18.05.2013 Views

sarper þahin tez - İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü

sarper þahin tez - İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü

sarper þahin tez - İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

T.C.<br />

SAĞLIK BAKANLIĞI<br />

ŞİŞLİ ETFAL EĞİTİM ARAŞTIRMA HASTANESİ<br />

ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI KLİNİĞİ<br />

Klinik Şefi: Doç. Dr. Feyzullah ÇETİNKAYA<br />

Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesinde 2007 Yılında Ateş Sebebiyle<br />

Yatırılan 2 – 24 Aylık Çocukların Etiyolojik Değerlendirilmesi<br />

(Uzmanlık Tezi)<br />

Dr. Sarper ŞAHİN<br />

İSTANBUL 2009<br />

1


ÖNSÖZ<br />

Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesinde Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları uzmanlık<br />

eğitimim süresince katkı ve desteklerinden dolayı, hastanemiz başhekimi Doç. Dr. Ali İhsan<br />

Dokucu’ya,<br />

Uzmanlık eğitimim boyunca bilgi ve deneyimlerini bizimle paylaşan, bizlere bilimsel<br />

eğitim ortamı hazırlayan, zor zamanlarımda bana hoşgörü ile yol gösteren ve desteğini benden<br />

esirgemeyen, yetişmemde büyük emeği geçen, <strong>tez</strong> çalışmamın her aşamasında büyük katkısı<br />

olan klinik şefim ve koordinatörümüz sayın Doç. Dr. Feyzullah Çetinkaya’ya,<br />

Yenidoğan Servisi Klinik Şefi Prof. Dr. Asiye Nuhoğlu’na, Şef Vekilimiz Doç Dr.<br />

Yıldız Yıldırmak’a,<br />

Tüm çocuk klinikleri uzman doktorlarına ve asistan arkadaşlarıma, tüm çocuk klinikleri<br />

hemşireleri ve sağlık personellerine sonsuz teşekkürlerimi,<br />

Hayatım boyunca sabır ve anlayışla her zaman yanımda olan, bu günlere gelmemi<br />

sağlayan annem Akile Şahin, babam Sırrı Zafer Şahin’e, ablam Demet Yalçın’a saygı, sevgi ve<br />

şükranlarımı sunarım.<br />

2<br />

Dr. Sarper ŞAHİN


İÇİNDEKİLER<br />

ÖNSÖZ……………………………………………………………………………………..2<br />

KISALTMALAR…………………………………………………………………………..4<br />

GİRİŞ VE AMAÇ………………………………………………………………………….5<br />

GENEL BİLGİLER………………………………………………………………………..6<br />

GEREÇ VE YÖNTEMLER………………………………………………………………41<br />

BULGULAR……………………………………………………………………………...42<br />

TARTIŞMA………………………………………………………………………………54<br />

SONUÇ…………………………………………………………………………………...57<br />

KAYNAKLAR…………………………………………………………………………...59<br />

3


MSS : Merkezi Sinir Sistemi<br />

C : Santigrad<br />

F : Fahrenheit<br />

KVH : Kollagen Vasküler Hastalıklar<br />

IL : İnterlökin<br />

TNF : Tümör Nekrozing Faktör<br />

PGE2 : Prostoglandin E2<br />

KISALTMALAR<br />

HAPN : Hipotalamus Anterior Preoptik Nükleus<br />

ASTM : Amerika Ölçüler ve Ayarlar Standardizasyonu<br />

Cm : Santimetre<br />

TRL : Toll Like Reseptörler<br />

FUO : Nedeni Belirlenemeyen Ateş<br />

IgG : İmmünglobulin G<br />

BOS : Beyin Omurilik Sıvısı<br />

LP : Lomber Ponksiyon<br />

ASA : Asetilsalisilik asit<br />

COX : Siklooksijenaz<br />

NSAID: Nonsteroid Antienflamatuar <strong>İl</strong>aç<br />

EBV : Ebstein Barr Virus<br />

AST : Aspartat Aminotransferaz<br />

ALT : Alanin Aminotransferaz<br />

4


1.GİRİŞ VE AMAÇ<br />

Ateş, çocukluk çağının önemli bir semptomu olup çocuk acil polikliniklerine yapılan<br />

başvuru sebepleri arasında ilk sıralarda yer almaktadır. Üç yaş altındaki çocuklarda acile ilk<br />

başvuru sebeplerinin % 15’inden ateş sorumludur (1).<br />

Yapılan çalışmalar, ailelerin büyük bir kısmının ateşin konağın normal bir cevabı<br />

olduğunu bilmemelerinden dolayı ateşten korktuklarını ve bu ateş korkusu yüzünden normal<br />

vücut sıcaklıklarında bile antipiretik verdiklerini göstermiştir (2). Çocukluk dönenimde başlıca<br />

ateş sebepleri; enfeksiyonlar (solunum sistemi enfeksiyonları, idrar yolu enfeksiyonları, enterik<br />

enfeksiyonlar, santral sinir sistemi enfeksiyonları, döküntülü enfeksiyon hastalıkları, sistemik<br />

enfeksiyonlar, lokalize enfeksiyonlar), kollajen-vasküler bağ dokusu hastalıkları, neoplastik<br />

hastalıklar, dehidratasyon, ilaçlar, aşılar, nörolojik hastalıklar, kan hastalıkları, çevre<br />

sıcaklığının aşırı yükselmesi ve nedeni belirlenemeyen ateştir (1,3,4).<br />

Ateşli bebek ve çocukların %20’sinde fizik muayenede ateşe neden olabilecek odak<br />

saptanamaz. Bu hastaların büyük çoğunluğunun hastalığı hafif seyirlidir, klinikleri iyidir bu<br />

nedenle bu hastalar ayaktan da takip edilirken, daha az sayıda çocuk ise klinik olarak kötü<br />

olabilir ve hastaneye yatırılarak izlenmesi ve tedavi edilmesi gerekebilir. Odağı belli olmayan<br />

hastaların çok küçük bir kısmında gizli bakteriyemi ve komplikasyon olarak (menenjit,<br />

septisemi gibi) gelişen ciddi enfeksiyon riski vardır (4).<br />

Ateş, özellikle küçük çocuklarda acil olarak değerlendirilmesi ve mümkünse sebebinin<br />

aydınlatılması gereken bir semptomdur. Bu yaş grubunda ateşin sık rastlanan sebeplerinin iyi<br />

bilinmesi sağlık çalışanlarının ve ailelerin bu konuda ön bilgilerle donatılmasının ve hazır<br />

tutulmalarının yanında toplum sağlığı yönünden de çok önemlidir.<br />

Bu konulara ışık tutulmasına yardımcı olabilmek amacıyla bu çalışmada Şişli Etfal<br />

Eğitim ve Araştırma Hastanesi acil çocuk polikliniğine ateş şikayeti ile başvuran ve yatırılarak<br />

tedavi edilen 2-24 aylık hastaların çeşitli etiyoloji sebeplerinin geriye dönük (retrospektif)<br />

olarak araştırılması amaçlanmıştır.<br />

5


2.1. ATEŞ TANIMI:<br />

2.GENEL BİLGİLER<br />

Ateş vücut sıcaklığının normal değerlerinin üzerine kontrollü artışıdır. Normal vücut<br />

sıcaklığı ölçen kimseye, yaşa, ölçümün yapıldığı saatte, ölçümün yapıldığı vücut bölgesine ve<br />

çevre ısısına bağlı olarak değişiklik gösterir. En önemli oluş mekanizması, merkezi sinir<br />

sisteminde (MSS) hipotalamik ayar mekanizmasındaki bozukluktur (yükseğe ayarlanma).<br />

Normal sınırlar içerisinde insanların normal vücut sıcaklıkları bazı farklılıklar<br />

gösterebilir. Ateş genellikle sabah erken saatlerde (04.00-06.00) en düşük, erken saatlerinde<br />

(16.00-18.00) en yüksektir, bu fark diürnal varyasyon olarak bilinir. Bu fark altı yaşından<br />

büyük çocuklarda bir santigrat derece civarındadır. 2-6 yaş arasında diürnal varyasyon daha<br />

azdır (0,9˚C). İki yaş altında varyasyon beklenmez (1,5,6). Ateş ölçümü; egzersiz, sıcak soğuk<br />

gıda alımı (oral ölçümde), yemek yemek, terleme (aksiller bölge ölçümü), rektal bölge<br />

enfeksiyonu (rektal ölçümde) gibi durumlardan etkilenebilir. Bu nedenle sağlıklı ölçüm için<br />

bunlara dikkat edilmelidir.<br />

Ateş değişik ölçüm aletleriyle (civalı termometre, elektronik termometre, kulaktan<br />

infrared ışınları yoluyla elektronik ölçüm, emzikli elektronik termometre, ısıya duyarlı film<br />

yöntemi gibi) ölçülebilir. Bunlar arasında farklılık olduğunda civalı termometre ölçümü dikkate<br />

alınmalıdır.<br />

Ateş değerlendirmesi ya Celcius (santigrad; C) veya fahrenheit (f) olarak belirtilir.<br />

Bunların ölçümü C x 1,8 + 32 = F olarak yapılabilir. Genellikle rektal ateş 36,1˚C-37,8˚C<br />

arasındadır. Genellikle rektal ateş; oral ateşten 0,5˚C, aksiller ısıdan 1˚C-1,5˚C daha fazla, or al<br />

ateş aksiller ateşten 0,5˚C-1˚C daha fazladır (5).<br />

Çocuklarda oral ateş ölçümü zor olabilir, bu nedenle ateşin formula (büyük çocuk) veya<br />

rektal (küçük çocuk özellikle süt çocukları) ölçülmesi daha uygundur. Vücut sıcaklığı aksiller,<br />

rektal, oral veya timpanik yolla ölçülür. Aksiller 37,2˚C, rektal 38˚C, oral 37,5˚C, timpanik<br />

37,8˚C’nin üzerindeki de ğerler ateş olarak kabul edilir (7,8).<br />

6


2.2. ATEŞ PATOGENEZİ<br />

Ateş oluşumunda üç patofizyolojik yol vardır.<br />

1) Merkezi sinir sistemi hipotalamik ayar düğmesi yükseğe ayarlanır. Enfeksiyon hastalıkları,<br />

kollagen vasküler hastalıklar (KVH), malignensilerin oluşturduğu ateş genellikle bu<br />

mekanizmayla gelişir, ateşe yol açan ana mekanizmadır. Antipiretik ilaçlardan ve fizik<br />

soğutmadan yarar görür.<br />

2) Vücutta ısı oluşumu normal ama ısı kaybı defektiftir. Ektodermal displazi, antikolinerjik<br />

entoksikasyonu gibi.<br />

3) Vücutta ısı oluşumu ısı kaybından fazladır. Salisilat entoksikasyonu, hipertiroidi, aşırı çevre<br />

ısısı, Malign hipertermi, aşırı egzersiz gibi (5).<br />

İzole olarak son iki mekanizmayla oluşan ateşte hipotalamik ayar düğme bozukluğu<br />

yoktur ve buna rağmen ateş oluşur. Bu durum genel olarak sıcak hastalığı (hipertermi) olarak<br />

adlandırılır ve antipiretik ilaçlardan değil sadece fizik soğutmadan yarar görür. Ve daha az<br />

sıklıkla görülürler.<br />

Nonenfeksiyöz hastalıklardan bağ dokusu hastalıklarında ateş patogenezi muhtemelen<br />

enfeksiyöz durumlardaki ile aynıdır, olayı tetikleyen bu hastalıklarda mikroorganizma toksini<br />

yerine otoantijenlerdir. Malignansilerde ise tümör hücrelerinden ya da reaksiyon gösteren<br />

hücrelerden salınan sitokin önemli rol oynar, lösemik hücrelerde spontan interlökin-1 (IL-1),<br />

lenfomalar da ise IL-1, tümör nekrozing faktör-alfa (TNF-α); melonom, hepatoblastom, sarkom<br />

ve over karsinomunda ise değişik sitokinlerin salgılandığı bilinmektedir.<br />

Ateş normal vücut sıcaklığını soğuk ortamda koruyan aynı mekanizma ile olur. Aradaki<br />

fark termostatın daha yüksek bir sıcaklığa ayarlanmış olmasıdır. Normal metabolik şartlarda<br />

termal eşik değer 37,1˚C’dir (4). Vücut enfeksiyon etkenleri, toks in veya inflamasyon<br />

mediatörleri (pirojenler) herhangi bir yolla kana karıştığında monosit, makrofaj ve endotel<br />

hücrelerinden IL-1, TNF-α, IL-6, interferon gama gibi pirojenik sitokinler salgılanır. Büyük<br />

moleküllü (15000-30000 dalton) bu sitokinler sistemik dolaşıma verilirler. Bu moleküller<br />

merkezi sinir sisteminde ve hipotalamus anterior preoptik nükleus (HAPN) bölgesinde<br />

(preoptik termoregülatuar bölgede) lokal endotel hücrelerinde prostoglandin sen<strong>tez</strong>ine yol açar.<br />

Normalde sitokinler kan beyin bariyerini geçemezler. Ancak MSS’ de sirkümventiküler<br />

organlardan olan hipotalamustaki organum vaskulosumda kan beyin bariyeri yoktur. Bu<br />

bölgeden geçerek bu bölgedeki nörohumoral reseptörleri etkileyerek prostoglandin, monoamin<br />

ve siklik adenozin monofosfat sen<strong>tez</strong>ine yol açar.<br />

7


Özellikle prostoglandin E2 (PGE2) olmak üzere prostoglandinler direkt olarak veya tam<br />

bilinmeyen nörotransmitterlerin yardımıyla HAPN’ deki ateş ayarlama düğmesinin daha<br />

yükseğe ayarlanmasına yol açarlar (9). Bunun sonucunda hipotalamustan gerek serebral<br />

kortekse gerekse vazomotor merkeze ateşin artırılmasına yol açacak impulslar gönderilir (Tablo<br />

1,2).<br />

Tablo 1: Ateş patofizyolojisi<br />

Eksojen pirojen (virüs, bakteri, fungus, ilaç, antijen – antikor kompleksi gibi)<br />

Fagositik faktörler<br />

Endojen pirojenler:<br />

(IL – 1 gibi)<br />

Hipotalamik endotel (HAPN)<br />

PGE2<br />

Termoregülatuar nöronlar<br />

Santral yol Periferik yol<br />

Beyin korteksi Adrenerjik Efferent Vazomotor merkez<br />

Davranış değişikliği Kasılma, titreme Vazokonstrüksiyon<br />

Isı arttırıcı eylemler Isı üretimi Isı tasarrufu<br />

Ateş Ateş Ateş<br />

8


Tablo 2: Ateş patogenezi, interlökinin etki mekanizması<br />

IL – 1<br />

Fosfolipid<br />

Araşidonik asit Lipojenaz Lökotrienler<br />

Endoperoksitler<br />

Prostosiklinler<br />

HAPN<br />

Soğuk sensitif hücre ateşleme aktivitesini arttırır.<br />

Isı sensitif hücre aktivitesini azaltır.<br />

HAPN ısı ayar düğmesi daha yüksek noktaya ayarlanır.<br />

Yeni ayara göre ısıyı arttıracak merkezi ve periferal uyarılar yapılır.<br />

Ateş<br />

Korteksin etkilenmesiyle kişi ateşin artmasına veya ısı kaybının azaltılmasına<br />

sağlamaya yönelik üşüme hissi, sıcak yere gitme, kalın giyinme, sıcak şeyler içme isteği, ısı<br />

kaybını azaltıcı vücut postürü alma gibi davranışlar gösterir. Vazomotor merkez sinyalleri ile<br />

deriden ısı kaybını azaltıcı vazokonstrüksiyon, ısı oluşumunu artırıcı kas titremesi gelişir.<br />

Ayrıca, otonomik sinyallerle terleme azalır. Endokrin etkilerle ısı kaybı en aza indirilir;<br />

vazopressin düzeyi düşerek idrar miktarının artması vücutta ısıtılması gereken sıvı miktarını<br />

azaltılır. Ateş yanıtı MSS tarafından yönlendirilen bazı adaptif nöroendokrin mekanizmaları da<br />

devreye sokar; bu mekanizmalar vücudun ateşe yol açan mikrobiyal etkenlere direncini artırıcı<br />

niteliktedir. Ateşe yol açan etkenler ortadan kalkınca ve pirojen sitokin salınımı kesilince ısı<br />

ayar düğmesi eski normal konumuna geçer ve söz konusu etkiler geriye döner ve normal ateş<br />

durumu sağlanır.<br />

9


Ateşin oluşumunu başlatan pirojenler ekzojen veya endojen kaynaklı olabilir. Eksojen<br />

pirojenler genellikle organizmaya dışarıdan giren bakteri, virüs, mantar gibi<br />

mikroorganizmalar, bunların toksinleri ya da ürünleridir. Antijen ve antikor kompleksleri,<br />

aktive kompleman komponentleri, safra asitleri ve androjenik steroidler pirojen etkisi<br />

gösterirler. Eksojen pirojenler makrofaj ve diğer hücreleri uyararak endojen pirojen sitokin<br />

salınımına neden olurlar. Endojen pirojenlerin başlıcaları interlökinler (IL-1, IL-6 ve IL- 11),<br />

interferonlar, tümör nekrozis faktör, leukemia inhibitör faktör ve silier nörotropik faktördür.<br />

Eksojen pirojenlerin doğrudan hipotalamik termoregülatuar merkezi etkilemediğini,<br />

konakta ateşe yol açan ara moleküllerin (sitokinler) sen<strong>tez</strong>ini uyardığını kabul etmektedir.<br />

Birbirinden farklı yapıya sahip pek çok bakteriyel antijenin ve lipopolisakkaritlerin in vivo ve<br />

invitro ortamda sonradan IL-1 olduğu gösterilen sitokin konsantrasyonunu artırdığı<br />

bilinmektedir. Rekombinant IL-1 verildiğinde çok düşük konsantrasyonlar da bile deney<br />

hayvanlarında ve insanlarda ateş cevabının gözlemlenmesi bu düşünceyi güçlendirmiştir.<br />

Daha sonra rekombinant TNF-α, IL-6 ve diğer sitokinlerinde benzer etkileri<br />

gözlemlenmiş, endojen pirojenler pirojenik sitokinler adıyla adlandırılmışlardır. Ancak yapılan<br />

çalışmalarda IL-1 ve TNF-α blokajının ateş cevabını engellemediği görülmüştür. Enfeksiyon<br />

hastalıklarında IL-1 veya TNF -α aktivitesinden bağımsız olarak ateş oluşabilir.<br />

Mikroorganizmaların anterior hipotalamus vasküler yataklarında ‘toll like’<br />

reseptörlerinin (TRL) yer aldığı mekanizmalarla ateşe neden olabileceği düşünülmektedir.<br />

Ancak ateş cevabı IL-1, IL-6 veya TRL ligandları aracılığıyla olsun veya olmasın<br />

siklooksijenaz-2, PGE2 ve hipotalamik PGE2 reseptörlerinin aktivasyonunu gerektirmektedir.<br />

Ateş enfeksiyon yada inflamasyona karşı gelişen akut faz cevaplarından birisidir. Bu<br />

cevap sırasında mononukleer fagositlerden IL-1, IL-6 ve TNF-α salgılandığı ve bu sitokinlerin<br />

anterior hipotalamustaki preoptik bölgede bulunan ısı merkezini uyardığı kabul edilmektedir.<br />

Ancak bu sitokinlerin bu merkezleri hangi yolla uyardığı konusunda yeterli bilgi yoktur.<br />

Sitokinlerin taşıyıcı molekül yoluyla kan beyin bariyerini geçtiğini veya beyinde bulunan<br />

endotel ve perivasküler hücrelerdeki reseptörler yoluyla lokal pirojen sen<strong>tez</strong>ini uyardığı<br />

düşünülmektedir. Pirojenik sitokinlerin yarı ömrü kısadır ancak düşük konsantrasyonlarda bile<br />

etki gösterebilirler. İkinci hipo<strong>tez</strong>i destekleyen en önemli bulgular ateş sırasında lokal<br />

antipiretik maddelerden IL-10, kortikosteroid, vazopressin ve melanosit stimule edici hormon<br />

düzeylerinde artış ve pirojenik sitokinlerin salınımını takiben çözünmüş reseptörlerin (endojen<br />

inhibitörler) salınımıdır. Bu dolaşan reseptörlerin biyolojik fonksiyonu tam bilinmemekle<br />

birlikte bir çeşit doğal fren sistemi oluşturdukları düşünülmektedir.<br />

10


Isı regülasyon merkezi endojen ve eksojen pirojenlerle uyarıldığında merkezde PGE2 ve<br />

diğer araşidonik asit metabolitleri lokal olarak artar bu maddelerin artışı termostatın yeni bir ısı<br />

düzeyine ayarlanmasına yol açar. Bu aşamadan sonra ısı regülasyonu merkezi ısı oluşturulması<br />

ile ilgili mekanizmaları harekete geçirerek vücut ısının kontrollü biçimde yükselmesini sağlar.<br />

