Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Okuyucuyu etkileyen de lirik-pastoral atmosfer<br />
içine gizlenmiş ve sanki sıradan bir olay anlatılıyormuş<br />
intibaı veren kurgunun, aslında kolayca<br />
tasavvufi boyuta dönüşebilmesidir.<br />
<strong>Yunus</strong>, günlük ve sade bir olgudan tasavvufi<br />
alana geçmeyi, en yaygın şiirlerinden birinde,<br />
Cennet cennet dedikleri<br />
Birkaç köşkle birkaç huri<br />
İsteyene ver sen anı<br />
Bana seni gerek seni<br />
mısralarında da başarmıştır. <strong>Yunus</strong>, bu mısralarında,<br />
vaat edilenden daha büyük bir ödülün peşinde<br />
olan bir insan portresi çizmiştir. Bütün insanların<br />
peşinde olduğu şeyle tatmin olmayan, daha<br />
büyük bir ödül isteyen <strong>Yunus</strong>, böyle bir dilekte<br />
bulunarak, içinde yaşadığı toplumun sıradanlaştırıcı<br />
etkisinden kurtulan bir portre çizmiştir.<br />
Fakat bunu yaparken bile mısralardaki gerilim,<br />
<strong>Yunus</strong>’un, amacını, sıradanlaştırıcı ve yaygın bir<br />
kavram alanına ait olan “birkaç köşk, birkaç huri”<br />
gibi kelimeler aracılığıyla ifade etmesinde yatar.<br />
Tasavvufun fenâfillah-bekâbillah makamlarına<br />
ulaşmayı telkin etme özelliğinin dile getirildiği<br />
bu mısralar, o kadar etkili olmuştur ki, <strong>Yunus</strong>’tan<br />
yaklaşık 200 sene sonra yaşayan Fuzuli (1483-<br />
1556),<br />
Belâ-yı aşk u derd-i dost terkin kılmazam zâhid<br />
Ne müştâk-ı behiştem sen kimi ne tâlib-i hûrem<br />
beytini söyleyerek, bu anlayışın devamlılığını<br />
sağlamıştır. Hem de, Ebussud Efendi (1490-<br />
1574)’nin, <strong>Yunus</strong>’un bu mısralarını ilahi olarak<br />
okutan şeyhin, okuyan dervişlerin ve hatta bunu<br />
duyup da engel olmayan komşuların katledilmesi<br />
için fetva verdiği bir çağda söylemiştir.<br />
Sonuç yerine<br />
<strong>Yunus</strong> <strong>Emre</strong>’nin şiirleri, şüphesiz bir vecd<br />
hâlinin ifadesidir. <strong>Yunus</strong>, bu vecd anlarında, sanki<br />
insanın özü ile yüz yüze gelmiş ve bu yüzleşmenin<br />
doğurduğu hisleri şiire yansıtmış gibidir.<br />
Tabii, <strong>Yunus</strong>’un yüzleşmesi, bir yandan insani<br />
olduğu gibi öbür yandan da İlahî’dir ve “mutlak<br />
gerçek”in sırrına ermektir. Her iki yönün de mecz<br />
edildiği şiirlerde sonradan öğrenilen tasavvuf,<br />
doğal olan beşerî his ve hasletler çerçevesinde<br />
işlenmiştir. <strong>Yunus</strong> <strong>Emre</strong> şiirleri yorumlanırken,<br />
yerleşik “mutasavvıf şair” tanımının getirdiği sınırlayıcı<br />
dil, ondaki insan gerçeğinin görülmesini<br />
engellemektedir. Bu tespiti, basit bir hümanizm<br />
ile ifade etmek de, en az “mutasavvıf şair” sınırlaması<br />
kadar körelticidir.<br />
<strong>Yunus</strong>’u, “mutasavvıf” veya “hümanist” kategorisi<br />
ile sınırlamadan okumak ve yorumlamak<br />
gerekir. “Hümanist” sınırlaması, onu İslami duyarlılıktan<br />
uzaklaştırırken, “mutasavvıf” sınırlaması,<br />
propagandist bir şair olduğu sonucuna götürür<br />
ki, <strong>Yunus</strong>’un vecd hâlinde hissettiklerinin,<br />
propagandayla uzaktan yakından alakası olmaz.<br />
Kalıplaşmış ve genelleşerek özünden uzaklaşmış<br />
veya derinliğinin bilincinde olmayan kişilerce<br />
kullanılan tasavvufi terimlerle şiir söyleyen propagandist<br />
şairlerin imge dünyası ile <strong>Yunus</strong>’un<br />
imge dünyası aynı değildir. Tasavvuf terimlerini,<br />
insanileştirerek şiirleştiren <strong>Yunus</strong>’un şiirlerini,<br />
kaba ve üstünkörü tasavvuf terimleriyle yorumlamak,<br />
onu beşer olmaktan uzaklaştırır ve şiirini<br />
basitleştirir. Bu yüzden, <strong>Yunus</strong> <strong>Emre</strong>’deki tasavvufi<br />
duyarlılıkları bile, sıradan bir insanda da<br />
bulunan sevinç, hasret, acı, merhamet, kaygı gibi<br />
beşerî his ve hasletler çerçevesinde okumak gerekir.<br />
Bizi böyle yapmaya sevk eden, <strong>Yunus</strong>’un kendisidir.<br />
Çünkü o, şiirlerinde, sentetize edilmiş bir<br />
gerçeklik ve sembolize edilmiş bir duygu dünyası<br />
ile seslenmiyor; bitkisiyle, hastalığıyla, mezarlarıyla,<br />
dolabıyla, ekiniyle, yağmuruyla, bulutuyla,<br />
dağıyla, ırmağıyla yaşanan bir dünyanın kelimeleriyle<br />
sesleniyor. <strong>Yunus</strong>’un tasavvufi anlam yüklediği<br />
kelimelerdir bunlar. Bunlar beşerî olarak<br />
hissedilmeden, tasavvufi aşamaya geçilemez.<br />
<strong>Yunus</strong> yorumlarındaki dil, şiirlerdekinden<br />
daha soyut ve yaşanmışlık izlerinden uzaklaşmış,<br />
heyecansız, sıradan ve donuk bir dildir. Şiirlerinin<br />
yorumlarını <strong>Yunus</strong> görse, tanıyamaz. Bu yüzden,<br />
<strong>Yunus</strong> şiirlerini okurken beşerî gerçeklikten<br />
uzaklaşmayan ve şiirlerdeki vecd ve heyecanı<br />
yansıtan bir dil kullanmak şarttır. ■<br />
41<br />
haziran-temmuz-ağustos<br />
2012