12.07.2015 Views

DEPREMLE KATLEDEN DEVLET - Yürüyüş

DEPREMLE KATLEDEN DEVLET - Yürüyüş

DEPREMLE KATLEDEN DEVLET - Yürüyüş

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

İşte katil!..Çevre ve Şehircilik BakanıErdoğan BayraktarAKP KATLEDİYOR!Halkın yaralarını sadecehalk sarar“Bütün binalardahasar tespiti yaptık.Depremsöylentilerine itibaredilmemeli.Deprem açısındanen güvenilir Van veErciş.Ağır hasar raporuyoksa binalarınızdagüvenlekalabilirsiniz”(Çevre ve Şehircilik BakanıErdoğan Bayraktar)www.yuruyus.cominfo@yuruyus.comwww.yuruyus.comHaftalık Dergi / Sayı: 29520 Kasım 2011Fiyatı: 1 TL (kdv dahil)info@yuruyus.comDeprem değil AKP Katletti! Halkın yaralarını sadecehalk sarar. Dayanışma ölümü gözealmaktır. Dayanışma gerektiğindeölmektir. Hasan Beyaz canıpahasına halkını çok sevdi. Van halkıyla dayanışmakiçin tek varlığı, canını verdi! AKP “Böl, Parçala,Katlet” diyor. HASAN BEYAZ;“Birleş! Savaş! Kazan!”diyor!Dayanışma Şehidi TAYAD’lıHasan BEYAZHalkın YaralarınıSarmak İçin Canını VerdiDepremle katleden devlet,dayanışma ile yaşatan halktır!


Anadolu’yusevmek cesaretister,adım başındayoksulluk,adım başındakeder,ve kelepçeadım başında...Hasan Beyazhalkını çoksevdi, halkınınkurtuluşsavaşındakızını şehitverdi.Hasan BeyazAnadolu’yuçok sevdive canını verdi.Hasan BEYAZ25 Şubat 1948 Dersim Merkez doğumlu Hasan Beyaz, 23 Ekim 2011’de 604 kişinin öldüğü Van-Ercişdepreminde halkın yaralarını sarmak için gittiği Van’da 9 Kasım’daki ikinci depremde şehit düştü.Haftalık Süreli Yerel YayınSiyasi DergiFiyatı: 1 TLSahibi: Halit GüdenoğluSorumlu Yazıişleri Müdürü: Eda ARIAdres: Katip Mustafa Çelebi Mah.Billurcu Sok. No: 20 / 2Beyoğlu/İSTANBULTel: (0-212) 251 94 35Ofset Hazırlık: Ozan YayıncılıkAdres: Gülbahar Mah. Cemal SahirSok. Kral Apt. 7/1 B Blok No: 17Daire: 6 Mecidiyeköy / İSTANBULTel: (0-212) 216 41 78Faks: (0-212) 216 41 79Yurtdışı Büro: Vakıf EFSANEwww.yuruyus.comPieter de Hoochstr. 303021 CS Rotterdam/NederlandISSN: 1305-7944Baskı: Ezgi Matbaacılık-SanayiCad. Altay Sok. No: 10Çobançeşme / Yenibosna / İST.Tel: (0-212) 452 23 02info@yuruyus.comDağıtım: Turkuvaz DağıtımPazarlama San. ve Tic. A.Ş.Tel: (0-216) 585 90 00Avrupa: 4 EuroAlmanya: 4 EuroFransa: 4 Euroİsviçre: 6 FrankHollanda: 4 Euroİngiltere: £ 3Belçika: 4 EuroAvusturya: 4 EuroÖğretmenimizİLK KANI ONLAR DÖKTÜ.SUÇLUDURLARKANLIMIZIAFFETMEYECEĞİZ!Balzac; “Her büyük servetinaltında mutlaka suç yatar” der.Marks; “Sermaye, kan, ter vegözyaşından oluşur” der.İki sınıf var:ZENGİNLER VE YOKSULLAREZENLER VE EZİLENLER.Ezenler;Bizim kanımızı İÇENLERDİR.Bizim terimiziSÖMÜRENLERDİR.Bizim gözyaşlarımızıAKITANLARDIR.SUÇLUDURLAR.Aramızda kan var, ter var,gözyaşı var.İlk kanı onlar döktü.İlk anayı onlar ağlattı.Terimizin karıştığı her şeyionlar çaldı.BİZDEN ZORBALIKLAÇALINANLARI GERİ İSTİYORUZ!EMEĞİMİZİ,ONURUMUZU,GELECEĞİMİZİ,Gerisi Hayat...SAĞLIĞIMIZI,EVİMİZİ,TOPRAĞIMIZIÇALDILAR!İLK SUÇU ONLAR İŞLEDİÇALDILARBİZİM OLANI ÇALDILARDÜŞMANLIĞI İLK ONLAR EKTİ.Bir devrimci, düşmanı tanıdığıölçüde ve ona duyduğu nefret kadarsavaşır. Ya tam savaşılır ya da imhaolunur. Savaş ciddi bir iştir vedüşmanın şakası olmadığı açıktır. Bizde düşmanın tam kalbinenişanlanmış öfke ve kinle dolusilahlar ve bu silahları iyi kullanansavaşçılar olmalıyız.DÜŞMAN BİZİ YOK ETMEKİSTİYOR,BİZ İSE HAYATTA KALMAKİSTİYORUZ.NE YAPACAĞIZ?DÜŞMAN BİZİ YOK ETMEKİSTİYOR;HAYATTA KALMANIN TEKYOLU ONLARI YOK ETMEKTİR!İLK KANI ONLAR AKITTIİLK ANAYI ONLAR AĞLATTISUÇLULARNE YAPACAĞIZ?DİRENECEĞİZ, SAVAŞACAĞIZ!HALKIN ADALETİNİSAĞLAYACAĞIZ!..


İ ç i n d e k i l e r4 Depremle katleden devlet,dayanışma ile yaşatan halk...Deprem değilAKP katletti!6 Hasan Beyaz, tek varlığı canıdırdayanışma için canını verdi!9 İşte Hasan Beyaz ve644 kişinin katilleri10 Van’da deprem değilsiz katlettiniz!13 “Devlet Van’da yoktu”14 Füze Kalkanı Değil DemokratikLise İstiyoruz...16 Amerikan ordusu da çürümüştürAmerikan düzeni gibi18 Emperyalizme ve işbirlikçilerinekarşı direnmek meşrudur20 Gerçeğin sesini halkımızaulaştırmaya devam ediyoruz21 Devrimci Okul: Kapitalizmve sosyalizm (4)23 Sınıf Kini: Kendileriaksırıp-tıksırıncaya kadaryiyorlar, halk aç!24 Emperyalist tekeller için bütünsınırları kaldırın!26 MOBESE’ler, JEMUS’lar,SGRS’ler...Halktan, devrimcilerdenkorkuyorlar!27 Savaşan Kelimeler: Halkıniradesi28 Halk Düşmanı AKP:“Sağlıkta dönüşüm”30 Haklıyız Kazanacağız:Sosyalizmin kazandırdığıvatan sevgisi ve vatansavunması31 İstiyoruz VermezsenizZorla Alacağız: Halkkendini yönetir...Ülkemizde Gençlik32 Gençlik Federasyonu’ndan:AKP’nin “Hyde Park”larıözgürlük getiremez33 Gençliğin Gündeminden:Düzen; sınav sisteminehapsolmuş, çaresiz birgençlik yaratmak istiyor!34 Liseliyiz Biz: “Sonra”demiyoruz bugündenkavgadayız36 Cepheli: Cepheli yaptığı işlekaynaşmalıdır37 Dev-Genç’lileri kimse eylemyerinden söküp atamaz39 Hayatın Öğrettikleri: Adlitutsakları utandıran durum40 HHB: Devlet ne işe yarar41 Özgür Tutsaklardan42 Röportaj: Aleviler kendicemevlerini kendileri kuruyor44 Devrimci İşçi Hareketi:Dokunmadıkları tek şey“dokunulmazlıklarıdır”46 Kısa Kısa: AKP evlerimizibaşımıza yıkmadanörgütlenmeliyiz47 Haberler48 Bitmeyen yenilenme, “bitmeyenyolculuk”, bitirilen devrimcilik51 Avrupa’daki Biz: 9 esnafınkatili Alman devletidir52 Yitirdiklerimiz54 Yeni değinmeler55 ÖğretmenimizDamında Şahan Güler Zeregala gösterimiTarih:29 Kasım2011Saat:20.00-22:00Yer:BeyoğluSineması


Depremle katleden devlet,dayanışma ile yaşatan halkSayı: 295<strong>Yürüyüş</strong>20 Kasım2011an hayalet şehire döndü” de-Halk Van’ı terk ediyor.“Vniyor.23 Ekim'deki birinci depremdeVan ve Erciş’te toplam 604 kişi yaşamınıyitirdi. 4 bin 500 yaralı var.Hastaneler de kullanılamaz halde.Yaralılar çadırlarda tedavi görüyor. Butedavinin nasıl olduğu malum. 80 binaşehir merkezlerinde, 2226 ev köylerdeyıkıldı. İkinci depremle birlikte toplam2779 bina yıkıldı. 21 bin 674 binakullanılmayacak derecede hasar gördü.Halkın yüzde 90'ı dışarıda yaşıyor.Hava sıcaklığı -14 dereceye kadardüştü. Bir insanın donarak ölmesi için-1 derece soğuk yetiyor.Van'daki yıkılan kerpiç evleri gördünüz.Vanlı bin yıllardır 'vatanım'diyerek o evlerde yaşadı. Katliamlaryaşadı, salgın hastalıklar gördü,sayısız depremler yaşadı. Ama ilini,köyünü, kerpiç evini, vatanınıterk etmedi. Şimdi Vanlı Van'ı terkediyor. Çoluk, çocuk, yaşlısı gencikamyon kasalarına dolmuş bir yakınınyanına ulaşmak istiyor. Yollarda,otobüs terminallerinde, havaalanlarındaperişan. Böyle devlet olur mu?Libya’dan 20 bin işçiyi iki günde tahliyeettik diye şişinen devlet; yüzbinlerceinsanımız günlerdir yollardaperişan, trenlerini, otobüslerini halkıtaşımak için tahsis etmiyor. Şunun altınıçizmek istiyoruz: Bu imkan olanakmeselesi değil. İstedikleri zamanbinlerce araç tahsis edip kendi mitinglerineadam taşıyabiliyorlar. Burdamesele devletin halka bakışıdır.Halk Van’ı terk ediyor ve AKP,göç yolunu tehcire dönüştürdü.Ölülerini, geçmişlerini, değerlerini,neleri varsa bırakıp gidiyorlar. BuVanlı için ne kadar acı bir zulümdür.Bir halkın yaşadığı vatanı terk etmesikolay değil. Vanlı depreminilk günlerinde yıkık binasının yanındanbile uzaklaşmak istemiyordu.Şimdi Vanlı kendini bir kamyon kasasınaatmak için can atıyor. Çünkü,AKP Van'ı, Vanlı için vatan olmaktançıkarttı, yaşanamaz hale getirdi. Zaman,Vanlı için ölüm getiriyor.AKP'nin depremin ilk günlerindeki"yardım şovları", "kardeşlikşovları" sona erdi. Yalanlarınömrü tükendi. Faşist devlet gerçeğiVan'da çırıl çıplak açığa çıktı. AKP,Vanlı için Van’ı ölüme dönüştürdü.AKP'nin çadır vermediği, derme çatmakendi imkanlarıyla kurduğu naylonbir çadırda yaşam mücadelesi verensekiz kişilik bir ailenin 7 yaşındakioğlu Deniz Olgun öldü. Bir başka çadırdaiki kişi katalitik sobadan zehirlenereköldü. Yüzlerce çocuk soğuktanzatüre oldu ve hastaneler hastalarladolu.Depremin ilk günlerinde "hiçbirşeye ihtiyacımız yok, tüm enkazlaraulaşıldı, herkese çadır ve battaniyedağıtıldı" diye açıklama yaparak"büyük devlet" havalarındaydıAKP. "İhtiyacı olan herkese çadır vebattaniye dağıttık" diyerek dış ülkelerdengelen çadırları "çok kaliteli yazıkolur" diye halka dağıtmadılar.Yalan söylediler; ilk depremdensonra 2460 artçı deprem oldu.Çadır vermeye gerek duymadıklarıhalkın, yıkılmayan binalara giripoturmalarını istediler. Bütün evlerindenetimini yaptık diye çürük binalarasağlam raporu verdiler.Çevre ve Şehircilik Bakanı ErdoğanBayraktar yaptığı bir basıntoplantısında “Bütün binalarda hasartespiti yaptık, deprem söylentilerineitibar edilmemeli. Depremaçısından en güvenilir Van ve Erciş.Ağır hasar raporu yoksa binalarınızdagüvenle kalabilirsiniz" diyerekhalktan evlerine girmesini istedi. Yalanlarınainandırıcılık kazandırmakiçin Kandilli Rasathanesi’nin raporlarıdiye elindeki kağıtları göstererek“Bakın artçı depremler azaldı. Artçılarınbüyüklüğü düştü” dedi. Evleri yıkılmayanlaraçadır, battaniye, gıda vediğer yardımlardan vermediler. Halkızorla çürük binalara girmeye zorladılar.Çürük binalara girmek istemeyenleri“art niyetli, bölücü, terörist”ilan ettiler.9Kasım’daki 5.6 büyüklüğündekidepremde AKP’nin sağlam raporuverdiği binalar göçtü. AKP 40 kişiyidaha katletti.Evet şov bitti. Görünen tek gerçek,faşist devlet gerçeği ve halkınyoksulluğudur.AKP, depremzede halka karşı kendiniteliğine uygun davranıyor.Tıpkı Haiti depreminde depremdencanlı kurtulan halkın üstüne Amerikanaskerlerinin kurşun yağdırdığı gibi.“Çürük binalara girin” dediği içinAKP’nin Van Valisini ve bakanlarınıprotesto eden halkın üzerine AKP’ninpolisi coplarla, gaz bombalarıyla saldırdı.Van’daki her şey AKP iktidarısayesinde işkenceye dönüştü. Çadır istemekişkence, battaniye istemek işkence,yemek istemek işkence, giyecekistemek işkence... Yardım kuyruklarıişkence... İtiraz edersen tazyiklisu ve gaz bombası. Ve şimdi yüzbinlerce Vanlı tehcir yollarında. Gidecekhiçbir yeri olmayan bir o kadaryoksul halkımız da Van’da her türlüyardıma muhtaç halde yardımbekliyor.Halkımız; AKP çürük binalarla,soğukla, hastalıklarla, yapılanyardımları ulaştırmayarak halkı katletmeyedevam ediyor.AKP’nin ikinci depremde katlettiği40 kişiden birisi olan HasanBeyaz, TAYAD üyesi bir Halk Cepheliydi.Depremzede Van halkıyla dayanışmakiçin Halk Cephesi’nin açtığıyardım kampanyası kapsamındaDersim’den topladığı yardımları dağıtmakiçin Van’daydı. AKP, HasanBeyaz gibi depremzede halka yardım4


için gidenleri de katletti.HALKIN YARALARINI SA-DECE HALK SARAR! Bunudepremin ilk gününden beri söylüyoruz.AKP her şeyi kullandığı gibidepremi de kullanıyor dedik. Ki bu faşistdevletin ilk kez yaptığı bir şey dedeğildi. Halkımız buna defalarca tanıkoldu. Son yüz yılda onca depremve her depremde binlerce insanımızınölmesi bizlere yeteri kadar ders vermiyormu? Her depremden sonradevleti yönetenler enkaz başlarına gelip“devletimiz büyüktür bu yarayı dasarar” diye nutuk çektikten sonra, halkunutulup gitmedi mi?Van depreminde halk yardım çığlıklarıatarken, 19 Mayıs 2011'de5.90'luk depremle sarsılan Kütahya’nınSimava Belediye Başkanı KasımKarahan, “Unutulduk, 378 ağırhasarlı, 66 orta hasarlı bina var.Burada oturanlar toplam 3 bini buluyor.Biz unutulduk” diyor. Düzcedepreminin yıldönümünde anma yapanDüzce halkı da aynı şeyi söylüyor.“12 yıl geçti, yaralarımız hala sarılmadı”.Unuturlar. Üç gün sonraVan’ı da unuturlar. Ki, çoktan unuttular.Devlet, Van’da terörüyle var. Halkınkendi yaralarını kendisininsarmasına da izin vermiyor, engel oluyor.Bu da ilk kez yapılan bir şey değil.17 Ağustos Marmara depremindede devlet aynı şeyi yaptı. Demokratikkitle örgütlerinin, devrimcilerinyardım çadırlarına “devleti acz içindegösteriyorlar” diyerek saldırdı.Onlarca Halk Cehpeli gözaltına alındıve tutuklandı.Faşizm koşullarında depremzedehalkla dayanışmak da bedel gerektiriyor.Gerektiğinde gözaltınaalınmayı, tutuklanmayı ve hatta ölmeyigöze almak gerekiyor.Hasan Beyaz, dayanışmanın bedelidir.Hasan Beyaz, halkınacılarını en iyi bilenlerimizden, yaşayanlarımızdandı.TAYAD’lıydı.Halk Cepheliydi. Halktı. Dersimhalkının Hasan Amcası’ydı. Bir kızınıhalk kurtuluş savaşında şehit verdi.Kendisi halk için dayanışma içinde şehitdüştü. Halk Cephesi, Van halkı içinyardım kampanyası başlatınca halkınyaralarına merhem olmak için o yaşındakapı kapı dolaşıp halktan yardımtopladı. Topladığı yardımlarıkendi elleriyle dağıtmak istedi. Depremdemedi, soğuk, kar, kış demedi,depremzedelerin acılarını paylaşmakistedi. Seviyordu halkı... Canı kadarçok... Canı pahasına gitti Van’a. Birmerhem olabilmek için çadır çadır,köy köy dolaştı depremzedeleri. Veonlar için canını verdi.Hasan Beyaz; Cephe’nin dayanışmaşehididir. AKP, depremzedelerikatletmeye devam ederkenhalkın yaralarının nasıl sarılabileceğinigöstermiştir.Tekrar ediyoruz: HALKIN YA-RALARINI SADECE HALKSARAR! AKP, halkın dayanışmasınıengelliyor diye Van’da halk kendikaderine terk edilemez. Hele heleAKP yapmak zorunda diye halkın hayatisorunları faşist AKP’nin insafınabırakılamaz. AKP başından beridepremi, mağdur olan yaralı, çaresizhalkı devlete biat ettirmek için kullanıyor.Katil AKP’den yardımları engellemesinin,halka copla, gaz bombasıylasaldırmasının hesabını sormalıyız.Ama her şeyden önce Vanhalkıyla Anadolu’nun dört bir yanındanhalkın dayanışmasını dahaörgütlü hale getirmeliyiz.Başta Kürdistan’da örgütlü olanBDP, Van halkının yaralarınınsarılmasını faşist devletten beklemektenvazgeçmelidir. Halkın gücühalkın yaralarını sarmaya yeterlidir.Mesele halkın gücünü örgütlemekte.Bunun için ülkemizin devrimcilerinin,demokratlarının, ilerici sendikalarının,meslek örgütlerinin gücü yeterlidir.Sol bu konuda kendine ve halka güvenmelidir.Halktan yüz binlerce kişihiç kimsenin organizasyonu olmadankendi olanaklarıyla Van halkıyla zatendayanışma içinde olmaktadır.Sol, demokratik kitle örgütleri, sendikalar,meslek odaları, ilerici aydınlar,sanatçılar halkı bu konuda dakendi başına bırakmıştır. Halk, yardımlarınıVan halkına ulaştırmak içintüm güvensizliğine rağmen devletinKızılayı’na, AKP’ye mahkum olmuştur.Halk, AKP’nin, dincilerin, Kızılay’ınne mal olduğunu biliyor.Bosna’ya toplanan yardımların nasıliç edildiğini, Deniz Feneri’ni, Jetpa’yı,YİMPAŞ’ı unutmadı halk. Depremvergisi diye toplanan paraların bir kuruşununbile depreme karşı önlem almakiçin kullanmadığını biliyor halk.Daha uzaklara gitmeye gerek yok,Van depreminin enkazı ortada. Depolardaduran yardım malzemelerihalka ulaştırılmıyor. Burjuvazinin“yardım kampanyası sahtekarlığını,depremi bile kendi reklamı için nasılkullandığını geçen hafta yazmıştık.Başbakan Erdoğan, 15 Kasım’dayaptığı AKP grup toplantısında Vandepremi için hükümetin neler yaptığınırakamlarla açıkladı. Bugüne kadardeprem için 200 milyon TL nakitpara yardımı toplamış. Bunun sadece17 milyon TL’si kullanılmaküzere Van’a gönderilmiş. Sorarız,Van’ın yarısı boşalmış, Van “hayaletşehire” dönüşmüş. 173 milyonu neiçin kullanacaksınız? Ne zaman kullanacaksınız?Bu birincisi. Devlet,depremzede halk için toplanan yardımlarıbile gasp edecek kadar talancıdır.İkincisi, devlet toplanan yardımlarıhalka dağıtmaktan da aciz. Başındanberi “koordinasyon eksikliği”ndensöz ediliyor. İstese de bunuyapamaz. Çünkü faşist devlet halkınsorunlarını çözmek için örgütlenmişbir devlet değil. Halkın elini yüzünüyıkamak için bile su bulunmazken polisindepremzedelerin üzerine sıkacağıtazikli suyu, gaz bombası, copu hiçeksik oldu mu? Kimse faşist devletten,AKP iktidarından başka bir şeybeklemesin.Her şeyden önce AKP’den sorulacakhesabımız var. Van halkınınhesabı var. AKP, birinci ve ikincidepremde ölen 644 kişinin katilidir.“Sorumlular istifa etsin” deniyor.Hayır! “Sorumlular istifa etsin” demiyoruz.644 kişinin katledilmesininkarşılığı istifa olamaz. Katlettikleri644 kişinin hesabını vermelerini istiyoruz.Biz, Hasan Beyaz’ın hesabınıistiyoruz!Sayı: 295<strong>Yürüyüş</strong>20 Kasım20115


Dayanışma ölümü göze almak, gerektiğinde ölmektirHasan Beyaz; tek varlığı canıdır,dayanışma için canını verdi!Sayı: 295<strong>Yürüyüş</strong>20 Kasım2011Halk Cephesi üyesi TAYAD’lıHasan Beyaz 9 Kasım 2011’deVan’daki ikinci depremde yıkılanotellerden birin altında bulunan şehirlerarası otobüs işletmesinde AKPiktidarı tarafından katledildi.Hasan Beyaz, 23 Ekim’de Van-Ercişdepreminde göçük altında kalanVan halkıyla dayanışma kampanyasıbaşlatan TAYAD’ın Dersim’deki çalışmalarınıyürüttü. Kapı kapı dolaşıpDersim halkının yardım elini Vanhalkıyla buluşturmak istedi. Topladıklarıyardımları kendi elleriyle Vanhalkına götürdü. Çadır çadır, köyköy dolaştı. Halkın yaşadığı sorunları,acıları paylaştı.9 Kasım 2011’de 5.6 büyüklüğündekidepremde AKP’nin sağlamraporu verdiği otelin yıkılması sonucundakatledildi.TAYAD’lı Hasan Beyaz, Cephenindayanışma şehididir.Hasan Beyaz; Dersim’in onurluhalk önderlerindendi. Dersim’in,devrimcilerin Hasan Amcası’ydı. Hasanamca halktı. Yaşamı boyuncahalkın içindeydi. Halkı için canını verdi.Şehit babasıydı Hasan Amca. KızıHasan Beyazcanı pahasınahalkını çok sevdi.Van halkıyladayanışmak için tekvarlığı canını verdi!AKP “Böl, Parçala,Katlet” diyor.HASAN BEYAZ;“Birleş! Savaş!Kazan!” diyor!Gülseren Beyaz; halkı, vatanı içinHalk Kurtuluş Savaşı’nda şehit düştü.Kızının ardından ağlamadı, yas tutmadı.Dağların şahanıydı onlar. Arkasındanağlamak değil, onların uğrundaşehit düştükleri davalarına sahipçıkmak gerekirdi.Öyle yaptı Hasan amca. Kızınınmücadelesine sahip çıktı.Dersim’de gerillaları tanımıştı.Şehit babasıydı. Onların sorumluluğuvardı omuzlarında. Ve son anınakadar o sorumluluğu layıkıyla taşıdı.Örgütlüydü Hasan amca. Hem dedevrimci mücadele tarihine adınıonurla yazdırmış TAYAD’ın üyesiydi.TAYAD’lı olmanın onuruyla yaşadı,TAYAD’lı olmanın onuruylahareket etti. TAYAD’ın onurlu mücadelesineDersim’den onurlu sayfalarekledi.TAYAD’lı olmak; devrimci evlatlarınaher koşulda sahip çıkmaktır.SAHİPLENMEKTİR TAYAD’LIOLMAK.Hasan Amca evlatlarını ve tümdevrimcileri sahiplendi.TAYAD’lı olmak; evlatları gibiHALKINA, VATANINA SONSUZBİR SEVGİYLE BAĞLANMAK-TIR!Hasan Amca, halkına ve vatanınasahip çıktı. Bütün Dersim halkı tanıronu. Çünkü Hasan amca Dersim halkıiçin, Dersim’in ovası, ırmağı,dağı, taşı için canını esirgememiştir.Canıyla sahip çıkmıştır halkına ve vatanına.TAYAD’lı olmak; FEDAKAROLMAKTIR. Bu fedakarlık öyle birfedakarlıktır ki, gerektiğinde evlatlarıiçin, evlatlarıyla birlikte halkı için, vatanıiçin, kendini feda eden bir fedakarlık...TAYAD’lı Gülsümanlar, Şenaylar,Hülyalar, Abdulbariler bu fedanınen onurlu örnekleridir.6<strong>DEPREMLE</strong> <strong>KATLEDEN</strong> <strong>DEVLET</strong>


Ve bu değerlerden beslenen Hasanamcamız TAYAD’ın FEDA geleneğineyeni halkalar eklemiştir.TAYAD’lı olmak; ZOR ZA-MANLARIN İNSANI OLMAKTIR.12 Eylül’ün faşist cnutasının karşısındabir onların sesi duyulmuşturmeydanlarda.‘90’lı yıllar boyunca işkencecilerinyakasına onlar yapıştı.İnfazların hesabını onlar sordu.Köşe bucak kayıpları onlar aradı.Tutsaklarımıza her koşulda onlarsahip çıktı. Şehitlerimizi düşmanın demagojilerinkarşısında sahipsiz bırakmadı.Şehitlerimizin anısını enonurlu şekilde yaşattılar.2000’li yıllar boyunca oligarşinintecrit işkencesinin karşısında dünya tarihinegeçen bir mücadele verdiler.19 Aralık katliamından sonra dışarıdasusturulamayan, direnen sadeceonlar vardı. Dernekleri kapatıldı,gözaltına alındılar, işkencelerden geçirildiler.Tutuklandılar. Evlatları gibiölüm orucuna yatıp canlarını feda ettiler.İşte böyledir TAYAD’lılar. Onlarzulmün olduğu her yerdedirler. Yedidenyetmişe, yaşlısı genciyle, kadınıerkeğiyle zulmün karşısında onlarvardır. Hasan Beyaz, onlardan biridir.Hasan Beyaz amca, bir kaç ayönce Dersim’de gerilla Ali Yıldız’ıngömüldüğü toplu mezardan çıkartılmasıiçin yürütülen kampanyanınemekçilerindendi. Direniş çadırınıbir an olsun terketmeyenlerdendi.Hasan Beyaz, gerçek bir halk önderi,tertemiz bir insan, Dersim’de yada ülkemizin herhangi bir yerinde halkayönelik her saldırıda halkın yanında,önünde olmuştur. Bu nedenlede defalarca gözaltına alınmıştır.Dersim Mavi Köprü’de polisin saldırısısonucu sakat kalmış olmasınarağmen mücadelede tek bir geri adımatmamıştır.Hasan amcamız şehitl>qiğiyleTAYAD’ın, Cephe’nin, halkın onurudur.AKP halkı “Böl, Parçala, Katlet”diyor. Bölüyor, parçalıyor ve katlediyor.HASAN BEYAZ “Birleş!, Savaş!,Kazan!” diyor!Birleştiriyor Hasan Beyazlar. Birleştirdiler.TAYAD’ın dayanışmakampanyasıyla Dersim halkının, Anadoluhalklarının dayanışma duygularınıVan halkıyla buluşturdular, birleştirdiler.Halka güvenilmelidir. İşte TA-YAD’lı Hasan Beyaz...O bir halktı. Daha başka örneğegerek var mı? Zamanı başa alıp o otelinaltına kalacağını bilseydi HasanBeyaz, yine Van halkına yardım eliniuzatmaya bir an olsun bile terddütetmezdi. Emin olun halkımızın binlarceHasan Beyazlar’ı var bağrındataşıdığı.Hasan Beyaz şehitliğiyle ne yapılmasıgerektiğini göstermektedir.HASAN BEYAZ’lar “Birleşelim,Savaşalım, Kazanalım” diyor!AKP “BÖL, PARÇALA, KATLET” DİYORHASAN BEYAZ’LAR“BİRLEŞELİM, SAVAŞALIM, KAZANALIM” DİYOR!Sayı: 295<strong>Yürüyüş</strong>20 Kasım2011Van depreminden zarar görenhalkımızla dayanışmak için Dersim’dekapı kapı dolaşarak yardımtoplayan ve topladığı yardımlarıVan’a götüren TAYAD’lı Hasan Beyaz,9 Kasım 2011 günü Van’da yaşanan2. depremde göçük altında kalarakşehit düştü.Devrim şehidi Gülseren Beyaz’ında babası olan Hasan Beyaz, ilerleyenyaşına rağmen, Van halkınınyardımına koşmakta bir an bile tereddütetmedi. Depremin ardındanyemek yiyemeyen, sobasına odun atmaktanrahatsızlık duyan, “Van’dakilerne yapıyordur şimdi?” diyenHasan Amcamız, Dersim'de ev ev,kapı kapı gezip yardım topladı. Tekbaşına, bir kamyon dolusu eşya topladıve hepsini de kendisi paketledi.Paketlerin üzerlerine, içindekilerinlistesini yazacak kadar özen gösterdi.Toplanan eşyalar kamyona yüklenerekVan’a doğru yola çıktı. HasanAmca’ya kamyonda yer kalmamıştı,gitmeyebilirdi ama “Olmaz bende gideceğim.” dedi ve Halk Cephesiarabasının hazırlıklarını beklemedenotobüsle gitti Van’a... Acelesininsebebi şu sözlerinde gizliydi: “İhtiyaçbeklemez...”Van’a ulaştıklarında, bölgeye öncedengiden Halk Cephesi heyetinibulup eşyaları teslim etti. Van’da öğretmenolan kızını görüp, şehirdenayrılacağını söyleyen Hasan Amcamız,otobüs biletini aldıktan sonra,servis beklerken, 5,6 şiddetindekidepremde yıkılan Bayram Otel’in altındakalarak şehit düştü.Van halkının ölümünden sorumluolan AKP, Hasan Beyaz’ın da katilidir.Hasan Amcamız, AKP’nintüm engellemelerine rağmen halkındayanışmasını gösteren, bu uğurdacanını veren bir örnek olmuştur.Yoksulun yardımına koşanın, yinekendisi gibi bir yoksul olduğunugördük bir kez daha.“Evdeki döküntüleri yardım diyetoplayıp yolluyorsunuz.” diyerekhalkın dayanışmasının önünü kesmek,yaptığı yardımı aşağılamak istediler.Ama halkımız bir kap yemekbile olsa gönderdi. Kendi ölülerinikendisi çıkardı ve gömdü.Yıkılan devlet, bir kez daha kendinigösteren ise halkın dayanışmasıoldu. Dayanışma için Van’a gidenHalk Cephesi, bu uğurda bir de şe-DAYANIŞMA İLE YAŞATAN HALKTIR!7


Sayı: 295<strong>Yürüyüş</strong>20 Kasım2011hit verdi. Hasan Beyaz, dayanışmanın,can bedeli de olsa halkın acısınıomuzlamanın önemini ve anlamınıgösterdi. 3 gün boyunca göçük altındakalan Hasan Beyaz’ın cenazesine11 Kasım günü ulaşıldı.Hasan Amca, bir devrimci babasıydı,şehit babası oldu, sonradevrimcilerin babası oldu, TAYAD’lıoldu ve şimdi de bir TAYAD şehidiolarak 13 Kasım 2011 Pazar günütoprağa verildi.Yaklaşık üç bin Dersimli gelmiştionu uğurlamaya. “Hasan BeyazÖlümsüzdür-Halk Cephesi” pankartınınaçıldığı cenaze boyunca“Hasan Beyaz Ölümsüzdür”, “KahramanlarÖlmez Halk Yenilmez”,“Bedel Ödedik Bedel Ödeteceğiz”,“Katil Devlet Hesap Verecek”, “YaşasınHalkların Kardeşliği”, “BijiBratiya Gelan” sloganları atıldı.Cemevinde yapılan törenin ardındanHasan Beyaz, son defa, MunzurNehri’nin kenarında bulunanevine götürüldü. Evinden helallikalındıktan sonra, Dersim Asri Mezarlığı’nda,şehitlerimiz Cihan Taçyıldız,Haydar Aydın, Hüsniye Aydın,Fatma Ersoy, Adalet Yıldırım, DevrimArslan Güler ve kızı GülserenBeyaz’ın yanlarında toprağa verildi.Mezarlık girişinde kortej oluşturanHalk Cepheliler, Hasan Beyaz’ıomuzlarda taşıyarak; slogan, alkış vezılgıtlarla mezarlığa kadar kısa biryürüyüş düzenledi. Hasan Beyaztoprağa verildikten sonra, mezarıbaşında bir tören yapıldı. Başta HasanBeyaz olmak üzere, tüm devrimşehitleri için bir dakikalık saygı duruşuyapıldı. Ardından kısa bir konuşmaile Hasan Beyaz’ın mücadeleyeolan bağlılığı, kararlılığı, halkave vatanına olan sevgisi anlatıldı.Konuşmadan sonra yurtdışındakonserde oldukları için cenazeyekatılamayan Grup Yorum’un gönderdiğimesaj okundu. Mesajda “Senide devrim şehitlerimiz gibi kalbimizinen derin yerine gömüyoruz.Seni unutmadığımız gibi seni katledenleride unutmayacağız. Seni katledenlerbugün halkımızın acılarıüzerinde tepinenler, onlara acıyı zulmüreva görenlerdir. Kendileri sırçasaraylarında keyif çatarken, bugünhalkımız enkaz altında, karda tipideaç ve susuzdur. Bir gün gelir bunlarında hesabı sorulur babamız sen rahatuyu.” denildi.Okunan mesajın ardından “BizeÖlüm Yok” ve “Haklıyız Kazanacağız”marşları söylendi. Hüsnü Yıldızda bir konuşma yaptı. Yapılan anmanınardından cenaze töreni sloganlarve alkışlarla son buldu.Cenazeye Dersim Belediye BaşkanıEdibe Şahin, Sanatçı FerhatTunç, Mazgirt Belediye Başkanı TekinTürkel ve milletvekili HüseyinAygün de katıldı. BDP, EMEP, Partizan,ESP, DHF, KESK ve DİSK decenaze törenine katıldı. Çok sayıdaesnaf ve kurum da çelenk gönderdi.Mezarlıktan ayrılarak arabalarlacemevine dönerken, yolda, polis veözel harekatçıların kurduğu aramanoktasında sadece Halk Cephelilerinve TAYAD’lı Ailelerin olduğu araçlardurdurularak kimlik kontrolü vearaç araması yapılmak istendi. “Rutin”bir arama olduğunu söylen halkdüşmanları, sadece Halk Cephelilerinve TAYAD’lı Ailelerin olduğuaraçları durdurdular. Yaşanan bukeyfilik, ölülerimizden nasıl korktuklarınıbir kez daha gösterdi. Yaşananbu keyfilikten kaynaklı, kimlikve araç kontrolünü yaptırmayanHalk Cepheliler, yaklaşık yarım saatboyunca tartışmanın ardından kimlikvermeden ve araç araması yaptırmadangeçtiler. Daha sonra cemevinegidilerek yemek verildi. Yemeğe500’ü aşkın kişi katıldı.Hasan BeyazBir DevrimciydiDersim Özgürlükler Derneği üyeside olan TAYAD’lı Hasan Beyaz,gerçek bir halk önderi, bir devrimciydi.Dersim’de ya da ülkemizinherhangi bir yerinde halka yönelikher saldırıda halkın yanında, önündeoldu. Bu nedenle de defalarca gözaltınaalındı. Dersim Mavi Köprü’depolisin saldırısı sonucu sakatkalmış olmasına rağmen mücadeledetek bir geri adım atmadı. Dersim’dekardeşinin cenazesi için direnenHüsnü Yıldız’ın yanından hiçayrılmadı. Direniş çadırının sahiplerindenbirisi oldu.TAYAD’lı Aileler, Hasan Beyaz’ınşehitliğinin ardından yaptığıaçıklamada şu ifadelere yer verdi:“Hasan Amca ve Van’da katledilenyüzlerce insanımızın katili AKP iktidarıdır.Nerede ise tüm kenti yıkandepreme rağmen insanlara ‘evlerinizedönün’ çağrıları yapanlar AKP’ninbakanlarıdır. Depremden sonra halkınhiçbir ihtiyacını karşılamayan AKPölümlerin sorumlusudur.”8<strong>DEPREMLE</strong> <strong>KATLEDEN</strong> <strong>DEVLET</strong>


İşte Hasan Beyazve 644 kişinin katilleriHüseyin ÇelikErdoğan Bayraktar Beşir Atalay Münir KaraloğluTayyip Erdoğan Bu resimdekiler; Hasan Beyaz’ın katilleridir. Bu resimdekiler; Van-Erciş depreminde göçük altında kalan644 kişinin katilleridir. Katiller elbette bu resimdekilerle sınırlı değildir. Ancaközellikle Van’daki ikinci depremde ölen 40 kişinin katili bunlardır. Çürük binalara sağlam raporu verdiren onlardır. Yaptıkları açıklamalarla halktan çürük binalara girmeleriniisteyen onlardır!İşte katillerin halkı kandırmak için yaptıkları açıklamalar:Sayı: 295<strong>Yürüyüş</strong>20 Kasım2011Çevre ve Şehircilik BakanıErdoğan Bayraktar: İkinci Vandepreminden önce Başbakan YardımcısıBeşir Atalay, İçişleri Bakanıİdris Naim Şahin, Gıda, Tarım veHayvancılık Bakanı Mehdi Eker,Van’da İl Afet Acil Durum MerkeziMüdürlüğü’nde ortak basın toplantısıdüzenledi. Basın toplantısında bakınnasıl konuştu: “Bütün binalardahasar tespiti yaptık, deprem söylentilerineitibar edilmemeli. Bugündiyebilirim ki Van merkez ve Ercişen güvenilir bölgedir. Ağır hasar raporuyoksa binalarınızda güvenle kalabilirsiniz."AKP'nin Van Valisi MünirKaraloğlu: Van'daki çöken ve 40insanımızın katledildiği oteller içinTV 8'deki 26 Ekim tarihli Haber Aktifprogramına telefonla bağlanarak;"Vatandaşların psikolojisi bozukolduğu için evlerine girmiyorlar.Otellerde bir şey yok. Bütün otellerdolu. Şu anda yer bulamıyoruz. Şehirdışından gelen basın mensuplarıve arama kurtarma ekipleri buotellerde kalıyorlar. Onların hiçbirendişesi yok. Hangi binalara girileceği,hangi binalara girilmeyeceğibelli oldu. Hasar yoksa evlerinize dönündiyoruz" dedi.AKP'nin Genel BaşkanYardımcısı Hüseyin Çelik:"BDP, kapı kapı dolaşıp büyük depremolacak, evlerinize girmeyin diyehalkı bize karşı kışkırtıyor. Depreminne zaman olacağını Japonlar bile bilmiyor,BDP, nereden biliyormuş"dedi. Yaptıkları açıklamalarda süreklihalkı evlerine girmeleri içinzorladılar.Kızılay Genel MüdürüÖmer Taşlı: Haber Türk TV'de FatihAltaylı'nın programında "Binalardaufak-tefek küçük sıva çatlaklarıvarsa, korkmaya gerek yok. Bubinalarda oturabilirler. Bizim herkeseçadır vermemiz mümkün değil"dedi.Halk onların yalanına kandı, gazetecilerkandı, depremzedelerle dayanışmakiçin gelenler onlara inandı.Sağlam raporu verilen otele girdilerve göçük altında kaldılar. ÖLDÜLER.Ölen 40 kişinin katili işte bu resimdekilerdir.DAYANIŞMA İLE YAŞATAN HALKTIR!9


