HAZAR WORLD - SAYI 42 - MAYIS 2016
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
HASEN | <strong>HAZAR</strong> STRATEJİ ENSTİTÜSÜ YAYINIDIR <strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong><br />
ÇİN’İN YENİ<br />
YOL HARİTASI<br />
FİYAT- 5 TL
www.hazarworld.com<br />
ÖNSÖZ / EDITORIAL<br />
YÖNETİM<br />
İMTİYAZ SAHİBİ<br />
Hazar İletişim, Tanıtım ve<br />
Yayıncılık A.Ş. Adına<br />
Haldun YAVAŞ<br />
GENEL YAYIN YÖNETMENİ<br />
Gökhan ÇAY<br />
YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ (SORUMLU)<br />
Figen AYPEK AYVACI<br />
Bölgesel istikrarsızlıklar küresel sorunlara<br />
dönüşürken, ülkelerin ekonomik büyüme<br />
hızları azalıyor ve politika yapıcılar<br />
talebi artıracak önlemler arıyor. Küresel<br />
ekonomide söz sahibi olan devletler ise<br />
oluşan ekonomik daralmayı, yeni bloklar<br />
ve pazarlar oluşturarak aşmaya çalışıyor.<br />
ABD, net enerji ihracatçısı konumuna<br />
yükselirken, ülke dışına taşıdığı sanayisini<br />
de geri çekiyor ve halkına yeni istihdam<br />
alanları oluşturuyor. İmalat sanayinde<br />
bir rönesansa hazırlanan ABD, Avrupa<br />
ve Asya Pasifik ile gerçekleştirdiği TTIP<br />
ve TPP anlaşmalarıyla da enerji maliyetlerindeki<br />
avantajını ihracat potansiyeline<br />
dönüştürmeye çalışıyor. Öte yandan dünyanın<br />
en büyük fabrikası olarak tanımlayabileceğimiz<br />
Çin, “İpek Yolu Ekonomik<br />
Kuşağı” ile tüm güzergâhlarda ulaştırma<br />
altyapılarına yatırım yaparak pazarını<br />
garantilemeye çalışıyor. Böylelikle o ülkelerde<br />
nüfus alanı oluşturuyor ve etkisini<br />
arttırıyor. Bahsettiğim oluşumların başarıya<br />
ulaşması halinde, gelişmelerden<br />
avantaj elde edemeyen ülkeleri ise yakın<br />
gelecekte zor günler bekliyor.<br />
Çin’in “Tek Kuşak, Tek Yol” projesi sadece<br />
Doğu-Batı arasındaki ticaretin gelişmesinden<br />
ibaret değil. Bu proje, Geniş Hazar<br />
Bölgesi’ni, Orta Asya’yı, Kafkasya’yı ve<br />
Türkiye’yi de yakından ilgilendiriyor.<br />
Hazar Denizi’nin transit kapasitesi artacak,<br />
petrol ekonomisine bağımlı Hazar<br />
ülkeleri ekonomilerini çeşitlendirecek ve<br />
ürettiklerini yeni pazarlara taşıma fırsatı<br />
bulacak. Ekonomik kalkınmayla bölge<br />
daha güvenli bir hale kavuşacaktır. Bu<br />
sayımızda HASEN araştırmacılarından<br />
Burcu Demir ve Ayhan Gücüyener iki<br />
farklı pencereden Çin liderliğindeki İpek<br />
Yolu Ekonomik Kuşağı projesini değerlendirdi.<br />
Bu dosyada Çin’in kapsama alanını<br />
genişletmek için ne gibi yatırımlar yaptığını<br />
ve bu koridorların güvenliğini sağlamak<br />
için yürüttüğü çalışmaları bulacaksınız.<br />
Bu projeyi Çin’in Marshall planı gibi değerlendirenler<br />
mevcut olsa bile, Türkiye<br />
ve Hazar Bölgesi ülkelerinin bu koridordan<br />
maksimum fayda hedeflemesi gerekiyor.<br />
Çünkü koridorlarda aktif ülke olmak<br />
hem ekonomik hem de stratejik bir güç<br />
anlamına geliyor. Aynı önem hava ulaşımı<br />
HALDUN YAVAŞ<br />
Hazar Strateji Enstitüsü<br />
Genel Sekreter<br />
için de geçerli. DHMİ Genel Müdürlüğü<br />
Strateji Geliştirme Daire Başkanı Kemal<br />
Zafer Topuz, Türkiye’nin hava ulaşımında<br />
dünyanın en aktif aktarma üssüne<br />
nasıl dönüştüğünü sizler için yazdı.<br />
Bizim temennimiz enerji, demir yolları<br />
ve limanlarda da aktif bir üs olabilmek.<br />
Topuz, 3’üncü havalimanı ile birlikte<br />
uluslararası rekabet gücümüzün çok üst<br />
sıralara taşınacağını söylüyor. Enerjide<br />
ise Türkiye yeni rafineri yatırımı ile sağlam<br />
adımlarla ilerliyor. SOCAR Türkiye<br />
Projeler Grup Direktörü Tanju Çetiner<br />
hem küresel rafineri sektörünü hem de<br />
sektörün Türkiye’deki durumunu Hazar<br />
World için değerlendirdi.<br />
Öte yandan Azerbaycan ve Ermenistan<br />
arasında süregelen sıcak çatışmaları<br />
yakından izliyoruz. Fakat bu sayımızda<br />
savaş yerine çok kültürlülüğü konuşuyoruz.<br />
Bu nedenle Azerbaycan Milletvekili<br />
ve Avrupa Konseyi Azerbaycan<br />
Temsilcisi Rafael Hüseynov ile çok<br />
kültürlülük üzerine keyifli bir sohbet<br />
gerçekleştirdik. Hüseynov’dan öğrendik<br />
ki bugün Azerbaycan’da 30 bin Ermeni<br />
yaşamasına rağmen Ermenistan’da ve<br />
işgal altındaki Yukarı Karabağ’da hiç<br />
Azerbaycanlı kalmamış. Bildiğiniz üzere<br />
Azerbaycan <strong>2016</strong>’yı çok kültürlülük yılı<br />
ilan etti ve Hüseynov da bu ilanın aslında<br />
dünyaya bir davet olduğunu söylüyor.<br />
Başta söylediğimiz gibi ulaştırma<br />
koridorlarında oyun kurucu olmak<br />
Türkiye’nin en önemli gündemleri arasında<br />
olmalı. Ancak bir başka gündem<br />
de var ki bundan kaçmamız mümkün<br />
değil. Sanayi 4.0 devrimi bir an evvel<br />
ekonomi planına almamız gereken bir<br />
konu. Rekabet edebilen ve rekabetçiliğini<br />
her şartta sürdürebilecek bir Türkiye<br />
istiyorsak Sanayi 4.0’a hızla geçmeliyiz.<br />
Elbette Sanayi 4.0’ın çok farklı boyutları<br />
var. Biz de bu sayımızda güvenlik<br />