Ateş aynı zamanda nötrofil migrasyonunu ve nötrofillerden salınan süper oksit anyon<br />

gibi antibakteriyel maddelerin yapımını artırır. Bazı hayvan çalışmalarında ateşin surveyi<br />

uzattığı, yaşama oranlarını artırdığı, ateşin düşürülmesinin ise mortaliteyi artırdığı saptanmıştır.<br />

Bazı klinik çalışmalarda ateş düşürülmeyen çocukların düşürülenlere göre daha kısa zamanda<br />

iyileştiği gösterilmiştir (7).<br />

Vücut ısının birkaç derece yükselmesi; lökosit migrasyonunu, fagositoz ve interferon<br />

oluşumunu, mitojene lenfosit transformasyon yanıtını, makrofajların bakterileri öldürme<br />

fonksiyonunu artırır (10). Birçok patojen bakteri büyüme ve çoğalmaları için demire ihtiyaç<br />

duyar. Ateşli hastada serum demiri düşer, serum ferritini artar ve serum serbest demiri<br />

minimuma iner. Patojen bakterilerin yüksek ısıda demir ihtiyaçları artar. Azalan demir; en fazla<br />

ihtiyaç duydukları sırada bakteri üremesini olumsuz etkiler (11).<br />

Ateş nörosifiliz, üretrit gibi hastalıklara neden olan birçok mikroorganizmanın<br />

replikasyonunu azaltır, iyileşmeyi hızlandırır. Ancak bu olumlu etkiler 40˚C’nin üzerinde<br />

ortadan kalkar. Hatta bazal seviyeninde altına düşebilir. Ayrıca ateşli hastalarda bakteriyel<br />

çoğalma için önemli bir substrat olan glikozun oluşumu yerine proteoliz ve lipolize kayış olur.<br />

Ayrıca çocuktaki iştahsızlık kana serbest glikoz geçişini azaltır. Bunlar bakterinin<br />

üremesini olumsuz yönde etkiler. Ateşli çocukta halsizlik ve dinlenme isteği kasların enerji<br />

gereksinimini azaltır ve konağın olumsuz etkilenme riskini azaltır. Ateş yanıtı sırasında<br />

karaciğerden salınan bazı proteinler birçok mikroorganizmanın proliferasyonu için gerekli olan<br />

divalan katyonları bağlar ve mikroorganizmaların kullanımını engeller. Sonuç olarak aşırı<br />

olmayan ateş konak açısından yararlı etkileri vardır.<br />

Ateşin yararlı bir reaksiyon olduğunu gösteren bulgulara karşın zararlı olabileceği<br />

durumlar vardır. Normalin üzerinde her bir derece ateş artmasında; bazal metabolizma yaklaşık<br />

%10-12 ve günlük sıvı ihtiyacında 7,5 ml/kg/gün artışa, kalp atım hızında 25/dakika, solunum<br />

hızında 3,4/dakika artışa yol açar. Ateş vücutta oksijen tüketiminde ve karbondioksit<br />

üretiminde artışa yol açar (5,12).<br />

11


Vital bulgulardaki değişiklikler özellikle yüksek ateş varlığında kardiyopulmoner veya<br />

metobolik hastalığı olan hastalarda yetmezlik ve dekompansasyona yol açabilir. Özellikle ağır<br />

akciğer veya kalp hastalığı olan çocuklarda ateş oksijen tüketimini ve kalp yükünü artırarak<br />

oksijene olan bağımlılığın artmasına neden olmaktadır (13,14). Nörolojik hastalığı olmayan<br />

çocuklarda ateşin zararlı etkileri 42˚C’nin üzerine çıktı ğında görülmeye başlar. Ateşin en çok<br />

korkulan yanı febril konvulziyona neden olabilmektedir (15). Basit febril konvulziyon<br />

genellikle ateş yükselmeye başladığı ilk dönemde olur, kendiliğinden düzelir. Gelişme geriliği<br />

ve kalıcı nörolojik hasara yol açmaz. Antipiretiklerin kullanılması febril konvulziyon riskini<br />

azaltmaz.<br />

Ateş sitokin cevabının bir bulgusudur. Sitokin cevabı ateş dışında dalgınlık, anoreksi,<br />

hormon sen<strong>tez</strong>inde değişiklikler ve genç beyaz küre hücrelerinde artışa neden olur. Ateşin<br />

erken döneminde hepatik akut faz proteinleri, C reaktif protein, fibrinojen, haptoglobulin,<br />

seruloplazmin, ferritin, amiloid A proteini kompleman ve proteinazlar artar. Ancak bu akut faz<br />

reaktanlarının rolü tam bilinmemektedir.<br />

Vücut ısısının yükseldiğinin saptanması gerek enfeksiyon hastalıkları, malign hastalıklar<br />

ve kollagen doku hastalıkları gibi birçok hastalığın ilk semptomu olması nedeniyle tanısal<br />

açıdan, gerek bu hastalıkların seyrini ve tedaviye cevabının değerlendirilebilmesi açısından ve<br />

gerekse de ateş ile birlikte ortaya çıkabilecek komplikasyonların engellenebilmesi açısından<br />

önem taşımaktadır.<br />

2.3. ATEŞ EPİDEMİYOLOJİSİ<br />

Çocuk hekimlerine ve çocuk acil servislerine başvurularında yakınmaların yaklaşık %<br />

15-20’sini ateş oluşturur (15). <strong>İl</strong>k iki yaşta çocuklarda 2-6 kez ateş epizotları görülmektedir. <strong>İl</strong>k<br />

üç aydaki ateş sıklığı, 3-36 aydaki çocuklara göre daha azdır. Kasım ve Mart ayları arasında<br />

ateşin görülme sıklığındaki artış bu dönemde toplum kaynaklı gastrointestinal ve solunum<br />

kaynaklı viral enfeksiyonların görülmesindeki artışa paraleldir. <strong>İl</strong>ginç olarak üç ayın altındaki<br />

küçük bebeklerde de Kasım ve Mart ayları arasında ateş görülme olasılığı artmasına rağmen, bu<br />

yaş grubunda ateşli epizotlarının % 40’ı Temmuz ile Eylül ayları arasında görülür. Bu geç<br />

fenomenin nedeni, yılın bu zamanındaki enterovirus sirkülasyonudur. Çocuklarda nedeni<br />

bilinmeyen ateş insidansını belirlemek güçtür. Bu ateş tipi, akut ateş epizotlarına göre çok daha<br />

nadir bir durum olarak görülmekte, fakat tanısal yaklaşımda farklılıklar içermektedir.<br />

12


2.4. GENEL TANIMLAR<br />

2.4.1.TERMOREGÜLASYON<br />

İnsanlar genellikle sağlıklı iken vücut ısısını belicili değer aralıklarında tutarlar. Günün<br />

belirli saatlerinde ve kişiden kişiye değişmekle birlikte sabit bir aralıkta seyreden bu normal<br />

vücut ısısı metabolik işlemler, egzersiz ve titreme ile ortaya çıkan ısı buharlaşma, radyasyon ve<br />

iletim yoluyla kaybedilen ısı arasındaki denge sonucu korunur.<br />

Termoregülatuar merkez hipotalamusta preoptik bölgedeki nöronların oluşturduğu ısı<br />

kaybı ve ısı üretim merkezlerinden oluşur. Bu merkezler kan ısısını monitörize ederler ve<br />

periferik termoreseptörlerden gelen sinyalleri değerlendirirler. Burada bir çeşit negatif<br />

geribildirim söz konusudur. Hipotalamusa sinyal gönderen periferik termoreseptörler deri<br />

ısısına, santral termoreseptörler ise kor ısınsa duyarlıdır. Hipotalamustaki ısı kaybı merkezi ısısı<br />

kaybını tetikler (16).<br />

Perifere gönderdiği uyarılarla dermal arteriyollerde dilatasyon, deri kan akımında<br />

azalma, terleme, artmış solunum sayısı, hafif kıyafetler giyinme isteği gibi davranış<br />

değişiklikleri ile ısı kaybını sağlar. Aynı zaman da ısı üretim merkezin inhibe eder. Isı üretim<br />

merkezi ise ısı üreten mekanizmaları tetikler. Dermal arteriyollerde vazokonstriksiyon, deri kan<br />

akımında azalma, erektör pili kaslarında kasılma, titreme ortaya çıkar. Titreme spinal reflekstir<br />

ve antagonistik kasların aynı anda kasılması ile oluşur.<br />

Vücut ısısının azalmasını sağlayan mekanizmalardan biri olan ısı transferi radyasyon,<br />

iletim (ısı enerjisinin fiziksel temas ile daha düşük ısıdaki bir yüzeye aktarılması), dağılma<br />

(ısının vücudun etrafındaki havaya yayılması) ve buharlaşma (enerjinin su molekülü içine<br />

geçip, suyu buhar haline çevirmesi) ile gerçekleşir.<br />

Radyasyon (ışıma, deri yüzeyinden ortama ısı ışıması) :<br />

Genellikle total ısı kaybının %60’ı radyasyonla olur. Deri yüzeyi ne kadar fazlaysa ve<br />

deri ısısı ne kadar fazlaysa bu yolla ısı kaybı daha fazla olur. Yenidoğanlar da ve küçük<br />

bebeklerde deri yüzeyi rölatif olarak daha fazladır. Deri ısısı kan akımından ve deri<br />

perfüzyonundan etkilenir.<br />

Evaporasyon (deriden buharlaşma) :<br />

İnsensibl su kaybı 750-800 ml/m2/24 saat kadardır. Evaporasyon da 1ml su<br />

buharlaşması 0.58 kalori gerektirir.<br />

Total ısı kaybının yaklaşık %25’i evaporasyonla gerçekleşir. Egzersizle oluşan ısının önemli bir<br />

bölümü radyasyon (terleme) ve evaporasyonla (terleme) ile gerçekleşir (1700 kal/saat kadar).<br />

13


Konveksiyon (deri yüzeyindeki hava akımı) :<br />

Deri yüzey genişliği ve bu yüzeydeki havanın hareket hızıyla orantılıdır.<br />

Kondüksiyon (temas ile ısı kaydı) :<br />

Deri sıcaklığını, temas ettiği yüzeye geçmesiyle gelişen ısı kaybıdır. Ateşli çocuğu ıslak<br />

çarşafla sarmak veya ılık su banyosu uygulamak esas olarak kondüksiyonla ısı kaybını sağlar.<br />

2.4.2.HİPERTERMİ<br />

Vücut ısısında beklenenin üzerinde anormal yükselmesidir. Ateşte termoregülatuar eşik<br />

değeri yükselir; bu bir üst sınırdır. Vücut ısısı en çok yükseldiğinde bile bu değerin üzerine<br />

çıkmaz. Ancak hipertermide eşik değerinde yukarı çekilme yoktur. Bu nedenle vücut ısısı<br />

anormal değerler çıkar (17). Hipertermi genellikle sıcak çarpmasında olduğu gibi çok yüksek<br />

çevresel ısı değerleri ve diğer dış etkenlere bağlı olarak ortaya çıkar (Tablo3).<br />

Malign hipertermi ve malign nöroleptik sendrom diğer örneklerdir. Malign hipertermi<br />

bazı genetik hastalıklar ve anes<strong>tez</strong>iye sekonder görülebilir. Malign nöroleptik sendrom ise<br />

fenotiazinler başta olmak üzere çeşitli nöroleptiklerin kullanımı sonrasında görülmektedir;<br />

mekanizması tam olarak bilinmemektedir (18).<br />

Tablo 3: Hipertermi nedenleri<br />

MSS enfeksiyonları<br />

Fulminan enfeksiyonlar<br />

<strong>İl</strong>aç entoksikasyonu<br />

Ağır egzersiz<br />

Sıcak çarpması<br />

Malign hipertermi (anestetik)<br />

Malign nöroleptik sendrom<br />

Status epileptikus<br />

Serebrovasküler olaylar<br />

Tirotoksikoz<br />

Feokromasitoma<br />

Anhidrotik ektodermal displazi<br />

REYE sendromu<br />

Otonomik disfonksiyon<br />

14


2.5. ATEŞ ÖLÇÜM YÖNTEMLERİ<br />

Vücut sıcaklığının ölçülmesinin klinik tıp uygulamalarının esasını teşkil etmesi ve rutine<br />

girişi Carl Reinhold August Wunderlich’in 1868’de yayınladığı ‘Course of Temperature in<br />

Disease’ başlıklı 18 yıl süren çalışması ile olmuştur. Bu çalışmasını 250000 kişi üzerinde ve<br />

milyonlarca ölçüm yaparak gerçekleştirmiştir. <strong>İl</strong>k kez vücut sıcaklığının 37˚C oldu ğunu ve<br />

38˚C normal vücut sıcaklı ğının üst sınırı olduğunu ifade etmiştir. Asıl önemli olan ateşin<br />

kendisinin bir hastalık olmadığını, hastalığın varlığının işareti yani bir semptom ve bulgu<br />

olduğunu ilk kez gündeme getirmiştir.<br />

Bugün klinik değerlendirmelerin olmazsa olmazı olarak kabul edilebilecek ateş ölçümü<br />

için farklı termometreler ve farklı ölçüm bölgeleri kullanılmaktadır.<br />

Klinik kullanıma sunulmuş olan termometreleri kullanım avantaj ve sakıncalarına göre<br />

gözden geçirecek olursak klinikte vücut sıcaklığını ölçecek termometrelerde Amerika Ölçüler<br />

ve Ayarlar Standardizasyonu (ASTM) belirli sınırlamalar getirmiştir (1,4).<br />

Buna göre klinik termometrelerin olası ölçümlerindeki hata değerleri belirlenmiş, vücut<br />

sıcaklığı değerleri olan 37˚C-39˚C arasında izin verilen en yüks ek hata değerleri 0,1˚C dir.<br />

Aynı derece ile yapılan iki ölçüm veya standart olarak kabul edilen bir derece ile yapılan ölçüm<br />

arasında en fazla 0,1˚C fark olabilir. E ğer aradaki fark bu değerlerin üzerinde ise bu derecelerin<br />

klinik kullanıma uygun olmadığı belirtilir (19).<br />

Civalı cam termometreler:<br />

Klasik olarak sıcaklıkla standart değişim gösteren ve az hacim kaplayan civa kullanılır.<br />

Geleneksel civalı termometreler dilaltı, koltuk altı ya da rektal olarak kullanılabilir. Sıcaklık<br />

artışına cevap olarak ampul içerisinde civa genleşerek kapiller cam boyunca ilerlemeye başlar.<br />

Kapalı cam içinde olmasının getirdiği avantajlar; barometrik değişikliklerden etkilenmesinin<br />

önlenmesi, dış ortam etkisinin özellikle ortam sıcaklığının ölçüm değeri üzerine olan etkisinin<br />

azalmasının sağlanması ve standardize edilmiş olmasıdır. Ancak yaygın olarak kullanılmasına<br />

neden olan asıl özelliği göreceli olarak kolay olması ve diğer klinik termometrelerle<br />

karşılaştırıldığında çok daha ucuz olmasıdır. Karşılaşılan temel güçlük ölçüm için gereken<br />

sürenin uzunluğudur. Civalı cam termometrelerin ölçümü yapılacağı bölgede en az sekiz dakika<br />

kalması gerekmektedir. Özellikle çocuklarda bu sürenin sağlanması çok zor olmaktadır.<br />

15


Termister Kaynaklı Elektronik Klinik Termometreler:<br />

Bu termometreler duyarlı kısımlarında bulunan metallerin elektrik akımına gösterdikleri<br />

direncin ısı değişimine göre sıcaklığın tahmin edilmesi esasına dayanır. Özellikle koltuk altı ve<br />

oral ateş ölçümlerinde kullanılan ve kısaca dijital termometre olarak adlandırılan bu<br />

termometrelerdeki en önemli problem zamanla ölçüm hassasiyetlerini kaybetmesidir.<br />

Bi – Metalik Strip Termometreler:<br />

Çelik ve bakır gibi sıcaklık değişimi ile farklı genleşme özellikleri olan metallerin<br />

standart sıcaklık değerlerinde aynı boyut ve biçimde hazırlanması ve sıcaklık değerlerinde aynı<br />

boyut ve biçimde hazırlanması ve sıcaklık değişimi ile aralarında gelişen uzunluk farkı ile<br />

sıcaklığın hesaplanması ilkesine dayanır. Tıbbı kullanımı invaziv monitörizasyonda ve<br />

kateterler aracılığıyla vücut sıcaklığının izlemidir.<br />

Likit Kristal veya Plastik Bant Termometreler:<br />

Bu ip termometreler sıcaklığa duyarlı likit kristaller yani termokromik sıvılar içerir.<br />

Sıcaklık değişimi ile moleküler yapıda katlanma ve açılmalar gösteren bu sıvı-kristal<br />

moleküllerin bu yapıdaki değişikliğe bağlı olarak ışık geçirgenlikleri ve yansıtmaları değişir ve<br />

buda termometrenin temelini oluşturur.<br />

Yüzeyden ve dilaltından ölçüm yapılması ölçüm hassasiyetini etkilemektedir. Tek<br />

kullanımlık olanları olduğu gibi 24 saat hastanın cildine yapıştırılarak sürekli vücut sıcaklığının<br />

izlenmesine olanak tanıyan yapıda olanları da mevcuttur. Ancak klinik kullanımdaki diğer<br />

termometrelere göre fiyat dezavantajıdır. Genel olarak hassasiyet ve güvenirliklerinin diğer<br />

termometrelere göre daha az olduğu kabul edilir.<br />

İnfrared Termometreler:<br />

Objelerden yayılan elektromagnetik dalgaların ölçümü ile sıcaklığın belirlenmesi<br />

sağlanır. Medikal kullanımda en formu ile bir mercek tarafından infrared enerji bir almaç<br />

üzerine odaklanarak toplanır, bu amaçla tarafından toplanan enerji elektrik akımına çevrilir ve<br />

derece olarak ifade edilir. Tıbbı kullanımda genellikle kulaktan vücut sıcaklığının ölçülmesi<br />

için kullanılan infrared termometrelerde kulak zarından yansıyan ölçüm yapılmaktadır. Bu<br />

termometrelerde yaşanan en önemli problem dış kulak yoluna uygun olmayan yerleşime bağlı<br />

olarak hatalı ölçümlerdir. Ayrıca dış kulak yolunda buşon varlığı veya lokal enfeksiyon<br />

varlığında ölçümler etkilenebilir.<br />

16


2.6.ATEŞ ÖLÇÜM YERLERİ<br />

Ağız İçinden Ölçüm:<br />

Genel anlamda ateş ölçüm için en kolay ulaşılan ölçüm bölgesidir. Vücut merkez<br />

sıcaklığını iyi yansıtan eksternal karotid arterin ana dalları tarafından kanlanan sublingual<br />

boşluğa termometre yerleştirildiği için teorik olarak ateş ölçüm için en uygun bölgelerden<br />

biridir.<br />

Ancak oral ateş ölçümü kooperasyon gerektirdiği için küçük çocuklarda bilinç durumu<br />

uygun olmayan, gelişme geriliği olan çocuklar ve yetişkinlerde ve entübe olarak izlenen<br />

hastalarda uygun bir yöntem değildir. Bu bakımdan beş yaş altı çocuklarda oral ateş ölçümü<br />

önerilmemektedir. Ayrıca sıcak ve soğuk gıda alımları ölçüm sonuçlarını direkt etkilemektedir.<br />

Takipnesi olan hastalarda da ağız içinde buharlaşma fazla olacağı için hatalı düşük ölçümler<br />

elde edilecektir.<br />

Civalı cam termometrelerin ölçüm için beş-yedi dakika hatta bazı kaynaklara göre<br />

dokuz dakika ağız içinde ve ağzın kapalı olarak tutulmasını gerektirmesi kullanımda hastalar<br />

açısından sıkıntılı olmakta ve ayrıca civalı cam termometrelerin kırılması ve civa yutulmasının<br />

teorik riskleri nedeniyle civalı cam termometreler ağız için önerilen bir ölçüm yeri değildir.<br />

Özellikle son yıllarda likit kristal (plastik bant) termometrelerin kullanımı<br />

önerilmektedir. Yüksek ateşi olan çocukların sadece % 10’unun ölçüm sonuçlarının 38˚C’nin<br />

üzerinde alınabilmesi ve rektal ölçümle vücut sıcaklığı 38˚C’nin üzerinde ölçülen sekiz<br />

