You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
Bir röportajınızda pazarlama
sektöründen bahsederken
‘’Geleceği hazırlamak, bugünü iyi
analiz etmekten geçer’’ söyleminde
bulunmuştunuz. Şu an pandemi
süreci içindeyiz ve her şey çok
hızlı değişiyor. Yeni normal olarak
adlandırılan dönem için siz,
geleceğe karşı bakış açınızı ne
şekilde analiz ediyorsunuz?
Geleceği hazırlamak bugünü
hatta daha da önemlisi tarihi iyi
analiz etmekten geçer. Çünkü,
bugün yaşadıklarımızın veya
ileride yaşayacaklarımızın pek
çok yansımasını tarihte görmek
mümkündür. Pandemi esasında
tarihi olarak, 100 küsur sene evvel
başımıza gelmiş, meşhur İspanyol
gribini anımsatmaktadır. Orada
saptanan bazı şeylerin bugün
için de aynen geçerli olduğunu
görüyoruz. Demek ki, o zamanı
biraz daha iyi etüt etmiş olsak belki
de şu an içinde bulunduğumuz
pandemi döneminde daha sağlıklı
bir yaklaşım ortaya koyabilirdik.
Ama genel olarak baktığımızda
pandemininin, dünyanın ve insanlığın
geleceğinde çok önemli bir dönüm
noktası olduğunu düşünüyorum.
Şöyle ki, son 20 yılda elde edilmiş
olan teknolojik ilerlemeler, insanlığı
bir yerde kendini her şeye hâkim
hissetmesi noktasını getirmişti.
İnsanlık, her şeyin üstesinden gelir
ve her şeyin çaresini bulur gibi bir
duyguya kapılmıştı. Oysa görüyoruz
ki, toplamı iki gram gelebilecek
Covid-19 virüsü, insanlığın ne kadar
güçsüz ve ne kadar hazırlıksız
olduğunu göstermiş oldu.Şimdi
insanların bundan ders alması ve
öyle birtakım şeyleri elde etmekle
ya da birtakım şeyleri sahiplenmekle
muktedir olunamayacağını görmesi
lazım. Yani insanların her şeyi
yapabilecek güçte olduğunu
hissetmemesi gerektiğini öğrenmesi
gerekiyor. Çünkü, baktığınızda, işin
temelinde insanlık yatıyor. Biz, bütün
insanlar bu gelişimler çerçevesinde
biraz bencilliğe ve ben odaklı olmaya
yönelmiştik. Ama gördük ki, bu
pandemi döneminde hiç de öyle
değilmiş. Meğer mühim olan bizler
değilmişiz.
Bunun yanında birtakım başarıların
veya elde edinimlerin sonucunda
bazı insanlar kendilerini ayrıcalıklı
ve fazla güçlü hissetmeye
başlamışlardı. Oysa gelinen noktada
şunun iyi tespit edilmiş olması
lazım; ne yaşta, hangi ırkta, hangi
dinde, hangi pozisyonda olursanız
olun Covid-19 tercih yapmıyor. O
noktada hepimiz aynı düzeyde ve
eşitiz. Herkesin insanlık bazında,
bir düzeyde ve eşit olduğunu
unutmamak lazım. Pandemi,
toplumsal bir gayretle ve karşılıklı
saygı çerçevesinde davranılırsa
ortadan kalkabilecek gibi görünüyor.
Bu yüzden de bireysellikten öte
toplum bilinciyle hareket etmek,
kendine gösterdiği özeni yanındaki
insana da gösterebilmek ve ona
saygı duyma ekseninde hepimizin
bir arada olması önem taşıyor.
Bunun aynı zamanda iş hayatına
da çok büyük etkileri olacaktır.
