30.11.2014 Views

HALK ANAYASASI İSTİYORUZ! - Yürüyüş

HALK ANAYASASI İSTİYORUZ! - Yürüyüş

HALK ANAYASASI İSTİYORUZ! - Yürüyüş

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Bir Direniş Odağı Hapishaneler<br />

Sayı: 368<br />

<strong>Yürüyüş</strong><br />

9 Haziran<br />

2013<br />

38<br />

Özgür Tutsaklardan<br />

Devrimci mücadelede hiç bir sınır<br />

yoktur. Dünyanın neresinde olursak<br />

olalım, devrimci yine devrimcidir. Faşizmin<br />

olduğu her koşulda direnir,<br />

mücadele ederiz. "Bu alanda mücadele<br />

edilir, şu alanda edilmez..." vb.<br />

gibi seçim yapma lüksümüz yoktur,<br />

olamaz da zaten.<br />

Bu perspektifle baktığımızda hapishanelerdeki<br />

direniş tarihimiz oldukça<br />

öğreticidir. Özellikle belirtmek<br />

gerekir: 1980 faşist askeri darbe<br />

döneminde hapishanelerdeki direniş,<br />

Türkiye devrim mücadelesinde<br />

devrimciliği yeniden şekillendiren, siyasi<br />

tutsaklık kimliğini kazandıran bir<br />

muhtevaya sahiptir.<br />

"Atılım sürecini önce hapishanelerde<br />

başlatanlar, dışarıdaki atılımın<br />

da yaratıcısı oldular. Kurmay olarak,<br />

savaşçı olarak misyon üstlenmişlerdir.<br />

Çünkü direnme çizgisi ve ÖO,<br />

burjuva ideolojisinden açık bir kopuştur.<br />

Ve sonraki süreçte bir çok devrimcinin<br />

ideolojik ve kültürel şekillenmelerine<br />

de hizmet etti." (Bir Direniş<br />

Odağı, Metris Syf: 23) diye değerlendirir<br />

o süreci.<br />

Bugünden baktığımızda bu değerlendirmenin<br />

doğruluğunu çok<br />

daha somut görürüz. Buca direnişinden<br />

Ümraniye, Ulucanlar direnişlerine;<br />

1996 Ölüm Orucu direnişinden<br />

2000-2007 Büyük Ölüm Orucu<br />

direnişine, bütün hapishane direnişlerimizin<br />

mayasında '84 Ölüm Orucu<br />

direnişiyle yaratılan gelenek vardır.<br />

12 Eylül hapishanelerinde iki ayrı<br />

çizgi vardı. Birinci çizgi Mamak,<br />

Diyarbakır hapishanelerinde somutlaşan<br />

teslimiyetçi, uzlaşmacı, statükocu<br />

çizgiydi. Bu çizginin başını<br />

DY başta olmak üzere reformist ve<br />

oportünist örgütler çekiyordu. Bu<br />

çizginin sahipleri, "Hapishaneler<br />

merkez değildir" vb bahaneler ileri<br />

sürerek, teslimiyetçiliklerini, uzlaşmacılıklarını<br />

meşrulaştırmaya çalışmışlardı.<br />

Bunu da direnenlere saldırarak<br />

yapıyorlardı.<br />

İkinci çizgi hapishaneleri devrimci<br />

mücadelenin bir alanı olarak gören,<br />

bunun için hiçbir bedelden kaçınmadan<br />

direneceklerini belirten<br />

çizgiydi. Bu çizgi Devrimci Sol kadro<br />

ve savaşçılarının başını çektiği çizgiydi.<br />

Ki bu çizgiyi ancak ML ideolojiye<br />

sahip, önderliğine sonsuz güven<br />

duyan bir hareketin kadro ve savaşçıları<br />

savunabilirdi.<br />

1984 Ölüm Orucu direnişi salt baskının,<br />

işkencenin son bulmasını isteyen,<br />

belli haklar kazanmak için yapılmış<br />

bir direniş değildir. Koca koca<br />

örgütlerin faşist askeri cuntaya karşı<br />

direnmek yerine çareyi yurt dışına<br />

kaçmakta bulduğu, direnen örgütlerin<br />

ise kadro ve savaşçılarının büyük<br />

