karşı da olması gereken önemli bir değer olarak Kur’ân-ıKerîm’de merkezî bir konuma yerleştirilir. 53 Hattâ AllahTeâlâ birçok âyette kendisine kulluktan sonra anababayaiyiliği emreder. 54Kur’ân’a göre Müslümana yakışan tavır Allah’tangöz aydınlığı sağlayan/gönüllere sürur ve coşku vereneş ve çocuklar isteyen bir beklenti içinde olmaktır.55 Aile yuvasının en önemli ferdi de evliliğin en temelbeklentilerinden birisi olan çocuktur. 56 Kur’ân-ıKerîm özellikle kadının bu yönünü ön plâna çıkararakkadınları çocuk yetiştiren tarlalar olarak tavsif eder. 57Çocuğun aynı zamanda aileyi birbirine bağlayan işlevivardır. Bu bağ o kadar güçlüdür ki aile fertleri, annebabanınsürekli olarak çocuğuna, 58 onun da annebabasına59 dua etmesi ile -hatta bunu her namazdatekrarlamasıyla- sürekli iletişim hâlindedirler.Kur’ân-ı Kerîm, çocukların birer imtihan vesilesiolduğunu; 60 aile reisinden çocuklarını ve ailesiniateşten koruyacak tedbirleri almasını ister. 61 Hz. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) de anne-babanınçocuğuna güzel ahlâktan daha değerli bir hazine bağışlayamayacağınıbelirterek 62 çocuk eğitimine ve ailereisinin sorumluluğuna dikkat çeker. Bu konuda entemel yardımcı özellik ise çocuğun öğrenim sürecindebir örneğe ihtiyaç duyması ve kendisine en yakın örneğinde anne-babasının olması sebebiyle onları taklitetmesi, onları model almasıdır. Bu çok değerli bir kaynaktır,dolayısıyla da iyi bir fırsattır. Kur’ân-ı Kerîmbu noktadan hareketle, güzel ahlâkın, dinî değerlerinçocuklara kazandırılabilmesinin en temel şartı olarakaile büyüklerinin tutarlı davranışlarıyla iyi bir modelolmasına, söz-fiil birlikteliğinin önemine vurgu yapar.Meselâ, aile reisi sorumlu olduğu aile fertlerinden namazkılmalarını isterken kendisi tavizsiz biçimde namazadevam etmeli ve rızık endişesi dâhil bu yoldahiçbir sıkıntıya boyun eğmemelidir. 63 Çünkü kişininyapmadığı bir şeyi başkasından talep etmesi tutarsızlıktır,inandırıcılığı olmadığı için de etkili değildir. 64Diğer önemli bir konu da model’in işlevselliğininalıcısı ile kendisi arasında sevgi bağının kurulmasınabağlı olmasıdır. Zîrâ sevileni taklit fıtrî bir duygudur.Özellikle taklit dışında öğrenme imkânı bulunmadığıdönemlerde çocuklar açısından bu husus son derecemühimdir. Kaldı ki anne ve babanın sevgisi çocuklarınpsikolojik ve sosyal gelişimleri açısından en büyükihtiyaçtır. Bu ihtiyaç tatmin edici şekilde giderilmediğindeçocuklarda fizikî, zihnî, sosyal, ahlâkî ve dinîgelişim gecikmeye uğrar. 