırılmalıdır. Tam kan sayımı, periferik yayma, idrar tetkiki yapılmalı, kan kültürü<br />
ve idrar kültürü alınmalı, BOS incelenmeli, BOS kültürü alınmalıdır. Hastanın eğer ishali varsa<br />
gaita incelenmesi ve gaita kültürü yapılıp, akciğer grafisi çekilmelidir.<br />
Bu bebeklerin tedavisinde ise parenteral tedavi tercih edilir. Tedavide ampisilin-<br />
aminoglikozit veya sefataksim önerilmektedir. Seftriakson bilirubinin serum konsantrasyonunu<br />
artırarak kernikterus riskini yükselttiği için kullanılmamalıdır. Gerekirse antiviral tedavi<br />
verilebilir. Bazı uzmanlar bu yaklaşıma alternatif olarak bu hastaların kültür sonuçları çıkıncaya<br />
kadar antibiyotiksiz izlenmesini önermektedir. Ancak bu yaklaşım tartışmalıdır ve özellikle bu<br />
yaş grubu için oldukça risklidir.<br />
Önceden sağlıklı olan, 1-2 aylık (28-60 günlük) , ateşi 38˚C ve üstünde olan, ate ş<br />
kaynağı saptanmayan bebeklerde değerlendirme ve tedavi yüksek ve düşük risk kriterlerine<br />
göre değişir.<br />
-Düşük risk kriterleri olan bebekler:<br />
Bu bebeklerde ciddi enfeksiyon riskinin % 1,2 olduğu gösterilmiştir. Hastaların ayaktan<br />
takip edilmesi tercih edilir, ancak bunun için ailenin güvenilir olması gerekir. Bu hastalar iki<br />
şekilde ele alınabilir.<br />
1. Seçenek: Hastaların sepsis değerlendirilmesi yapılır, tam kan sayımı periferik kan yayması,<br />
kan kültürleri, idrar tetkikleri ve idrar kültürleri, BOS incelemesi ve kültürü yapılmalıdır. Bu<br />
hastalara parenteral seftriakson (50 mg/kg- ı.v. veya i.m) yapılarak 24 saat sonra tekrar<br />
değerlendirilir.<br />
2. Seçenek: Hastalarda tam kan sayımı, periferik kan yayması, kan kültürleri, idrar tetkiki ve<br />
idrar kültürleri alınarak 24 saat sonra tekrar değerlendirilir. Hastalar kültür sonuçlarına göre<br />
tedavi edilir ve antipiretik ilaçlar verilir.<br />
Ayaktan tedavide düşük riskli bebeklerde alınan kültürlerde üreme varsa, üremenin idrar<br />
ya da kan kültüründe olup olmamasına göre önem kazanır. Eğer kan kültüründe üreme varsa<br />
hastaneye yatırılarak, sepsis açısından araştırılır ve parenteral tedavi başlanır.<br />
Eğer idrar kültüründe üreme varsa ve hastada hala ateş devam ediyorsa, hasta artık<br />
düşük risk grubu değerlendirilmez ve yüksek riskli olarak değerlendirilerek hastaneye<br />
yatırılarak, sepsis açısından incelenir ve parenteral tedavi başlanır. Eğer idrar kültüründe üreme<br />
olan hastanın ateşi düşmüşse, genel durumu iyi ise ayaktan oral tedavi verilebilir.<br />
30
-Yüksek risk kriterleri olan bebekler:<br />
Bu bebeklerde ciddi enfeksiyon riski oranı yüksektir (%10). Hastalar hastaneye<br />
yatırılarak tedavi edilir ve sepsis değerlendirilmesi yapılır. Total kan sayımı, periferik kan<br />
yayması, kan kültürleri, idrar tetkiki ve kültürleri, BOS incelemesi ve kültürü, ishali varsa gaita<br />
incelemesi ve kültürü yapılmalıdır. Eğer endikasyon varsa O2 saturasyonu % 95’ten düşükse<br />
takipne, respiratuar semptomlar varsa) akciğer grafisi çekilir. Hastaya parenteral tedavi olarak<br />
ampisilin veya sefataksim başlanır (Tablo 7).<br />
Tablo 7: 28 – 60 günlük ve ateşi ≥ 38˚C olan bebeklerde sepsis - menenjit etkenleri<br />
Mikroorganizma Türleri<br />
• Grup B streptokoklar<br />
• Listeria monocytogenes<br />
• E. Coli<br />
• S. Pneumoniae<br />
• H. İnfluenza tip B<br />
• N. Menengitidis<br />
• Salmonella türleri<br />
• S. Aureus<br />
Önceden sağlıklı olan, 2-3 aylık (61-90 günlük) , ateşi 38˚C ve üstünde olan, ate ş<br />
kaynağı saptanamayan bebeklerde değerlendirmede ilk olarak tam kan sayımı, kan kültürü,<br />
idrar tetkiki ve idrar kültürü alınır. Akciğer grafisi çekilmesi ve BOS incelenmesi hastanın<br />
kliniğine ve endikasyonuna göre karar verilmelidir. Tedavi ve takip hastaların yüksek ve düşük<br />
risk taşıyıp taşımadıklarına göre değişir.<br />
a) Düşük Riskli Hastalar: Bu hastalar ayaktan takip edilir. Birinci seçenek olarak hastalardan<br />
BOS incelemesi yapılır ve BOS kültürü alınarak, intramusküler seftriakson yapılır. Hasta 24<br />
saat sonra kontrole çağrılır veya bir diğer seçenek olarak sadece antipiretik verilerek, kültür<br />
sonuçları ile 24 saat sonra değerlendirilir.<br />
b) Yüksek Riskli Hastalar: Bu gruptaki hastalar hastaneye yatırılarak izlenir. BOS incelemesi<br />
yapılır ve kültür alınır. Parenteral antibiyotik tedavisi başlanır. Tedavide ampisilin veya üçüncü<br />
kuşak sefalosporin tercih edilir.<br />
31
Önceden sağlıklı olan 3-36 aylık ateş odağı saptanamayan çocuklarda ciddi enfeksiyon<br />
oranı daha küçük yaş grubundaki çocuklara göre göreceli olarak daha düşüktür. Ve %3<br />
civarındadır. Ciddi enfeksiyonlarda rol oynayan etkenler: aşı ile enfeksiyon oranı azalan S.<br />
Pneumoniae ve H. İnfluenza tip b nin yanı sıra A grubu B hemolitik streptokoklar, Salmonella<br />
ve S. Aureus dur. En sık görülen enfeksiyonlar ise viral üst solunum yolu enfeksiyonu, otit,<br />
idrar yolu enfeksiyonu, pnömonidir.<br />
Ateşin 39,5˚C’den dü şük olduğu çocuklarda en sık idrar yolu enfeksiyonu görülmüştür.<br />
Bu oran kızlarda % 17 civarındadır. Ateşin 39˚C-39,5˚C oldu ğu vakalarda gizli bakteriyemi<br />
oranı %2-%4 civarındadır. Bu oran ateşin 39,5˚C’den yüksek oldu ğu vakalarda %5 oranına<br />
çıkmıştır. Bu yaş grubundaki çocuklarda ateşin derecesi ve hastalığın şiddeti değerlendirmede<br />
önemlidir. Ve Yale gözlem skalasına göre değerlendirilir (4).<br />
3-36 aylık ateş odağı saptanamayan çocuklarda toksik görünüm varsa, hastaneye<br />
yatırılarak sepsis yönünden incelenir ve parenteral seftriakson, sefataksim veya ampisilin-<br />
sülbaktam tedavisi başlar. Bu yaş grubunda toksik görünümü olmayan, ateşi 39˚C olan genel<br />
durumu iyi olan ve bakteriyel odağı olmayan hastalara sadece antipiretik tedavi verilerek<br />
ayaktan takip edilir. Hastanın ateşi 48 saat sonra devam ederse ve genel durumu kötüleşirse<br />
tekrar değerlendirilir.<br />
Toksik görünümü olmayan ancak ateşi 39˚C’nin üstünde olan, a şısız, hasta görünümlü<br />
ve beyaz küre sayılarının 5000/mm3’den daha düşük ya da 15000/mm3’den yüksek hastaya<br />
yaklaşım ise farklıdır. Bu hastalardan mutlaka kan kültürü alınır, seftriakson başlanarak 24 saat<br />
sonra kontrol edilir (4).<br />
Ayrıca idrar tetkiki ve idrar kültürü yapılarak ayaktan antibiyotik başlanır ve kontrol<br />
edilir. Bu gruptaki hastaların çekilen akciğer grafilerinde % 27 oranında enfeksiyon saptanır.<br />
Oksijen saturasyonunun % 95’in altında, respiratuvar bulguların olduğu, beyaz küre sayılarının<br />
20000/ mm3’den yüksek olduğu hastalar kliniklerine göre hastaneye yatırılır (4).<br />
3-36 aylık kaynağı saptanamayan ateşi olan çocuklarda saptanan enfeksiyonlar şunlardır;<br />
1) İdrar yolu enfeksiyonu:<br />
En sık görülen enfeksiyondur. Bu nedenle idrar tahlili ve kültürü yapılır.<br />
2) Gizli pnömoni:<br />
Çoğu viral enfeksiyona bağlıdır (Respiratory syncytial virus, İnfluenza, Parainfluenza,<br />
Adenoviruslar). Ancak bakteriyel enfeksiyonlar viral enfeksiyona sekonder olarak gelişir.<br />
Pnömoniler sırasında alınan kan kültürlerinin % 3’ünde etken üretilir.<br />
32
Pulse oksimetre ile ölçüm, ateş şiddeti, beyaz küre sayılarının 20000/mm3’ten yüksek<br />
olması ve akciğer grafisi tanıda yardımcı olur. Özellikle konjuge pnomokok, Haemophilus<br />
influenzae tip b aşısı ile invaze enfeksiyonlar gibi pnömonilerin de sıklığını azaltmıştır.<br />
3) Gizli Bakteriyemi:<br />
Görülme sıklığı % 2,6-6,1 arasındadır. Bu durumda menenjit gelişme riski %2,7<br />
civarındadır. Haemophilus influenzae tip b aşısı ve konjuge pnomokok aşıları ile bu risk<br />
azalmıştır. N.menengitidis’e bağlı bakteriyemi ise daha nadir görülmektedir (4).<br />
4) Enterit: Gelişmekte olan ülkelerde bakteriyel enfeksiyonlar sıktır.<br />
2.13.ATEŞTE FİZİK BULGULAR<br />
Fizik bulgular, fizik bakı ve hastanın klinik görünümü olarak iki grupta<br />
değerlendirilmelidir<br />
1)Fizik muayene: Fizik muayene sırasında en uygun veri elde edebilmek için çocuğun<br />
mümkün olduğu kadar rahatlatılması önemlidir. Öykü alırken olduğu gibi, fizik bakı sırasında<br />
da çocuğun gelişimsel basamaklarına dikkat edilmelidir. Süt çocuğu ve büyük çocuklarda,<br />
