07.02.2015 Views

Yunus Emre Özel Dosya

Yunus Emre Özel Dosya

Yunus Emre Özel Dosya

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

çenin içinde uçan bir yıldız olmağı, öyle görünmeği<br />

tercih etmiştir.” [17] cümleleri bunu gösterir. Sözü daha<br />

sonra <strong>Yunus</strong> <strong>Emre</strong>’nin mezarı konusuna getirerek geleneğin<br />

“onu yedi, sekiz mezarda yatar” gösterdiğini<br />

söyler. “Sakarya kıyılarında doğdu. Fakat her yerde<br />

doğmuşa benzer.” cümleleri <strong>Yunus</strong>’un hayat çizgisinin<br />

karanlıkta kalmasını gösterdiği kadar halk tarafından<br />

benimsendiğini de ifadeye yöneliktir. [18]<br />

<strong>Yunus</strong>’un adına iki bine yakın şiir bağlandığını<br />

söyleyen Tanpınar, “[e]n sıkı dil ve muhteva tenkidi<br />

bile bunları ancak altıda, yedide birine indirir. Hâlbuki<br />

o, kırk, elli mısra ile bize gelmeği tercih etmiştir. Ve bu<br />

kırk, elli mısra, tarih ve zaman fikrine meydan okuyan<br />

mısralardır. Bu mısralarla şair, devrinin ötesinde her<br />

zamanın dili ve zevkiyle ve şüphesiz her nesil ve her<br />

hayat görüşü için konuşur.” değerlendirmesinde bulunur.<br />

Yazısına devamla <strong>Yunus</strong>’tan bilindik mısraları<br />

aktarır. Bu mısraların herhangi bir dönemle sınırlandırılamayacağını,<br />

onun bu mısralarla “devrinin ötesinde<br />

her zamanın dili ve zevkiyle ve şüphesiz her nesil ve<br />

her hayat görüşü için konuş”tuğunu ifade eder. Çünkü<br />

bunlar “kendi üstüne toparlanmış Türkçenin her zaman<br />

için taze çiçeğidirler.” [19]<br />

<strong>Yunus</strong> <strong>Emre</strong>’yi “yalnız” biri olarak değerlendiren<br />

Tanpınar, onun tasavvuf geleneği içinde de yalnız<br />

olduğu görüşünü ısrarla vurgular. Ona göre “muasırı<br />

olan adlı şanlı Mevlâna ile his ve düşünce yakınlığı<br />

dahi bu belirlilikler ötesi yaşamağı, bu yalnız başınalığı<br />

bozamaz.” [20] Dönemin öne çıkan mistiklerini<br />

sıraladıktan sonra “daima tek başına” olan <strong>Yunus</strong><br />

<strong>Emre</strong>’nin mutlaka bir kalabalığa katılacaksa öncekilere<br />

değil, sonrakilere katılması gerektiğini söyler. Bunlar<br />

“Bâkî, Nef’î, Nedim, Fuzulî, Şeyh Galip, Haşim,<br />

Yahya Kemal’dir.” [21] Bu tavrıyla “devrinin ötesinde<br />

her zamanın dili ve zevkiyle ve şüphesiz her nesil ve<br />

her hayat görüşü için konuşur” dediği <strong>Yunus</strong> <strong>Emre</strong>’yi<br />

modern döneme yaklaştırma eğiliminde olduğu, çağdaş<br />

bir <strong>Yunus</strong> <strong>Emre</strong> algısı geliştirmeye çalıştığı görülür.<br />

Tanpınar, <strong>Yunus</strong>’la Mevlâna ve Ahmed Yesevî arasında<br />

karşılaştırmaya da gider. Onun bakışıyla,<br />

“Mevlâna şüphesiz bütün bir saltanattır. Fakat arkasında<br />

son dalı olduğu bütün bir hanedan şeceresi<br />

vardır. <strong>Yunus</strong>’un hanedanı kendisi ile başlar. Meğerki,<br />

lehçe itibariyle uzak ve arkaik akrabası Ahmed<br />

17. ___________________, age, s. 133.<br />

18. ___________________, age., a.y.<br />

19. ___________________, age, s. 134.<br />

20. ___________________, age, , a.y.<br />

21. ___________________, age, a.y.<br />

Yesevî’yi hatırlayalım. Fakat Yesevî’nin eseriyle<br />

<strong>Yunus</strong>’un şiiri arasında bu sanatta esas olan dil zevkinin<br />

aydınlığı vardır. <strong>Yunus</strong> yaptığını bilen ve bunu<br />

bildiği, böyle istediği için yapan şâirdir. Tek kelimesiyle<br />

şâirdir.” [22]<br />

Bu satırlarda <strong>Yunus</strong> <strong>Emre</strong>’nin Mevlana ve Ahmed<br />

