14.01.2015 Views

ŜÃÙ çįĉPğQ

ŜÃÙ çįĉPğQ

ŜÃÙ çįĉPğQ

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

MAYIS-HAZİRAN 2013<br />

59<br />

üşenmeden, kar kış demeden gider.<br />

“Hikmet Onat’ın ilk ve son sergisine<br />

de gittim mesela.” diye göz kırpıyor o<br />

günleri anlatırken. Hattat Hamit Aytaç<br />

ve Süheyl Ünver gibi büyük isimlerin<br />

de meclisinde bulunur. Ünver’in,<br />

bugünkü çizimlerinde de etkisinin olduğunu<br />

söylüyor. Ünver’le ilgili bir<br />

hatırasını anlatıyor: “Gümüşsuyu’nda<br />

Güzel Sanatlar’a bağlı Konservatuvar<br />

Bölümü’nün binası vardı. Bir yıl ders<br />

görmüştük orada. Bir gün ders bitimi<br />

Süheyl Hoca, ben ve bir arkadaşımla<br />

Taksim’e beraber yürüdük. O gün<br />

de İstanbul’un en soğuk günlerinden<br />

biriydi. Rüzgâr kırbaç gibi yüzümüze<br />

iniyordu. Hocamız, belki de doktor<br />

olarak dedi ki: Şu hava İstanbul’un en<br />

sağlıklı havasıdır.”<br />

ANNEM MESLEĞİMİ SORANLARA ‘ÇOBAN’ DİYOR<br />

İbrahim Özdabak, 1977’de mezun olur<br />

ve resim öğretmenliğine başlar. Ancak<br />

çizme isteği baskın bir şekilde devam<br />

ediyordur. Köprü’nün dışında, Nur, Elif<br />

dergilerinde, Büyük ve Yeni Asya gazetelerinde,<br />

vinyet, portre, karikatür çalışmaları<br />

yayımlanır. Kendi döneminin<br />

en önemli karikatüristlerinden Vehip<br />

Sinan o sırada Yeni Asya’da da çizer.<br />

Sinan’dan sonra gazetenin bugüne<br />

dek karikatüristi İbrahim Özdabak olur.<br />

Çizdiği ilk karikatür ise TV’lerde sıklıkla<br />

reklamı yer alan ekmek israfıyla ilgili<br />

bir çalışmadır. Bu arada annesi, oğlunun<br />

ne iş yaptığını soranlara ‘çoban’<br />

diye cevap verir: “Mektep talebelerine<br />

çobanlık ediyordu. Sonra onu bırakıp<br />

hizmetkârlığa gitti.”<br />

Özdabak, sanat hayatının 30 yılını<br />

geride bırakmış bir çizer. Bugüne kadar<br />

10 bin karikatür çizmesi de onun velut<br />

bir karikatürist olduğunun göstergesi.<br />

Başarılı çizer, çok sayıdaki karikatürleri<br />

arasından sadece dört tanesinin<br />

mahkemeye verildiğini söylüyor: “Çavuşesku<br />

devrildiği zaman çizdiğim karikatürde<br />

aynaya bakan bir adam vardı.<br />

Savcılar, o şahsın Turgut Özal olduğu<br />

kanaatine varıp, cumhurbaşkanına<br />

hakaretten dava açmışlardı. Öyle<br />

bir niyetim olmadığı için ceza almadım.”<br />

İkinci dava ise çokça konuşulan<br />

‘guguk’ karikatürü olur. Hakim cübbesi<br />

giydirdiği bir baykuş, hukuka göndermede<br />

bulunduğu ‘guguk’ diye öter. Ve<br />

FOTOĞRAF: KÜRŞAT BAYHAN<br />

2007’de hakkında dava açılır: “Avukatlarım<br />

burada başsavcıya bir hakaret olduğunu<br />

ve hiçbir hakimin bu çizimi cezasız<br />

bırakmayacağını söyledi. Ancak<br />

Bakırköy’de huzuruna çıktığım hakim<br />

beni anladı. Hatta bir dahaki duruşmaya<br />