Van'da Deprem Değil Siz Katlettiniz!Katilleri Tanıyıp Yakalarına Yapışalım!Sayı: 295<strong>Yürüyüş</strong>20 Kasım2011Van halkı yeni depremlerden, soğuktanve her şeyden yoksun olmaktandolayı ölmeye devam etmektedir.Sadece Van halkı da ölmüyor, yardımagidenler de aynı akıbeti yaşıyorlar...Bunları yaşatanlar ise bellidir...İşte Yaşanan Gerçekler:Depremde soğuktan donarak yaşamınıyitiren altı yaşındaki Deniz Olgun'unbabası Enver Olgun, bir gazeteciyeDeniz'in ölümünü şöyle anlatıyor:"Naylonun altındayız, depremdenberi. Kaç defa dilekçe verdim,kaç defa gittim, bana çadır vermediler.Ben de gittim metre ile naylon aldımve 12 nüfusuma bir çadır yaptım.Soğuk naylon dinlemiyor. Çocuk zatenözürlüydü. Soğuk aldı, önce Erciş'teSahra Hastanesi'ne götürdüm,dediler ki bu çocuğun yoğun bakımdayatması gerekiyor, bizi Bitlis'e, oradanda Batman'a gönderdiler ve çocukorada hayatını dün kaybetti. Benşimdi geri kalan nüfusumla tir tir titriyorum.Bize yardım edilsin. Çocuğumualdım Erciş'te defnettim. Depremdeamca tarafından akrabalarımıkaybettim. Allah bize yardım etsin".Halk çadır bulamadığı, yardımalamadığı için muhtarlara başvuruyorve muhtarları sıkıştırıyor... Fakat devlettenhiçbir taleplerine karşılık bulamayan25 mahalle muhtarı sonundaçareyi istifa etmekte buldu.“Muhtarlar Derneği Başkanı TemezDemez, halkın giderek gerginleştiğinivebu nedenlekendilerinesaldırılar olduğunusöyleyerek‘Yardımlargeliyormuhtarlardağıtımyapmıyor’söylentisininyayıldığınıifade etti.Demez, ‘Dünben, bugün de başka bir muhtar arkadaşımızhalkın saldırısına uğradı.Çünkü bu halk sadece kendilerine birçadır istiyor. Bizim elimizde bir yetkiyok. Devlet yetkilileri bizimle organizedeğil. Bu sebeple biz de ne yapacağımızıbilmiyoruz. Bu nedenle bizde toplu olarak istifa edeceğiz. Halkabir an önce çadır verilsin ve bu gerginliklerde sona ersin" dedi. (Bianet)Ve yapıların denetimine ilişkinyaşanan gerçek;"Yaşanan ilk deprem sonrası binalardayapılan denetlemeler hakkındaBianet'e konuşan Türk Mühendisve Mimar Odaları Birliği'ne(TMMOB) bağlı İnşaat MühendisleriOdası Van Şubesi (İMOVAN) BaşkanıŞemsettin Bakır, 7.2 büyüklüğündekideprem sonrasında ellerindengeldiği kadar binalarda hasar tespit çalışmasıyaptıklarını söyledi."Oturulamaz" raporu verdikleriüç binanın dün akşamki depremde yıkıldığınadikkat çeken Bakır, çalışmalardakikoordinesizlikten şikayetçi:"Biz daha çok kenar mahallelerdeValiliğin denetlemediği evlere gittik.Şehir merkezindeki binaları valilik denetliyordu.Yıkılan Bayram Otel ile AslanOtel de Valiliğin denetlediği bölgedeydi.”"Van Belediyesi, bizden yardım talebindebulundu ve biz belediye ile birlikteçalışmalarımızı yürütüyorduk.Valiliğe ise ortak çalışma talebindebulunmamıza rağmen, bizim meslekodası olduğumuzu söyleyerek yardımgirişimlerimizi reddettiler." (Bianet)Ve hiçbir yoruma gerek bırakmayacakkadar açık olan tüm bu gerçeklererağmen iktidardakiler koltuklarındaoturuyor ve tüm pişkinlikleriylefetvalar yağdırıp duruyorlar.İşte Katiller!Katillerin başta geleni BaşbakanRecep Tayyip Erdoğan'dır... Yaşanandepremde insanların ölmelerine açıktandavetiye çıkaran bakanları, valiyihala işbaşında tutan, bununla da sınırlıkalmayıp tüm pervasızlığıyla halkısuçlamaya devam eden Erdoğan suçlularıkorumak ve suçluları sevk veidare etmekten birinci dereceden sorumludur.Daha depremin yaşandığı ilk gündenitibaren yardımların önünü kesen,"potansiyelimizi görmek istiyoruz"diyerek yabancı ülkeleri geri çevirenve "devlet olarak her şeyimizledeprem bölgesindeyiz ve halkın yaralarınısarmak için her olanağa sahibiz"diyerek bol keseden atıp tutanama gerçekte hiçbir şey yapmayan vehalkın en basit çadır ihtiyacını dahikarşılamayıp geçtiğimiz günlerde 6yaşında bir çocuğun soğuktan donarakölmesine sebep olanların yöneticisikonumundadır Erdoğan...Halk yapılan yardımlara tepkigöstermiş ve protesto etmiştir. Bunaverilen cevap cop ve biber gazı olmuştur.Bunu görüp gerçekleri kavramayanve halkı provokatör olarakilan eden Erdoğan'ın en son deprembölgesine gittiğinde yapacağı açıklamayıyapmayıp hızla Van'ı terkettiğiaçıklandı...Eğer şehir efsanesi yaratmaya çalışanmedyanın yalanı değilse Erdoğan"bana gerçekleri yansıtmadınız,burada olanlar bildiğimizden çokvahimmiş" diyerek kızmış yetkililere...Tümüyle yalandır... Medyanınuydurduğu bir şey değilse bile Erdoğan'ındurumu kurtarmak için baş-10<strong>DEPREMLE</strong> <strong>KATLEDEN</strong> <strong>DEVLET</strong>


vurduğu bir yalandır... Her şeyebir kulp bulan, her yere laf yetiştirenErdoğan durup bir kez olsun düşünmezmi acaba? Benim bakanım bu binalaragirin dediği için insanlar binalaragirdiler ve öldüler. Böyle bir bakanbir dakika bile işbaşında duramazdemiyor...Halk protesto ediyor... Bu halk nedenböyle yapıyor acaba ters giden birşey yok mudur diye bir kez olsun sormuyorve halkı hemen provokatör ilanediyor... Gazeteler televizyonlar basbas bağırıyor çadır yok, battaniyeyok, halk soğuktan donuyor, kar yağmayabaşladı vb. vb... Fakat bunlarınhiçbiri Erdoğan'ın kulağına gitmiyorda Van'a gidince mi aklı başına geliyor?..Yalan!Van'da yardımseverlik görüntüsüylebir çocuğa 100 lira verme pozlarıyaparken 6 yaşında bir çocuk soğuktandonarak öldü. Böyle bir durumdahangi yüzle halkın karşısına çıkacakve ne konuşacak Erdoğan? Elbettekonuşamaz ve hemen şehri terkeder,terketmek zorundadır çünkü.Çünkü bakanları gibi o da protesto edilecekve tüm karizması yerle bir olacaktır.Çünkü o katildir. Çünkü yaşananlarınbirinci dereceden sorumlusudur.Çünkü o daha orada gösterileryapmaya çalışırken insanlar ölmeyedevam etmektedir...Ve Erdoğan öyle pişkin bir katildirki utanıp susmaz... Kendi bakanıilk deprem sonrası koca laflar edip evleregirebilirsiniz demiştir ve insanlarbu nedenle ölmüştür... Ama Erdoğanbuna ilişkin tek kelime etmez... Sondepremden sonra açıklama yapar; sakınolaki evlere girmeyin, burası depremülkesi, deprem olabilir evler yıkılabilir...Ne büyük bir öngörü!Ne ulu bir önder!İnsanda biraz ar namus olur... Dönerhiç olmazsa bakanının yaptığıaçıklama nedeniyle en azından birözür diler. Bakanını istifaya davet ederve görevden alır... Halka zulmeden valiyigörevden alır... Ama o büyükhaşmetmehapları öyle şeyler yapmaz...Sadece konuşur ve her konuştuğundada mutlaka halkı suçlar..Veya herkesi aptal yerine koyarakaçıklamalarda bulunur...Erdoğan Bayraktar da katillerinbaşta gelenlerindendir... İlk depreminardından bazı bakanlarla birliktebölgeye giderek şu açıklamayıyaptı: "Depremin tarihine baktığımızzaman herhangi bir bölgede büyükdepremolduğu zaman 6.5 şiddetindenbüyük olduğu zaman bundansonra burada artçı depremler olacak.En kısa mesafe 150 km'yi etkileyecek.Büyük depremin olduğu yerde birdahadepremolmaz. Dünyada bununbir örneği görülmemiştir. Bugün diyebilirimki Van merkez ve Erciş engüvenilir bölgedir. Çünkü buradakifay kırılmıştır, enerjisini boşaltmıştır.İlk 3 gün 6'ya yakın şiddetlidepremolabilir. Ondan sonra şiddeti azalır.3 aya kadar bizim hissettiğimiz çok azve hissetmediğimiz binlerce sarsıntıolur. Onun için burada özellikle ağırhasarlı binalar girilmesin. Yıkık binalarayaklaşılmasın. Bunun dışındakibinalara girilebilir.”Gören de bu konuda büyük bir uzmansanır... Ayrıntılı ve net açıklamalaryaparak insanları evlere girmeye çağırıyor...Ve ikinci depremle birlikteBayraktar'ın sözüne inanıp da evlerinegiren insanlar enkazların altındakaldılar. Ve bu depremde 40'ın üzerindeinsan öldü... Bu kez ölenleriniçinde yardım için gidenler de vardı...Gazeteciler de vardı... İlk depremsonrasında hasarsızlık raporu verilenbir otelde ölmüştü ölenlerin büyük çoğunluğu...Otel dıştan oldukça sağlamve güzel görünen bir otel... Ancak ilkdepremin ardından içte çatlaklar oluşmuşve bunlar bina dış kaplaması nedeniyledışarıdan görülemiyor. İçteolan çatlakları ise CumhurbaşkanıGül’ün bölgeyi ziyarete öncesindesıvayarak kapatıyorlar...Öyle ya şehrin en ünlü oteli... Geçenyıl 1 milyon dolarlık tadilat yapılmışve sonrasında bizzat vali tarafındanaçılmış olan bir otel... Muhtemeldirki vali başta olmak üzere devletyetkililerini bol bol da nemalandıranbir otel...Önemli değildir açılsın ve para kazansınlar!..İnsanlar içine girip ölebilirlerama bu bakanın çok da umurundadeğlidir. Çünkü o depremlerdevb. gözü yaşaracak biri değildir. Çünküo vicdanını çoktan paraya satmışolan biridir. Ve başbakanıyla birliktedepremi fırsat bilip kentsel dönüşümadı altında başta İstanbul olmak üzeretüm ülkede yeni yıkımların çalışmasınahız veren bir katildir... Rahattırve pervasızdır... Deyim yerindeyse soğukkanlıbir katildir... Kendi sözlerinedeniyle bu kadar insan ölmüştürama onun kılı bile kıpırdamamaktadır...İdris Naim Şahin, hükümetin içişleribakanıdır... Depremden hemensonra bölgeye giden bakanların daiçindedir... Halkın yaşadığı çadırlaragirip halkla alay edecek laflar sarfedecekkadar halk düşmanı ve pervasızbiridir...Her fırsatta halk düşmanı yüzünügösteren İçişleri Bakanı da Van'da halkınyaşadıklarını protesto etmesine tahammülgösteremeyenlerdendir. Öyleya hem deprem yaşayacaksın ve hemde çadır, yardım vb. verilmese bile sesiniçıkarmayıp sessiz bir şekildeölümünü bekleyeceksin... Yoksa!Yoksa cop yersin, biber gazı solursun...Olmadı gözaltına alınıp işkencelerdengeçirilirsin...Evet, İçişleri Bakanı böyle bir bakandırve Van halkına bunları revagörmüştür. Çünkü Van halkı kendileriiçin yapılan onca yardımlara, televizyonlarayansıyan gösterilere bakarakhakkı olanı aramış ev istemiştir.Ama bakanın bunu kaldıracak tahammülüyoktur. Yok efendim buinsanlar zaten acılıymış, deprem yaşamışlar,enkaz altında ölüleri varmış,daha yeni cenazeler kaldırmışlar...Bunların hiçbiri bakanın umurunda değildir.O da başbakanı gibi bunları provokatörolarak göstermekte ve saldırmaktabir sakınca görmüyor... Çünküonun künyesinde işkenceci yazıyor,katil yazıyor... O gözünü kırpmadaninsanları katledebilecek bir meslektengeldiği içindir ki onda vicdan, merhametaramak boşunadır...Beşir Atalay, ilk depremin ardındandevlet olarak bölgedeyiz diyen veyıkılmayan binalara ilişkin yapı denetimleriyapılmaktadır diye yalanSayı: 295<strong>Yürüyüş</strong>20 Kasım2011DAYANIŞMA İLE YAŞATAN HALKTIR!11


Sayı: 295<strong>Yürüyüş</strong>20 Kasım2011söyleyen biridir. Hem yardımlarınönünü kestiler ve hem de yapılara ilişkingüvence verenlerin içinde bulunmaktadır...Dahası halkın protestoeylemi sonrası coplanıp biber gazınaboğulduğu saldırı sırasında da oradadır.Halkın kendilerini protesto etmesindensonra geri çekilip polisisaldırtan, valinin önünü açanlardan biridir.Aslında tüm hükümet ve devlet birbütün olarak yaşanaların bütünündensorumludur. Ancak bunlar sondepremde suçluların en önünde yeralan ve suçları sabit olarak ortaya çıkanlardır.Bunlardan son bir kişiyi dahaaçıklamak gerekir.. O da Van ValisiMünir Karaloğlu'dur... "Yürü ya kulum!"denilenlerdendir Karaloğlu...Her dönemin adamı ve her kılığa girebilenbiri... Geçmişte, Kocaeli BüyükşehirBelediyesi’nde görev yapıyorve o dönem Kocaeli Kırkbir gazetesindede köşe yazarlığı yapıyor. 17Ağustos depremi üzerine kaleme aldığı‘Depremin Acıları ve KentselDönüşüm’ başlıklı yazısında o dönemşöyle söylüyor:“Depremin bir doğa olayı olduğunuve yaşadığımız bu cennet bölgenin,dünyadaki en tehlikeli depremkuşaklarından birinin üzerinde olduğugerçeğini hepimiz biliyoruz.Pekiyi, 17 Ağustos öncesi bu bilinmiyormuydu? Bilim adamları, herfırsatta uyarmışlar, bölgede bir büyükdepremin beklendiğini söylemişlerdi.Ancak önceki dönemde, bu uyarılarhiç dikkate alınmadı. Şehrin her yerindeimar planları hiçe sayıldı. Deprembölgesi gerçeği hiç umursanmadı.Çok katlı, kaçak yapılara göz yumuldu.Doğanın gücüne karşı koymak, büyükdepremi önlemek elbette mümkündeğildi. Ama hazırlıklı olunabilirdi.Can kayıpları, yıkımlar çok daha altseviyelere indirilebilirdi. Bunlar yapılmadı.”Bu gerçekleri söyleyen ve demekki bilen aynı kişi yıllar sonra vali olduğukentte hiçbir yapı denetimi yapmayanhatta 7,2'lik ilk depremin ardından“Vatandaşların artık normalhayata dönmesini istiyoruz” diyenaynı kişidir... Ve yine deprem sonrasındayapı denetimlerini yapmayan veyaptırmayan, bir yıl önce bizzat açılışınıyaptığı Bayram Oteli’nin çalışmasınındevamını sağlayan kişidir...Dahası "Vali istifa" diyerek protestogösterisi yapan depremzedeleritüm pervasızlığı ve gözü dönmüşlüğüylecoplatan ve gazla boğdurankişidir... Katiller iktidarının yerel yöneticisiolarak o da kendisine emir verenlerkadar sorumludur. Onlar kadarbu katliamın içindedir ve ortağıdır...Sonuç olarak tüm bu katillerdenhesap sormadığımız sürece yeni depremlerve yeni katliamlar yaşamaktankurtulamayız... Hala insanlarımız soğuktandonuyorsa ve hala daha yapılanyardımlarımız tekellerin kasasınaakıtılıp depremzedelere ulaştırılmıyorsave iktidar hala daha tüm pişkinliğiyleyalanlarına devam ediyorsabu karşılarına dikilip hesabını sormadığımızdandır...Katilleri halktan başka yargılayacakve hakettikleri cezayı verecekkimse yoktur... Yakalarına yapışalımve katlettikleri canlarımızın hesabınıbir bir soralım!..GERÇEK SUÇLULAR DERNEKLERİMİZİGECEYARILARI BASANLARDIR!Çağlayan AdliyesiGrup Yorum üyelerinin de çalışmalarınıyürüttüğü İdil Kültür Merkeziile Gençlik Federasyonu, OkmeydanıHaklar ve Özgürlükler Derneğive bu derneklerde çalışma yapaninsanların evleri 10 Mayıs 2011 tarihindegece saat 03.00’te kar maskeli,silahlı yüzlerce polis tarafından basılmıştı.46 kişi onlarca polisin tekmeve yumrukları arasında gözaltına alınıp,ekip araçlarında süren işkencelerleVatan işkence merkezine götürülmüştü.Savcılık sorgusundan sonra6 kişi 3 ayrı davadan tutuklanarakhapishaneye götürülmüş,ilerleyen günlerdetutuklu sayısı9'a yükselmişti.15 Kasım 2011günü bu operasyonunilk duruşması ÇağlayanAdliyesi'nde görüldü.Mahkemedenönce adliye önündetoplanan Halk Cepheli'lerve Grup Yorumsaat 10.30’da,tutuklama terörünü teşhir eden bir basınaçıklaması yaptılar.Grup Yorum üyesi Ali Aracı dakısa bir konuşma yaparak, “Van'dahalkımızı sokakta bırakan, gecekondularımızıbaşımıza yıkan, derneklerimizigece yarıları basanlar suçludur,suç orada aranmalıdır. Biz adaletaramaya ve bu davayı takip etmeyedevam edeceğiz” dedi.Açıklamaya 80 kişi katılırken,açıklamanın ardından mahkeme salonunageçildi ve duruşma izlendi.Mahkemede adli kontrol kararı kaldırılırken,tutuklu devrimciler FatihÖzgür Aydın, Dilek Aslan, Emrah Doğan,Harran Aydın, Bahar Kurt ve YaseminŞen'in tutukluluklarının devamınakarar verildi. Mahkeme 19Ocak 2012 tarihine ertelendi.12<strong>DEPREMLE</strong> <strong>KATLEDEN</strong> <strong>DEVLET</strong>


HALK CEPHESİ HEYETİVAN İZLENİMLERİNİANLATTI:Halk Cephesi, Van ve Erciş'te yaşanandepremle ilgili 23 Ekim günü birbasın toplantısı düzenledi. Yaşanandeprem sonrası Van halkının yanındaolmak ve dayanışmalarını sunmak içinVan'a giden ve yaklaşık 15 gün oradakalan Halk Cephesi heyeti, izlenimlerinianlattı.Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbulŞubesi’nde düzenlenen basıntoplantısında, Van ve Erciş halkınabir kez daha baş sağlığı ve geçmiş olsundilekleri sunuldu. Yapılan açıklamada;“Daha önce yaşanan depremlerinsonrasında yaşadığımız görüntülerinbenzerlerini gördük Van ve Erciş'te,katliama dönüştüğünü gördük aynıMarmara Depremi'nde olduğu gibi” denildi.Yüzlerce ölümle sonuçlanan Van veErciş depreminin sorumlusunun AKPiktidarı olduğunu belirten Halk Cepheliler,devletin yazılı ve görsel basınıkullanarak Van için yapılan yardımlarıkendi çıkarına göre değerlendirdiğinive halkın kendi içindeki dayanışmasınıengellendiğini ifade ettiler.TAYAD Başkanı Av. Behiç Aşcı,"Devletin Van'da olmadığı"nı söyledi.Arama kurtarma ekiplerinin ilk ikigün orada olmadığını ve halkın, cenazelerinikendi imkanlarıyla göçük altındançıkardığını söyleyen Aşcı, çadırlarınhalka verilmeyip evlerindetek bir çatlağı bile olmayan subaylarınbahçelerine kurulduğunu anlattı.Grup Yorum üyesi İbrahim Gökçekise, yaratılmaya çalışılan milliyetçidalgaya rağmen Anadolu'nun dört biryanından Van'a yardım geldiğini, halkınbüyük bir dayanışma gösterdiğiniifade etti.Gençlik Federasyonu üyesi HünkarDerya Güneş ise yaptığı açıklamada, yıkılanbinaların enkazlarının kamyonlarlagöl kenarına döküldüğünü veiçinden cenazelerin çıktığını söyledi.Açıklama, yaşanan bu katliamlarınhayatın her alanında daha fazla örgütlenereksona erdirileceği belirtilerekbitirildi.“<strong>DEVLET</strong> VAN’DA YOKTU”GÖRDÜK, TANIK OLDUK!ÖLDÜREN DEPREMDEĞİLYOKSULLUĞUMUZDUR!YIKILAN VAN DEĞİL<strong>DEVLET</strong>TİR!Bayramın birinci günü saat 10.30’daçıktık yola. Van’daki insanlarımızın acılarınave yas ilan ettikleri bayramlarınaortak olalım istedik. Günlerdir paketlemekleuğraşıyorduk dört bir yandaninsanların gönderdiği yardımları.Yardımı gönderen insanlarımız da fakirdi.Öyle ya, başına villasının yıkılmatehlikesi olmayan burjuvalar mıgönderecekti yardımı? O yüzden özenleseçtik, sınıflandırdık yardım için gönderileneşyaları. Tam bir kamyon doldurdugötüreceğimiz eşyalar. Belkisembolikti ama taşıdığı anlam büyüktü.Bunun bilincinde, kamyon önde, bizarkadaki araçta düştük yola…Yolumuz oldukça uzundu ve ertesigün saat 14.30’da ulaştık Erciş’in ÇelebibağBeldesi’ne. Burada BDP’nindeprem için kurmuş olduğu kriz merkezineteslim ettik getirdiğimiz eşyaları.Bizi karşılayanlar arasında depreminhemen ardından itibaren burada olan arkadaşlarımızda vardı. Zaten artık buranıninsanı gibi olmuşlardı. Getirilenyardımların indirildiği bu depolardaçalışmışlar epey. Son üç gündür deköyleri dolaşan sağlıkçılara yardım ediyorlarmış.Onların bu aşinalığıyla hızlıcaindirdik ve depoya yerleştirdik eşyalarımızı.Kamyonumuzu boşalttıktan sonraErciş’e geçtik. Yol boyunca yıkılmış evlervardı ve deyim yerindeyse her yertuzla buz olmuştu. Yoksul evlerin yaşamlarıyıkılan duvarlarla gözler önüneserilmişti. Sağlam kalan evlereyseinsanlar korkudan yaklaşamıyordubile. Deprem neredeyse her gün tekrarlanıyorduve insanlar her gün ölümleyüzleşmeye devam ediyordu. İşte buradayıkılan devlet gerçeğini gördük birkez daha. Deprem olur olmaz açıklamayapma yarışına giren AKP’nin bakanlarınınyalanlarını gördük bir bir.Her enkazın başında ekiplerimiz vardiyorlardı. YALAN! Ekipler çalışmayason verdi ancak hala taşınan yıkıntılardancesetler çıkıyor. Cenazesineulaşılamayan birçok kayıp var hala.Herkese çadırlar ulaştırıldı, kimsemağdur bırakılmadı diyorlardı. YA-LAN! Van’ın keskin soğuğuna karşı insanlarincecik çadırlarda yaşamaya çalışıyorlar.Bazılarında o bile yok. Erciş’inüç katına yetecek kadar çadır ve yardımolduğu söyleniyor, Valiliğin yardımlarael koyarak oluşturduğu depolarında.Buna rağmen kaymakamlığın yardımdiye gönderdiği paketlerden benzinliğeait giysiler çıktı. Bunlar da eski,pis ve giyilmeyecek vaziyetteydiler. İnsanlarkaymakamlığı basarak bu yardımlarıgeri götürdüler. Bu eylemlerinhiçbiri yansımıyor basına.Ertesi gün saat 11.30’da yaptık basınaçıklamamızı. İnsanların en sevdiğislogan “Katil Devlet Hesap Verecek”oldu. Açıklamamızı pür dikkat dinlediler.Açıkçası böyle bir açıklamaya bende ilk defa tanıklık ediyordum. Açıklamasırasında bütün caddenin gürültüsü,akan trafiği durdu. Kimsedençıt çıkmıyordu, kafalar onaylarcasınasallanarak dinlendi açıklamamız.Açıklamadan sonra yorumlarsaşöyleydi: “Buraya birçokları geliyor,ahlarla vahlarla geziyor, başsağlığı diliyorlaryalnızca. Siz bizlere umut taşıdınız,gerçek hedefi, hesap sormayıanlattınız. Günlerdir burada canla başlaçalışıyorsunuz, artık başımızın tacısınız.”İşte Anadolu halkının vefası...Ve insanları aptal yerine koyanlaraiyi bir cevap. Halkımız her şeyin farkındave artık gecekondulardan gelipgırtlağımızı kesecekler diyenlerin kaçacakdelik araması gerekiyor!Açıklamamızın ardından yola çıkmaküzere arabalarımıza yöneliyoruzve tabii bizimle beraber, bizleri misafireden Erciş halkı da bizi uğurlamayageliyor, “Mutlaka tekrar bekliyoruz”temennileri ile.Van’da ne gördük? Yıkılan duvarlar,enkazlar… En çok da yıkılan duvarlardanyoksulluğumuz ve enkazaltında kalmış olan devlet gerçekliği görülüyordutüm çıplaklığıyla. Van’da olmuşbitmiş bir deprem değil, sürmekteolan bir deprem var ve şunu bir kezdaha gördük ki sorunlarımızı devlet değil,biz çözeriz ve böyle de yapmayadevam edeceğiz…Sayı: 295<strong>Yürüyüş</strong>20 Kasım2011DAYANIŞMA İLE YAŞATAN HALKTIR!13


NATO Üssünün Topraklarımızda Kurulmasına İzi̇n Vermeyeceği̇zFÜZE KALKANI DEĞİLDEMOKRATİK LİSE İSTİYORUZSayı: 295<strong>Yürüyüş</strong>20 Kasım2011İSTANBUL- ALİBEYKÖY11 Kasım günü saat 20.30'da AlibeyköySaya Yokuşu’nda Halk Cephesi/LiseliDev-Genç tarafından meşaleliyürüyüş yapıldı. <strong>Yürüyüş</strong> içintoplanan Halk Cepheliler’e, akrepdiye tabir edilen zırhlı araçla gelen polissaldırmaya çalıştı. Polis araçlarınavuran ve kuşlama yapan HalkCepheliler, “Katil Polis MahallemizdenDefol” sloganını attı. Bununüzerine polis gitmek zorunda kaldı.Saya Yokuşu Meydanı’nda kortejoluşturup meşaleli yürüyüşe başlayanHalk Cepheliler, Gülpa Market önünegeldiklerinde burada basın açıklamasıyaptılar. Eylem boyunca kuşlamayapılarak; “Katil ABD İşbirlikçiAKP”, “NATO'nun Askeri HalklarınKatili Olmayacağız”, “FüzeKalkanı Değil Demokratik Lise İstiyoruz”ve “Katil Polis MahallemizdenDefol” sloganları atıldı. Eyleme 25kişi katıldı.10 Kasım günü de Alibeyköy AkşemsettinMahallesi’nde bildiri dağıtıldı.Bildiri dağıtan Seçkin ve Abdullahisimli Halk Cepheliler, polisinsaldırısına uğrayarak gözaltına alındılar.3 saatlik gözaltının ardından serbestbırakıldılar.İSTANBUL - BAKIRKÖYHalk Cephesi/Liseli Dev-Genç,5 Kasım günü saat 15.30'da BakırköyMeydanı’nda bildiri dağıtıp, imzatopladı. 1 saat süren bildiri dağıtımında150 bildiri dağıtılıp, 60 taneimza toplandı.Bakırköy Meydanı’nda 12 Kasımgünü de pankart asıldı, bildiri dağıtıldıve imza toplandı. Bir buçuk saatsüren eylemde 150 bildiri dağıtıldı, 48imza toplandı.İSTANBUL - DERBENTLiseli Dev-Genç’liler, 11 Kasım’daDerbent’te ozalit asarak, 12Kasım’da yapılacak meşaleli yürüyüşeçağrıda bulundular. 100 adet yürüyüşeçağrı bildirisi dağıtıldı.12 Kasım günü yine mahalledeeyleme çağrı çalışmalarıyapıldı. Ozalitler asıp, bildiri dağıtanDev-Genç’liler, ev ev dolaştılar.Saat 19.00’a geldiğindebir araya gelen Dev-Genç’lilermahalle halkına açıklamayaparak yürüyüşe başladılar.Açıklamada füze kalkanıhakkında bilgi verilerek; parasız,bilimsel bir eğitim istemenindoğal bir hak olduğu anlatıldı.Açıklamaya mahalle halkıda katıldı. Mahalle içerisindeyapılan yürüyüş sonunda evlerindenyürüyüşü izleyen insanlar alkışlayarakDev-Genç’lilere destek verdi.Eyleme 15 kişi katıldı.İSTANBUL – GAZİMAHALLESİLiseli Dev-Genç’liler, 11 Kasımgünü sabah saat 07:00’de Gazi Mahallesi’ndebulunan Mevlana İlköğretimOkulu’na gelen liseli öğrencilerebildiri dağıttı. Şair Abay KonanbayLisesi tadilatta olduğu için,eğitimlerine Mevlana İlköğretim Okulu’ndadevam eden liseli öğrencilereparasız, bilimsel bir eğitim talebi ileAmerika’nın işbirlikçisi AKP’nin ülkemizekurmak istediği füze kalkanıanlatıldı.Bildiri alan öğrenciler, kampanyaylailgili masaların nerelerde açıldığınısordular. Liseli Dev-Genç’lilerinkuşlama yapmasına engel olmakisteyen bir öğretmene rağmen, öğrencileröğretmenin yanında bildiri aldılar.Okulun içine ve çevresine toplam2000 adet kuşlama yapılırken; 250adet bildiri dağıtıldı, okulun kapısınada kampanya pullarından yapıştırıldı.İSTANBUL - İKİTELLİİstanbul İkitelli’de Parseller Caddesi’nde10 Kasım günü masa kurularak,bildiri dağıtıldı ve 120 tane imzaGazi Mahallesitoplandı. Halka yönelik konuşmalarında yapıldığı eylemin ardından,Atatürk Mahallesi ile çevre mahallelerdekuşlama yapıldı. Perşembe Pazarı’ndada bildiri dağıtıldı.14 Kasım günü ise, İkitelli HalkalıToplu Konut Lisesi’nin önünde bildiridağıtıldı. Okulun önünde konuşma dayapılarak, “Füze kalkanına ve yozlaşmayakarşı liseliler olarak okullarımızdaörgütlenelim.” denildi. 400’eyakın bildirinin dağıtıldığı eylemdekuşlama yapıldı ve okulun önünepankart asıldı.16 Kasım’da da, İkitelli HalkalıToplu Konut Lisesi'nin önünde bildiridağıtan üç Halk Cepheli, Berna Yılmaz,Hasan Küçükoğlu ve Ufuk Coşkungözaltına alındı.AKP'nin polisi, kimlik kontrolübahanesiyle bildiri dağıtımına engelolmak istedi. Halk Cepheliler, bununkeyfi bir uygulama olduğunu söyleyerekkimlik göstermeyi reddettiler.Bu sırada okulun öğrencileri, polisin"dağılın" uyarısına rağmen, HalkCepheliler’in etrafında toplanarakonlara destek oldular.Bir liseli, polisle tartışan HalkCepheli'nin yanına gelerek: “Abi senkonuş, ben bildirileri dağıtırım” diyerek,bildirileri dağıttı. Yine başka birliseli, kampanyanın kuşlarını alarakkuşlama yaptı. Polis bu sahiplenmeyetahammülsüzlüğünü Halk Cepheliler’iişkenceyle gözaltına alarak14<strong>DEPREMLE</strong> <strong>KATLEDEN</strong> <strong>DEVLET</strong>


yoruz!” yazılı pankartlar Emek Caddesive Heykel Durağı'na asıldı.pıldı. Okul yanındaki birçok yere de50 adet pul yapıştırıldı.Esenyurtgösterdi. Okulun öğrencileri, İkitelliÖzgürlükler Derneği'ne ve Parseller'deaçılan imza masasına giderek, HalkCepheliler’in gözaltına alındığını haberverdiler.Karakolda “Neden hukuksuz birşekilde gözaltına alıyorsunuz?” diyesoran Halk Cepheliler’e polis, "Siztehlikeli bir yerde, gençliğin olduğuyerde bildiri dağıtıyorsunuz” cevabınıverdi.Bir kez daha görüldü ki, AKP iktidarıgençlikten çok korkuyor. ÜçHalk Cepheli, para cezası verildiktensonra serbest bırakılırken; karakoldanbildirilerini ve kuşlarını alarak ayrıldılar.Yaşanan bu hukuksuzluğu teşhiretmek için 17 Kasım günü, HalkalıToplu Konut Lisesi'nin önünde eylemyapılacağı bildirildi.İSTANBUL - ESENYURTHalk Cepheliler, 11 Kasım günüEsenyurt Yenikent Mahallesi’ndekiAşık Şenlik ve Atatürk caddelerinde;Ardışlı Mahallesi’ndeki Isparta Kuleve Doğan Araslı caddeleri üzerindeKöyiçinden Bulut durağına kadar,“Füze Kalkanı Değil DemokratikLise İstiyoruz Halk Cephesi/LiseliDev-Genç” yazılı toplam 60 tanepullama yapıştırdılar.13 Kasım’da da, Fatih SultanMehmet Lisesi çevresinde ve BalıkYolu Caddesi çevresinde 7 tane yazılamayapıldı.İSTANBUL – GÜLSUYUGülsuyu'nda 10Kasım günü ErtuğrulgaziLisesi ve ögrencilerin geçişgüzergahında kuşlama yapıldı.Yine aynı gün son duraktan başlayarak,Heykel meydanına kadar afiş vekuşlamalaryapıldı.13 Kasım’da ise, Halk Cephesi/LiseliDev-Genç tarafından pankartlarasılıp kuşlama yapıldı. “FüzeKalkanı Değil Demokratik Lise İsti-İSTANBUL – KARTALKartal’da Halk Cephesi/LiseliDev-Genç tarafından 12 Kasım günümeşaleli yürüyüş yapıldı. Çay bahçelerininönünde toplanıp kortejleroluşturulduktan sonra Bankalar Caddesi'ndenyürüyerek Kartal Meydanı'nagelen Cepheliler, burada basınaçıklaması yaptılar.<strong>Yürüyüş</strong> esnasında yolu kapatanHalk Cepheliler’e polis saldırmaya çalışsada başarılı olamadı ve izlemekleyetindi. Eylem boyunca kuşlamalaryapıldı. Atılan sloganlarla sonaeren eyleme 30 kişi katıldı.İSTANBUL - SARIGAZİSarıgazi Mehmetçik Lisesi’ndekampanyanın duyurusunu yapan LiseliDev-Genç’liler, 10 Kasım günüokul çıkışında 50 adet afiş asarak, 800adet kuşlama yaptılar.İSTANBUL - BAHÇELİEVLERBahçelievler’de Yenibosna ve Soğanlımahallelerine “Füze KalkanıDeğil Demokratrik Lise İstiyoruz” yazılıpankart asıldı.Halk Cepheliler, Soğanlı, Siyavuşpaşave Basın Sitesi’ndeise 10 Kasımgünü kampanya afişi ile “YozlaşmayaKarşı Birol Karasu HalkŞenliği” afişini astılar. 100 afişinasıldığı eylemde Baran Katar ve DenizÖzşahin, 4 ekip otosu ve 3 yunuspolisi tarafındangözaltına alındı. 3saat sonra serbest bırakıldılar.İSTANBUL - BAĞCILAR12 Kasım’da Halk Cephesi/LiseliDev-Genç’liler Bağcılar Yeni Mahalle’deyazılama yaptılar. 47 adet depul yapıştırıldı.14 Kasım’da ise, Bağcılar EvrenMahallesi’nde; Ahi Evren Anadoluİmam Hatip Lisesi’nin duvarına “FüzeKalkanı Değil Demokratik Lise İstiyoruz”,“Parasız Eğitim İstemek Haktırİstiyoruz Alacağız” ve DündarUçar Lisesi’nin duvarına da “ParasızEğitim İstemek Suç Değildir! HalkCephesi/Dev-Genç” yazılamaları ya-MALATYAMalatya Kürecik’te kurulmasıplanlanan füze kalkanına karşı MalatyaHalk Cephesi'nin her cumagünü düzenlediği basın açıklaması veoturma eyleminin sekizincisi 11 KasımCuma günü yapıldı.Okunan basın açıklamasında füzekalkanının halkları katletmek içinkullanılacak bir emperyalist savaşüssü olduğuna değinilirken, 19 Kasımgünü düzenlenecek mitinge katılımçağrısı da yapıldı.Eylem boyunca “Yaşasın HalklarınKardeşliği”, “Biji Biratiya Gelan”,“NATO'nun Askeri Halkların KatiliOlmayacağız”, “Amerika Defol BuVatan Bizim” sloganları atıldı. Basınaçıklamasının ardından 10 dakikalıkoturma eylemi yapılarak eylem alkışlarlasonlandırıldı.SAMSUNSamsun merkezindeki LiselerCaddesi’nde bulunan Sema-CengizBüberci Kız Teknik ve Meslek Lisesiönünde 15 Kasım’da stant açılarak,162 imza toplandı, 300’e yakın bildiridağıtıldı. Saat 13.30’da öğrencilerinderslerinin başlamasından dolayı kapatılanmasa, saat 15.00’te öğrenci çıkışlarınınolmasından dolayı tekraraçıldı.Masaya gelen iki zabıta görevlisi,halkın şikayetçi olduğunu söyleyerekmasanın kaldırılması gerektiğini söyledi.Halk Cephelilerin, masayı kaldırmayacaklarınısöylemesi üzerineSiyasi Şube polisleri de geldi. DemetBüyüktanır ve İlhan Cibelik, polisinsaldırısı sonucu gözaltına alınarak,Gazi Polis Merkezi’ne götürüldüler.Dev-Genç’liler, gözaltına alınan iki arkadaşlarınıyalnız bırakmayarak, polismerkezinin önünde beklediler. 2Dev-Genç’li ertesi gün serbest bırakıldı.İZMİRİzmir’in Uzundere ve Narlıderemahalleleri ile eski İzmir bölgesindeve Konak merkezinde pullama yapıldı.Sayı: 295<strong>Yürüyüş</strong>20 Kasım2011DAYANIŞMA İLE YAŞATAN HALKTIR!15


