You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
Tasarımcılık kariyerine
erken yaşlarda başlayan
ve farklı kültürlerin iş
disiplinlerini tecrübe
ederek daima kendini
geliştiren Magnet
Creative Sanat
Direktörü Okan Oktay ile
tasarımda dijitalleşme
ve deneyimleri hakkında
konuştuğumuz keyifli bir
sohbet gerçekleştirdik.
2017 yılından beri Magnet
Creative de sanat direktörü
olarak çalışıyorsunuz ve çok
güzel işler başarıyorsunuz.
Tasarımcı olmaya nasıl karar
verdiniz? Tüm bu yaratıcılığın
arkasındaki Okan Oktay kimdir?
Nelere ilgi duyar?
İstanbul’da doğup büyümüş bir
çocuk olarak, erken yaşlarımdan
itibaren, yaratıcılık benim için
hep ön planda olmuştur. İlkokul
dönemimden beri resim, müzik
gibi sanat alanlarında büyük
heyecan yaşayarak üretkenliğimi
ortaya koymaya çalışırdım ve
hatırlıyorum da öğretmenlerim
tarafından takdir görürdüm.
Daha ortaokuldayken grafik
tasarım alanıyla tanışmıştım ve
o zamanlar mesleki konuşmalar
yapan bir öğretmenim tarafından
ilk defa sanat yönetmenliğinin bu
alanda çok yönlülüğü hakkında
ve geleceğin mesleği olacağı
hakkında bilgi edindiğimde; o
an kafamda kurduğum kariyer
planım için öncü olmuştu ve
sonraki dönemde tamamen bu
yönde atılımda bulunmak adına
planlarımı oluşturmaya başladım.
Tabii ki hayat zordu ve bu alanda
ilerlemek benim için hiç kolay
olmadı. Babam yıllarını inşaat
sektörüne adamış bir girişimci ve
onun gözünde benim geleceğim
için kurduğu plan mimar ya
da inşaat mühendisi olmamdı.
Mimarlıkta ilgi çekici olabilirdi
benim için fakat farklı disiplinleri
birleştirecek çok yönlü bir kariyere
sahip olmak benim için öncelik
oldu. Üniversite dönemine
kadar, bir çok sanatsal aktiviteye
katılarak kendimi geliştirmek
adına elimden gelen bütün çabayı
ortaya koydum. Bu bahsettiğim
görsel sanatlar alanlarıyla birlikte
moda, müzik, drama, yaratıcı
metin üretmek ve dans etmek gibi
çeşitli alanlar da içeriyordu. Daha
küçük yaştayken dizinin dibinden
ayrılmadığım annemi kaybetmenin
hüznü içerisinde zorlu bir
çocukluk dönemi geçirdim. Fakat
yaşadığım bu zorluk benim için
büyük ölçüde ilerletici bir etken
oldu. Akranlarım arasında hep
daha fazla çalışmam gerektiğinin
bilincindeydim. Üretkenlik
kendi dünyamda sorunlarımdan
uzaklaştıran iyileştirici bir alan
haline geldi. İlk olarak lisans
hayatıma başladığımda büyük
ölçüde maddi sıkıntılar çekmeye
başladık ve farkına vardım ki
hem hayatımı idame ettirmek
hem de eğitimime devam etmek
benim kendi görevimdi, zaman
kaybetmeden para kazanmaya
başlamalıydım. O zamanlar okula
devam ederken birçok öğrenci
gibi yarı zamanlı bir iş bulup okula
ağırlık vermektense kariyerimde
vakit kaybetmemem gerektiğine
karar verdim ve geçinebileceğim
kadar minimum bir ödemeyle
kendi alanımda junior olarak
çalışmaya başladım. Gece gündüz
demeden çalışıyordum fakat para
için değil öğrenmek ve kendimi
geliştirmek için.
Para hiçbir zaman amacım
değildi, önemli olan başarılı
olmak ve başarılı işlere imza
atabilmekti. Çok çalışıp çok
üreterek zamanla daha nitelikli
işler üretebileceğimin bilinciyle
yoluma devam ettim. Sonraki
süreçte, bu durum okuduğum
görsel iletişim tasarımı bölümünde
notlarımı etkiledi.Çünkü işe ağırlık
verirken çoğu zaman derslere
katılım gösteremiyordum ve sonuç
olarakta okulu bırakmak zorunda
kaldım. Bu konuda hiçbir zaman
pişman olmadım çünkü işi işte
öğrenmiştim ve mentor olarak
gördüğüm kişiler de girişimimi
onaylıyorlardı. 2013 yılında kesin
olarak başladığım kariyerime
2015 yılına kadar Türkiye’de
devam ettim. 2015 yılında tatil
amaçlı gittiğim Birleşik Arap
Emirlikleri’nde, Dubai’yi ziyaret
ettiğim sırada aldığım iş teklifiyle
orada kalmaya karar verdim.
İlk dönemde bir prodüksiyon
şirketi bünyesinde reklam
kampanya projelerinde çalışırken
daha sonrasında Omnicom Media,
Resolution MENA bünyesinde
65
içerik tasarımcısı olarak 2017 yılına
kadar kariyerime devam ettim.
Sözleşmemin bitmesi ve çalıştığım
ekibin şirket bünyesinden
ayrılması sonucu, arkadaşlarıma
ve aileme olan özlemimin de
etkisiyle ülkeme temelli geri
dönmeye karar verdim. Hemen
sonrasında tanıştığım Magnet
ekibinin sıcaklığı sonraki dönemde
çalışmalarıma İstanbul’da
devam etmem için beni ikna
etti. O günden beri birlikteyiz ve
geçirdiğimiz zamanda yaptığımız
işlerlerle birbirimize kattıklarımız
için çok sevdiğim ekibime
minnettarım.
Dubai’de geçirdiğiniz
üretkenlikle dolu iki yıldan sonra
Türkiye’ye dönüşünüzde,
gitmeden önceki Okan Oktay
ile Dubai’yi deneyimleyen Okan
Oktay arasında fark oldu mu?
Kendinizde ne gibi farklılıklar
gözlemlediniz?
Dubai gibi birçok farklı ulustan
gelmiş insanlara ev sahipliği
yapan bir şehrin bana kattığı
en büyük özellik iletişimde
kendimi geliştirmek oldu. Burada
bahsettiğim yabancı dil değil
iletişimin bizatihi kendisi çünkü
bir dili konuşmak, kişiler arasında
iletişimi sağlamak için yüzde
yüz yeterli değildir. Kişilerin
kültürlerine, gündelik yaşamlarına
dair bilgi sahibi olmanız gerekir.
Dünyanın herhangi bir yerinde
bu durum bulunduğunuz şehri
de miras ve kültürel izleriyle
algılamak ve o şehrin insanlarıyla
iletişime geçmek daha kolay
olabilirken Dubai gibi multikültürel
bir şehirde bunu yapmak
daha zordur. Aynı anda bir çok
medeniyetten insanla iletişim
kurmaya çalışmak ve her birinin
farklı iş disiplinini anlayamaya
çalışarak birlikte ekip işi yapmak
zorlayıcı olduğu gibi iletişim
kurmak konusunda kendimi kısa
sürede daha hızlı geliştirmemi
sağladı ve bunun işime olan katkısı
da çok büyük tabii ki.
"Başarı, içinizde bulunan
yetenekle efor sarf ederek
üzerine eklediklerinizdir
ve sizi ulaştırdığı
tatmin olma duygusu sahip
olduğunuz tutkudan gelir."