You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
zevke ve anlayışa <strong>hi</strong>tap edebiliyoruz.<br />
Bunu değerlendirebilmek için pazarlama<br />
argümanlarını kullandığımızı pek<br />
söyleyemeyeceğim. İşi mikro düzeyde<br />
inceleyecek olursak, tek bir işletmeye<br />
baktığınızda nerede olursa olsun en<br />
büyük ve tek endişesinin o sezonu<br />
doldurmak ve kapasitesini tamamlamak<br />
olarak görebilirsiniz. Birkaç sene önce<br />
Mayorka Adası’na tatile gittiğimizde<br />
bir otomobil kiraladık ve adanın farklı<br />
plaj ve koylarını gezmeye başladık. Çok<br />
güzel bir doğa harikası koyun içinde tek<br />
başına 4 yıldızlı bir otel bulduğumuzda<br />
çok sevindim. Plaj çok kalabalık değildi,<br />
mutlaka yer vardır, bir iki gün burada<br />
kalalım diye düşünerek resepsiyona<br />
girdim. Derdimi resepsiyon müdürüne<br />
anlatınca bana şefkatli bir gülümsemeyle<br />
baktı ve şu cevabı verdi: “Önümüzdeki 4<br />
sene boyunca doluyuz Sir.” Şok oldum.<br />
4 sene??? Sonra sohbete başladık...<br />
“Neden 4 sene, neden 3 değil veya 5<br />
değil” dedim. Otelin vizyoner yaklaşımı 4<br />
yılda birdi. Herhangi bir sıkıntı ihtimaline<br />
karşı daha uzun rezervasyon yapmaktan<br />
bilerek kaçınıyorlardı. “Ben şimdi<br />
rezervasyon yapmak istersem ne olacak”<br />
dedim. “İki boş odam var, eğer isterseniz<br />
verebilirim ama yüzde 50 ön ödeme<br />
almak zorundayım” dedi. “Ee sonra ne<br />
olacak” dedim. “Sezon bitip yeni sezonu<br />
mart ayında açana dek rezervasyonu<br />
kapatacağız” dedi. Bu bana gerçekten<br />
çok ilginç geldi... “Otel müşterileriniz<br />
nereden genelde” dediğimde Japonya’dan<br />
Amerika’ya kadar geniş bir yelpaze çıktı<br />
ortaya... Elbette ağırlık İngilizler’deydi<br />
ama sonuçta dünyanın her yerinden<br />
misafir ağırlıyorlardı. Durumu inceleyince<br />
de otel fiyatının da yemek ve servis<br />
fiyatlarının da <strong>hi</strong>ç de ucuz olmadığını<br />
gördüm. Ama harika bir pazarlama<br />
yapıları vardı. Eğer bir ülkede kalbur üstü<br />
bir kesim yaşıyorsa neden bizim otelden<br />
haberleri yok diye yaklaşıyorlardı...<br />
Başka etmenler de var tabii... Cennet<br />
koyu bulduk, buraya 12 otel sığdıralım<br />
dememişlerdi. Hiçbir yerli işletmeyle<br />
rekabet yaşamıyorlardı... En önemlisi de<br />
nasılsa sattık hatta paranın da yarısını<br />
aldık diyerek ne serviste ne ürünlerde<br />
en küçük bir gevşeme yapmıyorlardı.<br />
Kültürel olarak personel çok iyi<br />
eğitilmişti. Bir Japon veya Çinli ile bir<br />
İngiliz’e aynı şekilde davranmıyorlar,<br />
aradaki nüansları biliyorlardı. Ama gene<br />
de otelin bir karakteri ve disiplini vardı.<br />
Şimdi gelelim bizimkilere...<br />
Otelin yeme içme kalitesi, personel ve<br />
kurumsal kimlik konusunda hala bir<br />
standart yakalamak adına bazen sıkıntılar<br />
çekebiliyoruz. Bunları da düzelttiğimizi<br />
varsayarsak geriye kalan ciddi bir hedef<br />
ve pazarlama eksiği... Her zaman aynı<br />
şeyi savunuyorum, iki defa bir yerde<br />
fuara gitmekle pazarlama yapılmaz...<br />
Pazarlama bir bütün ve ruhtur. Hedef<br />
kitlenizi barındıran bir ülke, şe<strong>hi</strong>r veya<br />