boyutunu ele aldık. Çünkü teknolojinin<br />
hayatımıza girmesi, otomatik olarak güvenlik<br />
kavramının da hayatımıza girmesi<br />
anlamına geliyor. Osman Kurt, analizinde<br />
Türkiye’nin 15 bin siber güvenlik uzmanı<br />
açığı olduğunu yazdı ve bunları nedenleriyle<br />
ortaya koydu.<br />
Yeni sayımızda görüşmek dileğiyle.<br />
EDİTÖR<br />
Hande YAŞAR ÜNSAL<br />
HABER EDİTÖRLERİ<br />
Merve DAMCI<br />
Osman KURT<br />
Rufat AGHAYEV<br />
GRAFİK TASARIM<br />
Zeynep ÖZEL<br />
Murat BEŞİKTAŞ<br />
FOTOĞRAF EDİTÖRÜ<br />
Celil KIRNAPCI<br />
YAYIN KURULU<br />
Halil AKINCI<br />
Metin ATAÇ<br />
Hayati ÖZTÜRK<br />
Prof. Dr. Mesut Hakkı CAŞIN<br />
Doç. Dr. Bekir GÜNAY<br />
Doç. Dr. Fatih MACIT<br />
Dr. Emin AKHUNDZADA<br />
Dr. Rüçhan KAYA<br />
BASKI<br />
Bilnet Matbaacılık ve Ambalaj San. A.Ş.<br />
Dudulu Organize Sanayi Bölgesi<br />
1.Cadde No: 16 Esenkent – Ümraniye<br />
34476 İSTANBUL<br />
Tel: 444 44 03<br />
BASKI TARİHİ<br />
Mayıs <strong>2016</strong><br />
Yayın Türü<br />
Yaygın Yerel Süreli<br />
Yayın Süresi - Dili<br />
Aylık - Türkçe<br />
ISSN: 2148-4759<br />
İLETİŞİM<br />
Maslak Meydan Sokak<br />
Veko Giz Plaza No:3 Kat: 4<br />
Daire 10 Sarıyer, İstanbul, TÜRKİYE<br />
Tel: +90 212 999 66 00<br />
Faks: +90 212 290 40 30<br />
www.hazarworld.com<br />
info@hazarworld.com<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
1
IÇINDEKILER<br />
04<br />
<strong>HAZAR</strong>’A DAİR<br />
HASEN | <strong>HAZAR</strong> STRATEJİ ENSTİTÜSÜ YAYINIDIR <strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong><br />
ÇİN’İN YENİ<br />
YOL HARİTASI<br />
FİYAT- 5 TL<br />
32<br />
ÇİN’İN KAPSAMA ALANI<br />
GENİŞLİYOR<br />
32<br />
Çok kısa bir süre içerisinde<br />
dünyanın ikinci büyük<br />
ekonomisine dönüşen Çin’in<br />
sırasını kaptırmaya hiç niyeti<br />
yok. Orta Asya ve<br />
Avrupa’daki etkinliğini bu<br />
bölgelere yatırım yaparak<br />
artırmaya çalışan Çin, İpek<br />
Yolu’nu yeniden<br />
canlandıracak projelerle de<br />
Avrasya’ya bağlanmanın<br />
yollarını arıyor.<br />
38<br />
TEK KUŞAK TEK YOL:<br />
38<br />
EKONOMIK SIÇRAMA,<br />
YA GÜVENLİK?<br />
Çin, ulaştırma koridorlarına<br />
devasa yatırımlar yaparken<br />
bu yolların siber saldırılara<br />
karşı da korunması gerekiyor.<br />
04<br />
16<br />
08<br />
04<br />
TÜRK KENEŞİ VE SESRIC<br />
ARASINDA<br />
MUTABAKAT ZAPTI<br />
İMZALANDI<br />
08<br />
GÖRÜŞ<br />
08<br />
13. İSLAM ZİRVESİ<br />
KONFERANSI TERÖR VE<br />
ŞİDDETE ÇÖZÜM KAPISI<br />
AÇABİLİR Mİ?<br />
14<br />
İNFOGRAFİK<br />
14<br />
KIŞISEL VERILERIMIZI<br />
KORUMAK İÇIN<br />
ALTIN ADIMLAR<br />
16<br />
ANALİZ<br />
16<br />
TÜRKİYE HAVACILIK<br />
SEKTÖRÜNDE<br />
ÇOK İDDİALI<br />
2<br />
<strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong>
www.hazarworld.com<br />
26<br />
RÖPORTAJ<br />
26<br />
RAFAEL HÜSEYNOV:<br />
“ÇOK KÜLTÜRLÜLÜK BİZİM<br />
RUHUMUZDA VAR”<br />
20<br />
MERCEK<br />
20<br />
KÜRESEL RAFİNERİ<br />
KAPASİTESİ<br />
RİSK ALTINDA<br />
20<br />
<strong>42</strong><br />
ANALİZ<br />
54<br />
OBJEKTİF<br />
26<br />
<strong>42</strong><br />
MERKEZ BANKASI’NDA<br />
YENI DÖNEM<br />
46<br />
YAKIN PLAN<br />
54<br />
56<br />
KÜLTÜR & SANAT<br />
Bölge ile ilgili konser, sergi ve<br />
tiyatro faaliyetlerini sizin için<br />
derledik.<br />
56<br />
<strong>42</strong><br />
50<br />
46<br />
SANAYİ 4.0 İÇİN<br />
SİBER GÜVENLİK<br />
UZMANLARI<br />
ARANIYOR<br />
50<br />
AKTÜEL<br />
50<br />
İSTİYORLAR”<br />
PROF. VIDADI MURADOV:<br />
“HALIYA SAHİP ÇIKARAK<br />
ONUN AİT OLDUĞU TARİHE<br />
DE SAHİP ÇIKMAK<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
3
<strong>HAZAR</strong>’A DAİR<br />
TÜRK KENEŞİ VE SESRIC ARASINDA<br />
MUTABAKAT ZAPTI İMZALANDI<br />
Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi (Türk Keneşi) ve İslam<br />
İşbirliği Teşkilatı (İİT) İslam Ülkeleri İstatistik, Ekonomik, Sosyal<br />
Araştırma ve Eğitim Merkezi (SESRIC) arasında mutabakat zaptı<br />
imzalandı. Türk Keneşi sekretarya binasında düzenlenen imza<br />
töreninde konuşan Türk Keneşi Genel Sekreteri Büyükelçi Ramil<br />
Hasanov, İstanbul’da düzenlenen 13. İslam Zirvesi Konferansı sonuç<br />
bildirgesinin bir maddesinin Türk Konseyi’ne ayrıldığını, hukuki ve<br />
resmi olarak İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ile yeni işbirliğinin başlatılmasından<br />
duyduğu memnuniyeti belirtti. Bu durumun, İİT ve<br />
bütün kollarıyla işbirliğini resmi ve hukuki bir hale getirmeye fırsat<br />
tanıdığını belirten Hasanov, “Ekonomik, sosyal araştırma ve istatistik alanındaki çalışmalar Türk Konseyi’ne üye devletler<br />
arasında da önem taşımaktadır. Çünkü ekonomik ve istatistiki bilgiler olmadan çalışmaları hayata geçirmek mümkün<br />
değildir. Bunlar birbirine bağlı olan halkalardır. Bu halkaları ve aynı zamanda bize üye devletin her dördünün de İİT üyesi<br />
olduğunu göz önünde bulundurduğunuz zaman böyle güzel bir işbirliği protokolünün imzalanması doğaldır” diye konuştu.<br />