pnömoni tanısında bulgular yüksek oranda görülürken, özellikle de süt çocukluğu döneminde<br />
meninks irritasyon bulgular belirgin değildir. Bu yaş grubunda menenjit olduğu halde ense<br />
sertliği ya da kerning-brudginski bulguları saptanmayabilir. Ayrıca altta yatan ağır enfeksiyonu<br />
gösteren genel fizik muayene bulgularının da hızla tanınması önemlidir (38).<br />
2) Hastanın klinik görünümü: Hastanın klinik görünümünün değerlendirilmesi, çocuğun<br />
yaşına göre davranış ve aktivite durumuna bakılarak iyi ya da hasta görünümlü olarak<br />
tanımlanması ile yapılabilir.<br />
Hastanın klinik görünümünü etkileyen faktörler şunlardır;<br />
A) Ekstrensek faktörler:<br />
Altta yatan enfeksiyon tipi, açlık, fiziksel rahatsızlık, yabancı yada anneden ayrılma<br />
anksiyetesi, hiperpreksi, dehidratasyon, değerlendirmeyi yapan kişinin deneyimi.<br />
B) İntrensek faktörler: Hastanın nörolojik gelişiminin düzeyi.<br />
Yale gözlem skalası ve küçük bebekler için gözlem skalaları kullanılarak hastanın klinik<br />
görünümünün değerlendirilmesi ile hasta görünen çocuklarda ciddi hastalık ya da enfeksiyon<br />
saptanma olasılığı %75, iyi görünen ciddi hastalık yada enfeksiyonu ekarte etme olasılığı %95<br />
olarak bildirilmiştir (Tablo 8-9). Ateşli bebeklerin değerlendirilmesinde öyküdeki veriler ile<br />
klinik görünüm ve fizik bulgulardan elde edilen bilgilerin uyumu kullanılır (39).<br />
33
Tablo 8: Yale gözlem skalası<br />
Ağlama<br />
Gözlem Normal<br />
(1 Puan)<br />
Güçlü, normal ton ve<br />
içerikte<br />
Anne – babaya tepkisi Kısaca ağlar, sonra<br />
Uyku – uyanıklık<br />
durumu<br />
Renk<br />
Hidrasyon<br />
Sosyal Davranış<br />
Total skor 6-30 arasında değişir<br />
yatışır ve susar<br />
Uyanıksa uyanık<br />
kalır, uyuyorsa<br />
stimulus ile uyanır<br />
34<br />
Orta Bozukluk<br />
(2 Puan)<br />
Ağır Bozukluk<br />
(3 Puan)<br />
İnleme, hıçkırma Zayıf inleme ya da<br />
Ağlama biter ve<br />
başlar<br />
Uyanıksa kısaca<br />
gözler kapanır,<br />
uyuyorsa uzun uyarı<br />
Pembe Ekstremiteler soluk ya<br />
da akrosiyanoz<br />
Normal Cilt, gözler normal,<br />
Gülümser ya da<br />
uyanık hale gelir<br />
Tablo 9: Küçük bebekler için gözlem skalası<br />
- Gülümsüyor/ huzursuz değil (1 puan)<br />
- Huzursuz, ancak avutulabiliyor (3 puan)<br />
- Huzursuz, avutulamıyor (5 puan)<br />
1. DAVRANIŞ<br />
2. SOLUNUM<br />
ağız hafifçe kuru<br />
Kısaca gülümser ya<br />
da uyanık kalır<br />
- Hafif – orta yakınmalar (takipne, interkostal çekilmeler, hışıltı) (3 puan)<br />
- Ağır solunum sıkıntısı ya da apne / solunum yetmezliği (5 puan)<br />
- Pembe, ekstremiteler normal sıcaklıkta (1 puan)<br />
- Ekstremiteler benekli, soğuk (3 puan)<br />
- Soluk, şokta (5 puan)<br />
Total skor 3-15 arasında değişir.<br />
3. PERİFERAL DOLAŞIM<br />
yüksek perdede tiz sesle<br />
Ağlamaya devam eder,<br />
güçlükle tepki verir<br />
Uyumaya başlar ya da<br />
gözlerini açamaz<br />
Soluk ya da siyanotik<br />
veya dalgalı, kül rengi<br />
Cilt hamur kıvamında,<br />
kuru mukozalar<br />
Gülümsemez, sinirli,<br />
donuk, ifadesi azalmış
2.14. LABORATUVAR DEĞERLENDİRME<br />
Ateşle gelen çocuklarda, hastanın yaşı ve özelliklerine göre çeşitli laboratuar tetkikleri<br />
önerilebilir. Üç aydan küçük ateşli bebeklerde tam bir sepsis değerlendirmesi gereklidir. Bu da<br />
tam kan sayımı, lökosit sayısı ve formülü, idrar bakısı, lomber ponksiyon, BOS, kan ve idrar<br />
kültürünü içerir. Akciğer grafisi ve gaita kültürü genellikle klinik endikasyon varsa yapılır.<br />
3-36 ay arası ateşli çocuklarda LP ve akciğer grafisi çekme kararı, gözlem, öykü ve fizik<br />
bakıya göre verilir. Bu yaş grubu çocuklarda ciddi hasalık düşündüren klinik bulgular yoksa,<br />
kan ve idrar kültürü yapılması gerekliliği konusu tartışmalıdır (Tablo 10).<br />
Tablo 10: Ateşli çocuklarda laboratuvar değerlendirme<br />
Hastanın Yaşı Ve Özellikleri<br />
Önerilen Tetkikler<br />
Önerilen Tetkikler Tam sepsis değerlendirmesi mutlak yapılır.<br />
3 – 36 ay,<br />
Ateş > 40˚C<br />
Herhangi bir ateş yüksekliği, fizik bakıda<br />
odak yok<br />
Uzun süren ateş (> 7 gün)<br />
1. Basamak Değerlendirme<br />
2. Basamak Değerlendirme<br />
Gaita kültürü ve akciğer grafisi klinik<br />
endikasyon varsa önerilir.<br />
Tam kan sayımı, lökosit sayısı ve formülü,<br />
idrar bakısı, kan kültürü<br />
İdrar kültürü<br />
Tam kan sayımı, lökosit sayısı ve formülü,<br />
eritrosit sedimantasyon hızı, idrar bakısı, kan,<br />
idrar ve gaita kültürü, akciğer grafisi, LP,<br />
Anti nükleer antikorlar, romatoid faktör,<br />
kompleman 3, tüberkülin cilt testi, karaciğer<br />
ve böbrek fonksiyon testleri<br />
Kemik iliği aspirasyonu, üst gastrointestinal<br />
kontrastlı grafileri, ince barsak pasaj grafileri<br />
35
2.15. PROGNOZ<br />
Uzun süren, nedeni bilinmeyen ateşli çocuklarda prognoz etiyolojiye bağlıdır. Bu<br />
olguların % 50’sinde enfeksiyon hastalığı saptandığından, genelde prognoz iyidir. Ciddi<br />
enfeksiyon hastalığı olan üç aydan küçük bebekler, bakteriyel menenjit gibi ciddi<br />
komplikasyonlar bakımından dikkatle gözlenmelidir. Bakteriyemi sepsise ilerleyebilir.<br />
Görünürde bir ateş odağı olmayan 3-36 ay arası çocuklarda temel sorun, bakteriyemiden sonra<br />
menenjit gibi lokal komplikasyonlar gelişmesidir. Başlangıçta alınan kan kültürü sonuçları<br />
beklenirken, başlanacak antibiyoterapi konusunda görüş birliği yoktur.<br />
Pek çok sayıda çalışmadan elde edilen sonuçların ışığında, gizli bakteriyeminin üç<br />
göstergesi ortaya konmuştur;<br />
1) Çocuğun görünümü<br />
2) Ateş yüksekliği 39˚C’den yüksek<br />
3) Lökosit sayısı 15000/mm3’den çok veya absolü nötrofil sayısı 10000/mm3’den çok (1,4,6).<br />
Büyük çocuklara göre süt çocuklarında fonksiyonel akciğer kapasitesi daha düşük<br />
olduğundan, pnömoni solunum güçlüğü, hipoksi ile seyredebilir ve agresif tıbbi yardım<br />
gerektirir.<br />
Her şeye rağmen eğer erken ve uygun tanısal girişimler başlatılır, hastaneye yatırma<br />
veya yatırmama, antibiyotik kullanma konusunda dikkatli kararlar alınır. Ve dikkatli bir izlem<br />
yapılırsa, üç aydan küçük çocuklarda prognoz iyidir<br />
2.16.ATEŞ TEDAVİSİ<br />
Ateş tedavisi destek tedavisi, antipiretik tedavi ve nedene yönelik tedavi olarak üç gruba<br />
ayrılabilir.<br />
Ateşli çocuğa tedavi yaklaşımı<br />
1) Destek tedavisi: ortam ısının ayarlanması, çocuğa ince ve gevşek giysilerin giydirilmesi,<br />
bol sıvı verilmesi, yeterli kalori sağlanması<br />
2) Ilık su ile pansuman veya banyo<br />
3) Ateş düşürücü ilaç tedavi: Asetilsalisilik asit, asetaminofen, ibuprofen, metimazol,<br />
nimesulid<br />
4) Nedene yönelik özgül tedavi<br />
36
1) Destek tedavisi:<br />
Çocuğun bulunduğu oda ısısı 21˚C-22˚C olmalıdır. Bu düzeydeki ısı ç ocuğun ısı<br />
kaybının en üst düzeyde olmasını sağlar. Çocuğun aşırı giydirilmesi, sarılması ve üzerinin<br />
örtülmemesi gerekir. Az ve gevşek giysiler çocuğun ısısının düşürme mekanizmalarına<br />
yardımcı olur. Eğer çocuk üşüyor ve titriyorsa üzerine ince bir örtü örtülebilir. Ateş çocuğun<br />
kalori gereksinimini artırır. Bu nedenle çocuğun aç bırakılmaması ve beslenmenin<br />
desteklenmesi gerekir. Ateş terlemeyi ve solunum sayısını artırarak sıvı kaybınında artışına yol<br />
açar. Bu durum dehidratasyona ve vücut ısının daha da artmasına yol açacağından çocuğa bol<br />
miktarda sıvı verilmelidir. Bu amaçla beslenmede özellikle su, meyve suyu, çorba ve sulu<br />
meyveler kullanılabilir. Bebek anne sütü veya formula ile besleniyorsa beslenme sıklığı<br />
artırılmalıdır. Ateş midenin aktivitesini azalttığı ve sindirimi yavaşlattığı için ateşli çocukların<br />
beslenmesinde yağlı ve zor sindirilen gıdaların kullanılmaması önerilir (40).<br />
Fizik aktivite vücut ısısının artıracağından aşırı fizik aktiviteden kaçınılmalıdır. Aslında<br />
hastalığı ciddi olan çocuk dinlenmek ister. Çocuk oynamak istiyorsa basit oyunlar oynaması<br />
engellenmemelidir.<br />
2) Ilık su banyosu ve pansumanı:<br />
Ilık su ile ısıtılmış havlu veya sünger ile boyun, yüz, el bilekleri, diz, koltuk altı, kasık<br />
kıvrımları ve karın üzerine pansuman yapılması buharlaşma ile ısı kaybını artırır. Ateşin<br />