oranda tutsak düştüğü koşullarda hapishaneler<br />

ön plana çıkmıştı. Dışarıda<br />

yaprağın kımıldamadığı koşullarda<br />

hapishaneler en etkili mücadelenin<br />

verildiği yerler olmak zorundaydı.<br />

Nesnel koşullar bunu gerektiriyordu.<br />

Tersini düşünmek Marksist-Leninist<br />

bakış açısından uzak teslimiyetin kapısını<br />

aralayan bir anlayışın ürünü olabilirdi.<br />

Bu bilinçle Devrimci Sol kadro<br />

ve savaşçıları tereddütsüz hareket<br />

etmiştir. '84 Ölüm Orucu direnişi de<br />

bu bilinçle ve tereddütsüzlükle örgütlenmiş,<br />

dört şehit verilerek zafer<br />

kazanmış, tarihe bir direniş mirası, geleneği<br />

bırakılmıştır.<br />

"1984 Ölüm Orucunun siyasi<br />

tutsaklık kimliğinin ete kemiğe büründürülmesinde<br />

ve bu kimliğin fiili<br />

olarak kazanılmasında yatar. Sonraki<br />

süreçlerde eğer hapishaneler<br />

devrimciliğin birer okulu olabilmişlerse,<br />

bunu '84 Ölüm Orucuna borçludurlar"<br />

(Bir Direniş Odağı Metris,<br />

Sayfa 15)<br />

Hapishaneler hiçbir dönem sadece<br />

devrimcilerin tutsak alınıp kapalı<br />

kapılar ardına koyulduğu yerler olmamıştır.<br />

Dünya devrim tarihine baktığımızda<br />

da görürüz ki, hapishaneler<br />

devrim ve karşı devrim iradelerinin en<br />

şiddetli çarpıştığı yerler olmuştur.<br />

Direnen örgütler devrim mücadelesini<br />

büyüterek varlıklarını sürdürmüşlerdir.<br />

Direnmeyen örgütler ise ya tarih<br />

sahnesinden silinmiş gitmişlerdir, ya<br />

da reformistleşerek sisteme yedeklenmişlerdir.<br />

12 Eylül hapishanelerinde<br />

yaşananlar da tamı tamına budur.<br />

"Hareket çaresizlik içinde olduğu,<br />

bir kitle hareketi haline gelemediği sürece,<br />

gericiliğin proletaryaya karşı<br />

uygulamayı bildiği sadece bir yol vardır.<br />

O da hapis, Sibirya, Kazak kırbacı<br />

ve darağacı idi. Gericiliğin her yerde<br />

ve her zaman izlediği bir tek amaç<br />

vardır; proletaryayı küçük gruplara<br />

parçalamak, öncü birliğini ezmek,<br />

yansız kitleyi yıldırarak kendi yanına<br />

çekmek ve bu suretle proletarya kampında<br />

anlaşmazlık yaratmak. Kazak<br />

kırbacı ve hapishanelerle onun kusursuz<br />

bir şekilde bu amacına eriştiğini<br />

gördük" (Stalin Seçme Eserler,<br />

Cilt 1, Syf 255)<br />

Sonuç olarak;<br />

1- Her devrimci, hapishaneleri<br />

devrim mücadelesinin sürdürüleceği<br />

bir alan olarak görmek, bilinç olarak<br />

da buna hazır olmak durumundadır.<br />

2- Bu anlamda '84 Ölüm Orucu direnişi<br />

ve bu direnişi örgütleyen Marksist-Leninist<br />

irade, bütün çarpık anlayışları<br />

tuzla buz ederek büyük bir<br />

gelenek yaratmıştır. Bugün biz Cepheliler,<br />

bu geleneğin takipçileriyiz.<br />

3- Tutsak olalım ya da olmayalım,<br />

faşizm koşullarında her Cephelinin<br />

tutsaklığa bakışı net olmalıdır. Hapishaneler<br />

dışarıdaki mücadeleden<br />

ayrı yerler değildir. Tam tersine faşizmi<br />

en çıplak haliyle hapishanelerde<br />

görüp tanımaktayız...

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!