Sayı 4
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
Böylesi dükkânlarda ne kadar
oyalandığınıza şaşırırsınız ve ayaküstü
bir sohbetin tadı damağınızda kalarak
başka bir şölene kapılıp gidersiniz. İşte
o şölen; yaz mevsimi tıklım tıklım olan
sokakta ilerlerken çok eski yapılara
rastladığınızda gözlerinize hitap etmeye
başlar. Tarihi evleri sever misiniz? Eğer
öyleyse bu binaların cumbaları, işlemeli
kapıları ve ahşap oyma balkon
pervazlarını görünce “Kim, hangi usta
ellerle yapmış?” der hayret edersiniz.
Ardından yapıların diğer detaylarına
takılır gözleriniz ve derin düşüncelere
dalarsınız. İşte tam bu noktada
sokaktaki sanat şölenin ruhunuzu esir
aldığını fark edersiniz.
Sokağın son dükkânı olan Turkuaz
Sahaf’a doğru yaklaşırken içinizden bir
sesin “Ne olur bitmesin!” dediğini
duyarsınız. Ama malum zamanın
muayyen anı gelmiştir. Sokak biter ama
söyleyecekleri bitmez. Şimdi dumanı
üstünde tüten kahvenin tam zamanıdır.
Siz içeri girip rafların arasında
gezinirken kahveniz de servise
hazırlanır. Muhteşem ortamın büyüsü
hemen içine alır sizi ve gözlerinizi
kapatıp uçsuz bucaksız maviliklerde
yüzersiniz. Eşsiz eserlere dokunurken
sanki sevgiliye dokunur gibi hassas ve
narindir elleriniz. Ve o pamuk ellere
takılır: Faruk Nafiz Çamlıbel’in 1979
yılında basılan Han Duvarları eseri.
Nihayet sohbete eşlik edecek yeni bir
dost bulunmuştur. Masaya oturunca
kavuşur iki yaren. Mavi çini işlemeli
fincanda mis kokulu kahve ve bir kitap.
Bir de hasbihalin sessiz tanıkları vardır.
Bab-ı Ali’de ararken Urla’da bulduğunuz
bu eşsiz sohbet, acaba onların
gönlünde ne leziz tatlar bırakır?
18
Nahide Altunöz