düşürülmesini kolaylaştırır. Bu uygulama yapılırken ıslak havlu ile sarılmamasına dikkat<br />
edilmelidir. Ayrıca pansuman veya banyo için ılık su yerine kesinlikle alkol veya soğuk su<br />
kullanılmamalıdır. Ilık su ile pansuman özellikle ateş düşürücü verildiği halde bir saat sonra<br />
ateşin devam ettiği çocuklarda ve özellikle altı aydan küçük çocuklarda ateşin ilaçsız<br />
düşürülebilecek çocuklarda uygulanmalıdır. Ateşin çok yüksek olduğu durumlarda ve febril<br />
deliryum gelişmesi halinde çocuğu rahat ettirmek için ılık pansuman uygulanabilir.<br />
Sıcak altında kalanlarda, güneş çarpması durumlarındaki ateş yükselmelerinde bozulan<br />
mekanizma ısı kayıp yollarındadır. Burada antipiretiklerin etkisi yoktur. Bu hastaları periferik<br />
soğutma gibi yöntemlerle tedavi etmek gerekir (41).<br />
37
3)Ateş düşürücü ilaç tedavisi:<br />
Antipiretik ilaç kullanımın önerildiği yüksek ateş sınırı 39˚C-39,5˚C’dir. E ğer çocuk<br />
kendini sıcak ve rahatsız hissediyorsa ve takipne gibi semptomlar varsa daha düşük ateş<br />
düzeylerinde de antipiretik ilaç verilebilir. Dört aydan küçük bebeklerde antipiretik verilirken,<br />
üç günden daha uzun süre kontrolsüz ilaç kullanılmamalıdır. Özellikle bu yaş grubunda yüksek<br />
doz ilaç kullanımı riski yüksektir.<br />
Çocuklarda en sık kullanılan antipiretik ilaçlar; Asetilsalisilik asit, parasetemol,<br />
ibuprofen, ketoprofen ve metimazoldur. Son yıllarda nimesulid de bunlara eklenmiştir.<br />
a)Asetilsalisilik Asit (ASA)<br />
Araşidonik asidin PGE2’ ye dönüşümünde rol oynayan siklooksijenazı (COX1) inhibe<br />
ederek araşidonik asitten tromboksan ve prostoglandin oluşmasını engeller. Antipiretik,<br />
analjezik ve Antienflamatuar olarak etki etmektedir. PGE2 düzeyindeki düşüş hipotalamik ayar<br />
noktasını düşürerek ateşin düşmesine neden olur. Antipiretik dozu 65mg/kg/gündür (42).<br />
Günlük doz 4-6 saat aralarla bölünmüş olarak verilmelidir. Vücutta eliminasyon doza<br />
bağımlıdır. Yarılanma ömrü her dozla artarak vücutta birikmeye neden olabilir. Bu da salisilat<br />
entoksikasyonu için büyük bir risktir. Normalde 20 dakika olan yarı ömür süresi 15 saati<br />
geçebilir. <strong>İl</strong>aç alınışından 1-2 saat sonra plazmada ancak %25 oranında hidroliz edilmeden<br />
kalır. Serum proteinlerine özellikle albümine bağlanır. Tüm vücut doku ve boşluklarına geçer.<br />
Salisilat karaciğerde metabolize edilip konjugatlarına çevrildikten sonra böbrek yoluyla atılır.<br />
Son yıllarda ASA’nın önemli yan etkilerinden biri REYE sendromu üzerinde<br />
durulmalıdır. Yapılan geniş epidemiyolojik çalışmalarda REYE sendromunun sadece ASA<br />
alımı ile değil, alınan salisilat miktarı ile de ilişkili olduğu saptanmıştır. Bu nedenle ASA’nın<br />
viral hastalıklarda, özellikle suçiçeği ve influenza olgularında kullanılmaması önerilmektedir.<br />
Akut entoksikasyon ve REYE sendromu dışında ASA’nın reaktif metabolitleri karaciğer ve<br />
böbrek toksisitesi, immun yanıtın baskılanması, gastrointestinal sistemde inflamasyon ve<br />
kanama, trombosit fonksiyonlarında bozulma ve duyarlılığı olan kişilerde astım atağı oluşabilir<br />
(4,42,43).<br />
b)Parasetemol<br />
Para-aminofenol türevidir. Özellikle MSS’ nin prostoglandin sen<strong>tez</strong>ini inhibe<br />
etmektedir. Siklooksinejazı inhibe ederek etki eder. Parasetamolün santral ve periferik COX<br />
üzerine inhibitör etkisi diğer NSAİD’lerden farklılık gösterir. Santral COX üzerine etkisi<br />
Aspirin ile benzer iken, periferik COX üzerine etkisi aspirinin %5’i, indometazinin %0.02’si<br />
kadardır (44). Bu nedenle antiinflamatuar etkinliği son derece düşüktür. Ağız yoluyla<br />
alındığında çabuk emilir ve etkisi erken başlar.<br />
38
Besinlerle alımı absorpsiyonu azalttığı için aç karna alınması tercih edilir. Plazma<br />
düzeyi 30 dakika-1 saat içinde maksimuma ulaşır. Plazma proteinlerine fazla bağlanmaz.<br />
Antipiretik etkinliği 3-4 saat kadar devam eder. Çocuklarda önerilen tedavi dozu 10-15<br />
mg/kg/doz 4-6 saat aralıklarla, maksimum 90 mg/kg/gün şeklindedir (45).<br />
Pediatrik antipiretikler arasında en güvenilir olanıdır. Peptik ülser, renal yetmezlik,<br />
düzeltilmemiş hipovolemi veya astım varlığında parasetemol kullanılması düşünülmelidir. Çok<br />
nadirde olsa hepatik yetmezlik yapabilir. Bu durum özellikle iki yaşından küçük, uzun süre aç<br />
olan, yüksek doz ve günlerce tedavi verilenlerde gözlenmiştir.<br />
c)İbuprofen<br />
Profenler grubunda yer alan NSAİD’dir. Analjezik, antipiretik ve antinflamatuar<br />
etkinlik gösterir. Gastrointestinal sistemden çok iyi emilir ve büyük kısmı (%90) plazma<br />
proteinlerine bağlanır. Karaciğerde metabolize edilir. Tek doz alındıktan sonra bir saat<br />
içerisinde plazmada zirve değere ulaşır. Besinlerle birlikte alınması emilimini azaltır. Oral<br />
alımdan dört saat sonra yaklaşık %95’i idrarla atılmış olur. Plazma yarı ömrü 1,9-2,2 saat<br />
arasında değişir (46). Parasetemolün aksine hem santral hem de periferik etkilidir. Bu nedenle<br />
antienflamatuar amaçlı kullanılabilir.<br />
Çocuklarda önerilen tedavi dozu 5-10 mg/kg/doz’dur. Total dozun 40-60 mg/kg’yi<br />
geçmemesi önerilir. Dispepsi, gastrointestinal kanama, renal kan akımında azalma gibi etkileri<br />
vardır. Renal yetmezliği olan çocuklarda kullanırken dikkatli olunmalıdır. Aseptik menenjit,<br />
hepatik toksisite ve aplastik anemi de nadir yan etkilerindendir (4).<br />
d)Ketoprofen<br />
Ketoprofen NSAID grubu bir ilaçtır. Kimyasal olarak propiyonik asit türevidir. Her iki<br />
siklooksijenazın araşidonik asite bağlanmasını engelleyerek analjezik, antipiretik ve<br />
antiinflamatuar etkileri gösterir. Oral alındığında, gastrointestinal sistemden emilimi neredeyse<br />
tam ve hızlıdır. Yiyecek ve sütle alınması emilim hızını değiştirirken, emilim oranını<br />
değiştirmez. Biyoyararlanımı % 90’dır. % 99 oranında serum proteinlerine bağlanan<br />
ketoprofenin, metabolitleri aktif değildir. <strong>İl</strong>k 24 saat içinde % 60’ı idrarla atılır.<br />
Altı aylıktan büyük bebeklerde kullanılır. Doz 0.5mg/kg/doz günde üç-dört defadır.<br />
Günlük dozu 2 mg/kg/doz’u aşmamalıdır. Gastrointestinal kanama, böbrek disfonksiyonu ve<br />
hipersensivite reaksiyonlarına sebep olabilir. En sık görülen yan etkisi gastrointestinal sistem<br />
üzerinedir. Ayrıca aşırı duyarlılık reaksiyonu, anafilaksi ve anjioödem görülebilir (4).<br />
39
e)Metimazol<br />
Santral sinir sistemine direkt olarak etkili olduğu ve ek olarak endojen pirojenlerin<br />
sen<strong>tez</strong>i ve salınımının periferik inhibisyonla da etki ederek ateşi düşürür. Metabolitleri böbrekle<br />
atılır. Özellikle çocuklarda eliminasyonu hızlıdır. Başlıca yan etki olarak nadir görülen şok,<br />
agüronülositoz, lökopeni, trombositopeni, aşırı duyarlılık reaksiyonu nadir olgularda oligoüri,<br />
anüri, proteinüri, intersitisyel nefrit gibi geçici böbrek bozuklukları gözlenmiştir.<br />
Tıbbı zorunluluk olmadıkca üç aylıktan küçük ve beş kilogramdan düşük ağırlıktaki<br />
bebeklerde kullanılmamalıdır.<br />
f)Nimesulid<br />
Sikloosijenaz-2 enzimini selektif inhibe eden NSAİD’dir. Oral emilimi neredeyse tama<br />
yakındır. Yiyecekler emilim hızını azaltır ancak emilen ilaç miktarını değiştirmez. Plazma<br />
proteinlerine % 99 oranında bağlanır. Neredeyse tamamı metabolize edilir. Yarılanma ömrü<br />
1.56-4.95 saattir. Antipiretik dozu 5mg/kg/gün’dür. Bu dozun ikiye veya üçe bölünerek<br />
verilmesi istenen etkiyi sağlar (47).<br />
En sık bildirilen yan etkiler gastrointestinal, deri reaksiyonları ve santral sinir sistemi<br />
etkileridir. Ülkemizde çocuklarda kullanımı akut karaciğer hasarı ve fatal seyreden karaciğer<br />
yetmezliği vakalarının bildirilmesi nedeniyle 10 Mayıs 2002’den itibaren kısıtlanmıştır. Aktif<br />
peptik ülseri, orta ağır hepatik yetmezliği ve ağır böbrek yetmezliği olan vakalarda<br />
verilmesinden kaçınılmalıdır.<br />
4) Nedene yönelik özgül tedavi.<br />
40
3-GEREÇ VE YÖNTEMLER<br />
Bu çalışmaya 2007 yılı içinde Şişli Etfal ve Eğitim Araştırma Hastanesine ateş sebebiyle<br />
başvuran ve yatırılan 2-24 aylık süt çocukları alınmıştır. Bu amaçla yatırılan hastaların kayıtları<br />