Amerikan Ordusu da ÇürümüştürAmerikan Düzeni GibiSayı: 295<strong>Yürüyüş</strong>20 Kasım2011Sömürü üzerine kurulu hiçbir sistemdeinsana özgü hiçbir değer, ahlak,onur, saygı yoktur. Emperyalizmçürümüş, kokuşmuş asalak bir düzendir.Kendisiyle birlikte her şeyi çürütür.Dergimizde Amerikan ordusununtecavüzcülüğünü, işkenceciliğini, katliamcılığınıdefalarca örnekleriyleyazmıştık.Amerikan ordusundaki çürümeyeilişkin geçtiğimiz hafta basına bir haberdaha yansımıştı."ABD ÖLEN ASKERLERİNİÇÖPE ATMIŞ" diyordu haberlerde.Tam da Amerikan ordusundanbeklenecek bir tavır.Emperyalizmi tanıyan ne kadaraşağılık bir sistem olduğunu bilenleraçısından şaşırtıcı bir şey değil bu.Haberin ayrıntısına bakalım; "Olayıngeçtiği yer, Delaware eyaletindekiDover Hava Kuvvetleri Üssü. Buradakiaskeri morg, Afganistan’dangönderilen askerlerin kimlikleri ileölüm nedenlerinin belirlenmesindenve cenazelerin gömülmek için hazırlanmasındansorumlu.Ancak hava kuvvetleri yetkililerininyaptığı soruşturmalar 2003-2008 yılları arasında ceset parçalarınınburada yakılarak küllerinin Virginia’dakiçöp alanına atıldığını ortayaçıkardı. Üstelik bu uygulamadan ölenaskerlerin ailelerine de bilgi verilmediğibelirlendi. Amerikan HavaKuvvetleri yetkilileri WashingtonPost’un yayınladığısoruşturma raporlarını doğruladı."(Radikal, 11 Kasım2011)Amerika Rambo filmleriçevirip bir askerini kurtarmakiçin milyarlarca paraharcadığının reklamını yaparbütün dünyaya. Yalandır.Göstermeliktir. Halkı aldatmakiçin uydurulan senaryolardır.Amerikan askerininAmerika’nın gözünde hiçbirdeğeri yoktur. Amerikan askeri içinde Amerika’nın bir değeri yoktur.Amerikan ordusundaki askerler paralıaskerlerdir. Amerikan askeri zaten hephalklara zulmeden konumundadır.İşgalcidir. Vatan diye bir kavramı, uğrundaölebileceği bir değeri yoktur.Büyük çoğunluğu Amerika’nın enyoksullarından oluşur. İşsiz olduğuiçin askere yazılmıştır. Alacağı dolarıbilir. Yeşil kart için ya da Amerikanvatandaşlığını kazanmak için orduyakatılmıştır. Onun için Amerikan askerlerininAmerika’nın gözünde hiçbir değeri yoktur.Onun için, Amerika’nın bunları askerölülerini çöpe atması bizim açımızdanhiç şaşırtıcı değil. Ancakemperyalizmin hiçbir değerinin olmadığınında görülmesini isteriz.Askerlerinin cesetlerini yakıp külleriniçöplüğe atıyor.Evet, emperyalizmin ahlakı yoktur,insana dair hiçbir değeri yoktur,değersizlerdir.Kendi çıkarlarını koruyan kendiaskerlerine bunu yapan bir ülkenin,ordunun dünya halklarına neler yaptığınıyapabileceğini düşünün...Kendi halkının da katilidir Amerika,kendi halkıda açlık ve yoksulluğamahkumdur.İşgal ettikleri ülkeleri nasıl yakıpyıktıklarını nasıl çoluk çocukkadın tecavüz ettiklerini, Ebu Gariphapishanesinde çırılçıplak, üstüste attıkları tutsakların üzerlerinebasarak poz verdiklerini...Halka Düşman OlanlarHalkın Değerlerine SaygıDuymazCenazeler, mezarlıklar dünyanınher yerinde halklar için kutsaldır.Ancak halkların düşmanı olan Amerika’nınhalkların kutsal saydığı değerleresaygı duyması beklenemez.Bu sadece Amerika için de geçerli değildir;bütün emperyalistler ve işbirlikçileriiçin geçerlidir. Çünkü emperyalizmkendisiyle birlikte ilişkideolduğu her şeyi çürütür.Bizim ülkemizde durum çok mufarklı? İşbirlikçi iktidarlar on yıllardırcenazelerimize saldırıyor. Mezarlarımızıkırıyor. AKP iktidarı dinisöylemleri dilinden düşürmemesinerağmen cesetlerimize dahi işkenceyapmaktan geri durmuyor.Ölülerimizi yakıyorlar, kaybediyorlar,toplu mezarlara gömüyorlar,mezarlıkları ateşe veriyorlar. Bu çürüme,emperyalizmin çürümüşlüğüdür.Çürümüş düzenin ordusu da farklıolamaz.Amerikan ordusunun tecavüzcülüğü,sapıklığı, işkenceleri, katliamlarıbilinir.Yukarıdaki haberle birlikte aynıgünlerde burjuva medyada “Afganistan'dagörevli ABD'li askereömür boyu hapis” haberi yer aldı.Bir Kurban Seç, Ceza Ver,Çürümüş, KokuşmuşDüzeni Aklamaya ÇalışBu da Amerikan klasiğidir. Doğrusubütün emperyalistlerin başvurduğuyöntemdir. Düzenin pislikleri hertarafından dökülmeye başlar, artıkgizlenmesi mümkün değildir. O zamanbir kurban bulunur, başlangıçta halktakitepkileri önlemek için ona büyükcezalar verilir, ama olay unutulunca16<strong>DEPREMLE</strong> <strong>KATLEDEN</strong> <strong>DEVLET</strong>


Emperyalizme ve işbirlikçilerinekarşı direnmek meşrudurSayı: 295<strong>Yürüyüş</strong>20 Kasım201122 Arap devletinin oluşturduğuArap Birliği Örgütü’nün (ABÖ) 12Kasım’da Katar’da yaptığı olağanüstütoplantıda 16 Kasım'dan itibaren SuriyeDevlet Başkanı Beşar Esad yönetimiyleilişkilerin askıya alınması,Şam'dan büyükelçilerini geri çekmeve siyasi ve ekonomik yaptırımlar uygulanmasıkararı alındı. Ayrıca Suriye'deki"muhalif" diye adlandırılan işbirlikçigruplarla Arap Birliği'nin biraraya gelme kararı alındı.Suriye'deki işbirlikçi gruplar, ArapBirliği Örgütü ile bir araya gelmedenönce Tükiye'de Dışişleri Bakanı AhmetDavutoğlu ile bir toplantı yapacağınıaçıkladı. Bunların üzerine Suriye’dehalk, Türk elçiliğinin de içindeolduğu elçilik binalarına yönelikeylem yaptı. Elçilik binalarını taşladılarve protesto ettikleri ülkelerinbayraklarını yaktılar. Türkiye elçiliğiönünde yapılan eylemde de Türkbayrağı yakıldı.Dünyanın dört bir yanında bayrakyakma olayları deyince akla ilk gelen,Amerika ve İsrail’dir. Çünkü Amerikanve İsrail bayrağı zulümle özdeşleşmiştir.Katliamlarla özdeşleşmiştir.Amerikan ve İsrail bayrağını yakmakzulme karşı öfkenin göstergesidir.Şimdi Amerikan ve İsrail bayraklarıylabirlikte emperyalizmin maşasıAKP sayesinde Türk bayrağı dayakılıyorsa bunun tek sorumlusu işbirlikçiAKP’dir.Emperyalistler adına Suriye’nin içişlerini karıştırmak, işbirlikçilere silahyardımı yapmak, meşru yönetiminidevirmek için işbirlikçileri örgütlemek,onlara temsilcilik açmahakkı tanımak Suriye’nin egemenlikhakkına saldırıdır... Bayrak yakmaolayında suçlu olan Suriye halkı değil,onların vatanını parçalamak isteyenemperyalistler ve işbirlikçileridir.Esad iktidarının direnişi meşrudur.Çünkü Esad iktidarı emperyalizminkuşatmasına karşı emperyalizme veişbirlikçilerine karşı direnmekte vekendi vatanlarını savunmaktadır.22 Arap devletinin Suriye hakkındaaldığı karar ne adına, kimin adınaalındı? Elbette ki, emperyalizminve esas olarak da Amerika’nın adına.Daha 10 gün önce 2 Kasım'da Şamile ABÖ arasında yapılan anlaşmadaABÖ'den bir gözlemci heyetin Suriye'yegidip tüm bölgeleri dolaşarak birrapor hazırlaması ve Suriye muhalifleriile Suriye yönetimini bir arayagetirme kararı alınmamış mıydı? Almışlardı.Ancak aldıkları karara kendileriuymadılar. Anlaşmanın gerekleriniyerine getirmediler. ÇünküAmerika, Suriye’deki işbirlikçilere anlaşmayauymamalarını ve Esat iktidarınakarşı "sakın silahlarınızı bırakmayınve silahlı mücadelenizi artırın"talimatını vermişti. 22 Arap devletide ABÖ'nün 2 Kasım'daki kararınıhiçe sayarak Amerika'nın talimatıüzerine olağanüstü toplandı ve bu kararıaldı.Bu kararı alanların hepsi de emperyalizminişbirlikçisidir. Ülkesini,halkını emperyalizme peşkeş çekenArap devletlerinin bu kararının hiç birmeşruluğu yoktur. Bu karar işbirlikçiliklerinin,uşaklıklarının, maşa olarakkullanılmalarının göstergesidir. VeArap halklarının tarihine bu uşaklıklarıylageçeceklerdir. Ve işbirlikçiAKP iktidarı da tarihe kardeş Suriyehalkının kanının dökülmesine ortakolmakla geçecek.“Suriye’de her gün kan akıyor”diye Esad’a iktidarı bırak ülkeni terket” diye dayatıyorlar. Akan her damlakanın sorumlusu başta Amerika olmaküzere AKP iktidarıdır. Esad yönetimineyaptırım uygulanırken işbirlikçilersilahlandırılıp yüzlerce kişininkatledildiği eylemler yaptırılıyor.Emperyalistler Libya’da olduğu gibi;taşları bağlayıp itleri salıyorlar ortalığa.Sonra, emperyalistler ve işbirlikçileriSuriye yönetiminden “demokratikreformlar” yapmasını istiyor.Kim demokrat? Ne hakla Suriye’denböyle bir şey talep ediyorsunuz?Krallıkla yönetilen Suudi Arabistanmı, Katar mı, Arap Emirlikleri mi,Kuveyt mi demokrat? Askeri cuntanınyönetimde olduğu Mısır mı demokrat?65 yıldır faşizmin iktidar olduğuTürkiye oligarşisi, AKP iktidarımı demokrat? Son 30 yılda Kürtdistan’dave Anadolu’nun dört bir yanındahalka karşı açılan savaşta 40 binkişinin öldürüldüğü söyleniyor. Kimyasalsilahlarla katledilen 35 PKKgerillasının cesetleri hala morgda dururken,depremzede halkın üzerinedahi gaz bombası atılırken AKP iktidarınınhiçbir ülkeye “demokratikleşme”den bahsedemez.Kimseyi bu yalanlarla kandıramazsınız.AKP iktidarı ve Suriye’yeyaptırım kararı alan tüm Arap devletleriemperyalistlerin uşağıdır. Hiçbirinde de demokrasinin ‘D’ si yoktur.Suriye’de Esad iktidarından iktidarıbırakıp gitmesini istemek emperyalizmadına haydutluktur. İtalyanemperyalizmine karşı savaşta on binlerceşehit verdi Libya halkı. ŞimdiLibya’ya demokrasi getireceğini söyleyenişbirlikçiler İtalya’nın Libya’yıişgalinin 100. yılını kutladı.Ürdün Kralı Abdullah, "Esad’ınyerinde ben olsaydım bırakır giderdim”diyor. Tabii ki, bırakır giderdiniz.Çünkü orası sizin için vatan değil,halkı sömürdüğünüz bir makamdır.Halkın üzerinden krallık sürdürdüğünüzyerdir. Onu sürdüremeyecekolduğunuzda o güne kadar kazandığınızparalarla servetlerle başka bir ülkedekrallar gibi yaşamaya devamedersiniz.AKP ve Arap devletlerindeki işbirlikçilerinEsad’tan istedikleri, Suriye’ninegemenlik hakkına saldırıdır.Suriye’yi de kendileri gibi işbir-18<strong>DEPREMLE</strong> <strong>KATLEDEN</strong> <strong>DEVLET</strong>


likçi uşak yapmak istiyorlar. İşteLibya’nın hali ortada.Suriye Ortadoğu’da NATO veemperyalistlerin üssünün bulunmadığıtek ülkedir. Emperyalistler onun içinsaldırıyor Suriye’ye. Demokrasiymiş!Ne demokrasisi? Kim demokrat?Tüm dünyayı kan gölüne dönüştürenAmerika mı? Avrupa emperyalistlerimi? Bu yalanlarınızla kimseyi kandırımazsınız.Bırakın siz Suriye’ye demokrasiihraç etmeyi. Önce katlettiğinizmilyonlarca insanın hesabını verin.Son 7 ay içinde sadece Libya’da50 bin kişi katlettiniz. 50 bin Libyahalkının hesabını verin.Esad iktidarının emperyalistlere veişbirlikçilerine karşı direnişi haklıve meşrudur. Hiçbir vatansever vatanınınyağmalanmasına göz yumamaz.Vatan için direnmek, haklı vemeşrudur. Vatan için her türlü bedelgöze alınır, alınmalıdır.Bu konuda Fidel Castro’nun şusözü örnektir: “Küba'nın kadın ve erkekleri,ABD çizmesi altında yaşamaktansaölmeyi tercih eder.” Kübahalkında bu inanç bu cüret, bu fedaruhu olmasaydı 12 milyon nüfusuylaKüba, yanı başındaki 310 milyonnüfuslu, kendini dünyanın imparatoruilan eden Amerika’ya kafa tutabilirmiydi?..Ey Türkiye halkları!AKP iktidarı Suriye halklarının kanınındökülmesine ortak olmaktadır.Emperyalizme karşı bağımsızlık savaşıvermiş bir ülkenin halkı olarakemperyalistler tarafından vatanı yağmalananyeni-sömürgeleştirilen, topraklarınındört bir yanında emperyalistüsler bulunan bir ülkenin halkı olaraksömürünün ne demek olduğunu eniyi bilenlerdensiniz. Milyonlarca insanımızköle gibi çalışıyor fakat açsa,yoksulsa, işsizse, hapishanelerimiztıka basa doluysa, ağzımızı açtığımızdaher talebimiz AKP’nin cop veterörüyle karşılanıyorsa sebebi emperyalizmdir,onun işbirlikçileridir.Emperyalistler Suriye’yi, İran’ı,Lübnan’ı, bütün olarak Ortadoğu’yuve Afrika’yı da yağmalamak istiyor.Libya’yı yıktılar, yerle bir ettiler,yağmalıyorlar. Şimdi birinci hedefteSuriye var. Ve bunun için AKP iktidarınımaşa olarak kullanmaktadır.Kardeş Suriye halklarının vatanınınyamalanmasına sessiz kalma.Ortak olma. AKP’nin Suriye politikalarınıdesteklemek ortak olmaktır.Sessiz kalmak onaylamaktır.AKP iktidarı Suriye’deki Türkiyeelçiliği önündeki Türk bayrağı yakmaeylemini Suriye devletine karşı kışkırtmakistiyor. Halklar arasında düşmanlığıkörüklemek için kullanıyor.Suriye’de, Ortadoğu’da emperyalizminmaşası olarak kullanılmasınıgizlemek ve meşrulaştırmak istiyor.Suriye’de ElçiliklerÖnünde Türk BayrağınınYakılmasının TekSorumlusu AKP İktidarıdırHer ülkenin bayrağı o ülke içinbelli değerlerin temsil edildiği birsemboldür. Ancak AKP ve ondan öncekiişbirlikçi iktidarlar o değerleriyok etmiştir. Bayrak, bağımsızlığınsembolüdür. Topraklarının 35 milyonmetrekaresi Amerikan ve NATO üsleriyledolu olan bir ülkede bağımsızlıktanbahsedilemez. 35 milyonmetrekare Gazze’nin yaklaşık 5 katbüyüklüğündeki toprak parçasıdır.Gazze’de emperyalist üslerin beşte birbüyüklüğü için Filistin halkı canınıveriyor. Kuşkusuz biz de topraklarımızınher karışı için kanımızı akıttıkve bugün vatanımız için kanını akıtansadece devrimcilerdir. Menderesler’denbugüne tüm işbirlikçi iktidarlarvatanımızı parça parça emperyalistleresatarken bayrağı işbirlikçiliklerinigizlemek ve şovenizmikışkırtmak için kullanmıştır.AKP iktidarı Suriye’nin bağımsızlıkhakkını tehdit ettiği sürece,Suriye halkının kanının dökülmesineortak olduğu sürece kimse Suriye halkındanAKP iktidarına ve onun yönettiğidevlete karşı dostluk içinde olmasınıbeklemesin. AKP iktidarı Libya’daolduğu gibi onbinlerce insanınkatledilmesine neden olacak işbirlikçilerinörgütlenmesine ev sahipliğiyapmaktadır. Emperyalistler Esadiktidarına karşı işbirlikçileri örgütlemegörevini AKP iktidarına vermiştir.Emperyalistler ve maşaları Suriye’dekiişbirlikçileri halkı katletmekiçin silahlandırmaktadır.İşbirlikçiler Dışişleri Bakanı AhmetDavutoğlu’nun denetiminde Ankara’dadüzenli olarak toplantı yapıyor.Bunu hangi ülke normal karşılayabilir?“Esad muhalifi” diye örgütlendirilen,silahlandırılan gruplar “muhalif”değil, kendi vatanlarına ihaneteden işbirlikçilerdir. Vatan hainleridir.Emperyalistlerin Suriye ve Ortadoğuhalkları için yapmak istedikleri çokaçık ve nettir. Bu süreçte her ne gerekçeyleolursa olsun emperyalistlerleişbirliği yapmak birincisi, kendi vatanınaihanettir.Emperyalizmle işbirliği içindeolan vatan hainlerinin haklarındansöz edilemez. Dünyanın her tarafındahainliğin, ihanetin cezası bellidir.Kimse Suriye Devlet Başkanı BeşarEsad’ın “diktatörlüğü” demagojisiniyapmasın. Tekrar ediyoruz:Libya’nın durumu ortada. Emperyalizmingizli saklısı yok. Her şey açık.Vatanınız kurtlar sofrasında yağmalanırkenkimse vatan hainlerinin demokratikhaklarından bahsetmesin.İkincisi, emperyalistlerle işbirliğiiçinde olmak aynı zamanda Ortadoğuve Afrika halklarına ihanettir.Çünkü emperyalistlerin hedefi sadeceSuriye değil, bütün olarak Ortadoğuve Kuzey Afrika’dır.Üçüncüsü, emperyalistler kendilerinetabi olmayan iktidarları zorla,haydutlukla değiştirerek tüm dünyahalklarına saldırmaktadır. Tüm dünyahalklarına teslimiyeti dayatmaktadır.Libya’da bunu yaptı. Suriye’debunu yapmak istiyor. İran’da bunu yapacak.Onun için Suriye ve Ortadoğu’daemperyalizm politikalarınadestek vermek ve ortak olmak tümdünya halklarına ihanettir.Marksist-Leninist devrimciler, ilericiler,demokratlar bu konuda net olmalıdırlar.Tavırlarını net olarak ortayakoymalıdırlar. Baş düşman Amerika’dır,emperyalizmdir. Emperyalizmigüçlendirecek her şey halklar zararverir.Sayı: 295<strong>Yürüyüş</strong>20 Kasım2011DAYANIŞMA İLE YAŞATAN HALKTIR!19


Sayı: 295<strong>Yürüyüş</strong>20 Kasım2011GERÇEĞİN SESİNİ HALKIMIZAULAŞTIRMAYA DEVAM EDİYORUZOligarşi yalanlarını her gün onlarcagazete ve televizyon ile halkımızapompalıyor. Öyle ki, kendiideolojilerini veren gazeteleri bedavabile dağıtıyorlar... Reklam, müzik,ilan... pek çok yolu kullanıyorlar bilinçleribulanıklaştırmak için... Biztüm bu saldırılara karşı elimizde<strong>Yürüyüş</strong>’le dolaşıyoruz mahallelerimizikapı kapı... Yaz-kış demeden, çalıyoruzkapıları ve dergimizi anlatıyoruz...Gerçeğin sesini halkımıza duyurmayadevam ediyoruz...Adana’da DergiDağıtımında AKP TeşhirEdildiAdana’da merkeze bağlı AkkapıMahallesi’nde 10 Kasım Perşembegünü <strong>Yürüyüş</strong> dergisinin 293. sayısınıntanıtım ve satışı gerçekleştirildi.4 <strong>Yürüyüş</strong> okurunun önlüklerlekatıldığı dergi çalışmasında, mahallehalkına liselerdeki paralı gerici eğitimekarşı örgütlenme ve birlik olmakonusunda çağrıda bulunuldu. <strong>Yürüyüş</strong>okurlarını sahiplenen mahallehalkı birçok yerde ikramda bulundu.Cadde üzerindeki bazı esnaflar isedergiyi sürekli almak istediklerini belirtti.Ayrıca işbirlikçi, AmerikancıAKP iktidarının Malatya’da kurmakistediği füze kalkanı projesinin ne olduğuanlatılarak, AKP halka teşhiredildi.2,5 saat süren dergi dağıtımındatoplam 50 dergi mahalle halkınaulaştırıldı.İzmir’in 3 Mahallesinde<strong>Yürüyüş</strong> Tanıtımı Yapıldı<strong>Yürüyüş</strong> dergisi okurları, <strong>Yürüyüş</strong>dergisinin 293. sayısını İzmir’de 12Kasım günü yaptıkları çalışma ile halkaulaştırdılar. Dağıtım, İzmir’inAsarlık, Atatürk ve Zeytinlik mahallelerindeyapıldı.Van’daki ölümlerin ve yıkımlarınsorumlusunun devlet olduğunu, öldürenin,yıkanın yoksulluk olduğunuanlatan <strong>Yürüyüş</strong> okurları, halka,“Füze Kalkanı Değil DemokratikLise İstiyoruz” kampanyasını daanlattılar. 60 adet <strong>Yürüyüş</strong> dergisidağıtıldı.BORAN – HAZİRANYAYINLARI TÜYAP’TASuç Belli Değil,İddianame Hazır DeğilAma 11 AydırTutuklular24 Aralık 2010 günü Ozan Yayıncılık’ayapılan baskın sonucututuklanan 6 <strong>Yürüyüş</strong> dergisi çalışanıve 3 devrimci, 11 aydır oligarşininmahkemesine dahi çıkartılmadan, iddianameleridahi hazırlanmadan hapishanedetutuluyorlar. Tutuklananlarınserbest bırakılması içinAnkara Sakarya Caddesi’nde herhafta Cuma günü saat 18.00’de yapılaneyleme bu hafta da devam edildi.11 Kasım’da yapılan açıklamada,bu ülkede düşüncelerini yazmanın,“ABD Defol” demenin, hapishanelerde6 kadının diri diri yakıldığınısöylemenin suç olduğuama Van’da yüzlerce insanın ölümüneseyirci kalmanın hatta buölümlerin sorumlusu olmanın AKPiktidarınca serbest olduğu söylendi.Yapılan açıklamada, “Devrimcilikyapmak, bağımsızlık ve demokrasimücadelesi yürütmek suç değildir.ABD’ye karşı olmak suç değildir.Ülkemizi ve halkımızı sevmek, açlığave sömürüye karşı olmak suç değildir.Esas bunları yaratanlar suçludur.<strong>Yürüyüş</strong> Dergisi çalışanlarının teksuçu bu gerçekleri yazmak ve meşruolmaktır” denildi.30 kişinin katıldığı eylem boyunca,“<strong>Yürüyüş</strong> Halktır Susturulamaz”,“Halkız Haklıyız Kazanacağız”,“Kahrolsun Faşizm YaşasınMücadelemiz”, “Adalet İstiyoruz”sloganları atıldı.30. yılı dolduran Türkiye UluslararasıKitap Fuarı (TÜYAP) 12 Kasım günü İstanbulBeylikdüzü’nde başladı. Binlerce insanınkatıldığı kitap fuarında Boran-Haziran Yayıncılıkda stant açtı. 2. salon 605 C standındakitaplarını halkla buluşturan Boran-HaziranYayıncılık’ın standı fuar sonuna kadar açık kalacak. TAYAD ve İdil KültürMerkezi’nin de stant açtığı fuar 20 Kasım akşamına kadar sürecek.20<strong>DEPREMLE</strong> <strong>KATLEDEN</strong> <strong>DEVLET</strong>


Ders:Kapitalizmve Sosyalizm-4Sevgili Devrimci Okul okurlarımerhaba,Emperyalizm ve kapitalizm halklaraaçlık ve zulümden başka bir şeyvermediği halde hala tersini savunankesimler çıkabiliyor.Nasıl mı?Bugünkü dünyada ve emperyalist-kapitalistsistemin hakimiyeti altındakiülkelerde yaşayan halk kitlelerihala bir kısım hakları kullanabiliyorlar.Burjuva ideologlarıve onların etki alanındakiküçük burjuva kesimler bu haklarınvarlığını kapitalist sistemebağlıyorlar.Oysa gerçek tam tersidir.Çünkü bugün ekonomik, sosyalve kültürel olarak kullanabildiğimiztüm haklar onlarca yılınmücadelesi sayesindedir. Sosyalizmuğruna ödenen bedellersonucu elde edilen kazanımlardır.Bizim ülkemizde de dünyadada gerçek budur.Ne var ki '90'lı yıllarla berabersosyalist bloğun dağılmasından güçalan emperyalizm ve işbirlikçileri kazanılanhakları budamaktadır. Dünyahakları her geçen gün daha fazla açlığa,yoksulluğa ve işsizliğe mahkumedilmektedir. Emperyalist kuruluşlarolan ILO (Dünya Çalışma Örgütü) veFAO (Dünya Gıda Örgütü) gibi kurumlaraçlığın geçen yıla göre arttığını1 milyarın üzerine çıktığını, yoksulluğundaha da fazlalaşarak 4 milyarıaştığını, işsizliğin de "tahmin" edilendenfazla çıkarak 210 milyon kişiyeulaştığını açıklamaktadır.Ki bu rakamlar emperyalistleri, kapitalistleri,cümle işbirlikçileri ve onlarınsözcülüğünü yapan küçük burjuvakesimleri yalanlamaktadır. Dolayısıylabu tabloda da görülmektedirki halk kitlelerinin ekonomik, sosyalve demokratik tüm hakları kısıtlanıyor.Krizler bahane edilerekişçi ve emekçilerin tümekonomik temelli haklarıile sosyal anlamda vekısmi olarak kullanabildiğisosyalizmin kazanımlarıdiyebileceğimizherşey ellerinden alınıyor.Bundan dolayı emperyalistler ve işbirlikçilerihala sosyalist ülkelerden vesosyalizm umudunu taşıyan ve bununmücadelesini veren devrimcilerdenkorkmaktadır. Elbette Sovyetler Birliğigibi dünyanın üçte birini etkisialtına alarak emperyalizmin ve işbirlikçileriüzerinde baskı kuran birgücün olmaması saldırıları pervasızlaştırmaktadır.EmperyalizminHalklaraSaldırmaktanBaşka Bir PolitikasıOlamazSosyalizm ve sosyalizm mücadelesininkazanımları bir bir çalınmaktave giderek dünya halklarına karşıemperyalizm, sefalet içindeki yaşamıdayatmaktadır. Ekmek bulamadığıiçin ayaklanan Endonezya halkınınçektikleri; Pakistan’da seller altındakalan halkın yardım paketlerine uzananaçlığın ve sefaletin elleri bu gerçeğinen çıplak halidir. Emperyalizm"Özgürlük" Değil "Kölelik"DemektirEmperyalizm ve işbirlikçileri zulümve sömürü altında kan ve gözyaşındanbaşka bir şey getirmezken bunun tersinisavunarak "demokrasi" getirdiğiniiddia edenler de çıkmaktadır.Bugün açlık, yoksulluk ve işsizlikyeryüzünde almış başını gitmişken;ABD emperyalizminin başını çektiğiNATO, AB, İngiliz ittifakı ya da ortaklısaldırganlık dizginsiz biçimde devamederken; Irak, Afganistan, Somali işgallerininardından Ortadoğu ve Afrika'dayeni emperyalist işgaller ve kuklarejimler kapıdayken; yeryüzünde kangölüne çevrilmeyen alan bırakılmazken;gırtlağına bir lokma ekmek girmeyen,bir yudum su bulamayan halklar acıdankıvranırken işbirlikçiler ve burjuvazininideologları, emperyalizme "demokrasi"ve "adalet" kavramlarını bahşetmektedirler.Emperyalizmin dümen suyundakiişbirlikçileri, cahil aydıncık kafalar,satılmış beyinler "demokrasi" safsatasıaltında emperyalizme tapıyorlar.Ülkemizde ve dünyadaki bu saldırganlıknedeniyle halklar her geçengün daha fazla açlık, yoksullukçekiyor ve ekonomik, demokratikhaklarından mahrum bırakılıyorlar.Haliyle böyle bir dünyadaher şey zulüm ve sömürü egemenliğinedayalıdır; tüketimiarttırmaya dönüktür. Emperyalist-kapitalistsistemin çarklarıdönmeye devam ettikçe dünyahalkları bir gün olsun gün yüzügörmeyecektir. Yeryüzünde halklarınçıkarına olan ne varsa bunlarıele geçirme hedefleri hiç değişmeyecektir.Emperyalizmin gerçeği budur.Kapitalizmin sömürüsü budur.Açlık, yoksulluk, işsizliktir.Zulümdür, sömürüdür.Dolar ve zulüm tanrılarının egemenliğive yönetimi altında bir yaşamdır.Halkların "baldırı çıplaklar" olarakdamgaladığı bir sistemdir.Ezilenlerin aşağılandığı ve sadeceiş gücü köleleri olarak görüldüğü birsistemdir.Tüm toplumların tüketim nesnesiolarak ele alındığı ve insan yerine konulmadığıbir sistemdir.Kültürlerin yozlaştırıldığı tarihe,uygarlıklara ait tüm değerlerin yağmalandığıbir sistemdir.Tüm zulüm ve sömürü bir avuçemperyalist ve yerli işbirlikçilerin çı-Sayı: 295<strong>Yürüyüş</strong>20 Kasım2011DAYANIŞMA İLE YAŞATAN HALKTIR!21


Sayı: 295<strong>Yürüyüş</strong>20 Kasım201122karları içindir.Tek alternatif sosyalizmdir.ÖRGÜTLENMELİYİZ.Ülkemiz toprakları üzerindekendi ayaklarımız üzerinde duruyoruz.Birikimimizle, kendi ellerimiz,bilincimiz ve kendi yüreğimizle,geleceğimiz için ödediğimizbedellerle oluşan değerve geleneklerle, sosyalizminkazanımları ve örnek olan hertür değeriyle, ülkemiz devrimini gerçekleştirecekbüyük bir deneyime vegüce sahibiz.Sosyalizme ait olan tüm değerlermücadelemize ışık tutuyor. Mücadelemizhalkımızın, ülkemizin umudu vegeleceğidir.İşte bu geleceğin ve gücün yol göstericiliğindeemperyalizme karşı bağımsızlık,faşizme karşı demokrasi, kapitalizmekarşı sosyalizm idealini savunduğumuz;sosyalizmin kültürünüve ahlakını taşıdığımız; halkın kurtuluşunainandığımız için sosyalizmtüm sorunların tek çözümüdür.Bugün temel sorunumuz, bu çözümgücünü halkımıza daha fazla taşımaktır.Bütün mesele sosyalizmin tek çözümgücü olduğunu, tüm sorunların çaresiolduğunu, somut örneklerle halkataşıyarak onları örgütlemek ve daha fazlamücadeleye katmaktır.Örgütlenmek ve örgütlemek...Daha fazla insana sosyalizmin deneyimlerinianlatmak; kurtuluşu sağlayacaksilahlı ve silahsız örgütlenmeleridaha fazla kurumlaştırmaktangeçmektedir.Görev ve gelecek budur.Halka sosyalizmin kendi gücünütaşıdığımızda hayattaki hemen herşeyin tüm yapıların, işlenen tüm toprağın,pişirilen tüm ekmeklerin, sağılantüm sütlerin, kesilen ve beslenentüm hayvanların, ürettiği her metanıngerçek sahibinin kendisi olduğunuöğrenir. Öğrendikçe de mücadeleyedaha fazla katılır.Emperyalizmin ve işbirlikçileriningüçsüzlüğünü gösterecek olan; sosyalizminkavgasını büyütecek olan;halkı savaştıracak olan bu gücü ör-Daha fazla insanasosyalizmin deneyimlerinianlatmak; kurtuluşusağlayacak silahlı vesilahsız örgütlenmeleridaha fazlakurumlaştırmaktangeçmektedir.gütlülüklere dönüştürmeliyiz.Bunları başardığımızda halkınomuzlarındaki dağ gibi sorunlar gücedönüşecektir. Sosyalizmin özlemi vedüşleri peşinde kurtuluşun bayrağıolup sel gibi akacaktır. Sosyalizmmücadelesine akan bu seldeki kitleselyürüyüşle, ısrarımızla, oligarşinin iktidarınayönelen öfkemizle kendi gücümüzünsırrına varacaktır.Tam 9 yıldır açlık, yoksulluk ve işsizlikiçindeki halkımızı düzene bağlamakiçin iktidara getirilen AKP’ninhiçbir sorunumuzu çözmediği ortadadır.AKP’nin 9 yıldır halka söylediğiyalanlar, anlattığı masallar ve kullandığıbaskı ve şiddetle iktidarını koruduğugörülüyor.Bugüne dek vaadettiği hiçbir şeyiyapmadı. Sadece halkın tüm sorunlarınıistismar etti.Halk kitleleri 8 yıl öncesinden dahafazla açlığa, yoksulluğa ve işsizliğemahkum edildi. İşten atılmalar arttı. İşsizkalanlar çoğaldı. Harç parasını ödemeyenler,sınavları kazanamadığı içinintihar edenler arttı. Sağlık sorunları çoğaldı.Vücudunun herparçasını satanlar çoğaldı.Ekonomik, sosyalve siyasal açıdan Türkiyetarihinin en karanlıkve bağnaz bir dönemiyaşandı. Ve bu iktidarne zaman demokrasidediyse halka karşıbaskıların, infazların,yasakların ve hapishanelerdeuygulanantecritin sıkılaştırıldığı,yasa haline getirildiğibir ülke haline gelindi.Düzenin sahipleriher zaman halkı düzene bağlayacakfarklı alternatiflerin ellerininaltında bulunmasını isterler.AKP'nin 9 yıldır yaptığı demokrasive özgürlük demagojisiniKılıçdaroğlu da sol söylemlerleyapmaktadır. CHP'nin, Kılıçdaroğlu'nunsöylemleri ne olursa olsuniktidara geldiğinde zulmü vesömürüyü makyajlamaktan başkabir işlevi olamayacaktır.CHP, oligarşinin düzeninde,burjuvazinin düzen içi alternatif yaratmakistediği bir partidir.Ne AKP, ne CHP ne de düzendekibaşka bir parti halkın sorunlarını 87yıldır çözemedi. Emperyalizme bağımlılıkve işbirlikçilik çözümsüzlüktür.Düzen partileri böyle bir bağımlılıklabilerek ve isteyerek tekellereve burjuvaziye hizmet etmekiçin iktidara gelirler.Sonuç olarak halkın dağ gibi sorunlarınaçözüm gücü olan sadece devrimcilerdir.Halkın ihtiyaçlarını karşılayabilendüzen ise halk iktidarıdır.Bu iradeye sahip olan açlığı, yoksulluğu,işsizliği yok eden tek alternatifsosyalizmdir.SOSYALİZM HALKIN KUR-TULUŞUDUR.KURTULUŞU SAĞLAYACAKVE DÜŞÜMÜZÜ GERÇEKLEŞTİ-RECEĞİZ.Sevgili okurlar, bu haftaki dersimizibitiriyoruz.Haftaya başka bir konuyla devamedeceğiz.Görüşmek üzere...Hoşçakalın.EVLATLARIMIZIN MEZARINIBULACAĞIZ,KATİLLERDEN HESAP SORACAĞIZTAYAD’lı Aileler, 19 yıl önce kaçırılarak gözaltındakaybedilen Ayhan Efeoğlu’nun mezarını bulmakamacıyla 18 Kasım günü Taksim’de eylem düzenleyecek.Taksim Tramvay Durağı’nda toplanarak eylemlerinibaşlatacak olan TAYAD’lı Aileler, eylemlerinekatılım çağrısında bulundular. Eylemde; kontrgerillacı,katil, mafyacı Ayhan Çarkın’ın ifadelerinerağmen, mezarın bulunması için hiçbir yasal işlembaşlatmayan oligarşinin yargısı teşhir edilecek.<strong>DEPREMLE</strong> <strong>KATLEDEN</strong> <strong>DEVLET</strong>