çocuktan yedisinin ateşsiz olarak bulunmasını neden ile plastik bant termometrelerin de ağız<br />

içinden ölçümde çok uygun olmadığı düşünülmektedir.<br />

Rektal ölçüm:<br />

Normal şartlarda rektum vücut sıcaklığının en yüksek ölçüldüğü vücut bölgesidir.<br />

Ayrıca merkezi vücut sıcaklığının değişimlerininde en geç tespit edildiği bölgedir. Bu özelliği<br />

nedeni ile termal olarak denge halindeki diğer bir değişle vital bulguları stabil olan ve genel<br />

durumu iyi olan hastalarda ölçüm bölgesi olarak kabul edilebilir.<br />

Bunun dışında genel olarak güvenilir bir ölçüm bölgesi olarak güvenilir bir ölçüm<br />

bölgesi kabul edilmesine rağmen, özellikle yenidoğan ve küçük süt çocuklarında rektal<br />

perforasyon riski taşımaktadır. Rutin klinik kullanımda büyük çocuklarda ve yetişkinlerde fiziki<br />

şartlar ve hastaların psikososyal tutumları nedeni ile çok tercih edilen bir ölçüm bölgesi<br />

değildir.<br />

17


Küçük çocuklarda da vücut sıcaklığını değişim gösterdiği yüksek ve alçak değerlerde<br />

geç değişim göstermesi nedeni ile tercih edilmemektedir.<br />

Rektal yoldan ısı ölçümünde termometre rektumda 1-3 dakika tutulmalıdır. Uygun<br />

ölçüm için bebeklerde termometre içeri beş santimetre (cm), büyük çocuklarda büyük<br />

çocuklarda yedi cm sokulmalıdır.<br />

İshali olan hastalarda rektal yoldan ısı ölçümü hatalı yüksek ölçüme neden olabilir.<br />

Nötropenik hastalarda bölgesel ciddi enfeksiyon gelişimine neden olabileceği için<br />

kullanılmamalıdır. Anal fissür, hemoroid, perianal apse, ağır diaper dermatit gibi bölgesel ağrılı<br />

lezyonu bulunanlarda rektal yoldan ısı ölçümü kullanılmamalıdır.<br />

Aksiler ölçüm:<br />

Civalı cam termometrelerde en kısa ölçüm süresi yedi dakika olmalıdır, diğer ölçüm<br />

bölgelerinde olduğu gibi bu sürenin dokuz olması gerektiğini belirten kaynaklarda<br />

bulunmaktadır. Yapılan bir çalışmada beş dakikalık ölçüm sonucunda ancak termometrelerin<br />

%18’inin maksimum değere ulaştığını, yani % 82’sinin gerçek vücut sıcaklığından daha düşük<br />

sıcaklığından daha düşük değerler gösterdiği bulunmuştur (4).<br />

Bu kadar uzun süreli ölçüm gerektirdiği için özellikle çocuk hastalarda, termometrenin<br />

yerinden oynamadığını, düşmediğini mutlaka yakın takip etmek gerekir. Bununla birlikte<br />

aksiler ölçümün güvenli kolay ve hastaya çok rahatsızlık vermeden uygulanabilir olması önemli<br />

avantajdır. Aksilla yeni doğanlarda merkez vücut sıcaklığını en iyi gösteren invaziv olmayan<br />

ölçüm bölgesidir. Ancak hastalar büyüdükçe ölçümlerde hata oranı artmaktadır. Özellikle ateşin<br />

yükselmeye başlaması ile birlikte periferal vazokonstriksiyon geliştiği için aksiler ölçümlerde<br />

hata oranı daha da yüksek olmaktadır.<br />

Timpanik Zar:<br />

Teorik olarak timpanik zar, vücudun termoregülatuar merkezinin kanlanmasını sağlayan<br />

arter dalları tarafından kanlandığı için vücut sıcaklığı ölçümü için ideal bölgedir. Kullanım<br />

kolaylığı, kolay ulaşabilir olması, sıhhî oluşu da diğer avantajlarıdır. Ancak rutin klinik<br />

uygulamalarda İnfrared termometreler kullanıldığı için yukarıda belirtilen ölçüm hataları sık<br />

olarak karşımıza çıkmaktadır. Ve küçük çocuklarda fiziki nedenlerle uygulama zorluğu da<br />

pediatrik uygulamalardaki en ciddi problemdir. Yoğun bakım şartlarda yapılmış olan bir<br />

çalışmada pulmoner arterden alınan ölçümlerde kulaktan İnfrared termometre ölçümleri<br />

karşılaştırıldığında İnfrared termometrenin ateşli hastayı belirlemede ancak % 58 başarılı<br />

olduğu görülmüştür.<br />

18


Eş zamanlı iki kulaktan ölçüm yapıldığında bu oranın % 61‘e çıktığı da belirtilmiştir.<br />

Kanıta dayalı tıp uygulamaları açısından bakıldığında aksiler ölçümün merkez vücut sıcaklığı<br />

ölçüm yöntemleri ile uyumlu olmadığı ve ancak genel durumu iyi olan, ateşi olmayan yeni<br />

doğanların izleminde kullanılabileceği, 44 ayrı çalışmada 5935 ayrı vakada yapılan rektal ve<br />

kulaktan İnfrared termometre ölçümlerinin karşılaştırılmasında kulaktan ölçümlerin çok<br />

uyumlu olmadığı görülmektedir (20).<br />

2.7.ATEŞ PATERNLERİ<br />

Devamlı Ateş : Hastanın ateşini devamlı olarak yüksektir, vücut ısısı sürekli olarak 38,3˚C ün<br />

üzerindedir. Günlük ısı değişimleri 0,5˚C-1,0˚C arasındadır. Tifonun ikinci ve ü çüncü<br />

döneminde bu tip bir ateş görülür.<br />

Remittant Ateş: Vücut ısısı sürekli olarak yüksektir 38,3˚C’nin üz erindedir. Fakat günlük ısı<br />

oynamaları 1,0˚C’nin üzerindedir.<br />

İntermittant Ateş: Vücut ısısı zaman zaman 38,3˚C’ün üzerine çıkar fa kat ara dönemlerde<br />

normal değerine döner. Ateş yükselme dönemlerine genellikle titreme eşlik eder. Sepsis ve<br />

sıtmada bu tip ateş görülür.<br />

Rekürrren Ateş: Vücut ısısının aniden 38,3˚C’nin üzerine çıkar ve bu şekilde 3-5 gün yüksek<br />

seyreder sonra aniden normal değerine düşer, 3-5 gün normal değerde seyredip tekrar aynı<br />

yükselir (21).<br />

Bifazik Ateş: Aynı ateşli hastalık sırasında ateşli dönem kısa bir ateşsiz dönem izler ve<br />

ardından tekrar ateş yükselir. Bu form Poliyomyelitte ve Leptospirozda görülür. Bazı<br />

hastalıklarda ise bu paternlerden farklı bir patern görülür. Bunlar periyodik ateş sendromları<br />

olarak adlandırılırlar. Genelde birkaç günlük veya haftalık ateşli dönemleri araya giren ateşsiz<br />

dönemler izler (22).<br />

Ondülan Ateş: Ateş günler içerisinde giderek yükselir, 3-5 gün içinde en yüksek değerine<br />

ulaşır, bundan sonra günler içerisinde yavaş yavaş normal değerine iner bir süre normal değerde<br />

seyrettikten sonra tekrar yavaş yavaş yükselir. Bu şekilde düşme ve yükselme dönemleri biri<br />

birini izler. Bu tip ateş paterni Brusellozda görülür (Tablo 4).<br />

19


Tablo 4: Ateş paterninin klinik önemi<br />

Ateş Paterni Olası Nedenler<br />

Tek ateş pik Kolonize/enfekte mukozal yüzeyin<br />

manipülasyonu, kan ve kan ürünlerinin<br />

transfüzyonu, İnfüzyona bağlı sepsis, Hatalı<br />

ısı ölçümü<br />

Çift bacaklı ateş Erişkin juvenil romatoid artrit, Visseral<br />

Leismaniasis, Milier tüberküloz, Miks<br />

malaryal enfeksiyonlar, Sağ taraf gonokokal<br />

endokardit.<br />

İntermitan ateş Gram negatif/pozitif sepsis, renal, abdominal<br />

ve pelvik apseler, Akut bakteriyel<br />

endokardit, Kawasaki hastalığı, Malarya,<br />

Miliyer tüberküloz, Peritonit, Toksik şok<br />

sendromu, Antipiretikler,<br />

Remitan ateş Viral üst solunum yolu enfeksiyonları,<br />

Plazmodyum malarya, Lejyonella,<br />

Mikoplazma, Tüberküloz, Bakteriyel<br />

Endokardit.<br />

Rekürren ateş Borriaella rekürrentis, İntermitan kolanjit,<br />

Brucella, Kronik meningokoksemi, Malarya,<br />

Devamlı ateş Santral ateş, Rozeala infantum, Brucella,<br />

Kawasaki hastalığı, Psittakoz, Tifoid ateş,<br />

<strong>İl</strong>aç ateşi, Kızıl, Kayalık dağlar benekli<br />

humması<br />

Bifazik ateş Kolorada kene ateşi, Leptospirozis, Brucella,<br />

Lenfositik koryomenenjit, Poliyomyelit,<br />

Ekovirus<br />

20


2.8. KLİNİK BULGU OLARAK ATEŞ<br />

Vücut ısısı herhangi bir uyarı olmadan normal metabolik durumlarda belirli aralıklarda<br />

tutulmaktadır. Vücut ısısını yükselten bir uyarı ortaya çıktığında dört evreden oluşan bir klinik<br />

semptom dizisi ortaya çıkar.<br />

Prodromal Evre:<br />

Hastanın kendisini düşkün hissetmesine rağmen vücut ısısı normaldir. Bu sırada eksojen<br />

ve endojen pirojenler hipotalamik eşik değeri etkilemektedir.<br />

Titreme Evresi:<br />

Hasta üşür ve kendisini soğuk hisseder ancak vücut ısısı yükselir. Hipotalamik bölgede<br />

yeni bir eşik değer belirlenir. Bunun nedeni mevcut hastalığı yüksek vücut ısısıyla yenebilme<br />

gereksinimidir. Çünkü normal eşik değerlerde küçük ısısı artışları bile ateş karşıtı<br />

mekanizmalarla engellenecek, iyileşme için gerekli ısı yükselmesi sağlanamayacaktır. Henüz<br />

tam olarak yükselmeyen vücut ısısı ile yeni eşik değer arasındaki fark nedeniyle hipotalamik ısı<br />

üreten mekanizmalar aktiftir ve vücut ısısı eşik değere çıkarılmaya çalışılır.<br />

Kızarma Evresi:<br />

hisseder.<br />

Bu evrede vücut ısısı hipotalamik eşik değere eşitlenmiştir. Hasta kendini daha iyi<br />

Terleme Evresi:<br />

Isı üretimi devam ettiğinden hipotalamus ısı kaybını artıran vazodilatasyon ve terleme<br />

gibi mekanizmaları uyarır. Deri ıslaktır ve vücut ısısı düşmeye başlamıştır (23).<br />

Ateşin kendisi sadece bir klinik belirtidir. Birçok hastalıkta görülen bir semptomdur.<br />

Enfeksiyon hastalıkları, malign hastalıklar en sık ateş nedenlerindendir. Ateşin kendisi<br />

hastalıkla ilgili ayrıntılı bir bilgiyi çoğu zaman sağlamaz.<br />

Belli ateş tipleri bazı hastalıklar için tanımlanmış olmakla birlikte çocuklarda bu kadar<br />

tipik ateş paterni saptamak genellikle olanaksızdır. Bu nedenle ateşin varlığı çoğu kez ateşin<br />

tipinden daha fazla önem taşır.<br />

Çocukluk döneminin başlıca ateş nedenini enfeksiyonlar oluşturur. Diğer ateş nedenleri<br />

ise kollajen doku hastalıkları, neoplastik hastalıklar, dehidratasyon, ilaçlar, aşılar, nörolojik<br />

hastalıklar, kan hastalıkları, çevre ısısının aşırı artması ve nedeni belirlenemeyen ateştir<br />

(1,3,4,5,24). (Tablo 5)<br />

21


Tablo 5: Çocukluk Döneminde Başlıca Ateş Nedenleri<br />

1) Enfeksiyonlar<br />

- Solunum yolu enfeksiyonları; Grip, farenjit, tonsillit, akut sinüzit, servikal adenit, Krup,<br />

otitis media, pnömoni, bronşiolit, trakeobronşit,<br />

- İdrar yolu enfeksiyonları: Piyelonefrit, salpenjit<br />

- Enterik enfeksiyonlar: Gastroenteritler, apandisit<br />

- Santral sinir sistemi enfeksiyonları; Akut bakteriyel menenjit, viral meningoensefalit<br />

- Döküntülü enfeksiyon hastalıkları: Kızıl, suçiçeği, sellülit,<br />

- Sistemik enfeksiyonlar: Primer septisemi, okkult bakteriyemi, toksik şok sendromu<br />

- Lokalize enfeksiyonlar: Apseler<br />

- Kas ve iskelet sistemi enfeksiyonları: Septik artrit, osteomyelit<br />

2) Kollagen vasküler, bağ dokusu hastalıkları<br />

3) Neoplastik hastalıklar<br />

4) Dehidratasyon<br />

5) <strong>İl</strong>açlar<br />

6) Aşılar<br />

7) Nörolojik hastalıklar<br />

8) Kan hastalıkları<br />

9) Çevre sıcaklığının aşırı yüksek olması<br />

10) Nedeni belirlenemeyen ateş<br />

Enfeksiyon hastalıkları çocukluk çağında ateş yüksekliğinin en sık rastlanan nedenidir.<br />

Çocuklarda çoğunlukla ateş yükselmesine yol açan mikrobiyal ajanın belirlenmesi mümkün<br />

olmaktadır. Vücut sıcaklığı yükselmesi kısa süreli olup lokalize belirtiler ile enfeksiyonun<br />

tanısı konulabilmektedir. Bazı durumlarda ise ateş nedeni olan enfeksiyon lokalize edilemez.<br />

Tanı ancak laboratuar incelemeler ile konulabilir.<br />

Pediatri pratiğinde yüksel ateşi olup da ateş odağının belirlenemediği hastalar izlem<br />

açısından en kritik grubu oluşturur. Bu grup özellikle üç ay altındaki ve 3 ay-3 yaş arası küçük<br />

çocukları içine alır. Yeni doğan döneminde ise akut enfeksiyon sırasında bebeğin ateşinin<br />

yükselmediği, hatta hipotermik olduğu gözlenebilir. Yaşamın ilk üç ayı içerisinde ateş<br />

yükseklikleri daha büyük çocuklardaki kadar sık değildir. 3-36 ay arasındaki çocuklarda<br />

özellikle kış aylarında solunum ve gastrointestinal sistemde viral patojenleri yol açtığı<br />

enfeksiyonlara bağlı ateş yükseklikleri ön plandadır.<br />

22


Yedi ile on gün arası izlendiği halde ateş nedeninin aydınlatılamadığı çocuklarda klinik,<br />

nedeni belirlenemeyen ateş (FUO) olarak nitelendirilir (1,4). FUO olgularında öncelikle<br />

enfeksiyonlar, kollagen doku hastalıkları, başta lösemi ve lenfomalar olmak üzere maligniteler<br />

ayırt edilmelidir. Bu grup hastalıklarda ateşin fizyopatolojisi akut enfeksiyonlardaki mekanizma<br />

ile benzerdir.<br />

Uzamış ateşte aşılama ve ilaç kullanımı sorulmalıdır. Kawasaki hastalığı, familyal<br />

Akdeniz ateşi, inflamatuar barsak hastalığı, periyodik ateş-aftöz stomatit farenjit servikal adenit<br />

sendromu, Hiperimmunglobulin D sendromu, sarkoidoz ateş nedenleri arasında yer alır.<br />

Çocuklarda termoregülatuar merkezinin fokal bir lezyonu nedeniyle de vücut sıcaklığı<br />

yükselmeleri olabileceği akılda tutulmalıdır.<br />

Santral sinir sistemi tümörleri, akut subdural hematomlar anormal termoregülasyondan<br />

kaynaklanan hiperpreksiye yol açarlar. Fizyolojik termoregülasyondan kaynaklanan<br />

hiperpreksiye yol açar. Fizyolojik termoregülasyonun sürdürülemediği düşünülen 41˚C’nin<br />

üzerindeki ateş yüksekliğinde öncelikle menenjit gibi santral sinir sistemi enfeksiyonu ekarte<br />

edilmelidir. Organizmanın termoregülasyon işlevinin yitirilmesine yol açan diğer bazı durumlar<br />

terleme mekanizmasının bozulduğu anhidrotik ektodermal displazi, spinal kord kesisi,<br />

antikolinerjik ilaç kullanımı; ayrıca aşırı volüm kaybı sonucu deri perfüzyonunun yetersiz<br />

kaldığı hastalıklardır.<br />

2.9.ENFEKSİYON BELİRTİSİ OLARAK ATEŞ<br />

Ateş çeşitli enfeksiyon hastalıklarının sık görülen bir belirtisidir. Otitis media, farenjit,<br />

pnömoni, impetigo gibi bakteriyel enfeksiyonlar kolaylıkla tanınır ve uygun tedaviye yanıt<br />

verir. Üst solunum yolu basit viral hastalılarına bağlı febril durumlar kendi kendine iyileşir.<br />

Ancak üç aylıktan küçük bebekler, birlikte başka hastalığı olan veya immun yetersizliği olan<br />

çocuklar yüksek risk gruplarıdır. Bu durumlarda ateşli bir hastalıkta kapsamlı bir değerlendirme<br />

yapmak, hatta kültür sonuçları çıkana kadar hemen antibiyotik tedavisine başlamak gerekir.<br />

Ateşi 39˚C’nin üzerinde olan çocuklarda gizli bakteriye mi prevalansı %2,6-6,1 dir.<br />

Ateşi 40˚C’nin ve lökosit sayısı 15000’den çok olan çoc uklarda bakteriyemi riski yüksek olup,<br />

en sık S. Pneumoniae, ardından Salmonella, Neisseria menengitidis (H.İnfluenza aşısı yapılmış<br />

olanlarda) etken patojenlerdir (25).<br />

23


Diğer bir çalışmada ise 2-24 aylık çocuklarda bakteriyemi insidansı % 1,9 olarak<br />

bulunmuştur (26). H. İnfluenza tip b aşısı ile bakteriyemi oranında % 90, pnömokok aşısı ile<br />

pnömokokal hastalık insidansında en az % 89’luk azalma beklenmektedir (27,28).<br />

Bakteriyemili çocuklarda başlangıçta oral yada parenteral antibiyotik verilmesinin fokal<br />

enfeksiyon gelişimi yönünden fark oluşturmaz. Ancak oral antibiyoterapi alan çocuklarda<br />

iyileşme az görülmüş ve persistan bakteriyemi daha yüksek bulunmuştur. Meta-analiz<br />

çalışmasında S. Pneumoniae bakteriyemili hastalarda oral yada parenteral tedavi gruplarında<br />

aynı oranda ciddi bakteriyel enfeksiyon geliştiği gösterilmiştir (29). Bronşiolitli 2-24 ay<br />

çocuklarda bakteriyemi ve üriner enfeksiyon insidansı düşüktür. Bronşiolitli 156 çocukta<br />

yapılan çalışmada bakteriyemi saptanmazken, üriner enfeksiyon %1.9 olarak bulunmuştur.<br />

Kontrol grubunda bakteriyemi %2.7, üriner enfeksiyon %13.6 oranında saptanmıştır (30,31).<br />

Ateşli çocuklarda idrar kültürü alımı yöntemi ile ilgili geniş serili bir çalışmada iki yaşından<br />

küçük çocuklarda torba kültürünün %62,8 oranında kontaminasyon riski olduğu, gereksiz<br />

antibiyotik kullanımı ve kültür tekrarı gerektirdiği ve maliyeti artışına neden olduğu<br />

bildirilmiştir. Bu çocuklarda kateter ya da suprapubik aspirasyonla idrar kültürü alınması<br />

önerilmektedir (32).<br />

Ateşli çocuklarda gizli pnömoni insidansı solunum semptomları olmayan beş yaşından<br />

küçük çocuklarda ateşi 39˚C’den yüksek ve lökosit 20000/mm3’den çok sapt andığında en az<br />

%19 olarak bildirilmektedir (33).<br />

2.9.1. 3 AYLIKTAN KÜÇÜK SÜT ÇOCUKLARI<br />

Yaşı üç aydan küçük ateşli süt çocuklarında önemli bir bakteriyel hastalık olasılığı<br />

yüksektir. Ateşli küçük süt çocuklarının %70’ inde ateşten bakteriyel bir ajan sorumludur. %10-<br />

