05.02.2015 Views

edebiyat

edebiyat

edebiyat

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

ten "ak gemiyi" yakalamış olmanın gururu<br />

ve mutluluğuyla nişanlısına, "Evde<br />

kaldı O. Zavallı kızcağız" derdi. Onlar<br />

akşamın karanlığı arasında kaybolurken<br />

Çiğdem kendi karanlığına dalardı.<br />

Çiğdem pencereyi kapattı, perdeleri<br />

sıkı sıkıya örttü. Annesi Ay ten hanım<br />

kızının huzursuzluğunu, akşam gelecek<br />

olan iki çocuklu adama, yorarak öğüt<br />

vermek istedi, "kılı kırk yarıyorsun kızım"<br />

dedi, bir eli belinde. "Senin yaşmdakilerin<br />

boyu beraber çocukları yar."<br />

Çiğdem kızamıyordu annesine. Hakda<br />

veremiyordu. Neden bu denli sabırsız,<br />

hoşgörüsüzdü İçine düştüğü yalnızlıktan,<br />

Çiğdem de, kurtulmak istiyordu.<br />

Korkusu: bir yalnızlıktan kurtulayım derken<br />

daha karanlık, ıstırab verici bir yalnızlığa<br />

düşme ihtimaliydi. Sevememişti,<br />

istemeye gelenleri- Yüreği kabul etmemişti!<br />

Sonra bir gün aynaya baktığında<br />

aynada ki hayalinden korkmuştu. Bu<br />

kendisi miydi Bu gözler, bu gamzeleri<br />

daha da çukurlaşmış yanaklar onun muydu<br />

"Bunlara rağmen bu kadar bekledikten<br />

sonra biraz daha bekleyebilirim"<br />

demişti. Mutlaka bulacak bütünleşecekti,<br />

istediği erkekle...<br />

Yoksa annesinin sitemkâr sözlerinden,<br />

Nurten'in alaylı bakışlarından yılıp<br />

önüne çıkan her hangi biriyle evlense<br />

miydi "Sonra çocuklar" dedi, Çiğdem.<br />

Ve o masum çehrelerin hatırına çekilebilecek<br />

yavan bir hayat! Eğer masum<br />

yüzlerde o beraberliği yaşanır kılamıyorsa,<br />

göz yaşları içerisinde baba evine dönüş!<br />

Bugün "kızım artık zamanın geldi<br />

de geçiyor" diyen annem yanında dul bir<br />

anneyi nasıl koruyabilecek "Bunlar için<br />

mi evleneceğim, sevmediğim bir insanla"<br />

diye düşündü Çiğdem. Kendi karanlığında<br />

yalnız olduğundan emin biraz yüksek<br />

sesle konuşmuştu. Ayten hanım örgüsünden<br />

başmı kaldırmış şaşkın, meraklı kızma<br />

bakıyordu. Çiğdem suç üstü yakalanmış<br />

olmaktan mahcup, sıkı sıkıya kapattığı<br />

perdeleri ve pencereleri açtı. Akşam<br />

olmak üzereydi. Bir kaç saat sonra;<br />

belki de arayışlarının, yalnızlığının bittiği<br />

saat olacaktı. Komşularının imalı sözlerinden<br />

kurtulacağı saat. Sevecekti gelecek<br />

olan adamı... Bütün ömrünü O'na a-<br />

dayacaktı...<br />

Zaman ilerledikçe genç kızlık günlerinin<br />

heyecanı, şımarıklığı geldi üzerine.<br />

Sabırsızdı! Sevmek, sevilmek, ilgi<br />

görmek için sabırsızlanıyordu. Dost gözlere<br />

daha dost bakmak için...<br />

Üstelik ne giyeceğine de bir türlü karar<br />

verememişti. Elbiselerinin kimini çocuksu,<br />

havai, kimini çok ciddi buluyordu.<br />

Büyük tereddütden sonra uçuk pembe<br />

yakası fistodan çiçeklerle süslenmiş<br />

elbisesini giydi. Merak ve heyecanla, yüreği<br />

dopdolu zamanın geçmesini ve bir<br />

an önce o bilinmeyen, tanınmayan elin<br />

zile basmasını bekledi...<br />

O meçhul elin ısrarla, aceleci zile<br />

basışlarıyla, bekleyişi son buldu. Çiğdem'-<br />

in güzel yüzüne apansız bir hüzün yayıldı,<br />

dalga—dalga... Öyle bir zil çalıştıki<br />

bu, sanki mağazadan alınan alelade<br />

bir gömleği hemen satın alıp giymenin<br />

aceleciliği vardı. Yine de kırılmadı Çiğdem'in<br />

ümitleri. Kapıyı açıp "damat a-<br />

dayını" görüncede hâlâ o ümit, karamsarlığa<br />

mağlûp olmamıştı. Orta boylu,<br />

kırk—kırkbeş yaşlarında, saçları, dökülmeye<br />

başlamış birisi idi. Kayıtsız, müşkülpesent<br />

olmayan ve istediğini ilk girdiği<br />

mağazadan almak istemenin kesinliği,<br />

rahatlığı vardı yüzünde.<br />

Çiğdem gözleriyle, yüreğiyle yalvarıyordu<br />

adama: Ne olur öyle bakma bana.<br />

Beni ara. Gir ruhuma. Öyle hazırım<br />

ki, tüm gizlerimi sana açmaya. Ama adam<br />

elindeki kırmızı gülleri Çiğdem'in eline<br />

tutuşturup koltuğa gömülmüştü, bile Çiğdem'in<br />

yalvaran, ağlayan gözlerini görmüyordu.<br />

Ayten hanımla konuşuyorlardı.<br />

Bir iş adamı pozuyla kısa bir hal—hatır<br />

sorma faslından sonra hemen mevzuya<br />

girmişti. Çiğdem utanarak çıktı o-<br />

dadan. Ama hâlâ yenilmemişti. Sevebilirdi<br />

bu adamı zamanla... Sevdirebilirdi<br />

kendisini... Uzun yılları yitirmişse de yine<br />

yaşanacak yılları vardı. Hatta elele<br />

sahilde dolaşabÜecekleri mavilikler var-

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!