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,Birleşmiş Milletler’deki ülkelerinpantolonlarının duble paçasındakikırıntıları vermeleri halinde bile Somaliliçocukların doyacağını söylüyor.Bu cümleleri duyan, gerçekten Başbakan'ınaçlığın, sömürünün, yağmanınyeni farkına vardığına inanır.Oysa bu sözlerin altında sahtekarlıkve aldatmaca vardır.Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’üneşi Hayrünisa Gül, 20 bin dolarlıkçanta takar. Takılan bu çanta, kaç Somaliliçocuğun ihtiyacını karşılar?Bunu Türk lirasına vurursak 35 binTL yaptığını görürüz. Bu çantakaç öğrencinin okul kayıt parasıdır?Ya da kaç ailenin, tekkuruşunu harcamadan, ev kirası,faturalar, sağlık, eğitim giderleriiçin harcadığı 658,95TL’lik asgari ücretidir?İşçinin maaşına yapılacak% 2,2’lik zam için bile türlüoyunlar yapıyorlar. Diğer taraftanise bir işçinin 53 aylıkemeğini küçücük bir çantaya harcıyorlar.Onlar için ne de olsa bir işçinindeğil, milyonlarca işçinin bile birçanta kadar değeri yoktur. Tüm işçilerin,emekçilerin bir ayda kazandığıparayı bir saatte harcamak onlarınkendilerine gördükleri bir haktır.Yoksul halk ise ne emeğinin değerinialır, ne de ürettiğinin karşılığını alır.Bir işçi sadece 658,95 TL’yi almakiçin milyonlarca, milyarlarca malüretir. Bir çiftçi ise binbir zorluklaürettiği ürünün sadece % 1 ya da %2’sinin tutarını alır. İşçi ve köylünündöktüğü alınteri geleceği içindir. Fakatbu düzen onların emeklerinin, yarınlarınınhırsızıdır. Bu düzen halkımızınalınteri üzerinde bir sülük gibikanını emerek yaşıyor. Emeğini iliğinekadar emiyor. Halkın çektiği çiledenkaynaklı düzenin adaletsizliğibir kat daha öfkelendiriyorbizi.Hayvancılıkise dahazordur. Bugünyapılan vergilendirmelerlebitirme noktasınagetirilmiştir. Ülkemizdeki hayvancılıkbitirilirken, dış ülkeden getirilenAngus denilen hayvanlar buhalka sunulur. Köylünün özel besiyleyetiştirdiği hayvanlar ise meclistebakanlara sunuluyor.Mecliste bu yıl 95 ton et tüketilmiş.Bir yılda tüketilen et miktarınıdüşününce yağmanın boyutları ortayaçıkıyor. Patlarcasına, aksırıp-tıksırıncayakadar yiyorlar.Halkın yaşadığı açlığın, yoksulluğunnedeni işte bunlardır. 95 ton etiyerken halkın yaşadığı açlığın, sefaletinhangisini çözdüler, hangi sorununKendileriAksırıp-TıksırıncayaKadar Yiyorlar,Halk Aç!üstesinden geldiler? İşte bu yüzdenasalaktırlar, bu yüzden hırsızdırlar.Dünya Bankası’nın yayınladığıgelişme raporuna göre, 2006’da Türkiye’denüfusun %48’i günde sadece1 dolar ve 1 dolardan daha az birgelirle geçinmektedir. Dünya Bankası’nınyaptığı açıklama elbettekitüm doğruları içermez. Çünkü dünyanınzenginlerinin kurduğu bir bankadır.Bu banka kendi sınıfına hizmeteder. Onlar bile böyle bir açıklama yapıyorsa,bu, varolan yağmanın gizlenmeyecekboyutta olduğunu gösteriyor.Kırıkkale’de trafik kazasındanölen Fatih çocuk için ise devlet, ödeyeceğitazminat tutarını düşürmek için“Yoksul oldukları için okuma koşuluolmayacaktı, bu yüzden tazminatınıaz verelim” demişti. Fatih için çokgördükleri tazminat tutarını kendikedi-köpekleri için harcıyorlar. Kendiköpeklerinin tatil yapması içinköyler kurarken, yoksul halk çocuklarınaaçlığı reva görüyorlar. Köpeklerininyuvası, bizim gecekondularımızınbüyüklüğüne denktir. Köpeklerininkuaför salonları, veterinerleri,vitaminleri, mamaları... her şeyleri,günlüğü 1 dolara çalışan halktandeğerlidir. Köpeklerinin tüm bu masraflarıbizim günlük 1 dolarımızdankat kat fazladır.Abdullah Gül, maliyeti 35 milyondolara bir tekne yaptırdı. Malikanegibi olan teknesinde sefa sürüyor.Bizim alınterimizi yiyorlar.Tüm bunların kaynağındaburjuvazi vardır, kapitalizm vardır,bu düzen vardır. Kendi karlarıdüşünce dünya krize girer,yeni pazarlar için halklar katledilir,ülkeler işgal edilir. Somalihalkı açlıktan, yoksulluktan öldürülür.Bu ise onların kuru birpropaganda aracıdır. İnsanlarölürken, kapitalizm onlarla alay edergibi, 1700 çeşit yenilebilir böcek olduğunusöylüyor. Her gün milyonlarcaölen çocuğumuza karşılık bunusöylerler.Öfkemizin nedeni buradadır işte.Kurdukları kocaman rezidansların,alış veriş merkezlerinin, yaptıkları ülkelerarasıanlaşmaların, işbirlikçiliklerinintamamı yaptıkları hırsızlığınaçık göstergesidir. Nasıl bir şey ki, biryerde milyon dolardan söz edilirkenbir yerde 1 dolardan söz ediliyor?!Köpekleri bile bizden değerliyken,bizi ayak takımı diye aşağılarken,emeğimizi çalarken, kinimizi onlarakarşı bir kat daha bileyleriz. Yaşadığımızsefaletin, yokluğun, yoksulluğunkaynağı onlardır. Onlardan kurtuluncayakadar öfkemizi bilemeliyiz.Sayı: 295<strong>Yürüyüş</strong>20 Kasım2011DAYANIŞMA İLE YAŞATAN HALKTIR!23


"GDO'lu Tarıma Ceza Kesmeyin" DiyorlarEMPERYALİST TEKELLER İÇİNBÜTÜN SINIRLARI KALDIRIN!Sayı: 295<strong>Yürüyüş</strong>20 Kasım2011Amerikan emperyalizmi Türkiye'ninGDO'lu ürünlere dair yasalmevzuatını "çok ağır ve cesaret kırıcı"buluyormuş. Ve bunun değiştirilmesigerektiğini söyleyerek bu konudakiyasal düzenlemenin yenilenmesiniistemiş.GDO Nedir?Bilim adamları 25 yıl önce, genleriDNA’dan ayırarak başka bir canlıyayerleştirebileceklerini keşfettiler.Bir canlıdaki genetik özelliklerinkopyalanarak, bu özellikleri taşımayanbir canlıya aktarılması sonucundaüretilen yeni canlıya Genetiği DeğiştirilmişOrganizma (GDO) deniyor.GDO'lu ürünlerin yaygınlaşmasıylabirlikte bu ürünler tartışma gündemimizede girdi. Kimileri GDO'luürünlerin avantajlarını sıralarken kimileride bu ürünlerin özellikle insansağlığını etkileyebileceğini, doğaldengeyi bozacağını, doğayı da içinealacak tarzda olumsuz sonuçlar yaratabileceğinisöyleyerek bu ürünlerinkullanımının, üretiminin yasaklanmasınısavunmaktadır.Örneğin GDO savunucuları,GDO'nun dünyadaki eksik üretimedolayısıyla da açlık sorununa çare olacağını,GDO'nun ürün artışını sağlayacağınısöylemektedirler. Oysa açlıksorununun kaynağı ürün eksikliğindendeğil, emperyalist sömürügerçeğinden kaynaklanmaktadır. Yeterincetahıl, ürün fazlası varkenhalklar açlık çekmektedir.Tek başına bu bile GDO'nun neyehizmet ettiğini çok açık ortaya koymaktadır.GDO'lu ürünlerin yararlı mı zararlımı olduğu tartışmasını aydınlatacaktemel gerçek ise şudur: BugünGDO’lu gıda üretimi birkaç emperyalistşirketin tekeli altında. Gelenekseltarımda kullanılan bitkilerin tohumlarıylabir sonraki yıl yenidenürün alınabiliyor. GDO’lu tarımdaise bu mümkün değil; üreticiler,emperyalist şirketlerden her sene tohumalmak zorunda. Bir diğer noktapatent konusu. GDO’lu bitkilerinpatentinin neredeyse tamamı dayine aynı şekilde emperyalist şirketlerintekelinde bulunuyor. Tüminsanlığa ait bir materyal olanDNA’nın özelleştirilmesi insanlığıtehdit eden asıl noktadır.Monsanto, DuPont, Pionerr,Syngenta, Bayer ve Hazera genetiktohum üretici ve pazarlayıcısı emperyalistşirketlerin başında gelmektedir.Ve Cargill çok uluslu emperyalistgıda tekellerinin en bilinenidir.İşte bu şirketler, bu tekeller yasalarıyapmakta, yasaları değiştirmektedirler.Emperyalizm gerçeği açık ve nettir:Bir; emperyalizmin özü tekelleşmektir,tekellerdir. Tekelleşme de sömürününmerkezileşmesi ve yoğunlaşmasıdır.Yani tekeller sömürüyü tekellerinealırlar ve sömürü koşullarınıazgınlaştırırlar.İki; emperyalizmin yasası “dahaçok kar”dır. Emperyalist tekeller herşeyedaha fazla kar; daha fazla sömürüanlayışıyla bakarlar.Üç; emperyalizmin bir diğer yanıbağımlılaştırmaktır. Sömürüsünü artırmakiçin yeni pazarlar ararlar, bupazarları her şeyleriyle kendilerine bağımlıyaparlar.Şimdi bu gerçekler ışığında baktığımızdaGDO'lu ürünlerin kullanımıyararlı mı zararlı mı sorusuna doğrucevabı verebiliriz.Teknik, bilgi, materyal kimin elindeyseonun yararına kullanılacaktır.GDO'lu ürünlerin birkaç emperyalisttekelin elinde olduğunu söyledik.Dolayısıyla emperyalist tekellerinelindeki GDO'lu ürünlerin insanlığınyararına kullanımı olanaksızdır. Doğasıgereği daha fazla kar, daha fazlasömürü, daha fazla pazar isteyen vedoymak bilmeyen emperyalist tekellerGDO'lu ürünleri de bu amaçla değerlendirmektedir.Yerli tarımın öldürülmesi, doğanındengesinin bozulması, insan sağlığınınolumsuz etkilenmesi emperyalisttekellerin umurunda değildir.Ülkeleri işgal eden, halkların üzerinebombalar yağdıran, katleden, ambargolarlakuşatma altına alan emperyalistlerGDO'lu ürünlerle de farklıbir işgal, bağımlılık gerçekleştirmekte,halkları katletmektedir. Emperyalisttekeller asla halkların yararınahareket etmezler. Tersine emperyalizmve ezilen haklar birbirleriyle uzlaşmazbir karşıtlık içindedirler.Tekellere Daha FazlaÖzgürlük, Halklara DahaFazla Baskı, YasakEmperyalist tekeller tehdit ediyor:Engelleri kaldırın, yeni düzenlemeleryapın!Bunlar olmazsa ne olur?Buna da cevap veriyorlar: İşgalederiz, rejimi yıkarız, ambargo uygularız.Irak, Afganistan, Libya'dayaptıkları gibi, Suriye'de yapmaya çalıştıklarıgibi...GDO'yu tekelinde bulunduran24<strong>DEPREMLE</strong> <strong>KATLEDEN</strong> <strong>DEVLET</strong>


emperyalist şirketler, Türkiye'yi dedaha uygun biçimde uyarıyor:GDO'larla ilgili yasalarınız cesaret kırıcı,yeniden yasal düzenlemeler getirin,diyorlar.İşbirlikçi AKP iktidarının emperyalistlerinbu isteğini hemen yerine getireceğiaçıktır.AKP iktidarı ve ondan önceki işbirlikçiiktidarlar emperyalistlerin birdediğini iki etmediler. Emperyalist tekellerlehine onlarca, yüzlerce düzenlemeyaptılar. Açık-gizli onlarcaanlaşma yaptılar. Tekellerin önünü bütünüyledüzlediler ki emperyalistlerTürkiye halklarını rahat rahat sömürsünler.GDO ile ilgili ülkemizdeki yönetmelikbirkaç kez değişti.Ülkemizde GDO ile ilgili ilk yönetmelikdeğişikliği 26 Ekim 2009 yılındayapıldı. Gıda ve Yem AmaçlıGenetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalarve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi,İhracatı, Kontrol Ve DenetimineDair Yönetmelikte DeğişiklikYapılmasına Dair Yönetmelik adı altındayapılan değişiklik tarımı emperyalisttekellere peşkeş çeken bir düzenlemedir.Emperyalist tekeller bu düzenlemedende memnun kalmamış, varolan tüm engellerin kaldırılmasınıistemektedirler.Tekeller lehine olan her düzenlemeise halkların aleyhine olmaktadır.Tekeller özgürleştikçe halklara dahaçok baskı ve yasak uygulanmaktadır.Yasal düzenlemelerin, gündemegelen politikaların bir yönü emperyalisttekellere daha fazla özgürlüksağlarken bir diğer yönü ise halklara,emekçilere; çalışma koşullarını ağırlaştırarak,kölece çalışma ve yaşamkoşulları dayatarak, işsizliği büyüterek,emekçilerin örgütlenme ve ifadeözgürlüğünü ortadan kaldırarak baskıve yasakların büyümesi olmaktadır.GDO'ya Karşı Mücadele,Emperyalizme KarşıMücadeledirTüm sömürü politikalarının odağında,tüm sorunlarımızın odağındaemperyalizm, emperyalist tekellerindoymak bilmez kar ve sömürü gerçeğivardır.Yerli tarım, hayvancılık mı ölüyor?Sağlığımız mı tehdit altında?Açlık, yoksulluk mu artıyor?GDO insanlığı tehdit mi ediyor?Savaşlar, şiddet mi korkutuyor?Bir, tüm bunların sorumlusu kimdir?İki, buna karşı nasıl bir mücadele?Bizce suçlu malumdur: Emperyalizm.Bu nedenle emperyalizmi karşısınaalmayan hiçbir politikanın başarışansı yoktur. Emperyalizmi hedefineoturtmayan hiçbir talep gerçekkurtuluşu sağlayamaz.Ve yine en az bunun kadar önemliolan bir gerçek daha vardır; emperyalizmlemücadele çetin bir mücadeledir,uzlaşmaz bir mücadeledir, kanlıbir mücadeledir, çok yönlü bir mücadeledir.Ve bu mücadele, ne ülkemizdekine de uluslararası plandaki emperyalizminmahkemeleriyle sınırlanamayacak,bunlara hapsedilemeyecek,barışçıl biçimlerde sonuç alınamayacakbir mücadeledir. Karşımızda hiçbiryasayı, hukuğu, adaleti, değeri, geleneğitanımayan bir emperyalizmhaydutu vardır. Bu haydutun anladığıtemel mücadele dili silahlı mücadeledir.Ancak bu çizgideki bir mücadeleanlayışı ile sorunlarımızı çözebiliriz.Sayı: 295<strong>Yürüyüş</strong>20 Kasım2011Amerikan tekellerinin GDO’lu gıdalarınzararlı olmadığına inandırma çalışmalarıGDO’lu gıdaların zararlı olduğu,emperyalist tekeller için çalışan halkdüşmanı bilim adamlarının dışındakitüm bilim adamları tarafından insansağlığına zararlı olduğunu söylenmektedir.Ki, burjuvazi kendisiözellikle organik gıdalar yerken, halkaGDO’lu ürünlerin zararlı olmadığınısöylüyor. Halkı bu yalanlarınainandırmak isteyen Amerikan tekellerininTürkiye'nin de içinde olduğubir çok ülkede GDO'lu gıdalarınzararlı olmadığı yönünde propagandaçalışmaları yürüttüğü ortayaçıktı. Haber sitesi Bianet’in Wikileaksbelgelerini incelenmesiyleortaya çıkan ABD'nin Türkiye ve diğerülkelerde yürüttüğü "GDO SağlığaZararlı Değildir" çalışmalarıbasına yansıdı. 13 Kasım 2011 tarihliMilliyet’in haberine göre, Türkiye'deGDO'lu gıdalar konusundaki'yanlış bilgilendirmenin' önünü kesmekiçin gazetecilerden bilim insanlarına,hükümet yetkililerindençiftçilere kadar her kesime, gerekTürkiye içerisinde, gerek yurtdışında,genetiği ile oynanmış ürünlerinsağlığa zararlı olmadığını söyleyenAmerikalı uzmanlar tarafından"bilinçlendirme çalışmaları" düzenlenmiş.Bu çalışmaların sonucunda"Türklerin bilimselliktenuzak olduğu", ikna edilmesi içindaha çok çalışmalar yapmaları gerektiğisöyleniyor. Çünkü Türkiye'ye1 milyar doların üzerinde GDO'luürünün satıldığı ve bunun büyükbir pazar olduğu söyleniyor.Bu pazarın kaybedilmemesi vebüyütülmesi için ABD'nin TarımsalBioteknoloji danışmanı MadelynSpirnak AKP'li hükümet yetkililerine,basına, işbirlikçi tekellereGDO'lu gıdaların kullanılmasının“faydalarını” anlatmış. TÜBİTAK'ınBilim ve Teknik dergisinde bu konuylailgili makalelerin yayınlanmasıistenmiş.Hükümete alenen baskı yapılmış.3 Haziran 2008 yılında yazılanbir belgede Türkiye'nin GDO konusundaAB'yi izlediği, bunun daABD'nin bu ülkeye olan ihracatınıolumsuz etkilediği, bu durumda hükümetealenen baskı yapılarakGDO'lu ürünler konusundaki siyasetinindeğiştirileceği söyleniyor.DAYANIŞMA İLE YAŞATAN HALKTIR!25


Sayı: 295<strong>Yürüyüş</strong>20 Kasım201126MOBESE’LER, JEMUS’LAR, SGRS’LER...Halktan, DevrimcilerdenKorkuyorlar!Adeta paranoyak oldular. Caddeler,sokaklar, parklar, halka açık yerlerkameralarla donatılıyor. İller yetmedi,ilçelere geçtiler. Yakında köylerede girecekler.“Eski adıyla MOBESE, yeni adıylaKent Güvenlik ve Yönetim Sistemi(KGYS) kurulum çalışmalarında sonagelindi. Kocaeli dışında güvenlik kameralarıyladonatılmayan il merkezikalmadı. Kocaeli de gelecek yıl kameralarakavuşacak. 80 il merkezininyanı sıra 35 büyük ilçedeki kurulum çalışmalarıda tamamlanmış durumda. 21büyük ilçede ise çalışmalar sürüyor.”(Akşam, 8 Kasım 2011)İller, ilçeler, yakında köylere debaşlayacaklar, hatta boş arazilere, ormanlara...Polis Yapar da JandarmaDurur mu?“Sırada JEMUS var; MOBESE yada KGYS'nin kırsaldaki karşılığı olanJandarma Entegre Muhabere ve BilgiSistemi (JEMUS) kurulum çalışmalarıise tüm hızıyla sürüyor. JEMUSda bugüne kadar 35 ilde faaliyetegeçti. 15 ildeki kurulum çalışmaları halendevam ediyor. JEMUS'un 2016 yılınınsonuna kadar ülke geneline yaygınlaştırılmasıplanlanıyor.” (agy)“Denizde beklemedeyiz; 'DenizlerinMOBESE'si olacak Sahil GözetlemeRadar Sistemi Projesi'nde isehenüz mesafe katedilemediği öğrenildi.”(agy)Güvenlik sistemi diyorlar. Kimingüvenliği peki? Halkın güvenliği mi?Yalan...Halkı katleden, halkı yoksullaştıran,işsiz bırakan, aç-açık bırakan birdüzenin halkın güvenliğinden söz etmesiaçık bir yalandır. Depremzedeyebile gazlarla, joplarla saldıran,yardımsız bırakan bir düzen mi güvenliğimizidüşünecek.Hayır, kendi güvenlikleri için yapıyorlar.Bu zulüm ve sömürü düzeninindevamı için yapıyorlar tüm bu“güvenlik” sistemlerini...Devletin “güvenlik” dediğini sizhalka saldırı olarak anlayabilirsiniz.Emperyalist tekellerin, işbirlikçileriningüvenliği demek olduğunu anlayabilirsiniz.Ama devletin “güvenlik”dediği şeyin asla halk için olduğunudüşünmeyin.Çok basit düşünelim, yaşadığımızolaylara bakalım: Herhangi bir fabrikadamaaşları ödenmediği için en sıradanbir protesto eylemi yapan işçilerinbaşına geleni düşünün. Patronlarınbir telefon açmasıyla polisi, jandarması,özel timi, siyasi şube polisleri damlayıverirler.Çalışan bütün işçilerin anındaseceresini çıkartırlar. Kim bu eylemiörgütlüyor? Kim bu işçileri kışkırtıyor?Kim bunların elebaşısı? Dışarıdankimlerle bağlantı kuruyorlar?... Derinlemesinearaştırmalar uzar gider. Patronlara“siz bu işçilerin maaşlarınıniye vermiyorsunuz?” diye en basit birsoruyu dahi sormazlar. Yüzlerce işçiişinden atılır, patarona “niye attın” demezler.Onlar, patronun güvenliğinisağlamak için vardırlar.Ve yaptıkları yeterli gelmiyor.Karadan, denizden, havadan... herbir yandan gözetlemeye, izlemeyealdılar. Deyim yerindeyse kuş uçurtmayacaklar.Korkuyorlar.Halk İçin Yatırım Yok,Halka Karşı MilyarlarHarcarlarOnca güvenlik önleminin, kameralısistemlerin maliyeti var elbette. Şuana kadar yapılan harcamaların 300MİLYONA MAL OLDUĞU söyleniyor.“Kent güvenlik sistemleri içingenel bütçeden 148 milyon 193 binlira harcandı. Bir o kadar para da ilözel idareleri başta olmak üzere yerelbütçelerden çıktı.”Genel bütçe, yerel bütçe, bizdenzorla aldıklarıvergileri kameralarlabizekarşı kullanıyorlar.Halka karşısavaşta milyarlarıaslaesirgemiyorlar. Döşüyorlar, döşüyorlar,tüm dünyayı kamera ile döşüyorlaradeta... Her yere kameralar döşüyorlar...Halkı suçlu, terörist olarak görmeyedevam ediyorlar...Görmeye devam edin. Bu duygusizi paranoyak yapacak... Her yere kameradöşeyin ama deprem için biryara bandı bile koymayın bir köşeye...Hatta hemen yıkılan Van'a da, o bölgelerede kamera döşeyin... Halkyoktur burada, halk sevgisi yoktur,halka ilişkin tek bir yatırım yoktur.Halka karşı ise milyarlar harcarsınız...Bütçe harcamalarını ortaya serelim.Bütçeden nerelere ne ayrılmış inceleyelim,bu incelemede bize devletin halkiçin mi yatırım yaptığını, yoksa halkakarşı mı yatırım yaptığını gayet açık göreceğizdir.Bir de örtülü ödenekleri vardırki o ödeneklerle de halka karşı savaştamilyarlık harcamalar vardır.“Halk İçin Güvenlik - Adalet İçinHizmet” diyorlar.Yalan...Her şey halkın mücadelesini susturmakve bastırmak için. Polisin sayısınıarttırırlar, donanımlarını sürekliyenilerler, yeni araç-gereçleralırlar. Ve polise ayrılan bu ödenekhalkın karşısına jop, işkence, gözaltı,katliam olarak çıkar. Örneğin aşağıdakialıntı devletin önceliğinin ne olduğuçok somut ortaya koymaktadır.“Adalet Bakanlığı yakınıyor: Mahkemeartı Yargıtay, bir ceza davası ortalama1600 günde sonuçlanıyor. Bu,4,5 yıl demek… Üstelik bu ortalama rakam…Misal; Hizbullah davası hü-<strong>DEPREMLE</strong> <strong>KATLEDEN</strong> <strong>DEVLET</strong>


kümlülerinin dosyaları toplam 10 yıldabile karara bağlanamadı. O yüzdensalıverildiler… Demek ki mahkemelerihızlandırmak gerekiyor… Bu çerçevede;hakim, savcı ve adalet hizmetleripersoneli sayısının artırılması, teknolojikdonanımı artırmak gerekmiyormu? Gerekiyor ve bu da bütçe işi. Peki,AKP iktidarı adalete toplam bütçeninne kadarını ayırıyor? Adalet, AKPhükümetinin öncelikleri arasında nerededuruyor. Sıkı durun, bütçeninsadece yüzde 1’i adalete ayrılıyor.2010 yılı 11 ay bütçe harcamalarınagöz atınca görüyoruz ki, yapılmış görünen256 milyar TL’lik bütçe harcamasındapolise yaklaşık 12 milyarTL’lik harcama yapılırken adalete verilenbütçe 3 milyar TL bile değil. Yani,1 adalete, 5 polise…” (Mustafa Sönmez,Politika, ekonomi ve yaşam üzerinenotlar)Devletin adalete ihtiyacı yok, devletinihtiyacı güvenliktir. Devletin ihtiyacıadalet arayanı, adalet isteyeniSavaşanKelimelerHALKIN İRADESİBu kelimeleri seçimler döneminde sık sık duyduk.AKP her fırsatta “halkın iradesiyle geldik” der. Bugünanayasa tartışmaları sırasında da, halkın iradesini gerçektentemsil eden bir anayasa yapacaklarını söylüyorlar.Burjuvazi de her şeyi halka sorduğunu, danıştığınısöyler. Buna dayanarak seçimleri, meclisi, referandumyapılmasını gösterir.Tüm bunlar doğru mudur? Nedir “halkın iradesi”?Sadece sandık başına gitmek midir? Bu düzen değişmedenhalkın iradesini temsil eden, demokratik biranayasa mümkün müdür?İktidarın halkın iradesini temsil etmesi demek, halkınyönettiği, söz ve karar hakkını doğrudan kullandığı,bağımsız ve özgür bir ülkenin var olması demektir. Oykullanmak veya seçimlerin olması halkın iradesinin oluştuğuanlamına gelmez. Seçimler, bugün oynanan demokrasioyununun bir parçasıdır sadece. Halkın iradesininvar olup olmamasının tek ölçütü asla seçimler olamaz.Bu ülkede hiçbir zaman gerçek bir halkın iradesiolmamıştır. Var olan tüm iktidarlar, bu tarz söylemleridemagoji malzemesi yapmıştır. AKP’nin de yaptığıbastırmaktır. Mahkemeler varsın yavaşişlesin! Nasılsa F Tipleri vardır. Tutsaklardış dünyadan yalıtılmışlardır.Ayrıca şunu da belirtmek istiyoruz:Devlet polise verdiği kadar AdaletBakanlığı’na da ayırmış olsa halk içindeğişen bir şey olmayacaktır. AKP iktidarımilyonlarca lira harcayıp dünyanınen büyük adalet saraylarını yaptırıyor.Bunlar yine halk çıkarlarına çalışmıyor.Polis nasıl patronların “güvenliği”için çalışıyorsa, devletin adaletide patronlar için hizmet etmektedir.Yukarıda verdiğimiz işçi örneğivardı. Patron fazla çalıştırıp mesaiücretlerini ödemiyor diye defalarca dilekçeverebilirsiniz. Kılları kıpırdamaz.Onlar patronların güvenliği için FTiplerine trilyonlar harcamışlardır.Devletin adaleti de yoksul halkı oralaradoldurmak için çalışır.Varsın milyonlar açlık yaşasın,işsizlikle cebelleşsin, oligarşik devletiçin hiçbir önemi yoktur bunun.O övündükleri “sosyal devlet”in yerindeyeller esmektedir. Sosyalist sisteminbaskısı ve zoruyla, emekçilerinmücadelesinin dayatmasıyla yaptıklarıkamu harcamalarını olabildiğince kısmış,kısmışlardır. Bunun yerine tümharcamaları güvenliğe kaydırmışlardır.Bu politika ve anlayışın sonucu insanlıkaçlıkla pençeleşir. En küçük birsel felakete dönüşür. En az zararlarlaatlatılabilecek bir deprem hayatlarıalt-üst eder. Hiçbir yatırım yapmazlar.Bir çadırı çok görürler insanlarımıza.Çünkü halka düşmandırlar.Katlederken de, bir çadırı çokgörürken de, kameralar döşeyip izlemeyeçalışırlarken de halka düşmandırlar,halktan korkmaktadırlar.Ancak nafiledir. Korkunun ecelefaydası yoktur. Halk yenilmez birgüçtür. Bunu biz söylemiyoruz. Bunutarih söylüyor ve onlarca kez de kanıtlanmıştırbu doğru. Yeter ki halk örgütlüolsun. Yeter ki halk devrimci öncüsüylebirleşmiş olsun.budur.Bugün devlet, halkın değil, emperyalistlerleişbirliği yapan sömürücülerin devletidir. Bundandolayı iktidarda halkın iradesinden değil, emperyalistlerleişbirliği yapan sömürücülerin iradesindensöz edilebilir.Gerçekten halkın iradesi söz konusu olsaydı, halkınzararına olan yasalar meclisten bir bir çıkar mıydı?Özelleştirmeler olur muydu? İşsizlik her geçen gün çığgibi büyür müydü? Bugün ekmeğe, sebzeye, doğalgaza, elektriğe zam kararlarını halk mı veriyor? Halkıngerçek bir iradesi söz konusu olsaydı, halk kendi aleyhinebu kadar karar alır mıydı? Bunca açlığı, yoksulluğuçeker miydi?İktidardakiler halkın iradesini temsil edemezler.Onlar için halk sadece sömürülmek için vardır.Yaşadığımız açlığın, yoksulluğun, zulmün sorumlusuAKP’dir, bu düzendir.Özelleştirmeler, yeni imar yasaları, 2B adı altındayapılan arazi talanları, kıdem tazminatı dahil her türlükazanılmış haklara yönelik saldırı yasaları, kentseldönüşüm adı altında yapılan gecekondu yıkımları vedaha sayabileceğimiz onlarca yasanın hiçbirinde halkıniradesi söz konusu değildir.Şu kesindir: “Halkın iradesini temsil ediyoruz”cümlesi bir safsatadır. Bu düzende hiçbir iktidar halkıniradesini temsil edemez. Onlar için önemli olan halkıniradesi değil; emperyalistlerin ve tekellerin iradesidir.Bildikleri tek irade budur.DAYANIŞMA İLE YAŞATAN HALKTIR!Sayı: 295<strong>Yürüyüş</strong>20 Kasım201127


Sayı: 295<strong>Yürüyüş</strong>20 Kasım2011HalkDüşmanıAKPTürkiye’de1980’lerde başlayan,1990’lardadevam eden ve AKPhükümeti döneminde hızlanan “SağlıktaDönüşüm Programı” bir DünyaBankası (DB) programıdır. 2003yılında başlatılan bu program, ilkaşamasını tamamlamış ve 2009 yılında“Sağlıkta Dönüşüm ve SosyalGüvenlik Reformu Projesi” adıyla 2.aşamasına geçmiştir.29 Eylül 2009 tarihinde yürürlüğegiren ve 31 Temmuz 2013 tarihinekadar bitirilmesi hedeflenen “SağlıktaDönüşüm ve Sosyal GüvenlikReformu Projesi” için Dünya Bankasıkredi vermiştir. Kredi miktarı56,1 milyon Euro’dur. Krediyi verirken,TBMM’den geçirilecek yasalarakadar tüm sağlık politikasıDünya Bankası tarafından belirlenmiştir.Kredi anlaşması bu şartlarlaimzalanmıştır.Dünya Bankası, bu krediyi Türkiyehalklarını çok düşündüğü içinvermemiştir. Emperyalizm, dünyadasömürebilecek yeni alanlar aramaktadır.Suyun dahi özelleştirilmesinekadar giden bu süreçte, sağlık hizmetlerininözelleştirilmesi de vardır.Dünya Bankası, “Sağlığa fazlapara harcıyorsunuz, sağlık sisteminizideğiştirin.” talimatını vermiştirAKP’ye. Verirken şunu söylemiştir:“Kamu sağlık harcamaları halihazırdatoplam kamu harcamalarınınönemli bir bölümünü (2007 yılındayaklaşık yüzde 13) oluşturduğundandolayı, söz konusu dönemdesağlık harcamalarındaki gelişmelermali sürdürülebilirliğin kilit bir belirleyicisiolacaktır. Dolayısıyla, sosyalgüvenlik ve sağlık sektörlerindeharcama yönetimi mali kapasiteninkorunabilmesi için bir önceliktir.”(Bilgi Dünya Bankası’nın sitesindenalınmıştır.)Bunun anlamı: Bütçenin %13’üsağlık harcamaları için çok fazla,“SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM”bunu azaltın!Sağlıkta DönüşümProgramınınGetirdikleriBu programın temelinde şunlarvardır:* Devletin elindeki sağlıkhizmetleri özelleştirilecek* Devlet sağlık ve sosyalgüvenlik alanından çekilecek.* Vatandaşın yükümlülükleriartacak, hizmetler daraltılacak* Özel sağlık sigortasıdayatılacak* Sağlık emekçilerinin işgüvenceleri kaldırılacak,sözleşmeli olarak çalıştırılacaklar* Sağlık ocakları yok edilecek,aile hekimliği sistemine geçilecekSSK'lar işçilerin primleriyle oluşturulankurumlardır. Devlet, hiç kaynakaktarmayarak ve üstüne üstlük,kaynaklarını özel sağlık birimlerineaktararak içini boşalttığı SSK'ları sahiplerininolurunu ve görüşünü almadanSağlık Bakanlığı'na devretmiştir.Devir işleminin ardından, 21Temmuz 2004 tarihli Resmi Gazete’deyayımlanan 5220 Sayılı “SağlıkHizmetleri Temel KanunundaDeğişiklik Yapılmasına Dair Kanun”ile Maliye Bakanlığı’na, SağlıkBakanlığı’na ait tüm sağlık kuruluşlarınısatma yetkisi verilmiştir.Sağlıkta dönüşüm programı ile,hastalar ayakta tedavi ile yetinmek zorundakalacaktır. Bundan daha fazlasınıtalep eden “müşteriler”, “çağdaş”sağlık işletmelerinden parasına göresağlık hizmeti satın almak durumundadır.İşte bize sağlanan özgürlük bundanibarettir. Sağlık, bir hak olmaktançıkartılıp, parayla alınıp satılanbir meta haline getirilmiştir.Çocuğumuzun kolu kırıldığında,hastaneye gidip alçı yaptırabileceğiz.Ama çocuğumuz sakın kanser olmasın!Ağır hastalıklarda, hele ki ölümriski de taşıyorsa, tüm harcamaları cebimizdenyapmamız gerekecek. Yalnızyaşıyorsanız ve bakıma muhtaçsanız,bunu ispatlamak zorundasınız.Eğer hekimi ikna edemezseniz, bakımhizmeti alamayacaksınız. Hastalığınızınteşhisi için istediğiniztetkikleri, testleri yaptıramayacaksınız.Çünkü bu konuda da kısıtlamavardır. “Durduk yere masrafçıkartmayın” diyor AKP.Sağlıkta DönüşümünKazananı SigortaTekellerİSağlık hizmetlerinin özelleştirilmesidemek, en genel hali ile hastaların“müşteri” konumuna getirilmesi,sağlık hizmetlerinin masrafının devlettarafından karşılanması yerine rekabetçipiyasa ortamının getirilmesidir. Halkımız,sağlık tekellerinin eline terk edilecektir.Bu süreçten en karlı çıkacakolanlarsa, özel sağlık hizmeti veren sigortaşirketleri olacak. Halihazırda,2006’da 18,6 milyar TL olan özel sigortaşirketlerinin varlık toplamı,2009’da 33.4 milyar dolar olmuştur.AKP, halkı, bireysel emeklilik ve özelsağlık sigortalarına yönlendirmektedir.AKP, tekellerin hizmetindedir, iktidarınıda buna borçludur.Türkiye’ye Sağlık İşleri ve SosyalHizmetler alanında yabancı tekeller,2005 yılında 74 milyon dolar yatırımyaparken; bu miktar 2009’da 106milyon dolar , 2010 yılının sadece ilk8 ayında ise 54 milyon dolardır.Farklı bir noktadan bakarsak; sağlıkhizmetlerini “geliştirmek” içinDB’den kredi alan AKP iktidarına,2010 yılı itibariyle 22 üniversite hastanesinin380.723.000 TL borcu vardır.Alınan kredilerin nerelere aktarıldığınıanlayabiliriz...Yeşil Kart Ocak 2012’de28<strong>DEPREMLE</strong> <strong>KATLEDEN</strong> <strong>DEVLET</strong>