15 inde ağır bakteriyel enfeksiyon saptanır. Bu enfeksiyonlar piyojenik menenjit, üriner sistem<br />

enfeksiyonları, gastroenteritler, fasiyal sellülit, osteomyelit ve septik artrit olabilir. Bakteriyemi<br />

üç ayın altındaki febril süt çocuklarının %5’inde saptanır. Sorumlu organizmalar arasında en<br />

önde gelenleri L.Monositogenes, Grup B streptokoklar (sepsis, menenjit), salmonella<br />

(gastroenterit), E. Coli (üriner enfeksiyon), N. menenjigitis, H, influenza tip b (sepsis,<br />

menenjit) ve S.aureus (osteo–artiküler enfeksiyon) dur. Sünnetsiz erkek çocuklarında, üriner<br />

sistem anomalisi olan yenidoğan ve süt çocuklarında ve kız çocuklarında piyelonefrit daha sık<br />

görülmektedir (6).<br />

24


Bakteriyel enfeksiyonların aksine viral enfeksiyonların sıklığı mevsimlere göre değişir.<br />

Respiratuar sinsityal virüs ve influenza enfeksiyonları kışın daha sık görülürken enterovirus<br />

hastalıkları yaz ve sonbaharda daha sıktır.<br />

Üç ayın altındaki febril bir hastaya yaklaşımda öykü ve fizik muayene ile otitis media,<br />

gasro enterit, sellülit ve iskelet enfeksiyonları araştırılmalı, laboratuvar (lökosit sayısı, band<br />

oranı, idrar sedimenti, sedimantasyon hızı) bulguları normal olan bebeklerde de sepsis gelişme<br />

olasılığı vardır. Toksik gözüken üç aydan küçük febril süt çocukları hastaneye yatırılmalıdır.<br />

Kan, idrar ve beyin omurilik sıvısı (BOS) kültür yapılmalıdır ve hemen antibiyoterapi<br />

başlanmalıdır. Antibiyotik seçimi bu yaşa uygun patojenleri kapsamalıdır. Fokal belirti<br />

vermeyen bir hastada menenjit, sepsis, üriner sistem enfeksiyonu ve gastroenterit nedeni olan<br />

bakteriyel patojenlere etkili olmak için seftriakson veya sefataksim intramuskuler ampisilin ile<br />

kombine edilerek intravenöz başlanması uygundur.<br />

2.9.2. 3-36 AY ARASI ÇOCUKLAR<br />

Bu yaş grubunda bakteriyel en sık otitis media, pnömoni, menenjit, osteomyelit,<br />

gastroenterit ve idrar yolu enfeksiyonu şeklinde ortaya çıkar. Pnömonili febril çocukların %<br />

11’inde, otitis media veya farenjitli çocukların % 1,5’unda bakteriyemi vardır. Gizli<br />

bakteriyemi çocukların %85’inde S. Pneumoniae, geri kalanında H. İnfluenza, N. Menengitidis<br />

ve Salmonella türleri saptanır (6).<br />

Enfeksiyon odağı olmayan ve genel durumu bozulmayan yüksek ateşli 3-36 aylık<br />

çocuklarda da %4 oranında gizli bakteriyemi görülür. Etkenler S. Pneumoniae, H. İnfluenza, N.<br />

Meningitidis ve Salmonella türleridir. H. İnfluenza b aşısının rutin aşılama programlarına<br />

alınmış olduğu toplumlarda 3-36 ay arası çocuklarda H. İnfluenza b enfeksiyonları belirgin<br />

olarak azalmıştır. Ateşi 39,4˚C’nin üstünde, total lökosit sayısı 5000/mm3 ’den az veya<br />

15000/mm3’den fazla olan genel durumu iyi olmayan çocuklar gizli bakteriyemi için risk<br />

taşırlar. 3-36 ay arasında ateşi 40˚C’nin, total lökosit sayısı 15000’in üzerinde olan çocuklarda<br />

bakteriyemi insidansı %10’dur (6). Bu yaş grubunda febril çocuklarda artmış bakteriyemi<br />

insidansının, ankapsüle bakterilerdeki polisakkarit antijenlere karşı opsonik immünglobulin G<br />

(IgG) antikorları oluşumunda yetersizlik ile ilgili olabileceği düşünülmektedir. Tedavi<br />

edilmeyen gizli bakteriyemi sekelsiz düzelebilir. Bazen de devam eder menenjit pnömoni,<br />

sepsis ve septik artrit gibi lokalize enfeksiyonlar ortaya çıkabilir. Sonuç hem konak faktörlerine<br />

hem de sorumlu organizmaya bağlıdır.<br />

25


3-36 ay arasında yüksek riskli (fokal belirti vermeyen) çocuklar hastaneye yatırılmalı,<br />

kan, idrar, BOS kültürleri alınmalı, röntgen çekilmeli ve antibiyotik tedavisine başlanmalıdır.<br />

Fokus saptanmayan, iyi görünümlü ancak gizli bakteriyemi düşünülen çocuk yakın izleme<br />

koşuluyla ayaktan takip edilebilir.<br />

2.10. ATEŞE KLİNİK YAKLAŞIM<br />

Görünen bir kaynak olmaksızın ateşle gelen çocukların değerlendirilmesinde en önemli<br />

unsur, hangi çocuğun ciddi bir hastalığı olup hangisinin olmadığının ayrımını yapabilmektir.<br />

Dikkatli öykü alınması, çocuğun dikkatli gözlemi ve fizik bakı ateşin etiyolojisini saptamada<br />

temel aşamalardır. Aileden alınacak tam ve doğru bir öykü, enfeksiyöz etiyolojinin ayrında<br />

önemlidir (34, 35).<br />

Öyküdeki önemli noktalar şunlardır; Hastanın yaşı; çocuğun yaşının öyküdeki önemli bir<br />

noktadır. Çünkü muhtemel bir etiyolojiyi gösterir. Son dönemde enfeksiyonla temas, aldığı<br />

ilaçlar, geçmişteki tıbbı sorunlar, aşılama durumu ve genel durum ve ateşin özellikleri: Ateş<br />

ölçüm yöntemi, ateşin başlangıcı ve süresi, karakteri, yüksekliği ve antipirektiklere yanıtı.<br />

2.11. ATEŞLİ ÇOCUĞA ETİYOLOJİK YAKLAŞIM<br />

Ateşin etiyolojik sınıflaması şu şekildedir.<br />

1)Enfeksiyonlar:<br />

Sistemik : Sepsis, bakteriyemi, viremi<br />

Merkezi sinir sistemi: menenjit ansefalit<br />

Solunum sistemi pnömoni, tonsillofarenjit<br />

Kardiyovasküler sistem : endokardit, perikardit<br />

Kas ve iskelet sistemi : osteomyelit, septik artrit<br />

Kutanöz. Selülülit<br />

Sistemik enfeksiyonlar Ebstain barr<br />

Üriner sistem enfeksiyonları<br />

Döküntülü viral hastalıklar<br />

Apse ve lokalize enfeksiyonlar<br />

Nedeni bilinmeyen ateş<br />

Diğerleri (adenit, orbital sellülit)<br />

26


2) İnflamatuar nedenler: Kollagen doku hastalıkları, inflamatuar barsak hastalıkları, ilaç<br />

reaksiyonları<br />

3) Toksik nedenler: Bakteriyel enfeksiyonlar, ilaçlar<br />

4) Neoplazma - malignensiler<br />

5) Diğer nedenler: Tirotoksikoz, Kawasaki hastalığı, dehidratasyon, konvulziyonlar, aşı<br />

reaksiyonları, çevre ısısının yükselmesi ve nedeni belirlenemeyen ateştir.<br />

2.12.KAYNAĞI SAPTANAMAYAN ATEŞ<br />

Önceden sağlıklı, olan altta yatan kronik veya önemli bir hastalığı olmayan ve ateşi<br />

38’in üzerinde olan toksik görünümde olamayan çocukta öykü ve fizik muayene bulguları ile<br />

enfeksiyon kaynağı saptanamayan vakalar olarak tanımlanır (4).<br />

2.12.1 KAYNAĞI SAPTANAMAYAN ATEŞLİ ÇOCUK VE BEBEKLERDE TANISAL<br />

YAKLAŞIM<br />

Kaynağı bilinmeyen ateşli çocuğu değerlendirirken ateşin derecesi, çocuğun yaşı,<br />

çocuğun Toksik görünümde olup olmadığına dikkat edilmeli, çok dikkatli ve ayrıntılı hikaye<br />

alınmalıdır. Karar verirken öykü, fizik muayene ve laboratuvar sonuçları beraber<br />

değerlendirilmelidir.<br />

Öyküde hastanın aktivitesi, görünümü solukluk, toksik görünüm, uykuya eğilim,<br />

(irritabilite açısından), kusma-ishal varlığı, yakın zamanda hasta kişilerle temas hikayesi,<br />

daha önceden yapılan aşılar, şu an kullandığı ilaçlar, kolay kanama veya morarma hikayesi<br />

(altta yatan hastalık olmasına yönelik) açısından sorgulanmalıdır.<br />

Fizik muayenede mutlaka hastanın vital bulguları (ateş, nabız, kan basıncı, solunum<br />

sayısı ve oksijen saturasyonu, boy, kilo) ölçülüp kayıt edilmelidir. Hastanın fizik muayenesi<br />

eksiksiz olarak yapılmalı ve fizik muayene ateş nedeni olabilecek bütün odakları kapsamalıdır.<br />

Kaynağı belli olmayan ateşi olan hastalar değerlendirilirken dikkat edilmesi gereken<br />

özel durumlar bulunmaktadır.<br />

1)Toksik görünüm (septik): Hastaların fizik muayenesinde perfüzyon bozukluğunun belirtisi<br />

olan solukluk ve siyanoz; letarji, irritabilite, takipne, taşikardi varlığı septik (toksik) görünümün<br />

bulgularıdır. Bu tür hastalarda tanısal tüm tetkikler yapılır, tüm kültürleri alınarak ampirik<br />

tedaviye başlanır.<br />

27


2) Viral ve bakteriyel enfeksiyonlar: Hastaların fizik muayenesi ve hikayesi iyi bilinen viral<br />

döküntülü hastalığı düşündürüyorsa ek tetkike gerek yoktur. Bu tür viral hastalıkların üç yaş<br />

altında sık görüldüğü unutulmamalıdır. Pnömoni, osteomyelit, menenjit gibi fokal bakteriyel<br />

enfeksiyonlara ise uygun tedavi verilir.<br />

3) Kronik hastalıklar: Özellikle immun sistem bozuklukları ve kistik fibrozis gibi hastalık<br />

varlığında daha ileri tetkik ve agresif tedavi gerekir.<br />

4) Antibiyotik kullanım öyküsü: Dikkatli değerlendirilmelidir. Özellikle tam tedavi<br />

edilmemiş menenjit akılda tutulmalıdır. Ayrıca daha önce antibiyotik kullanım öyküsü etkeni<br />

belirlemeye yönelik kültürlerdeki üreme oranını azaltır.<br />

2.12.2. KAYNAĞI BULUNAMAYAN ATEŞLİ ÇOCUK VE BEBEKLERDE TEDAVİ<br />

Kaynağı bulunamayan ateşli çocuk ve bebeklerde tedavi strajileri hastaların yaş grubuna<br />

göre değişmektedir. Çocuklar değerlendirilirken;<br />

a) 0 – 28 gün (yeni doğan)<br />

b) 29 – 90 gün<br />

c) 3 – 36 aylık çocuklar şeklinde gruplandırılmıştır.<br />

Üç aydan küçük çocuklarda Rochester (1993’te geliştirilmiştir. Ve düşük risk<br />

kriterlerini kapsar) ve Philadelphia kriterleri (yüksek risk kriterlerini kapsar) kullanılır. 3-36 ay<br />

arası küçük çocuklar ise Yale gözlem skalası ile takip edilir. Bu kriter ve skalaların amacı,<br />

hastaneye yatış oranını azaltmak, ayaktan takip ve tedavi edilen hasta oranını arttırmak ve ciddi<br />

enfeksiyon riskini belirtmektedir (36).<br />

Rochester kriterleri: Üç aydan küçük olup ateş odağı olmayan bebeklerde kullanılır.<br />

-Klinik kriterlerde: Termde, komplikasyonsuz doğum hikayesi, önceden sağlıklı olma, non-<br />

toksik görünüm, fizik muayenede otitis media dışında fokal bakteriyel enfeksiyonu olmaması<br />

-Laboratuar kriterlerinde: Tam kan sayımında beyaz küre sayısının 5000/mm3-15000/mm3<br />

arası olması, band (çomak) sayısının 1500/mm3’den az olması, band / nötrofil oranının 0,2’ den<br />

az olması, idrar incelemesinde Gram boyamada basil tespit edilmemesi, idrardaki lökosit<br />

estarazın negatif olması, idrarda her incelemede alanında lökosit sayısının beşten az olması.<br />

İshal varsa gaitanın Wright boyası ile boyanması sonrası her mikroskop alanında beşten az<br />

lökosit olması, BOS’ un Gram boyaması ile yapılan incelemesinde bakteri görülmemesi ve<br />

lökosit sayısının sekizden az olması değerlendirilir.<br />

28


Hastalara rutin olarak akciğer grafisi çekilmesi önerilmez. Bu kriterlere göre karar<br />

verilirken mutlaka ailenin ayaktan takiplerini aksatmadan gelebilecek güvenilir aileler olmasına<br />

dikkat edilmelidir.<br />

Philadelphia Kriterleri: Üç aydan küçük olup ateş odağı bulunamayan bebeklerde kullanılır.<br />

Değerlendirilirken yüksek risk kriterleri şunlardır:<br />

Total kan sayımında beyaz küre sayısının 15 000/mm3 veya daha yüksek olmasıdır.<br />

İdrar incelemesinde idrarda her inceleme alanında lökosit sayısının on veya üzerinde olması,<br />

idrar incelemesinde bakteri tespit edilmesi, BOS’ un Gram boyaması ile yapılan incelemesinde<br />

bakteri görülmesi ve lökosit sayısının sekiz veya daha yüksek saptanmasıdır. Ek olarak çekilen<br />

ön-arka akciğer grafisinde infiltrasyon bulgularının saptanmasıdır (37).<br />

Özellikle 28 günden küçük bebeklerde (yeni doğan dönemi) enfeksiyon riski daha<br />

fazladır. Bu bebeklerin immun sistemi matür olmadığından enfeksiyona yatkınlık artmıştır.<br />

Ayrıca bakteriyel invazyonda hematojen yayılım (%7-%8) önemli rol oynaması nedeniyle<br />

Sepsis ve menenjit riski diğer yaş gruplarına göre yüksektir. Bu risk prematüre bebeklerde daha<br />

yüksektir. Bu dönemdeki etkenler Tablo 6’de gösterilmiştir.<br />

Tablo 6: 28 günden küçük çocuklarda enfeksiyon etkenleri<br />

-Etkenler:<br />

• Grup B streptokoklar<br />

• Gram (-) Enterik basiller (E. Coli gibi)<br />

• L. Monositogenes<br />

• S. Aureus<br />

• Salmonella türleri<br />

-Daha nadir etkenler:<br />

-Viral:<br />

• S. Pneumoniae<br />

• H. İnfluenza<br />

• N. Menengitidis<br />

• Herpes simpleks virüs<br />

• Enteroviruslar<br />

• Sitomegalovirus<br />

29


Önceden sağlıklı olan, toksik görünümde olmayan ve ateşi 38˚C ve üstünde olan 28<br />

günden küçük bebeklerde kaynak saptanmadıysa hastaneye yatırılarak izlenmeli ve sepsis<br />

yönünden araştırılmalıdır. Tam kan sayımı, periferik yayma, idrar tetkiki yapılmalı, kan kültürü<br />

ve idrar kültürü alınmalı, BOS incelenmeli, BOS kültürü alınmalıdır. Hastanın eğer ishali varsa<br />

gaita incelenmesi ve gaita kültürü yapılıp, akciğer grafisi çekilmelidir.<br />

Bu bebeklerin tedavisinde ise parenteral tedavi tercih edilir. Tedavide ampisilin-<br />

aminoglikozit veya sefataksim önerilmektedir. Seftriakson bilirubinin serum konsantrasyonunu<br />

artırarak kernikterus riskini yükselttiği için kullanılmamalıdır. Gerekirse antiviral tedavi<br />

verilebilir. Bazı uzmanlar bu yaklaşıma alternatif olarak bu hastaların kültür sonuçları çıkıncaya<br />

kadar antibiyotiksiz izlenmesini önermektedir. Ancak bu yaklaşım tartışmalıdır ve özellikle bu<br />

yaş grubu için oldukça risklidir.<br />

Önceden sağlıklı olan, 1-2 aylık (28-60 günlük) , ateşi 38˚C ve üstünde olan, ate ş<br />

kaynağı saptanmayan bebeklerde değerlendirme ve tedavi yüksek ve düşük risk kriterlerine<br />

göre değişir.<br />

-Düşük risk kriterleri olan bebekler:<br />

Bu bebeklerde ciddi enfeksiyon riskinin % 1,2 olduğu gösterilmiştir. Hastaların ayaktan<br />

takip edilmesi tercih edilir, ancak bunun için ailenin güvenilir olması gerekir. Bu hastalar iki<br />

şekilde ele alınabilir.<br />

1. Seçenek: Hastaların sepsis değerlendirilmesi yapılır, tam kan sayımı periferik kan yayması,<br />

kan kültürleri, idrar tetkikleri ve idrar kültürleri, BOS incelemesi ve kültürü yapılmalıdır. Bu<br />

hastalara parenteral seftriakson (50 mg/kg- ı.v. veya i.m) yapılarak 24 saat sonra tekrar<br />

değerlendirilir.<br />

2. Seçenek: Hastalarda tam kan sayımı, periferik kan yayması, kan kültürleri, idrar tetkiki ve<br />

idrar kültürleri alınarak 24 saat sonra tekrar değerlendirilir. Hastalar kültür sonuçlarına göre<br />

tedavi edilir ve antipiretik ilaçlar verilir.<br />

Ayaktan tedavide düşük riskli bebeklerde alınan kültürlerde üreme varsa, üremenin idrar<br />

ya da kan kültüründe olup olmamasına göre önem kazanır. Eğer kan kültüründe üreme varsa<br />

hastaneye yatırılarak, sepsis açısından araştırılır ve parenteral tedavi başlanır.<br />

Eğer idrar kültüründe üreme varsa ve hastada hala ateş devam ediyorsa, hasta artık<br />

düşük risk grubu değerlendirilmez ve yüksek riskli olarak değerlendirilerek hastaneye<br />

yatırılarak, sepsis açısından incelenir ve parenteral tedavi başlanır. Eğer idrar kültüründe üreme<br />

olan hastanın ateşi düşmüşse, genel durumu iyi ise ayaktan oral tedavi verilebilir.<br />

30


-Yüksek risk kriterleri olan bebekler:<br />

Bu bebeklerde ciddi enfeksiyon riski oranı yüksektir (%10). Hastalar hastaneye<br />

yatırılarak tedavi edilir ve sepsis değerlendirilmesi yapılır. Total kan sayımı, periferik kan<br />

yayması, kan kültürleri, idrar tetkiki ve kültürleri, BOS incelemesi ve kültürü, ishali varsa gaita<br />

incelemesi ve kültürü yapılmalıdır. Eğer endikasyon varsa O2 saturasyonu % 95’ten düşükse<br />

takipne, respiratuar semptomlar varsa) akciğer grafisi çekilir. Hastaya parenteral tedavi olarak<br />

ampisilin veya sefataksim başlanır (Tablo 7).<br />

Tablo 7: 28 – 60 günlük ve ateşi ≥ 38˚C olan bebeklerde sepsis - menenjit etkenleri<br />

Mikroorganizma Türleri<br />

• Grup B streptokoklar<br />

• Listeria monocytogenes<br />

• E. Coli<br />

• S. Pneumoniae<br />

• H. İnfluenza tip B<br />

• N. Menengitidis<br />

• Salmonella türleri<br />

• S. Aureus<br />

Önceden sağlıklı olan, 2-3 aylık (61-90 günlük) , ateşi 38˚C ve üstünde olan, ate ş<br />

kaynağı saptanamayan bebeklerde değerlendirmede ilk olarak tam kan sayımı, kan kültürü,<br />

idrar tetkiki ve idrar kültürü alınır. Akciğer grafisi çekilmesi ve BOS incelenmesi hastanın<br />

kliniğine ve endikasyonuna göre karar verilmelidir. Tedavi ve takip hastaların yüksek ve düşük<br />

risk taşıyıp taşımadıklarına göre değişir.<br />

a) Düşük Riskli Hastalar: Bu hastalar ayaktan takip edilir. Birinci seçenek olarak hastalardan<br />