ERDOĞAN VE NAZARBAYEV’DEN İSLAMİ<br />
YAKINLAŞMAYA İLİŞKİN BİLDİRİ<br />
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Kazakistan<br />
Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev, İslam İşbirliği<br />
Teşkilatı (İİT) 13. İslam Zirvesi Konferansı öncesinde İslami<br />
yakınlaşmaya ilişkin ortak bildiri yayınladı. Türkiye ile<br />
Kazakistan arasında 22 Ekim 2009’da imzalanan “Stratejik<br />
Ortaklık Anlaşması” çerçevesinde, Kazakistan ve Türkiye<br />
halkları ve sivil toplumları arasında ortak tarihi ve kültürel<br />
ilişkilere dayanan kuvvetli bağların yanı sıra; tüm siyasi,<br />
ekonomik ve sosyal alanları içine alan kapsamlı bir ortaklığa<br />
vurgu yapılan açıklamada, iki ülke arasındaki ikili ilişki<br />
ve işbirliğinin daha da geliştirilmesinde önemli rol oynayan<br />
üst düzey ziyaretlerle siyasi istişarelerin düzenli olarak gerçekleştirilmesi ilkesine bağlı kalındığı aktarıldı. Birleşmiş<br />
Milletler (BM) Şartı ve İİT Şartı’nın uluslararası barış ve güvenliğin korunmasını, ülkeler arasındaki dostane ilişkilerle işbirliğinin<br />
geliştirilmesini amaçlayan hedef ve prensiplere bağlılığın teyit edildiği belirtilen açıklamada, ekonomik sorunlar,<br />
medeniyetler arası ihtilaflar, terörizm tehdidinin görülmemiş şekilde artması, organize suçlar, göç ve yoksulluk gibi küresel<br />
sınama ve tehditlere karşı ortak çaba sarf edilmesi hususundaki ivedi ihtiyacın farkında olunduğu kaydedildi.<br />
ÖZBEKİSTAN’DA ŞİÖ TOPLANTISI YAPILDI<br />
Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) üye ülkelerinin Milli Güvenlik Kurulu<br />
sekreterlerinin toplantısı Özbekistan’ın başkenti Taşkent’te gerçekleştirildi.<br />
Basına kapalı olarak gerçekleştirilen toplantıda, örgüte üye<br />
ülkeler arasında terör, organize suçlar ve uyuşturucu kaçakçılığıyla<br />
mücadele ile bu ülkelerin yeni tehditlere karşı mücadelede işbirliği konuları<br />
ele alındı. Görüşmede, taraflar ayrıca mayıs ve haziran aylarında<br />
Taşkent’te yapılacak ŞİÖ Dışişleri Bakanları, Kültür Bakanları ve İş<br />
Konseyi toplantılarıyla örgüte üye ülkelerin devlet başkanlarının zirve<br />
toplantısına hazırlıkla ilgili fikir alışverişinde bulunuldu. ŞİÖ’ye üye<br />
ülkelerin Milli Güvenlik Kurulu sekreterlerinin toplantısının ardından<br />
ŞİÖ Genel Sekreteri Rashid Alimov ile Özbekistan Milli Güvenlik Kurulu Sekreteri Viktor Mahmudov ortak basın toplantısı<br />
düzenledi. Mahmudov, çevre bölgelerdeki gerginliğin, terör saldırılarının ve istikrarsızlığın devam etmesinin bölgesel ve uluslararası<br />
güvenliği tehlikeye attığını belirtti. Örgüte üye ülkelerin Milli Güvenlik Kurulu sekreterlerinin Afganistan sorununun<br />
en kısa zamanda çözüme kavuşturulmasından yana olduğunu vurgulayan Mahmudov, Afganistan’daki sorunun çözümünün<br />
bölgesel istikrarın en önemli etkenlerinden olduğunu kaydetti. Mahmudov, Afganistan’daki sorunun çözüm sürecinde iç<br />
uzlaşmanın ve ülke halkı arasında uzlaşma görüşmelerinin sürdürülmesinin önemini dile getirdi.<br />
4 <strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong>
www.hazarworld.com<br />
BİNLERCE AZERBAYCANLI ŞEHİTLERİNİ UĞURLADI<br />
Ermenistan-Azerbaycan cephe hattındaki çatışmalarda şehit düşen<br />
4 subay, Bakü’de binlerce Azerbaycanlının katıldığı törenle son yolculuğuna<br />
uğurlandı. Törene Azerbaycan Savunma Bakanı Kıdemli<br />
Orgeneral Zakir Hasanov, Genelkurmay Başkanı Kıdemli Orgeneral<br />
Necmeddin Sadıkov, kuvvet komutanları, şehitlerin aile ve yakınlarıyla<br />
Azerbaycanlılar katıldı. Saygı duruşunun ardından Savunma<br />
Bakanı Hasanov, Ermenilerin yüzyıllardır Azerbaycanlılara saldırdığını,<br />
gerekli önlemlerin alınmaması halinde bu saldırıların devam<br />
edeceğini söyledi. Şehitlerin, tüm dünyaya Azerbaycan halkının<br />
kahraman bir halk olduğunu kanıtladığını dile getiren Hasanov,<br />
Azerbaycan toprak bütünlüğünün ne pahasına olursa olsun sağlanacağını<br />
vurguladı. Türkiye’nin Bakü Büyükelçiliği Askeri Ataşesi<br />
Tuğgeneral İhsan Başbozkurt ile bazı Türk subaylar da törende<br />
hazır bulundu.<br />
TOBB BAŞKANI HİSARCIKLIOĞLU<br />
KIRGIZİSTAN’DA<br />
Kırgızistan Cumhurbaşkanı Almazbek Atambayev’in daveti<br />
üzerine Kırgızistan’a bir günlük ziyaret gerçekleştiren Türkiye<br />
Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu<br />
ve beraberindeki heyet ziyaret sırasında iki ülke arasında<br />
taşıma sisteminin serbestleştirilmesini ve taşıma kotalarının<br />
kaldırılmasını talep etti. İki ülke iş çevreleri arasındaki işbirliği<br />
imkânlarının artırılması ve yatırım imkânlarının değerlendirildiği<br />
görüşmede Hisarcıklıoğlu, Atambayev’e, Kırgızistan<br />
Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Marat Sharshekeev ile yakın<br />
çalıştıklarını ve Sharshekeev’in, projelerinden bahsettiğini<br />
aktardı. Kırgızistan’daki oda sistemini iyileştirmeye dönük<br />
çalışmalara destek verdiklerini anımsatan Hisarcıklıoğlu,<br />