geriye dönük (retrospektif) olarak değerlendirilmiştir.<br />
Çalışmada hastaların;<br />
• Yaş<br />
• Cinsiyet<br />
• Başvuru anındaki vücut sıcaklıkları<br />
• Başvuru öncesi ateşin süresi<br />
• Eşlik eden diğer semptomlar<br />
• Fizik muayene bulguları: Solunum sayıları, solunum sistemi bulguları, kalp tepe atım<br />
hızları, nabız sayıları, ölçülmüşse kan basıncı, hepatomegali ve splenomegali<br />
• Laboratuvar bulguları: Tam kan sayımı, C-reaktif protein, tam idrar tetkiki, ön arka<br />
akciğer grafileri, Beyin omurilik sıvısı (BOS) incelemesi; kan, idrar ve BOS kültürleri,<br />
gaita mikroskopileri, serolojik testler<br />
• Kullanılan antibiyotikler ve süreleri<br />
• Hastanede yatış süreleri<br />
• Kesin tanıları<br />
• Prognozları ayrıntılı olarak kaydedilmiştir.<br />
Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesine 2007 yılında ateş nedeniyle yatırılan 2-24<br />
aylık hastaların vücut sıcaklıkları sağlık personeli tarafından 22˚C-24˚C oda ısısında civ alı cam<br />
termometre kullanılarak ölçülmüştür. Hastaların vücut sıcaklıkları aksiller olarak ölçülüp<br />
37,2˚C’nin üstündeki de ğerler ateş kabul edilmiştir (7,8). En az üç ölçüm yapılmış ve bu<br />
ölçümler hasta dosyalarına kaydedilmiştir. Hastaların vücut sıcaklıkları ölçümü öncesi civalı<br />
cam termometre sallanarak 35˚C’ye dü şürülmüş, koltuk altı kurulanarak en az üç dakika<br />
beklendikten sonra ölçümler yapılarak kaydedilmiştir.<br />
İstatistiksel analiz: Bu çalışmada istatiksel analizler NCSS 2007 paket programı ile<br />
yapılmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde tanımlayıcı istatistiksel metodların sıklık<br />
dağılımları, ortalama, standart sapma kullanılmıştır.<br />
41
4-BULGULAR<br />
Çalışma 2007 yılında Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesine ateş şikayeti ile<br />
başvurup yatırılan 129 hasta üzerinde yapılmıştır. Çalışmaya alınan 129 olgunun yaşları 2,5 ay<br />
ile 23 ay arasında değişmekte olup ortalama yaş 10,12 ± 5,92 aydır. Olguların % 60’ı erkek<br />
%40’ı kız idi.(Tablo 11).<br />
Tablo 11: Ateş sebebiyle yatırılan hastaların bazı özellikleri<br />
Sayı Minimum Maksimum<br />
Ortalama ve<br />
standart sapma<br />
Yaş (ay) 129 2,5 23 10,12±5,92<br />
Kilo(Gram) 129 2400 17700 8613,95±2457,92<br />
Vücut sıcaklığı(˚C) 129 38 40 38,52±0,46<br />
Dakika solunum sayısı 129 18 80 35,50±11,893<br />
Kalp tepe atım hızı 129 110 180 133,39±14,082<br />
Boy(cm)<br />
Cm = santimetre<br />
129 46 94 69,50±9,01<br />
Hastaların öykülerinden ateşin en az bir günden, en fazla ise dört günden beri var<br />
olduğu öğrenilmiştir (ortalama 2,05 gün). Başvuru anında ortalama vücut sıcaklığı 38,52˚C<br />
olarak bulunmuştur.<br />
Olgular, yaşlarına göre dört gruba ayrılmıştır. 27’si 2-4 ay arasında, 40’ı 5-9 ay<br />
arasında, 37’si 10-16 ay arasında, 25 hasta ise 17-24 ay arasındaydı (Tablo 12), vücut ağırlıkları<br />
ise 5000 gram altı, 5000-8999 gram ve 9000 gram üstü olarak gruplandırılmıştır.<br />
Tablo 12: Ateş sebebiyle yatırılan hastaların demografik özellikleri<br />
N %<br />
1-4 Ay 27 20,9<br />
5-9 Ay 40 31<br />
10-16 Ay 37 28,7<br />
Yaş 17-24 Ay 25 19,4<br />
Hastaların başvuru sırasında ateş dışında eşlik eden şikayetleri, bu şikayetlerin ne kadar<br />
süredir var olduğu, fizik muayene bulguları ve kesin tanıları kaydedilmiştir. Hastaların 22’sinde<br />
başvuru sırasında ateş dışında şikayeti yoktu. 107’unda ise ek şikayetler mevcuttu (Tablo 13).<br />
Hastaların başvuru anındaki diğer şikayetleri; kusma, ishal, iştahsızlık, hırıltı, beslenmeme,<br />
havale geçirme, döküntü, huzursuzluk, boyunda şişlik, ağızda yaralar idi. Hastaların ateş<br />
şikayetine eşlik eden şikayetlerin başlıcaları sırasıyla kusma, beslenmeme, öksürük ve<br />
beslenmeme idi.<br />
Tablo 13: Ateş şikayeti ile başvuran hastaların ek semptomları<br />
Semptom N<br />
Gün olarak ortalama<br />
süre(±SD)<br />
Kusma 30 1,7(1-4) ±0,837<br />
İshal 2 1,5(1-2) ±0,707<br />
İştahsızlık 15 2,2(1-5) ±1,424<br />
Beslenememe 19 1,42(1-3) ±0,692<br />
Havale Geçirme 3 1(1) 0<br />
Döküntü 7 3,71(1-5) ±1,604<br />
Öksürük 16 2,25(1-5) ±1,291<br />
Huzursuzluk 9 1,89(1-4) ±1,167<br />
Boyunda şişlik 2 1(1)±0<br />
Ağızda yaralar 2 1(2)±0<br />
Hırıltı 2 1(1)±0<br />
Başvuru anında odağı belli olmayan hastalardan kan, idrar, klinik şüphe halinde ise<br />
beyin omurilik sıvısı kültürleri için örnek materyali alınmış ve bu kültürlerdeki üremeler<br />
kaydedilmiştir (Tablo 14).<br />
Hastalarımızdan 49’una Lp yapılmıştır. Bu hastaların BOS kültürlerinin 42‘sinde üreme<br />
saptanmamıştır. Dördünde ise metisiline duyarlı koagülaz negatif stafilakok (MDKNS), üçünde<br />
ise metisiline dirençli koagülaz negatif stafilakok (MRKNS) üremesi olmuştur. Yedi hasta<br />
bakteriyel menenjit tanısı almış 25 hasta ise aseptik menenjit tanısı almıştır. 17 hastanın ise<br />
BOS bulguları normal gelmiştir, bu hasta başka tanılar almıştır.<br />
Hastalarımızın 65’ine idrar kültürü yapılmış bu hastaların 40’ında tam idrar tahlilinde<br />
beşden fazla lökosit saptanmıştır. 25 hastada idrar kültüründe üreme saptanmıştır ve üst üriner<br />
sistem enfeksiyonu tanısı almıştır.<br />
43
Hastalarımızın 120’sinden kan kültürü alınmıştır. 93 hastanın kan kültüründe üreme<br />
olmamış, 17 hastanın ise kan kültüründe üreme olmuştur. Üremesi olan 16 hasta klinik ve<br />
laboratuvar bulgularıyla sepsis kabul edilmiştir. Bir hastanın üremesi ise klinik ve laboratuvar<br />
ile uyumlu olmadığı için kontaminasyon kabul edilmiştir<br />
Tablo 14: Ateş sebebiyle yatırılan hastaların kan, BOS ve idrar kültürü üremeleri<br />
Kaynak Kültür Üremesi N %<br />
Kan kültürü alınmamış 19 15<br />
MDKNS 11 9<br />
MRKNS 6 4<br />
Kan Kültürü Üreme Yok 93 72<br />
BOS kültürü alınmamış 80 62<br />
MDKNS 4 3<br />
MRKNS 3 2<br />
BOS Kültürü Üreme Yok 42 33<br />
İdrar kültürü alınmamış 63 49<br />
E.Coli 20 16<br />
Enterococus feacium 2 1<br />
Klebsiella Pneumonia 3 3<br />
İdrar Kültürü Üreme yok 40 31<br />
MDKNS = Metisiline Duyarlı Koagülaz Negatif Stafilokok MRKNS = Metisiline Dirençli<br />
Koagülaz Negatif Stafilokok<br />
.<br />
Hastaların; hemoglobin, beyaz küre sayısı, mutlak nötrofil ve lenfosit sayıları, C- reaktif<br />
protein varlığı tam idrar tetkiki ve sedimentinde lökosit sayısı, beyin omurilik sıvısı<br />
biyokimyasal parametreleri, karaciğer fonksiyon testleri, serolojik testleri ve EKO bulguları<br />
kaydedilmiştir (Tablo 15).<br />
Olguların lökosit değerleri 4000 altı, 4000-10000 ve 10000 üstü olmak üzere üç gruba<br />
ayrılmıştır. Tam kan sayımında lökosit değerleri nötrofil ve lenfosit hakimiyeti olarak<br />
gruplandırılmıştır. C-reaktif protein değerleri ise 0.5mg/dl üzerindeki değerler pozitif kabul<br />
edilmiş ve olgular negatif ve pozitif değerler olmak üzere iki gruba ayrılmıştır.<br />
Olguların tam idrar tahlilindeki lökosit sayısı 5/mm3’den çok olanlar pozitif, eritrosit<br />
değerleri 5/mm3’in üzerindeki değerler pozitif kabul edilmiştir. Tam idrar tahlilinde nitrit,<br />
protein ve bakteri değerleri ise pozitif veya negatif olarak değerlendirilmiştir (Tablo 16).<br />
44
Tablo15: Ateş sebebiyle yatırılan hastaların bazı laboratuvar değerleri<br />
N %<br />
< 4000 4 3,1<br />
Lökosit 4000-10000 33 25,8<br />
Grubu 10000 92 71,1<br />
Nötrofil –<br />
Lenfosit<br />
Nötrofil Hakimiyeti 104 80,6<br />
Hakimiyeti Lenfosit Hakimiyeti 25 19,4<br />
Normal 24 18,6<br />
CRP Normal Yüksek 105 81,4<br />
Negatif 19 33,3<br />
TİT Lökosit Pozitif 38 66,7<br />
Yok 62 63,3<br />
TİT RBC Var 36 36,7<br />
Negatif 92 93,9<br />
TİT Protein Pozitif 6 6,1<br />
Negatif 81 82,7<br />
TİT Nitrit Pozitif 17 17,3<br />
Negatif 91 92,9<br />
TİT Bakteri Pozitif 7 7,1<br />
RBC = Red Blood Cell (Eritrosit) TİT = Tam İdrar Tetkiki CRP = C Reaktif Protein<br />
Tablo16: Ateş sebebiyle yatırılan hastaların bazı laboratuvar değerleri<br />
Sayı Minimum Maksimum<br />
Ortalama ve<br />
standart sapma<br />
Hemoglobin ( gr/dl) 128 7,3 13,7 10,61±1,04<br />
Trombosit (mm3) 128 128 800 358,41±121,18<br />
Lökosit (mm3) 129 3950 50840 17587,2±8481,55<br />
Nötrofil (mm3) 129 450 35000 9996,36±6684,44<br />
Lenfosit (mm3) 129 820 19500 5523,95±2728,62<br />