BOS incelemesi yapılır ve BOS kültürü alınarak, intramusküler seftriakson yapılır. Hasta 24<br />

saat sonra kontrole çağrılır veya bir diğer seçenek olarak sadece antipiretik verilerek, kültür<br />

sonuçları ile 24 saat sonra değerlendirilir.<br />

b) Yüksek Riskli Hastalar: Bu gruptaki hastalar hastaneye yatırılarak izlenir. BOS incelemesi<br />

yapılır ve kültür alınır. Parenteral antibiyotik tedavisi başlanır. Tedavide ampisilin veya üçüncü<br />

kuşak sefalosporin tercih edilir.<br />

31


Önceden sağlıklı olan 3-36 aylık ateş odağı saptanamayan çocuklarda ciddi enfeksiyon<br />

oranı daha küçük yaş grubundaki çocuklara göre göreceli olarak daha düşüktür. Ve %3<br />

civarındadır. Ciddi enfeksiyonlarda rol oynayan etkenler: aşı ile enfeksiyon oranı azalan S.<br />

Pneumoniae ve H. İnfluenza tip b nin yanı sıra A grubu B hemolitik streptokoklar, Salmonella<br />

ve S. Aureus dur. En sık görülen enfeksiyonlar ise viral üst solunum yolu enfeksiyonu, otit,<br />

idrar yolu enfeksiyonu, pnömonidir.<br />

Ateşin 39,5˚C’den dü şük olduğu çocuklarda en sık idrar yolu enfeksiyonu görülmüştür.<br />

Bu oran kızlarda % 17 civarındadır. Ateşin 39˚C-39,5˚C oldu ğu vakalarda gizli bakteriyemi<br />

oranı %2-%4 civarındadır. Bu oran ateşin 39,5˚C’den yüksek oldu ğu vakalarda %5 oranına<br />

çıkmıştır. Bu yaş grubundaki çocuklarda ateşin derecesi ve hastalığın şiddeti değerlendirmede<br />

önemlidir. Ve Yale gözlem skalasına göre değerlendirilir (4).<br />

3-36 aylık ateş odağı saptanamayan çocuklarda toksik görünüm varsa, hastaneye<br />

yatırılarak sepsis yönünden incelenir ve parenteral seftriakson, sefataksim veya ampisilin-<br />

sülbaktam tedavisi başlar. Bu yaş grubunda toksik görünümü olmayan, ateşi 39˚C olan genel<br />

durumu iyi olan ve bakteriyel odağı olmayan hastalara sadece antipiretik tedavi verilerek<br />

ayaktan takip edilir. Hastanın ateşi 48 saat sonra devam ederse ve genel durumu kötüleşirse<br />

tekrar değerlendirilir.<br />

Toksik görünümü olmayan ancak ateşi 39˚C’nin üstünde olan, a şısız, hasta görünümlü<br />

ve beyaz küre sayılarının 5000/mm3’den daha düşük ya da 15000/mm3’den yüksek hastaya<br />

yaklaşım ise farklıdır. Bu hastalardan mutlaka kan kültürü alınır, seftriakson başlanarak 24 saat<br />

sonra kontrol edilir (4).<br />

Ayrıca idrar tetkiki ve idrar kültürü yapılarak ayaktan antibiyotik başlanır ve kontrol<br />

edilir. Bu gruptaki hastaların çekilen akciğer grafilerinde % 27 oranında enfeksiyon saptanır.<br />

Oksijen saturasyonunun % 95’in altında, respiratuvar bulguların olduğu, beyaz küre sayılarının<br />

20000/ mm3’den yüksek olduğu hastalar kliniklerine göre hastaneye yatırılır (4).<br />

3-36 aylık kaynağı saptanamayan ateşi olan çocuklarda saptanan enfeksiyonlar şunlardır;<br />

1) İdrar yolu enfeksiyonu:<br />

En sık görülen enfeksiyondur. Bu nedenle idrar tahlili ve kültürü yapılır.<br />

2) Gizli pnömoni:<br />

Çoğu viral enfeksiyona bağlıdır (Respiratory syncytial virus, İnfluenza, Parainfluenza,<br />

Adenoviruslar). Ancak bakteriyel enfeksiyonlar viral enfeksiyona sekonder olarak gelişir.<br />

Pnömoniler sırasında alınan kan kültürlerinin % 3’ünde etken üretilir.<br />

32


Pulse oksimetre ile ölçüm, ateş şiddeti, beyaz küre sayılarının 20000/mm3’ten yüksek<br />

olması ve akciğer grafisi tanıda yardımcı olur. Özellikle konjuge pnomokok, Haemophilus<br />

influenzae tip b aşısı ile invaze enfeksiyonlar gibi pnömonilerin de sıklığını azaltmıştır.<br />

3) Gizli Bakteriyemi:<br />

Görülme sıklığı % 2,6-6,1 arasındadır. Bu durumda menenjit gelişme riski %2,7<br />

civarındadır. Haemophilus influenzae tip b aşısı ve konjuge pnomokok aşıları ile bu risk<br />

azalmıştır. N.menengitidis’e bağlı bakteriyemi ise daha nadir görülmektedir (4).<br />

4) Enterit: Gelişmekte olan ülkelerde bakteriyel enfeksiyonlar sıktır.<br />

2.13.ATEŞTE FİZİK BULGULAR<br />

Fizik bulgular, fizik bakı ve hastanın klinik görünümü olarak iki grupta<br />

değerlendirilmelidir<br />

1)Fizik muayene: Fizik muayene sırasında en uygun veri elde edebilmek için çocuğun<br />

mümkün olduğu kadar rahatlatılması önemlidir. Öykü alırken olduğu gibi, fizik bakı sırasında<br />

da çocuğun gelişimsel basamaklarına dikkat edilmelidir. Süt çocuğu ve büyük çocuklarda,<br />

pnömoni tanısında bulgular yüksek oranda görülürken, özellikle de süt çocukluğu döneminde<br />

meninks irritasyon bulgular belirgin değildir. Bu yaş grubunda menenjit olduğu halde ense<br />

sertliği ya da kerning-brudginski bulguları saptanmayabilir. Ayrıca altta yatan ağır enfeksiyonu<br />

gösteren genel fizik muayene bulgularının da hızla tanınması önemlidir (38).<br />

2) Hastanın klinik görünümü: Hastanın klinik görünümünün değerlendirilmesi, çocuğun<br />

yaşına göre davranış ve aktivite durumuna bakılarak iyi ya da hasta görünümlü olarak<br />

tanımlanması ile yapılabilir.<br />

Hastanın klinik görünümünü etkileyen faktörler şunlardır;<br />

A) Ekstrensek faktörler:<br />

Altta yatan enfeksiyon tipi, açlık, fiziksel rahatsızlık, yabancı yada anneden ayrılma<br />

anksiyetesi, hiperpreksi, dehidratasyon, değerlendirmeyi yapan kişinin deneyimi.<br />

B) İntrensek faktörler: Hastanın nörolojik gelişiminin düzeyi.<br />

Yale gözlem skalası ve küçük bebekler için gözlem skalaları kullanılarak hastanın klinik<br />

görünümünün değerlendirilmesi ile hasta görünen çocuklarda ciddi hastalık ya da enfeksiyon<br />

saptanma olasılığı %75, iyi görünen ciddi hastalık yada enfeksiyonu ekarte etme olasılığı %95<br />

olarak bildirilmiştir (Tablo 8-9). Ateşli bebeklerin değerlendirilmesinde öyküdeki veriler ile<br />

klinik görünüm ve fizik bulgulardan elde edilen bilgilerin uyumu kullanılır (39).<br />

33


Tablo 8: Yale gözlem skalası<br />

Ağlama<br />

Gözlem Normal<br />

(1 Puan)<br />

Güçlü, normal ton ve<br />

içerikte<br />

Anne – babaya tepkisi Kısaca ağlar, sonra<br />

Uyku – uyanıklık<br />

durumu<br />

Renk<br />

Hidrasyon<br />

Sosyal Davranış<br />

Total skor 6-30 arasında değişir<br />

yatışır ve susar<br />

Uyanıksa uyanık<br />

kalır, uyuyorsa<br />

stimulus ile uyanır<br />

34<br />

Orta Bozukluk<br />

(2 Puan)<br />

Ağır Bozukluk<br />

(3 Puan)<br />

İnleme, hıçkırma Zayıf inleme ya da<br />

Ağlama biter ve<br />

başlar<br />

Uyanıksa kısaca<br />

gözler kapanır,<br />

uyuyorsa uzun uyarı<br />

Pembe Ekstremiteler soluk ya<br />

da akrosiyanoz<br />

Normal Cilt, gözler normal,<br />

Gülümser ya da<br />

uyanık hale gelir<br />

Tablo 9: Küçük bebekler için gözlem skalası<br />

- Gülümsüyor/ huzursuz değil (1 puan)<br />

- Huzursuz, ancak avutulabiliyor (3 puan)<br />

- Huzursuz, avutulamıyor (5 puan)<br />

1. DAVRANIŞ<br />

2. SOLUNUM<br />

ağız hafifçe kuru<br />

Kısaca gülümser ya<br />

da uyanık kalır<br />

- Hafif – orta yakınmalar (takipne, interkostal çekilmeler, hışıltı) (3 puan)<br />

- Ağır solunum sıkıntısı ya da apne / solunum yetmezliği (5 puan)<br />

- Pembe, ekstremiteler normal sıcaklıkta (1 puan)<br />

- Ekstremiteler benekli, soğuk (3 puan)<br />

- Soluk, şokta (5 puan)<br />

Total skor 3-15 arasında değişir.<br />

3. PERİFERAL DOLAŞIM<br />

yüksek perdede tiz sesle<br />

Ağlamaya devam eder,<br />

güçlükle tepki verir<br />

Uyumaya başlar ya da<br />

gözlerini açamaz<br />

Soluk ya da siyanotik<br />

veya dalgalı, kül rengi<br />

Cilt hamur kıvamında,<br />

kuru mukozalar<br />

Gülümsemez, sinirli,<br />

donuk, ifadesi azalmış


2.14. LABORATUVAR DEĞERLENDİRME<br />

Ateşle gelen çocuklarda, hastanın yaşı ve özelliklerine göre çeşitli laboratuar tetkikleri<br />

önerilebilir. Üç aydan küçük ateşli bebeklerde tam bir sepsis değerlendirmesi gereklidir. Bu da<br />

tam kan sayımı, lökosit sayısı ve formülü, idrar bakısı, lomber ponksiyon, BOS, kan ve idrar<br />

kültürünü içerir. Akciğer grafisi ve gaita kültürü genellikle klinik endikasyon varsa yapılır.<br />

3-36 ay arası ateşli çocuklarda LP ve akciğer grafisi çekme kararı, gözlem, öykü ve fizik<br />

bakıya göre verilir. Bu yaş grubu çocuklarda ciddi hasalık düşündüren klinik bulgular yoksa,<br />

kan ve idrar kültürü yapılması gerekliliği konusu tartışmalıdır (Tablo 10).<br />

Tablo 10: Ateşli çocuklarda laboratuvar değerlendirme<br />

Hastanın Yaşı Ve Özellikleri<br />

Önerilen Tetkikler<br />

Önerilen Tetkikler Tam sepsis değerlendirmesi mutlak yapılır.<br />

3 – 36 ay,<br />

Ateş > 40˚C<br />

Herhangi bir ateş yüksekliği, fizik bakıda<br />

odak yok<br />

Uzun süren ateş (> 7 gün)<br />

1. Basamak Değerlendirme<br />

2. Basamak Değerlendirme<br />

Gaita kültürü ve akciğer grafisi klinik<br />

endikasyon varsa önerilir.<br />

Tam kan sayımı, lökosit sayısı ve formülü,<br />

idrar bakısı, kan kültürü<br />

İdrar kültürü<br />

Tam kan sayımı, lökosit sayısı ve formülü,<br />

eritrosit sedimantasyon hızı, idrar bakısı, kan,<br />

idrar ve gaita kültürü, akciğer grafisi, LP,<br />

Anti nükleer antikorlar, romatoid faktör,<br />

kompleman 3, tüberkülin cilt testi, karaciğer<br />

ve böbrek fonksiyon testleri<br />

Kemik iliği aspirasyonu, üst gastrointestinal<br />

kontrastlı grafileri, ince barsak pasaj grafileri<br />

35


2.15. PROGNOZ<br />

Uzun süren, nedeni bilinmeyen ateşli çocuklarda prognoz etiyolojiye bağlıdır. Bu<br />

olguların % 50’sinde enfeksiyon hastalığı saptandığından, genelde prognoz iyidir. Ciddi<br />

enfeksiyon hastalığı olan üç aydan küçük bebekler, bakteriyel menenjit gibi ciddi<br />

komplikasyonlar bakımından dikkatle gözlenmelidir. Bakteriyemi sepsise ilerleyebilir.<br />

Görünürde bir ateş odağı olmayan 3-36 ay arası çocuklarda temel sorun, bakteriyemiden sonra<br />

menenjit gibi lokal komplikasyonlar gelişmesidir. Başlangıçta alınan kan kültürü sonuçları<br />

beklenirken, başlanacak antibiyoterapi konusunda görüş birliği yoktur.<br />

Pek çok sayıda çalışmadan elde edilen sonuçların ışığında, gizli bakteriyeminin üç<br />

göstergesi ortaya konmuştur;<br />

1) Çocuğun görünümü<br />

2) Ateş yüksekliği 39˚C’den yüksek<br />

3) Lökosit sayısı 15000/mm3’den çok veya absolü nötrofil sayısı 10000/mm3’den çok (1,4,6).<br />

Büyük çocuklara göre süt çocuklarında fonksiyonel akciğer kapasitesi daha düşük<br />

olduğundan, pnömoni solunum güçlüğü, hipoksi ile seyredebilir ve agresif tıbbi yardım<br />

gerektirir.<br />

Her şeye rağmen eğer erken ve uygun tanısal girişimler başlatılır, hastaneye yatırma<br />

veya yatırmama, antibiyotik kullanma konusunda dikkatli kararlar alınır. Ve dikkatli bir izlem<br />

yapılırsa, üç aydan küçük çocuklarda prognoz iyidir<br />

2.16.ATEŞ TEDAVİSİ<br />

Ateş tedavisi destek tedavisi, antipiretik tedavi ve nedene yönelik tedavi olarak üç gruba<br />

ayrılabilir.<br />

Ateşli çocuğa tedavi yaklaşımı<br />

1) Destek tedavisi: ortam ısının ayarlanması, çocuğa ince ve gevşek giysilerin giydirilmesi,<br />

bol sıvı verilmesi, yeterli kalori sağlanması<br />

2) Ilık su ile pansuman veya banyo<br />

3) Ateş düşürücü ilaç tedavi: Asetilsalisilik asit, asetaminofen, ibuprofen, metimazol,<br />

nimesulid<br />

4) Nedene yönelik özgül tedavi<br />

36


1) Destek tedavisi:<br />

Çocuğun bulunduğu oda ısısı 21˚C-22˚C olmalıdır. Bu düzeydeki ısı ç ocuğun ısı<br />

kaybının en üst düzeyde olmasını sağlar. Çocuğun aşırı giydirilmesi, sarılması ve üzerinin<br />

örtülmemesi gerekir. Az ve gevşek giysiler çocuğun ısısının düşürme mekanizmalarına<br />

yardımcı olur. Eğer çocuk üşüyor ve titriyorsa üzerine ince bir örtü örtülebilir. Ateş çocuğun<br />

kalori gereksinimini artırır. Bu nedenle çocuğun aç bırakılmaması ve beslenmenin<br />

desteklenmesi gerekir. Ateş terlemeyi ve solunum sayısını artırarak sıvı kaybınında artışına yol<br />

açar. Bu durum dehidratasyona ve vücut ısının daha da artmasına yol açacağından çocuğa bol<br />

miktarda sıvı verilmelidir. Bu amaçla beslenmede özellikle su, meyve suyu, çorba ve sulu<br />

meyveler kullanılabilir. Bebek anne sütü veya formula ile besleniyorsa beslenme sıklığı<br />

artırılmalıdır. Ateş midenin aktivitesini azalttığı ve sindirimi yavaşlattığı için ateşli çocukların<br />

beslenmesinde yağlı ve zor sindirilen gıdaların kullanılmaması önerilir (40).<br />

Fizik aktivite vücut ısısının artıracağından aşırı fizik aktiviteden kaçınılmalıdır. Aslında<br />

hastalığı ciddi olan çocuk dinlenmek ister. Çocuk oynamak istiyorsa basit oyunlar oynaması<br />

engellenmemelidir.<br />

2) Ilık su banyosu ve pansumanı:<br />

Ilık su ile ısıtılmış havlu veya sünger ile boyun, yüz, el bilekleri, diz, koltuk altı, kasık<br />

kıvrımları ve karın üzerine pansuman yapılması buharlaşma ile ısı kaybını artırır. Ateşin<br />

düşürülmesini kolaylaştırır. Bu uygulama yapılırken ıslak havlu ile sarılmamasına dikkat<br />

edilmelidir. Ayrıca pansuman veya banyo için ılık su yerine kesinlikle alkol veya soğuk su<br />

kullanılmamalıdır. Ilık su ile pansuman özellikle ateş düşürücü verildiği halde bir saat sonra<br />

ateşin devam ettiği çocuklarda ve özellikle altı aydan küçük çocuklarda ateşin ilaçsız<br />

düşürülebilecek çocuklarda uygulanmalıdır. Ateşin çok yüksek olduğu durumlarda ve febril<br />

deliryum gelişmesi halinde çocuğu rahat ettirmek için ılık pansuman uygulanabilir.<br />

Sıcak altında kalanlarda, güneş çarpması durumlarındaki ateş yükselmelerinde bozulan<br />

mekanizma ısı kayıp yollarındadır. Burada antipiretiklerin etkisi yoktur. Bu hastaları periferik<br />

soğutma gibi yöntemlerle tedavi etmek gerekir (41).<br />

37


3)Ateş düşürücü ilaç tedavisi:<br />

Antipiretik ilaç kullanımın önerildiği yüksek ateş sınırı 39˚C-39,5˚C’dir. E ğer çocuk<br />

kendini sıcak ve rahatsız hissediyorsa ve takipne gibi semptomlar varsa daha düşük ateş<br />

düzeylerinde de antipiretik ilaç verilebilir. Dört aydan küçük bebeklerde antipiretik verilirken,<br />

üç günden daha uzun süre kontrolsüz ilaç kullanılmamalıdır. Özellikle bu yaş grubunda yüksek<br />

doz ilaç kullanımı riski yüksektir.<br />

Çocuklarda en sık kullanılan antipiretik ilaçlar; Asetilsalisilik asit, parasetemol,<br />

ibuprofen, ketoprofen ve metimazoldur. Son yıllarda nimesulid de bunlara eklenmiştir.<br />

a)Asetilsalisilik Asit (ASA)<br />

Araşidonik asidin PGE2’ ye dönüşümünde rol oynayan siklooksijenazı (COX1) inhibe<br />

ederek araşidonik asitten tromboksan ve prostoglandin oluşmasını engeller. Antipiretik,<br />

analjezik ve Antienflamatuar olarak etki etmektedir. PGE2 düzeyindeki düşüş hipotalamik ayar<br />

noktasını düşürerek ateşin düşmesine neden olur. Antipiretik dozu 65mg/kg/gündür (42).<br />

Günlük doz 4-6 saat aralarla bölünmüş olarak verilmelidir. Vücutta eliminasyon doza<br />

bağımlıdır. Yarılanma ömrü her dozla artarak vücutta birikmeye neden olabilir. Bu da salisilat<br />

entoksikasyonu için büyük bir risktir. Normalde 20 dakika olan yarı ömür süresi 15 saati<br />

geçebilir. <strong>İl</strong>aç alınışından 1-2 saat sonra plazmada ancak %25 oranında hidroliz edilmeden<br />

kalır. Serum proteinlerine özellikle albümine bağlanır. Tüm vücut doku ve boşluklarına geçer.<br />

Salisilat karaciğerde metabolize edilip konjugatlarına çevrildikten sonra böbrek yoluyla atılır.<br />

Son yıllarda ASA’nın önemli yan etkilerinden biri REYE sendromu üzerinde<br />

durulmalıdır. Yapılan geniş epidemiyolojik çalışmalarda REYE sendromunun sadece ASA<br />

alımı ile değil, alınan salisilat miktarı ile de ilişkili olduğu saptanmıştır. Bu nedenle ASA’nın<br />

viral hastalıklarda, özellikle suçiçeği ve influenza olgularında kullanılmaması önerilmektedir.<br />

