Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
ları Konya’ya gidip Mevlânâ ile görüştüğünün<br />
dolayısıyla tasavvuf edebinde anlatılan ilim ve<br />
irfan ehlini ziyaret maksatlı geziler yaptığının<br />
işareti sayılabilir. Tabduk <strong>Emre</strong> dergâhında dili<br />
çözülüp şiirler söylemeye başladıktan sonra ise:<br />
“Gezdim Urum ile Şam’ı/Yukarı illeri kamu/<br />
Vardığımız illere şol safa gönüllere/Halka Tabduk<br />
manâsın saçtık elhamdülillah” gibi mısraları<br />
onun Anadolu, Suriye ve Azerbaycan muhitlerine<br />
tasavvuf amaçlı geziler yaptığını göstermektedir.<br />
“Allah evi ziyarettir ben anda varmak isterim/Muhammed’in<br />
güzel nurun gözümle görmek<br />
isterim.”Ya da:”Hak müyesser etse varsam güzel<br />
Kâ’betullah sana/Bakuben hayranın olsam güzel<br />
Kâ’betullah sana” mısraları <strong>Yunus</strong>’un gerçekleştirip<br />
gerçekleştiremediğini tam olarak bilmediğimiz<br />
bir Hac yolculuğunun özlemini dile getirmektedir.<br />
Öte yandan <strong>Yunus</strong>’un tabiata yönelik gezileri<br />
de vardır. Çünkü inziva, tefekkür ve murakabe<br />
için tabiata açılmak gerekir. Yine tabiatta bulunan<br />
her şey, Allah’ın ayetleridir. Bir irfan ehli<br />
onları da okumak durumundadır. Bu anlamda tabiat,<br />
metafizik bir ders kitabı sayılmalıdır. Ayrıca<br />
tabiata yönelik bu tür yolculukları aynı zamanda<br />
manevi yolculuklar olarak da düşünmek gerekir<br />
ki böylece maddi yolculuklarla beraber kalbi yolculuklar<br />
iç içe geçmiş vaziyette <strong>Yunus</strong>’un şiirlerinde<br />
yer alırlar. Zira dış âleme ait görünen bu<br />
geziler çoğu kez iç âlemdeki yolculuğun maddi<br />
benzetmeleri olarak da ortaya çıkabilmektedir.<br />
Manevi yolculukları<br />
Dünyayı her mutasavvıf gibi fâni bir âlem olarak<br />
telakki eden <strong>Yunus</strong>’un şüphesiz ki asıl yolculuğu<br />
bu anlamdaki yani manevi boyutta olanıdır.<br />
Bu manevi yolun şartları gereği önce gerçek sanılan<br />
âlemde faniliği ve yokluğu hissetmek, ardından<br />
baki olanın yoluna düşmek şeklinde özetleyebileceğimiz<br />
yolculuk yahut arayış macerasıdır.<br />
Bu yolculuğun ilk durağı, kişinin kendini bu dünyada<br />
garip hissetmesidir. Bu duygu onu sürekli<br />
hareket halinde tutar. Dünya ve beden kafesi içinde<br />
bunalan ruh, kimi zaman dağlara atar kendini<br />
kimi zaman yad ellere. Karşısına çıkan dağlar<br />
maddi bir engel olabileceği gibi nefs olarak da görülebilir.<br />
Yorum ne olursa olsun, bir mutasavvıf,<br />
aradığını bulana kadar hep bir seyahat (arayış)<br />
içerisindedir. “Harami gibi yoluma arkuri inen<br />
karlı dağ/ Ben yârimden ayrı düştüm sen yolumu<br />
bağlar mısın/Oldum ilimden avare beni bunda eğler<br />
misin” şeklindeki mısralar, bu arayışın macerasını<br />
dillendirir. Faniliğin idrakinden sonra ise<br />
seferin yönü ötelere çevrilir: “Benim burda kararım<br />
yok ben gine gitmeğe geldim./ Bilin ki dünya<br />
fanidir dünyayı terk etsen gönül”, “Bir nazarda<br />
kalmayalım gel dosta gidelim gönül”<br />
<strong>Yunus</strong> <strong>Emre</strong>’nin belli bir merhaleden sonra<br />
hem maddi hem kalbi dünyasındaki yolculukta<br />
aradığı Allah’tır. Ağaçta, kuşta, çiçekte onun<br />
varlığı hissedilse bile bu, yeterli olmaz. Çünkü<br />
Allah mekândan münezzehtir. Varlığı ancak kalpte<br />
hissedilir. Bu yüzden <strong>Yunus</strong>’un manevi yolculuğunun<br />
yöneldiği yer kalbidir. Yani içine döner,<br />
kendi varlığının sırlarını kurcalar. Şu mısralar,<br />
bu yolculuğun ifadesidir: “İşbu vücud şehrine her<br />
dem giresim gelir/ İçindeki sultanın yüzin göresim<br />
gelir.”<strong>Yunus</strong>’un bu noktada manevi yolculuk<br />
çilesi çektiği aşikârdır. Fakat sonunda: “Ne yüriyem<br />
ne hod aram ne uzak sefere varam” ,“Çünkü<br />
dostu bunda buldum ayruk neye seferüm var.”,<br />
“Ballar balını buldum bu cânım yağma olsun/<br />
Assı ziyandan geçtim dükkânım yağma olsun”<br />
ifadeleri vuslatın gerçekleştiğini, seferin maksadına<br />
ulaştığını gösterir.<br />
Bu anlamda onun: “Adım adım ileri beş<br />
âlemden içerü/ On sekiz bin hicabı geçtim bir<br />
dağ içinde/ Yetmiş bin hicab geçtim gizli perdeler<br />
açtım/ Ol dost ile buluştum gördüm bir dağ içinde”<br />
beyitleriyle başlayan uzun şiiri asıl seyahatin,<br />
Allah’a ulaşma makamları arasındaki yolculuğun<br />
rumuzlu bir destanı sayılmalıdır.■<br />
63<br />
haziran-temmuz-ağustos<br />
2012