03.01.2015 Views

ÇÜRÜMÜŞ DÜZENİN ALTERNATİFİ BİZİZ - Yürüyüş

ÇÜRÜMÜŞ DÜZENİN ALTERNATİFİ BİZİZ - Yürüyüş

ÇÜRÜMÜŞ DÜZENİN ALTERNATİFİ BİZİZ - Yürüyüş

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Sayı: 266<br />

<strong>Yürüyüş</strong><br />

1 Mayıs<br />

2011<br />

Görkemli bir kalabalık vardı Bakırköy<br />

Bağımsızlık Meydanı’nda.<br />

Bir kitlesellik olacağı baştan belliydi.<br />

Herkes, o kitlenin 5-10 binle sınırlı<br />

kalmayacağından emindi. Türkiye<br />

soluna, devrimcilere, ilericilere adeta<br />

kanıksattırılan “marjinallik”, İnönü’de<br />

bir ölçüde kırılmış, başarabileceğimiz<br />

düşüncesi bir ölçüde oluşmuştu.<br />

Bakırköy’de bu konuda bir<br />

adım daha attık. Şurası açık ki, İnönü<br />

ve Bakırköy konserleri, solun tarihi<br />

gelişimi açısından hiçbir zaman<br />

sadece iki konser olarak anılmayacaktır.<br />

Solun kendine güveni açısından<br />

önemli bir adımdır her ikisi de.<br />

Ama bu sorun yine de tümüyle aşılmış<br />

değildir.<br />

Sola reva görülen hep cılız etkinliklerdir.<br />

Marjinal, halktan kopuk eylemlerdir.<br />

Burjuva basının büyük bir<br />

kısmı, Bakırköy’deki kitlenin sayısını<br />

50 bin civarında verdi, kimisi on<br />

binler diye geçiştirdi. Çünkü “Bağımsız<br />

Türkiye” sloganıyla ve açıkça<br />

devrimciler tarafından düzenlenen<br />

bu konserde ortaya çıkan kitlesellik,<br />

burjuvaziyi çok korkutan bir şeydir.<br />

Bırakın solu, Türkiye'de yapılmamış<br />

boyutta ve nitelikte konserlerdir bunlar.<br />

Sola dair düşündükleri, düşünmek<br />

istedikleri ve bugüne kadar yarattıkları<br />

imajı yerle bir eden bir konserdir.<br />

1990’ların başlarından, yani sosyalist<br />

sistemin yıkılmasının ardından<br />

bir çok ülkede, çeşitli örgütlerin isimlerindeki<br />

komünist, sosyalist gibi sıfatları<br />

değiştirmeleri, örgütlerinin<br />

amblemlerinden, bayraklarından orak<br />

çekiçleri çıkarmaları, kızıl rengi terketmeleri<br />

ve iktidar hedefli mücadelelerden,<br />

silahlı mücadeleden vazgeçip<br />

düzen içi politikalar benimsemeleri,<br />

burjuvazinin diline yeni bir söz<br />

verdi: “Sol bitti!”<br />

Burjuvazi, o gün bugündür her<br />

yerde ve ülkemizde bu sözü tekrarlayıp<br />

duruyor. Bu söz kesin, tartışılmaz<br />

bir gerçekmiş gibi kabul ettirildi<br />

kitlelere. Daha geçen hafta, İstanbul<br />

Beyazıt Kampüsü’nde devrimci<br />

öğrencilerle faşistler arasında çıkan<br />

çatışmayı, bir televizyon kanalı aynen<br />

şu sözlerle sundu: “dünyada sağ sol<br />

bitti, ama bizde hala sağcılık solculuk<br />

kavga ediyor!”<br />

Bunun, bu söylemin, 1990’ların<br />

başından bu yana her vesileyle binlerce<br />

ve binlerce kez tekrarlandığını<br />

unutmayın. İşte bunun sonucunda, kitleler<br />

bir yana, solun bir çok kesiminde<br />

bu düşünce yer etti. “Bir avuç olduğumuz”<br />

olumsuz bir ruh hali olarak<br />

yerleşti, bir avuç olmak kanıksandı.<br />

Bu beraberinde her alanda, her konuda<br />

marjinalliği, sınırları kabul etmeyi<br />

getirdi.<br />

Mesela eylemlerinden sonuç alma<br />

noktasında kendine en küçük bir güven<br />

duymayan, bu konuda bir iddia taşımayan<br />

solun eylemleri giderek sıradanlaştı.<br />

Eylem tarzında sonuç<br />

alma iddiasından yoksun, yasak savmacı<br />

tarz egemen oldu.<br />

Marjinalleşmeyi, iddiasızlaşmayı<br />

en zor koşullarda, en katı<br />

biçimde tecrit edildiğimiz<br />

koşullarda yine kabul etmedik.<br />

Solun büyük bölümü ise kendi<br />

beyninde marjinalleşmiştir<br />

Çalışma tarzında, 5-10 kişinin<br />

katıldığı basın açıklamalarının mücadelenin<br />

temel biçimi haline dönüşmesi,<br />

panel, kurultay gibi faaliyetlerin<br />

bile bir avuç insan arasındaki<br />

toplantılara dönüşmesi kanıksandı.<br />

Oysa solun gücü bu değildi. Solun<br />

potansiyeli de bu değildi. Ne var ki bu<br />

tabloyu değiştirmek,<br />

* solun birliği konusunda ciddi bir<br />

sorumlulukla hareket etmeyi,<br />

* bu statüleri kabul etmeyip daha<br />

ileri ve kitlesel eylem biçimlerini<br />

amaçlamayı,<br />

* militan tarzımızda ısrar etmeyi,<br />

* solu yok sayamayacaklarını militan<br />

ve kitlesel bir pratikle düzene dayatmayı<br />

gerektiriyordu.<br />

Devrimci hareket işte bunlarda ısrarlı<br />

oldu. Marjinalleşmeyi, iddiasızlaşmayı<br />

asla kabul etmedik. En zor koşullarda,<br />

en katı biçimde tecrit edildiğimiz<br />

koşullarda yine kabul etmedik.<br />

Solun bu noktada burjuvazinin<br />

kuşatmasını yaramamasının en önemli<br />

nedenlerinden biri, marjinalleşmeyi,<br />

pratik bir yana, beyinlerinde kabul<br />

etmiş olmalarıdır. Başka bir deyişle,<br />

solun büyük bölümü kendi beyninde<br />

marjinalleşmiştir.<br />

Burjuvazinin korkusunu<br />

devrimin iddiasını<br />

büyüteceğiz; yapabiliriz!<br />

Yukarıda belirttiğimiz gibi, burjuvazi<br />

için bu rakamlar, tarihsel korkusunun<br />

yeniden açığa çıkması demektir.<br />

Hatırlayın, 1990’lı yıllarda<br />

devrimci hareketin silahlı mücadele-<br />

8<br />

<strong>ÇÜRÜMÜŞ</strong> <strong>DÜZENİN</strong> <strong>ALTERNATİFİ</strong> <strong>BİZİZ</strong>

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!