KaldırılacakAKP, 9,5 milyon kişinin kullandığıyeşil kart uygulamasına da Ocak2012’de son verecek. Onun yerineGenel Sağlık Sigortası (GSS) sisteminegeçilecek. Sadece aylık geliri279 TL'nin altında olanlara bedavasağlık hizmeti verilecek. Bu limitinüzerinde geliri olanlar ise kademeliolarak prim ödemek zorunda kalacak.Prim miktarı gelirin seviyesine göre33 TL'den başlayacak, 200 TL'yekadar çıkacak. Böylece Sağlık Bakanlığı4.4 milyar TL’yi cebine indirecek.“5510 sayılı yasadaki son düzenlemeyegöre 1 Ekim 2010 tarihindeyeşil kart ortadan kaldırılacak veaylık kişi başına düşen geliri asgariücretin üçte birinden az olanların genelsağlık sigortası (GSS) primlerinidevlet ödeyecekti. Ancak yapılan yenibir düzenleme ile bu uygulama1 Ocak 2012 tarihine ertelendi.GSS’nin tüm maddeleri henüz uygulanmamaktadırve can yakıcı uygulamalarıbugüne kadar ertelenmiş,son olarak da genel seçim sonrasınabırakılmıştır.” [Sağlık ve Sosyal HizmetEmekçileri Sendikası (SES),2010 yılı Sağlık Raporu]Yeşil Kart uygulamasının kaldırılmasıyla,9,5 milyon insan tekellerininsafına terk edilecektir. YeşilKart, yoksulluk demektir. Yoksulunpayına hastalıklar düşerken, sağlıkhizmetlerinin özelleştirilmesindenkazanılan para da AKP’lilerin ve tekellerincebine akacak.Taşeron, SağlıkÇalışanlarınınSömürüsüdürAKP iktidarı döneminde SağlıkBakanlığı bünyesinde taşeron çalıştırma10 kat artmıştır. 1995 yılındaSağlık Bakanlığı’na bağlı 241 binsağlık personelinin 233 bini kadroluyken,8 bini taşerona bağlıydı.Bu oran 2002’de, kadrolu 245 bin,taşeron 11 bin; 2010’da ise 329 binkadrolu, 118 bin taşeron olmuştur.Taşeron sistemi ile sağlık çalışanlarınınhakları ellerinden alınırken;emekçiler, “alt işveren” diye isimlendirilentaşeronlar aracılığıyla ikikez sömürülmektedirler. AKP, sağlıktaözelleştirmeyi gerçekleştirirken, önünekimse engel olmasın istiyor. Bununiçin sağlık çalışanlarını da güvencesizçalışma şartlarına mahkum ediyor.Aile HekimliğiAile hekimliği, ilk olarak 2005 yılındaDüzce’de başladı. Düzce bu sistemindenenmesi için pilot alan ilanedildi. Yine DB talimatlarıyla, Aralık2010 sonunda tüm iller aile hekimliğinegeçti.Aile hekimliği sisteminde sağlıkemekçilerinin özlük hakları yoğun biçimdeihlal edilmekte ve sistem hekimve diğer sağlık çalışanlarını tüccarlığazorlamaktadır. Çünkü ailehekimi baktığı her hasta başına ücretalmakta ve bu ücret direk ödenenprimlerden karşılanmaktadır.Doktorlar, özel sağlık kuruluşlarındaiş güvenceleri patronların keyfinebağlı olan, devlet hastanelerindeise esnek, kuralsız ve performansa dayalı,7 gün 24 saat çalışan ve emeğidiğer sağlık emekçileri gibi ucuzlatılmayaçalışılan bir kesim halinegelmiştir. Performansa dayalı sistemile performansı düşük olan hekimlerinaylıklarından yüzde 20’ye varankesintiler yapılabilmesinin önü açılmıştır.Doktorlar, baktığı hasta sayısı kadarpara kazanacağı için, hastaları derinlemesineincelemeden hızla başındansavacak, sıradaki hastaya bakacaktır.Bu durum doktorlar arasındarekabet de doğuracaktır. Rekabet,örgütlülüğün önünde de engel olacaktır.Örgütsüz, özensiz, dikkatsiz,kar amaçlı, halk düşmanı bir doktorlukyaratılacaktır.2009 Ağustosu’nda Dünya SağlıkÖrgütü tarafından yapılan bir araştırmayagöre, Türkiye’de 100 bin kişiye153 doktor bakacaktır. Diğerbir deyişle bir doktora 653 hastadüşmektedir. Bu rakamlar bile ailehekimliği denilen sistemin aslında birçözüm olmadığını göstermektedir.Aile hekimliği ile birlikte toplumunve bireyin koruyucu sağlık hizmetialma hakkı yerine; doğrudan, birincibasamak tedavi edici hizmeti sunumuyapan, ekip anlayışı ile değil,bireysel hekimlik anlayışına göredavranan, sağlık ocağına bağlı olmadanve ondan bağımsız hizmet sunanbir hekimlik modeli getirmektedir.Genel Sağlık Sigortası’na geçildiğinde,primi ödeyemeyenlerin ücretsizolarak yararlanamayacağı birmodel olacaktır. Primleri ödersek tedaviedileceğiz, ödemezsek vay halimize.“Artık hastanelerde rehin kalınmıyor.”diyor AKP. Bu da yalandır.Hastane kapılarında rehin kalmayı bırakalım,insanlar parası olmadığı içinhastanelere dahi alınmıyor.Genel Sağlık SigortasıSağlıkta Dönüşüm Programı’nınönemli bir ayağı da Genel Sağlık Sigortası’dır.Genel Sağlık Sigortası,sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesi,ticarileştirilmesi ve sağlık hizmetlerininalımının gittikçe zorlaşmasıdır.Sağlık sigortasında, sağlık hizmetindenyararlananlara çeşitli paketleröngörülmektedir. Ne kadarödemede bulunabilirseniz, yararlanacağınızhizmet o kadar zengin, nekadar az öderseniz o kadar dar kapsamlıdır.Sosyal güvencesi olmayan, maaşıdüşük halkımıza, prim ödeme zorunluluğugetirilecektir. Vergi ödeyenhalka sağlık hizmeti vermek zorundaolan devlet, Genel Sağlık Sigortası uygulamasıile bunu özel tüketim hizmetihaline getirecektir. Prim ödemegücü olmayanların, primlerinin devlettarafından ödeneceği söylenmiştir.Ama bu da yalandır. Çünkü devlet sadeceasgari ücretin 1/3 oranından azgeliri olan ücretlilerin pirimleriniödeyecektir. Bu program oligarşininve emperyalistlerin görüşleri doğrultusundahazırlanmıştır, halktanonay alınmamıştır.Sayı: 295<strong>Yürüyüş</strong>20 Kasım2011DAYANIŞMA İLE YAŞATAN HALKTIR!29


Onlar savaştılar kazandılarHaklıyız Biz deKazanacağızSosyalizmin kazandırdığıvatan sevgisi vevatan savunmasıSayı: 295<strong>Yürüyüş</strong>20 Kasım2011“Yaşamış sayılmaz zaten yurduiçin ölmesini bilmeyen” (Ayçe İdilErkmen 1996 Ölüm Orucu Şehidi)Yurdu için gerçek anlamda ölümügöze alan halklardır, sosyalistler vedevrimcilerdir.Burjuvazinin vatan sevgisi yoktur.Onun vatanı çıkarlarının olduğu yerdir.Burjuvazinin vatan sevgisi emperyalizmlebirlikte yok olmuştur.Nazım Hikmet’in deyimiyle; vatan,onların çiftlikleridir, para kasalarıdır,çek defterlerinin içindekilerdir. Amerikanüsleri, Amerikan bombası, Amerikandonanmasıdır...Vatan, emperyalistler ve işbirlikçileriiçin bu anlama geldiğindenLibya lideri Kaddafi’den ülkesiniterk edip başka bir ülkeye sığınmasınıisteyebilmişlerdir. Suriye CumhurbaşkanıEsad’a “Ülkeni terk et git” diyebilmektedirler.Onun içindir kikendi ülkelerinin topraklarını, halkınıemperyalizmin sömürüsüne veyağmasına açabilmektedirler. Onuniçindir ki ülkelerini Amerikan üsleriyledoldurmaktadırlar.Çünkü sahip oldukları çiftliklerini,para kasalarını, çek defterlerini ancakAmerikan uşaklığı yaparak koruyabilmektedirler.Gerçek anlamda vatanlarını sevenler,vatanları için canlarını fedaedenler ise sadece ve sadece sosyalistlerdir.Burjuvazi emperyalizmle birliktevatan duygularını yitirirken, sosyalizmlebirlikte vatan gerçek sahiplerinekavuşmuştur.Sosyalizm dünya halklarına vatansevgisi kazandırmıştır. Vatan sevgisikendisini vatan savunmasında ifadeeder. Ve dünyanın hiçbir askeri gücüsosyalistlerin savunduğu vatanı işgaledemez.Bu, ikinci paylaşım savaşındaSovyetler’de kanıtlanmıştır. Sosyalistlerdışında dünyanın hiçbiryerinde faşizme karşı öyle vatansavunması yapılamazdı.Yine Vietnam örneği var. Kübaörneği var. 12 milyon nüfusuyla,dünyaya imparatorluğunuilan eden Amerika’yakarşı zaferini ilan edebilmektedir.Küba’da sosyalizmin kazandırdığıvatan sevgisi vevatan savunmasını Fidel Castro’danaktaralım:Yazar Ignacio Roment Fidel’esoruyor; “Küba'nın işgal edilebileceğiya da "önleyici bir savaşın" hedefiolabileceğinden endişeleniyormusunuz?”Fidel cevaplıyor: “Başkan BushKüba'yı işgal etmeye karar verirsekorkunç bir savaş olur. Örgütlenmişve silahlanmış topyekün halkımızlaçarpışmak zorunda kalırlar; sonsuzbir halk direnişi olur. Bu işgal bizeçok pahalıya mal olur ama Küba'yı işgaletmek ve bu işgali sürdürmek içinmilyonlarca asker gerekeceğini tahminediyoruz. Irak'ta elli bin adamlarıvar ve gördüğünüz gibi fazla birkontrol sağlamıyorlar. Batista'ylaçarpıştığımız zamanki güç dağılımınabakarsanız -seksen bine karşı üçbin kişi onların gücünün bizimkinin25 katı olduğunu görürsünüz. Bizi işgaledip adayı ellerinde tutmak içinmilyonlarca asker gerekeceğini de iştebu yüzden söylüyorum. Bu kadar askerleriyok.Biz bir işgalcinin hayatını sonderece zorlaştıracak olanaklara sahibiz.Normal ordu ve yedekler dışında,elimizde bölgesel milis taburlarıda var. Vatanlarını savunmak içinnefes almadan mücadele etmeye hazırmilyonlarca kadın ve erkek. Yankiordusunun bu ülkeyi yok edebilmekiçin bizim her bir savaşçımıza karşıiki askere ihtiyaç duyacağını varsayarsaken az beş milyon askere ihtiyaçlarıolacaktır. Ve emin olun kibüyük kayıplar verirler. Küba'nınAmerikalılar için bir cehenneme,ölümcül bir tuzağa dönüşmesi içintüm koşulların hazır olduğunu garantiedebiliriz.Bunu onlar da biliyor. Bu, mekanizebirlikler, hava birlikleri ya da donanmalararasında bir çarpışma değil,göğüs göğüse bir çarpışma olacakçünkü.Geleneksel bir savaşta onlarınpek çok avantajı olur. Ama tüm ülkedeörgütlenmiş, cephe ya da artçı birliklerinolmadığı bir halk direnişinekarşı teknolojileri hiçbir şey ifade etmez.Çeçenistan'da ya da Irak'taolanlara bakın. Ağır ve sofistike silahlardaüstün olmaları Rus ve Amerikalılarınne işine yarıyor? Küba'nınkadın ve erkekleri, ABD çizmesi altındayaşamaktansa ölmeyi terciheder. (Ignacio Roment, “İki Ses BirBiyografi” Sayfa 407-408)İşte bütün mesele budur. Emperyalizminçizmeleri altında onursuzcayaşamaktansa bütün bir halk olarakölümü göze alabilmek sadece sosyalistleriçin geçerlidir. Bunu sadece sosyalistleryapabilir. Onun içindir ki sosyalistlerinvatan savunması karşısındahiç bir emperyalist gücün zafer şansıyoktur. Çünkü ölümü göze alanlarıhiç bir güç yenemez.30<strong>DEPREMLE</strong> <strong>KATLEDEN</strong> <strong>DEVLET</strong>


Halk kendini yönetirKapitalist egemenler için halkhep ayak takımıdır. Halk yönetmeyibilmez. Onlar emekleri sömürülmekiçin vardır. 5 yılda bir önlerinekoyulan seçim sandıkları halka verilmişödül gibi gösterilir. Yönetimekatılımı 5 yılda bir oy vermesindenibarettir ve onu da kutsal bir vatangörevi olarak gösterirler. Onun dışındaeleştirmesine dahi izin verilmez.Halk, iktidarları ne zamaneleştirecek olsa “şikayet etme, seçimzamanı geldiğinde oy vermezsin”derler. Halkın görevi sadece önünekoyulan kişileri seçmekten ibarettir.Onlar yönetmesini bilmez...Halk kendi kendini yönetir. Ve endemokratik yönetim halkın kendikendini yönetmesidir. Halkın kendikendini yönetmesi de ancak halkınkendisinin iktidar olduğu halkiktidarında ve sosyalizmdemümkündür. Bunun böyle olduğubir hayal, bir ütopya değil,kanıtlanmış bir gerçektir.Demokratik halk iktidarındahalkın yönetime katılımıHalk Cephesi’nin hazırladığıHalk Anayasası Taslağı’nınüçüncü bölümünde “SÖZ VEKARAR HAKKI HALKINDIR”başlığı altında Demokrasi ve HalkınYönetime Katılımı şöyle belirtilmektedir:“Madde 12- DemokratikHalk Cumhuriyeti’nde yöneten halktır.Halkın yönetime katılımı 4 yıldabir yapılan seçimlere indirgenemez.Halk yönetime katılma hak veyetkisini sürekli olarak ve yerel,merkezi her düzeyde kullanır.Tüm yasal, idari düzenlemelerbunu esas alır.Madde 13- Halkın yönetime katılmasınıntemel biçimi ve kurumumeclislerdir. Demokratik Halk Cumhuriyeti’ndehalk, meclisleri aracılığıylasöz ve karar hakkını doğrudankullanır. Halk Meclisleri, halkınkendi yönetim birimlerini seçmesi,denetlemesi ve görevden alabilmesiesası üzerinde yükselir. Halk yerel,bölgesel, mesleki her düzeydemeclislerde örgütlenerek ülke yönetimi,ekonomisi, politikası hakkındapolitika üretimine, kararlarınalınması, uygulanması ve denetlenmesisüreçlerine katılır.Madde 14- Halkın yönetime katılımıtemel olarak, Genel HalkMeclisi, Bölge, İl, İlçe, Kasaba,Köy, Mahalle Meclisleri, İşçi Meclisi,Köylü Meclisi, Gençlik Meclisi,Esnaf Meclisi, Memur Meclisi,Asker Meclisi, Aydın-Sanatçı Meclisi,Hukukçular, Mimar-Mühendislervb. çeşitli halk kesimlerininmeclisleri,Ve diğer toplumsal, mesleki, sendikalörgütlenmeler ve siyasi partileraracılığıyla gerçekleşir.Toplumdaki diğer sınıf ve katmanlar,küçük ve orta işletme sahipleride benzer mesleki, siyasi örgütlenmeleraracılığıyla söz ve karar haklarınıkullanır, aynı kanallardan yönetimekatılırlar. (Halk AnayasasıTaslağı 5. Baskı, Syf:23-24)Sayı: 295<strong>Yürüyüş</strong>20 Kasım2011“YIKACAĞIZ!” TEHDİDİNE HALKKOMİTESİ İLE DİRENECEĞİZ13 Kasım günü, Küçük ArmutluCemevi’nde toplanan Armutlu halkı,yıkım sorununu tartıştı. Bir sinevizyongösterimi ile başlayan toplantıda,Tayyip’in sözlerini duyan halk,“Yuh!” diyerek tepkisini gösterdi.Mahallenin çocukları, sinevizyondansonra kendi yazdıkları şiiri okudular.Av. Oya Aslan, Baltalimanı mahallesiMuhtarı Ali Haydar Aslan,Halk Komitesi Sözcüsü ÇiğdemYakşi ve Şevket Avcı’nın konuşmacıolarak katıldığı toplantıda, 40 evegelen ve 120 eve daha gelmesi beklenenecrimisil kağıtlarına karşı yapılmasıgerekenler anlatıldı. Toplantıda,“Armutlu’yu bugüne kadaryıkamamalarınınnedeni örgütlülüğümüzdür.Biz nezaman ki bencil, bireycidüşünmeyebaşlayıp, ne zaman ki birlik ve dayanışmayıunutursak, o zaman mahallemizegirmeleri daha kolay olacak.”denildi ve örgütlü olmanınönemine değinildi.Küçük Armutlu’nun özel birmahalle olduğuna, bir takım kurallarınınolduğuna değinen konuşmacılar,“bu kurallar unutulduğundaArmutlu daha çok hedef haline gelecektir”dediler. Ve mahalle kurallarınıunutarak ev yapanlar, kat çıkanlarbir bir isimleri verilerek teşhiredildi.Halkın da önerileriyle konuşmayakatıldığı toplantıda, yıkımlarakarşı eylem programı çıkartıldı.Son olarak mahalledeki uyuşturucusatıcılarıyla yaşanan olaylarınanlatıldığı toplantıda, bu satıcılarınisimleri verilerek çocukların onlardanuzak tutulması ve onlarla görüşülmemesiuyarısında bulunuldu.Yaklaşık bir buçuk saat sürentoplantıya 200’e yakın kişi katıldı.DAYANIŞMA İLE YAŞATAN HALKTIR!31


Ülkemizde GençlikGençlik Federasyonu’ndanAKP'nin "Hyde Park"ları Özgürlük Getiremez,Özgürlük Mücadeleyle Kazanılır!Sayı: 295<strong>Yürüyüş</strong>20 Kasım2011Süleyman Demirel Üniversitesi'nde yeni bir uygulama başlatıldı.Üniversite içinde bir bölge 'özgüralan' ilan edildi. Bu projeye göre öğrencilerbu alan içerisinde istedikleriher türlü görüşü ifade edebilecekve bu görüşlere yönelik faaliyet gerçekleştirebilecek.Üniversite "artıkdemokrasinin ve düşünce özgürlüğününmerkezi" olacak. Polis ifadeözgürlüğünü kullanmaları için herkesingüvenliğini alacak, "daha barışçılbir ortam tahsis edecek"miş.Geçtiğimiz aylarda YÖK Başkanıda üniversiteleri 'özgürleştirmek'için bu tip projeler başlatacaklarınısöylemişti. Süleyman DemirelÜniversitesi bu anlamda onlariçin pilot bölgeyi oluşturuyor. Geçensene İstanbul Üniversitesi'nde polislereistediği öğrenciyi istediği yerdearama yetkisi veren plan da bu projeniniçindeydi. İkisine beraber bakıldığızaman kimin özgürlükten neanladığı gayet net ortaya çıkmaktadır.Ne kadar methetseler de, abartılısözler kullansalar da düzenin özgürlükanlayışı değişmemiştir.YÖK yönetmeliğinde yazdığıgibi belirli sınırlar içinde kalındığı sürecedüşünce özgürlüğümüz vardır.Peki kim belirliyor düşüncenin sınırlarını.Onlara göre, “Bu ülke bağımsızdeğil” diyen bir üniversitelidüşünce sınırlarını aşıyor. Onlaragöre “Bu üniversite demokratikdeğil diyen ve söz - karar hakkını isteyenbir üniversiteli özgürlük sınırlarınıaşıyor. Eğer sen düzeni eleştirmeyendüşünceler söylersen alkışlanırsın.Çıkıp abuk-subuk bağırabilirsinmesela bir üniversitede.Ama günde 16 saat çalıştırılan annebabalarımızınsorunlarını anlatamazsın.Açıklama yapan rektör bu projedeHyde Park' ı örnek aldıklarını belirtiyor.Hyde Park, İngiltere'de bulunanbir park. İçine kurulan kürsüdeinsanlar, polis yasadışı demediğisürece, her türlü fikri konuşup tartışabiliyor.Gösteri ve eylem yapabiliyor.Burada yapılmak istenildiği gibiorada da sınırlar var. Tabi ki buradakive oradaki sınırları tartışamayız.Ama Hyde Park'ın nasıl ortaya çıktığınıve nasıl kazanıldığını iyi bilmekgerekir.140 yıllık tarihi geçmişi olan vedüzenin bugün alabildiğine yozlaştırdığıHyde Park ve konuşma kürsüsü,işçi ve emekçilerin kanlarıylakazandığı bir kürsüdür. İngiltere veLondra' daki grev ve gösterilerde İngilizişçi sınıfı ve emekçilerinin eldekızıl bayraklarla savaştığı 1880'liyıllarda gösterilerin merkezi olarakbizzat Marks tarafından belirlenen biralandır.Tarihte hiçbir özgürlük kimseninkimseye bahşetmesiyle kazanılmamış,zorla alınmıştır. Bugün bizeörnek gösterilen Hyde Park’da bununbir örneğidir.Düzen bu tip projelerle gençliğebelli şeyleri kabullendirmek istiyor.Bunlardan ilki üniversitelerde ve ülkededemokrasi olduğu yalanıdır.Böylece düzen sınırlarını aşan ve devrimci-demokratfaaliyet yürüten devrimcileriterörist olarak gösterebilecekmeşru bir taban bulmaya çalışmaktadır.İkincisi, düşünceye kesin sınırlarçizmektir. Demokratik mücadelenintemeli sonuç almaktır. Bir şeyi protestoetmek kimseye bir şey kazandırmaz.Düzen bu tip eylemleri fazlaönemsemez. Onun asıl çekindiği;halka gerçekleri anlatan ve istediğinialmak için ısrar eden bir demokratikanlayıştır.Oysa bu projeyle özgürlük sadecebelirli alanlara hapsedilmektedir.'İfade alanları' yalanıyla eylem vegösteriler düzenden ve halktanuzak, sadece belli sınırlar içinde yapılanişler halini almaktadır.Örneğin üniversitede rektörlükönünde açıklama yapamazsınız. çünküalan belirlenmiştir. Orası özgürdür,eylemi eğer istediğiniz yerdeyapmak isterseniz, o zaman teröristolursunuz, gözaltına alınır, dayakyer ve işkenceye maruz kalırsınız.Bu proje üniversitelerde öğrencilerinyıllardır yarattığı kazanımlarakarşı kapsamlı bir saldırı olacak veyakında tüm üniversitelerinde gündeminegirecektir.Devrimciler bu saldırıya karşısilahsız ve savunmasız değiller. Yıllardırdevam ettirdiğimiz demokratiküniversite mücadelemiz bu saldırıyacevap olarak verilecek engüçlü silahtır.Öğrencilerin kendi söz ve kararhaklarını kullanabildikleri ve öğrencilereverilmesi gereken yetki vehaklarını talep ettikleri ÖĞRENCİMECLİSLERİ bu saldırılara verilecekcevabımızdır. Öğrenci Meclisiöğrencilerin kendi sorunlarıyla ilgilisöz ve karar haklarını kullandıklarımeşru bir taban örgütlenmesidir. Bugününiversitelerde yapılan hiçbirşeyde öğrencilerin fikileri sorulmamakta,öğrenciler bunlara uymakzorunda bırakılmakta, öğrencilerdevrimci yapıları kendilerinden uzaktahissetmektedir. Çok büyük öğrencikitlelerini mücadeleye katmanın vehaklarını kazanmanın yolu onlarakendi karar alabilecekleri örgütlülükleryaratmaktan geçiyor. Bizimbuna verdiğimiz cevap öğrenci meclisleridir.Dev-Genç'liler olarak haklarımızıkorumak ve geliştirmek için öğrencileridaha fazla örgütlemek ve onlarıkendi taban örgütlerinde birleştirmekzorundayız.32<strong>DEPREMLE</strong> <strong>KATLEDEN</strong> <strong>DEVLET</strong>


Ülkemizde GençlikGençliğinGündemindenÜniversite öğrencilerinin kısa birtatilden sonra okullara dönmesiyle birlikte, başlayan vizesınavları hatta bazı üniversitelerde vize sınav haftaları tümgençliğin gündemine oturmuş durumda. Gençliğin gündemidememizin nedeni üniversitelerde yapılan sınavlarınbu derece önemli hale getirilmiş olmasıdır. Düzen, haftalıkya da belirli zamanlara yayılan vize sınavlarıyla hemgençliği tüm toplumsal olaylardan soyutlamak istiyor hemde bu sınavları gereğinden fazla yücelterek gençliğin sınavlardanbaşka umutlarının olmadığı düşüncesini yaymayaçalışıyor.Öğrenci Gençliğin Tüm Yaşamı SınavaEndekslenmeye Çalışılıyor!Üniversitelerde okuyan gençlik olarak görüyoruz ki;vize sınav haftalarında tüm öğrenciler bir koşuşturma halindeoluyor. Öyle ki, bazı zamanlarda öğrenciler sınavdolayısıyla en yakınındaki insana, hatta kendisine dahiyabancılaşıyor. Çünkü, egemen sınıfların vermek istediğieğitim sistemi, bu şekilde insanları yalnızlaştırmayıamaçlıyor. Yapılan sınavlar öğrencilerin bilgi ve becerileriniölçmeye yönelik değil, onları kendi yaşamlarındanve halktan daha çok uzaklaştırmak içindir. Peki, egemensınıfların tehlike olarak gördükleri nedir? Bu sorunun cevabıaçık olarak gençliğin düşünmesi, araştırması ve üretmesidir.Düşünen ve araştıran gençlik, ülke gerçeklerinigörür, halkın sorunlarıyla daha yakından ilgilenir. Vedüzen, artık gençliği emperyalist programlarıyla daha fazlakandıramaz. Onların karşısında ülkenin ve gençliğinsorunlarına duyarlı, halkı ve vatanı için mücadele edenbir gençlik vardır.Çan Eğrisi Uygulaması Eğitime KapitalistRekabeti Getiriyor!Kapitalist sistemin eğitimdeki yansıması ve belki deen fazla görülen örneği çan eğrisi uygulamasıdır. Çan eğrisiuygulaması, Amerikan eğitim sisteminden alınmasıylaberaber tamamen öğrencileri rekabete alıştıran,bencilliği ve bireyciliği öğreten ve yaygınlaştıranbir uygulamadır. Üniversitelerin bilimsel araştırmave kolektif çalışma ortamının olduğu ve öğrencilerin dayanışmaiçinde çalıştığı bir yer olması gerekirken, öğrencilerbirbirlerine düşman edilmeye çalışılıyor. Düzentüm halkın çocuklarının ortak gelişmesini değil, küçükbir azınlığın çoğunluğu ezmesini amaçlayan bir eğitim sistemigüdüyor. Öğrenciler açısından böyle adaletsiz birdüzen, intiharları da beraberinde getiriyor. Örneğin 2010yılında, Kocaeli'de Makine Mühendisliği 4. sınıf öğrencisiFatih BEZİRCİ, "Derslerim kötü, artık dayanamıyorum.Hergün ölmektense birgün ölmek daha iyi" yazılıbir not bırakarak, viyadükten atlayıp intihar etti. İşteDüzen; Sınav SistemineHapsolmuş, Çaresiz Bir GençlikYaratmak İstiyor!Fatih BEZİRCİ'yi bu intihara sürükleyen, eğitim sistemive YÖK'ün kendisidir.Öğrencilerin vize sınavlarının yanında bir de girmekzorunda bırakıldıkları lise ve üniversite giriş sınavları, onlarıntüm yaşamlarını etki altına almaktadır. Öyle ki, buamaçla birçok öğrenci dershaneye gitmek zorunda bırakılmaktave dershane sayıları gün geçtikçe artarken, eğitimalabilen öğrenci sayısı aynı oranda azalmaktadır. Dershanesayılarındaki artış öyle bir boyuta gelmiştir ki, 2000yılında 1920 olan dershane sayısı, 2008 yılında 4262'yekadar çıkmıştır. Yani %120 artış sağlanmıştır. Bu da aynızamanda sınav sistemindeki adaletsizliğin, eğitimdeözelleştirmelerin ve ayrıcalıklı eğitimin artması anlamınagelmektedir.Sonuç olarak, egemen sınıfların sınav sistemiyle işsizlerordusuna neferler yetiştirdiği böyle bir dönemde çözüm olarakne yapmalıyız? İlk olarak egemen sınıfların sınav sistemiylebizleri köleleştirmesine izin vermemeliyiz. Yapılansınavları tek çare, tek umut kaynağı olarak görmemeli,hayata düzenin çizdiği sınırlardan değil daha geniş bakmalıyız.Araştıran, öğrenen ve toplumsal olaylar hakkındabilgi sahibi olabilen bir gençlik olma bilinciyle, tıpkı 70'liyıllarda devrimci gençliğin vermiş olduğu mücadele gibi,20'li yaşlarda devrimin ve halkların kurtuluş yolunu çizebildiklerigibi aynı amaçla bizler de kölelik zincirlerimizikırmalıyız. Mücadelemiz sınav sistemine hapsolarak değil,düzenin eğitim sistemine alternatifler oluşturarak yürümelidir.gençliğintarihinden22-28 Kasım23 Kasım 1987: Dev-Genç’liler ODTÜ'de ODTÜÖğrenci Derneği ilk Genel Kurulu'nu gerçekleştirdi.30 Kasım 1990: Zonguldak maden işçilerinin genelgrevine okullarda da Dev-Genç’liler yaptıkları boykotlarladestek verdi.22-26 Kasım 1993: Dicle Üniversitesi’nde 5 günboyunca TÖDEF tanıtım kampanyası yapılarak öğrencilereTÖDEF’in mücadelesi anlatıldı.27 Kasım 1992: İzmir Karataş Lisesi'nde Müdüryardımcısı, bir kız öğrenciyi döverek burnunu kırmasıüzerine Karataş Lisesi öğrencileri DLMK'lıların önderliğindedayağa ve keyfi disiplin cezalarına karşı okulönünde toplanarak yolu trafiğe kapattılar. "Dayak YemeyeDeğil, Bilim Öğrenmeye Geldik" dövizlerinitaşıyan öğrenciler sloganlar atarak müdür yardımcısınınistifasını istediler.DAYANIŞMA İLE YAŞATAN HALKTIR!Sayı: 295<strong>Yürüyüş</strong>20 Kasım201133


Liseliyiz BizBu ülkede yaşıyoruz... Bu halkın çocuklarıyız... Ezilen, sömürülen,katledilen bir halkın çocuklarıyız... Bu halkın kavgasında biz de varız!“Sonra” Demiyoruz,Bugünden KavgadayızSayı: 295<strong>Yürüyüş</strong>20 Kasım2011Okulların birer insan imal etmearacı olduğunu ve bu “insan yapma”olayının “eğitim” olarak adlandırıldığınıanlatıyor E.A. Bauter“Düzene Uygun Kafalar Nasıl Oluşur?”kitabında. Okullar elbette kiellerindeki tek araç değildir. Ancakellerindeki en önemli araçlardan biridir.Zamanı çok önemlidir. Tam dadüşüncelerimizin oluşmaya başladığı,bilgiye alabildiğine aç olduğumuzbir zaman dilimidir. Kök saldığımızzaman...Biz istediğimiz için ya da ihtiyacımızolduğu için almıyoruz bilgileri.Düzen kendi ihtiyacına, kendiprogramına göre veriyor ve verdiğinimisliyle geri alıyor. Bu aslındabir saldırıdır. Geleceğimizebugünden el konulmasıdır. Gelecekolmamız, saldırıların da ilk hedefiolmamızı beraberinde getiriyor.Yarın bizim olduğu gibi yarını belirleyecekolan da biziz. Endişelerinin,saldırılarının nedeni de budur.Önce beynimize hücum ediyorlar.Henüz tomurcuklanan “tehlikeli(!)”düşüncelerimize, bilgilerimizeel koyarak, yerlerine düzenintüm pislikleri doldurulmak isteniyor.Bunun için de yaşamımızınher anında bir saldırıya uğramaktayız.Bunun çoğu zaman farkındadeğiliz. Reklamlardan bilgisayaroyunlarına, müzikten spora heralanda saldırının ilk hedeflerindenbiri biziz. Saldırı denilince geneldeakla fiziksel saldırılar, işkencelergelir. Elbet bunlarla da karşılaşıyoruzancak saldırı bunlarla sınırlıkalmıyor.“Zararsız”laştırılmak isteniyoruz,marka tutkunu, özgürlüktenyozlaşmayı anlayan, para kazanmakiçin her yolu meşru gören gençlikdüzen için hiç bir tehlike oluşturmaz,aksine düzeni güçlendirir.Bi̇z Li̇seli̇Dev-Genç’li̇l̇eri̇z Çürümenin içindebüyümek istemiyoruz. Uyuşturucubataklığında büyümekistemiyoruz. Üniversite kapılarındaadaletsizlik istemiyoruz. Büyüdüğümüzde işsizlikbataklığında boğulmakistemiyoruz. Bunun için, demokratikbir lise istiyoruz. Demokratik bir lise içinözgür, bağımsız bir ülkeistiyoruz. Bunun için bu yaşta,BU KAVGADABİZ DE VARIZ!Bu KavgadaBiz de Varız! Liseliyiz biz... Genciz, çokgenç... Ama yüreklerimizbüyük.Erken olgunlaşıyoruz biz.Bu ülke, bu düzen erkenbüyümek zorundabırakıyor bizi. İşte bu yüzden,BU KAVGADABİZ DE VARIZ!Genç olmamız yaşadıklarımızı ya dabize yaşatılanları görmemizi, anlamamızıengellemez. Tam tersine en iyi gören bizolmalıyız. Görmekle kalmayan, müdahaleeden, değiştiren olacağız... Sadeceokullarımızda, yakın çevremizde yaşananlarıdeğil; ülkemizde, dünyamızda yaşananlarıda görüyoruz. Hiçbir yöntemlegözlerimizi kapatmalarına, bizi uyutmalarınaizin vermeyeceğiz...Muhalifliğimizi düzenin kıskacındaezmeyeceğiz. Bize dayatılan örgütsüzlüktür.Örgütsüzsen “muhalif” olabilirsinhatta eylem de yapabilirsin. Hatta bueylemler gündemde yer edinebilir. Yeter kiörgütsüz olduklarını her fırsatta dillendirsinler.Aslında ister internet üzerindenolsun, ister farklı bir araçla olsun aynı amaçiçin biraraya gelmek de bir örgütlülüktür;ancak sorun olan bu değildir. Düzenin biziuzak tutmak istediği devrimci örgütlülüklerdir.Çünkü kendisi için tehlike olanbudur. Düzen için tehlike, bizim için gelecekumudu.Erken büyümek zorundayız. Eğer mücadeleiçin büyümek şart ise biz zaten istesekde istemesek de bu düzen içerisindeerken büyüyoruz. Sınavdan sınavakoşturulan birer yarış atı gibi kullanılırken;yaşımızın küçüklüğüne bakılmadan sırtımızataşıyabileceğimizden kat be kat fazlayük verilir. Ya da fabrikalarda, sokaklarda,tarlalarda ucuz işgücü olarak en ağırişlerde en kötü koşullarda çalıştırılırken deyaşımız küçük diye bize bir ayrıcalık tanınmaz.Eğer bu düzenin içinde yaşıyorsakbiliyoruz ki genç olduğumuz için hiçbir ayrıcalığımız yoktur. Öte yandan bu koşullarister istemez bizi güçlü olmayazorlar.Sınavdan sınava koşarken düşünecekzaman dahi bırakılmıyor bize. Bir çoğumuziçin sınavlar “hayati” bir mesele halinegeliyor. Sanki herhangi bir sınavı kazandığımızdayaşamımızda birşey değişecekmişgibi sınavlardan başka bir şey düşünülmezoluyor. Mücadele sınavdan sonrayaerteleniyor. Sınavların ise sonu gel-34<strong>DEPREMLE</strong> <strong>KATLEDEN</strong> <strong>DEVLET</strong>


Liseliyiz Bizmiyor. “Üniversiteyi kazanınca” diyerek ertelediğimizdebu kez de “O kadar uğraştım kazandım, ya atılırsam”demeye başlarız. “Sonra” demek kendi geleceğimizdençalmak demektir. Sonraların bir sonu yoktur. “Sonra” diyereken büyük haksızlığı kendimize yapıyoruz. Sonralarımızbizi düzene çeken, düzenin pisliğine bulaştıran ve sömürüdişlileri arasında yok olmamıza yol açan bir araçtır.Yüreğimizi, gücümüzü geleceğimiz için ortaya koyacağız.Şehirlerin gecekondularından, en ücra köylerekadar her yerde yoksulluğu, adaletsizliği yaşıyoruz.“Senin aklın ermez. Bunlar gençlik hevesi, hele bir büyüdüşüncelerin değişir.” diyen “büyük(!)”lere belirleyici olanınbizim değişme ihtimalimiz olmadığı, belirleyici olanındüzenin değişmesinin gerekli olduğunu anlatacağız.Ertelemeyeceğiz, büyümeyi beklemeyeceğiz. “Akıl yaştadeğil, baştadır” diyenin de büyüklerimiz olduğunu aklımızdançıkarmayacağız.Filistin’in küçük generallerinden övgüyle bahsedenlerbizi mücadele içerisinde görünce “kullanılan çocuklar,gençler” diyorlar. Düzenin bizi kullanmasına izin vermediğimiziçin böyle diyorlar... Gözaltına alırken, yıllarcahapis cezaları verirken, hatta öldürürken “Daha gençtir,çocuktur sonra veririz. Sonra öldürürüz.” demiyorlar.Onlar için “sonra” yoksa bizim için neden olsun?Hayallerimiz iyi bir üniversiteye girmekten, marka birkıyafet edinmekten öteye geçemezse, bizi nasıl bir “sonra”bekler? Bizim olana sahip çıkıyor, bizim olmayanı söküpatıyoruz: Kendimizden, okulumuzdan, mahallemizdenve elbette günü gelecek ülkemizden söküp atacağız.Yüreklerimiz hedefimiz kadar büyük... “Sonra” demedenyarına dahi ertelemeden bugünden sarılıyoruz mücadeleye.Biliyoruz ki “Demokratik Liseler” ancak demokratikhalk iktidarında mümkün olur. Bunun içindir ki dev gibiyüreklerimizle kavgamızın içerisinde yerimizi alıyoruz...Her Lisede YapacağımızMutlaka Bir şey VardırBizler Liseli Gençlik olarak baskının,zulmün, sömürünün hükümsürdüğü bir ülkede yaşıyoruz. Yıllardırokullarımızda birçok sorunlayüz yüze geldik ve geliyoruz. Amasorunlarımıza hiçbir zaman sırtımızıdönmedik ve dönmediğimiz gibi osorunların karşısına hep bir çözüm çıkardık.Liseli Gençlik olarak sorunlarımızıortadan kaldırmak için eylemlerdüzenledik. Şu anın da geçmiştenbir farkı yoktur aslında. LiseliDev-Genç’liler olarak biliriz ki faşizminkol gezdiği bir ülkede eşitlik,özgürlük yoktur. Bu yüzden anti-faşistmücadele ruhunu gittiğimiz herokula taşıyoruz.Okullarımıza şu an 'Füze KalkanıDeğil Demokratik Lise İstiyoruz'talebiyle gidiyoruz ve öğrencilere butalebimizi anlatıyoruz. Bunları anlatırkenaynı zamanda okullarımızdakisorunlara dair yapacak bir şeylerimizinolduğunu görüyoruz. Örneğin;birçok okulda kantin fiyatları öğrencilerinbir şeyler satın alamayacağıkadar yüksek olabiliyor. Ya da okulunbeden eğitimi öğretmeni top parasıadı altında para toplayarak bu parayıgetirmezlerse öğrencileri disiplinegötürme ya da ders notunu düşürmegibi tehditlerde bulunabiliyor.Bunların hepsi keyfidir. Kantinfiyatları yüksekse, öğrenciler ihtiyaçlarınıkarşılayamıyorlarsa bizlerde Liseli Dev-Genç’liler olarak kantinfiyatlarının düşürülmesi için hemenküçük bir kampanya başlatıpimza toplayabiliriz. Bu sayede liseligençlik kendi sorununa sahip çıkarakuygulunan keyfiyete son verebilir.Beden eğitimi öğretmeninin topparası adı altında yürüttüğü soygunakarşı sınıfça tepki verilerek bu parasınıf olarak ödenmeyebilir.Biz bugün bunlara göz yumarsakyarın birgün başka bir şekilde karşımızayine çıkacaktır. Liselerde aslındaeğitim sistemindeMilano’lu öğrencilerUnicredit’yi işgal ettiAvrupa'daki ekonomiksistemi protesto etmekamacıyla Milanolu öğrencilerCordusio Meydanıboyunca yürüyüş düzenlediler.400 öğrencininkatıldığı yürüyüşte İtalya,İrlanda ve Yunanistan’ınkeyfiyet hiç bir zamanbitmez. Çünküdüzen şu şekildedüşünür: 'Ben onlardanne istersemyapmak zorundalar.Yoksaeğitimgöremezler, okulagiremezler.'İşte bu şekildebir anlayış ülkemizdeher gittiğimizokulda karşımızaçıkma ihtimaline sahiptir.Liseli Dev-Genç’liler böyle birduruma sessiz kalmaz. Her zamanhaksızlığa karşı hak aramada öncülüğüLiseli Dev-Genç’liler çeker.Çünkü biz dostu düşmanı ayırabiliyoruzya da doğru ile yanlışı görebiliyoruz.Hangi sınıfta yer aldığımızıbildiğimiz için sınıf çıkarlarımızyani ezilenlerin çıkarına göre hareketedip mücadeleyi 'mücadelemiz' halinegetiriyoruz. Bizler her lisede yapacağımızmutlaka bir şey vardır derken,her lisede mutlaka bir sorununolabileceğini, yaşadığımız düzenebakıp ona göre söylüyoruz.Okulların asıl sahipleri bizleriz.Biz öğrenciler olmasak okulun yönetimidiye bir şey de olmaz. Kendideğerimizi bilmeli, bizi sömürenlerekarşı bizim yerimizin Liseli Dev-Genç’lilerin yanı olduğunu unutmamalıyız.Dünya Gençliğindendış borçları sembolikolarak ateşe verildi. <strong>Yürüyüş</strong>sırasında CordusioMeydanı’nda protestoyuengellemek isteyen polisleöğrenciler arasında kısasüreli çatışma çıktı. Öğrencilerdaha sonra Unicreditbankası ile AvrupaParlamentosu’nun ofisleriniişgal etti.DAYANIŞMA İLE YAŞATAN HALKTIR!Sayı: 295<strong>Yürüyüş</strong>20 Kasım201135


