07.02.2015 Views

Yunus Emre Özel Dosya

Yunus Emre Özel Dosya

Yunus Emre Özel Dosya

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

miş. Gönlünü dil etmiş; dili gönül hâline gelmiş<br />

bir kişidir <strong>Yunus</strong>. İşte bu, Türkçe kelimeleri ve<br />

kavramları yeni boyuta taşımış ve derinleştirmiştir.<br />

Başka bir açıdan <strong>Yunus</strong>’a bir bakalım: <strong>Yunus</strong><br />

kimdir <strong>Yunus</strong>: “İslamın derinliği; Türkçenin<br />

inceliğidir. İslamda derinleşme yani ihsana ulaşma<br />

olayı gerçekleştikten veya gerçekleştirildikten<br />

sonra sen hangi dille konuşursan konuş, ona<br />

yeni bir mana, yeni bir elbise giydirecek duruma<br />

gelmiş durumdasındır zaten. İşte <strong>Yunus</strong>, sıradan<br />

konuştuğumuz bir dili bugün Ala-i illiyuna çıkarmıştır.<br />

Başta dediğim gibi Resulullah Efendimiz,<br />

sokak Arapçasını “Rabca”ya çıkarmıştır. Miraca<br />

çıkmış, miracı görmüş ve miraca bulanmış bir gönül<br />

olarak geri geldiğinde, artık Resulullah’ın konuştuğu<br />

dil, bir gün önce konuştuğu dil değildi.<br />

Çünkü nefsini Hakk ile boyayan (Sıbgatullah) kişi,<br />

dilini de Allah’ın rengine boyamış olacaktır. İşe<br />

bu <strong>Yunus</strong> için de geçerlidir. <strong>Yunus</strong>’un izinden gidenler<br />

için de -hangi dili konuşuyor olursa olsungeçerlidir<br />

Hani, konuşmamın başında söylediğim<br />

birden fazla <strong>Yunus</strong> vardır sözünü de aydınlığa çıkarmış<br />

olduk sanırım.<br />

Türk romanında da <strong>Yunus</strong>’un ve <strong>Yunus</strong> gibi<br />

Türk kültür ve irfan dünyasının önemli eserlerinin<br />

konu edildiğini, işlendiğini görüyoruz. Farklı<br />

<strong>Yunus</strong> yüzleriyle karşılaşıyoruz. Kimi zaman<br />

bu kurgu kahramanlar ile gerçek kişilikleri örtüşmüyor.<br />

Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz<br />

Her romancının romanını kaleme alırken yeni<br />

bir kurguyla ortaya çıktığını çok iyi biliyoruz.<br />

Bunlar, gerçek <strong>Yunus</strong> mudur yoksa yorumlanmış<br />

<strong>Yunus</strong> mudur Tabii ki yorumlanmış, kurgulanmış<br />

<strong>Yunus</strong>lardır. Demin, hümanizm için söylediklerim,<br />

bu roman kahramanları için de geçerlidir.<br />

Örneğin Kemal Tahir’in Devlet Ana’sında <strong>Yunus</strong>’u<br />

görmekteyiz. Bu <strong>Yunus</strong>, Kemal Tahir’in <strong>Yunus</strong>’udur<br />

veya Emine Işınsu’nun <strong>Yunus</strong>’udur. İskender<br />

Pala Bey’in <strong>Yunus</strong>’udur. Aslında burada bence çok<br />

önemli bir sakınca var: <strong>Yunus</strong>’u veya Mevlana’yı<br />

yeni tanımaya başlayan birinin onlar hakkında bilimsel<br />

birtakım eserler okumadan önce bu kurgu<br />

romanlardan başlarlarsa <strong>Yunus</strong> ve Mevlana’yı hakkıyla<br />

tanıyamayacakları veya yanlış tanıyacakları<br />

gibi bir endişeye sahibim. Çünkü gerçek <strong>Yunus</strong> ile<br />

kurgu <strong>Yunus</strong> aynı kişiler değildir. Ancak bunun<br />

da kaçınılmaz olduğunu itiraf etmek zorundayım.<br />

O zaman romancıların, <strong>Yunus</strong>’u veya Mevlana’yı<br />

işlerken, bu kişilere metafizik derinlik vermeleri<br />

yerinde olacaktır. Çünkü oluşturdukları bu tipler,<br />

<strong>Yunus</strong> ve Mevlana’nın, onları yeni tanıyan okuyucuların<br />

kafasında bir imaj oluşturacaktır. Bunu ise<br />

çizgi ve onların hayatlarının menkıbelerin dışına<br />

çıkmadan yapmaları gerekmektedir. Ama yine de<br />

romancının da ‘benim işime karışma! diyeceğinden<br />

kuşkum yok. Benim tavsiyem ise her yaştan<br />

ve kültürden insanların anlayabileceği tarzda ilmî<br />

eserler ortaya konmalı ve <strong>Yunus</strong> ile Mevlana seviyelere<br />

göre düzenlenmelidir.<br />

Hocam, örneğin son zamanlarda <strong>Yunus</strong>’un,<br />

Mevlana’nın hatta Şems-i Tebrizî’nin romanlarının<br />

yazıldığını görüyoruz. Mesela Elif Şafak’ın<br />

Aşk adlı romanında Şems-i Tebrizî’ye şarap içirildiğini,<br />

hatta Şems’in namaz kılmadığını; onun<br />

namazdan dahi azat edildiğine dair cümleler görüyoruz.<br />

Bu durum, o değerli şahıslar hakkında<br />

olumsuz bir önyargı oluşturmaz mı veya yanlış<br />

tanınmalarına neden olmaz mı<br />

Evet, tehlikelidir. Bu gibi olaylara iki taraftan<br />

bakılmadır. Biri hakikat; diğeri ise şeriat dairesidir.<br />

Bu gibi şeyler ehlullahın hayatında olabilmektedir.<br />

Ama bunlar kesinlikle görüldüğü gibi değildir.<br />

Çok derin ve bilinmesi gereken bir arka planı<br />

vardır. Mesela <strong>Yunus</strong> diyor ki bir yerde:<br />

Beş vakt tertibimiz bir vakte geldi<br />

Beş bölük oluban kim kıla taât<br />

Şimdi bu beyite hem şeriat hem de hakikat<br />

noktasından bakabiliriz. Eğer şeriat noktasından<br />

bakarsak şöyle bir yorum ortaya çıkar: “<strong>Yunus</strong>,<br />

beş vakit namazı bırakmış, bir vakte indirmiş. Hiç<br />

öyle şey olur mu” Hakikaten <strong>Yunus</strong>’un şirine bakacak<br />

olursanız dediği aynen öyledir. Ama hakikat<br />

noktasından bakarsanız işler değişir. Hakikat<br />

noktasından bakarsak da şöyle bir yorum ortaya<br />

çıkar: <strong>Yunus</strong>’un dediği o bir vakit “an”dır. Namazın<br />

sırrı, insanın namaz esnasında “zaman” boyutundan<br />

“an” boyutuna geçmesidir. Yani kıldığımız<br />

bütün namazlar, bizim o “an” noktasını yakalayıp,<br />

işte o “an” boyutuna geçebilmektir. Peki, o an nedir<br />

“Allah, “zamanda” çokluktadır; ama “an”da<br />

tekliktedir. İnsan da hayatı boyunca o “an”ı yakalamak<br />

için gayret eder. Tek vakitten <strong>Yunus</strong>’un kas-<br />

18<br />

haziran-temmuz-ağustos<br />

2012

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!