kadar kendisinin de bir karikatürünü<br />

çizme cezası verdi. Ben de ‘o zaman<br />

fotoğrafınızı verin’ dedim. Hakim ‘veremem<br />

yasak’ deyince çizmedim tabii.<br />

Sonuçta beraat ettim.”<br />

RİSALE-İ NUR İLHAM KAYNAĞIM<br />

İbrahim Özdabak, Risale-i Nur’da<br />

500’den fazla sanat kelimesi geçtiğine<br />

dikkat çekiyor. Bediüzzaman’ın, kâinatı<br />

Allah’ın sanatı olarak anlattığını hatırlatıyor.<br />

“Risale-i Nur, benim ilham kaynağım.”<br />

diye konuşan Özdabak, Üstad’ın<br />

kurduğu cümlelerin arasında çizdiği resimlere<br />

yakın tasvirlerin olduğunu belirtiyor.<br />

Bir risale sohbetindeyse zihninde<br />

en çok Zübeyir Gündüzalp’in canlandığını<br />

dile getiriyor. Son söz niyetine ünlü<br />

karikatürist mesleğiyle ilgili, “Ben çizebildiğim<br />

için bu işi yapıyorum. 50 yıldır<br />

kendimi bu noktada yetiştiriyorum, bir<br />

de bana bu vazife verildi. Her yüzde bir<br />

tebessüm olsun istiyorum.” diyor.<br />

ERDAL EREN BENCE MASUM<br />

12 Eylül cuntası tarafından yaşı büyütülerek<br />

idam edilen Erdal Eren, Özdabak’la<br />

aynı mahallenin çocuklarıymış. “Erdal,<br />

benden yaşça küçüktü. Mahallede çember<br />

çevirirdi.” diyen Özdabak, Eren’in<br />

masum olduğuna inanıyor: “Kendisiyle<br />

aynı fikirleri paylaşmasam da onun<br />

idam edildiğini duyduğumda ilmek sanki<br />

benim de boynuma geçti. Bence Erdal<br />

masumdu. Suçu başkası işledi. Yaşı küçük<br />

çabuk yırtar, diye onun üzerine attılar.<br />

Çok yazık oldu.” Özdabak ayrıca<br />

Berfo Ana, Ceylan Önkol, Uludere ile ilgili<br />

çizimlerin de sahibi.<br />

ARTIK KÂĞIDI KALEMİ ATTIK<br />

Özdabak, 1986’da bilgisayarla tanışır.<br />

Ama elle çizmeye belli bir müddet daha<br />

devam eder. Ünlü çizer, “2005’ten<br />

bu yana çizimlerimi bilgisayarda yapıyorum.<br />

Kâğıdı kalemi attık. Ama kendim<br />

için çizerken kâğıt var hayatımda.<br />

Bilgisayarda da kendimi elle çiziyor<br />

gibi görüyorum.” diye konuşuyor.<br />

Özdabak’a göre mizahın piri Nasreddin<br />

Hoca. Çünkü asırlardır hâlâ herkesi güldürebiliyor.<br />

Zaten Özdabak’ın da arzuladığı,<br />

mizah ile uğraşanların Nasreddin<br />

Hoca’nın ince zekâsını örnek almaları.<br />

POSTACI, ÇUVALLA MEKTUP GETİRİRDİ<br />

İbrahim Özdabak, 1980’den bu yana<br />

hayatta olan ve ‘ilk gözağrım’ dediği<br />

Can Kardeş çocuk dergisinin, bir<br />

okul olduğunu söylüyor: “O yıllarda<br />

öyle bir trend yakalamıştık ki yüzlerce<br />

mektup geliyordu. Postacı çuvalla getirirdi.<br />

Genç yazar ve çizerlere tavsiyeler<br />

adı altında bize gelen şiir, deneme, karikatürleri<br />

değerlendirirdim. Can Kardeş<br />

bu noktada bir okul oldu. Dağıstan<br />

Çetinkaya, Demirhan Kadı, Turgut Yılmaz<br />

gibi isimler yetişti.”

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!