65 Bu açıdan bakıldığındaKur’ân-ı Kerîm’in aile içi münasebetleri rahmet vemeveddet esası üzerine oturtmuş olması son dereceönemlidir. Kaide olarak çocuğun hidânesinin anneyeait oluşu da onun şefkat ve merhamette babadan dahaönde oluşu sebebiyledir (bk. aş.).Kur’ân ve Sünnet açısından anne-çocuk münasebetlerineayrı bir parantez açmamız gerekir. İslâmâlimleri, peş peşe, “İyilik yapmama en layık kimdir?”şeklinde sorulan soruya verdiği cevapta Hz.Peygamber’in (sallallahü aleyhi ve sellem) üç kereanneyi, dördüncüde babayı zikretmesinin 66 sebebikonusunda Kur’ân-ı Kerîm’deki âyetlerle ilinti kurarlar.“Annesi onu meşakkatle taşımış ve zahmetle doğurmuştur.Onun ana karnında bulunmasıyla süttenkesilmesi otuz aydır.” 67 âyetiyle annenin hakkına özelolarak dikkat çekilmiştir. Hamilelik çilesi, doğurmazahmeti, emzirme külfeti sebebiyle Hz. Peygamber üçdefa anneyi zikretmiştir. Bunun yanında baba ile mukayeseedildiğinde annenin hem şefkat ve sevgisininhem de çocuğuna olan bağlılığının daha çok olduğubelirtilmiştir. 68 Gerçekten anne şefkati çocuğa özel birkaynaktır. En vahşi hayvanlarda bile bu duygununmevcudiyeti anne ile çocuk/yavru arasındaki ilişkininayrıcalıklı bir yere sahip olduğunu göstermektedir.Modern psikiyatri de tespit etmiştir ki, çocuk açısındananne kucağının yerini doldurabilen herhangi biralternatif yoktur. Bu sebeple en temel depresyon vetravma sebeplerinden birisi olarak çocuğun anne kucağındanmahrumiyeti tespit edilmiştir. Dolayısıylaboşanma veya diğer bir yolla aile birliğinin sona ermesihâlinde yedi yaşına gelinceye kadar çocuğun annedekalacağı hususunda İslâm hukukçuları görüş birliğinevarmışlardır. Nitekim Hz. Peygam ber (sallallahü aleyhive sellem) döneminde böyle bir anlaşmazlık or tayaçıkmış, bir kadın Resûl-i Ekrem’e ge lip, “Ey Allah’ınelçisi! Şu oğluma karnım yuva, göğsüm pınar, kucağımkundak ol muştur. Şimdi ise babası beni boşamıştırve çocuğu benden çekip almak istemek tedir.” diyerekmüracaatta bulununca Resûlullah, “Sen evlenmedikçeçocuk üzerinde daha çok hak sahibisin!” cevabını vermiştir.69 Buna benzer bir hâdise de Hz. Ebû Bekir’indevlet başkanlığı döneminde meydana gelmiş, Hz.Ömer ile, boşadığı karısı Ümmü Âsım arasında çocuklarıÂsım’ın kimde kalacağı hususunda anlaşmazlıkçıkmış, nihayet halife Ebû Bekir, Hz. Peygamber’inuygulaması istikame tinde çocuğun annesiyle birliktekalma sına karar vermiştir. Hattâ bu vesileyle halifeninHz. Ömer’e: “Annenin kokusu, nefesi, ok şaması veşefkati çocuk için büyüyüp ken di tercihini kullanınca-10