“Arkadaşlarımız burada Kırgız Ticaret ve Sanayi Odası ile çalıştı. Türkiye’de çok güçlü bir oda sistemi var. Almanya’dan<br />
sonra dünyadaki en güçlü ikinci oda sistemi” ifadelerini kullandı. Türkiye-Kırgızistan Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve<br />
Korunması (YKTK) Anlaşması’nın bir an önce yenilenmesi gerektiğini vurgulayan Hisarcıklıoğlu, Atambayev’den iki<br />
ülke arasında taşıma sisteminin serbestleştirilmesini, kotaların genişletilmesini veya tamamen kaldırılmasını talep etti.<br />
Hisarcıklıoğlu, ayrıca ocakta Ankara’da yapılan iş forumunun, haziranda Kırgızistan’da yapılmasını önerdi.<br />
BATUM DEMİRYOLUNA TÜRKİYE’DEN<br />
BAĞLANTI VERİLSİN<br />
Doğu Karadeniz İhracatçılar Birliği (DKİB) Yönetim Kurulu<br />
Başkanı Ahmet Hamdi Gürdoğan, Gürcistan hükümetinin Çin<br />
hükümetiyle yaptığı Serbest Ticaret Anlaşması kapsamında<br />
inşasına karar verilen ve 3 yılda tamamlanarak yıllık 100 milyon<br />
ton yük taşınması öngörülen Gürcistan’ın Anaklia Limanı’nın,<br />
Çin ve Avrupa arasında önemli bir kargo taşımacılık terminali<br />
olmasının hedeflendiğini ifade etti. Türkiye ve Doğu<br />
Karadeniz’in bu lojistik üstünlüğü ve potansiyeli göz önüne<br />
alınarak, söz konusu demiryolu ağına bağlanılması için ilgili<br />
yatırımların ve gerekli kanuni düzenlemelerin bir an önce yapılması<br />
gerektiğini savunan Gürdoğan, “Hemen sınır komşumuz Gürcistan, geliştirdiği demiryolu işbirliği projesiyle Batum’da<br />
bulunan demiryolu hattı üzerinden Çin Halk Cumhuriyeti’ne ulaşım sağlayan demiryolu güzergahı potansiyelini aktif hale<br />
getirmiş bulunmaktadır. Gürcistan’ın söz konusu liman projesi ve demiryolu bağlantısının hayata geçirilmesi neticesinde Çin’e<br />
10 günde ulaşabilmenin mümkün olacağı göz önünde bulundurulduğunda, ortaya çıkacak potansiyelden Türkiye’nin pay<br />
alabilmesi için Batum demiryoluna Türkiye’den bağlantı verilmesi büyük önem arz etmektedir” değerlendirmesinde bulundu.<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong> 5
<strong>HAZAR</strong>’A DAİR<br />
RUSYA’DAN UKRAYNA MALLARINA<br />
TRANSİT GEÇİŞ ENGELİ<br />
Rusya’nın uyguladığı ticari kısıtlamalar nedeniyle Kafkas ve<br />
Orta Asya ülkelerine ihracat hacminde yılın ilk çeyreğinde<br />
yüzde 48’lik düşüş yaşandı. Ukrayna Ekonomik Kalkınma ve<br />
Ticaret Bakanlığı, Rusya’nın devam eden tutumunun iki ülke<br />
arasındaki ikili ilişkilerin sınırlarını aşarak Avrupa ve Asya<br />
ülkeleri arasındaki ticareti de olumsuz etkilediği belirtti. Orta<br />
Asya ülkelerine giden geleneksel yolların Rusya’nın transit geçişlere<br />
uyguladığı sınırlamalar nedeniyle uzadığı ve bunun nakliye<br />
giderlerine yansıdığı vurgulanan bakanlık açıklamasında,<br />
Rusya’da polisin nakliye araçlarına eşlik etme uygulamasının<br />
da ilave maliyet oluşturduğu kaydedildi. Rusya Devlet Başkanı<br />
Vladimir Putin, geçen yıl Ukrayna ile Serbest Ticaret Anlaşması’nın 1 Ocak <strong>2016</strong>’dan itibaren askıya alınmasını öngören<br />
kararla Ukrayna’dan Kazakistan’a Rusya toprakları üzerinden karayolu ve demiryoluyla yapılan transit yük taşıma işlemlerinin<br />
sadece Belarus üzerinden yapılabileceği bildirilmişti. 14 Şubat’ta Rusya, Ukrayna’da kayıtlı olan yük araçlarının topraklarından<br />
geçişini durdurmuş, ardından Ukrayna da Rusya’da kayıtlı nakliye araçlarının kendi topraklarından geçişini<br />
durdurmuştu. Rusya’nın isteği üzerine 25 Şubat’tan itibaren Ukrayna ile Rusya arasındaki transit yük taşımacılığı yeniden<br />
başlamıştı. Ancak 9 Nisan’da Rusya’nın yeniden Ukrayna mallarının transit geçişini tamamen engellediği duyurulmuştu.<br />
ÇİN VE HİNDİSTAN ÖZEL TEMSİLCİLERİ<br />
SINIR SORUNUNU GÖRÜŞTÜ<br />
Çin’in başkenti Pekin’de düzenlenen 19. Çin-Hindistan Sınır<br />
Sorunu Özel Temsilciler Toplantısı kapsamında Çin Devlet<br />
Müşaviri Yang Cieçi ve Hindistan Ulusal Güvenlik Danışmanı Ajit<br />
Doval bir araya geldi. Çin ve Hindistan sınır sorununda tarafların<br />
özel temsilciliğini üstlenen Cieçi ve Doval’ın, sınır sorunu görüşmelerinin<br />
barışçıl çerçevede sürmesi konusunda hemfikir olduğu,<br />
adil, makul ve karşılıklı kabul edilebilir bir çözüme ulaşılması için<br />
çaba sarf edecekleri belirtildi. Görüşmede ayrıca, Çin ve Hindistan<br />
ilişkilerinde anlaşmazlıkların ötesinde daha fazla ortak çıkarlara<br />
odaklanılacağının vurgulandığı kaydedildi. Çin Başbakanı Li<br />
Kıçiang da, Hindistan Savunma Bakanı Manohar Parrikar ile Pekin’de yaptığı görüşmede, ikili bağların yanı sıra anlaşmazlığın<br />
bulunduğu sınır bölgesinde barış ve istikrarı ortaklaşa korumak için tarafların savunma ve askeri birimlerinin<br />
görüş alışverişi, diyalog ve iletişimlerini güçlendirmesini umduğunu söyledi. İki ülke arasında tartışmalı 2 bin kilometrelik<br />
sınır, taraflar arasında zaman zaman gerilimin artmasına neden oluyor. Hindistan, İngiltere sömürge dönemindeki sınıra<br />
sahip çıkmak isterken, Çin ise bölgede tarihsel sınırların esas alınması gerektiğini savunuyor.<br />
