11.05.2016 Views

Cinedergi 76

Binder76

Binder76

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

n Öyle filmler vardır ki, içeriğinden, fragmanına,<br />

oyuncu kadrosundan dokusuna kadar umutlu<br />

beklentiler yaratır. Kimi zaman aradığını, hatta<br />

belki de fazlasını bulur seyirci. Ancak bazen<br />

de öylesine bir hayal kırıklığı sarar ki bünyeyi,<br />

izlediğinize pişman olursunuz. Böyle mi olacaktı<br />

dersiniz. Maalesef “Yağmur Kıyamet Çiçeği” ikinci<br />

kategoriye giriyor kanımca.<br />

Kazım, yirmi yaşında bir üniversite öğrencisidir.<br />

Gözaltına alınınca, okulu bırakır ve müzik yapmaya<br />

karar verir. Memleketi olan Hopa’ya<br />

gittiğinde çocukluk aşkı Seher’le karşılaşır.<br />

Şenol, Akçaabatspor’da oynayan bir futbolcudur.<br />

Trabzonspor’a transfer olmak üzeredir, yeni<br />

tanıştığı Elena’ya ilk görüşte aşık olur. Olaylar, bir<br />

noktada birbirine temas eder; farklı yaşamlar, ortak<br />

kader ve tek öyküde birleşir. Engin Hepileri, Elena<br />

Viunova, Erkan Kolçak Köstendil, Devrim Saltoğlu,<br />

Sevtap Özaltun, Settar Tanrıöğen, Altan Erkekli,<br />

Devrim Yakut, Sait Genay, Serap Aksoy, Rıza Sönmez,<br />

Hüseyin Avni Danyal, Ruhi Sarı gibi oldukça<br />

kaliteli ve geniş bir oyuncu kadrosuna sahip filmin<br />

senaryo ve yönetmenliği Onur Aydın’a ait.<br />

Kazım Koyuncu adı eminim ki birçok kişi için<br />

büyük anlamlar ifade ediyor. Genç yaşta ölümüyle<br />

Türkiye’nin her kesiminden insanını<br />

üzmüştü. Hayat görüşüyle etrafını derinlemesine<br />

aydınlatan bir deniz feneriydi o, büyük sanatçıydı.<br />

İlk başta Kazım Koyuncu’nun hayatını izleyeceğini<br />

zanneden seyirciye çalım atan “Yağmur Kıyamet<br />

Çiçeği” her şeyden yarımşar kilo, ortaya karışık<br />

bir meyve tabağı sunuyor bizlere. Ne yazık! Film<br />

öyle bir yapı üzerine inşa edilmiş ki, Çarşamba<br />

pazarından farksız. Çernobil faciasının Karadeniz<br />

üzerindeki etkilerinden futbol/siyaset/mafya üçgenine,<br />

Karadeniz bölgesinde fuhuş yapan Rus<br />

uyruklu kadınların içinde bulundukları dramdan<br />

imkansız aşklara, Kazım Koyuncu’nun hayatı ekseninde<br />

akan kör topal politik anlatımdan Trabzonspor<br />

taraftarlığının ayrıntılarına kadar bir çok malzeme<br />

aynı tencerede kaynamaya bırakılmış. İşin kötüsü bu<br />

çorba pek lezzetli değil!<br />

Senaryonun karışıklığı, malzeme bolluğunun ve mesaj<br />

kaygılarının eksi haneye yazıldığı yapım kurnazlık<br />

yaparak seyirci çalmak için her kesime hitap etmeye<br />

çalışıyor. Ama bu o kadar kör gözüm parmağına<br />

yapılıyor ki, sakil durmakta. İnandırıcılık ölmüş. Altın<br />

Koza film festivalinde görücüye çıkan ve hatta SİYAD<br />

ödülünü nasıl aldığına bir türlü akıl sır erdiremediğimiz<br />

filmin en büyük artısı elbette ki oyuncuları. Özellikle de<br />

Erkan Kolçak Köstendil ve Settar Tanrıöğen bir adım<br />

öne çıkıyorlar bu kalabalık kadrodan. Hatta şu yorumu<br />

da rahatlıkla yapabilirim. Keşke sadece Şenol ve<br />

Elena’nın aşkı anlatılsaymış ve Karadeniz dokusunda<br />

gerçekten damar ve hakkını veren bir aşk hikayesi<br />

izleseymişiz.<br />

Filmi izleyip de tepki verenlerin en çok Kazım Koyuncu<br />

hayranları olacağını tahmin etmek zor değil. İlk bakışta<br />

Kazım Koyuncu hayatı gibi duran filmi izleyenler<br />

Koyuncu’nun bir gişe filmine meze yapıldığını görünce<br />

isyan etmekte sonuna kadar haklı olacaklar. Çiçeklerin<br />

üzerine her zaman yağmur yağar mı bilmem ama,<br />

çiçeklere kıyamet yaşatıldığı aşikar bu filmde!

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!