bölge seçtiğinizde mutlaka orayı analiz<br />
ederek hem sosyal hem kültürel açıdan<br />
oranın insanına nasıl ulaşacağımızı<br />
bulmak ve stratejisini oluşturmak<br />
zorundayız.<br />
Nispeten rahata ermiş kesimleri<br />
barındıran ülkelerde çok ciddi pazarlama<br />
faaliyetleri yapmamız gerek. Daha fazla<br />
Çinli, Japon, Koreli, Hintli daha fazla<br />
Arap daha fazla Avrupalı hatta daha fazla<br />
Amerikalı gelmeli... Tarih, kültür ve doğal<br />
güzellikleri yerine göre kullanmalıyız...<br />
Çanakkale’ye her sene neden on<br />
binlerce Yeni Zelandalı ve Avustralyalı<br />
gelmiyor? Neden biz Yunanistan’a<br />
gidiyoruz da onlar akın akın Truva ve<br />
Lidya – Klikya için gelmiyor? Ülkenin<br />
atıl köşeleri değerlendirilmeli... Benim<br />
için çok güzel olmakla beraber sıradan<br />
olan dağ ve orman Arap turistler için<br />
çok cazip olmalı... Bir İranlı ne kadar<br />
Antalya’yı seviyorsa emin olun Pakistan<br />
ve Hindistan zenginleri de o derece<br />
sevecektir. Bizim her ülke için satış ve<br />
pazarlama politikaları geliştirmemiz ve<br />
her bölgeye kendi unsurlarının ön plana<br />
çıkacağı pazarlama planları geliştirmemiz<br />
şart. Bir dönem tüm Avrupalı futbol<br />
kulüpleri Antalya’ya gelirdi, ocak-şubat<br />
aylarında şimdi o yoğunluğu kaybettik.<br />
Alt yapı çalışmaları tüm hızıyla devam<br />
ediyor. 3. Havalimanı bitmek ve açılmak<br />
üzere... Ama bu tesisleri, bu trafiği<br />
ve bu alt yapıyı kullanacak potansiyel<br />
müşterileri oluşturmazsak hepsi sadece<br />
boş yatırıma döner. Gözümüzü ufka<br />
dikmeli ve gidilmeyen yerlere gitmeli<br />
ulaşılmayan insanlara ulaşmalıyız.<br />
Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan,<br />
Tacikistan bizim kardeş ülkelerimiz.<br />
Japonya ve Çin tari<strong>hi</strong> bağlarımız olan<br />
dostlarımız. Ortadoğu zaten bizim arka<br />
bahçemiz, ayakları kesilmiş gibi görünse<br />
de bakmayın siz Avrupalı turist hala<br />
Bodrum, Kaş, Kalkan, Fet<strong>hi</strong>ye diye rüya<br />
görüyor... Biz tutup elinden getirmezsek<br />
veya gelmesi için yolu açmazsak bu<br />
potansiyel kaçakları hep başkaları ikna<br />
edecek.<br />
Lütfen artık sezonluk düşünmeyi<br />
bırakalım!<br />
Sadece bu sezonu doldurmuş olmak<br />
bizi mutlu etmesin. Kışı da dolduralım...<br />
Otel ve konaklama kapasitemizi ve<br />
olanaklarımızı arttırıp, 12 ay <strong>hi</strong>zmet<br />
için çalışalım. Biz kendimize ve sa<strong>hi</strong>p<br />
olduğumuz potansiyele güvenerek<br />
doğru pazarlama planları yaparsak,<br />
bu ülke sadece turizm ile bile ayağa<br />
kalkıp koşmaya başlar... Tarihsel<br />
argümanlarımız, kültürel zenginliklerimiz<br />
ve doğal güzelliklerimiz o kadar fazla<br />
ki bence biz bu zenginlikten sarhoş<br />
olduğumuz için bu kadar umursamaz<br />
davranıyoruz. Çünkü potansiyeli kısıtlı ve<br />
şansı az olan ülkelerde başarmak için o<br />
kadar çok çalışmak zorunda kalıyorlar ki<br />
başarısız olma ihtimalleri kalmıyor. Biz<br />
sadece birlik olup ayağa kalkıp dünyanın<br />
her yerine koşmalıyız. Bu ülkedeki en<br />
küçük çakıl tanesinin bile bir değeri<br />
olduğunu gösterebilirsek insanlar o çakıl<br />
tanesini bile görmeye gelecektir.