Yesevî ile birleşen yanları yerine ayrılan yönlerini öne<br />

çıkarmaya çalışması şairi daha belirgin kılma düşüncesinden<br />

kaynaklanır.<br />

Tanpınar’ın <strong>Yunus</strong> <strong>Emre</strong>’de önemsediği yanlardan<br />

biri onun şairliğidir. Onu “öz şiir” yazan gerçek bir şair<br />

olarak görür. Bir mülâkata verdiği cevapta “[b]izde öz<br />

şiir <strong>Yunus</strong> <strong>Emre</strong> ile başlar.” [23] sözüyle yukarıda kaydettiğimiz<br />

“<strong>Yunus</strong> yaptığını bilen ve bunu bildiği, böyle<br />

istediği için yapan şâirdir. Tek kelimesiyle şâirdir.”<br />

yargısı bunu gösterir. Bu yargı, <strong>Yunus</strong>’un şair/sanatkâr<br />

kimliğine dikkat çekmenin yanında, şair kimliğini öne<br />

çıkarmak, onun mutasavvıf olmasının önüne şairliğini<br />

almak çabası olarak da anlam kazanır. Bunda haklılık<br />

payı vardır. Eğer bugün <strong>Yunus</strong> <strong>Emre</strong>’den söz ediyorsak<br />

şair kimliği sebebiyledir. Onu yeni zamanlara taşıyan<br />

sanatıdır.<br />

Tanpınar’ın <strong>Yunus</strong> <strong>Emre</strong> hakkında asıl dikkate<br />

değer yaklaşımı yazının devam eden satırlarındadır.<br />

Ona göre <strong>Yunus</strong> <strong>Emre</strong>’nin hayatı gün geçtikçe araştırmalarla<br />

açıklık kazanmasına rağmen öbür taraftan<br />

kimliğini kuran birçok öge onu her türlü bilinirliğin<br />

“ötesine çıkarırlar ve gün ışığında bir masal yaparlar.<br />

Onun içindir ki evliyâ tezkirelerinde rastladığımız ve<br />

biraz da tasavvur edenlerin safdilliğine şaşırdığımız<br />

menkıbeler, onda büsbütün başka ve hattâ çok belirli<br />

bir mânâ kazanırlar.” [24] Tanpınar’a göre bu masal<br />

onun adıyla başlar:<br />

“<strong>Yunus</strong> Peygamber’in hikâyesini hepimiz biliriz.<br />

O, bir balığın karnında günlerce kalan ve orada pişmanlık<br />

yaşları döktükten sonra ışığa dönen insandır.<br />

Bu macerayı karanlığın yuttuğu ve karanlıktan dönen<br />

insan diye hülâsa ederiz. <strong>Yunus</strong> bu adı benimsemekle<br />

şüphesiz bu peygamberin çilesini ve talihini benimsemiş<br />

oluyordu. Filhakika Tapduk <strong>Emre</strong>’ye intisabı,<br />

dergâhında kalışı, oradan ayrılışı, tekrar gelişi ve nihayet<br />

izin alıp insanlar arasına bu sefer onları irşât için<br />

yeniden girmesi, bütün bu kaybolma, kapanma, yeniden<br />

ve başka bir hüviyetle doğma hikâyesi, hep bu<br />

adın etrafında toplanabilecek vâkıalardır. Şurasını da<br />

22. ___________________, age, , a.y.<br />

23. Ahmet Hamdi Tanpınar, Mücevherlerin Sırrı, (hzl. İ.<br />

Dirin, T. Anar, Ş. Özdemir), 3. Baskı, YKY, İstanbul 2002,<br />

s. 169.<br />

24. Ahmet Hamdi Tanpınar, Edebiyat Üzerine Makaleler,<br />

age., s. 134.<br />

77<br />

haziran-temmuz-ağustos<br />

2012

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!