OPEC DOHA’DA KARAR ALAMADI<br />
Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü’nün (OPEC) Katar’ın başkenti<br />
Doha’da gerçekleştirdiği toplantıda, petrol üretiminin, Ocak <strong>2016</strong><br />
seviyesinde tutulması yönünde karar alınamadı. Katar Petrol<br />
Bakanı Muhammed bin Salih es-Sade, toplantının ardından yaptığı<br />
açıklamada, “Katılımcı ülkeler, üretim seviyesinin dondurulmasıyla<br />
ilgili kararın alınabilmesi için daha fazla zaman ve istişareye ihtiyaç<br />
olduğuna karar verdi” dedi. Petrol fiyatlarının seyrinin, şubat<br />
ayında Katar, Suudi Arabistan, Venezuela ve Rusya’nın katılımıyla<br />
Doha’da gerçekleştirilen toplantıda alınan kararın ardından iyileşme<br />
kaydettiğini belirten Sade, 15 ülkenin katıldığı toplantıda, üretimin<br />
durdurulması yönünde ortak bir karar alınamadığı için bu iyileşmenin<br />
uzun vadeli olamayacağını belirtti. Doha’da 16 Şubat’ta gerçekleştirilen<br />
ve OPEC ülkelerinden Katar, Suudi Arabistan, Venezuela<br />
ve OPEC üyesi olmayan Rusya’nın onayladığı üretimin ocak ayı<br />
seviyesinde dondurulması kararına, OPEC üyesi İran karşı çıkmıştı.<br />
6 <strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong>
www.hazarworld.com<br />
<strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong><br />
26-28 <strong>MAYIS</strong><br />
26-27 <strong>MAYIS</strong><br />
17 <strong>MAYIS</strong> GLOBAL İŞLETME<br />
5. E-TİCARET<br />
KONFERANSI<br />
17 <strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong><br />
İSTANBUL, TÜRKİYE<br />
Konferans kapsamında Polonya<br />
finans sektöründen örnekler<br />
paylaşacak olan Miosz Brakoniecki,<br />
dijital dönüşüm sürecinde e-ticaret ve<br />
e-bankacılık arasındaki benzerlikler<br />
ve farklılıkların yanı sıra,<br />
Omnichannel ödeme sistemleri, çok<br />
kanallı dağıtım kanalları yönetimi ve<br />
dijital transformasyon stratejileri<br />
konusunda deneyimlerini aktaracak.<br />
ARAŞTIRMALARI KONGRESİ<br />
26-27 <strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong><br />
İSTANBUL, TÜRKİYE<br />
Yönetim bilimleri konularının<br />
tamamını kapsayacak olan bu<br />
kongrede; işletme, yönetim,<br />
organizasyon, muhasebe, denetim,<br />
finansman, pazarlama, stratejik<br />
yönetim, insan kaynakları, sağlık<br />
yönetimi, yönetim bilişim<br />
sistemleri, uluslararası ticaret ve<br />
lojistik gibi alt alanlarda yapılmış<br />
tüm teorik ve ampirik çalışmalar<br />
değerlendirilecek.<br />
EBES KONFERANSI<br />
26-28 <strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong><br />
İSTANBUL, TÜRKİYE<br />
Türkiye Cumhuriyet Merkez<br />
Bankası’nın da desteklediği<br />
konferans, ekonomi alanında<br />
çalışma ve araştırmalar yapan kişi<br />
ve kuruluşları destekleme ve<br />
onlarla işbirliği yapma amacını<br />
taşıyor. Konferanstan sonra<br />
katılımcılar çalışmalarını<br />
“Eurasian Studies in Business and<br />
Economics” adlı derginin sonbahar<br />
sayısında yayınlatma fırsatı<br />
bulabilecekler.<br />
<strong>HAZAR</strong> TAKVİMİ<br />
<strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong><br />
8. ULUSLARARASI EGE<br />
ENERJİ SEMPOZYUMU<br />
11-13 Mayıs <strong>2016</strong><br />
Afyonkarahisar, Türkiye<br />
OGU ÖZBEKİSTAN KONFERANSI<br />
19-20 Mayıs <strong>2016</strong><br />
Taşkent, Özbekistan<br />
ULUSLARARASI<br />
SÜRDÜRÜLEBİLİR HAVACILIK<br />
SEMPOZYUMU <strong>2016</strong> (ISSA)<br />
29 Mayıs-1 Haziran <strong>2016</strong><br />
İstanbul, Türkiye<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
7
GÖRÜŞ<br />
13. İSLAM ZİRVESİ KONFERANSI<br />
PROF. DR. MESUT HAKKI CAŞIN<br />
HASEN DIŞ POLITIKA VE GÜVENLIK<br />
MERKEZI<br />
13. İSLAM ZİRVESİ KONFERANSI<br />
TERÖR VE ŞİDDETE ÇÖZÜM<br />
KAPISI AÇABİLİR Mİ?<br />
Ortadoğu; Suriye Krizi ve kitlesel göç, IŞİD, El Kaide, Boko<br />
Haram vb. terör örgütlerinin kanlı şiddet eylemleriyle<br />
çalkalanırken, barış ve istikrarın, toplumsal huzurun kapılarını<br />
açacak sihirli anahtarlar, İslam ülkeleri liderleri tarafından<br />
İstanbul’da İslam Zirvesi Konferansı’nda masaya yatırıldı.<br />
8<br />
<strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong>
www.hazarworld.com<br />
Birleşmiş Milletler’den sonra dünyanın en büyük<br />
organizasyonu olarak kabul edilen İslam İşbirliği<br />
Teşkilatı, 14-16 Nisan <strong>2016</strong> tarihlerinde İstanbul’da<br />
zirve toplantısı düzenledi. İslam Konferansı<br />
Örgütü, 21 Ağustos 1969’da İsrail’in işgali altında bulunan<br />
Kudüs’teki Al-Aksa Mescidi’nin yakılmasının İslam<br />
dünyasında uyandırdığı tepki üzerine, 22-25 Eylül 1969’da<br />
Rabat’ta düzenlenen İslam Zirve Konferansı’nda alınan<br />
kararla kuruldu. Örgütün ismi 2011’de İslam İşbirliği<br />
Teşkilatı (İİT) olarak değiştirildi. İİT’nin 56 üyesi ve 5<br />
gözlemci üyesi bulunuyor. 1 Bu yıl 56 ülkeden devlet ve<br />
hükümet başkanlarıyla meclis başkanları ve bakanların üst<br />
