27.06.2013 Views

insan kaynakları yönetiminde iş güvencesi ve konuyla ilgili yapılan ...

insan kaynakları yönetiminde iş güvencesi ve konuyla ilgili yapılan ...

insan kaynakları yönetiminde iş güvencesi ve konuyla ilgili yapılan ...

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

1.2.5. Refah Devletinin Gel<strong>iş</strong>imi, Krize Girmesi <strong>ve</strong> Neo-Liberalizm<br />

1929’da ortaya çıkan ekonomik bunalımın ardından, 1970’li yıllara kadar olan<br />

dönemde, devletin müdahaleci bir anlayışı benimseyerek ekonomik <strong>ve</strong> sosyal yaşama<br />

müdahalelerde bulunduğu <strong>ve</strong> bu müdahalelerin gittikçe gen<strong>iş</strong>lediği görülmektedir<br />

(Özdemir, 2005:710). Toplumda sosyal refahın sağlanması için devletin ekonomiye<br />

müdahale etmesinin gerekli olduğu görüşü, sosyal devlet (refah devleti) anlayışının<br />

oluşmasını sağlamıştır. Refah devleti ekonomiye müdahalelerle refahın artırılması <strong>ve</strong><br />

daha da önemlisi artan refahın üretim faktörleri arasında adil dağıtılmasını amaçlar. Bu<br />

temel amaçları taşıyan refah devletinin faaliyet alanları <strong>ve</strong> müdahalede bulunması<br />

gereken konular ise sosyal politikanın temel konularıdır. Bunlar eğitim, refah <strong>ve</strong> sağlık<br />

hizmetleri, sosyal gü<strong>ve</strong>nlik <strong>ve</strong> konuttur (Ersöz, 2005:768).<br />

Refah devletinin temelleri, 19. yüzyılın ortalarında İngiltere’de yoksullara yönelik<br />

yasal düzenlemelere kadar götürülmektedir (Yoksulluk Yasası). Ancak, modern refah<br />

devleti için kabul edilen başlangıç noktası, ilk defa 1883’te Bismark tarafından getirilen<br />

sosyal sigorta uygulamasıdır. Dolayısıyla, bazı öncü düzenleme <strong>ve</strong> uygulamalar istisna<br />

tutulursa, refah devleti esas olarak 20. yüzyılın bir ürünüdür. Önce 19. yüzyılda<br />

Almanya’da başlayan refah devleti uygulamalarının, daha sonra Batı Avrupa ülkelerine,<br />

Kuzey Amerika’ya <strong>ve</strong> Avustralya’ya yayıldığı gözlenmektedir (Özdemir, 2004).<br />

İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde özellikle gel<strong>iş</strong>m<strong>iş</strong> Batı ülkelerinde, Fordist<br />

kitlesel üretim sistemiyle birlikte sermayede yaşanan büyüme süreci <strong>ve</strong> sosyal devlet<br />

politikalarıyla birleşen Keynesçi ekonomi politikaları, 1970’li yıllarla birlikte önemli<br />

bir dönüşüm yaşadı (Yüceol, 2005:494). Petrol fiyatlarını dörde katlayan 1970’lerdeki<br />

Birinci <strong>ve</strong> İkinci Petrol Krizleri’nden sonra, dünyanın birçok yerinde ekonomik<br />

resesyon ile birleşen yüksek düzeyli <strong>ve</strong>rgiler, refah devletinin sürdürülmesi ile <strong>ilgili</strong><br />

tartışmaları beraberinde getirm<strong>iş</strong>tir. Petrol fiyatlarındaki değ<strong>iş</strong>im ile birlikte, ülkelerin<br />

çoğunda <strong>iş</strong>sizlik oranları artmış, kamu sektörü açıkları yükselmeye başlamış, eşitsizlik<br />

bozulmaya devam etm<strong>iş</strong>tir. Bütün bu gel<strong>iş</strong>meler sonucunda, Keynezyen ekonomik<br />

politikalara <strong>ve</strong> refah devletine olan inanca karşı şüpheler doğmaya başlamıştır. 1973 <strong>ve</strong><br />

1979 yıllarındaki petrol fiyatları artışından kaynaklanan bu bunalım dönemi, 1929<br />

ekonomik bunalımının tam tersi bir şekilde, devlet müdahalelerinin azaltılması, devletin<br />

17

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!