Monosit (mm3) 126 30 7200 1644,76±1126,74<br />
CRP ( mg/dl) 129 0 311 68,41±67,15<br />
TİT dansite 98 1005 1030 1015,1±5,72<br />
TİT pH 98 5 8 5,90±0,66<br />
Protein BOS (mg/dl) 55 16 160 52,71±34,36<br />
Glikoz BOS (mg/dl) 55 9 77 45,95±14,59<br />
45
Üriner sistem enfeksiyonu tanısı alan 25 hastanın üriner USG’si çekilmiştir. Çekilen<br />
üriner USG’lerin beşinde patolojik görünüm saptanmıştır. Hastalarımızdan 20’sinin üriner<br />
USG’si normal olarak gelmiştir. Hastalarımızdan 99’una ön-arka akciğer grafisi çekilmiştir.<br />
Hastalarımızdan 39’unun ön-arka grafisi alt solunum yolu enfeksiyonu bulgularıyla uyumlu<br />
gelmiştir (Tablo 17). Hastalarımızdan 33’ünde bronkopnomoni ile uyumlu infiltrasyon<br />
saptanırken altı hastada lober pnömoni ile uyumlu infiltrasyon saptanmıştır. Lober pnömoni<br />
tanısı alan hastalara toraks USG yapılmıştır. Bir hastada toraks USG’de minimal sıvı<br />
saptanmıştır klinik olarak izlenmiş ve toraks tüpü takılmamıştır.<br />
Tablo17: Ateş sebebiyle yatırılan olguların görüntüleme bulguları<br />
Görüntüleme N %<br />
Üriner USG yapılmayan 102 79,1<br />
Grade 1parankimal hastalık 2 1,6<br />
Grade 1pelvikaliektazi 1 0,8<br />
Üriner Mesanede internal ekojenite artışı, 1 0,8<br />
Normal 20 16,3<br />
USG Böbrekte hidronefroz 1 1,6<br />
Normal 60 60,6<br />
Ön-arka<br />
İnfiltrasyon 33 33,3<br />
akciğer filmi Lober infiltrasyon 6 6,1<br />
Torak USG’si normal veya çekilmemiş 128 99,2<br />
Toraks USG Minimal sıvı sağda 1 0,8<br />
USG= Ultrasonografi<br />
LP yapılan 49 hastanın pandy bulguları yedi hastada pozitif 42 hastada negatif<br />
bulunmuştur (Tablo18). Frotty bulguları ise yedi hastada nötrofil hakimiyeti, 25 hastada<br />
lenfosit hakimiyeti ile uyumlu bulunmuştur.<br />
Tablo 18: Ateş sebebiyle yatırılan hastaların pandy ve frotty bulguları<br />
N %<br />
Negatif 42 85,7<br />
Pandy BOS Pozitif 7 14,3<br />
Nötrofil hakimiyeti 7 21,8<br />
Frotty BOS Lenfosit hakimiyeti 25 78,2<br />
Hastalarımızın 20’sinde serolojik testler gönderilmiştir (Tablo 19). Bu hastaların<br />
ikisinde Ebstein Barr Virus (EBV) pozitif gelmiştir ve EBV enfeksiyonu tanısı almıştır.<br />
46
Hastalarımızın 127’sine biyokimyasal analiz yapılmıştır. Bu hastaların 17’sinde<br />
karaciğer fonksiyon testlerinden Aspartat Aminotransferaz (AST) ve Alanin Aminotransferaz<br />
(ALT) yüksek bulunmuştur. Bu hastaların 16’si sepsis tanısı almış birisi ise EBV enfeksiyonu<br />
tanısı almıştır.<br />
Hastalarımızdan ikisine Kawasaki sendromu tanısı konmuş EKO’ da bir hastada sağ<br />
koroner arterde minimal ektazi diğer hastada ise sol koroner arterde minimal ektazi saptanmıştır<br />
Kawasaki sendromu teşhisi alan bir hasta 13 gün diğer hasta ise 14 gün yatırılmıştır. Her iki<br />
hastada haliyle taburcu edilmiştir. Her iki hastada da tedavide seftriakson kullanılmıştır.<br />
Tablo 19: Ateş sebebiyle yatırılan hastaların bazı biyokimyasal ve serolojik<br />
değerlendirilmesi<br />
TEST DEĞERLENDİRME SAYI YÜZDE(%)<br />
Negatif 18 90<br />
EBV Pozitif 2 10<br />
Negatif 110 86,6<br />
AST Pozitif 17 13,4<br />
Negatif 110 86,6<br />
ALT Pozitif 17 13,4<br />
TORCH<br />
Negatif<br />
Pozitif<br />
20<br />
0<br />
100<br />
0<br />
TORCH= Toxoplasmosis, Other (syphilis), Rubella, Cytomegalovirus (CMV), Herpes simplex<br />
virus (HSV), AST= Aspartat Aminotransferaz, ALT= Alanin Aminotransferaz EBV= Ebstein<br />
Barr Virus<br />
Hastaların yatış öncesi aldıkları antibiyotikler, yatışı boyunca aldıkları antibiyotikler ve<br />
süreleri, yatış süreleri ve iyileşme durumları kaydedilmiştir (Tablo20).<br />
Tablo 20: Ateş sebebiyle yatırılan hastaların antibiyotik alma süreleri ve yatış süreleri<br />
Sayı Minimum Maksimum Ortalama SS<br />
Antibiyotik alma süresi 129 3,1 21 7,31 2,88<br />
Hastanede yatış süresi 129 4 21 7,91 2,98<br />
Hastaların 111’ i hastanemize ilk başvurularında hastanemize yatışları yapılmış, 18<br />
hasta ise hastanemiz veya diğer sağlık kurumları tarafından verilen antibiyoterapilerle ayaktan<br />
takibi sırasında hastanemize başvuru sonrası yatışları yapılmıştır.<br />
47
Hastalarımızdan 18’i oral antibiyoterapi ile ayaktan takip edilmişlerdir. Hastaların<br />
kullandıkları antibiyotikler üç grupta toplanmıştır; aminopenisilinler, makrolid türevleri ve<br />
sefolosporin türevleridir (Tablo21). Hastaların hepsinde oral preparatlar tercih edilmiştir.<br />
Tablo 21: Ateş sebebiyle yatırılan hastalarda yatış öncesi kullanılan antibiyotikler<br />
Antibiyotik<br />
kullanımı<br />
Kullanılan Antibiyotik N %<br />
Amoksisilin-klavulanik asit 7 5,4<br />
Ampisilin-sülbaktam 1 0,8<br />
Makrolid 1 0,8<br />
Sefiksim 8 6,2<br />
Sefuroksim 1 0,8<br />
Yok 111 86,1<br />
Hastaların yatış sırasında aldıkları antibiyotikler ve antibiyotiklerin kullanım oranları<br />
Tablo 22’de gösterilmiştir. Hastalarda en sık kullanılan antibiyotik seftriakson olarak<br />
bulunmuştur. Seftriakson tedavisi 25 olguyla en sık aseptik menenjitte tedavisinde<br />
kullanılmıştır. Seftriakson tedavisi 20 olguda üriner sistem enfeksiyonu, 10 olguda sepsis, üçer<br />
olguda bakteriyel menenjit ve bronkopnömonide, ikişer olguyla da EBV enfeksiyonu,<br />
Kawasaki sendromu ve lober pnömonide kullanılmıştır.<br />
Tablo 22: Ateş sebebiyle yatırılan hastaların yatışında aldıkları antibiyotikler ve kullanım<br />
oranları<br />
Antibiyotik Sayı %<br />
Ampisilin-sülbaktam ve Sefataksim 5 3,9<br />
Ampisilin 1 0.8<br />
Ampisilin-sülbaktam ve Asiklovir 1 0,8<br />
Ampisilin-sülbaktam ve Klindamisin 1 0,8<br />
Ampisilin-Sülbaktam 6 4,8<br />
Sefazol- Vankomisin 4 3,1<br />
Sefazol-Gentamisin 10 7,8<br />
Sefataksim-Amikasin 1 0,8<br />
Sefataksim-Gentamisin 2 1,6<br />
Seftriakson-Gentamisin 1 0,8<br />
Seftriakson-Targocid 1 0,8<br />
Seftriakson-Vankomisin 5 3,9<br />
Seftriakson 67 51,9<br />
Seftriakson-Amikasin 1 0,8<br />
Sefuroksim 23 17,8<br />
48
2-24 ay arası ateş şikayeti ile başvurup yatırılan 129 hastanın 33’ünde (%25,6)<br />
bronkopnomoni, altısında (%1,6) lober pnömoni saptanmıştır. Bronkopnömoni tanısı alan 33<br />
hasta ortalama 7,9 gün yatmıştır.<br />
Bronkopnömoni tanısı alan hastaların 22’si sefuroksim, altısı sefazol-gentamisin, üçü<br />
seftriakson, ikisi ampisilin-sülbaktam ve sefataksim tedavisi almıştır. Sefazol-gentamisin,<br />
ampisilin-sülbaktam ve sefataksim tedavisi alan hastaların tamamını üç ay altıdaki hastalar<br />
oluşturmaktadır. Altı hasta tam iyileşme göstermiş 27 hasta haliyle taburcu edilmiş, sekel<br />
görülmemiştir. Lober pnömoni tanısı alan altı hasta ortalama 9,5 gün yatmıştır. Lober pnömoni<br />
tanısı alan üç hasta sefazol-gentamisin, iki hasta seftriakson, bir hasta ise ampisilin-sülbaktam<br />
tedavisi almıştır. Bir hasta tam iyileşme, beş hasta ise haliyle taburcu edilmiştir, sekel<br />
görülmemiştir. Lober pnömoni tanısı alan hastaların yatışlarının beş ile yedinci günlerinde<br />
kontrol ön-arka grafileri çekilmiştir. Tüm hastaların grafilerinde gerileme saptanmıştır.<br />
Çalışmamıza alınan 129 hastanın 25’i(%19,4) üst üriner sistem enfeksiyonu tanısı<br />
almıştır. Erkek-kız oranı 8/17’idi. Üst üriner sistem enfeksiyonu tanısı alan 25 hasta ortalama<br />
7,8 gün yatmıştır. 20 hasta seftriakson, bir hasta sefataksim-amikasin, bir hasta sefataksim-<br />
gentamisin, bir hasta seftriakson-amikasin, bir hasta seftriakson-gentamisin, seftriakson-<br />
targocid tedavisi almıştır. Üç hasta tam iyileşme ile 22 hasta haliyle taburcu edilmiştir.<br />
Üst üriner sistem enfeksiyonu teşhisi konan hastaların yapılan üriner USG’sinde 20<br />
hastada normal bulgular, iki hastada Grade 1 parankimal hastalık, Grade1 pelviektazi, bir<br />
hastada mesanede internal ekojenite artışı, bir hastada hidronefroz saptanmıştır. Üriner sistem<br />
enfeksiyon tanısı alan 17 hastada nitrit pozitifliği saptanmıştır. Sekiz hastada ise nitrit negatif<br />
saptanmıştır.<br />
Ateş sebebiyle yatırılan 129 hastadan 25’i aseptik menenjit (%19,4), yedi hasta (%5,4)<br />
ise bakteriyel menenjit tanısı almıştır. Aseptik menenjit tanısı alan 25 hasta ortalama 5,8 gün<br />
yatmıştır. 25 hastanın tamamına seftriakson tedavisi uygulanmıştır. Yedi hasta ise bakteriyel<br />
menenjit tanısı almıştır. Dört hasta tam iyileşme ile 21 hasta ise haliyle taburcu edilmiş sekel<br />