düzey temsil edildiği zirveye, Suudi Arabistan Kralı Selman<br />
bin Abdülaziz Al-Suud, Azerbaycan Cumhurbaşkanı<br />
1 “İİT 13. İslam Zirvesi”, Anadolu Ajansı, http://aa.com.tr/tr/info/infografik/820.<br />
İlham Aliyev, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani,<br />
Katar Emiri Temim Bin Hamad Al Sani, Bosna Hersek<br />
Devlet Başkanlığı Konseyi Başkanı Bakir İzzetbegoviç,<br />
Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev ve<br />
Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas gibi isimler katıldı.<br />
Öte yandan, zirvenin ana teması “adalet-barış-uzlaşı”<br />
olarak belirlendi. Zirvede yapılan konuşmalarda El Kaide<br />
ve IŞİD terör örgütlerinin şiddet eylemleri katılımcılar<br />
tarafından eleştirildi. Öte yandan Cumhurbaşkanı Recep<br />
Tayyip Erdoğan, 12. İİT dönem başkanlığı görevini yürüten<br />
Mısır’a çabaları için teşekkür etti. Mısır, darbeden sonra<br />
ilk kez Türkiye ile ‘bakan düzeyinde’ temas kurdu. Peki,<br />
Ankara bu zorlu süreç içinde İslam dünyası içindeki zorlu<br />
sorunların başında gelen mezhepsel bölünmeler, terörizm,<br />
şiddetin aşılmasında ve daha da önemlisi Suriye krizinin<br />
yeniden ortaya çıkardığı kitlesel göçün önlenerek adalet,<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
9
13. İSLAM ZİRVESİ KONFERANSI<br />
Kadim medeniyetler ve semavi<br />
dinlerin öngördüğü sevginin<br />
doğum yeri Ortadoğu, zengin enerji<br />
kaynakları ve jeopolitik önemine<br />
rağmen İslam dünyasındaki post<br />
modern çatışmaları aşmakta<br />
yetersiz kalıyor.<br />
barış ve uzlaşının sağlanmasında başarılı bir arabuluculuk<br />
örneğiyle tarafsız bir performans sergileyebilir mi?<br />
İSLAM DÜNYASINDAKİ ANLAŞMAZLIKLARIN AŞILMASINDAKİ<br />
ZORLUKLAR<br />
Bir yandan devam eden Suriye iç savaşının olumsuz şok<br />
dalgaları olan Avrupa’ya kitlesel göçün sürmesi, diğer<br />
yandan IŞİD terör örgütünün İstanbul, Paris ve Brüksel’de<br />
gerçekleştirdiği bombalı terör saldırılarının artçı şokları<br />
devam ederken batı toplumlarının İslam hakkındaki<br />
olumsuz algılarının tüm Müslüman alemini olumsuz<br />
yönde etkilemekte olduğu acı bir gerçek. Özellikle AB<br />
üyesi ülkelerde yükselen aşırı ırkçı yabancı düşmanlığı ve<br />
İslamofobi algısının giderek daha fazla taraftar kazanması,<br />
Batı coğrafyasında yaşayan Müslümanlara yönelik baskının<br />
artması ve geçmişte Samuel Huntington’un ortaya attığı<br />
“Medeniyetler Çatışması” fenomenindeki ötekileştirmenin<br />
derinleşmesi uluslararası toplumu endişelendiriyor.<br />
Nitekim, devlet dışı aktörlerin terör ve şiddet eylemlerini<br />
sınır aşan bir networkle küresel boyuta taşıdıkları alanda<br />
Ortadoğu bölgesinin yer aldığı bir gerçek. Esasında, kadim<br />
medeniyetler ve semavi dinlerin öngördüğü sevginin<br />
doğum yeri Ortadoğu, zengin enerji kaynakları ve jeopolitik<br />
önemine rağmen İslam dünyasındaki post modern<br />
çatışmaları aşmakta yetersiz kalıyor. Bölge halklarının<br />
Arap Baharı’ndaki coşku ve ümitlerin yerini kısa sürede<br />
endişe ve bitmeyen sıcak savaşlar aldı. Peki neden barış<br />
gelemiyor? Büyük güçlerin ürettikleri en modern uçaklar,<br />
füzeler ve tankların yer aldığı silahlanma yarışındaki dev<br />
harcamalarda Ortadoğu neden daima baş müşteri? İşsizlik<br />
ve fakirliğin girdabındaki bölge gençliği, neden Avrupa’ya<br />
göç etmek istiyor? Her şeyden önemlisi, bu ülkelerin<br />
liderleri bütün bu sorunları aşabilecek yeni demokratik<br />
kalkınma modelleri, insan hakları ve demokrasiye dayalı<br />
siyasal uzlaşıyı sağlayacak çözümleri üreterek, bir gün tüm<br />
dünyaya örnek modeller teşkil edebilirler mi?<br />
Bütün bu zor sorulara cevapların arandığı zirvede liderler,<br />
çareler ve çözüm yöntemleri aramak maksadıyla bir araya<br />
geldi. Ortadoğu’da kalıcı barış sağlanmasının yegâne<br />
yolunun bir an önce Filistin’deki İsrail işgalinin sona<br />
ermesi ve başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin’in<br />
kurulması olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan,<br />
Müslümanların üstesinden gelmesi gereken en önemli<br />
meselenin mezhepçilik olduğuna işaret etti.<br />
TERÖRE KARŞI ORTAK CEPHE KURULMASI VE İŞBİRLİĞİ<br />
ÇAĞRISI<br />
Zirveye katılan İslam devletlerinin temsilcilerine<br />
“Bölücü değil birleştirici olmalıyız” çağrısında bulunan<br />
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ortadoğu’daki çatışmalardan<br />
zarar görenlerin Müslümanlar ve İslam devletleri<br />
olduğunun altını çizdi. Erdoğan, sözüm ona İslam adına her<br />
gün mazlumların canına kast eden terör örgütlerinin, bu<br />
mukaddes dinin temsilcisi olamayacağının altını çizerek,<br />
İslam dininin barış ve sulh dini olduğunu vurguladı. 2<br />
Erdoğan ayrıca, “İslam ülkeleri terör ve diğer krizlere<br />
çözüm üretemeyince başkaları müdahale ediyor. Onlar<br />
petrol için müdahale ediyor, huzur için değil” görüşünü ileri<br />
sürdü. 3 Erdoğan, terör tehdidine karşı arazide operasyon<br />
