12.07.2015 Views

• • • • •

• • • • •

• • • • •

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Millîye’de beraber çalışma davetine karşı “avcı hattında mücadeleyitercih etmesi sebebiyle” çalışmasını İstanbul’danyürüteceğini bildirdi. Zaferden sonra, bu hizmetlerindenötürü Türkiye B. M. Meclisi 9 Kasım 1922’de “hoşamedi”(resmi karşılama merasimi) programı ile Ankara’ya davetetti. Mecliste milletvekillerine konuşma yapması rica edildi.4 Kürsüden yaptığı konuşmada istiklâl mücadelesi gazilerinitebrik ve onlar için dua etti.İlmiyye sınıfında yer alması hasebiyle askerliktenmuaf olmasına rağmen 1. Cihan Savaşı’nda, cepheyekoşup kurduğu, 4.000 kadar askerden oluşan gönüllümilis alay komutanı olarak Van, Muş, Bitlis bölgesindevatan savunmasında yer aldı. Birçok yararlık gösterdiktensonra Ruslara esir düştü. Cihad esnasındaat üstünde iken, düşmandan fırsat bulduğu sıralardaİşârâtü’l-İ’caz tefsirini imlâ (dikte) tarzında talebesineyazdırıyordu. Fatiha ile Bakara sûresinin ilk kısmınadâir olan bu tefsir kitabını dikkatle okuyan her uzman,onun Kur’ân ilimlerine ve i’cazına, Arap Dili ve edebiyatı,Arap belâgati çerçevesinde vukufunun pek üstünseviyede olduğunu teslim etmektedir. 2000 yıllarındabu kitabın el-Ezher Üniversitesi tefsir doktora programındaders kitabı olarak okutulduğunu biliyoruz.Cumhuriyet’ten sonra devlet makamlarını ele geçirenbir kısım kimselerle görüş ayrılığında olduğunuanlayınca siyaset alanında hizmetin zorlaştığını görerekmemleketinde inzivaya çekilmeyi düşündü. ŞeyhSaid İsyanı ile hiç ilgisi olmadığı hâlde, o bahane ile–muhtemelen nüfuzu sebebiyle potansiyel tehlikeolabilir vehmi ile- olağanüstü hâl yetkilileri onu, inzivasındançıkararak Van’dan, önce Burdur’a, sonraIsparta’nın küçük bir dağ köyü olan Barla’ya sürdüler.Yeni nesillerin İslâm’dan habersiz yetiştirilmeprogramına karşı, irşad ve eğitim hizmetine ağırlıkvermek üzere Risale-i Nur Külliyatı adı altında kitaplaryazmaya başladı. Bu dağ köyünde imlâ tarzındatalebelerine yazdırdığı Sözler, Mektubat, Lem’alar,Şua’lar gibi kitaplar yayımlanamıyor, el ile, zahmetleçıkarılan nüshalar çok sınırlı şekilde dağılabiliyordu.Yanında parmakla sayılabilecek sayıdaki talebeler:“Hocam bunlar güzel, önemli kitaplar, ama ne yazık kibasılamıyor, yayılamıyor” deyince: “Vakti gelince dahafazla yayılacak, hattâ radyoda da okunacak inşâallah”diyordu. O zaman için radyo, dünyadaki en ileri yayınve iletişim aracı idi. 1949’da Afyon Ağır Cezamahkeme savcısının beş yüz bin Risalenin yayıldığışeklindeki tespitine bakılacak olursa, el ile çoğaltılanbu kitapların, bu baskı ve takip döneminde bu derecedeyayılmasının harikulâde olduğunu söyleyebiliriz.Son dönemde kitap, dergi, radyo, TV kanalları, MP3,MP4 gibi cihazlarla dünyanın yedi kıtasına nasıl bir ağşeklinde yayıldığını gözlemliyoruz.İhlâs ve fedakârlık açısından bakacak olursak onun,din hizmeti karşılığında hiçbir maddî ücret veya yardımalmadan ve beklemeden, tam bir istiğna ile, yoksulbir tarzda hizmetini sürdürdüğünü, meşru olanhediyeyi bile kabulden kaçındığını herkes bilmektedir.Hediyeleşmenin sünnet olduğunu elbette biliyordu,karşılığı verilemeyince, bu sadece hediye kabulü olur,“hediyeleşme” olmazdı. Dâru’l-Hikmet’te yüksek maaşalırken, gelirinin çok az kısmı ile geçinip geri kalanı biriktirmecihetine gitmemiş, yazdığı bazı kitapları bastırarakparasız dağıtmış, böylece “Ümmetin parasını,yine Ümmete iade görevini” yerine getirdiğini ifadeetmişti. Ömrünün son döneminde Külliyatı, serbestçebasılmaya başlandı. İsteseydi onlardan meşru olarakalacağı telif ücretiyle zengin olabilirdi. Fakat o, kanaatleyaşamaya devam etti. Urfa’da vefat ettiğinde terikehâkiminin tespitine göre üzerindeki saat, cüppe, seccadegibi zatî eşyadan başka mal bırakmadı, bunlara551 TL değer biçti. 5 Dine ve millete hizmetten, evlenmeye,aile kurmaya bile fırsat bulamadı.Müsamahası yönünden ona bakacak olursak: 50 yaşındanömrünün sonuna kadar 30 yıl boyunca kendisinesürgün ve zindan hayatı yaşattılar. Şimdiki normalhapishanelerde değil, en temel ihtiyaçları karşılamaktanuzak hücre hapsinde tuttular. Sonu beraatla neticelendi,ama mahkûm edilmiş gibi çile çekti. Kendisine kâtil muamelesiyapanlara bile hakkını helâl etti. 6 Bu, hoşgörününzirvesidir ki ancak âhirzaman Peygamberi sallallâhualeyhi ve sellem Efendimiz’in vârisliğinden nasibi bololan bir zât bu dereceye erişebilir. O Mekke’yi fethettiğigün, kendisine ve Müslümanlara yapmadıkları işkenceyibırakmayan Mekkelileri cezalandırmamış, bağışlayarak,en yüksek bir müsamaha örneği vermişti. Hoşgörü, dilekolaydır. Otuz yıl boyunca insanı canından bezdiren işkenceleremaruz kalan milyonda bir insan bile bedduadanvazgeçmez, hele hakkını helâl etmez.Müslümanların birliğine son derece önem verirdi.Müslümanlardan, kendi hizmeti aleyhinde olanlar hakkındabile talebelerine tavsiyesi: “Onlara, bizim ehl-iimanla bir davamız yok, biz sizinle kardeşiz, sadecedinsizlik akımına karşı Kur’ân hizmeti ile meşgulüz.”demeleri olmuştur. Müslümanlarla ittifakın, Cenâb-ıAllah’ın tevfîkinin (muvaffak kılmasının) şartı ve vesilesiolduğunu vurgulamıştır.Said Nursi, bundan yüz yıl (vefatından 51 yıl)önce Volkan gazetesinde, 23 Mart 1909 (11 Mart1325) tarihinde “Bediüzzaman’ın Fihriste-i Efkârıdır”5

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!