ya kadar senin ya nındaki petekli baldan daha hayırlıdır.”dediği rivayet edilir. 70Kur’ân-ı Kerîm evlenme akdini mîsâk-ı galîz olaraktanımlar. 71 Mîsâk, sıkı sıkıya bağlanmış bağ/taahhüt demektirve koca tarafından eşine verilir. 72 Mîsak’ta güvenunsurunun merkezî bir rol oynadığını da belirtmek gerekir.73 Bu da ancak samimi bir işbirliğinde ortaya çıkar.Kur’ân ve Sünnet’in çizdiği model çerçevesindeoluşan aile, eşlerin sevinç ve neşe içinde meleklerinkarşıladığı bir törenle/seremoniyle Cennet’e girdikleri74 sonsuz bir sürecin ifadesidir.Nikâh, bir akittir. Akit, taraflara karşılıklı haklarsağlayan ve vazifeler yükleyen bir bağdır. Her zamanaz önce çerçevesi çizilen özellikte bir aile ortamı sağlanamayabilirve evlilik birliği son bulabilir. İhtilaf durumundahakları koruma ve görevlerin îfasını temin içinakit esnasında bir ispat güvencesi şarttır. Çünkü uyuşmazlıkhâllerinde yargı yoluna başvurulduğunda adaletmekanizmasının/mahkemelerin ispat edilememiş haklarısahiplerine ulaştırması imkân dâhilinde değildir. Buaçıdan İslâm’ın iki temel kaynağı Kur’ân ve Sünnet’inbu hususta da titizlik gösterdiğini belirtmek gerekir.Sonuç olarak Kur’ân ve Sünnet’in nikâhın mutlulukve kalıcılık esası üzerine kurulmasını, evliliğin saadetinisağlayan yuva özelliğini kaybetmesi sebebiyleayrılığın ortaya çıktığı hâllerde bile ahlâkî değerlerinunutulmamasını ve akitten doğan vecibelerin gönüldenyerine getirilmesini talep ettiğini söylemeliyiz.* Selçuk Üniv. İlâhiyat Fak. Öğrt. Üyesiskose@yeniumit.com.trDipnotlar1. Bk. Hûd (11), 78-79.2. Şûrâ (42), 11.3. Hicr (15), 22.4. Hicr (15), 22.5. Ra‘d (13), 3; Tâhâ (20), 53; Zâriyât (51), 49.6. Hûd (11), 40; Mü’minûn (23), 27.7. Zuhruf (43), 12.8. Mutarrizî, el-Muğrib, “z.v.c.” md.9. Bk.Necm (53), 45; Kıyâme (75), 39.10. Âl-i İmrân (3), 14; Yûsuf (12), 23-24, 33.11. İsrâ (17), 32.12. Buhârî, “Ezân”, 36, “Zekât”, 16, “Rikâk”, 24, “Hudûd”, 19; Müslim,“Zekât”, 91.13. Buhârî, “Enbiyâ’”, 53, “Edeb”, 5; Müslim, “Zikir”, 100; Ahmed b. Hanbel,el-Müsned, III, 142-143.14. Nûr (24), 30-31.15. Mü’minûn (23), 5; Me‘âric (70), 29.16. M. Ebû Zehre, el-Ahvâlü’ş-şahsiyye, Kahire 1957, s. 22.17. Bakara (2), 187.18. A‘râf (7), 26.19. Buhârî, “Savm”, 10, “Nikâh”, 2, 3; Müslim, “Nikâh”, 1, 3; Ebû Dâvûd,“Nikâh”, 1; Nesâî, “Sıyâm”, 43, “Nikâh”, 3; İbn Mâce, “Nikâh”, 1;Tirmizî, “Nikâh”, 1; Beyhakî, Şu‘abü’l-îmân (M. Saîd Besyûnî), Beyrut1410, IV, 383; Muttakî el-Hindî, XVI, 271, nr. 44403, 44420.20. Nisâ’ (4), 34.21. Nisâ’ (4), 21.22. Nisâ’ (4), 32.23. Râğıb el-Isfahânî, el-Müfredât, “z.v.c” md.24. Fâtiha (1), 3.25. En‘âm (6), 12, 54.26. A‘râf (7), 156; Mü’min (40), 7.27. Enbiyâ’ (21), 107.28. Tevbe (9), 128.29. Fetih (48), 29.30. Beled (90), 17.31. Muttakî el-Hindî, Kenzü’l-‘ummâl (nşr. Bekrî Hayyânî-Safvet es-Sekkâ),Beyrut 1401/1981, I, 555, nr. 2491; Suyûtî, Câmi‘u’l-ehâdîs, nr. 15584;Aclûnî, Keşfü’l-hafâ’, Kahire 1352, II, 119, nr. 1964. Ayrıca bk. Dârekutnî,es-Sünen (Seyyid Abdullah Haşim), Beyrut 1386/1966, I, 229.32. Buhârî, “Tevhîd”, 2, “Edeb”, 18; Müslim, “Fezâll”, 