Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
NECİP FAZIL<br />
Necdet ÖZKAYA<br />
Teşbih ifâdeye canlılık, güzellik verir. Yerinde<br />
yapılan bir teşbihte, sayfalarca anlatılamayacak<br />
mânâlar bulunur. Bakıyorum, günlerdir N.<br />
Fâzıl'ın ardından, onu anlayabilmek .anlatabilmek<br />
' : çin ne güzel teşbihler yapılıyor, semboller<br />
bulunuyor. Kimileri, «Bir Yııldte Daha Kaydı»,<br />
«Ulu Bir Çınarın Koca Bir Dair Daha Düştü»,<br />
«Bir Dağ Daha Göçtü.» gibi müşahhas mecaziarla<br />
üstadın ölümünden duyulan acıları dile getirirken,<br />
bir kısmı da «Aksiyon Adamı», «Dâhi Bir<br />
Şâir», «Sultanü-ş-Şuara», «Çile'nin Büyük Şâiri»<br />
ve benzeri tamlamalarla, Üstâd'm sevdiği<br />
mücerred ifâdelerle onun kıymetini anlatmaya<br />
çalışıyorlar. Şüphesiz ki Necip Fâzıl'ı tarife bu<br />
ifâdelerin gücü yetmez. O, bana kalırsa «Bir a-<br />
dam»dı. isimda tarifi yapılan mükemmel insan<br />
örneğine ulaşmak isteyen, ona benzemeye çalışan<br />
bir adamdı. Hafakanlarının, azaplarının, çilelerinin<br />
gerçek sebebi buydu. O eşsiz insan örneğine<br />
varmak.. Üstâd kendisindeki hâlis kumaşın<br />
farkına vardığı zaman, nice bir hevâ ü heves<br />
İçinde idi, bunu kendisi muhtelif yazılarında, konuşmalarında<br />
anlatıyordu. Necip Fâzıl çapında<br />
bir zekânın, ele avuca sığmaz bir mizacın günün<br />
birinde, yaşadığı renkli hayâta, «prensliğe» anîden<br />
veda etmesi ne büyük bir karar, katlanılması<br />
ne kadar zor bir azaptır. Necip Fâzıl bu şanlı<br />
azabı, ateşi içer gibi içmiştir.<br />
Necip Fâzıl gibi bir zekâyı, bir müstesna<br />
kıymet: kim keşfetmiş, nasıl keşfetmiş, onu hangi<br />
keskin bakışlar içinin en derin yerinden yakalamış,<br />
yola hizâye sokmuş Bunları bilenler biliyor.<br />
Zira, rahmetli 'kendisi yazmış, anlatmıştır<br />
bu büyük dönüşün hikâyesini Necip Fâzıl'ın<br />
çapına ölçü biçmeye kalkarken, onu kıskıvrak<br />
bağlayıp İslâm'ın hizmetine sokan insanın iktidarını<br />
görmezlikten gelmiyeiim. Necip Fâzıl, E-<br />
fendi'sini hiç unutmadı, her fırsatta O'nu anmayı<br />
vazife bildi. O'na bağlılığı tam ve kafiydi.<br />
Hep düşünmüşüm: «Başkalarının en ufak<br />
bir imâsına, tarizine tahammülü olmayan, doğum<br />
tarihinde bile yanlışlık yapan birini azarlamaktan<br />
çekinmeyen Necip Fâzıl'a, nefsini «üç<br />
ayakla seken, topal köpek» derekesine indirten<br />
avcı ne büyük, ne usta bir nişancı imiş ki, okunu<br />
avının tam kalbine, şahdamanna isabet ettirmiş.<br />
ıBir yumak ak-kor'u (nâr-ı beyzâ) avının<br />
eline tutuşturmuştur. O ateşten küre kırk - elli<br />
yıla yakın Necip Fâzıl'ı yaktı durdu. O, yanmadan<br />
ne büyük rahmetler saçıldığını hep birlikte<br />
gördük. Necip Fâzıl kararan veya karartılmaya<br />
çalışılan mukaddes ocağı, ciğerlerindeki nefesin<br />
bütünü ile ve sonuna kadar üfledi, üfledi, üfledi...<br />
Nice bin gönülde o ocaktan sıçramış bir<br />
altın kor var.<br />
Necip Fâzıl, yeni bir Necip Fâzıl bulabildi<br />
mi Sanmıyorum. Zaten böyle birini de aramıyordu.<br />
Araması herhalde ham bir hayâl olurdu.<br />
Dâvayı, meseleyi, kendisine emânet edilen<br />
sırrı, kime anlatacak, kime açıklayacaktı Her<br />
«ideolocya« sahibinin yaptığı gibi, ateş genç gönüllerde<br />
yakılacaktı. Hedef ve hitap «genç a-<br />
dam»aydı. Üstâd keskin zekâ ve sezgisiyle, târih<br />
muhâsebesindeki gücüyle «gen'ç adam»m<br />
kaynağını da keşfetmişti: Oğuz'un Altın Nesli!<br />
Bu kol, bu damar çok önemliydi. Türk tarihi içinde<br />
Oğuzlar'ın oynadığı rolü bilmek ve meseleyi<br />
öylece ele almak, dâvanın mihrak'ında onu görmek,<br />
sırrı ve hakikati olanca çıplaklığı ile herkese,<br />
özellikle ona anlatmak çok isabetli ve manâlıdır.<br />
Önce Oğuz'un altın neslini uyandırmak lâzımdı.<br />
Mânâ ve maddede küçülüşün sebebini önce<br />
o anlamalıydı. Çünkü kızılca kıyamet onun<br />
üstünde kopmuştu. Öz yurdunda sefil ve parya<br />
edilerek şaşkına döndürülen o idi. Türk'ün bu<br />
hâlis kaynağına inilebilir, bmbir maniaya rağmen<br />
su incecik serçe parmağı kalınlığında bir<br />
arktan akıtılabilirse, gerisi kolay değildi ama, Allah<br />
kerimdi...<br />
O genç adama hâlimizin, mazimizin muhasebesini,<br />
mukayesesini yaptıracaktı. Kehkeşahlara<br />
kaçmış güneşleri arattıracak, sınırların çok<br />
ötesinde kalan Tuna'nın, NH'in yasını tutturacaktı.<br />
Med ve cezrimizi nefes nefes, safha safha<br />
yaşattıracaktı. İnsanların hayâtında, psikolojisinde<br />
sevinçler, iftiharlar kadar elemlerin, teessürlerin<br />
de ehemmiyeti vardır. «Çaremiz» burada,<br />
bu noktada aranıyor, yas ile sevincin güreştiği<br />
yerde, «Ne olacak hâlimiz» suali çıkıyor<br />
22