Dijital toplantılar, evden çalışma
yöntemleri… Bugüne kadar hep sözü
ediliyordu ve bunu yapabilen, bunu
başarabilen şirketler fevkalade takdir
görüyorlardı. Bugün artık siz hele
ki belirli bir boyutun üstünde bir
şirketseniz, evden çalışma modelleri
ile veyahut dijital ortamlarda birtakım
işleri çözmeye yönelmezseniz, zaten
ayakta kalamıyorsunuz. Pandemiden
sonra da bunların devam edeceğini
düşünüyorum. Bunun kalıcı bir
şekilde iş hayatını değiştireceğine
veya yeniden şekillendireceğine
inanıyorum.
Ama tüm bunların ötesinde
felsefi bağlamda çok daha büyük
bir değişiklik olacaktır. O da şu;
pandemiden dolayı herkesin birincil
olarak, sadece normal bir insan
olduğunu hatırlaması ve bunu da
içine sindirmesi lazım. İşte bu aynı
şekilde iş hayatına da yansıyacaktır.
Bunu biz şu şekilde göreceğiz;
suni birtakım hiyerarşik kodlar,
davranışlar ortadan kalkacaktır.
Bu iş hayatında hiyerarşik ve suni
duvarların yıkılması anlamına geliyor.
Dolayısıyla geleceğin iş dünyası;
daha eşit düzeyde, tabii ki aradaki
saygı ve pozisyon farkından doğan
ast-üst ilişkisini bozmadan ama daha
samimi, daha içten, daha birbirini
dinleyerek çalışacak.
Son olarak, Türkiye petrol piyasasını
rekabete açıklık, şeffaflık, ürün
ve hizmet kalitesi gibi unsurlarla
değerlendirdiğinizde neler
söylemek istersiniz?
Türkiye’de, istasyonlar dünyada
örnek gösterilecek standartlara
erişmiştir. Türkiye’nin kanayan yarası
olan akaryakıt kaçakçılığı denilen,
düzgün oyuncuların hiçbirinin arzu
etmediği faaliyetler bugün ortadan
kalkmıştır. Türkiye, dünyada bir ilki
başarmıştır. Bütün akaryakıt dağıtım
zincirini üretildiği veya Türkiye’ye
girdiği noktadan, hangi plakalı araca
doldurulduğuna kadar online, ontime
olarak izleyen tek ülkedir.
Gelelim hizmet kalitesine; özellikle
Avrupa ülkelerine gittiğinizde
istasyonlara bakın. Hizmet unsurunu
tamamen ortadan kaldırdılar, hepsi
self servis oldu. Ama baktığınız
zaman hem istasyon görüntüleri hem
erişebilirlikleri bizim ülkemizden
13
geridir. Yani biz, tüketici olarak
Türkiye’de hakikaten güzel bir lüksü
yaşıyoruz. Akaryakıt istasyonlarımız
şapka çıkartılacak cinstendir. Hepsi
demiyorum tabii ki kötüsü de var.
Türk insanı hizmet almaya da hizmet
vermeye de yatkındır. Bugün artık
yakıt istasyonları acil ihtiyaçların
karşılanabildiği türlü çeşitli ürünün
bulunabildiği bir nevi mikro sosyal
merkezler haline dönüştü ve sadece
yakıt istasyonu hüviyetinden çıktı.
Yani artık yakıt istasyonları sadece
araçların enerji kaynağı ihtiyaçlarını
karşılamak durumunda bulunan
merkezler değil, gece gündüz
hizmet veren ve yakıt dışı pek
çok acil ihtiyacın karşılanabildiği
merkezler olarak işlev görüyorlar.
Dolayısıyla biz de Petrol Ofisi olarak
hem bayilerimize yeni gelirler
yaratmak hem de istasyonlarımızı
müşteriler/misafirler için daha cazip
kılacak yakıt dışı ihtiyaçlarının da
temin edilebildiği merkezler haline
dönüştürdük. Bizim istasyonlarımızda
Western Union ile para transferi
yapabilir, Hepsiburada siparişlerinizi
teslim alabilir, Tchibo ve Kap Bi’Tat
markamız ile yiyecek ve içecek
ihtiyaçlarınızı karşılayabilirsiniz.