Liseliyiz BizSivas'ta Öğrenciler Sınıfta Donuyor!Sivas'ın Suşehri ilçesinde binlerce öğrencinin öğrenimgördüğü Suşehri Lisesi, Anadolu İmam Hatip Lisesi, AtatürkTeknik ve Endüstri Meslek Lisesi, Anadolu ÖğretmenLisesi ve Kız Meslek Lisesi okullarında kömür yakıtlı kalorifersisteminden doğalgaz sistemine geçileceği söylenerekbaşlatılan çalışmalar tamamlanmadığı için soğuk havadasınıflarda eğitim veriliyor. Hava sıcaklığının zamanzaman sıfırın altına düştüğü bölgede okullarda üşüyen öğrencilerevlerinden elektrikli ısıtıcı getirerek ısınmaya çalışıyorlar.Devlet her okulda düzenli olarak ısınma parası,aidat, yakacak parası adı altında hukuksuz olarak yüzlercelira parayı halktan almaktadır. Ancak en zorunlu bulunanısınma sorununu bile çözmemektedir, işte AKP'ninhalk sevgisi...Üniversite Öğrencilerine Yapılanİşkenceyle İlgili Soru Önergesi Verildiİstanbul Üniversitesi'nin açılışında protesto girişimindebulunan Gençlik Federasyonu üyesi üniversite öğrencilerini,polisin işkence yaparak gözaltına alması, konununTBMM’ye taşınmasına neden oldu. CHP İstanbulMilletvekili ve parti meclisi üyesi Umut Oran, başbakanıprotesto ettiği için gözaltına alınıp bırakılan üniversitelilerlegörüşmesinin ardından konuyu TBMM’ye taşıdı.Oran, Başbakanın, 12 Ekim 2011’de İstanbul Üniversitesi’ninakademik yıl açılış törenine katılması sırasında işkenceylegözaltına alınan öğrencilerin gözaltında ; ‘hakaretemaruz kaldıkları, iç çamaşırlarına kadar soyuldukları,astım hastası bir öğrencinin kafasının sudolu kovaya sokularak nefes almasının güçleştirildiği,‘Senin kafana sıkar seni kaybederiz, kimsenin haberiolmaz’ denildiği, bir öğrencinin kafasına silah kabzasıile vurulduğu, böbreğinden rahatsızlığı olan bir öğrencinintuvalete çıkmasının engellendiği, yere düşürülerektekmelendikleri' şeklindeki şikayetlerini anlatmalarıüzerine konuyu TBMM gündemine taşıdı.Ataması YapılmayanÖğretmenler Ankara'ya Yürüyor!Eğitim fakültelerinden mezun olup üniversitelerde aldığıeğitim yeterli görülmediği için KPSS’ye girmek zorundabırakılan, KPSS’den yüksek puan alsa da her yıl sınırlısayıda yapılan atamalardan kaynaklı ataması yapılmayanöğretmenler, içinde bulundukları durumu protestoetmek amacıyla Samsun’dan başladıkları yürüyüş kapsamındaÇorum’a geldi. Eğitim-Sen üyeleri tarafından AtatürkSpor Salonu önünde karşılanan Mehtap Tekdemir veSavaş İka, ellerinde pankartlarla Saat Kulesi’ne kadar yürüdüktensonra PTT önünde eylem yaptı. Eylemde okunanaçıklamanın sonunda 'ataması yapılmayan tek öğretmenkalmayana kadar haykırışlarının devam edeceğini' söyleyenMehtap Tekdemir, yürüyüşün 19 Kasım’da tamamlanacağınıve eylemlerin süreceğini dile getirdi. AKP hükümetiaçıkça öğretmenlerle dalga geçmektedir. Hem 55bin atama sözü vermekte hem de pişkince özür dilemekteve sonra da hiçbir çözüm üretmemektedir.Cepheli Yaptığıİşle KaynaşmalıdırHer gün yaşanan yeni bir haksızlığa,yeni bir saldırıya, adaletsizliğeşahit oluyoruz. Halkımızın aşağılandığınatanık oluyoruz, değerlerimizinçiğnendiğini görüyoruz. Yozlaşmanınadım adım iktidarın eliyleyaygınlaştırıldığını yaşayarak görüyoruz.Çürüyen bu düzene karşı çözümündevrimde olduğunu söylüyoruz.Ve bunu söylerken görev vesorumluluklarımızı ilan etmiş oluyoruz:Devrim yapacağız.Başarıya ulaşmamızın yolu güçlenmemizdengeçer. Güçlü olmakise, yaptığımız işe daha sıkı sarılmaktan,onunla kelimenin tam anlamıylabütünleşmekten, programlı, disiplinli,özverili olmaktan,hata, zaafve eksikliklerimizekarşı acımasız davranmaktangeçiyor.Böyle bir mücadeledeyapılamayan, eksik bırakılanbir işin ya da yerinde ve zamanındayerine getirilmeyen bir görevinnedeninin çoğu kez yaşamı devrimcileştirememekolduğunu görüyoruz.Bizim yapmadığımız, ertelediğimizişleri başkasının sırtına yüklemişoluruz, eğer işimizi vaktinde vegerektiği gibi yapmazsak... Bu ise bencilliktir.Beynimiz sürekli yaptığımızişle meşgul olmalı. Düşünürsek eğer,eksikleri görürüz ve tamamlamakiçin zamanımız olur. İşimize vakıf olmamızınyolu düşünmekten geçer.Hata, zaaf ve eksikliklerimizinüzerine radikal bir tarzda giderek, onlarıngerçek nedenlerini bulmalı, yaşadığımızsorunları yalın halde düşünmeli,çürüyen bu düzenle savaşmaisteğimizi güçlendirmeliyiz.Savaş, değerlerde netliktir.Bizim sorunumuz, var olan düzeniyıkmak, yani devrim yapmak olduğunagöre her Cepheli’nin göreviyaptığı işe kilitlenmek, onunla bütünleşmekve en iyi şekilde yapmaktır.Duygularımızla, düşüncelerimizle,davranışlarımızla kısaca herşeyimizle yaşamımızı devrimcileştirmeliyiz.Gerekçesi her ne olursa olsun,zamanında ve yerinde yapmadığımızher iş, devrimi yavaşlatır.Devrimci ilkelere bağlılık, devrimcideğerlere karşı sarsılmaz birinanç taşımak ve bu çerçevede tavizsiz,sağlam adımlarla iktidara yürümek,önümüzdeki engelleri paramparçaetmekle, onları kaldırıp atmaklaolur. Devrimi, yaşamımızı devrimcileştirdiğimizkadar geliştiririz.36<strong>DEPREMLE</strong> <strong>KATLEDEN</strong> <strong>DEVLET</strong>


Ülkemizde GençlikAKP’nin Polisi 6 Kez Yıktı, Dev-Genç’liler 7 Kez Kurdu! Değil 7 Kez 77 Kez Deneseler deDev-Genç’lileri Eylem Yerinden Kimse Söküp AtamazHalk Cephesi/Liseli Dev-Genç’inyürüttüğü “Füze Kalkanı Değil, DemokratikLise İstiyoruz” kampanyasıdahilinde 13 Kasım 2011 tarihindeİzmir Buca Forbes’te, basın açıklamasıyapılarak, 7 günlük açlık grevieylemine başlandı.Eylem öncesinde yığınak yapanpolis, eylemi engellemek istedi, ancakLiseli Dev-Genç’liler buna izin vermedi.Bunun üzerine, bu kez de birDev-Genç’linin ailesini eyleme getirenpolis, aileyi Halk Cepheliler’e karşıkışkırtmaya çalıştı. Bu oyunu da tutmayanpolisin “olağanüstü” çabalarınarağmen, basın açıklaması yapıldı.Açıklamada, “Parası olanlar çocuklarınıAmerika’da, özel kolejlerdeokuturken; biz okul parası için inşaatlardaçalışıyoruz, iş kazası denilerekkatlediliyoruz. Gün doğumuylagün batımını kör karanlık mahzenlerdeyitiriyoruz. Bütün bu yaşadıklarımızerken olgunlaştırıyor bizi.Dünyada ve ülkemizde yaşanan tümhaksızlıklar ve adaletsizlikler yüreğimizibir yangın yerine çeviriyor.İştebu bilinçle karşı çıkıyoruz ülkemizdekiNATO ve Amerikan üslerine.Çünkü bu üslerden kalkan uçaklar bizimen yakınımızdaki komşularımızı,kardeş halkları katlediyor. Buyüzden füze kalkanına karşıyız” denildi.33 kişinin katıldığı basın açıklamasınınsonunda çadır kurularak, açlıkgrevine başlandı. İlk gün 100imza toplanarak, yüzlerce bildiri dağıtıldı.Aynı günün gecesinde, açlık greviçadırına saldıran polis Emir Öztürk,Yusuf Dut, Cemali Ulu ve Can BektaşŞahin isimli Dev-Genç’lileri gözaltınaaldı. Direnen Dev-Genç’liler,“İnsanlık Onuru İşkenceyi Yenecek”,“Baskılar Bizi Yıldıramaz” sloganlarınıattılar. Çadırı ve pankartları gaspeden polis, “Çadırı açarsanız sizetekrar saldıracağız.” diyerek HalkCepheliler’i tehdit etti.Polisin saldırısı ve tehditleri sonuçsuzkaldı. Çadıra yapılan saldırıyıduyan Halk Cepheliler, hemenBuca Forbes’teki eylem yerine giderekoturma eylemine başladılar ve“Eylemimiz 20 Kasım'a kadar devamedecektir. Saldırılarınız bizi yıldıramaz.Füze Kalkanı Değil DemokratikLise İstiyoruz, Amerika Defol”açıklamasında bulundular.Halk Cepheliler, açlık grevininikinci gününde Amerikan uşağı AKPpolisinin tehditlerine aldırmadan tekrarçadırı kurdu. Bu sefer de zabıtalarıöne sürdüler. Zabıtalar“Çadırı kaldırın,sizin yaptığınız yasal değil,biz yasaları uygularız.” diyerek polisinyerini aldılar. Halk Cepheliler“Meşru ve yasal olan biziz, çadırı kaldırmıyoruz”diyerek zabıtaları kovdular.Eylemin 2. gününde, AKP’ninpolisinin yaptığı hukuksuzluk bütüngün halka teşhir edildi. Kampanyahalka anlatılarak, onlarca imza toplandı.Eylemin ilk günü gözaltınaalınan 4 Dev-Genç’li de, serbest bırakılmalarınınardından eyleme yenidenkatıldılar. Bu tavırlarıyla, “Biziıslah edemezsiniz” diyordu Dev-Genç’liler... Vatanın bağımsızlığı uğruna,topraklarımızda emperyalistlerinüslerine karşı bizi direnişinimizdendöndürümezsiniz diyorlardı.15 Kasım günü ise, sabah saat07.00 civarında çadıra saldıran polis,Gökhan Çoban, Yusuf Dut, AhmetAlp Özel, Eylem Muhanda, DilekKaya, Cemali Ulu ve Metin Yat isimliHalk Cephelileri gözaltına aldı.Çadıra, pankarta, masaya, sobaya veorada bulunan tüm malzemelere el koyanpolis, çadırın kurulduğu alana dakocaman bir zabıta aracı park ettirdi.15 Kasım günü, polis saat 10.30,14.30 ve 17.00’de de gelerek tekrartekrar saldırdı. Ama tüm saldırılararağmen, Dev-Genç’liler direnmektekararlı olduklarını gösterdiler. Hiçkimseyi gözaltına alamayan AKP’ninpolisi, geri çekilmek zorunda kaldı.Birgünde 4 kez saldırıya uğrayanDev-Genç’liler, her seferinde yenidenaçtılar masalarını. Çadırlarının polistarafından gasp edilmesi üzerine,masa açtılar. Çadır, masa, o da olmasaçıplak yer... Eylem yapmadaki kararlılıkzaman, mekan, malzeme şartıaramıyor Dev-Genç’liler için. Yılmadan,ısrarla, kazanacaklarına olanSayı: 295<strong>Yürüyüş</strong>20 Kasım2011DAYANIŞMA İLE YAŞATAN HALKTIR!37


Ülkemizde GençlikSayı: 295<strong>Yürüyüş</strong>20 Kasım2011inançla daha da güçlüşekilde sarılıyorlar eylemlerine.“Buradabaşladık eylemimize,burada tamamlayacağız.”diyorlar. Yaşanantam bir irade savaşı.Bu arada, gasp edileneşyalarının geri verilmemesiyönündeBuca Belediye BaşkanıErcan Tatı’nın kesinemri olduğu öğreniliyor.“Alınan hiçbir şeykesinlikle geri verilmeyecek.”demiş belediyebaşkanı. Yasal dayanağı ise,“Kabahatler Kanunu’na göre belediye’yeait bir yeri işgal etmek...”Buna karşın Dev-Genç’liler, yıllarcamücadele ederek, açlık grevi çadırlarıkurarak kazandıkları; 2000-2007 Ölüm Orucu direnişi dönemindeTAYAD'ın çadır açtığı bu alanı terketmeyeceklerini duyurdular. Halkayönelik yaptıkları konuşmalarda, ödedikleribedelleri, meşruluklarını anlattılar.“Bize yapılan saldırılar, aslındataleplerimize yönelik saldırılardır.” diyenDev-Genç’liler, polisi ve zabıtayıhalka teşhir ettiler.Halk ve demokratik kitle örgütlerieyleme destek verirken; Halk Cephelilerinaileleri de gelerek, sırayla eylemyerinde nöbet tuttular.Sobaları da gasp edilen Halk Cepheliler,kışın soğuğuna karşı tenekeiçinde yaktıkları ateşle ısınırken; eylemalanını kazanmış olmanın haklıgururuyla, coşkuyla devam ediyorlareylemlerine.3 günde 5 kez polis saldırısına maruzkalan Halk Cephesi/Liseli Dev-Genç’liler, 16 Kasım günü Buca ForbesCaddesi'nde açıklama yaparak, çadırlarınıyeniden açtılar.Halk Cepheliler saldırıları teşhir etmekamacıyla saat 18.00’de yaptıklarıaçıklamayla, halka ve basına saldırılarhakkında bilgi verdiler. 35 kişininkatıldığı eylem yerine polis herzaman olduğu gibi yığınak yaptı.Yapılan açıklamada, “Yaptığınızbu saldırılarla bizi yıldıramayacağınızı,gerçekleri halka anlatmaktanasla vazgeçmeyeceğimizi bilmiyormusunuz? Buca Forbest’te ilk defa açlıkgrevi yapmıyoruz… Asla ıslah olmayacağımızı,yola gelmeyeceğimizi,umudun türküsünü söylemeye devamedeceğimizi iyi bilirsiniz. Amerika’nın,ülkemizi kanlı katliam politikalarınaortak etmesine izin vermeyeceğiz.Malatya Kürecik’te kurulacakfüze kalkanı Ortadoğu halklarınınkatledilmesine ortak olmaktır.NATO’nun kiralık askeri olmayacağız.Kardeş Ortadoğu halklarının katiliolmayacağız. Polise saldırma emriveren AKP hükümeti, işbirlikçiliği teşhirolduğu için bu kadar düşmanlıkbeslemektedir bize.” denildi.CHP’li Buca Belediye Başkanı ErcanTatı’ya da seslenilen açıklamada,“AKP’nin polisiyle işbirliği yaparakeşyalarımıza el koyuyor, belediyearaçlarını açlık grevi yapacağımızalana yerleştiriyorsunuz. AKP polisive hükümeti ile kol kola girerek halkınhaklı mücadelesini engellemeyeçalışıyor; emperyalist saldırganlığakarşı yürüttüğümüz mücadelede emperyalizmleaynı safta olmayı tercihediyorsunuz. Soruyoruz: “sosyal demokratlığınız”bu mu? Bu mu “halkınpartisi” olmak?” denildi.Açıklamanın ardından Halk Cepheliler,çadırlarını tekrar kurdular.Çadır kurulur kurulmaz, eylem yerindebekletilen zabıtalar, çadıra saldırmayaçalıştı. Ama Halk Cephelilerçadırı çembere alıp, zabıtanın saldırısınıpüskürtü. Polis, kendisi gibiAmerikan uşağı olan zabıtayı geriçekmek zorunda kaldı. Halka teşhirolan Amerikan uşağıAKP’nin polisi bu kezsaldıramadı.Halk Cephesi/LiseliDev-Gençliler“Kahrolsun FaşizmYaşasın Mücadelemiz”,“Amerika DefolBu Vatan Bizim”,“Yaşasın DevrimciDayanışma” sloganlarıile cevap verdilerpolise. Polis, yaptığıyığınağı geri çekmekzorunda kaldı. Polisingeri çekilmesiyle birlikte“Yaşasın Direniş Yaşasın Zafer”sloganı gür bir şekilde atıldı. Saldırılarınpüskürtülmesi ve çadırın kurulmasıylabirlikte, türkü söyleniphalay çekildi.16 Kasım günü gece saat 22.45’tealtıncı kez saldırıldı çadıra. SaldırıdaDilek Kaya, Eylem Mahanda, GülhanSağaltıcı, Orhan Bezek, Yusuf Dut,Cem Ali Ulu, Özkan Kurşun, SeldaKarataş, Enis Arslan, Can BektaşŞahin ve Deniz Güneş isimli 11 HalkCepheli gözaltına alındı.Arkadaşlarının yine saldırıya uğradığıbilgisini alan Halk Cephelibir kişi 23.15’de aynı eylem alanında“Baskılar Bizi Yıldıramaz” döviziile masa açtı. Halktan bir kişinindestek vermesiyle sayıları iki oldu.Tek kişi de kalsa, Halk Cephelilerikimse eylem yerinden söküp atamaz.Kimse yolundan döndüremezCephelileri. Cepheli eylem tarzı budur...Gözaltındakiler saat 02.00’de serbestbırakıldı. Gözaltına alınan Dev-Genç’lileri, polis, “Yeter artık, yabunların kafasına ya da kendi kafamasıkacağım”, “Buralardan sizin gibi kaçkişi geçti.” diyerek gözaltında kaybetmekletehdit etti.Serbest bırakılan Halk Cepheliler,“Saldırı ve Gözaltılarınız Bizi Yıldıramaz”,“Füze Kalkanı Değil DemokratikLise İstiyoruz” sloganlarıylaçıktıkları karakoldan hemen eylemalanına giderek, kaldıkları yerdenaçlık grevine ve direnmeye devam ettiler.38<strong>DEPREMLE</strong> <strong>KATLEDEN</strong> <strong>DEVLET</strong>


Ülkemizde Gençlikİsmail ErcanDEV-GENÇ MEŞRUDUR, KİMSEDEV-GENÇ’İ VE DEV-GENÇLİLERİKARALAYAMAZGençlik Federasyonu üyesi BerkErcan’ın babası İsmail Ercan’ın, GençlikFederasyonu’nu hedef haline getirmesiyleilgili olarak Federasyontarafından 16 Kasım günü yazılı biraçıklama yapıldı.Basında yer alan haberlerde, İsmailErcan, oğlunun Gençlik Federasyonutarafından kandırıldığını söyleyerek,çeşitli suçlamalarda bulunuyor. Busuçlamalara karşı açıklama yapanHayatınÖğrettikleriFederasyon, “İsmail Ercan’dır bu süperbabanın adı. Ve bu baba o kadariyi bir babadır ki; oğlunu aylardır işkenceci,komplocu İzmir polisine takipettirmektedir. Kendi oğluna polistarafından tehditler savrulmasına izinvermiştir.” ifadesinde bulundu.İsmail Ercan’ın, defalarca İzmirGençlik Derneği çalışanlarını takip ettiğininbelirtildiği açıklamada, “Hiçkimsenin Dev-Genç’i karalama hakkıyoktur. Hiç kimsenin Dev-Gençlileripolise hedef gösterme hakkı yoktur.Bizler devrimciyiz ve yaptığımızher şey meşrudur. İsmail Ercan polisleişbirliği yapmaktan, devrimcileri hedefgöstermekten, suç işlemekten vazgeçmelidir.Ne olursa olsun, kim olursaolsun masum ve madur rolleri yaparakDev-Genç’i karalayamaz. Bunaizin vermeyiz.”ADLİ TUTSAKLARIUTANDIRAN DURUMğıydı çünkü...ÖĞRENCİYURDUNDAZAMLARA KARŞIMÜCADELEDEVAM EDECEKİstanbul Maçka'da bulunan Abdiİpekçi Öğrenci Yurdu'nun kantinkoşulları, aralarında Gençlik Federasyonuüyesi öğrencilerin de bulunduğuAbdi İpekçi Yurdu öğrencileritarafından protesto edildi.14 Kasım günü, Abdi İpekçiYurdu'nda yapılan çalışmada, öğrencilerastıkları afişler ve yaptıklarıkuşlamalarla, yurdun kantininde yapılanzamları teşhir ettiler. Ayrıca bildiridağıtılarak, yurtta kalan öğrencilerlekonuşulup sorunun çözümünedair öneriler alındı. 200 bildirinindağıtıldığı ve 15 afişin asıldığı yurtta,zamlara karşı mücadelenin süreceğianlatıldı.Sakarya Hapishanesi’ndeyiz. Marmara depreminde hapishaneyıkıldı. Yüzlerce siyasi ve adli tutsağın üzerinekapılar kilitli, idare kaçıp gitmiş. İyi niyetli bir tek gardiyankalmış içerde. O da yaralılara yardım ediyor bizimlebirlikte.Siyasi tutsaklardan yaralanan çok az ama alt koridordakalan adli tutuklulardan yaralılar çok fazla. Korku ve paniklehareket ettikleri ve üzerlerine bir şeyler yıkıldığı içinciddi yaralananlar çok.Ortada idare falan olmayınca, hemen alt maltaya inipbağıran, inleyen, imdat isteyen adlilerin yardımına koştukParti Cepheliler olarak. Revirin kapılarını kırıp girdik ve tümtıbbi malzemeyi maltaya çıkardık. Doktor ve hemşire arkadaşlarımızmaltayı seyyar bir revir haline getirdiler.Diğer tüm arkadaşlar ise alt maltaya gidip, adli koğuşlarıtek tek dolaşıp yürüyemeyenleri sırtlarında, yürüyebilenlerinomuzlarına dayanak olarak üst maltaya taşımayabaşladılar. Malta tam bir hastane görünümündeydi.Bir ara, ağzını saklayarak getirilen bir adli çekti dikkatimizi.Ki birkaç tane daha geldi böyle rahat olmayan,çekinen ve ağzını kapatan. Merak ettik, birine sorduk, nedençekiniyorsun, ağzını nedenkapatıyorsun diye...Verdiği cevap, “Utandığımiçin kapatıyorum” oldu.Anladık tabii neden utandığını...Bıyıkları faşist bıyı-Utanma nedenlerini ve pişmanlıklarını anlattı bir tanesi:“Şu tarihte biz size saldırmıştık, bize sizin teröristolduğunuzu söylemişlerdi ama şu an nasıl insanlar olduğunuzuanladık. Bizi affedin, kandırıldık, çok pişmanız”diyerek özür dilediler.Depremden bir süre önce faşist bir mafyacının kışkırtmasıile adliler bize saldırmışlardı bıçaklarla, şişlerle.Direnişimizle püskürtmüştük bu saldırıyı. Özür dilemenedenleri buydu. Utanmışlardı, eziklerdi. Hepsi de yoksulhalk çocukları idi ve kışkırtılmışlardı bize karşı.Cani terörist olarak gördükleri bizlerse, devletin kaçıpgittiği ve onları duvarlar arkasına kilitledikleri bir zamandayardım ediyorduk, bir lokma ekmeğimizi paylaşıyorduk,hatta sırtımızda taşıyorduk.Bu yaklaşımımızdı onları ezen ve utandıran. Sonra birçoğu bizi götürürlerken ağladı arkamızdan, bir çoğu ilesonradan mektuplaştık.Ve birkez daha anladık, bizim ulaşamadığımız, ögütleyemediğimizherkesi düşman örgütlüyor.Sayı: 295<strong>Yürüyüş</strong>20 Kasım2011DAYANIŞMA İLE YAŞATAN HALKTIR!39


HalkınHukukBürosuDevlet Ne İşe Yarar?Anayasada belirtilenleregöre devlet, kadın-erkek, Kürt-Türk, Sünni–Alevi, zengin-fakirayrımı yapmaksızın herkesin hakkınıkorur, güvenliği ve huzuru sağlar, yaşamahakkı, düşünceyi ifade etme hakkını,barınma hakkını, dilini ve kültürünüyaşatma hakkını güvence altına alır,haklarımıza yönelik saldırı olduğunda isesaldırıda bulunan kim olursa olsun cezalandırır.Herkese eşit davranır. TürkiyeCumhuriyeti Anayasası’nda devlet buşekilde tanımlanmıştır.Peki, gerçekte böyle midir?Van depremi üzerinden devletin nasılbir devlet olduğuna bakalım. 23Ekim’de merkezi Erciş olan Van ve çevresinietkileyen bir deprem yaşandı. İlkdepremde bugün itibariyle 604 kişininöldüğü söylense de gerçek rakamlarınbu rakamın çok daha üzerinde olduğubilinen bir gerçektir. Çünkü enkazlardanhala çıkartılmamış cesetler vardır. Kaydageçilmeden gömülen ölülerin olduğusöylenmektedir.1 milyon kadar kişinin yaşadığı Vaniline ilk kurulması gereken merkeziçadırlar çok geç kuruldu, bir çok bölgedebüyük çadırlar kurulamadı. İnsanlardondurucu soğukta sokaklarda kaldı.Göçük altından kurtarılan yaralılaraacil müdahale yapılamadı. Bu nedenleyaşamını yitirenler oldu. Depreminüzerinden bir ay geçti hala çadır alamayaninsanlar var. Çadır alanlar kışındondurucu soğuğunda yazlık çadırlardakalıyor. Soğuk yüzünden 6 yaşındakibir çocuk hastalanıp öldü.Halka kışlık çadır ya da prefabrikkonutlar yapılmıyor fakatsesini çıkartanların üzerinegaz bombaları atılıyor.Halka çadır vermek yerineÇevre ve Şehircilik BakanıErdoğan Bayraktar, ''Bu binalarımızındışında çatlak olan,sıva döküğü olan binalara girilebilir.Bunların hiçbir mahsuruyoktur. Van ve Erciş artıkgüvenli bölge oldu” dedi. Çokgeçmedi bu konuşmadan ongün sonra, 9 Kasım’da ikincidepremde oturulabilir dedikleriBayram Otel yerle bir oldu.İkinci depremde 40 kişi göçükÇürük Binaların SorumlularıAli Ağaoğlu'lardırAli Ağaoğlu TutuklanmalıdırHalk Cephesi, depreme dayanıksız binainşa ettiğini 30 Ekim 2011’de katıldığı bir televizyonprogramında itiraf eden Ali Ağaoğluhakkında suç duyurusunda bulunmak amacıyla11 Kasım günü Çağlayan Adliyesiönünde eylem yaptı.Eylemde “Ağaoğlu’nun İtiraflarıyla HareketeGeçmeyen Savcılık Ne Beklemektedir?Ağaoğlu İçin Kaç Şiddetindeki Deprem,Kaç İnsanın Ölümü Suç Oluşturur?” yazılıpankart taşındı.altında kaldı.Devletegüvenerekotelde konaklayanların bedenleri paramparçaoldu. 40 kişinin hesabını sormakiçin devlet tek adım atmadı. Halkınıdüşünen, haklara saygılı bir devlettedepremin yaşandığı an bakanların görevdenalınıp derhal cezalandırılması gerekirdi.Oysa Çevre ve Şehircilik Bakanıhiçbir şey olmamış gibi pişkince yenievler yapmaktan bahsediyor. Oteldeoturulabilir raporu verenler hakkındaciddi bir soruşturma yapılıp yapılmadığıbir yana raporu kimin düzenlediği bilebilinmemektedir. Hani Anayasa yasamahakkını korurdu, devlet her kim olursaolsun yaşama hakkına saldıranları cezalandırırdı?Bakın 4000 yıl önce BabilKralı Hammurabi’nin mevzuatına.Hammurabi kanunlarına göre,“Bir müteahhitbir kişiye bir bina yapar ancakbu binayı yeterince sağlam inşa etmezse,inşa ettiği bina yıkılır ve o kişininölümüne neden olursa, binayı yapanmüteahhit ölümle cezalandırılır.”4 bin yıl önce halkı tehlikeyeatanlar hakkındaki cezalar dikkat çekicidir.Bizim ülkemizde halkın güvenliğinitehlikeye sıradan müteahhit değil,bakan attı. Ama bakana dokunan yok,bakanı cezalandırmak, görevden almakbir yana kendisine yeni yetkiler veriyorlar.“Van afet bölgesi olarak ilanedilsin önerisine başbakan, Van’ı afetbölgesi ilan edersek orada yüksek katlıinşaatlar yapamayız. Biz buraya binlercebina yapacağız” diyor. Yaşanankatliama rağmen halkın yaralarını sarmaktansa,deprem sonrası kaç bina satacaklarını,Van’ı hangi inşaat şirketlerineihale edeceklerinin hesabını yapıyorlar.İkinci depremden sonra halkınçadır ihtiyacı hala karşılanmış değil, halkçadır ihtiyacını karşılamak için soğuğunaltında saatlerce beklemek zorunda kalıyor.Üstelik ellerinde ‘çadır alma belgesi’olmayanlara çadır vermiyorlar.Belgesi olmayanlar saatlerce beklemeninkarşılığı olarak ‘izdiham yarattıkları’gerekçesiyle polisin coplu, tazyikli suylasaldırısına maruz kalıyorlar.Erçiş’te yaşayan Enver Olgun diyorki; "Yaptığım müraacatlara rağmençadır alamadım. Kendi imkanlarımlakurduğum çadırda yaşarken kızım rahatsızlandı.Batman’a sevkedildiktensonra burada hayatını kaybetti. Evimizdeyaşarken çocuğuma iyi bakıyordum.Ancak naylon çadırda kızım enfeksiyonkaparak rahatsızlandı. Havalegeçiriyordu. Götürdüğüm Batman’dakihastanede hayatını kaybetti.Havalar soğuk, çadır alamadığım içinailemle birlikte bu naylon çadırda yaşamayısürdürüyoruz."Van depreminde devleti gördük:Halkı çadırsız sokakta bıraktı, doğal afetsayılan depremi felakete dönüştürdü, gerekdeprem öncesi umursamazlığı gereksedeprem sonrası yaşanacak ölümleriazaltmak için bir şey yapmamasıaçıklamaları ve uygulamaları ile ölümlerinartmasına neden oldu. Devlet vermesigereken çadırın da, halkın üzerineattığı bombanın da parasını halkımızdanvergiler aracılığıyla almaktadır.Yani devleti Van depremi sonrasında birkez daha tanıdık; hem halkı soyuyorhem de katlediyor.Nagehan Kurt’un yaptığıaçıklamada, “Ali Ağaoğlu binalarınyapıldığı dönemde kalitelimalzemelerin bulunmadığını,mecburen çürük, dayanıksız malzemekullandığını söylemektedir.İnşaat teknolojisinin giderek geliştiği 21. yüzyılda,kaliteli malzemenin olmadığını söyleyeceksek,yüzyıllar öncesinden yapılan binaların,yapıların yıkılmadan kalmasına, yada aynı dönemde yapılan ancak yıkılmayanbinaları nasıl açıklayacak?” diye soruldu.Ucuza konut elde etmek, daha çok parakazanmak, halkı soymak için halkın güvenliğinitehlikeye atan Ağaoğlu hakkındasavcılığa suç duyurusunda bulunmasınınardından eylem sonlandırıldı.40<strong>DEPREMLE</strong> <strong>KATLEDEN</strong> <strong>DEVLET</strong>


F TİPLERİNDEBASKI, ZULÜM HER GÜNDAHA DA ARTARAK SÜRÜYOR!Özgür TutsaklardanMerhaba,Bilindiği gibi, hapishanelerde keyfiuygulamalar her geçen gün artmakta,tutuklu ve hükümlülerin haklarıgasp edilerek yaşamları işkenceyeçevrilmektedir. Bu gerçekKırıkkale F Tipi’nde de yaşanıyor.Yine birçok keyfilikle, hak gaspıylakarşılaştık. Son iki ay içerisindemaruz kaldığımız hak ihlallerininözet bir dökümünü sizlerle de paylaşıyor,duyarlı olacağınıza inanıyoruz.1) 22 Ocak 2007 tarihli 45/1No’lu genelge ile tanınan, haftada 10kişi 10 saat sohbet hakkımız uygulanmamaktadır.F Tipi tecrit tümağırlığıyla hüküm sürmeye devamediyor.2) Disiplin cezaları aralıksız sürmektedir.Bu cezalar esas olarakdirenme hakkımıza yönelmiş durumdadır.Arkadaşımız Ahmet Arslan’a yapılanişkenceli saldırıyı protesto etmekiçin slogan atıp hücre kapılarını dövmemizdisiplin suçu kabul edilmiş, 1Ağustos 2011/74 sayılı disiplin kurulukararı ile;- 66 kişiye 2’şer ay ziyarettenmen cezası- 27 kişiye 5’er gün hücre cezasıverilmiştir.Toplamda yüzlerce ayı bulan budisiplin cezaları F Tipi hücrelerdeinsanca yaşayabilmek için ödediğimizen sıradan bedeldir.Yıllardır silsile halinde uzayıpgiden cezaların bir yönü de açıkgörüş hakkımızı otamatik olarak ortadankaldırmasıdır. Yıllardır en sevdiklerinibirkaç dakika olsun kucaklayamamışbinlerce tutsak ve aileleriülkemizin resmidir.3) Hasta tutsakların tedavileriengellenmektedir. Hapishanede revirhaftada iki gündür. Böyleyken bir deyoğunluk gerekçesiyle revir günürevire çıkartılmamak da olağan uygulamadır.Hapishanenin doktoru yoktur.- Sadık Sabancılar 29 Eylül’deKırıkkale Üniversitesi Diş HekimliğiBölümü’nde kelepçeli tedavi dayatmasınıkabul etmediği için tedavisiyapılmayarak gönderilmiştir.- Zeynel Karabulut’un ayda birvurulması gereken Dodex iğnesisürekli geciktirilmektedir.4) İletişim hakkımız engellenmektedir.Gelen bazı mektuplarımızsakıncalı denilerek verilmemektedir.Keyfilik öyle bir noktaya varmıştır kikararlardan birinde “TürkiyeCumhuriyeti kurucusu olan Atatürkhakkında yalan yanlış bilgiler içerdiği...”denilmektedir. Disiplin kurulubu kararı ile adeta tarih bilimindeotoriteliğe soyunmuştur.Mektupların dağıtımı ve postalanmasıhaftalarca geciktirilmektedir.5) İki arkadaşımıza Kırıkkale AğırCeza Mahkemesi tarafından hücrekapısındaki mazgal penceresini kırdıklarıgerekçesiyle 1’er yıl hapiscezası verilmiştir (2011/99 sayılıkarar). Söz konusu pencerenin ebatı10 x15 cm’dir. Özellikle değil, kapıdöverken kendiliğinden kırılmıştır. Vearkadaşlarımız bu bir karış cam parçasıiçin zaten disiplin kararıyla ikişerhafta hücre cezasına çarptırılmıştır.6) Kayseri Hapishanesi’nden 9Eylül 2011 tarihinde Kırıkkale F TipiHapishanesi’ne getirilen bir arkadaşımızhapishane girişinde zorla çıplakaramaya maruz kalmış, onur kırıcıbir uygulamaya tabi tutulmuştur.7) Hücre aramaları keyfi bir uygulamayadönüşmüştür. Aylık rutin aramanındışında baskın aramalar yapılmakta,hücreler didik didik edilmektedir.“Sebzeler amaç dışı kullanılıyor”denilerek tutsakların kurduğuturşulara el konulmuştur. Bazı hücrelerdebir ay içinde üç kez aramayapılmıştır.8) Fotokopi ücreti olarak çokyüksek miktarlar kesilmektedir. Öyleki çektirdiği 12 adet siyah-beyaz A4 fotokopi için hesabından 33 TLkesilmesi üzerine bir arkadışımız suçduyurusu yapmak zorunda kalmıştır.Kırıkkale F Tipi HapishanesiEmrah YaylaSayı: 295<strong>Yürüyüş</strong>20 Kasım2011Merhaba,Yine bir karabulut çöktü halkımızın üstüne...Van halkı, depremin gücünün yetmeyeceği lakin,çalma, çırpma, hırsızlık ve daha fazla kar hırsınınyaratıcısı kapitalist sistem tarafından beton, kum,çakıl yığınları altında eziliyor şimdi.Ne kadar basit ve ucuz ölüyoruz!..Oysa hiçbiri hak etmemişti böyle vicdansızcaölümü!... Bir kez daha görüldü ki, deprem değil, sağlamzemine sağlam bina yapmayan denetlemeyen tedbiralmayan düzen, devlet öldürüyor. Bir kez dahagörüldü ki, her türlü bilgiyi ve teknolojiyi halka hizmetiçin geliştiren, uygulayan SOSYALİZMDİR.Para babalarının değil, halkın yönettiği bir devlet,Anadolu toprakları için her zamankinden daha fazlalazımdır.Van halkına kayıplarımız için başsağlığı diliyoruz...Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Özgür Tutsaklar27 Ekim 2011DAYANIŞMA İLE YAŞATAN HALKTIR!41