yürütmenin yanı sıra, finans ve insan kaynaklarının yok<br />
edilmesi için uluslararası işbirliğinin önemine dikkat çekti. 4<br />
Mısır Dışişleri Bakanı Samih Hasan Şükri, zirvenin<br />
açılışındaki devir teslim töreninde üye ülkelerin<br />
temsilcilerine hitabetinde, terörün ve katliamların son<br />
dönemde ortaya çıkmadığını, Soğuk Savaş sonrasında<br />
ortaya çıkan yeni dünya düzeninde güçlü konuma geçen<br />
Batı kampının ortaya koyduğu modelin zorla diğer<br />
taraflara dayatılmasından kaynakladığını ileri sürdü.<br />
Şükri, konuşmasında Irak’ın işgali sonrasında Irak<br />
ordusunun DAEŞ’e karşı etkin mücadele edemediğini,<br />
mezhepsel bir yaklaşımla çatışmaların körüklenmesinin<br />
kabul edilebilir olmadığını belirtti. 5<br />
MÜLTECİ SORUNUNDA İSLAM DEVLETLERİNİN VİCDANİ<br />
YÜKÜMLÜLÜĞÜ<br />
Katılımcı ülke liderleri toplantıda, Suriye krizi sonrasında<br />
dünya gündeminin başlıca endişe kaynağını teşkil eden<br />
mülteci sorunu üzerinde de müzakerelerde bulundular.<br />
Bu bağlamda Cumhurbaşkanı Erdoğan, zirvenin açılış<br />
2 “Terör Örgütleri Asla İslam’ı Temsil Edemez”, Sabah, 15 Nisan <strong>2016</strong>.<br />
3 “İstanbul Mesajı”, Hürriyet, 15 Nisan <strong>2016</strong>.<br />
4 “İslam İnterpolü”, Milliyet, 15 Nisan <strong>2016</strong>.<br />
5 “İslam Zirvesi’nde Mısır’ı Temsil Eden Şükri Sisi’nin Mesajını Okudu ve Gitti”,<br />
Habertürk, 14 Nisan 2015, http://www.haberturk.com/dunya/haber/1224854-islamzirvesinde-misiri-temsil-eden-sukri-sisinin-mesajini-okudu-ve-gitti<br />
10 <strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong>
www.hazarworld.com<br />
konuşmasında mülteciler sorununa da<br />
değinerek Müslüman dünyasının dikkatini<br />
bu konudaki sorumluluğu üzerine çekti.<br />
Avrupa’ya ulaşmak için Ege Denizi’ne<br />
lastik botlarla açılan bütün göçmenlerin<br />
Müslüman olduğunu hatırlatan Erdoğan,<br />
bunun bir “utanç kaynağı” olduğunu<br />
söyleyerek, İslam âlemini ülkelerinden<br />
kaçan sığınmacılara sahip çıkması<br />
çağrısında bulundu. Ne var ki bu<br />
muazzam göç dalgasının Avrupa’ya ve<br />
daha çok Almanya, İsveç gibi refah düzeyi<br />
yüksek ülkelere yönelik olması, bu sorunu<br />
adeta sırf “Batı’nın sorumluluğu” haline<br />
getirdi. Şimdiye kadar bir milyondan<br />
fazla sığınmacıyı barındıran Almanya ve<br />
diğer bir iki ülke dışında, çoğu Avrupa<br />
devletinin kapılarını bu göçmenlere sıkıca kapaması, insani<br />
facialar dışında, siyasi ve sosyal sürtüşmelere de yol açıyor.<br />
Müslüman devletlerin bu hayati konuya yeterince önem<br />
vermemesine cevaben, Cumhurbaşkanı mültecilere yardımcı<br />
olmanın esasen, “İslami ve vicdani” bir vazife sayılması<br />
gereği üzerinde durdu. 6<br />
SONUÇ BİLDİRİSİ VE ERMENİSTAN’A KARŞI KINAMA<br />
Diğer zirvelerden farklı olarak, somut çözümlerin ele<br />
alındığı Türkiye’deki toplantıya katılan liderler aşağıdaki<br />
önerileri tartıştılar:<br />
• İslam İnterpolü denilebilecek İstanbul merkezli<br />
Polis İşbirliği ve Koordinasyon Merkezi<br />
• Ortak Kızılay teşkilatı<br />
• İslam ülkeleri arasında bir tahkim sisteminin<br />
hayata geçirilmesi<br />
• İstanbul’da düzenli aralıklarla toplanacak bir<br />
kadın konferansı oluşturulması.<br />
Bu teklifler, katılımcı ülkeler tarafından desteklendi.<br />
Toplantının sonuç bildirisinde, İran’ın bölge ülkelerinin<br />
iç işlerine müdahalesi kınandı ve ülke sınırlarına saygı<br />
göstermesi istendi. İslam İşbirliği Teşkilatı 13. İslam<br />
Zirvesi Konferansı’nın sonuç bildirisinde, Ermenistan’ın<br />
ele geçirdiği Azerbaycan topraklarında sivillere saldırdığı,<br />
buna karşılık verme amacıyla İİT içerisinde, Dışişleri<br />
Bakanlıkları düzeyinde bir Temas Grubu kurulmasına<br />
karar verildiği ifade edildi. Konferansın sonuç bildirgesi<br />
maddelerinin detaylarında, Ermenistan’ın devam eden<br />
silah tedariki; işgal edilen bölgelerin demografik yapısı,<br />
kültürel mirası ve kutsal alanları dahil olmak üzere<br />
fiziki yapısını değiştirme amaçlı kanunsuz hareketleri<br />
hakkında ciddi endişelere sahip olunduğu belirtildi.<br />
Bu bağlamda, İslam Zirvesi Konferansı, üye ülkelerin<br />
ulusal mevzuatları dahil, etkili önlemler almak suretiyle,<br />
6 Sami Kohen: “İslami ve Vicdani Görev”, Milliyet, 16 Nisan <strong>2016</strong>, http://www.<br />
milliyet.com.tr/-islami-ve-vicdani-gorev-/dunya/ydetay/2227941/default.htm.<br />
Sonuç bildirisinde, Ermenistan’ın ele<br />
geçirdiği Azerbaycan topraklarında<br />
sivillere saldırdığı, buna karşılık<br />
verme amacıyla İİT içerisinde bir<br />
Temas Grubu kurulmasına karar<br />
verildiği ifade edildi.<br />
Yukarı Karabağ bölgesine yapılan silah sevkiyatının ve<br />
diğer kanunsuz eylemlerin durdurulması çağrısında<br />
bulunarak, “Ermenistan’ın ele geçirdiği topraklarda<br />
sivillere ve camilere saldırdığı, ibadet eden insanların<br />
öldürüldüğü, sosyal ve ekonomik yapının yok edildiği…”<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