ise görülmemiştir. Bakteriyel menenjit tanısı alan üç hasta seftriakson-vankomisin, üç hasta<br />
seftriakson, bir hasta ise sefazol-vankomisin tedavisi almıştır. Bakteriyel menenjit tanısı alan<br />
yedi hastanın ortalama yatış süresi ise 11,8 gündür.<br />
Hastaların dördünün BOS kültüründe MDKNS üremesi, üçünde MRKNS üremesi<br />
olmuştur. Beş hasta tam iyileşme ile iki hasta ise haliyle taburcu edilmiştir. Sekel<br />
görülmemiştir. Bakteriyel ve viral menenjit tanısı alan hastaların kan kültürlerinde üreme<br />
olmamıştır.<br />
49
Hastalarımızdan 16’sı ise sepsis tanısı almıştır. Hastaların ortalama yatış süreleri ise 9,1<br />
gündür. 10 hasta seftriakson, üç hasta ampisilin-sülbaktam ve sefataksim, bir hasta sefazol-<br />
vankomisin, bir hasta sefazol-vankomisin ve bir hasta ise sefataksim-gentamisin tedavisi<br />
almıştır. 11 hastanın kan kültüründe MDKNS üremesi olmuştur, beş hastada ise MRKNS<br />
üremesi olmuştur. Yedi hasta tam iyileşme ile dokuz hasta ise haliyle taburcu edilmiştir. Sekel<br />
görülmemiştir. Hastaların tamamının AST ve ALT değerleri yüksek saptanmıştır.<br />
Hastalarımızdan ikisi aftöz stomatit tanısı almıştır. İki hastada beşer gün yatırılmıştır.<br />
Bir hasta ampisilin-sülbaktam tedavisi, diğer hasta ise ampisilin-sülbaktam ve asiklovir tedavisi<br />
almıştır. İki hastada haliyle taburcu edilmiştir.<br />
Hastalarımızdan ikisi EBV enfeksiyonu tanısı almıştır. Hastaların yedi gün yatışı<br />
yapılmıştır. Tedavide seftriakson kullanılmıştır. Her iki hastada haliyle taburcu edilmiştir.<br />
Hastalarımızdan ikisi derin boyun enfeksiyonu tanısı almıştır. Bir hasta beş gün diğer<br />
hasta ise sekiz gün yatırılmıştır. Derin boyun enfeksiyonu tanısı alan iki hastamızın birine<br />
ampisilin-sülbaktam diğerine ise ampisilin-sülbaktam ve klindamisin tedavisi verilmiştir. Her<br />
iki hastada haliyle taburcu edilmiştir.<br />
Hastalarımızdan biri MRR aşı komplikasyonu tanısı almıştır. MRR aşı komplikasyonu<br />
alan hasta dört gün yatırılmıştır. Hastanın tedavisinde ampisilin-sülbaktam kullanılmıştır. Hasta<br />
haliyle taburcu edilmiştir.<br />
Hastalarımızdan dördü suçiçeğine sekonder deri enfeksiyonu tanısı almıştır. Suçiçeğine<br />
sekonder deri enfeksiyonu tanısı alan dört hasta ortalama 4,7 gün yatırılmıştır. İki hasta<br />
ampisilin-sülbaktam, bir hastada sefuroksim, bir hastaya ise ampisilin tedavisi verilmiştir. Dört<br />
hastada haliyle taburcu edilmiştir.<br />
Hastalarımızdan dördü şant enfeksiyonu tanısı almıştır. Şant enfeksiyonu tanısı alan dört<br />
hasta ortalama 16,7 gün yatırılmıştır. İki hasta sefazol-vankomisin, iki hasta ise seftriakson-<br />
vankomisin tedavisi almıştır. Dört hastada tam iyileşme ile taburcu edilmiştir. Şant enfeksiyon<br />
alan üç hastanın BOS kültüründe MRKNS üremesi olmuştur. Bir hastada ise MDKNS üremesi<br />
olmuştur (Tablo 23).<br />
50
Tablo 23: Ateş sebebiyle yatırılan hastalarda klinik tanıya göre kullanılan antibiyotikler<br />
ve vaka sayıları<br />
Klinik tanı Antibiyotik Sayı<br />
MMR aşı komplikasyonu Ampisilin-sülbaktam 1<br />
Sefazol-Vankomisin 1<br />
Seftriakson 3<br />
Bakteriyel menenjit Seftriakson-Vankomisin 3<br />
Sefataksim-Amikasin 1<br />
Sefataksim-Gentamisin 1<br />
Seftriakson 20<br />
Seftriakson Amikasin 1<br />
Seftriakson-Gentamisin 1<br />
Üst üriner sistem enfeksiyonu Seftriakson-Targocid<br />
Ampisilin sülbaktam-<br />
1<br />
Sefataksim 2<br />
Sefazol-Gentamisin 6<br />
Seftriakson 3<br />
Bronkopnömoni Sefuroksim<br />
Ampisilin sülbaktam-<br />
22<br />
Sefataksim 3<br />
Sefazol- Vankomisin 1<br />
Sefazol-Gentamisin 1<br />
Sefataksim-Gentamisin 1<br />
Sepsis Seftriakson 10<br />
Ampisilin sülbaktam<br />
Ampisilin sülbaktam-<br />
1<br />
Derin boyun enfeksiyonu<br />
Klindamisin 1<br />
Ampisilin sülbaktam 2<br />
Ampisilin 1<br />
Suçiçeği sekonder deri enfeksiyonu Sefuroksim 1<br />
EBV enfeksiyonu Seftriakson 2<br />
Kawasaki sendromu Seftriakson 2<br />
Sefazol-Vankomisin 2<br />
Şant enfeksiyonu Seftriakson-Vankomisin 2<br />
Aftöz stomatit<br />
Ampisilin-sülbaktam<br />
Ampisilin sülbaktam-<br />
1<br />
Asiklovir 1<br />
Aseptik menenjit Seftriakson 25<br />
Ampisilin-Sülbaktam 1<br />
Sefazol-Gentamisin 3<br />
Lober pnömoni Seftriakson 2<br />
EBV= Ebstein Barr Virüs (Enfeksiyöz Mononükleaz), MMR= Kızamık- Kızamıkçık-<br />
Kabakulak<br />
51
Hastalarımızın kesin tanılarına bakıldığında en sık rastlanan klinik tanının<br />
bronkopnömoni olduğu, bunu aseptik menenjit ve üst üriner sistem enfeksiyonu izlediği<br />
görülmüştür. ( Tablo24 ).<br />
2007 yılında Şişli Etfal Eğitim Araştırma Hastanesi çocuk acil birimimize ateş sebebiyle<br />
başvurup yatırılan 2-24 ay yaş grubundaki 129 hasta; bronkopnömoni (%25,6), üst üriner<br />
sistem enfeksiyonu (%19,4), aseptik menenjit (%19,4), sepsis (%12,4), bakteriyel menenjit<br />
(%5,4), lober pnömoni (%4,7), suçiçeğine sekonder deri enfeksiyonu(%3,1), şant enfeksiyonu<br />
(%3,1), aftöz stomatit (%1,6), derin boyun enfeksiyonu(%1,6), EBV enfeksiyonu (%1,6),<br />
Kawasaki sendromu (%1,6) ve MRR aşı komplikasyonu (%0,8) tanıları almıştır ( Grafik1 ) .<br />
Grafik 1: Olguların Tanıları<br />
suçiçeğine<br />
sekonder<br />
deri<br />
enfeksiyonu<br />
3%<br />
lober pnömoni<br />
5%<br />
bakteriyel<br />
menenjit<br />
5%<br />
EBV<br />
enfeksiyonu<br />
sepsis<br />
12%<br />
2%<br />
derin boyun<br />
enfeksiyonu<br />
2%<br />
şant<br />
enfeksiyonu<br />
3%<br />
aftöz<br />
stomatit<br />
2%<br />
Grafik Başlığı<br />
MRR aşı<br />
komplikasyonu<br />
1%<br />
Kawasaki<br />
sendromu<br />
2%<br />
aseptik menenjit<br />
19%<br />
52<br />
bronkopnömoni<br />
25%<br />
piyelonefrit<br />
19%
Tablo 24: Ateş sebebiyle yatırılan hastaların kesin tanıları<br />
Kesin tanı N %<br />
Aftöz Stomatit 2 1,6<br />
Aseptik Menenjit 25 19,4<br />
Bakteriyel Menenjit 7 5,4<br />
Bronkopnömoni 33 25,6<br />
Derin Boyun Enfeksiyonu 2 1,6<br />
EBV enfeksiyonu 2 1,6<br />
Kawasaki Sendromu 2 1,6<br />
Lober Pnömoni 6 4,7<br />
MMR Aşı Komplikasyonu 1 0,8<br />
Üst üriner sistem enfeksiyonu 25 19,4<br />
Sepsis 16 12,4<br />
Suçiçeği Sekonder Deri Enfeksiyonu 4 3,1<br />
Şant Enfeksiyonu 4 3,1<br />
Total 129 100<br />
EBV= Ebstein Barr Virüs (Enfeksiyöz Mononükleaz), MMR= Kızamık-Kızamıkçık-Kabakulak<br />
Hastalarımızın 104’ü haliyle, 25’i tam iyileşmeyle taburcu edilmiş, sekel görülmemiştir.<br />
53
5-TARTIŞMA<br />
2-24 ay arası yaş grubunda en sık ateş sebebi viral ve bakteriyel enfeksiyonlardır. Üst<br />
solunum yolu enfeksiyonları, otitis media, gastroenteritler, bronkopnömoniler, üriner sistem<br />
enfeksiyonları, menenjitler, sepsis ve gizli bakteriyemi en sık ateş sebebi olan viral ve<br />
bakteriyel hastalıklardır (1,4,6). Çalışmalarda gösterilmiştir ki viral enfeksiyonlar infantlarda<br />
ateşin %95-96’sından sorumludur. Çoğu viral enfeksiyon ise tedavide sadece semptomatik<br />
tedavi gerektirmektedir. Doktorun primer rolü ise antibiyotik kullanımı gerektiren bakteriyel<br />
enfeksiyon teşhisini koymaktır (50).<br />
Çalışmamızda ateşin başlangıcı ile başvuru arasındaki süre ortalama 2.05 gün olarak<br />
bulunmuştur. Başvuru anındaki ortalama vücut sıcaklığı ise 38,52˚C bulunmu ştur. Çetin H.’nin<br />
(49) 1995’de yaptığı çalışmada ise ailelerin sadece %17,4’ünün yüksek ateş görüldükten sonra<br />
ilk gün içinde çocuklarını bir sağlık kuruluşuna getirdikleri belirlenmiştir. Hoekelman’ın (50).<br />
1979’da yaptığı çalışmada ise 3-24 aylık 1068 hastada acile başvuru anındaki vücut sıcaklığı<br />
38,2˚C bulunmu ştur.<br />
Özellikle santral sinir sisteminin immatür olduğu infantil yaş grubunda primer olarak<br />
ateşin sorumlu olduğu febril konvülziyonların sık görülmesi ve tekrarlayan, uzun süren<br />
konvülziyonlarda motor ve mental etkilenmeler gelişebilmektedir. Özellikle üç yaş altında<br />
febril konvülziyon enfeksiyon hastalıklarının başlangıç döneminde, ateşin ani, hızla yükselen<br />
ilk saatlerinde görülmektedir. Bu nedenle aileler özellikle bu yaş grubunda yüksek ateşli<br />
çocuklarına gerekli uygulamaları erken dönemde yaptıktan sonra tanı ve tedavisinin yapılması<br />
