13.01.2013 Views

başkent üniversitesi tıp fakültesi çocuk sağlığı ve hastalıkları ...

başkent üniversitesi tıp fakültesi çocuk sağlığı ve hastalıkları ...

başkent üniversitesi tıp fakültesi çocuk sağlığı ve hastalıkları ...

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Ancak bizim çalışmamızda nakil öncesi serum prohepsidin düzeyiyle, albümin <strong>ve</strong> INR<br />

arasında ilişki bulunamadı. Bu durumun; çalışmamızın farklı hastalık gruplarını içermesi,<br />

hastalık derecelerinin farklı olması, hastalarımıza nakil öncesi dönemde yoğun plazma <strong>ve</strong><br />

albümin uygulanması <strong>ve</strong> hasta sayımızın az olması gibi birçok nedeni olabilir. Ancak nakil<br />

sonrası döneme bakıldığında transaminazların en yüksek, albüminin en düşük, PTT <strong>ve</strong> INR’nin<br />

en yüksek olduğu ilk gün serum prohepsidin düzeyinin anlamlı ölçüde düşük olduğu gözlendi.<br />

Daha sonraki izlemlerde ise transaminazlar, bilirubin, sentez fonksiyonunu gösteren albümin,<br />

PTT <strong>ve</strong> INR’nin düzeldiği <strong>ve</strong> normal düzeye geldiği, bunlara paralel olarak serum prohepsidin<br />

düzeylerinin de anlamlı şekilde artarak kontrol değerlere ulaştığı görülmektedir. Bu bulgular<br />

nakil edilen karaciğerin sentez fonksiyonlarını yerine getirmesinin, hepsidin üretimi için en<br />

önemli faktörlerden biri olduğunu göstermektedir.<br />

Çalışmamızda nakil öncesi prohepsidin düzeyleriyle karaciğer fibrozis derecesi arasında<br />

negatif ilişki gösterilememiş, hatta istatistiksel anlamı olmasa bile pozitif ilgileşim<br />

gösterilmiştir. Bu bulgu, hastalarımızdaki hepsidin düşüklüğünün tek nedeninin hepatosit<br />

kitlesi <strong>ve</strong> sentez fonksiyonunda azalma olmadığını düşündürmektedir. Çalışmamızdaki<br />

sonuçlarımızı bir başka açıdan değerlendirdiğimizde, nakil öncesi dönemde çok miktarda kan<br />

transfüzyonu yapılmasına rağmen hastaların anemilerinin olduğu, bununla birlikte retikülosit<br />

<strong>ve</strong> EPO düzeylerinin çok yüksek olduğu görülmektedir. Çalışma grubumuzda en sık anemi<br />

nedenleri arasında hipersplenizm, hemolitik anemi, GİS kanaması gibi eritropoezis artışıyla<br />

giden durumlar görülmektedir. Nakil sonrası ilk günler ise kanama <strong>ve</strong> kan kaybının en sık<br />

olduğu dönemlerdir. Buna ikincil olarak hastalarımızda retikülosit sayısının nakil sonrası ilk<br />

hafta arttığı, daha sonra azalarak 3. ayda normale geldiği görülmektedir. Nakil öncesi yüksek<br />

olan eritropoetinin de nakil sonrası düşerek 3. ayda normal düzeye geldiği görülmektedir. Hatta<br />

nakil öncesi dönemde anemisi olanlar <strong>ve</strong> eritrosit transfüzyonu yapılanlarda EPO düzeyi<br />

istatistiksel olarak daha da yüksek bulunmuştur. Bu <strong>ve</strong>riler hastalarımızda nakil öncesi<br />

eritropoetik aktivitenin yüksek olduğunu, nakil sonrası ilk günler kanamanın etkisiyle bu<br />

aktivitenin daha da arttığını, 1. haftadan sonra ise azalarak 3. ayda normal düzeylere geldiğini<br />

<strong>ve</strong> bu şekilde seyrettiğini dolaylı olarak göstermektedir. Karaciğerden hepsidin yapımını<br />

etkileyen en güçlü mekanizmalardan biri eritropoetik düzenleyicidir (47, 50, 80,).<br />

Eritropoezisin artması hepsidini kuv<strong>ve</strong>tli şekilde baskılamakta, hatta talasemi intermediya gibi<br />

inefektif eritropoezis izlenen hastalarda, bu baskılanmaya bağlı olarak hayati organlarda demir<br />

birikimi görülmektedir (47). Hastalarımızda nakil öncesi düşük olan serum prohepsidin<br />

düzeyinin nakil sonrası ilk gün daha da düştüğü, 1. haftadan sonra da yükselerek ilerleyen<br />

zamanlarda kontrol düzeyine yükseldiği <strong>ve</strong> bu düzeyde kaldığı görülmektedir. Bu durum bize

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!