RöportajDevlet Alevileri Yok SayıyorAleviler Kendi CemevleriniKendileri KuruyorSayı: 295<strong>Yürüyüş</strong>20 Kasım2011CevahirCANPOLATAnkara Yenimahalle’de, Pir SultanAbdal Kültür Derneği tarafındanyapılan cemevi arsası işgaliyle ilgiliolarak dernek çalışanları ve mahallehalkı ile röportajlar yaptık.Röportajlarda, cemevi kurmakiçin neden işgal yöntemini seçmekzorunda bırakıldıklarını ve cemevikurulana kadar davalarından dönmeyeceklerinianlattılar.Pir Sultan Abdal KültürDerneği Yenimahalle ŞubesiBaşkanı Cevahir Canpolat<strong>Yürüyüş</strong>: Direniş ne zaman ve nasılbaşladı?Cevahir Canpolat: Bölgede 17yıllık mücadele tarihine sahip bir kurumuz.17 yıl içerisinde yerel yönetimleredefalarca dilekçeler vererekcem ve kültür evi tahsisi talebinde bulunulmuştur.Verilen bu dilekçelerher seferinde olumsuz cevaplanmıştır.Gerekçeleri ise,cemevinin yasal olmadığı, hukukaaykırılık ya da “yer yok”olmuştur. Son iki yıllık süreçteise Yenimahalle Belediye Başkanı’nıngerek derneğimize gelerek,gerekse başka platformlardadefalarca verdiği cem ve kültürevi sözü somut karşılığını bulmadığındanbu noktaya kadar gelinmiştir.Tüm olumlu ve iyi niyetli çaba ve girişimlerimizerağmen hiçbir somutadım atılmamıştır. Halkımızın da yoğuntalebi üzerine fiili durum yaratmakararı alınmıştır. Bu süreçte talebimizitekrar Yenimahalle Belediyesi’ne iletmiş,cem ve kültür evi arsamızın tahsisedilmemesi durumunda aldığımızkararın tereddütsüz uygulanacağı söylenmiştir.Buna rağmen belediyedenolumlu bir cevap alınmamıştır. Bu durumkarşısında cem ve kültür eviyeri olarak tespit ettiğimiz arsaya gelerek,kolektif bir çalışma ile inşaatımızabaşlayarak 24 saat kesintisiz birdirenişi örgütledik.<strong>Yürüyüş</strong>: Belediye ve CHP ile görüşmelerdealdığınız sonuçlar nelerdir?Cevahir Canpolat: Eylemin başlamasındanbir hafta sonra belediyeyetkilileri görüşmeye gelerek yaptığımızdirenişin yasal olmadığını vealanı boşaltmamız gerektiğini söylediler.Onlara cevabımız, bunun bizlerebırakılan tek tercih olduğu, ne pahasınaolursa olsun alanı terk etmeyeceğimizve buranın ibadethanemizolduğuydu. Her seferinde cemevi talebimiziçeşitli nedenlerle reddedenbelediyelerin, camiler söz konusu olduğuzaman yeşil alanları, çocukkreşalanlarını imar değişikliği iledini tesis alanları (cami alanları) yarattıklarınıkendilerine hatırlattık. Ardındandirenişi sürdürdüğümüz yeşilalanın Aleviler için imar değişikliği ilecem ve kültür evimize tahsis edilmesiniistedik. Görüşmeye gelen belediyeyetkilileri bu alanın belediye tarafındanbelediye denetiminde kurulanbir şirkete kiralandığını söylediler.Bizler de bunun inandırıcı ve gerçekçibir neden olmadığını ve anlaşmanıntek taraflı fes edilebileceğini, alandanasla çıkmayacağımızı söyledik.<strong>Yürüyüş</strong>: Batıkent halkının desteğive tepkisi ne yönde?Cevahir Canpolat: Çevre halkınınsahiplenmesi her geçen gün artıyor.Dağıttığımız bildirilerle dahaçok insana ulaşarak, cem ve kültürevinin halkın ihtiyacı olduğunu somutbir şekilde anlatıyoruz. Direniş alanındaihtiyacımız olan yiyecek, battaniye,yakacak, oturmak için koltuklarımızçevrede bulunan ve bizedestek olan halkımız tarafından sağlanıyor.<strong>Yürüyüş</strong>: Günlük pratiği nasılprogramlıyorsunuz?Cevahir Canpolat: Her şey kişilerinkendilerinin ne yapmak istedikleriile belirleniyor, kim hangi işine kadar yapmak istiyorsa o şekildeşekilleniyor. Sonuçta burada direnişteyer almak bir ruhtur ve buradaolan tüm arkadaşlarımız bu ruhun gerektiğigibi kolektif bir şekilde çalışmalarınısürdürmektedir.<strong>Yürüyüş</strong>: Bundan sonrası için nedüşünüyorsunuz?Cevahir Canpolat: Alan bizleretahsis edilene, cem ve kültür evimizyapılarak bize teslim edilene kadar direnişimizdevam edecek. Biz Alevilerinen insani ve doğal hakkı olan özgürceibadet edebilecekleri cem vekültür evi direnişimizde bir yandan inşaatımızdevam ederken, diğer yandanilk cenaze törenimizi yaptık. Fizikikoşullarımızın yetersizliğine rağmenhalkımızın sahiplenmesi ve büyükoranda katılımıyla soğukta ve uygunolmayan koşullarda iki kez cemyaptık. Bu da Alevilerin özgürce ibadetedebilecekleri kendilerine ait bircem ve kültür evine ne derece ihtiyaçolduğunun somut bir göstergesidir.Başladığımız ve haklılığımıza sonunakadar inandığımız bu mücadeledenasla taviz vermeden, sonuna kadarilerleyeceğiz. Bizler, Aleviyiz haklıyızve kazanacağız.Yenimahalle Pir Sultan AbdalKültür Derneği Üyesi TAYAD’lıMehmet Yılmaz<strong>Yürüyüş</strong>: Direniş ne zaman ve nasılbaşladı?Mehmet Yılmaz: 22 Ekim Cu-42<strong>DEPREMLE</strong> <strong>KATLEDEN</strong> <strong>DEVLET</strong>


martesi günü saat 10.00’da YenimahalleBelediyesi’ne ait birarsaya Pir Sultan Abdal Cemevi’niinşa etmek için girdik vedireniş başladı.<strong>Yürüyüş</strong>: Belediye ve CHPile yapılan görüşmelerde aldığınızsonuçlar nelerdir?Mehmet Yılmaz: Belediyeyebaşta arsayı bize vermediği takdirdeişgal edeceğimizi söyledik.Bizlere “Biz, sizi kolluk güçlerimizile çıkartmasını biliriz” dediler. Arsayagirmemizden sonra halkın bizlerisahiplenlenmesi sayesinde zorlaçıkartmayı göze alamadılar. Bunakarşı CHP de tutumunu yumuşattı vearabuluculuğa soyundu.<strong>Yürüyüş</strong>: Batıkent halkının ve diğerkitle örgütlerinin desteği, tepkisine yönde?Mehmet Yılmaz: Batıkent halkınınbir kısmı ilk günlerde biraz tedirgindiama orada bizlerin kararlı tutumunugörünce destekleri yoğunlaştı.Şu anda sahiplenme gayet güzel.Direnişe başlamadan önce direnişinizdeyanınızdayız diyen kitle örgütleri,direniş başladıktan sonra birkaçkez ziyaret etmenin dışında buradagörünmediler. Ancak TAYAD,gece gündüz, sürekli 24 saat orada.<strong>Yürüyüş</strong>: Cemevi talebi için burayıişgal ettiniz. Neden böyle biryöntemi tercih ettiniz?Mehmet Yılmaz: Biz Alevilerinibadetimizi özgürce yapabilmemiziçin bir cemevine ihtiyacımız var.Cemevi yeri için Yenimahalle Belediyesi’nden17 senedir yer talebimizvardı. Ancak her seferinde talebimizigörmezden geldiler. Son iki buçukyıldır CHP’den Belediye Başkanıseçilen Fethi Yaşar’dan istedik. Hattaseçimden önce, “Seçilirsem altı ayiçerisinde cemevini yapıp teslimedeceğim” diyerek söz verdi. Busözünü yerine getirmediği gibi sonsüreçte bizleri muhatap dahi almadı.Bizleri bu işgale Fethi Yaşar’ın kendisimecbur bıraktı.Halk OzanıOzan Dergahi<strong>Yürüyüş</strong>: Direnişne zaman veneden başladı?Ozan Dergahi:Bu direniş Al-Ozan DERGAHİevilerin onur venamus meselesidir. Yıllardan beriAleviler inançlarını yaşamakta sıkıntılarçekmektedir. Bundan sonratavizimiz yoktur. Vergilerimiz tek birinanca hizmet etmektedir, bundankaynaklı hakkımızı helal etmiyoruz.Biz Aleviler, bu ülkenin onurlu ve vefakârinsanları olarak hakkımız olanıalmak için bu direnişe başladık.Hakkımız olanı almak için sonuna kadardevam edeceğiz.<strong>Yürüyüş</strong>: Sizce direniş nasıl ilerliyor?Ozan Dergahi: Direniş şu andagayet güzel, halkın katılımı gündengüne artıyor. Özellikle kadınlarımızınsahiplenmesi daha fazla. Düşüncelerive yaptıkları daha kararlı vesistemli. Yani kadınlarımız, erkeklerdendaha inançlı ve direnişçi. Hatta“Dedem, bu mücadelemizi nasıldaha büyütürüz neler yapabiliriz?”diye soruyorlar. Ben de onlara diyorumki “Herkesin ekonomisi belli,hem maddi destekten önemlisi manevidestek” kadınlar, erkeklerdendaha çok halkın içindeler, daha rahatilişkiler kurarak daha genişçevreleri oluyor. Bu şekilde herkessadece bir komşusuna, arkadaşınasöylese halkın içinde rahatça örgütlenmişolacağız. İlk günkü inancımız,kararlılığımız bizleri bugünetaşıdı, bizleri daha ileriye götürecekolan da aynı ruh. Pir Sultan felsefesindeolduğu gibi “Dönen dönsünben dönmezem yolumdan” diyerekdirenişimize kazanana kadar devamedeceğiz.<strong>Yürüyüş</strong>: Bundan sonrası içinne düşünüyorsunuz?Ozan Dergahi: Mücadelemizhalkın gücü ile sonuçlanacaktır. Halkınörgütlü gücü önünde hiçbir şeyduramaz. Halkın gücünden daha üstünbir güç yoktur. Eğer belediye bizebu yeri tahsis etmez ve bizi buradançıkartmak için herhangi bir müdahaledebulunursa, buna çok pişmanolacaktır. Çünkü biz halk olarak onagereken cevabı vereceğiz.Belediyede Çalışan Batıkent’teOturan Alevi Halkından Bir Kişi<strong>Yürüyüş</strong>: Cemevi yerinin kazanılmasıiçin verilen bu mücadelehakkındaki düşünceleriniz nelerdir?Mahalleli: 22 Ekim 2011 tarihindenitibaren başlattığımız mücadelemizdenasla taviz vermeyeceğiz.Türkiye’de camilere verilen hizmetve hakların sadece 5’te 1’ini istiyoruz.Bu bizlerin hakkıdır ve bu hakkımızbizlere verilmiyorsa, bununutancı iktidara ve belediyeye aittir.Mücadelemize katılım gün geçtikçeçoğalmaktadır. Halkın bu sahiplenmesininedense belediye başkanıgörmezlikten geliyor. Bu taleplerimizibelediye başkanının bir anönce karşılamasını istiyoruz.İnancımız doğrultusunda, ağırkış şartları altında dahi olsa, mücadelemizsonuçlanana kadar bizlerburadayız.İlk Kez Gece NöbetindeKalan Batıkent’te OturanYaşlı Bir Dede<strong>Yürüyüş</strong>: Cemevi yerinin kazanılmasıiçin verilen bu mücadelehakkındaki düşünceleriniz nelerdir?Dede: Direnişimiz doğru ve iyi birdireniştir. Burası bizim evimiz, tabiiki burayı sahipleneceğiz. Belediye’denistediğimiz tek bir çivi dahiyok. Benim burada geçireceğim ilkgecem. Ben buraya bundan sonragece de gelirim gündüz de. Buradaolmadığım gecelerde evimde rahatuyuyamıyorum. Asıl evimiz olancem ve kültür evimizi kazanıncayakadar buradayız.Sayı: 295<strong>Yürüyüş</strong>20 Kasım2011DAYANIŞMA İLE YAŞATAN HALKTIR!43


Sayı: 295<strong>Yürüyüş</strong>20 Kasım2011Devrimci İşçiHareketiZorunlu Deprem Vergisi’yle depreme karşı önlem alacaklardı.Almadılar. O paralarla şu gördüğümüz duble yollaryapılmış meğerse!İşsizlik Sigortası’ndan işsizler yararlanacak, kimse buparaya dokunmayacak, dediler.Dokundular!GAP projesiyle hem Hasankeyf'i sular altında bıraktılarhem de işsizleringıdım gıdımbiriktirdikleri İŞ-SİZLİK FONU parasını.Aynı şeyi şimdilerdeKıdem Tazminatıiçin de söylüyorlar:"Oluşturulacakfona kesinlikledokunulmayacak!"Adımız gibi eminiz; izin verirsek "dokunacaklar" ve"dokunmak" için fon tuzağını hazırlamak istiyorlar!Patronların istediği her şeyi yapmak konusunda emreamade olan AKP, halkın ekmeğine, alınterine "dokunmaya"devam ediyor.AKP'nin denetimindeki İŞKUR, 2011-2015 yılları arasındaizleyeceği politikayı açıkladı:2011-2015 STRATEJİK PLAN adının verildiği politikayagöre işçilerin işsizlik fonundan yararlanma süresinin5 aya indirilmesi hedefleniyor.İŞKUR'un "stratejik planı" önümüzdeki beş yıl için hayatiönemde. Adından öyle anlaşılıyor: "STRATEJİK"Kimin için hayati önemde?Hem patronlar için hem de işçiler için... İkisi yan yanaduramayacağına göre birisi için iyi olan öbürü için kötüolacaktır.Patronlar için olumlu olan işçinin hayrına olmayacaktır!İŞSİZLİK FONU PARALARIKİMİN CEBİNDEN ÇIKMIŞTIR?Herhangi bir yerde kayıtlı olarak çalışan işçinin maaşındanotomatik olarak daha cebine bile girmeden bu fonapara kesilir. Patronlar da her çalıştırdığı işçi için bu fonabelirli miktarda para yatırmak zorundadırlar. Ancak açgözlükapitalistler hem çalışan sayısını az göstererek yanikaçak işçi çalıştırarak hem de çalıştırdığı kayıtlı işçiye verdiğimaaşı resmi belgelerde az göstererek bu fona yatırmasıgereken parayı olabildiğince düşürür. Yani vergi kaçırırve patronlar bu işin "ustasıdırlar".İşsizlik Fonu’nda biriken para, esas olarak evine yeterinceekmek bile götüremeyen işçinin alınteridir.AKP işsizlik sigortasındanBöyle olmasına rağmen işçinin fondan yararlanabilmesininön koşulu, "uygun", "düzenli" ve "kayıtlı" bir işyerindeçalışmasıdır. 6,5 milyon işsizin olduğu ve güvencesizçalışmanın had safhada olduğu ülkemizde neredene bulursam çalışırım durumuna mahkum edilen işçileriçin işsizlik fonundan yararlanabilmek bile "lüks" halegetirilmiştir.İŞSİZLİK FONUNUN AMACI NEYDİ, NE OLDU?Fon sözüm ona, "uygun", "kayıtlı" ve "düzenli" bir işyerindeçalışmaktayken, işten çıkarılan işçinin, işsiz kaldığıdönemde açtaaçıkta kalmamasıyararlanma süresini 5 aya indiriyorDokunmadıkları Tek Şey"Dokunulmazlıklarıdır"için oluşturulmuştu.İşçinin çalıştığıgün sayısı ve yatırdığıprim de gözönüne alınaraködenen işsizlikfonu parası işçinin,aslında "ileridekikötü günleriçin" kendi cebindenönceden çıkardığı parayı işsizken kullanabilmesi demektir.Şimdiki durum nedir, bakalım:İşsizlik Fonu'nda biriken paralar şimdiye kadar hükümetbütçesinin harcamalarına, GAP yatırımlarına, hazineye harcanmıştır.Fonda biriken işçinin parasıyla hükümet bolcabono ve tahvil işlemi yapmış yani işçinin birikmişiyle borçlanmıştır.EMANETE HIYANET ETMİŞTİR!2010 yılı sonunda İşsizlik Sigortası Fonu'nda işçininbiriken parası toplam 60 milyar 600 milyondur. Bu paranınyalnızca ve yalnızca 3 milyar 750 milyonu işçiyeişsizlik sigortası olarak ödenmiştir.57 milyar nerededir?Biz söyleyelim: 2008-2009-2010 yılları içinde fondakibu paranın 9,5 milyarına yakınını hükümet hazineye aktarmıştır.Bizim paramızı bize sormadan, danışmadan üstelikde bize karşı kullanmıştır. Çünkü AKP'nin halk içinyaptığı bir şey yoktur. Her icraatında kendi çıkarı, yanı yandaşıvardır.Hatırlayalım!Bir işçi, işsizlik sigortasından ortalama olarak 8 ay boyuncamaaş alabiliyor. Yasal düzenleme bu yönde. Seçimzamanı Erdoğan, bu süreyi 1 yıla çıkaracağını vaad ediyordu.Çünkü açların da oyuna ihtiyacı vardı ve işçilericezbedecek vaad olarak bunu gündeme getirmişti.İşçi gider, patron kalır. İşçi, yalnızca sandıklar önünekonduğunda ağzına bir parmak bal çalınacak kesimdir onlariçin.Seçim bitti, "stratejik plan" devreye girdi. Şimdi işçininfondan yararlanma süresi 5 aya düşürülmek isteniyor.Bizim rızkımız üzerinden, bizim birikimlerimiz, çocuğumuzunboğazından kısılan paralar üzerinden biz "terbiye"edilmeye çalışılıyoruz. STRATEJİK PLAN bu!44<strong>DEPREMLE</strong> <strong>KATLEDEN</strong> <strong>DEVLET</strong>


Böylece patronlara aktarılacak kaynak, AKP'nin kendiicraatları için kullanacakları kaynak arttırılmış olacak. İşsizkalan işçi daha da aç, daha da çaresiz kalacakmış kime ne!!!Depremde halk enkaz altında kalmış, başını sokacak çadırıbile yokmuş, soğuktan donup ölmüş, kime ne!Devlet halkına böyle baktığı sürece, onun kurumları daböyle bakacaktır. Valisi, emniyeti, bakanı, görevlisi böyleyaklaşacak, en ufak bir talepte "kafana sıkarım" diyecektir.Halka Bakışın TOBB Raporundaki Adı:Çok Çalışan, Ucuza Çalışan, Az Hastalananİşçi Bizde... Gelin Birlikte Sömürelim!Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin (TOBB) geçenhafta kamuoyuna yansıyan raporu da AKP'nin halka bakışındanfarklı değildir.Mehmet Ali Aslan Ve Tutuklu Kesk ÜyeleriDerhal Serbest Bırakılmalı17 Ekim günü, İstanbul Okmeydanı’nda kaldığıevden gözaltına alınarak tutuklanan Eğitim-Sen 3 No'luŞube üyesi ve Eğitim-Sen Tunceli Eski Şube BaşkanıMehmet Ali Aslan ile ilgili olarak Eğitim-Sen 3 No’luŞube tarafından basın toplantısı yapıldı.12 Kasım Cumartesi günü Eğitim-Sen 3 No'lu Şube'dedüzenlenen toplantıda, Şube Başkanı Hüseyin Tosun veDERSİM KATLİAMI BUGÜN DEDEVAM EDİYOREsenyurt Dersimliler Derneği, 1937-1938 DersimKatliamı’nda katledilenleri anmak amacıyla 13 Kasımgünü bir program düzenledi.Dernek Başkanı Hüseyin Kalanç, yaptığı konuşmada74 yıl önce Elazığ Buğday Meydanı’nda Seyit Rızave 7 yoldaşının idam edildiklerini, mezarlarının neredeolduğunun ve katliamla ilgili devlet arşivlerinin açıklanmasıtalebini dile getirdi.Van depreminde hayatını kaybedenlerin ailelerine debaşsağlığı dileyen Kalanç, bu deprem için yardım toplayarakDersim’den Van’a götürüp orada dağıtan ve 2.depremde hayatını kaybeden TAYAD üyesi Hasan Beyaz’ıanarak üzüntülerini dile getirdi ve sözü tarihçi yazarAli Kaya’ya bıraktı.Kaya’nın Dersim tarihini anlatmasının ardından,Halkın Hukuk Bürosu’ndan Av. Barkın Timtik’e söz verildi.Timtik, Dersim Katliamı’nın 1938’le sınırlı olmadığını;günümüzde köy boşaltmalarla, F Tipleriyle ve tutsaklarauygulanan tecritle devam ettirildiğini söyledi.Sultangazi Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Şube BaşkanıGöksel Fidan da söz alarak bir konuşma yaptı. 15Kasım’da Taksim’de yapılacak olan yürüyüşe katılımçağrısı ile etkinlik son buldu."Türkiye'nin Küresel Üstünlükleri" başlığını taşıyanTOBB raporu, ülkemiz işçi sınıfının "rakiplerine göre dahaucuz ama daha üretken işgücü sunduğunu", " işçilerin azhastalandığını, çalışma saatlerinin uzun olduğunu, işsizlikoranının yüksek olduğunu” söylüyor.Halka yalan ama uluslararası emperyalist şirketlere gerçeklerisöyleyen kan emicilerin söyledikleri AKP'ninsöyledikleriyle özde aynıdır.Ne verilirse razı olan, hastalansa da çalışmaya devameden, işsizlik korkusuyla uzun süreli ve ucuza çalıştırılabilen,iş bulma sevinciyle ne kadar az verirsen ona razı olanbir işçi sınıfımız var. Gelin bu gücü birlikte sömürelim,diyor.AKP, kendi dokunulmazlıkları dışında tüm halkın, işçive emekçilerin tüm haklarını budamak, adım adım uluslararasıtekellerle birlikte elimizden almak istiyor. İşçiler,emekçiler, buna izin vermeyelim.Örgütlenme Sekreteri Nursel Tanrıverdi açıklama yaptılar.Yapılan açıklamada, Şişli Maçka Akif Tuncel AnadoluTeknik ve Endüstri Meslek Lisesi’nde matematik öğretmeniolarak görev yapan Mehmet Ali Aslan hakkındaşu ana kadar 52 tane idari soruşturma açıldığı bilgisiverildi ve Mehmet Ali Aslan ve diğer tutuklu KESK'lilerinserbest kalmasıyla ilgili her türlü fiili meşru girişiminyapılacağı ifade edildi.Toplantıda, tutuklu bulunan 32 KESK üyesi hakkında bilgi verildi.“Onlar Bizim Derelerimizi Kirletirlerse,Biz de Köylerimizin Atıklarını TraktörlerleFabrikalarının Önlerine Boşaltırız”Trakya Halk Komitesi çalışanları, bayramın 3. ve 4.günü “Ergene Trakya’dır! Emperyalizmin Çöplüğü Olmayacaktır!”kampanyası çerçevesinde ziyaret edilenköylerden birine giderek köy halkı ile bayramlaştılar.Kampanya çalışmaları hakkında köylülere bilgi de verdiler.Bayramın 4. gününde ise Ergene ile aynı sonucu paylaşabilecekbaşka bir dere civarındaki köylere gidilip, insanlarlagörüşüldü. Dere üzerindeki fabrikaların durumuhakkında bilgi alındı. Köylülerden biri, “Onlarbizim derelerimizi kirletirlerse bizde köylerimizin atıklarınıtraktörlerle fabrikalarının önlerine boşaltırız.”diyerek eylem önerisinde bulundu. Ayrıca yine görüşülenköylülerden biri, Trakya’da toprakların ciddi boyuttael değiştirdiğini, 95.000 dönümlük arazinin 85.000 dönümününsatıldığını ifade etti.Trakya Halk Komitesi çalışanları, köylülerin yalnızolmadığını, örgütlü mücadele ile güç olunacağını ve bölgedeyöre insanını bekleyen tehlikenin önüne şimdidengeçilebilineceğini ifade ettiler.Sayı: 295<strong>Yürüyüş</strong>20 Kasım2011DAYANIŞMA İLE YAŞATAN HALKTIR!45


Sayı: 295<strong>Yürüyüş</strong>20 Kasım2011 Halk Düşmanı MİT'çi KaşifKozinoğlu'nun Katili deTecrittir:MİT’çi Kaşif Kozinoğlu tutuklu olduğu Silivri Hapishanesi’nde13 Kasım'da yaşamını yitirdi. Kozinoğlu’nunölüm nedeni Adalet Bakanlığı tarafından kalp krizi olarakaçıklandı. Kozinoğlu’nun ölüm nedeni Adli Tıp Kurumutarafından kalp krizi ya da nedenini neyle açıklarsa açıklasınasıl neden TECRİTTİR. Çünkü, aynı 2004 yılındaTekirdağ 1 No'lu F Tipi hapishanesinde kalp krizinden ölendevrimci tutsak Salih Sevinel gibi kalp krizi geçirdikten sonrahücre arkadaşları acil çağırma butonuna bastıktan tambir saat 10 dakika sonra gardiyanlar yardıma gelmiş ve reviregötürmüşler. Bu süre içinde zaten hastaneye götürmedenKozinoğlu ölmüş. Basında Kozinoğlu'nun ölümü hakkındaşüphelerin olduğu ve soruşturma açıldığı yazdı. Kalp kriziya da başka bir şey, neden ne olursa olsun gerçek nedentecrittir. Tecrit politikalarıdır. Acil bir hasta ancak F Tiplerinde1 saatten önce doktora yetiştirilemez. Sonuç olaraktecrit, hapishanelerde katletmeye devam ediyor.*** Kürt Halkımız ÜzerindekiBaskılara SonHalk Cephesi, Kürt halkına uygulanan baskılarla ilgili19 Kasım Cumartesi günü İstanbul Okmeydanı'nda yürüyüşve basın açıklaması düzenleyecek.Saat 15.00'te Sağlık Ocağı önünde toplanacak olan kitle,Sibel Yalçın Parkı'na yürüyüş düzenleyecek. Saat16.00'da da parkta basın açıklaması yapılacak. "AKP"kardeşlik" adı altında şovenizmi yükseltiyor." diyen HalkCephesi, saldırı ve baskılara karşı yapacağı eyleme tüm halkımızıdavet ediyor.*** AKP Mansur Güzel’i İnfazEtti. İnfazlar, Katliamlar,Gözaltı ve Tutuklama TerörüSürüyor:12 Kasım’da İzmit Karamürsel seferini yapan ve içinde18 yolcu ve 4 mürettabat, iki stajyerin bulunduğu denizotobüsünü kaçıran 27 yaşındaki Mansur Güzel aynı gün sabahakarşı düzenlenen saldırıyla katledildi.İstanbul Valisi Avni Mutlu, saldırı başlamadan çok kısasonra gemiye çıkarak, “Eylemci ölü olarak ele geçirilmiştir.Eylemcinin terör örgütü mensubu olduğu net bir şekildeanlaşılmıştır. Eylemcinin üzerinde bir düzenek mevcuttur.Çatışma olmadı” diye açıklama yaptı. Ardından KocaeliValisi Ercan Topaca, “Deniz otobüsünü kaçıran kişinin üzerindeşişe ve kablolarla bomba süsü verilmiş düzenek bulundu.”AKP, açıkça bir infaz yapmıştır. Üzerinde bomba bilebulunmayan Mansur Güzel açıkça katledilmiştir. Katliamınemrini veren AKP’dir. Gerçekler Kocaeli Valisi tarafındanda itiraf edilmiş olmasına rağmen AKP’den yapılan yalanaçıklamalarla burjuva medyanın infazı güç gösterisine dönüştüren haberleriyle infazın üstü örtülmeye çalışılmaktadır.AKP iktidarı bugün YÖK’ünden ACM’lerine, polisindenaskerine, MİT’inden JİTEM ve benzeri örgütlenmelerine,devletin tüm kurumlarıyla ve sivil tarikat örgütlenmelerinekadar faşist düzenini infazlarla, katliamlarıyla, gözaltıve tutuklama terörüyle, kimyasal silahlarla sürdürüyor.HPG, yaptığı açıklamada Mansur Güzel’in militanları olduğunusöyleyerek eylemin, “Öcalan’a yönelik üç ayı aşkınbir süredir uygulanan tecrit ve 12 senedir süren işkence”yedikkat çekmek için yapıldığını ve Mansur Güzel’in üzerindesilah ve patlayıcı bulunmadığını söyledi. Bu açıklama dagöstermektedir ki, AKP silahsız bir kişiyi infaz etmiştir.***Gazi halk toplantısı AKP Evlerimizi BaşımızaYıkmadan ÖrgütlenmeliyizYıkımlara Karşı Gazi Halk Komitesi, 9 Kasım günü, MezarlıkBölgesi’ni kapsayan bir halk toplantısı gerçekleştirdi.Halkın yıkımlara karşı bilgilendirildiği toplantıda, örgütlenerekbarınma hakkını sonuna kadar savunma çağrısı yapıldı.İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ıngecekondululara seslenen açıklamasına değinilerek“Devlet gecekondu halkının birliğini bozmak istiyor, bununiçin bir kısım gecekonduluyu anlaşmaya çağırıyorlar.Bunu yaptıklarında Kentsel Dönüşüm isimli saldırılarını başlatacaklar.Bu yüzden buna karşı önlemimizi şimdiden almamızgerekiyor.” denildi.Halkın Hukuk Bürosu avukatlarının da katıldığı toplantıda,Kentsel Dönüşüm gerçekleştirildiğinde neler olacağımadde madde sıralandı. Kentsel dönüşüm saldırısınakarşı alternatif olarak “Yerinde Islah Projesi” anlatıldı. Toplantıya150 kişi katıldı.46<strong>DEPREMLE</strong> <strong>KATLEDEN</strong> <strong>DEVLET</strong>


GRUP YORUM, PARİS’TETÜRKİYE’Lİ HALKIMIZIN UMUDUNU BÜYÜTTÜFransa'nın başkenti Paris'te faaliyetyürüten Karanfil Kültür Merkezi,12 Kasım 2011 tarihinde Pavillon Baltardisimli tarihi konser salonundaGrup Yorum konseri düzenledi.Karanfil Kültür Merkezi’nden ikigencin Türkçe ve Fransızca sunumuyla,Grup Yorum sevenlerine “Hoşgeldiniz”denildi ve Grup Yorum ilebirlikte aynı sahneyi paylaşacak olanşair İbrahim Karaca, müzisyenler ErdalBayrakoğlu ve Burhan Berken'e dekatılımlarından dolayı teşekkür edildi.Emperyalizmin her türlü saldırısınakarşı örgütlü mücadele etmenin gerekliliğive önemi üzerine yapılan birkonuşmanın ardından konser, şair İbrahimKaraca'nın okuduğu dizelerlebaşladı. Şiirin ardından Grup Yorum,sevenlerinin alkışları arasında umuduntürkülerini seslendirdi. İbrahim Karacave Erdal Bayrakoğlu da Yorum ilebirlikte sahnede yer aldılar.Verilen aranın ardından konserin 2.bölümünde el ele, omuz omuza çekilenhalaylarla, halaya eşlik eden zılgıtve ıslıklarla coşku iyice arttı. BurhanBerken de,Kürtçe olarak seslendirdiğitürkülerle konserde sahne aldı.Konserin finali, Cemo ve ÇavBella şarkılarıyla yapıldı. Çav Bella,sahneye davet edilen çocukların zaferişaretleri eşliğinde büyük bir coşkuile söylendi.Grup Yorum, Van Erciş depremiyleilgili de bir konuşma yaparak, “Halkımızınacısını paylaşıyoruz” dedi.Yaklaşık 2 bin kişinin katıldığıkonserde, “Depremde KaybettiğimizCanlarımızın Acısını Paylaşıyoruz”,“Emperyalizm Değil Direnen HalklarKazanacak”, “Mahir'den Dayı'ya SürüyorBu Kavga” pankartları yer aldı.BAYRAMLAR HALKIMIZIN GELENEĞİDİRBAYRAMDA ŞEHİTLERİMİZİN, HALKIMIZIN YANINDAYDIK!Halkımızın Kurban Bayramı, HalkCephesi tarafından düzenlenen programlarlakutlandı. Adana, Ankara,Antalya, Dersim, Bursa ve Trakya’dahalkımızla birlikte kutlanan bayramda,devrim şehitlerinin mezarları da ziyaretedilerek anma yapıldı.ADANA: Adana Özgürlükler Derneği’nde,7 Kasım günü düzenlenenprogramda dernek başkanı MehmetBıldırcın bir konuşma yaptı. Birliğimizin,beraberliğimizin sadece bayramlardadeğil yaşamın her alanında, sorunlarımızıçözmede de olması gerektiğinedeğinen Bıldırcın, Van depremindehayatını kaybeden Van halkınınacılarının paylaşılmasından yana olunmasıgerektiğine vurgu yaptı. Dahasonra hep birlikte yemek yenilerek, ardındanskeçler oynandı.Adana Halk Cephesi, Çukurovabölgesinde bulunan devrim şehitlerinden;Ali Tarık Koçoğlu, Halil Önder,Mehmet Mart ve Hüseyin Deniz’in mezarlarınıda ziyaret ederek, mezarları temizledive saygı duruşunda bulundu.Şehitlerin aileleri de ziyaret edildi.ANKARA: 8 Kasım günü AnkaraHalk Cephesi tarafından İdilcan KültürMerkezi’nde 50 kişinin katıldığıbayramlaşma programı yapıldı.Sabah saatlerinde mahalleliylebirlikte yemekler hazırlanmaya başlandı.Gelenlerle önce kucaklaşılarakbayramlaşıldı. Herkes oradaydı, Dev-Genç'liler, TAYAD'lı Aileler, Ankara'nınyoksul kondularından mahalleliler...Hep birlikteydi Halk Cepheliler.Saat 15.00’te aileler ile birliktebayram yemeği yendi. Sonrasındasohbetler edildi. İdilcan Kültür Merkezi’ninLiseli Dev-Genç’lilerdenoluşan Mitralyöz adlı müzik grubuylabirlikte türküler söylenerek, halaylarçekilerek başlayan bayramlaşma programı,sosyalist bir ülkede gerçek bayramlarıkutlama dileğiyle bitirildi.ANTALYA: Antalya’da bayramınilk günü Antalya Özgürlükler Derneği’ndesabah yapılan kahvaltıdansonra, Halk Cepheliler ve Dev-Genç’liler tarafından aile ziyaretleriyapıldı.İkinci gün Ölüm Orucu şehidiFeridun Yücel Batu’nun, Finike ÇatallıKöyündeki mezarı ziyaret edildi.Mezar taşı yıkanarak, mezarına kır çiçeklerikonuldu. Yapılan saygı duruşundansonra Grup Yorum’un “Ulaşırmı ola, Sıyrılıp Gelen” türküleri ile“Bize Ölüm Yok” marşı söylendi. Törenekatılanlara Feridun anlatıldı.Bayramın üçüncü günü AntalyaHalk Cepheli ailelerin ve gençliğin katıldığıbayramlaşma töreni yapıldı.Birlikte bayram yemeği hazırlandı,yemek sırasında insanların birbirine yabancılaşmasıve bayramların halkiçin değeri üzerine sohbetler edildi.Toplam 50 kişi katıldı.DERSİM: 9 Kasım günü Dersim’de,bayram nedeniyle mezar ziyareti yapıldı.Asri mezarlığına gidilerek Cepheşehitlerinin mezarlarındaki otlarayıklanıp temizlendi. Ardından karanfillerbırakılıp devrim şehitlerinezdinde bir dakikalık saygı duruşuyapıldı.Bize Ölüm Yok ve Haklıyız Kazanacağızmarşları söylendikten sonraanma sona erdi. Şehitlerin mezarbaşlarında ikişer mum yakılarak mezarlıktançıkıldı.TRAKYA: Halkımızın gelenekselKurban Bayramı’nın birinci günü,Trakya’da Halk Cepheliler, şehidimizKemal Karaca’nın yakınlarını ziyaretederek bayramlaştılar. Bayramın 2.gününde ise Birtan Altunbaş’ın ailesive mezarı ziyaret edilerek, mezarıkaranfillerle süslendi.BURSA: Bursa Halk Cephesi, 8Kasım günü Semra Başyiğit HalkSahnesi’nde bayramlaşma programıdüzenledi. Programa 30 kişi katıldı.Halk Cephesi’nin bayramlaşmamesajının okunduğu programda, halkımızıngetirdiği baklavalar ve keklerservis edildikten sonra, bayram vehalkın gelenekleri üzerine sohbetleredildi. Grup Yarın’la birlikte türkülersöylenip, halaylar çekildikten sonrabayramlaşma programı sona erdi.Sayı: 295<strong>Yürüyüş</strong>20 Kasım2011DAYANIŞMA İLE YAŞATAN HALKTIR!47