için ilk gün içinde sağlık kuruluşuna götürmeleri gerekmektedir. Ailelerin primer hastalık<br />
belirtisi olan yüksek ateş görüldükten sonra yapılması gereken müdahaleleri bilmesi ve hemen<br />
sağlık kurumuna başvurmasının sağlanması sağlık eğitimleri ile sağlanabilir. C. Krantz’ın (51)<br />
yaptığı çalışmada eğitim düzeyi yüksek olan ve yüksek ateşe ilişkin bilgi alan annelerin<br />
uygulamalarının daha yeterli olduğu belirtilmiştir.<br />
Çalışma grubumuza baktığımızda 2-24 ay arası ateş şikayeti ile başvurup yatırılan 129<br />
hastanın 33’ünde (%25,6) bronkopnomoni, altısında (%1,6) lober pnömoni saptanmıştır.<br />
Michael Luszczak’ın (52) 2001 ‘de Amerıcan Famıly Physican’da yayınlanan çalışmasında ateş<br />
şikayeti ile başvuran ve yatırılan hastaların %26’sı bronkopnömoni tanısı almıştır.<br />
Bronkopnömoni toplumumuz için önemli bir sağlık sorunudur. Gelişmekte olan ülkelerden olan<br />
ülkemizde; malnütrisyonlu, çevre şartlarının ve sosyokültürel seviyenin düşük olduğu toplumun<br />
alt kesimlerinde sık görülmekte ve önemli bir sağlık sorununu oluşturmaktadır.<br />
54
Çalışmamıza alınan 129 hastanın 25’i (%19,4) üriner sistem enfeksiyonu tanısı<br />
almıştır. Erkek-kız oranı 8/17’idi. Bir çalışmada ise üriner sistem enfeksiyonu ateşli kız<br />
çocuklarının %17’sinde gözükmüştür (53). Bizim çalışmamızda da kız hastaların %26’sında<br />
üriner sistem enfeksiyonu saptanmıştır. Shaw ve arkadaşlarının (54) 1998’de yaptığı çalışmada<br />
2400 ateşli iki yaş altı çocuklarda üst üriner sistem enfeksiyonu oranı %3,3 olarak saptanmıştır.<br />
Haslarımızdan 63’üne idrar kültürü yapılmıştır. Bu hastaların 25’inde (%39) üreme<br />
saptanmıştır. Lin. DS’nin (55) yaptığı çalışmada ateşli süt çocuklarında %20’nin üzerinde<br />
kültürde üreme saptanmıştır. Üriner sistem enfeksiyonlarının %80’ninden fazlasından E. Coli<br />
sorumludur.<br />
Üriner sistem enfeksiyonu tanısı alan 25 hastanın yapılan idrar kültüründe; 20 (%80)<br />
hastada E. Coli üremesi, üç hastada Klebsiella Pneumoniae, iki hasta Enterococus feacium<br />
üremesi olmuştur. Kathy Shaw ve arkadaşlarının (54) 1998’de yaptığı çalışmada üriner sistem<br />
enfeksiyon tanısıyla yatırılan hastaların idrar kültürlerinde %93 E. Coli üremesi, %2<br />
Enterococcus üremesi, bir hastada Enterobakter cloacae, bir hastada Grup A B hemolitik<br />
streptokok, bir hastada Staphylococcus Aureus ve bir hastada da Pseudomonas üremesi<br />
saptanmıştır.<br />
Ateş sebebiyle yatırılan 129 hastadan 25’i aseptik menenjit (%19,4), yedi hasta (%5,4)<br />
ise bakteriyel menenjit tanısı almıştır. Michael Luszczak’ın (52) 2001 ‘de Amerıcan Famıly<br />
Physican’da yayınlanan çalışmasında ateş şikayeti ile başvuran ve yatırılan hastaların %32’si<br />
menenjit tanısı almıştır.<br />
Hastalarımızdan ikisi Kawasaki Sendromu tanısı almıştır. Kawasaki sendromu tanısı<br />
konmuş hastaların EKO’ sunda bir hastada sağ koroner arterde minimal ektazi diğer hastada ise<br />
sol koroner arterde minimal ektazi saptanmıştır. Ülkemizden bildirilen 22 vakalık bir seride<br />
tedavi öncesi dört olguda (%18) koroner arter patolojisi izlenmiş, tedavi sonrası tüm olgular<br />
iyileşmiştir (56). 11 vakalık başka bir seride ise üç olguda (%27) koroner arter patolojisi<br />
izlenmiş, bir olguda rekürrens gelişse de tümü iyileşmiştir (57).<br />
Hastalarımızdan 16’sı (%12) ise sepsis tanısı almıştır. Theodore C.’nin (58) 2001’de<br />
yaptığı çalışmada ateşli infantlarda %1,5 olarak saptanmıştır. Josè R. Romero ‘nin (59) yaptığı<br />
çalışmada infantlarda sepsisin sosyoekonomik seviye ile ilişkili olmadığı saptanmıştır.<br />
55
Çalışma grubumuzdaki hastalar toplumumuzun sosyoekonomik seviyesi düşük kısmını<br />
oluşturmaktadır. Aynı çalışmada sepsis tanısı alan vakaların %90’ında kan kültüründe<br />
Streptococcus pneumoniae ve Haemophilus influenzae tip b üremesi olmuştur. Çalışma<br />
grubumuzdaki hastaların ise kan kültürlerinin 11’inde MDKNS üremesi olmuştur, beş hastada<br />
ise MRKNS üremesi olmuştur.<br />
Greenes DS’nin (60) 2001’de yaptığı çalışmada ateşli infantlarda tanımlanabilir viral<br />
sendrom oranı % 6 olarak saptanmıştır. Çalışma grubumuzdaki hastaların viral hastalık oranları<br />
ve tanıları aftöz stomatit (%1,6), derin boyun enfeksiyonu (%1,6), EBV enfeksiyonu<br />
(%1,6)’dur.<br />
Sonuç olarak: Küçük çocuklardan oluşan çalışma grubumuzda ateş halen ciddi bir sağlık<br />
sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Hekimler, ateş sebebiyle başvuran çocuklarda sık görülen<br />
bronkopnömoni, bakteriyel ve aseptik menenjit, üst üriner sistem enfeksiyonu, sepsis ve viral<br />
hastalıklar yönünden dikkatli olmalıdır.<br />
56
6-SONUÇLAR<br />
1- Bu çalışma 2007 yılı içerisinde Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne ateş şikayeti<br />
ile başvurup yatırılan 129 hasta üzerinde yapılmıştır.<br />
2- Çalışmaya dahil edilen 129 hastanın ortalama yaşı 10,12±5,92 aydır. Olguların %60’ı<br />
erkek, %40’ı kız idi.<br />
3- Hastalarımızın öykülerinden hastanemize başvuru anında ateşin ortalama 2,05 gündür var<br />
olduğu saptanmıştır.<br />
4- Hastalarımızın başvuru anındaki ortalama vücut sıcaklığı 38,52˚C olarak bulunmu ştur.<br />
5- Hastalarımızın 22’sinde başvuru sırasında ateş dışında şikayeti yoktu. 107 hastamızda ise<br />
ek şikayetler mevcuttu. Hastalarımızın ateş dışı şikayetleri; kusma, ishal, iştahsızlık,<br />
beslenmeme, hırıltı, öksürük, havale geçirme, döküntü, huzursuzluk, boyunda şişlik, ağızda<br />
yaralar idi.<br />
6- Hastalarımızın 25’i (%19,4), aseptik menenjit, yedi hasta ise bakteriyel menenjit (%5,4)<br />
tanısı almıştır. Bu hastaların BOS kültürlerinin 42’sinde üreme saptanmamıştır. Dördünde ise<br />
MDKNS üremesi üçünde MRKNS üremesi olmuştur.<br />
7- Hastalarımızdan 25’i (%19,4), üst üriner sistem enfeksiyonu tanısı almıştır. Üst üriner<br />
sistem enfeksiyonu tanısı alan hastaların kültür üremelerinde; 20 hastada E. Coli, üç hastada<br />
K.pneumonia, iki hastada E. Faecium üremesi olmuştur. Hastalarımızdan beşinin USG’sinde<br />
patoloji saptanmıştır.<br />
8- Hastalarımızdan 16’sı (%12,4) sepsis tanısı almıştır. Hastalarımızın 120’sinden kan kültürü<br />
alınmış 93 hastanın kan kültüründe üreme olmamıştır. 17 hastanın kan kültüründe üreme<br />
olmuştur. 11 hastada MDKNS, altı hastada ise MRKNS üremesi saptanmıştır. Bir hastanın kan<br />
kültürü üremesi ise klinik ve laboratuvar ile uyumlu olmadığı için kontaminasyon kabul<br />
edilmiştir.<br />
9- Hastalarımızdan istenen ön-arka akciğer grafilerinden 39’u alt solunum yolu enfeksiyonu<br />
ile uyumlu gelmiştir. Hastalarımızdan 33’ü (%25,6) bronkopnömoni, altısı lober pnömoni<br />
(%4,7) tanısı almıştır.<br />
10- Hastalarımızdan 20’sinden serolojik testler gönderilmiştir. Bu hastaların ikisinde EBV<br />
antijeni pozitif gelmiştir ve EBV enfeksiyonu tanısı almıştır.<br />
11- Hastalarımızdan ikisine Kawasaki sendromu tanısı konmuştur. Hastalarımızın EKO’larında<br />
patolojik bulgular saptanmıştır.<br />
57
12- Ateş şikayeti ile başvuran hastaların aldıkları diğer tanılar ise; dört hasta şant enfeksiyonu<br />
(%3,1), dört hasta suçiçeğine sekonder deri enfeksiyonu (%3,1), iki hasta aftöz stomatit<br />
(%1,6), iki hasta derin boyun enfeksiyonu (%1,6), bir hasta MMR aşı komplikasyonu tanısı<br />
(%0.8) almıştır.<br />
13- Hastalarımızdan 111’i hastanemize ilk başvurularında yatışları yapılmış, 18 hasta ise<br />
hastanemiz veya diğer sağlık kurumları tarafından verilen antibiyoterapilerle ayaktan takibi<br />
sırasında hastanemize başvuru sonrası yatışı yapılmıştır.<br />
14- Hastalarda en sık kullanılan antibiyotik seftriakson olarak bulunmuştur. Seftriakson<br />
tedavisi 25 olguyla en sık aseptik menenjit tedavisinde kullanılmıştır.<br />
15- Hastalarımızın 104’ü haliyle, 25’i tam iyileşmeyle taburcu edilmiş, sekel görülmemiştir.<br />
58
7-KAYNAKLAR<br />
1) Özkan H. Ateşli çocuğa yaklaşım. Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Eğitim Kurulu<br />
Yayınları-2 2002; 12-18<br />
2) Luca R, Michael C and Janet S. Fever Phobia. Pediatrics 2002;109: 555-556<br />
3) Gary R, Stephen L. Fever. Textbook of Pediatric Emergency Medicine 5.edition 2006;28:<br />
295-306<br />
