12.07.2015 Views

75 - Yeni Ümit

75 - Yeni Ümit

75 - Yeni Ümit

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

. Hadiste her mükellefe ya eliyle, ya diliyle ya da kalbiyleiyiliği yayıp kötülükten men etmesi emredilmiştir(Her iki grubun da görüş ve delilleri için bkz. Cessas, 2: 315; Sealebi,el-Cevahir 1: 297-298; Alusi, Ruhu’l-Meani, 4: 21-22).Cumhurun görüşü, bu görevin farz-ı kifâye olduğu yönündedir.Böyle de olsa İslâm ümmetinden bir grubun bugörevi mutlaka yerine getirmesi gerekir. Ancak bu sayedemüslümanlar arasında öğütleşme, birbirlerini aydınlatmave irşat etme gibi önemli hususlar gerçekleşir ve yine bu sayedeİslâm toplumunda bir bütünlük meydana gelir. Toplum;günah, bozgunculuk ve kötülüklerden temizlenir. Bugörevin yerine getirilmemesi durumunda ise, ne ibâdetlerkorunabilir, ne hükümler uygulanabilir ve ne de muâmelâttadinin hâkimiyeti söz konusu olabilir.Her ne kadar cumhur, Emr-i bi’l-ma’ruf ve nehy-i ani’lmünkerinfarz-ı kifâye olduğu yönünde görüş belirtmiş isede, Bediuzzaman Said Nursi Hazretlerine göre günümüzdebu önemli vazife farz-ı ayndır. Onun “Şehit velidir. Cihadfarz-ı kifaye iken farz-ı ayn olmuştur. Belki muzaaf birfarz-ı ayn hükmüne geçmiştir” (Nursi, Hutbe-i Şamiye, 1960,s. 130) şeklindeki ifadesi, bu görevin farz-ı ayn olduğunuapaçık ortaya koymaktadır.Cihadın en önemli kısmı emri bil-ma’ruf nehy-i anilmünkerdir.Bediüzzaman bu görevin önceden farz-ı kifayeolduğunu ifade ediyor ama içinde yaşadığımız şartlardabunun farz-ı ayın olması gerektiğine dikkat çekiyor.“Bu vazife her ne kadar ‘müeyyidat’tan sayılmışsa da,günümüzde kazandığı farzlar ötesi farz keyfiyetiyle, hermü’mine terettüp etmektedir” (M. Fethullah Gülen, İnancınGölgesinde, 2: 197) diyen M. Fethullah Gülen Hocaefendi dehem bu vazifenin farz-ı ayn olması noktasında Bediüzzamanile aynı görüşü paylaşmakta hem de Bediüzzaman’ın“muzaaf bir farz-ı ayn” şeklindeki ifadesiyle Hocaefendi’nin“farzlar ötesi farz” sözü aynı hakikatın farklı şekillerdeseslendirilmesinden ibarettir.Her iki İslâm âliminin günümüz şartlarını dikkate alarakemr-i bi’l-ma’ruf ve nehy-i ani’l-münkerin farz-ı aynolduğuna dair görüşleri oldukça isabetli ve manidardır.Zira bu asırda birçok meselenin yanı sıra bu kudsi görevçok ihmale uğramış ve neme lâzımcılık oldukça yaygın halegelmiştir. Eskilerin ifadesiyle ateş bacayı sarmakla kalmamış,ateş paçayı sarmıştır. Öyle ki, aynı anne ve babadanolma iki kardeşten birinin gayet dindar olmasına karşın,diğerinin alabildiğine dinden uzak veya ateist olduğu, bilinengerçekler arasındadır. Bu nedenledir ki, özellikle günümüzdefarz-ı ayn derecesine çıkan bu görevi inanan herinsanın yerine getirmesi gerekmektedir. Bu hususta az-çok,büyük-küçük demeden herkes ne biliyorsa onu başkalarınaaktarmakla yükümlüdür.Bu görevin sadece fertlere ait olmadığını, devletin debu görevi icra ve ifa ile yükümlü olduğunu, bunu yaparkende bu görevin usul ve adabına riayet edilmesi ve dayatmalarayer verilmemesi gerektiğini belirten M. FethullahGülen Hocaefendi, sözlerini şu ifadelerle sürdürür:“Fakat, bir dönemde devlet boyunduruğu yere koyarsa,i'lâ-yı kelimetullah vazifesini eda etmezse, o zaman her ferto vazifeden sorumlu olur; o vazife, bir farz-ı ayn hâline gelir.Hatta, devlet birkaç müessesesiyle o vazifenin kıyısındanköşesinden tutsa bile onun hakkı tam verilemiyorsa, ozaman da bir seferberlik ânı gibi o vazife herkese terettüpeder. Mesela, günümüzde olduğu gibi, din terörle beraberzikredilir olmuşsa, din adına canlı bombalar patlatılıyor veböylece İslâm'ın dırahşan çehresi karartılıyorsa.. din bombaların,cinayetlerin gölgesinde anlatılıyor ve dolayısıylaterörle müşterek mütâlâa ediliyorsa.. -Onun tertemiz yüzünükana bulayanlar yerin dibine batsın.- böyle bir dönemde,doğruyu doğru üslupla ve meşru yollarla anlatmakfarz-ı ayn gibi olur” (Gülen, Ümit Burcu, 151).3. Emr-i bi’l-Ma’ruf ve Nehy-i ani’l-Münkerin ÖnemiDinin payandası, umdesi, direği, en hayati dinamiklerindenbiri olarak nitelendirebileceğimiz iyiliği yayma vekötülüğü önlemeye çalışma mânâsını ifade eden emr-i bi’lma’rufve nehy-i ani’l-münker, fonksiyonu itibarıyla dindeönemli bir yer ihraz etmektedir. O, İslâm medeniyetininkurulmasında önemli temel ilkelerden biri olma özelliğinitaşıdığı gibi, onsuz İslâm şeriatının varlığını sürdüremeyeceğibir ilkedir aynı zamanda. Yine onsuz namaz, oruç,zekat, hac ve benzeri ibadetlerin icra ve ifası söz konusuolamaz. Emr-i bi’l-ma’ruf ve nehy-i ani’l-münkerin böylesinehayati bir öneme sahip olduğunda İslâm ümmeti içindeittifak vardır. Ehl-i sünnet ve’l-cemaat bu vazifeyi yerinegetirilmesi gereken bir farz olarak kabul etmiş hatta Mutezilebunu usul-i hamseden/beş temel esastan saymıştır.Allah’ın seçkin kulları olan peygamberlerin bu görevile gönderilmiş olmaları, özellikle de Kur’ân-ı Kerim’deAllah’ın, insanlığın şeref tablosu Hz. Muhammed’i tavsifederken “Onlar ki yanlarındaki Tevrat ve İncil’de vasıflarıyazılı o elçiye, o ümmî Peygambere tâbi olurlar. O Peygamberki kendilerine meşru şeyleri emreder, kötülükleriyasaklar.” (A’raf, 7/157) demek suretiyle O’nun en önemlivasıflarından birinin ümmîliği yani ilâhî emirlerin yorumundazihnî müktesebat ve yabancı malumatın konuyubulandırmaması, ayrı bir renk ve kalıba ifrağ etmemesi,diğeri de iyiliğe davet etmesi ve kötülüğü önlemeye çalışmasıolduğunu beyan buyurması, yine bu ilkenin öneminiortaya koymaktadır.Gerek Kur’ân-ı Kerim’de gerekse Peygamber Efendimiz’inhadis-i şeriflerinde emr-i bi’l-ma’ruf ve nehy-i25

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!