Bitmeyen Yenilenme, "BitmeyenYolculuk", Bitirilen DevrimcilikSayı: 295<strong>Yürüyüş</strong>20 Kasım2011Yeni...Yeniden...Yenilenme!Rahatlıkla söyleyebiliriz kiÖDP'nin kurulduğu 1996 yılındanbugüne gerçekleştirdiği hemen herkongresinde, konferansında, kurultayında"yenilenme" çağrıları, söylemlerieksik olmamıştır. 29-30 Ekim tarihlerindeÖDP yeni bir Tüzük Konferansıgerçekleştirdi. Bu konferansada "yenilenme" söylemi damgasınıvurdu. ÖDP'liler buna "örgütsel vepolitik yenilenme" dediler.Bugün artık ÖDP her "yeni" "yenilenme"dediğinde, "yeni bir ideolojiktasfiye" ile karşı karşıya olduğumuzuanlıyoruz.Gelinen noktada ÖDP’nin, ondanönce de DY’nin tarihi bu gerçeğidefalarca ortaya koymuştur.Gerçek şudur: ÖDP "yenilenme"dediğinde devrim düşmanlığında biradım daha atacak, devrimcilik oynayarakkitleleri düzen içine biraz dahaçekecektir.ÖDP’nin tarihinde YENİLENMEdemagojilerinin haddi hesabı yoktur.Ki bu YENİLENME DAHA DOĞ-RUSU KİTLELERİ OYALAMA TA-RİHİNİ ayrıca inceleyeceğiz.Peki ama "tüzük değiştirme" ya dakendi deyimleriyle "yenilenme" ihtiyacınereden doğmuştur?ÖDP Genel Başkanı Alper Taşşöyle anlatıyor:"ÖDP kurulduğunda dünya tek kutupluidi. O dönemlerde sorgulanansosyalizmdi. Siyasal söylemlerimizve buna bağlı olarak örgütsel formlarımızda o günün dünyasına cevapveriyordu. Artık tek kutuplu dünyadansöz edemeyiz. Her birini emperyalistlerinoluşturduğu çok kutuplu birdünya var. Bugün bu emperyalistkutupların gerilimlerini ve çatışmalarınıyaşıyoruz.Kapitalizmin mutlak hakimiyetiolan dönemlerden meşruiyeti sorgulandığıve krizle boğuştuğu yıllarageldik. Dünya büyük bir krizle karşıkarşıya. Finansal krizle başladı, reelekonomiye yansıdı şimdi artık krizinsosyal boyutları ortaya çıkmış durumda.Sokaklarda isyan ve öfkevar. Ülkemizde de bu değişime bağlıolarak birçok taş yerinden oynadı.ÖDP bu değişimleri kavramalı, siyasalve örgütsel olarak yenilenmeliydi.Yaptığımız da budur."(Birgün gazetesi, 2 Kasım 2011,Yaşar Aydın röportajı)ÖDP’nin durumunu açıklamaya"kitle kuyrukçuluğu" tanımlamasıda yeterli olmuyor. Çünkü sözkonusuolan sadece kendiliğinden kitle hareketlerinibeklemekle sınırlı değildir.ÖDP örgütsel ve siyasal şekillenişinidahi emperyalistlerin düzeninegöre ayarlayan bir anlayışa sahipolduğunu itiraf etmektedir.ÖDP’nin kurulduğu yıllar sosyalistdevletlerin yıkıldığı, "prestij kaybettiği"dönemdir. Bu dönemde ÖDP devrimciideolojiyi hızla terk eder. "Birey"i,"parti olmayan parti" yi, örgütsüzlüğüve her türlü burjuva ideolojisinikeşfeder...Yoksulların, ezilenlerinöfkesinin değil, yorgun ve yılgınlarıntemsilcisi olarak ortaya çıkar.Şimdiyse "çok kutuplu dünyaya"yani emperyalistler arası çelişkileregöre şekil değiştirmekten söz ediyorlar.Görüldüğü gibi ÖDP’nin "tek kutuplu"ya da "çok kutuplu" dünya tanımlamalarındaezilen halklar yoktur.Emperyalizme direnen halklarınmücadelesine göre kendi bulunduğuyeri tanımlama da yoktur.Kitle hareketine öncülük etmek,emperyalizmin ideolojik saldırılarınınarttığı dönemlerde sosyalizmi ve devrimcideğerleri savunmak zaten yoktur.Çünkü ÖDP’nin tarihi tasfiyeciliğintarihidir.KendiliğindencilikÖDP’nin MayasındaVardırHer şeyi kitlelerden beklemektedirler.Kitleler ayaklanacak, kitleler isyanedecekler, onlar "biriktirmeye"devam edecekler. Devrimciler, halkkitleleri öfkelerini biriktirip büyütürkenonlar düzeni biriktirmeye,düzeni büyütmeye devam ediyorlar.ÖDP baktı ki kriz yayılıyor, dünyahalkları sokağa çıkmaya başladı.Ne olur ne olmaz diye düşünüyor. Ülkemizdede böyle gösteriler yayılırsahazır olmaları lazım."Mahalle ve işyeri birimleri üzerindenörgütlenecek bir form toplumsalmücadele alanlarına dair zorlayıcıolabilir diye düşünüyoruz" diyorAlper Taş. Ve tüzük bu temeldeyenileniyor."Yeni tüzükte üyelerin seçtikleri delegeleri,delegelerin de seçtikleri organüyelerini geri çağırmasına ilişkinhükümler daha aktif ve işlevsel halegetirildi" deniyor. (Age)Tabi adama sorarlar, “bunca yıldırneredesin?” Sosyalist olma iddiası taşıyanbir parti 15 yıl sonra mahalle veişyerlerinde örgütlenme yapma kararıalıyor...Ya da örgütleme yapmak için illatüzük değişikliği mi yapması gerekiyor?Bunlar ayrı tartışma konusundur...Kesin olan şudur: ÖDP’nin kendiliğindenciliğiDY’den mirastır.1980 öncesi DY iç savaş tespitiyapmış, gelişen anti-faşist kitle hareketiniabartmıştır. Böylece öncü savaşıaşamasını atlayarak KENDİLİĞİN-DEN iç savaş sürecine ulaşılmıştır.Bedel ödemeye gerek yoktur. Aslındamücadele etmeye de gerek yoktur.ÖDP madem "mahalle ve işyeri birimleri" kuracaktı. Bunu neden1980’lerde yada 90’ların başındayapmadı?Neden katliamların, infazların,saldırıların ortasında mücadele etmedi.Çünkü ÖDP bekliyordu ve tartışıyordu...Daha doğrusu kitleleri oyalıyor;Mamak’ta verdikleri düzeniçiolma kararını hayata geçirmek için48<strong>DEPREMLE</strong> <strong>KATLEDEN</strong> <strong>DEVLET</strong>


uygun koşulları bekliyordu.Devrimcilerin bedeller ödeyerekkazandıkları mevzilere, hazıra konmakiçin bekliyordu.ÖDP, 1996 yılında kuruluşunuilan ettiği zaman bu birimleri nedenkurmadı? Oysa o dönemlerde en çoktekrar ettikleri iddialardan birisi "varoşlarıdincilerin ve milliyetçilerinelinden almak"tı.Ama yapamazlardı. Çünkü gecekondulardaçalışmak, yorgun, yılgınkadroların kurdukları küçükburjuva yaşam statükoları içindemümkün değildi. Çünkü sivil toplumcuçalışma tarzını benimseyenler,devrimci ölçü ve geleneklerden uzaklaşmakzorundadırlar.Daha kurulurken ÖDP’nin sınıfsaltemeli 12 Eylül’ün değirmenindeöğütülmüş kesimlerdir, küçük burjuvazininen yılgın kesimidir. ÖDPbuna oynamıştır. Elbette gençler,yoksullar, gecekondulular yoktur bupartide...ÖDP her zaman sağcı politikalarınıngerekçesi olarak "kitlelerindurumunu" göstermiştir. Kitlelergeriydi, onlar bu "dahiyane" sağcılıklarıylakitlelere ulaşacaklardı.ÖDP, Alper Taş’ın sözünü ettiği"Tek kutuplu dünya" sürecinde mahallelerde,işyerlerinde olamazdı.Çünkü düzeniçi olanlar kitlenin öncüsüde olamaz.Halk iktidarı, örgüt disiplini... vebenzerini ağızlarına alamazlardı.Eylemlerde soyunabilir, hoplayıpzıplayabilir, İstiklal Caddesi gibi icazetlialanlarda düdüklü, zilli, zırıltılıeylemler yapabilirlerdi."Sosyalizmin prestijinin" kalmadığıkoşullarda yoksulları örgütlemekde ne oluyordu.2000’li yılların başında 11 Eylül’lebirlikte Amerika’nın terör edebiyatıbaşladı.ÖDP’de hemen duruma uyumsağlamıştır. O her türlü şiddete karşıdır.Kör terör diyenlerin korosunakatılır. 19 Aralık katliamı için yapılanfeda eylemine oligarşi ile aynı saftakarşı çıkar. Emperyalizm sadece tutsaklarındeğil, tüm dünya halklarının"direnme haklarına" saldırırken ÖDPortada yoktur.Şimdi Arap ülkelerindeki eylemleri,Wall Street eylemleri, LatinAmerika’da, Avrupa’daki eylemler...vb.derken ÖDP hemen yeni süreceuyum sağlamış ve "durumdanvazife çıkarmış"tır.Artık "çok kutuplu dünya"ya yaniemperyalistler arası çatışmaların sonuçlarınagöre örgütleme yapma kararıalmıştır.Alper Taş Tüzük Konferansı’ndayaptığı konuşmada Wall Street'teki eylemlere"ezilenlerin umudu" diyor.Wall Street eylemcileri hedeflerineilişkin sorulan sorulara “Bir hedefimizyok, hoşça vakit geçiriyoruz"diye cevap veriyorlar. Adamlar kendilerineumut vaadetmiyorlar ki, ezilenlereumut olsun. Alper Taş'a nasılumut vermişse...Kolektivizm SosyalizmeAit Değerlerdir,KollektivizmHedefleniyorsa DüzeniçiPolitika YapmaktanVazgeçilmelidir"ÖDP, merkezi kolektif yapısını daörgütsel yenilenmesi doğrultusundadüzenler, Parti sözcülüklerini çoğaltırve bunun parçası olarak Eş Başkanlıksistemine geçer. Feminist birsosyalizm anlayışı doğrultusunda EşBaşkanlardan en az birisinin kadın olmasınıkarar altına alır." (29-30Ekim ÖDP Tüzük Konferansı SonuçBildirgesi'nden)"Yeni tüzükte üyelerin seçtikleri delegeleri,delegelerin de seçtikleri organüyelerini geri çağırmasına ilişkinhükümler daha aktif ve işlevsel halegetirildi" deniyor.Yine Birgün gazetesindeki röportajındaAlper Taş "aşağıdan yukarıyadenetlenen ve kolektif üretildiği birparti olma arzusunda" olduklarınısöylüyor.Parti sözcülerini çoğalt; genel başkanlıkyerine eş başkanlık sistemi getirerekbaşkanların da sayısını arttır;bunlardan en az birisinin de kadın olmasınısağla; seçilenlerin geri çağrılmasınıolanaklı hale getir; mahalleve işyerleri temelinde örgütlenmesiesas al! ÖDP örgütsel ve politik yenilenmeyibunlarla özetliyor.ÖDP geleneği hiçbir zaman kollektifve denetime açık olmamıştır.Hiçbir zaman tabanında demokrasiyiişletmemiştir. Bu da bir DY geleneğidir.DY-ÖDP geleneğinden gelenDKÖ, sendika ve odaların yönetim anlayışlarınabakıldığında görülecektir.Yönetimler onların mülkiyetindedir.En küçük bir eleştiri dahi tasfiyeedilme nedenidir.ÖDP memur sendikalarının, meslekodalarının "üst yönetimlerindeki"etkinliklerine dayanarak “varolmuştur.”Asıl önemli nokta şudur: Kolektivizm,denetim, eleştiri-özeleştiri...bunlar devrimciliğin köşe taşlarıdır.Düzeniçilikle bağdaşmazlar. Düzeniçiolanlarsa elbetteki burjuvazininyöntemleriyle çalışacaklardır. Burjuvaideolojisine teslim olan ÖDP hangikollektivizmi denetimi işletecek?..İstediği kadar tüzüğüne "geri çağırma"ya da benzeri maddeler eklesin...İstediği kadar il, bölge ülkemeclisleri kursun... Sorun anlayış sorunudur.Sorun devrimci değerler sorunudur.ÖDP muhasebe yapmıyorYenilenmekten söz ediyor... Yenipolitikalar uygulayacaklarını iddiaediyor.Oysa çarpıtmadıkları, içini boşaltmadıklarıhiçbir şeyleri kalmamıştır.Parti olmayan partileri vardıronların... "Tembellik hakkı" denilenucube teorilerle yola çıkmışlardır...Örgüt disiplinine sabah-akşamküfretmişler, Stalin’in adını ağızlarınaalmamışlardır. Özgürlükçü sosyalizmdironlarınki... Disiplin yoktur,anarşi vardır.Öyle bir noktaya gelmişlerdir ki birsüre sonra kendi parti binalarınıSayı: 295<strong>Yürüyüş</strong>20 Kasım2011DAYANIŞMA İLE YAŞATAN HALKTIR!49


Sayı: 295<strong>Yürüyüş</strong>20 Kasım2011açacak insan bulamaz hale gelmişlerdir...ÖDP, devrimciliğin mayası olanemekçilik ve fedakarlığa karşı çıkmıştır.Disiplin, emek ve "biz" kavramlarınınolmadığı yerde üretimolmaz. Kendini yenileme olmaz.Olsa olsa çürüme olur.ÖDP hiçbir moral değer bırakmamıştırsaflarında... Oysa reformlariçin bile mücadele etmenin gereği olarakasgari bir disiplin, emek ve kollektivizmgereklidir."Feminist bir sosyalizm anlayışıdoğrultusunda Eş Başkanlardan en azbirisinin kadın olmasını karar altınaalır." ÖDP Tüzük Konferansı sonuçbildirgesindeki bu anlayış açıkça sosyalizmdenbir sapma anlayış olan veözünde burjuva ideolojisi olan feminizmisavunmaktadır.Başkanlardan en az birisinin kadınolmasına olanak tanınıyor, yüzde 50kadın kotası getiriliyor... Kadın-erkekeşitliği, kadının özgürlüğü böyle sağlanamaz.Hele ki ÖDP'nin de savunduğufeminist anlayışla hiç sağlanamaz.Kadın mücadeleyle özgürleşir.Kadın-erkek eşitliğinin temeli devrimlesağlanabilir. Mücadeleden vedevrimden uzaklaşmanın vardığı yer"emekçi kadından" vazgeçen, burjuvakadınların da haklarını savunan,kadın-erkek eşitliğini de, adeta erkeğidüşman gören anlayıştır.ÖDP Anti-EmperyalistDeğildir!ÖDP’liler kurultay salonuna "YA-ŞASIN TAM BAĞIMSIZ TÜRKİ-YE" pankartını asmışlar.Bu da ÖDP’nin devrimci görünümünüdevam ettirmek için yaptıklarıdemagojilerden birisidir. OysaÖDP emperyalizm, bağımsızlık gibikavramları çoktan lugatından çıkarmış;"neoliberalizm"i keşfetmiş,"özgürlükçü sosyalizm" diye bir şeyuydurup Avrupa demokrasisinin savunucusuolmuştur.30 Mart 2004 tarihinde Radikalgazetesinde başlayan "Türkiye SolNerede" başlıklı yazı dizisinde AlperTaş şöyle diyordu:"Başarılı bir tabançalışması ile ideolojik yenilenmeningerçekleştirilmesi, neoliberalizmi geriletebilir"Görüldüğü gibi "emperyalizmekarşı bağımsızlık" diye bir iddia yoktur.Başından itibaren de olmamıştır."Neoliberalizmi geriletmek" den sözedilir olmuştur.2004 yılında NATO toplantıları sürecindeaçıktan NATO’yu hedefekoymak yerine "Gelme Bush" sloganınasarıldılar.Emperyalizmin Irak işgali sürecinde"Irak’ta İşgale Hayır Koordinasyonu"nudağıtmaya çalışarak Irakhalkına karşı ne kadar sorumlulukduyduklarını göstermişlerdir.ÖDP, F Tipi tecrite karşı çıkmamıştır.Tecritin emperyalizmin bir saldırıpolitikası olduğu gerçeğine sırtınıdönmüş, tecrite karşı direnişin başladığıdaha ilk günlerde "aynı mahalledendeğiliz" tavrını göstermişlerdir.AB’nin hapishanelerdeki "uluslararasıstandartlar" denilen, gerçektetecrit işkencesinin en ağır şeklininuygulamasını savunmuşlardır.AB’cilik ÖDP’nin karakteridir.AB’den demokrasi bekler. Emperyalizmindesteğini alarak demokrasiyioluşturabileceğini, hak ve özgürlüklerikazanabileceğini savunur. Burjuvaliberallleri gibi açıkça AB’ye ‘evet’devrimciler gibi açıkça “hayır” diyemez.Ha-vet’çidir.Uydurma ucube teorileri ülkemizsolunda meşrulaştırmaya çalışanlardır.Programına açıkça "IMF ile ilişkilerkesilecek" yazamamışlardır... KısacasıÖDP’nin kendisine anti-emperyalistmakyaj yapması zordur. Sırıtır.122 Şehit ÖlümeYürürken ÖDPSeyretmiştir!Direnmeyen ÇürürÖDP "F Tiplerine karşı ne yaptınız"sorusuna asla cevap veremez.Devrimci mücadeleye kattığı hiçbirolumlu katkısı yoktur. Asgari bir direnmeanlayışına dahi sahip değildir.O da oligarşi gibi ölüm orucunugörmezden gelmiş, yok saymış, sansürlemiştir.Bir dönem ÖDP içinde yer almışolan KSD’lilerin 84 Ölüm Orucukonusundaki tavrı çarpıcıdır: Sloganatan direnişçilere "iman tazeler gibihergün slogan atmak ne demek"demişlerdir. Tek tip elbise giyenler,"rehabilite olanlar" ...Büyük Direniş’tede aynı tavrı almışlardır. Dahailk günlerde tecrit politikasını kabuletmiştir. İbretlik "aynı mahalleden değiliz"sözü tarihe not olarak düşmüştür.ÖDP her konuda devlete "bakınben farklıyım" demek ister. Kendideyimiyle geleneksel soldan ayrışmalaruydurur.11 Aralık’ta oligarşinin ilk terör saldırılarındasinmiş, parti binalarını tutsakailelerine kapatmış ve açık alandaeylem yapmama kararı almıştır.Ölüm orucunu eylem olarak onaylamayanreformist bir örgütün göstermesigereken asgari bir programıbile olmamıştır. 19 Aralık katliamısonrası ÖDP reformizmi, TKP gibiaçık bir şekilde "öldüler iyi oldu" dememiştir.Ancak "intihar çizgisi" diyerekyok olduğumuza ya da yok olacağımızainanmışlardır.ÖDP Genel Başkanı Hayri Kozanoğlu,13 Haziran 2004 tarihli Cumhuriyetgazetesindeki demecindeÖDP’yi tanımlarken devrimci soldanayrışan iki noktayı şöyle sayıyor:"(ÖDP) Geleneksel sol anlayışlarlaKürt sorunu, ölüm oruçları sürecindeayrı düştü. Bir yandan demokratiktaleplere sahip çıkarken insanhakları ve özgürlükler konusundaaktif tavrını sürdürürken Ortodokszihniyetle çatıştı."Oysa ÖDP hiçbir zaman açıktanölüm orucuna karşı sözünü ettiğiaçık ideolojik mücadeleyi sürdürmemiştir.Yaptığı tek şey, burjuvazidenalınmış demagoji ve saldırılarıtekrarlamak olmuştur. ÖDP’nin hiçbirkonuda açık ideolojik mücadelesürdürecek güveni yoktur.Sürecek...50<strong>DEPREMLE</strong> <strong>KATLEDEN</strong> <strong>DEVLET</strong>


AVRUPA’dakiBİZTürkiye’den Almanya’yagöçün 50. yılında Alman devletibize yeni bir müjde verdi!Öldürülen 8 Türk, 1 Yunanesnafın katillerini yakaladı!Alman devletinin yakaladığıkatil aslında kendisiydi...9 esnafın katilinin, Almanfaşistlerinin kurduğu“Vatanı Koruma” örgütüolduğu; örgütün kurucusununda “Anayasayı KorumaÖrgütü’nün” bir ajanı olduğuortaya çıktı. Almanya’daNazilerin nasıl devlettarafından organize edildiği,beslendiği, yönlendirildiği,ırkçılığı yaratanın devlet olduğubir kez daha açıkça görüldü.Alman basınında çıkan haberleregöre, Uwe M. (38),Uwe B. (34) ve Beate Z. (36)isimli kadın faşistler, 1990’lı yıllardadoğu eyaletlerinden Thüringen’dekurulan “Vatanı Koruma”adlı grubun üyesi oldular.Örgüt, 1998 yılında yasadışıfaaliyetlere başladı. İşte tamda bu dönemde örgüt, polisin takibineyakalandı. Polis, patlayıcı düzenekbulundurdukları şüphesiyle grubungarajına baskın düzenledi. Operasyonöncesinde erkek üyeler kaçarken,Beate Z.’nin ise gözaltına alınmasınagerek görülmedi.Gözaltına almaya dahi gerek duymadıAlman faşizmi.Daha sonra 2000 Eylül’ü ile 2006Nisan’ı arasında zincirleme cinayetlerde8 Türk, 1 Yunanlı esnaf vurulupöldürüldü.4 Kasım 2011’de Almanya’nınThüringen eyaletinin Eisenach kentindeiki adam, bir bankada maskelisoygun düzenlediler. Soygunun ardındankaçan hırsızlar, karavanlarınapolisin yaklaştığını gördüklerindeBeate Z’yi arayıp, “Evdeki her şeyiimha et” dediler. Sonra aracı kundaklayıpintihar ettiler.Beate Z. de evini yakmaya çalıştıama başaramadı ve teslim oldu.Evde yapılan aramada, göçmen esnaflarınöldürüldüğü silah bulundu.9 Esnafın Katili NaziÖrgütlenmesininArkasından“Anayasayı KorumaÖrgütü” Çıktı9 Esnafın KatiliAlman Devletidir7 yılda 10 insanı öldürdüler, 14banka soygunu gerçekleştirdiler.2002 yılında da, Nazi partisiNPD’nin kapatma davası sırasındadevletin tanık olarak gösterdiği WolfgangFrenz’in, Anayasayı Koruma Örgütü’nünNPD içindeki ajanı veNPD’nin yönetimindeki, tepesindekiisimlerden biri olduğu ortayaçıkmıştı.Açık olarak görülüyor ki katilAlman devletidir. Nazi partileri devletindesteği ile ayakta durmaktadır.Ve bunu artık pervasızca, çok açık birşekilde yapmaktır. 11 Eylül'den sonramüslümanlara yönelik sokaklardaterör estirenler, yeni yasalar çıkartanlar,ibadethanelerini bile basanlarkatil Nazileri kollayıp, beslemeyisürdürüyor... Merkel'in aşırılar dedikleri,dün bizleri gaz odalarında katleden,milyonların ölümüne sebepolan "Naziler" yani faşistlerdir. Aşırılıkdeğil, söz konusu olan kopkoyubir FAŞİZMDİR.Şimdiye kadar onlarca evimiz yakıldı.Sokak ortalarında yüzlercegencimiz dövüldü,katledildi.Bunların ne kadarı yakalandı,ne kadarı cezalandırıldı?Bir iki tanesinindışında, hiçbiri...Devrimcilere sorgusuz,delilsiz cezalar verenler, silahlıbir örgüt olduğunudüşündükleri grubu ele geçiriyorama gözaltına almayabile gerek duymuyorlar.Neo-Nazilerin partisiNPD seçimlere katılabilenyasal bir parti. Ve bu faşist partiinsanlarımızı katlediyor. Diridiri yakıyorlar insanlarımızı.Ama bu parti adına hiç bir davaaçılmıyor.Türkiyeli devrimciler iseAlmanya’da bunlara karşı mücadeleettikleri için yıllarcahapse mahkum ediliyorlar.Alman devleti açıkça şunusöylüyor: “Biz istediğimiz zamanbu örgütü kullanırız. İstediğimizzaman göstermelik birkaçkişi tutuklarız. Ama buna karşı çıkarsanız,kendi haklarınızı isterseniz,sizi cezalandırırız.” Ki bunuyapıyor da.Almanya’da ırkçılığın bir devletpolitikası olduğunu, sayısı 3 milyonolan Türkiyeliler biliyor. Çünkü ırkçılığıasıl olarak devlet kurumlarındayaşıyor.Şöyle bir örnek verelim; Türkiyelibir genç bir Alman’ı dövüyor, 2 yıl hapisyatıyor. Daha sonra bu Alman genciTürkiyeli genci evine çağırıyor. Barışmak,konuşmak için olduğunu düşünüpgidiyor. Alman, Türkiyeli gencinkafasını keser ile parçalıyor. Gencimizkomalık oluyor, kafasına platintakıyorlar. Alman gencine ise sadeceterapi cezası veriliyor.Almanya’nın adalet sistemininnasıl işlediği açık. Irçılık bir devletpolitikasıdır. 9 insanımızın katili bupolitikaların sorumlusu olan Almandevletidir.Sayı: 295<strong>Yürüyüş</strong>20 Kasım2011DAYANIŞMA İLE YAŞATAN HALKTIR!5 1


Bağımsızlık Demokrasi Sosyalizm MücadelesindeYitirdiklerimiz26 Kasım-2 AralıkHalka ve devrimcilereyönelik saldırıların boyutlandığı,kayıp ve katliampolitikaları ile devrimcihareketin kuşatılmayaçalışıldığı bir dö-Erol YALÇIN Selma DOĞANnemde, 26 Kasım1993’te, İstanbul Hasköy’de silahsız, savunmasız birşekilde katledildiler.Erol Yalçın, 1965 Kırşehir doğumludur. Çiftçi birailenin oğluydu. Devrimci mücadeleyle 1988 yılındaüniversitede tanışır, öğrencisi olduğu Yıldız TeknikÜniversitesi Öğrenci Derneği’nde çalışmaya başlar.Aynı yıl yaşadığı gözaltı ve tutsaklık Erol’un yaşamındaönemli dönüşümlerin habercisi olur. Devrimcitutsakların yaşamının Erol üzerinde bıraktığı izlenimsiyasi tercihinde önemli rol oynar. Yıldız TeknikÜniversitesi Öğrenci Derneği’nde, gençlik eylemlerinde,bir DEV-GENÇ’li olarak cüreti ve kararlılığıile en önde oldu. Şehit düştüğünde İstanbulDev-Genç siyasi sorumlusuydu.Selma Doğan, 1975 doğumludur. Bir yandan öğreniminisürdüren Selma, diğer yandan genç bir emekçidir.Devrimci harekete yürekten bağlanan bir dost,bir sempatizandır. Olanakları elverdiği ölçüde devrimciharekete yardımcı olmak için çırpınır. O devriminbinlerce emekçisinden biridir. Hareketimizböylesi binlerce emekçinin sunduğu küçük olanaklarıdevrim yürüyüşünde büyük bir güce dönüştürmeyiilke edinmiştir. Onlar devrimimizin asıl kahramanlarıve yaratıcılarıdır.KubilayYEŞİLKAYAEnverERİstanbul mahalli birimlerdegörev yapıyorlardı.Faşistlerin kahve taramalarıve katliamlarının artmasıile birlikte mahalleningüvenliğine yönelikgörevler üstlendiler. Hasköy’de,faşist saldırılarakarşı nöbet tutarken, bulundukları kahvehaneye faşistlertarafından baskın düzenlenmesi üzerine çıkançatışmada, 28 Kasım 1979’da şehit düştüler.Kubilay YEŞİLKAYA, 1961 doğumludur. Yaşıgençti; ama sömürü ve zulüm düzenine öfkesi büyüktü.Devrim özlemi büyüktü. Devrimci hareketinsaflarında anti-faşist mücadeleye katıldı. Devrimcihareketin mahalli birimler örgütlenmesinde görevyapıyordu.Enver ER, 1961 doğumludur. Halkının anti-faşistmücadelesine militanca katıldı. Aslen Giresun doğumluolan Enver, İstanbul Liseli Dev-Genç içerisindeçalışırken anti-faşist mücadelenin yoğunlaşmasıüzerine Hasköy mahalli biriminde görev aldı.“Bir zamanlar hareket ve ben vardım. Bunu aşalı epey oldu.Bu ikisinin ayrılmazlığını artık biliyorum.”Erol YalçınErhanYILMAZFeridun YücelBATUMehmetYILDIRIM29 Kasım 1998 akşamı Gölgeli dağlarıeteklerinde Balkıca köyünde kuşatılanEge Kır Gerilla Birliği Komutanı ErhanYılmaz ve Komutan Yardımcısı MehmetYıldırım, 20 saat boyunca sloganlarıyla,marşlarıyla, propagandalarıyla, silahlarıylahiç susmayarak, Balkıca destanınıyazdılar. Onları teslim alamayan düşman,30 Kasım’da köy evini havan toplarıyla, roketlerle yakıp yıkarakiki savaşçının yakılmış cesetlerini teslim alabildi.Erhan YILMAZ, 1976’da Diyarbakır’ın Bismil ilçesinde yoksulbir Türkmen ailesinin çocuğu olarak doğdu. Ortaokul ve lise yıllarındaöğrenimini sürdürebilmek için çok çeşitli işlerde çalıştı.Haksızlık ve zulmü bizzat yaşaması, düzene karşı tepkileri lise yıllarındaonu devrimci düşüncelere götürdü. Gençlik çalışmalarınınyanı sıra Balıkesir, Bandırma, Susurluk sorumluluklarını üstlendi.Bir süre tutsaklık yaşadı. Tahliye olduğunda, artık yeri, özleminiduyduğu dağlardı. Şehit düştüğünde birliğinin komutanıydı. Egedağlarına çıkmadan hemen önce “Ege dağlarında biz kanat vuranşahiniz marşını söyleyeceğimiz günler yakındır“ diyordu.Parti ona devrimi, devrimci kişiliği öğretti. O savaşıyla, yaşamıyla,direnişiyle Parti’yi yücelterek, Ege dağlarına gerillanın tohumlarınıekerek ölümsüzleşti.Mehmet YILDIRIM, 1964 Kars Kağızman ilçesi Oluklu Köyüdoğumludur. Yoksul bir Kürt köylü ailesinin çocuğuydu. Yoksulluknedeniyle genç yaşta çok çeşitli işlerde çalışarak yaşamını kazanmayabaşladı. İşçilik yaşamında sömürünün ve adaletsizliklerin ençarpıcı biçimlerini yaşadı. 1993’te devrimcilerle tanıştığında, devrimcidüşünceleri süratle benimsedi. İstanbul Alibeyköy’de DevrimciSol sempatizanı olarak çeşitli faaliyetler sürdürdü. Kısa süresonra tutsaklıkla tanıştı. Tutsaklık onun için erken gelen ama devrimitüm yönleriyle öğreneceği bir okul haline dönüşecekti. “Herkesinyaptığını ben de yapabilirim“ özgüvenine sahipti. 1995’te KaradenizKır Birliği’ne katıldı. Şehit düştüğünde Ege Kır Gerilla birliğindekomutan yardımcısıydı.1969 Muş doğumludur. Aslen Antalya Finikelidir.1990’da, Uludağ Üniversitesi’nde, gençlik mücadelesiiçinde yerini aldı. 1994 Eylül’ünde tutuklandı. 19-22 Aralık katliamında Ümraniye’de direnen devrimcilerdenbiriydi. 2001’de Kandıra F Tipi’nden tahliyeoldu, ancak kısa süre sonra tekrar tutuklandı ve KırıklarF Tipi’ne konuldu. Aralık 2001’de örgütüyleilişkisi kesilmiş olmasına rağmen, tecrite karşı ölümorucuna başlayarak 1 Aralık 2002’de şehit düştü.1978’de İstanbul’da doğdu. Aslen Sivas-Zara’lı, Alevive Kürt bir ailenin çocuğudur. Çocukluğu, gençliğiçalışarak geçti. Devrimcileri ve faşizmi Gazi ayaklanmasındatanıdı. 2000’de F Tipi hapishanelerle birlikteyeniden hücre ve tecrit gündeme geldiğinde,Zeliha ERTÜRK Ölüm Orucu gönüllülerinden biriydi. Kartal Hapishanesi’nde5. Ölüm Orucu Ekibi’nde başladığı onurludirenişini, 6 ay boyunca sürdürerek 30 Kasım 2002’de şehit düştü.


Anıları MirasımızKaradeniz Kır Birliği’ndekiYoldaşlarından Mehmet Yıldırım(Murat) Yoldaş’a…Sevdamızı paylaştığımızKaradeniz dağlarından,Andımızı ve sevdamızıEge dağlarına taşıyanMURAT’ımıza;Herkes bilir “Murat”* dilektir.Sevdiğine kavuşmaktır. Sadeceistekle arzulamakla değil, çabayla,emekle ve kararlılıkla ancakkavuşulur. Sen de bunu bilinceçıkarmıştın. Adına layık olmaniçin her şey senin elindeydi.Devrimciydin, senin devrimciliğindüzendeki kimi sözde devrimcisöylemlerin ötesinde gerçek birdevrimcilikti. Çünkü sen Parti-Cepheliydin. Parti-Cephemizinahlak ve kültürünü devrimciliğebaşladığın o ilk dönemde ve kısahapishane yaşamında öğrenmiş,yaşamış ve daha da yaşama sevdalısıydın.Şanslıydın. Çünkü o büyükailemiz, Parti-Cephemiz içerisindeyüzlerce yoldaşımız ülkemiz kırlarında,silah elde yoldaşlarıylaomuz omuza düşmana karşısavaşmayı arzularken; Partimizbu şansı sana daha 1995Eylül’ünde vermişti. Partimizöncülüğünde Cephe saflarındasavaşmak onurdur. Bu onuralayık görülmüş ve ilk olarakKaradeniz dağlarında görevlendirilmiştin.Görevinin bilincindeydin. ArtıkParti-Cephe gerillasıydın. Teorikyanıyla gerillacılığı merak etmiş,araştırmış, okumuş ve biliyordun...Gerillacılıkla ilgili teorik bilgibirikiminin altını pratiğinle doldurmangerektiğini kısa vadede kavradınve ilk 3–4 ay içerisindeönemli mesafekat ettin. Dahaçok öğrenirken,öğretmeyi de ihmaletmedin. “BUGÜNÜNSAVAŞCISI YARI-NIN KOMUTANIOLMALI“ bakış açısını,“YOLDAŞLARBİZİ AŞIN!“ talimatınıesas alarak bilinceçıkarıp, pratiğineyansıttın.Birliğimize katıldığıno ilk günlerdeki“acemi gerillacılığın”döneminde dahi ağırbaşlılığınve saygılıkişiliğin tüm yoldaşlaraörnek olmuştu.Yoldaşların olarak sana inandık,güvendik.BİZİ YANILTMADIN!Farkına bile varmadan ilk 4 aygeride kalmış, kar kış bastırmıştı.DUMANLI’daydık... BilirsinDUMANLI’nın karlı, boranlı fırtınasını...Bir tarafta Ordu’nunKELTEPELER’ine çöreklenenkara bulutların ardından bıraktığısisi, bir tarafta da yıldızların mercangibi dizili olduğu bulutsuz veayaz Sivas gecelerini. Bu muhteşemmanzara altında yürürken,aklına yine de memleketin KARSgelirdi.Her defasında düşüncelerinidile getirir; gerillayı Kars’a taşırdın.Bugün olmazsa yarın! “BİRGÜN AMA MUTLAKA VARACA-ĞIZ” sözümüzle son bulurdu busohbetler.Aldığın her görevden hazduyuyor ve daha da coşuyordun.Görevin büyüğü- küçüğü, yeri vezamanı yoktu senin için... Çünküher zaman ve her şartta kendinigöreve hazır olarak görüyordun.Parti-Cephe iradesiyle bütünleşmiştin.Acemilik anılarda kalmıştı...Profesyonel bir gerillaydınartık; nöbet, yol, yük, açlık, düşmanoperasyonu... Senin için degerillacılığın doğal parçalarıydıbunlar. Kuşkusuz bunlar ancakbilince çıkartıldığı zaman normalkarşılanır. Tabii ki gerillacılığındoğasında zor vardır ama zorunda karşımızda bir anlam ifadeetmediğini gördün, yaşadın.Unutmadık; Bu ortamda dahi“Silahını yoldaşlar taşısınlar” önerimizegülerek “Canım hala çıkmadı”deyişini...Samimiyetin ve kararlılığın,gösterdiğin iradenle gözümüzdedaha bir büyüdü. Operasyon sonrasıdonmuş ve kömür renginialmış ayaklarına rağmen “Birliğinyürüyüşünü engellemeyeyim” diyegösterdiğin çaban bizi utandırıyordu.Unutmadık operasyon sonrasıson çare olarak ayak parmaklarınıkestiğimiz paslı demir testeresini...Hala bir parçası çantalarımızda,sağlık malzemelerimiz arasındabaş köşede yer alıyor.İhtiyaçtan değil, anına saklıyoruz.İnan her gelen yeni yoldaşımızkışa başlarken senin, TOPAL’ınayaklarının öyküsünü dinler...Şimdi buna destansı direnişin vekahramanlığın da eklenecek!Sen tüm zorluklara rağmenkararlılığından ödün vermedin.Attığın her adımın bilincindeydin.İç düşman seninle girdiği iradesavaşında sana taa baştan yenikdüştü. Zafer hepimizin oldu.Seni şehre uğurlarken yaptığımıztörendeki veda konuşmanhala kulaklarımızda çınlıyor:“GİDİYORUM AMA GÖNLÜMBURADA, BENİ BEKLEYİN. İYİ-LEŞİR, İYİLEŞMEZ PARTİDENİLK TALEBİM BİRLİĞİMİZEGERİ DÖNMEK OLACAK.ASARCIK ŞEHİTLERİNİNHESABINI KIRDA SORACAĞIM.EMEKLERİNİZİ UNUTMAYACA-ĞIM... LAYIK OLMAYA ÇALIŞA-CAĞIM...”SÖZÜNÜ TUTTUN YOLDAŞ!Parti-Cephemizin zafer sloganlarınıve kavga türkülerini EGEdağlarında yankılattın. Ülkemizindağları da tıpkı halklarımız gibikardeştir, bilirsin. Sen de halklarınkardeşlik ve kurtuluş türküleriniKars’tan Karadeniz’e, oradan daEge’ye taşıdın.* (Mehmet Yıldırım’ın KaradenizKır Birliği’ndeki kod adı Murat’tı.)


değinmeleryenisöz“Düşünmeden öğrenmekzaman kaybetmektir.”Konfüçyüs160 CİVARINDA KAYIPUlaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı BinaliYıldırım, trafik kazalarının % 89.6'sının sürücü hatasındanolduğunu söylemiş. Kaza varmış ama kazada ölüm oranıazalmış. "Mesela geçen bayramda 160 civarında, kaza yerindehayatını kaybeden vardı."Sürücü hatası ise aşırı konfordan kaynaklanıyormuş. Ne konforuderseniz, Yıldırım’ın cümlesi şöyle: “Yollar güzelleştikçe,konfor arttıkça trafik rahatlığı ile birlikte kural ihlalleri artıyor.”160 kişi keyiften ölmüş de diyebiliriz...Her şeyleri yalan... Bu da yalan... Konfor dedikleri, bizimcebimizden çalınan paralarla yapılanlardır, yapılmayanlarise daha fazladır.Konfordan ölen zengin görmedik bugüne kadar... Ölüm hepbize, hep bize...HALKLAR KRİZDE,ONLARIN OTEL MASRAFI30 BİN DOLARAvrupa’da halk ekonomik krizle birlikte gittikçe yoksullaşırken;G20 ülkelerinin zirvesinde bir gecelik konaklama içinotellere ortalama 30 bin dolar ödendi.Krizle birlikte kimin yoksullaştığı kimin zenginleştiği deböylece açığa çıkmış oluyor. Halk aç, halk yoksul, yönetenlerzevküsefa içinde.ÇizgiyleİŞ SİZ, EVSİZ, AÇ BIRAKTIK;ÖZÜR DİLERİZDSP Genel Saymanı Yüksel Erdoğan, AKP'deki bayramziyaretinde, “DSP olarak 2001 yılındaki krizle Türk halkınıküstürdük. Ben bugünkü DSP'nin yetkili bir kişisi olarak o günküyöneticilerimiz adına halkımızdan özür diliyorum.” demiş.Hemen kabul ediyoruz!..Yüreğini ferah tutsun, bizi ezeni, sömüreni, aç bırakanı unutmayız...NÖBETÇİMİLLETVEKİLLERİMİZ VAR ARTIK!AKP’li milletvekilleri halkın sorunlarını çözmeye yetişemeyince(!)yerlerine nöbetçi atamaya başladılar. Nöbetçi milletvekilihalkın şikayetlerini dinleyip, sorunları not alıyor... AKPBursa İl Başkanlığı, nöbetçi milletvekilliğini ilk başlatan yerlerdenbirisi olmuş. İlk nöbetçi milletvekili Hüseyin Şahin,kıymetli vaktini gün boyunca vatandaşına ayırmış. Vatandaşınderdini dinleyip şikayetlerini not etmiş.TBMM’deki vekillerin çözmediği, aksine yarattığı sorunlarınöbetçileri hiç çözemez...ZEKERİYA ÖZ’ÜN ÖNLENEMEZYÜKSELİŞİAKP’nin “emektar” savcısı Zekeriya Öz ödüllendirildi.AKP’nin çıkarlarının bekçiliğini yapan Öz, Yargıtayüyeliği için aday yapıldı. Yargıtay üyesi olabilmek için1. sınıf hakim olmak gerekirken; Öz, 2008'de başvurduğu1. sınıf hakimliğe yeni kabul edildi. Ama başvurutarihinden itibaren hakimlik yapıyormuş gibi kabuledildi.Tek kazanımı Yargıtay üyeliğine aday olmakdeğil, ayrıca yapmadığı 1. sınıf hakimliği, 3 yıldıryapıyormuş gibi, 3 yıllık maaş farkını da almış Öz...AKP, adamlarını böyle koruyor...PALAVRACI TAYYİPTayyip’in Van’daki konuşmasından: “Benpalavracı başbakanlardan değilim. Elele vereceğiz veAllah’ın izniyle bugünleri de aşacağız. Biraz şu kışşartlarında zorda kalacağız ama her şeyiyle seferberolacağız.”Palavracının önde gideni yine döktürüyor...54

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!