Akut entoksikasyon ve REYE sendromu dışında ASA’nın reaktif metabolitleri karaciğer ve<br />

böbrek toksisitesi, immun yanıtın baskılanması, gastrointestinal sistemde inflamasyon ve<br />

kanama, trombosit fonksiyonlarında bozulma ve duyarlılığı olan kişilerde astım atağı oluşabilir<br />

(4,42,43).<br />

b)Parasetemol<br />

Para-aminofenol türevidir. Özellikle MSS’ nin prostoglandin sen<strong>tez</strong>ini inhibe<br />

etmektedir. Siklooksinejazı inhibe ederek etki eder. Parasetamolün santral ve periferik COX<br />

üzerine inhibitör etkisi diğer NSAİD’lerden farklılık gösterir. Santral COX üzerine etkisi<br />

Aspirin ile benzer iken, periferik COX üzerine etkisi aspirinin %5’i, indometazinin %0.02’si<br />

kadardır (44). Bu nedenle antiinflamatuar etkinliği son derece düşüktür. Ağız yoluyla<br />

alındığında çabuk emilir ve etkisi erken başlar.<br />

38


Besinlerle alımı absorpsiyonu azalttığı için aç karna alınması tercih edilir. Plazma<br />

düzeyi 30 dakika-1 saat içinde maksimuma ulaşır. Plazma proteinlerine fazla bağlanmaz.<br />

Antipiretik etkinliği 3-4 saat kadar devam eder. Çocuklarda önerilen tedavi dozu 10-15<br />

mg/kg/doz 4-6 saat aralıklarla, maksimum 90 mg/kg/gün şeklindedir (45).<br />

Pediatrik antipiretikler arasında en güvenilir olanıdır. Peptik ülser, renal yetmezlik,<br />

düzeltilmemiş hipovolemi veya astım varlığında parasetemol kullanılması düşünülmelidir. Çok<br />

nadirde olsa hepatik yetmezlik yapabilir. Bu durum özellikle iki yaşından küçük, uzun süre aç<br />

olan, yüksek doz ve günlerce tedavi verilenlerde gözlenmiştir.<br />

c)İbuprofen<br />

Profenler grubunda yer alan NSAİD’dir. Analjezik, antipiretik ve antinflamatuar<br />

etkinlik gösterir. Gastrointestinal sistemden çok iyi emilir ve büyük kısmı (%90) plazma<br />

proteinlerine bağlanır. Karaciğerde metabolize edilir. Tek doz alındıktan sonra bir saat<br />

içerisinde plazmada zirve değere ulaşır. Besinlerle birlikte alınması emilimini azaltır. Oral<br />

alımdan dört saat sonra yaklaşık %95’i idrarla atılmış olur. Plazma yarı ömrü 1,9-2,2 saat<br />

arasında değişir (46). Parasetemolün aksine hem santral hem de periferik etkilidir. Bu nedenle<br />

antienflamatuar amaçlı kullanılabilir.<br />

Çocuklarda önerilen tedavi dozu 5-10 mg/kg/doz’dur. Total dozun 40-60 mg/kg’yi<br />

geçmemesi önerilir. Dispepsi, gastrointestinal kanama, renal kan akımında azalma gibi etkileri<br />

vardır. Renal yetmezliği olan çocuklarda kullanırken dikkatli olunmalıdır. Aseptik menenjit,<br />

hepatik toksisite ve aplastik anemi de nadir yan etkilerindendir (4).<br />

d)Ketoprofen<br />

Ketoprofen NSAID grubu bir ilaçtır. Kimyasal olarak propiyonik asit türevidir. Her iki<br />

siklooksijenazın araşidonik asite bağlanmasını engelleyerek analjezik, antipiretik ve<br />

antiinflamatuar etkileri gösterir. Oral alındığında, gastrointestinal sistemden emilimi neredeyse<br />

tam ve hızlıdır. Yiyecek ve sütle alınması emilim hızını değiştirirken, emilim oranını<br />

değiştirmez. Biyoyararlanımı % 90’dır. % 99 oranında serum proteinlerine bağlanan<br />

ketoprofenin, metabolitleri aktif değildir. <strong>İl</strong>k 24 saat içinde % 60’ı idrarla atılır.<br />

Altı aylıktan büyük bebeklerde kullanılır. Doz 0.5mg/kg/doz günde üç-dört defadır.<br />

Günlük dozu 2 mg/kg/doz’u aşmamalıdır. Gastrointestinal kanama, böbrek disfonksiyonu ve<br />

hipersensivite reaksiyonlarına sebep olabilir. En sık görülen yan etkisi gastrointestinal sistem<br />

üzerinedir. Ayrıca aşırı duyarlılık reaksiyonu, anafilaksi ve anjioödem görülebilir (4).<br />

39


e)Metimazol<br />

Santral sinir sistemine direkt olarak etkili olduğu ve ek olarak endojen pirojenlerin<br />

sen<strong>tez</strong>i ve salınımının periferik inhibisyonla da etki ederek ateşi düşürür. Metabolitleri böbrekle<br />

atılır. Özellikle çocuklarda eliminasyonu hızlıdır. Başlıca yan etki olarak nadir görülen şok,<br />

agüronülositoz, lökopeni, trombositopeni, aşırı duyarlılık reaksiyonu nadir olgularda oligoüri,<br />

anüri, proteinüri, intersitisyel nefrit gibi geçici böbrek bozuklukları gözlenmiştir.<br />

Tıbbı zorunluluk olmadıkca üç aylıktan küçük ve beş kilogramdan düşük ağırlıktaki<br />

bebeklerde kullanılmamalıdır.<br />

f)Nimesulid<br />

Sikloosijenaz-2 enzimini selektif inhibe eden NSAİD’dir. Oral emilimi neredeyse tama<br />

yakındır. Yiyecekler emilim hızını azaltır ancak emilen ilaç miktarını değiştirmez. Plazma<br />

proteinlerine % 99 oranında bağlanır. Neredeyse tamamı metabolize edilir. Yarılanma ömrü<br />

1.56-4.95 saattir. Antipiretik dozu 5mg/kg/gün’dür. Bu dozun ikiye veya üçe bölünerek<br />

verilmesi istenen etkiyi sağlar (47).<br />

En sık bildirilen yan etkiler gastrointestinal, deri reaksiyonları ve santral sinir sistemi<br />

etkileridir. Ülkemizde çocuklarda kullanımı akut karaciğer hasarı ve fatal seyreden karaciğer<br />

yetmezliği vakalarının bildirilmesi nedeniyle 10 Mayıs 2002’den itibaren kısıtlanmıştır. Aktif<br />

peptik ülseri, orta ağır hepatik yetmezliği ve ağır böbrek yetmezliği olan vakalarda<br />

verilmesinden kaçınılmalıdır.<br />

4) Nedene yönelik özgül tedavi.<br />

40


3-GEREÇ VE YÖNTEMLER<br />

Bu çalışmaya 2007 yılı içinde Şişli Etfal ve Eğitim Araştırma Hastanesine ateş sebebiyle<br />

başvuran ve yatırılan 2-24 aylık süt çocukları alınmıştır. Bu amaçla yatırılan hastaların kayıtları<br />

geriye dönük (retrospektif) olarak değerlendirilmiştir.<br />

Çalışmada hastaların;<br />

• Yaş<br />

• Cinsiyet<br />

• Başvuru anındaki vücut sıcaklıkları<br />

• Başvuru öncesi ateşin süresi<br />

• Eşlik eden diğer semptomlar<br />

• Fizik muayene bulguları: Solunum sayıları, solunum sistemi bulguları, kalp tepe atım<br />

hızları, nabız sayıları, ölçülmüşse kan basıncı, hepatomegali ve splenomegali<br />

• Laboratuvar bulguları: Tam kan sayımı, C-reaktif protein, tam idrar tetkiki, ön arka<br />

akciğer grafileri, Beyin omurilik sıvısı (BOS) incelemesi; kan, idrar ve BOS kültürleri,<br />

gaita mikroskopileri, serolojik testler<br />

• Kullanılan antibiyotikler ve süreleri<br />

• Hastanede yatış süreleri<br />

• Kesin tanıları<br />

• Prognozları ayrıntılı olarak kaydedilmiştir.<br />

Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesine 2007 yılında ateş nedeniyle yatırılan 2-24<br />

aylık hastaların vücut sıcaklıkları sağlık personeli tarafından 22˚C-24˚C oda ısısında civ alı cam<br />

termometre kullanılarak ölçülmüştür. Hastaların vücut sıcaklıkları aksiller olarak ölçülüp<br />

37,2˚C’nin üstündeki de ğerler ateş kabul edilmiştir (7,8). En az üç ölçüm yapılmış ve bu<br />

ölçümler hasta dosyalarına kaydedilmiştir. Hastaların vücut sıcaklıkları ölçümü öncesi civalı<br />

cam termometre sallanarak 35˚C’ye dü şürülmüş, koltuk altı kurulanarak en az üç dakika<br />

beklendikten sonra ölçümler yapılarak kaydedilmiştir.<br />

İstatistiksel analiz: Bu çalışmada istatiksel analizler NCSS 2007 paket programı ile<br />

yapılmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde tanımlayıcı istatistiksel metodların sıklık<br />

dağılımları, ortalama, standart sapma kullanılmıştır.<br />

41


4-BULGULAR<br />

Çalışma 2007 yılında Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesine ateş şikayeti ile<br />

başvurup yatırılan 129 hasta üzerinde yapılmıştır. Çalışmaya alınan 129 olgunun yaşları 2,5 ay<br />

ile 23 ay arasında değişmekte olup ortalama yaş 10,12 ± 5,92 aydır. Olguların % 60’ı erkek<br />

%40’ı kız idi.(Tablo 11).<br />

Tablo 11: Ateş sebebiyle yatırılan hastaların bazı özellikleri<br />

Sayı Minimum Maksimum<br />

Ortalama ve<br />

standart sapma<br />

Yaş (ay) 129 2,5 23 10,12±5,92<br />

Kilo(Gram) 129 2400 17700 8613,95±2457,92<br />

Vücut sıcaklığı(˚C) 129 38 40 38,52±0,46<br />

Dakika solunum sayısı 129 18 80 35,50±11,893<br />

Kalp tepe atım hızı 129 110 180 133,39±14,082<br />

Boy(cm)<br />

Cm = santimetre<br />

129 46 94 69,50±9,01<br />

Hastaların öykülerinden ateşin en az bir günden, en fazla ise dört günden beri var<br />

olduğu öğrenilmiştir (ortalama 2,05 gün). Başvuru anında ortalama vücut sıcaklığı 38,52˚C<br />

olarak bulunmuştur.<br />

Olgular, yaşlarına göre dört gruba ayrılmıştır. 27’si 2-4 ay arasında, 40’ı 5-9 ay<br />

arasında, 37’si 10-16 ay arasında, 25 hasta ise 17-24 ay arasındaydı (Tablo 12), vücut ağırlıkları<br />

ise 5000 gram altı, 5000-8999 gram ve 9000 gram üstü olarak gruplandırılmıştır.<br />

Tablo 12: Ateş sebebiyle yatırılan hastaların demografik özellikleri<br />

N %<br />

1-4 Ay 27 20,9<br />

5-9 Ay 40 31<br />

10-16 Ay 37 28,7<br />

Yaş 17-24 Ay 25 19,4<br />


Hastaların başvuru sırasında ateş dışında eşlik eden şikayetleri, bu şikayetlerin ne kadar<br />

süredir var olduğu, fizik muayene bulguları ve kesin tanıları kaydedilmiştir. Hastaların 22’sinde<br />

başvuru sırasında ateş dışında şikayeti yoktu. 107’unda ise ek şikayetler mevcuttu (Tablo 13).<br />

Hastaların başvuru anındaki diğer şikayetleri; kusma, ishal, iştahsızlık, hırıltı, beslenmeme,<br />

havale geçirme, döküntü, huzursuzluk, boyunda şişlik, ağızda yaralar idi. Hastaların ateş<br />

şikayetine eşlik eden şikayetlerin başlıcaları sırasıyla kusma, beslenmeme, öksürük ve<br />

beslenmeme idi.<br />

Tablo 13: Ateş şikayeti ile başvuran hastaların ek semptomları<br />

Semptom N<br />

Gün olarak ortalama<br />

süre(±SD)<br />

Kusma 30 1,7(1-4) ±0,837<br />

İshal 2 1,5(1-2) ±0,707<br />

İştahsızlık 15 2,2(1-5) ±1,424<br />

Beslenememe 19 1,42(1-3) ±0,692<br />

Havale Geçirme 3 1(1) 0<br />

Döküntü 7 3,71(1-5) ±1,604<br />

Öksürük 16 2,25(1-5) ±1,291<br />

Huzursuzluk 9 1,89(1-4) ±1,167<br />

Boyunda şişlik 2 1(1)±0<br />

Ağızda yaralar 2 1(2)±0<br />

Hırıltı 2 1(1)±0<br />

Başvuru anında odağı belli olmayan hastalardan kan, idrar, klinik şüphe halinde ise<br />

beyin omurilik sıvısı kültürleri için örnek materyali alınmış ve bu kültürlerdeki üremeler<br />

kaydedilmiştir (Tablo 14).<br />

Hastalarımızdan 49’una Lp yapılmıştır. Bu hastaların BOS kültürlerinin 42‘sinde üreme<br />

saptanmamıştır. Dördünde ise metisiline duyarlı koagülaz negatif stafilakok (MDKNS), üçünde<br />

ise metisiline dirençli koagülaz negatif stafilakok (MRKNS) üremesi olmuştur. Yedi hasta<br />

bakteriyel menenjit tanısı almış 25 hasta ise aseptik menenjit tanısı almıştır. 17 hastanın ise<br />

BOS bulguları normal gelmiştir, bu hasta başka tanılar almıştır.<br />

Hastalarımızın 65’ine idrar kültürü yapılmış bu hastaların 40’ında tam idrar tahlilinde<br />

beşden fazla lökosit saptanmıştır. 25 hastada idrar kültüründe üreme saptanmıştır ve üst üriner<br />

sistem enfeksiyonu tanısı almıştır.<br />

43


Hastalarımızın 120’sinden kan kültürü alınmıştır. 93 hastanın kan kültüründe üreme<br />

olmamış, 17 hastanın ise kan kültüründe üreme olmuştur. Üremesi olan 16 hasta klinik ve<br />

laboratuvar bulgularıyla sepsis kabul edilmiştir. Bir hastanın üremesi ise klinik ve laboratuvar<br />

ile uyumlu olmadığı için kontaminasyon kabul edilmiştir<br />

Tablo 14: Ateş sebebiyle yatırılan hastaların kan, BOS ve idrar kültürü üremeleri<br />

Kaynak Kültür Üremesi N %<br />

Kan kültürü alınmamış 19 15<br />

MDKNS 11 9<br />

MRKNS 6 4<br />

Kan Kültürü Üreme Yok 93 72<br />

BOS kültürü alınmamış 80 62<br />

MDKNS 4 3<br />

MRKNS 3 2<br />

BOS Kültürü Üreme Yok 42 33<br />

İdrar kültürü alınmamış 63 49<br />

E.Coli 20 16<br />

Enterococus feacium 2 1<br />

Klebsiella Pneumonia 3 3<br />

İdrar Kültürü Üreme yok 40 31<br />

MDKNS = Metisiline Duyarlı Koagülaz Negatif Stafilokok MRKNS = Metisiline Dirençli<br />

Koagülaz Negatif Stafilokok<br />

.<br />

Hastaların; hemoglobin, beyaz küre sayısı, mutlak nötrofil ve lenfosit sayıları, C- reaktif<br />

protein varlığı tam idrar tetkiki ve sedimentinde lökosit sayısı, beyin omurilik sıvısı<br />

biyokimyasal parametreleri, karaciğer fonksiyon testleri, serolojik testleri ve EKO bulguları<br />

kaydedilmiştir (Tablo 15).<br />

Olguların lökosit değerleri 4000 altı, 4000-10000 ve 10000 üstü olmak üzere üç gruba<br />

ayrılmıştır. Tam kan sayımında lökosit değerleri nötrofil ve lenfosit hakimiyeti olarak<br />

gruplandırılmıştır. C-reaktif protein değerleri ise 0.5mg/dl üzerindeki değerler pozitif kabul<br />

edilmiş ve olgular negatif ve pozitif değerler olmak üzere iki gruba ayrılmıştır.<br />

Olguların tam idrar tahlilindeki lökosit sayısı 5/mm3’den çok olanlar pozitif, eritrosit<br />

değerleri 5/mm3’in üzerindeki değerler pozitif kabul edilmiştir. Tam idrar tahlilinde nitrit,<br />

protein ve bakteri değerleri ise pozitif veya negatif olarak değerlendirilmiştir (Tablo 16).<br />

44


Tablo15: Ateş sebebiyle yatırılan hastaların bazı laboratuvar değerleri<br />

N %<br />

< 4000 4 3,1<br />

Lökosit 4000-10000 33 25,8<br />

Grubu 10000 92 71,1<br />

Nötrofil –<br />

Lenfosit<br />

Nötrofil Hakimiyeti 104 80,6<br />

Hakimiyeti Lenfosit Hakimiyeti 25 19,4<br />

Normal 24 18,6<br />

CRP Normal Yüksek 105 81,4<br />

Negatif 19 33,3<br />

TİT Lökosit Pozitif 38 66,7<br />

Yok 62 63,3<br />

TİT RBC Var 36 36,7<br />

Negatif 92 93,9<br />

TİT Protein Pozitif 6 6,1<br />

Negatif 81 82,7<br />

TİT Nitrit Pozitif 17 17,3<br />

Negatif 91 92,9<br />

TİT Bakteri Pozitif 7 7,1<br />

RBC = Red Blood Cell (Eritrosit) TİT = Tam İdrar Tetkiki CRP = C Reaktif Protein<br />

Tablo16: Ateş sebebiyle yatırılan hastaların bazı laboratuvar değerleri<br />

Sayı Minimum Maksimum<br />

Ortalama ve<br />

standart sapma<br />

Hemoglobin ( gr/dl) 128 7,3 13,7 10,61±1,04<br />

Trombosit (mm3) 128 128 800 358,41±121,18<br />

Lökosit (mm3) 129 3950 50840 17587,2±8481,55<br />

Nötrofil (mm3) 129 450 35000 9996,36±6684,44<br />

Lenfosit (mm3) 129 820 19500 5523,95±2728,62<br />

Monosit (mm3) 126 30 7200 1644,76±1126,74<br />

CRP ( mg/dl) 129 0 311 68,41±67,15<br />

TİT dansite 98 1005 1030 1015,1±5,72<br />

TİT pH 98 5 8 5,90±0,66<br />

Protein BOS (mg/dl) 55 16 160 52,71±34,36<br />

Glikoz BOS (mg/dl) 55 9 77 45,95±14,59<br />

45


Üriner sistem enfeksiyonu tanısı alan 25 hastanın üriner USG’si çekilmiştir. Çekilen<br />

üriner USG’lerin beşinde patolojik görünüm saptanmıştır. Hastalarımızdan 20’sinin üriner<br />

USG’si normal olarak gelmiştir. Hastalarımızdan 99’una ön-arka akciğer grafisi çekilmiştir.<br />

Hastalarımızdan 39’unun ön-arka grafisi alt solunum yolu enfeksiyonu bulgularıyla uyumlu<br />

gelmiştir (Tablo 17). Hastalarımızdan 33’ünde bronkopnomoni ile uyumlu infiltrasyon<br />

saptanırken altı hastada lober pnömoni ile uyumlu infiltrasyon saptanmıştır. Lober pnömoni<br />

tanısı alan hastalara toraks USG yapılmıştır. Bir hastada toraks USG’de minimal sıvı<br />

saptanmıştır klinik olarak izlenmiş ve toraks tüpü takılmamıştır.<br />

Tablo17: Ateş sebebiyle yatırılan olguların görüntüleme bulguları<br />

Görüntüleme N %<br />

Üriner USG yapılmayan 102 79,1<br />

Grade 1parankimal hastalık 2 1,6<br />

Grade 1pelvikaliektazi 1 0,8<br />

Üriner Mesanede internal ekojenite artışı, 1 0,8<br />

Normal 20 16,3<br />

USG Böbrekte hidronefroz 1 1,6<br />

Normal 60 60,6<br />

Ön-arka<br />

İnfiltrasyon 33 33,3<br />

akciğer filmi Lober infiltrasyon 6 6,1<br />

Torak USG’si normal veya çekilmemiş 128 99,2<br />

Toraks USG Minimal sıvı sağda 1 0,8<br />

USG= Ultrasonografi<br />

LP yapılan 49 hastanın pandy bulguları yedi hastada pozitif 42 hastada negatif<br />

bulunmuştur (Tablo18). Frotty bulguları ise yedi hastada nötrofil hakimiyeti, 25 hastada<br />

lenfosit hakimiyeti ile uyumlu bulunmuştur.<br />

Tablo 18: Ateş sebebiyle yatırılan hastaların pandy ve frotty bulguları<br />

N %<br />

Negatif 42 85,7<br />

Pandy BOS Pozitif 7 14,3<br />

Nötrofil hakimiyeti 7 21,8<br />

Frotty BOS Lenfosit hakimiyeti 25 78,2<br />

Hastalarımızın 20’sinde serolojik testler gönderilmiştir (Tablo 19). Bu hastaların<br />

ikisinde Ebstein Barr Virus (EBV) pozitif gelmiştir ve EBV enfeksiyonu tanısı almıştır.<br />

