07.02.2015 Views

Yunus Emre Özel Dosya

Yunus Emre Özel Dosya

Yunus Emre Özel Dosya

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Bu durumda oluşun, iki nazar arasında ten ve<br />

cana bürünen insan için tasarlandığını söylemek<br />

gerekir. Zira Hak, insanı kendi cemalini göreceği<br />

bir ayna ve kendi sesini duyacağı bir ney olarak<br />

yaratmıştır:<br />

Diledi göre yüzin işide kendü sözin<br />

Nazar kıldı bir kezin anda cân virdi bana 12/6<br />

<strong>Yunus</strong> nazarı, Hak kudretinin nuru olarak ele<br />

alır. Zira Hak, varlık ve manayı o nur ile halk etmiştir.<br />

Ancak bu nurun özünde aşk olduğu için<br />

yaratılan şeylere düşen nazarın aşk ve muhabbet<br />

olduğuna kuşku yoktur. <strong>Yunus</strong>’un nazarın nasıl<br />

algılanacağına dair fikirlerinden sonra, nazar<br />

ve insan münasebetini ele alış biçimini bilmekte<br />

yarar vardır. <strong>Yunus</strong> nazarı gözle ilişkilendirirken<br />

göze değil, nazara vurgu yapar, ona göre göz nazar<br />

içindir. Çünkü nazar, Hak lütfü olan ölümsüz<br />

bir cevher, gözse bedenle kaim olan fani bir<br />

nazargâhtır. <strong>Yunus</strong> bu bağlamda duyuları değerlendirirken<br />

insanda iki duyunun ölümsüz olduğunu<br />

söyler; görme ve işitme. Bu durumda söylemediği<br />

diğer duyuların da fâni olduğunu söylemiş<br />

olur. Fâni duyular, tat, koku ve dokunmadır. Peki,<br />

<strong>Yunus</strong> işitme ve görmeye neden ölümsüzlük izafe<br />

eder Çünkü duyuş ve görüş insana Hakk’ın<br />

Sem’î ve Basîr sıfatlarından bir lütuf olarak verilmiştir.<br />

<strong>Yunus</strong> zımnen Hakk’ın lütuf olarak verdiği<br />

bir şeyin de ölümsüz bir cevher olduğunu söylemiş<br />

olur. Bu durumda insanın nail olduğu her<br />

lütfün onu, ölümsüz olanla temasa geçirdiği ve<br />

ölümsüzlüğe hazırladığı ileri sürülebilir:<br />

Bâkî tertîblerümi şerh ideyüm<br />

‘İnâyet mevcûdı sem’ ü basâret 19/6<br />

İnsana ölümsüzlük nimeti olarak verilen her<br />

lütfün aslında onu, lütfü verenle temas sağlayacak<br />

farklı bir akıl biçimi ile donattığını gözden<br />

kaçırmamalıdır. Biz aklı sadece kıyas yapan zihin<br />

olarak görür ve zihnî olana odaklanırız. Oysa<br />

bu insana verilen akıl nimetlerinin en alt düzeyi<br />

olan maişet aklıdır. Maişet aklı, zahirî hayatı tanzim<br />

eden kaba akıldır. İçtimai hayatı tanzim eden<br />

bu akıl, insanın diğer hayatlarını da tanzim etmeye<br />

kalkışırsa Mevlana’nın tabiriyle “akıl akılları<br />

bağlarsa ona akıl dememelidir.” Bu odaklanış<br />

biçimi, aklın herkes tarafından işletilebilir olmasından<br />

dolayıdır. Oysa aklın üstündeki akıllar,<br />

akılların üstündeki akıllıların işidir.<br />

<strong>Yunus</strong> aklı, dünya işlerini tanzim eden (akıldur<br />

işler yapucı) bir meleke olarak nitelerken, nazarı<br />

gönül evinin baş köşesine geçirip gönlü de onun<br />

emrinde bir kapıcı sayar. Bu yaklaşım, <strong>Yunus</strong>’ta<br />

zahir gibi algılanan nazarın, aslında batın bir akıl<br />

olduğunu kavratmak içindir. Bu akıl gönülde oldukça<br />

insan, hırs ve nefsani isteklere galebe çalar.<br />

Bu durumda <strong>Yunus</strong>, nazarı hırsın zıddı ve onun<br />

çaresi olarak gösterir. Gönlün nazara kapıcılık etmesinden<br />

murat nedir Kalbi nazarın daim olmasını<br />

sağlayacak erdemlerle diri tutmaya işarettir.<br />

Bu gayret gösterilmezse nazarın yerini hırs alır,<br />

bu da fitneye, yani hem ruhi hem de içtimai kaosa<br />

yol açar. Zira fitnede hem psikolojik hem de sosyolojik<br />

olmak üzere iki kaos belirir:<br />

Nazar gitdi tama‘ kopdı nazar yirin tama‘ tutdı<br />

Basduk yirde fitne bitdi işletdi yine nefsânî<br />

412/9<br />

Yukarıda Hakk’ın insana iki kez nazar ettiğini<br />

söylemiştik. Bu nazarlardan ilki Celal tecellisi<br />

olup genelde varlığı özeldeyse insan tenini yaratmıştır.<br />

Tecellinin Celal’den gelmesi, varlığın<br />

fâni olduğuna delalet eder. Ancak bu fânilik onun<br />

aşktan mahrum olduğu anlamına gelmez. Çünkü<br />

nazar cevherinde harekete geçen şeyin aşk nuru<br />

olması, fâni olanın temelinin de aşk olduğunu<br />

gösterir. Demek oluyor ki, aşk tecelli ettiği isim<br />

ve sıfata göre değişik görüntülerle ortaya çıkan ve<br />

farklı tezahürleri olan bir cevherdir. Aşk her mevcudun<br />

mayası olmakla birlikte onun hakiki yönüyle<br />

belirmesi Hakk’ın üçüncü nazarıyla mümkündür.<br />

<strong>Yunus</strong>’tan anladığımıza göre, Hakk’ın<br />

üçüncü nazarı, insanı ten ve can safhasından alıp<br />

insanlara ve bedensiz varlıklara sultan yapar. Bedensiz<br />

varlıklar ibaresiyle sadece cin ve melekleri<br />

değil, mana ve sırrı da murat etmekteyim. İşte<br />

insanı cümle varlıklardan üstün ve erdemli kılan<br />

şey, Hak’tan gelen bu üçüncü nazardır. Ancak bu<br />

nazar Hakk’ın layık olanlara özel bir lütfüdür.<br />

<strong>Yunus</strong> bu nazara mazhar olmuş özel kişileri er<br />

yahut eren olarak adlandırır.<br />

Nazarın <strong>Yunus</strong>’a göre temel işlevi yaratma ve<br />

22<br />

haziran-temmuz-ağustos<br />

2012

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!