You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
yer değildi benim için. A-<br />
ra-sıra oraya girme bahtiyarlığına<br />
ererdim. Arkadaşım<br />
Yurdaer'in eviydi<br />
burası. Yüzünü çoktan u-<br />
nuttuğum bir ablası vardı.<br />
Hep yeni şarkıları mırıldanırdı:<br />
«Koklamaya kıyamam<br />
benim güzel Manolyam.»<br />
O bahçede Manolya<br />
var mıydı Bümiyorum. O<br />
bahçenin yerinde şimdi kocaman<br />
bir apartman dikiliyor.<br />
Akşamlar hep sızılı o-<br />
lurdu. Neden böyle olurdu<br />
Semâdan indirilip hemen<br />
üstümüze gerilmiş bir<br />
tül zannederdim akşamları.<br />
İnce, nazlı, biraz hasta, esmer<br />
Arap kızlarıydı akşamlar.<br />
Sevdam biraz daha<br />
yakardı yüreğimi... Açık<br />
hava sinemaları hazırlığa<br />
başlardılar. Plâklar benim<br />
sızılı akşamlarıma yoldaş<br />
olurlardı: «Güller arasında<br />
seni bensiz gören olmuş»<br />
Yıldızlar bu şarkıyı dinlemeğe<br />
doğardı. Gündüzden<br />
çok farklı bir hayata başlardık<br />
yıldızlarla...<br />
Ve alaca karanlık nasıl<br />
yoğunlaşıp geceye dönüşürse,<br />
sızılar da hüzne<br />
tebdil olurdu. Hüzün gelip<br />
«Sefâ'mn Bahçesi» nde mekân<br />
tutardı. Gecenin tam<br />
ortasında bir şarkı dolaşırdı<br />
masaları. Saki gibi dolaşırdı<br />
bütün masaları:<br />
«Doktor her gün gelir gider,<br />
görenler hep merak<br />
eder.» Serhoşlarm başlan<br />
biraz daha döner, gözleri<br />
biraz daha nemlenirdi. Ve<br />
derlerdi ki, «Sefa bu plâğı<br />
gece yarısından sonra sadece<br />
kendisi için çalarmış.»<br />
KASAPLAR ÇARŞISINDA<br />
BİR YILDIZ ÇOBANI<br />
Ben sevgi dağlarının yıldız çobanı<br />
Ezgiler sektiren sabaha kadar<br />
Hatırlamıyorum erdem yaylasından kaçtığımı<br />
Uyandım ki tüm sürümü çalmışlar<br />
Kavalım çatlamış, soluğum yetmiyor<br />
Üstüme damlıyor Zühre yıldızının kanı<br />
Taş gibi donmuş yüreği Puhu kuşlarının<br />
Tam ışık haşatı zamanı.<br />
Tedirgin girdim bir kentin «enikli kapı»sından<br />
Her adımda karşıma bir kasap çıktı;<br />
Belli yıldızlarımı yüzüp yüzüp aşmışlar çangallara<br />
Bütün dükkanlar açıktı.<br />
«Ben özgürlük kasabıyım» dedi birisi,<br />
Pala bıyıkları kama kama...<br />
Birisi «namus kasabı»ymış, öteki «fikir»,<br />
Çok baktım, benzetemedim adama.<br />
Birisi dedi ki: «Ben doğruluk kasabıyım;<br />
Doğruyu keserim de doğruyu satmam».<br />
«İnsan kasabıyım» diye övündü başka birisi<br />
Babası kadar kekre, ham.<br />
«Barış kasabı» vahşi bir yaban kedisi;<br />
Kıyıcı bakışlarında şehvet konuşuyordu.<br />
Pençeleriyle tırmanmış insanların sırtına,<br />
Kin kusuyordu.<br />
«Ucuzluk kasabı» nın elinde satır,<br />
Her şeyi sadistçe kesiyordu...<br />
Obur kediler sıçrıyordu damdan dama,<br />
Bağırsak kokulu bir yel esiyordu.<br />
Bana bakıp höykürüyordu kasapbaşi;<br />
«Sen nereden düştün aramıza, kimsin, necisin<br />
Bir kırık kavalın var, bir sevecen yüreğin,<br />
Belli ki bezirgan değilsin».<br />
Bıçaklar bileğleniyordu, eğdim başımı;<br />
«Garibanım, ben kentten değilim» dedim.<br />
«Bulursam bu kör çarşının çıkış kapısını,<br />
Hemen gideceğim.»<br />
Ben sevgi dağlarının yıldız çobanı;<br />
Ezgiler sektiren ozan usta...<br />
Üstüme damlıyor Zühre yıldızının kam,<br />
Kasaplar çarşısında çağ hasta.<br />
Bahattin KARAKOÇ<br />
21