46


Hastalarımızın 127’sine biyokimyasal analiz yapılmıştır. Bu hastaların 17’sinde<br />

karaciğer fonksiyon testlerinden Aspartat Aminotransferaz (AST) ve Alanin Aminotransferaz<br />

(ALT) yüksek bulunmuştur. Bu hastaların 16’si sepsis tanısı almış birisi ise EBV enfeksiyonu<br />

tanısı almıştır.<br />

Hastalarımızdan ikisine Kawasaki sendromu tanısı konmuş EKO’ da bir hastada sağ<br />

koroner arterde minimal ektazi diğer hastada ise sol koroner arterde minimal ektazi saptanmıştır<br />

Kawasaki sendromu teşhisi alan bir hasta 13 gün diğer hasta ise 14 gün yatırılmıştır. Her iki<br />

hastada haliyle taburcu edilmiştir. Her iki hastada da tedavide seftriakson kullanılmıştır.<br />

Tablo 19: Ateş sebebiyle yatırılan hastaların bazı biyokimyasal ve serolojik<br />

değerlendirilmesi<br />

TEST DEĞERLENDİRME SAYI YÜZDE(%)<br />

Negatif 18 90<br />

EBV Pozitif 2 10<br />

Negatif 110 86,6<br />

AST Pozitif 17 13,4<br />

Negatif 110 86,6<br />

ALT Pozitif 17 13,4<br />

TORCH<br />

Negatif<br />

Pozitif<br />

20<br />

0<br />

100<br />

0<br />

TORCH= Toxoplasmosis, Other (syphilis), Rubella, Cytomegalovirus (CMV), Herpes simplex<br />

virus (HSV), AST= Aspartat Aminotransferaz, ALT= Alanin Aminotransferaz EBV= Ebstein<br />

Barr Virus<br />

Hastaların yatış öncesi aldıkları antibiyotikler, yatışı boyunca aldıkları antibiyotikler ve<br />

süreleri, yatış süreleri ve iyileşme durumları kaydedilmiştir (Tablo20).<br />

Tablo 20: Ateş sebebiyle yatırılan hastaların antibiyotik alma süreleri ve yatış süreleri<br />

Sayı Minimum Maksimum Ortalama SS<br />

Antibiyotik alma süresi 129 3,1 21 7,31 2,88<br />

Hastanede yatış süresi 129 4 21 7,91 2,98<br />

Hastaların 111’ i hastanemize ilk başvurularında hastanemize yatışları yapılmış, 18<br />

hasta ise hastanemiz veya diğer sağlık kurumları tarafından verilen antibiyoterapilerle ayaktan<br />

takibi sırasında hastanemize başvuru sonrası yatışları yapılmıştır.<br />

47


Hastalarımızdan 18’i oral antibiyoterapi ile ayaktan takip edilmişlerdir. Hastaların<br />

kullandıkları antibiyotikler üç grupta toplanmıştır; aminopenisilinler, makrolid türevleri ve<br />

sefolosporin türevleridir (Tablo21). Hastaların hepsinde oral preparatlar tercih edilmiştir.<br />

Tablo 21: Ateş sebebiyle yatırılan hastalarda yatış öncesi kullanılan antibiyotikler<br />

Antibiyotik<br />

kullanımı<br />

Kullanılan Antibiyotik N %<br />

Amoksisilin-klavulanik asit 7 5,4<br />

Ampisilin-sülbaktam 1 0,8<br />

Makrolid 1 0,8<br />

Sefiksim 8 6,2<br />

Sefuroksim 1 0,8<br />

Yok 111 86,1<br />

Hastaların yatış sırasında aldıkları antibiyotikler ve antibiyotiklerin kullanım oranları<br />

Tablo 22’de gösterilmiştir. Hastalarda en sık kullanılan antibiyotik seftriakson olarak<br />

bulunmuştur. Seftriakson tedavisi 25 olguyla en sık aseptik menenjitte tedavisinde<br />

kullanılmıştır. Seftriakson tedavisi 20 olguda üriner sistem enfeksiyonu, 10 olguda sepsis, üçer<br />

olguda bakteriyel menenjit ve bronkopnömonide, ikişer olguyla da EBV enfeksiyonu,<br />

Kawasaki sendromu ve lober pnömonide kullanılmıştır.<br />

Tablo 22: Ateş sebebiyle yatırılan hastaların yatışında aldıkları antibiyotikler ve kullanım<br />

oranları<br />

Antibiyotik Sayı %<br />

Ampisilin-sülbaktam ve Sefataksim 5 3,9<br />

Ampisilin 1 0.8<br />

Ampisilin-sülbaktam ve Asiklovir 1 0,8<br />

Ampisilin-sülbaktam ve Klindamisin 1 0,8<br />

Ampisilin-Sülbaktam 6 4,8<br />

Sefazol- Vankomisin 4 3,1<br />

Sefazol-Gentamisin 10 7,8<br />

Sefataksim-Amikasin 1 0,8<br />

Sefataksim-Gentamisin 2 1,6<br />

Seftriakson-Gentamisin 1 0,8<br />

Seftriakson-Targocid 1 0,8<br />

Seftriakson-Vankomisin 5 3,9<br />

Seftriakson 67 51,9<br />

Seftriakson-Amikasin 1 0,8<br />

Sefuroksim 23 17,8<br />

48


2-24 ay arası ateş şikayeti ile başvurup yatırılan 129 hastanın 33’ünde (%25,6)<br />

bronkopnomoni, altısında (%1,6) lober pnömoni saptanmıştır. Bronkopnömoni tanısı alan 33<br />

hasta ortalama 7,9 gün yatmıştır.<br />

Bronkopnömoni tanısı alan hastaların 22’si sefuroksim, altısı sefazol-gentamisin, üçü<br />

seftriakson, ikisi ampisilin-sülbaktam ve sefataksim tedavisi almıştır. Sefazol-gentamisin,<br />

ampisilin-sülbaktam ve sefataksim tedavisi alan hastaların tamamını üç ay altıdaki hastalar<br />

oluşturmaktadır. Altı hasta tam iyileşme göstermiş 27 hasta haliyle taburcu edilmiş, sekel<br />

görülmemiştir. Lober pnömoni tanısı alan altı hasta ortalama 9,5 gün yatmıştır. Lober pnömoni<br />

tanısı alan üç hasta sefazol-gentamisin, iki hasta seftriakson, bir hasta ise ampisilin-sülbaktam<br />

tedavisi almıştır. Bir hasta tam iyileşme, beş hasta ise haliyle taburcu edilmiştir, sekel<br />

görülmemiştir. Lober pnömoni tanısı alan hastaların yatışlarının beş ile yedinci günlerinde<br />

kontrol ön-arka grafileri çekilmiştir. Tüm hastaların grafilerinde gerileme saptanmıştır.<br />

Çalışmamıza alınan 129 hastanın 25’i(%19,4) üst üriner sistem enfeksiyonu tanısı<br />

almıştır. Erkek-kız oranı 8/17’idi. Üst üriner sistem enfeksiyonu tanısı alan 25 hasta ortalama<br />

7,8 gün yatmıştır. 20 hasta seftriakson, bir hasta sefataksim-amikasin, bir hasta sefataksim-<br />

gentamisin, bir hasta seftriakson-amikasin, bir hasta seftriakson-gentamisin, seftriakson-<br />

targocid tedavisi almıştır. Üç hasta tam iyileşme ile 22 hasta haliyle taburcu edilmiştir.<br />

Üst üriner sistem enfeksiyonu teşhisi konan hastaların yapılan üriner USG’sinde 20<br />

hastada normal bulgular, iki hastada Grade 1 parankimal hastalık, Grade1 pelviektazi, bir<br />

hastada mesanede internal ekojenite artışı, bir hastada hidronefroz saptanmıştır. Üriner sistem<br />

enfeksiyon tanısı alan 17 hastada nitrit pozitifliği saptanmıştır. Sekiz hastada ise nitrit negatif<br />

saptanmıştır.<br />

Ateş sebebiyle yatırılan 129 hastadan 25’i aseptik menenjit (%19,4), yedi hasta (%5,4)<br />

ise bakteriyel menenjit tanısı almıştır. Aseptik menenjit tanısı alan 25 hasta ortalama 5,8 gün<br />

yatmıştır. 25 hastanın tamamına seftriakson tedavisi uygulanmıştır. Yedi hasta ise bakteriyel<br />

menenjit tanısı almıştır. Dört hasta tam iyileşme ile 21 hasta ise haliyle taburcu edilmiş sekel<br />

ise görülmemiştir. Bakteriyel menenjit tanısı alan üç hasta seftriakson-vankomisin, üç hasta<br />

seftriakson, bir hasta ise sefazol-vankomisin tedavisi almıştır. Bakteriyel menenjit tanısı alan<br />

yedi hastanın ortalama yatış süresi ise 11,8 gündür.<br />

Hastaların dördünün BOS kültüründe MDKNS üremesi, üçünde MRKNS üremesi<br />

olmuştur. Beş hasta tam iyileşme ile iki hasta ise haliyle taburcu edilmiştir. Sekel<br />

görülmemiştir. Bakteriyel ve viral menenjit tanısı alan hastaların kan kültürlerinde üreme<br />

olmamıştır.<br />

49


Hastalarımızdan 16’sı ise sepsis tanısı almıştır. Hastaların ortalama yatış süreleri ise 9,1<br />

gündür. 10 hasta seftriakson, üç hasta ampisilin-sülbaktam ve sefataksim, bir hasta sefazol-<br />

vankomisin, bir hasta sefazol-vankomisin ve bir hasta ise sefataksim-gentamisin tedavisi<br />

almıştır. 11 hastanın kan kültüründe MDKNS üremesi olmuştur, beş hastada ise MRKNS<br />

üremesi olmuştur. Yedi hasta tam iyileşme ile dokuz hasta ise haliyle taburcu edilmiştir. Sekel<br />

görülmemiştir. Hastaların tamamının AST ve ALT değerleri yüksek saptanmıştır.<br />

Hastalarımızdan ikisi aftöz stomatit tanısı almıştır. İki hastada beşer gün yatırılmıştır.<br />

Bir hasta ampisilin-sülbaktam tedavisi, diğer hasta ise ampisilin-sülbaktam ve asiklovir tedavisi<br />

almıştır. İki hastada haliyle taburcu edilmiştir.<br />

Hastalarımızdan ikisi EBV enfeksiyonu tanısı almıştır. Hastaların yedi gün yatışı<br />

yapılmıştır. Tedavide seftriakson kullanılmıştır. Her iki hastada haliyle taburcu edilmiştir.<br />

Hastalarımızdan ikisi derin boyun enfeksiyonu tanısı almıştır. Bir hasta beş gün diğer<br />

hasta ise sekiz gün yatırılmıştır. Derin boyun enfeksiyonu tanısı alan iki hastamızın birine<br />

ampisilin-sülbaktam diğerine ise ampisilin-sülbaktam ve klindamisin tedavisi verilmiştir. Her<br />

iki hastada haliyle taburcu edilmiştir.<br />

Hastalarımızdan biri MRR aşı komplikasyonu tanısı almıştır. MRR aşı komplikasyonu<br />

alan hasta dört gün yatırılmıştır. Hastanın tedavisinde ampisilin-sülbaktam kullanılmıştır. Hasta<br />

haliyle taburcu edilmiştir.<br />

Hastalarımızdan dördü suçiçeğine sekonder deri enfeksiyonu tanısı almıştır. Suçiçeğine<br />

sekonder deri enfeksiyonu tanısı alan dört hasta ortalama 4,7 gün yatırılmıştır. İki hasta<br />

ampisilin-sülbaktam, bir hastada sefuroksim, bir hastaya ise ampisilin tedavisi verilmiştir. Dört<br />

hastada haliyle taburcu edilmiştir.<br />

Hastalarımızdan dördü şant enfeksiyonu tanısı almıştır. Şant enfeksiyonu tanısı alan dört<br />

hasta ortalama 16,7 gün yatırılmıştır. İki hasta sefazol-vankomisin, iki hasta ise seftriakson-<br />

vankomisin tedavisi almıştır. Dört hastada tam iyileşme ile taburcu edilmiştir. Şant enfeksiyon<br />

alan üç hastanın BOS kültüründe MRKNS üremesi olmuştur. Bir hastada ise MDKNS üremesi<br />

olmuştur (Tablo 23).<br />

50


Tablo 23: Ateş sebebiyle yatırılan hastalarda klinik tanıya göre kullanılan antibiyotikler<br />

ve vaka sayıları<br />

Klinik tanı Antibiyotik Sayı<br />

MMR aşı komplikasyonu Ampisilin-sülbaktam 1<br />

Sefazol-Vankomisin 1<br />

Seftriakson 3<br />

Bakteriyel menenjit Seftriakson-Vankomisin 3<br />

Sefataksim-Amikasin 1<br />

Sefataksim-Gentamisin 1<br />

Seftriakson 20<br />

Seftriakson Amikasin 1<br />

Seftriakson-Gentamisin 1<br />

Üst üriner sistem enfeksiyonu Seftriakson-Targocid<br />

Ampisilin sülbaktam-<br />

1<br />

Sefataksim 2<br />

Sefazol-Gentamisin 6<br />

Seftriakson 3<br />

Bronkopnömoni Sefuroksim<br />

Ampisilin sülbaktam-<br />

22<br />

Sefataksim 3<br />

Sefazol- Vankomisin 1<br />

Sefazol-Gentamisin 1<br />

Sefataksim-Gentamisin 1<br />

Sepsis Seftriakson 10<br />

Ampisilin sülbaktam<br />

Ampisilin sülbaktam-<br />

1<br />

Derin boyun enfeksiyonu<br />

Klindamisin 1<br />

Ampisilin sülbaktam 2<br />

Ampisilin 1<br />

Suçiçeği sekonder deri enfeksiyonu Sefuroksim 1<br />

EBV enfeksiyonu Seftriakson 2<br />

Kawasaki sendromu Seftriakson 2<br />

Sefazol-Vankomisin 2<br />

Şant enfeksiyonu Seftriakson-Vankomisin 2<br />

Aftöz stomatit<br />

Ampisilin-sülbaktam<br />

Ampisilin sülbaktam-<br />

1<br />

Asiklovir 1<br />

Aseptik menenjit Seftriakson 25<br />

Ampisilin-Sülbaktam 1<br />

Sefazol-Gentamisin 3<br />

Lober pnömoni Seftriakson 2<br />

EBV= Ebstein Barr Virüs (Enfeksiyöz Mononükleaz), MMR= Kızamık- Kızamıkçık-<br />

Kabakulak<br />

51


Hastalarımızın kesin tanılarına bakıldığında en sık rastlanan klinik tanının<br />

bronkopnömoni olduğu, bunu aseptik menenjit ve üst üriner sistem enfeksiyonu izlediği<br />

görülmüştür. ( Tablo24 ).<br />

2007 yılında Şişli Etfal Eğitim Araştırma Hastanesi çocuk acil birimimize ateş sebebiyle<br />

başvurup yatırılan 2-24 ay yaş grubundaki 129 hasta; bronkopnömoni (%25,6), üst üriner<br />

sistem enfeksiyonu (%19,4), aseptik menenjit (%19,4), sepsis (%12,4), bakteriyel menenjit<br />

(%5,4), lober pnömoni (%4,7), suçiçeğine sekonder deri enfeksiyonu(%3,1), şant enfeksiyonu<br />

(%3,1), aftöz stomatit (%1,6), derin boyun enfeksiyonu(%1,6), EBV enfeksiyonu (%1,6),<br />

Kawasaki sendromu (%1,6) ve MRR aşı komplikasyonu (%0,8) tanıları almıştır ( Grafik1 ) .<br />

Grafik 1: Olguların Tanıları<br />

suçiçeğine<br />

sekonder<br />

deri<br />

enfeksiyonu<br />

3%<br />

lober pnömoni<br />

5%<br />

bakteriyel<br />

menenjit<br />

5%<br />

EBV<br />

enfeksiyonu<br />

sepsis<br />

12%<br />

2%<br />

derin boyun<br />

enfeksiyonu<br />

2%<br />

şant<br />

enfeksiyonu<br />

3%<br />

aftöz<br />

stomatit<br />

2%<br />

Grafik Başlığı<br />

MRR aşı<br />

komplikasyonu<br />

1%<br />

Kawasaki<br />

sendromu<br />

2%<br />

aseptik menenjit<br />

19%<br />

52<br />

bronkopnömoni<br />

25%<br />

piyelonefrit<br />

19%


Tablo 24: Ateş sebebiyle yatırılan hastaların kesin tanıları<br />

Kesin tanı N %<br />

Aftöz Stomatit 2 1,6<br />

Aseptik Menenjit 25 19,4<br />

Bakteriyel Menenjit 7 5,4<br />

Bronkopnömoni 33 25,6<br />

Derin Boyun Enfeksiyonu 2 1,6<br />

EBV enfeksiyonu 2 1,6<br />

Kawasaki Sendromu 2 1,6<br />

Lober Pnömoni 6 4,7<br />

MMR Aşı Komplikasyonu 1 0,8<br />

Üst üriner sistem enfeksiyonu 25 19,4<br />

Sepsis 16 12,4<br />

Suçiçeği Sekonder Deri Enfeksiyonu 4 3,1<br />

Şant Enfeksiyonu 4 3,1<br />

Total 129 100<br />

EBV= Ebstein Barr Virüs (Enfeksiyöz Mononükleaz), MMR= Kızamık-Kızamıkçık-Kabakulak<br />

Hastalarımızın 104’ü haliyle, 25’i tam iyileşmeyle taburcu edilmiş, sekel görülmemiştir.<br />

53


5-TARTIŞMA<br />

2-24 ay arası yaş grubunda en sık ateş sebebi viral ve bakteriyel enfeksiyonlardır. Üst<br />

solunum yolu enfeksiyonları, otitis media, gastroenteritler, bronkopnömoniler, üriner sistem<br />

enfeksiyonları, menenjitler, sepsis ve gizli bakteriyemi en sık ateş sebebi olan viral ve<br />

bakteriyel hastalıklardır (1,4,6). Çalışmalarda gösterilmiştir ki viral enfeksiyonlar infantlarda<br />

ateşin %95-96’sından sorumludur. Çoğu viral enfeksiyon ise tedavide sadece semptomatik<br />

tedavi gerektirmektedir. Doktorun primer rolü ise antibiyotik kullanımı gerektiren bakteriyel<br />

enfeksiyon teşhisini koymaktır (50).<br />

Çalışmamızda ateşin başlangıcı ile başvuru arasındaki süre ortalama 2.05 gün olarak<br />

bulunmuştur. Başvuru anındaki ortalama vücut sıcaklığı ise 38,52˚C bulunmu ştur. Çetin H.’nin<br />

(49) 1995’de yaptığı çalışmada ise ailelerin sadece %17,4’ünün yüksek ateş görüldükten sonra<br />

ilk gün içinde çocuklarını bir sağlık kuruluşuna getirdikleri belirlenmiştir. Hoekelman’ın (50).<br />

1979’da yaptığı çalışmada ise 3-24 aylık 1068 hastada acile başvuru anındaki vücut sıcaklığı<br />

38,2˚C bulunmu ştur.<br />

Özellikle santral sinir sisteminin immatür olduğu infantil yaş grubunda primer olarak<br />

ateşin sorumlu olduğu febril konvülziyonların sık görülmesi ve tekrarlayan, uzun süren<br />

konvülziyonlarda motor ve mental etkilenmeler gelişebilmektedir. Özellikle üç yaş altında<br />

febril konvülziyon enfeksiyon hastalıklarının başlangıç döneminde, ateşin ani, hızla yükselen<br />

ilk saatlerinde görülmektedir. Bu nedenle aileler özellikle bu yaş grubunda yüksek ateşli<br />