4) Kara A, Seçmeer G, Ceylan M. Ateş. Katkı pediatri dergisi. 2007; 29: 351- 478<br />
5) Kavukçu S. Çocuklarda Ateş Değerlendirme ve Tedavisi. Olgu sunumları ile çocuk<br />
hastalıkları. İzmir Güven Kitapevi 2005;269-276<br />
6) Neyzi O, Ertuğrul T, Ateş. Pediatri. Nobel Tıp Kitapevi, 2002;Cilt 1; 473-476<br />
7) Korutoğlu G. Ateşli çocuklarda rutin olarak antipiretik kullanmayalım. 30. Pediatri Günleri.<br />
2008; 88-91<br />
8). Mark A. Ward. Fever in children. http:// www. uptodate. Com. 2008<br />
9) Alexander K.C. Fever in Childhood. Canadian Family Physician. August 1992; 38: 1832-<br />
1836<br />
10) Karuse J. Fever in children. American Family Physican. 1988;37: 127-135<br />
11) Rosental TC, Silverstein DA. Fever: What to do and not to do.? Postgrad Med. 1988;37:<br />
75-84<br />
12) Cunha BA. Clinical implications of fever: Postgrad Med. 1989;85: 188-200<br />
13) Schimitt BD. Fever in childhood. Pediatrics 1984;74: 929-936<br />
14) Leung AK, Robson WL. Febrile convulsions: How dangerous are they? Postgrad Med.<br />
1991;89: 1217-1224<br />
15) Osman O, Brown D, Beattie T, Midgley P. Management of febrile children in a pediatric<br />
emergency department. Health Bull (Edinb). 2002;60(1): 33-39<br />
16) Bıssonnette B. Temperature regulation: a physiological approach to the understanding of<br />
the thermoregulatory system in infants and children. University of Toronto, Toronto, Ontario,<br />
Canada. 1998;46: 195-202<br />
17) Sessler D.I, Parness J, Slovis C.M. Correspondence Hyperthermia N. England Journal Med.<br />
1994; 330:218-219<br />
18) Simon HB. Hyperthermia. New England Journal Med. 1993;329: 483-487<br />
19) El Rahdi AS, Barry W. Thermometry in paeditaric practice. Archives Disease Child.<br />
2006;91: 351-356<br />
59
20) Fawcett L. The accurancy and reliability of the tympanic membrane thermometer A<br />
litaratüre Emerg. Nurse. 2001;8(9): 13-17<br />
21) Cunha BA. The clinical significance of fever patterns. İnfectious Disease Clinics of North<br />
America 1996;10(1): 33-45<br />
22) Musher DM, Fainstein V, Young EJ, et al. Fever patterns: their lack of clinical significance.<br />
Arch. Intern. Med. 1979;139(11): 1225-1228<br />
23) Bonnette B. Pathogensis of fever Rev. Med. Interne. 2006: 252- 254<br />
24) Kliegman M. R, Behrman E. R, Hal B. J. et.al. Nelson textbook of pediatrics 17th edition<br />
fever chapter 2007;161: 839-841<br />
25) Hacımustafaoğlu M. Çocuklarda ateş. 4. ulusal çocuk enfeksiyon hastalıkları kongresi<br />
Uludağ Üniversitesi Tıp Fak. Çocuk sağlığı ve hastalıkları anabilim dalı. Bursa 2005: 135-138<br />
26) Alpern ER, Alessandrini EA, Bell LM, Shaw KN, McGowan KL. Occult bacteremia from a<br />
pediatric emergency department: current prevalance, time to detection, and outcome. Pediatrics<br />
2000; 106: 505-511<br />
27) Lee G, Harper MB. Risk of bacteriamia for febrile young children in the post- Haemophilus<br />
influenza type b era. Arch Pediatric Adolesc. Med. 1998;152: 624-628<br />
28) Black S, Shinefield H, Fireman B et al. Efficacy, safety and immunogenetic of heptavalent<br />
pneumococcal conjugate vaccine in children. Northern California Kaiser Permanente Vaccine<br />
Study Center Group, Pediatric Infections Disease J. 2000;19: 187-195<br />
29) Rothrock SG, Gren SM, Harper MB, Clark MC, McllmailDP, BachurR, Parenteral and oral<br />
antibiotics in the prevention of serius bacterial infections in children with Streptococcus<br />
Pneumoniae occult bacteriamia: meta-analysis. Acad. Emerg. Med. 1998;5: 599-606<br />
30) Bachur R, Harper MB. Reevulation of outpatients with S. Pneumoniae bacteriamia<br />
Pediatrics 2000;105: 502-509<br />
31) Waltzman Ml, Harper M. Financial and clinical impact of false positive Blood culture<br />
results. Clin. Infect. Disea. 2001;33: 296 -299<br />
32) Orifi F, McGillivray D, Tange S, Kramer MS. Ürine culture from bag speciemens in young<br />
chlidren: are the risk too high? J. pediatrics 2000;137: 221-226<br />
33) Bachur R, Perry H, Harper MB. Occult pneumonias: Empiric chest radiograps in febrile<br />
children with leukocytes. Ann. Emergency Med. 1999;33: 166-173<br />
34) Bonadia WA. The history and physical assesment of the febrile infant. Pediatr Clini. North<br />
America. 1998;45: 65-77<br />
35) McCarthy PL, Klig JE, Kenedy WP, Kahn JS. Fever without apperent source on clinical<br />
examination. Curr. Opin. Pediatr 2000;12: 77-95<br />
60
36 ) Cheng-Hsun M.D, Ph. D; Lin, Tzou-Yien M.D. Applıcatıon Of The Rochester Crıterıa In<br />
Febrıle Neonates. Pediatric Infectious Disease Journal. 1998;17: 267-269<br />
37) Baraff L. Management of fever without source in infants and children. Annals of<br />
Emergency Medicine, Volüme 36;6: 602-614<br />
38) McCharthy Pl, Lembo R, Baron M. Et. Al. Predictive value of abnormal physical<br />
examination findings in ill – appearing febrile children. Pedaitrics 1985;76: 167-171<br />
39) Bonodio WA, Zachariason M. Correlating reported fever in young infants with subsequent<br />
temparature patterns and rate of serius bacterial infections. Pediatrıc İnfect. Disease Journal.<br />
1993;12: 111-114<br />
40) Adam D, Stankov G. Treatment of fever in childhood, Europan Journal Pediatr.1994;153:<br />
294-402<br />
41) Pursell E. Physical treatment of fever. Arch. Dis. Child. 2000;82: 238-239<br />
42) Done AK, Yaffe SJ, Clayton JM. Aspirin dosage for infants and children J. Pediatr<br />
1979;95: 615- 617<br />
43) Kayaalp O. Non-steroidal antienflamatur ilaçlar, “Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi<br />
Farmakoloji. 1998;8: 1026-1061<br />
44) Bilenko N, Tessler H, Okbe R, Pres J, Gorodischer R. Determinants of antioyretics misuse<br />
in children up to 5 years of age: A cross – sectional study. Clin. Ther. 2006;28: 783-793<br />
45) Black AE, Mackersie A. Acetaminophen dosage in pediatric practice. Anesthesiology 2000;<br />
92: 1202-1203<br />
46) Albert KS, Gernaat CM. Pharmacokinetics of ibuprofen. American. J. Med. 1984;77: 44-46<br />
47) Davis R, Brogden RN. Numesulide. An. update of its pharmacodynamic and<br />
pharmocokinetic properties, and therapeutic efficacy. Drugs, 1994;48: 431-454<br />
48) Uzel N. Acilde ateşli çocuğa yaklaşım. 3. ulusal çocuk acil tıp ve yoğun bakım kongresi.<br />
2006: 18-22<br />
49) Çetin H. Çocuklarında enfeksiyon hastalıkları görülen ebebeynlerin bir sağlık kuruluşuna<br />
başvurularını etkileyen etmenler. Yüksek lisans <strong>tez</strong>i, Hacettepe üniversitesi sağlık bilimleri<br />
enstitüsü, Ankara 1995<br />
50) Hoekelman. Potential bacteremia in pediatric practice American Journal of Diseases of<br />
Children 1979;133: 1017<br />
51) Krantz C. Chilhood Fevers: Developing an Evidence – Based Anticipatory Guidance Tool<br />
parents Pedaitric Nursing. 2001: 567-570<br />
61
52) Mıchael Luszczak. Elavation and managemant of ınfants and young children with fever.<br />
Darnall Army Communıty Hospital Fort Hood Texas American Familt of Physican 2001;64:<br />
1219-1226<br />
53) Hoberman A, Wald ER. Urinary tract infections in young febrile children. Pediatrıc Infect<br />
Disease Journal. 1997;16(1): 11-17<br />
54) Shaw K, Gorelick M, Mc Gowan KL, Yakscoe NM, et al. Prevalance of urinary trcat<br />
infection in febrile young children in the emerg dep. Pedaitrics 1998;16: 102<br />
55) Lin DS, Huang SH, Lin CC et al. Urinary tract infection in febrile infants younger than<br />
eight weeks of age. Pediatrics 2000; 105: 20<br />
56) Kasapçopur Ö, DB Beker, Çalışkan S ve ark. Kawasaki Sendromu Türk Pediatri Arşivi,<br />
2000<br />
57) Özyürek A.R, Ülger Z, Levent E, ve ark. . Kawasaki hastalığı: 11 vakanın değerlendirilmesi<br />
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi 2004;47;3: 167-171<br />
58) Theodore C. Management of the febrile infant. Stanford Universıty School of Medicine.<br />
2001:1-16<br />
59) Josè R. The febrıle ınfant less than 36 months of age. Creighton University/Unmc<br />
Combined division Of Pediatric Infectious Diseases 2001;1-7<br />
60) Greenes DS, Harper MB. Evaluatıon of fever wıthout ıdentıfıable source in a prevıously<br />
healthy chıld less than 3 years of age. Greene's Pediatric Infect. Dis. 1999;18: 258<br />
62