65-66.33. A‘râf (7), 189; Rûm (30), 21.34. Bakara (2), 237.35. İsrâ’ (17), 23-25.36. Râğıb, el-Müfredât, “r.h.m.” md.37. Bk. Râğıb, el-Müfredât, “h.s.n.” md.38. M. Fuâd Abdülbâkî, el-Mu‘cemü’l-müfehres, “h.s.n.” md.; Wensinck,Concordance, “h.s.n.” md.39. Bakara (2), 262-264.40. Müslim, “Sayd”, 57; Ebû Dâvûd, “Edâhî”, 11; Tirmizî, “Diyât”, 14;Nesâî, “Dahâyâ”, 22, 26; İbn Mâce, “Zebâih”, 2.41. İsrâ’ (17), 23-25.42. Bakara (2), 229.43. Âl-i İmrân (3), 159.44. Tâhâ (20), 44.45. Mâide (5), 13.46. Fussilet, (41), 34.47. Yûnus (10), 58; Rûm (30), 36.48. Tevbe (9), 103.49. Tirmizî, “Fiten”, 7; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, I, 18, 26; III, 46; IV,12, 398; V, 251, 252, 256.50. el-Mevsû‘atü’l-fıkhiyye, “Sadâkat” md.51. Müslim, “Zekât”, 3, “Vesâyâ”, 9; Ebû Dâvûd, “Tatavvu‘”, 12; Ahmed b.Hanbel, el-Müsned, IV, 131, 132, 179; V, 154, 167, 178.52. Âl-i İmrân (3), 159; Şûrâ (42), 38.53. İsrâ’ (17), 22-25.54. Nisâ’ (4), 36; En‘âm (6), 151; İsrâ’ (17), 22-25; Lokmân (31), 13-15.55. Furkân (25), 74.56. A‘râf (7)189; Ra‘d (13), 38; Nahl (16), 72.57. Bakara (2), 223.58. Bakara (2), 128-129; Âl-i İmrân (3), 38; A‘râf (7), 189; İbrahim (14),40; Furkân (25), 74; Ahkâf (46), 15.59. İsrâ’ (17), 24.60. Enfâl (8), 25, 28; Teğâbün (64), 15.61. Tahrîm (66), 6.62. Tirmizî, “Birr”, 33; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, III, 412; IV, 77, 78;Hâkim, el-Müstedrek (nşr. M. Abdülkadir Atâ), Beyrut 1411/1990, IV, 292;Kudâ‘î, Müsnedü’ş-Şihâb (nşr. Hamdi es-Selefî), Beyrut 1407/1986, II, 251.63. Tâhâ (20)132.64. Sâff (61), 2-3.65. Bu konuda iyi bir araştırma için bk. Bozkurt Koç, “Çocuğun Dini GelişimindeRol Model Olarak Anne ve Baba”, Dini Araştırmalar, XI/31,Ankara 2008, s. 49-60.66. Buhârî, “Edeb”, 2; Müslim, “Birr”, 1, 2; Ebû Dâvûd, “Edeb”, 120; Tirmizî,“Birr”, 1; İbn Mâce, “Edeb”, 1; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, V, 3, 5.67. Ahkâf (46), 15.68. İbn Atıyye, el-Muharraru’l-vecîz (nşr. Abdüsselâm Abdüşşâfî Muhammed),Beyrut 1413/1993, IV, 348-349; Zehebî, a.g.e., s. 45; İbn Hacerel-Heytemî, a.g.e., II, 130-131; Ahmed Davudoğlu, Sahîh-i Müslim Tercemesive Şerhi, İstanbul 1983, X, 481.69. Ebû Dâvûd, “Talâk”, 35; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, II, 182;Şevkânî, Neylü’l-evtâr, Kahire 1391/1971, VI, 369-370; Ali Bardakoğlu,“Hidâne”, DİA, XVII, İstanbul 1998, s. 467-468.70. Zeylaî, Nasbu’r-râye, Riyad 1393/1973, III, 266.71. Nisâ’ (4), 21.72. Ebû Hilâl el-Askerî, el-Furûku’l-lugaviyye (nşr. Muhammed BâsilUyûnü’s-Sûd), Beyrut 1426/2005, s. 69, nr. 82.73. bk. Râgıb el-Isfahânî, el-Müfredât, “v.s.k.” md.74. Ra‘d (13), 23-24; Yâsîn (36), 56; Mü’min (40), 8; Zuhruf (43), 70.11