çocuklarına gerekli uygulamaları erken dönemde yaptıktan sonra tanı ve tedavisinin yapılması<br />

için ilk gün içinde sağlık kuruluşuna götürmeleri gerekmektedir. Ailelerin primer hastalık<br />

belirtisi olan yüksek ateş görüldükten sonra yapılması gereken müdahaleleri bilmesi ve hemen<br />

sağlık kurumuna başvurmasının sağlanması sağlık eğitimleri ile sağlanabilir. C. Krantz’ın (51)<br />

yaptığı çalışmada eğitim düzeyi yüksek olan ve yüksek ateşe ilişkin bilgi alan annelerin<br />

uygulamalarının daha yeterli olduğu belirtilmiştir.<br />

Çalışma grubumuza baktığımızda 2-24 ay arası ateş şikayeti ile başvurup yatırılan 129<br />

hastanın 33’ünde (%25,6) bronkopnomoni, altısında (%1,6) lober pnömoni saptanmıştır.<br />

Michael Luszczak’ın (52) 2001 ‘de Amerıcan Famıly Physican’da yayınlanan çalışmasında ateş<br />

şikayeti ile başvuran ve yatırılan hastaların %26’sı bronkopnömoni tanısı almıştır.<br />

Bronkopnömoni toplumumuz için önemli bir sağlık sorunudur. Gelişmekte olan ülkelerden olan<br />

ülkemizde; malnütrisyonlu, çevre şartlarının ve sosyokültürel seviyenin düşük olduğu toplumun<br />

alt kesimlerinde sık görülmekte ve önemli bir sağlık sorununu oluşturmaktadır.<br />

54


Çalışmamıza alınan 129 hastanın 25’i (%19,4) üriner sistem enfeksiyonu tanısı<br />

almıştır. Erkek-kız oranı 8/17’idi. Bir çalışmada ise üriner sistem enfeksiyonu ateşli kız<br />

çocuklarının %17’sinde gözükmüştür (53). Bizim çalışmamızda da kız hastaların %26’sında<br />

üriner sistem enfeksiyonu saptanmıştır. Shaw ve arkadaşlarının (54) 1998’de yaptığı çalışmada<br />

2400 ateşli iki yaş altı çocuklarda üst üriner sistem enfeksiyonu oranı %3,3 olarak saptanmıştır.<br />

Haslarımızdan 63’üne idrar kültürü yapılmıştır. Bu hastaların 25’inde (%39) üreme<br />

saptanmıştır. Lin. DS’nin (55) yaptığı çalışmada ateşli süt çocuklarında %20’nin üzerinde<br />

kültürde üreme saptanmıştır. Üriner sistem enfeksiyonlarının %80’ninden fazlasından E. Coli<br />

sorumludur.<br />

Üriner sistem enfeksiyonu tanısı alan 25 hastanın yapılan idrar kültüründe; 20 (%80)<br />

hastada E. Coli üremesi, üç hastada Klebsiella Pneumoniae, iki hasta Enterococus feacium<br />

üremesi olmuştur. Kathy Shaw ve arkadaşlarının (54) 1998’de yaptığı çalışmada üriner sistem<br />

enfeksiyon tanısıyla yatırılan hastaların idrar kültürlerinde %93 E. Coli üremesi, %2<br />

Enterococcus üremesi, bir hastada Enterobakter cloacae, bir hastada Grup A B hemolitik<br />

streptokok, bir hastada Staphylococcus Aureus ve bir hastada da Pseudomonas üremesi<br />

saptanmıştır.<br />

Ateş sebebiyle yatırılan 129 hastadan 25’i aseptik menenjit (%19,4), yedi hasta (%5,4)<br />

ise bakteriyel menenjit tanısı almıştır. Michael Luszczak’ın (52) 2001 ‘de Amerıcan Famıly<br />

Physican’da yayınlanan çalışmasında ateş şikayeti ile başvuran ve yatırılan hastaların %32’si<br />

menenjit tanısı almıştır.<br />

Hastalarımızdan ikisi Kawasaki Sendromu tanısı almıştır. Kawasaki sendromu tanısı<br />

konmuş hastaların EKO’ sunda bir hastada sağ koroner arterde minimal ektazi diğer hastada ise<br />

sol koroner arterde minimal ektazi saptanmıştır. Ülkemizden bildirilen 22 vakalık bir seride<br />

tedavi öncesi dört olguda (%18) koroner arter patolojisi izlenmiş, tedavi sonrası tüm olgular<br />

iyileşmiştir (56). 11 vakalık başka bir seride ise üç olguda (%27) koroner arter patolojisi<br />

izlenmiş, bir olguda rekürrens gelişse de tümü iyileşmiştir (57).<br />

Hastalarımızdan 16’sı (%12) ise sepsis tanısı almıştır. Theodore C.’nin (58) 2001’de<br />

yaptığı çalışmada ateşli infantlarda %1,5 olarak saptanmıştır. Josè R. Romero ‘nin (59) yaptığı<br />

çalışmada infantlarda sepsisin sosyoekonomik seviye ile ilişkili olmadığı saptanmıştır.<br />

55


Çalışma grubumuzdaki hastalar toplumumuzun sosyoekonomik seviyesi düşük kısmını<br />

oluşturmaktadır. Aynı çalışmada sepsis tanısı alan vakaların %90’ında kan kültüründe<br />

Streptococcus pneumoniae ve Haemophilus influenzae tip b üremesi olmuştur. Çalışma<br />

grubumuzdaki hastaların ise kan kültürlerinin 11’inde MDKNS üremesi olmuştur, beş hastada<br />

ise MRKNS üremesi olmuştur.<br />

Greenes DS’nin (60) 2001’de yaptığı çalışmada ateşli infantlarda tanımlanabilir viral<br />

sendrom oranı % 6 olarak saptanmıştır. Çalışma grubumuzdaki hastaların viral hastalık oranları<br />

ve tanıları aftöz stomatit (%1,6), derin boyun enfeksiyonu (%1,6), EBV enfeksiyonu<br />

(%1,6)’dur.<br />

Sonuç olarak: Küçük çocuklardan oluşan çalışma grubumuzda ateş halen ciddi bir sağlık<br />

sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Hekimler, ateş sebebiyle başvuran çocuklarda sık görülen<br />

bronkopnömoni, bakteriyel ve aseptik menenjit, üst üriner sistem enfeksiyonu, sepsis ve viral<br />

hastalıklar yönünden dikkatli olmalıdır.<br />

56


6-SONUÇLAR<br />

1- Bu çalışma 2007 yılı içerisinde Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne ateş şikayeti<br />

ile başvurup yatırılan 129 hasta üzerinde yapılmıştır.<br />

2- Çalışmaya dahil edilen 129 hastanın ortalama yaşı 10,12±5,92 aydır. Olguların %60’ı<br />

erkek, %40’ı kız idi.<br />

3- Hastalarımızın öykülerinden hastanemize başvuru anında ateşin ortalama 2,05 gündür var<br />

olduğu saptanmıştır.<br />

4- Hastalarımızın başvuru anındaki ortalama vücut sıcaklığı 38,52˚C olarak bulunmu ştur.<br />

5- Hastalarımızın 22’sinde başvuru sırasında ateş dışında şikayeti yoktu. 107 hastamızda ise<br />

ek şikayetler mevcuttu. Hastalarımızın ateş dışı şikayetleri; kusma, ishal, iştahsızlık,<br />

beslenmeme, hırıltı, öksürük, havale geçirme, döküntü, huzursuzluk, boyunda şişlik, ağızda<br />

yaralar idi.<br />

6- Hastalarımızın 25’i (%19,4), aseptik menenjit, yedi hasta ise bakteriyel menenjit (%5,4)<br />

tanısı almıştır. Bu hastaların BOS kültürlerinin 42’sinde üreme saptanmamıştır. Dördünde ise<br />

MDKNS üremesi üçünde MRKNS üremesi olmuştur.<br />

7- Hastalarımızdan 25’i (%19,4), üst üriner sistem enfeksiyonu tanısı almıştır. Üst üriner<br />

sistem enfeksiyonu tanısı alan hastaların kültür üremelerinde; 20 hastada E. Coli, üç hastada<br />

K.pneumonia, iki hastada E. Faecium üremesi olmuştur. Hastalarımızdan beşinin USG’sinde<br />

patoloji saptanmıştır.<br />

8- Hastalarımızdan 16’sı (%12,4) sepsis tanısı almıştır. Hastalarımızın 120’sinden kan kültürü<br />

alınmış 93 hastanın kan kültüründe üreme olmamıştır. 17 hastanın kan kültüründe üreme<br />

olmuştur. 11 hastada MDKNS, altı hastada ise MRKNS üremesi saptanmıştır. Bir hastanın kan<br />

kültürü üremesi ise klinik ve laboratuvar ile uyumlu olmadığı için kontaminasyon kabul<br />

edilmiştir.<br />

9- Hastalarımızdan istenen ön-arka akciğer grafilerinden 39’u alt solunum yolu enfeksiyonu<br />

ile uyumlu gelmiştir. Hastalarımızdan 33’ü (%25,6) bronkopnömoni, altısı lober pnömoni<br />

(%4,7) tanısı almıştır.<br />

10- Hastalarımızdan 20’sinden serolojik testler gönderilmiştir. Bu hastaların ikisinde EBV<br />

antijeni pozitif gelmiştir ve EBV enfeksiyonu tanısı almıştır.<br />

11- Hastalarımızdan ikisine Kawasaki sendromu tanısı konmuştur. Hastalarımızın EKO’larında<br />

patolojik bulgular saptanmıştır.<br />

57


12- Ateş şikayeti ile başvuran hastaların aldıkları diğer tanılar ise; dört hasta şant enfeksiyonu<br />

(%3,1), dört hasta suçiçeğine sekonder deri enfeksiyonu (%3,1), iki hasta aftöz stomatit<br />

(%1,6), iki hasta derin boyun enfeksiyonu (%1,6), bir hasta MMR aşı komplikasyonu tanısı<br />

(%0.8) almıştır.<br />

13- Hastalarımızdan 111’i hastanemize ilk başvurularında yatışları yapılmış, 18 hasta ise<br />

hastanemiz veya diğer sağlık kurumları tarafından verilen antibiyoterapilerle ayaktan takibi<br />

sırasında hastanemize başvuru sonrası yatışı yapılmıştır.<br />

14- Hastalarda en sık kullanılan antibiyotik seftriakson olarak bulunmuştur. Seftriakson<br />

tedavisi 25 olguyla en sık aseptik menenjit tedavisinde kullanılmıştır.<br />

15- Hastalarımızın 104’ü haliyle, 25’i tam iyileşmeyle taburcu edilmiş, sekel görülmemiştir.<br />

58


7-KAYNAKLAR<br />

1) Özkan H. Ateşli çocuğa yaklaşım. Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Eğitim Kurulu<br />

Yayınları-2 2002; 12-18<br />

2) Luca R, Michael C and Janet S. Fever Phobia. Pediatrics 2002;109: 555-556<br />

3) Gary R, Stephen L. Fever. Textbook of Pediatric Emergency Medicine 5.edition 2006;28:<br />

295-306<br />

4) Kara A, Seçmeer G, Ceylan M. Ateş. Katkı pediatri dergisi. 2007; 29: 351- 478<br />

5) Kavukçu S. Çocuklarda Ateş Değerlendirme ve Tedavisi. Olgu sunumları ile çocuk<br />

hastalıkları. İzmir Güven Kitapevi 2005;269-276<br />

6) Neyzi O, Ertuğrul T, Ateş. Pediatri. Nobel Tıp Kitapevi, 2002;Cilt 1; 473-476<br />

7) Korutoğlu G. Ateşli çocuklarda rutin olarak antipiretik kullanmayalım. 30. Pediatri Günleri.<br />

2008; 88-91<br />

8). Mark A. Ward. Fever in children. http:// www. uptodate. Com. 2008<br />

9) Alexander K.C. Fever in Childhood. Canadian Family Physician. August 1992; 38: 1832-<br />

1836<br />

10) Karuse J. Fever in children. American Family Physican. 1988;37: 127-135<br />

11) Rosental TC, Silverstein DA. Fever: What to do and not to do.? Postgrad Med. 1988;37:<br />

75-84<br />

12) Cunha BA. Clinical implications of fever: Postgrad Med. 1989;85: 188-200<br />

13) Schimitt BD. Fever in childhood. Pediatrics 1984;74: 929-936<br />

14) Leung AK, Robson WL. Febrile convulsions: How dangerous are they? Postgrad Med.<br />

1991;89: 1217-1224<br />

15) Osman O, Brown D, Beattie T, Midgley P. Management of febrile children in a pediatric<br />

emergency department. Health Bull (Edinb). 2002;60(1): 33-39<br />

16) Bıssonnette B. Temperature regulation: a physiological approach to the understanding of<br />

the thermoregulatory system in infants and children. University of Toronto, Toronto, Ontario,<br />

Canada. 1998;46: 195-202<br />

17) Sessler D.I, Parness J, Slovis C.M. Correspondence Hyperthermia N. England Journal Med.<br />

1994; 330:218-219<br />

18) Simon HB. Hyperthermia. New England Journal Med. 1993;329: 483-487<br />

19) El Rahdi AS, Barry W. Thermometry in paeditaric practice. Archives Disease Child.<br />

2006;91: 351-356<br />

59


20) Fawcett L. The accurancy and reliability of the tympanic membrane thermometer A<br />

litaratüre Emerg. Nurse. 2001;8(9): 13-17<br />

21) Cunha BA. The clinical significance of fever patterns. İnfectious Disease Clinics of North<br />

America 1996;10(1): 33-45<br />

22) Musher DM, Fainstein V, Young EJ, et al. Fever patterns: their lack of clinical significance.<br />

Arch. Intern. Med. 1979;139(11): 1225-1228<br />

23) Bonnette B. Pathogensis of fever Rev. Med. Interne. 2006: 252- 254<br />

24) Kliegman M. R, Behrman E. R, Hal B. J. et.al. Nelson textbook of pediatrics 17th edition<br />

fever chapter 2007;161: 839-841<br />

25) Hacımustafaoğlu M. Çocuklarda ateş. 4. ulusal çocuk enfeksiyon hastalıkları kongresi<br />

Uludağ Üniversitesi Tıp Fak. Çocuk sağlığı ve hastalıkları anabilim dalı. Bursa 2005: 135-138<br />

26) Alpern ER, Alessandrini EA, Bell LM, Shaw KN, McGowan KL. Occult bacteremia from a<br />

pediatric emergency department: current prevalance, time to detection, and outcome. Pediatrics<br />

2000; 106: 505-511<br />

27) Lee G, Harper MB. Risk of bacteriamia for febrile young children in the post- Haemophilus<br />

influenza type b era. Arch Pediatric Adolesc. Med. 1998;152: 624-628<br />

28) Black S, Shinefield H, Fireman B et al. Efficacy, safety and immunogenetic of heptavalent<br />

pneumococcal conjugate vaccine in children. Northern California Kaiser Permanente Vaccine<br />

Study Center Group, Pediatric Infections Disease J. 2000;19: 187-195<br />

29) Rothrock SG, Gren SM, Harper MB, Clark MC, McllmailDP, BachurR, Parenteral and oral<br />

antibiotics in the prevention of serius bacterial infections in children with Streptococcus<br />

Pneumoniae occult bacteriamia: meta-analysis. Acad. Emerg. Med. 1998;5: 599-606<br />

30) Bachur R, Harper MB. Reevulation of outpatients with S. Pneumoniae bacteriamia<br />

Pediatrics 2000;105: 502-509<br />

31) Waltzman Ml, Harper M. Financial and clinical impact of false positive Blood culture<br />

results. Clin. Infect. Disea. 2001;33: 296 -299<br />

32) Orifi F, McGillivray D, Tange S, Kramer MS. Ürine culture from bag speciemens in young<br />

chlidren: are the risk too high? J. pediatrics 2000;137: 221-226<br />

33) Bachur R, Perry H, Harper MB. Occult pneumonias: Empiric chest radiograps in febrile<br />

children with leukocytes. Ann. Emergency Med. 1999;33: 166-173<br />

34) Bonadia WA. The history and physical assesment of the febrile infant. Pediatr Clini. North<br />

America. 1998;45: 65-77<br />

35) McCarthy PL, Klig JE, Kenedy WP, Kahn JS. Fever without apperent source on clinical<br />

examination. Curr. Opin. Pediatr 2000;12: 77-95<br />

60


36 ) Cheng-Hsun M.D, Ph. D; Lin, Tzou-Yien M.D. Applıcatıon Of The Rochester Crıterıa In<br />

Febrıle Neonates. Pediatric Infectious Disease Journal. 1998;17: 267-269<br />

37) Baraff L. Management of fever without source in infants and children. Annals of<br />

Emergency Medicine, Volüme 36;6: 602-614<br />

38) McCharthy Pl, Lembo R, Baron M. Et. Al. Predictive value of abnormal physical<br />

examination findings in ill – appearing febrile children. Pedaitrics 1985;76: 167-171<br />

39) Bonodio WA, Zachariason M. Correlating reported fever in young infants with subsequent<br />

temparature patterns and rate of serius bacterial infections. Pediatrıc İnfect. Disease Journal.<br />

1993;12: 111-114<br />

40) Adam D, Stankov G. Treatment of fever in childhood, Europan Journal Pediatr.1994;153:<br />

294-402<br />

41) Pursell E. Physical treatment of fever. Arch. Dis. Child. 2000;82: 238-239<br />

42) Done AK, Yaffe SJ, Clayton JM. Aspirin dosage for infants and children J. Pediatr<br />

1979;95: 615- 617<br />

43) Kayaalp O. Non-steroidal antienflamatur ilaçlar, “Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi<br />

Farmakoloji. 1998;8: 1026-1061<br />

44) Bilenko N, Tessler H, Okbe R, Pres J, Gorodischer R. Determinants of antioyretics misuse<br />

in children up to 5 years of age: A cross – sectional study. Clin. Ther. 2006;28: 783-793<br />

45) Black AE, Mackersie A. Acetaminophen dosage in pediatric practice. Anesthesiology 2000;<br />

92: 1202-1203<br />

46) Albert KS, Gernaat CM. Pharmacokinetics of ibuprofen. American. J. Med. 1984;77: 44-46<br />

47) Davis R, Brogden RN. Numesulide. An. update of its pharmacodynamic and<br />

pharmocokinetic properties, and therapeutic efficacy. Drugs, 1994;48: 431-454<br />

48) Uzel N. Acilde ateşli çocuğa yaklaşım. 3. ulusal çocuk acil tıp ve yoğun bakım kongresi.<br />

2006: 18-22<br />

49) Çetin H. Çocuklarında enfeksiyon hastalıkları görülen ebebeynlerin bir sağlık kuruluşuna<br />

başvurularını etkileyen etmenler. Yüksek lisans <strong>tez</strong>i, Hacettepe üniversitesi sağlık bilimleri<br />

enstitüsü, Ankara 1995<br />

50) Hoekelman. Potential bacteremia in pediatric practice American Journal of Diseases of<br />

Children 1979;133: 1017<br />

51) Krantz C. Chilhood Fevers: Developing an Evidence – Based Anticipatory Guidance Tool<br />

parents Pedaitric Nursing. 2001: 567-570<br />

61


52) Mıchael Luszczak. Elavation and managemant of ınfants and young children with fever.<br />

Darnall Army Communıty Hospital Fort Hood Texas American Familt of Physican 2001;64:<br />

1219-1226<br />

53) Hoberman A, Wald ER. Urinary tract infections in young febrile children. Pediatrıc Infect<br />

Disease Journal. 1997;16(1): 11-17<br />

54) Shaw K, Gorelick M, Mc Gowan KL, Yakscoe NM, et al. Prevalance of urinary trcat<br />

infection in febrile young children in the emerg dep. Pedaitrics 1998;16: 102<br />

55) Lin DS, Huang SH, Lin CC et al. Urinary tract infection in febrile infants younger than<br />

eight weeks of age. Pediatrics 2000; 105: 20<br />

56) Kasapçopur Ö, DB Beker, Çalışkan S ve ark. Kawasaki Sendromu Türk Pediatri Arşivi,<br />

2000<br />

57) Özyürek A.R, Ülger Z, Levent E, ve ark. . Kawasaki hastalığı: 11 vakanın değerlendirilmesi<br />

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi 2004;47;3: 167-171<br />

58) Theodore C. Management of the febrile infant. Stanford Universıty School of Medicine.<br />

2001:1-16<br />

59) Josè R. The febrıle ınfant less than 36 months of age. Creighton University/Unmc<br />

Combined division Of Pediatric Infectious Diseases 2001;1-7<br />

60) Greenes DS, Harper MB. Evaluatıon of fever wıthout ıdentıfıable source in a prevıously<br />

healthy chıld less than 3 years of age. Greene's Pediatric Infect. Dis. 1999;18: 258<br />

62

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!