11
13. İSLAM ZİRVESİ KONFERANSI<br />
ifadesini kullandı. 7 Bildiride ayrıca, başta Suriyeliler<br />
olmak üzere savaş sonucu evlerinden edilen milyonlarca<br />
mültecinin yaşadığı acılara da dikkat çekilerek; İran’ın<br />
bölge ülkelerinin iç işlerine müdahale etmesinden<br />
rahatsızlık duyulduğu ifade edildi. İslam ülkeleri ve İran<br />
arasında işbirliği ilişkilerinin gerekliliğine dikkat çekildi.<br />
Suriye’nin birliği, bağımsızlığı, egemenliği ve toprak<br />
bütünlüğünün korunmasının gerektiği belirtildi. Ayrıca<br />
Ermenistan’ın Azerbaycan’a saldırgan tutumu kınandı.<br />
Ermeni silahlı güçlerin Yukarı Karabağ’dan tümüyle ve<br />
koşulsuz geri çekilmesi çağrısında bulunuldu. 8<br />
Bildiride “İran’ın bölge ülkelerinin iç işlerine karışması”<br />
ve İran’da Suudi Arabistan diplomatik temsilcilerinin<br />
saldırıya uğramasının kınanması, Tahran ile ayrılığın<br />
bir yansıması olarak okunabilir mi? İran Dışişleri<br />
Bakanı Cevad Zarif, sonuç bildirgesine itiraz ederek,<br />
Suudi Arabistan’da gerçekleşen idamlara atıfta<br />
bulunulmamasına karşı çıktı. 9 Ancak, Türkiye, İran<br />
Cumhurbaşkanı Ruhani’yi ağırladı ve Cumhurbaşkanı<br />
Erdoğan özetle, “Türkiye ve İran ilişkisinin komşuluk<br />
ötesinde olduğunu somut çıktılara getirmekte<br />
kararlıyız. Türkiye ve İran, küresel ve bölgesel düzeyde<br />
önemli ülkeler. Türkiye ve İran arasında bölgesel<br />
7 “Ermenistan’a Yaptırımlar Artırılmalı”, Sözcü, 15 Nisan <strong>2016</strong>, http://www.sozcu.<br />
com.tr/<strong>2016</strong>/gundem/ermenistana-yaptirimlar-artirilmali-1186511/.<br />
8 “İslam İşbirliği Teşkilatı Bildirisinde İran’a Kınama”, Hürriyet, 15 Nisan<br />
<strong>2016</strong>, http://www.hurriyet.com.tr/islam-isbirligi-teskilati-bildirisinde-iranakinama-40089030.<br />
9 “13. İslam Zirvesi Ortak Bildirisi Yayınlandı”, Posta, 17 Nisan <strong>2016</strong>, http://<br />
www.posta.com.tr/turkiye/HaberDetay/13--Islam-Zirvesi-ortak-bildirisi-yayinlandi.<br />
htm?ArticleID=337655.<br />
Ruhani: İran ve Türkiye ekonomisi<br />
birbirini tamamlayıcı özelliktedir.<br />
konularda bazı görüş ayrılıkları olsa da akan kanın<br />
durdurulması konusunda hemfikiriz. Bölgemizdeki<br />
gelişmelere mezhepçi tavırla yaklaşılmasının<br />
yıkıcı sonuçlar doğuracağı konusunda hemfikiriz”<br />
açıklamasında bulundu. İran Cumhurbaşkanı Ruhani<br />
ise şunları belirtti: “Türkiye devletine misafirperverliği<br />
için teşekkür ediyorum. Bizim kimliğimiz İslam’dır,<br />
mezhepler değildir. İran ve Türkiye ekonomisi birbirini<br />
tamamlayıcı özelliktedir. İran, Türkiye’nin enerji<br />
güvenliğini sağlayabilir; petrol, doğal gaz ve elektrik<br />
konusunda Türkiye’nin ihtiyaçlarını giderebiliriz. Temel<br />
prensipte Türkiye ile fikir ayrılığımız yok, terörizmle<br />
mücadele edilmelidir, akan kan durdurulmalıdır, ülkelerin<br />
geleceğini kendi halkı belirlemelidir.” 10<br />
Bu açıklamalardan da görüldüğü üzere, İran ve Türkiye<br />
arasında karşılıklı güvene dayalı yeni bir anlayış ve<br />
işbirliği sürecinin başlayabileceği varsayılmaktadır. Son<br />
tahlilde, Türkiye’nin dönem başkanlığı fırtınalı günler<br />
yaşayan İslam dünyası için tarihi ve önemli bir fırsat<br />
olarak değerlendirilebilir.<br />
10 “Türkiye ve İran Birçok Konuda Anlaştı”, Haber Gazetesi, 16 Nisan <strong>2016</strong>.<br />
12 <strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong>
İNFOGRAFİK<br />
SİBER GÜVENLİK<br />
KIŞISEL VERILERIMIZI<br />
KORUMAK İÇIN ALTIN ADIMLAR<br />
Kişisel verilerin korunması konusunda bizim de yapabileceklerimiz var.<br />
ŞİFRELERİNİZİ ÖZENLE SEÇİN<br />
Internet işlemlerinizde asla ana-baba adı,<br />
kızlık soyadı, anne kızlık soyadı ya da<br />
doğum tarihi gibi kolay tahmin edilebilecek<br />
bilgileri şifre olarak kullanmayın.<br />
Farklı hesaplarınız için farklı şifreler<br />
kullanın, bunları sıklıkla güncelleyin<br />
ve kimseyle paylaşmayın. Uzun ve<br />
karmaşık parolalar için parola yönetici<br />
kullanmak etkin bir çözüm olabilir.<br />
PAYLAŞIRKEN İKİ KERE DÜŞÜNÜN<br />
Sosyal medya araçlarını kullanırken dikkatli<br />
olun. Bilgilerinizi bir kere paylaştığınızda artık<br />
mülkiyeti sizin olmaktan çıkacaktır. Kilit nokta<br />
kullanıcının kontrolü elinde tutmasıdır.<br />
14 <strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong>
www.hazarworld.com<br />
Herkese açık ve şifrelendirilmemiş Wi-Fi<br />
hizmetlerini mümkün olduğunca kullanmayın.<br />
Kullanmak zorundaysanız bankacılık gibi kritik<br />
işlemlerinizi bu ağlar üzerinden yapmamaya<br />
özen gösterin.<br />
Telefon bayileri, muhtarlıklar, nüfus<br />
idareleri, havaalanları ve bankalar gibi<br />
işlem merkezlerinde güvenlik<br />
kriterlerine ekstra dikkat edin.<br />
AKILLICA KULLANIN<br />
E-devlet hizmeti üzerinden adınıza<br />
açılmış telefon hatlarını takip<br />
edebilirsiniz. Bilginiz harici işlemleri<br />
mutlaka yetkili makamlara bildirin.<br />
Düzenli olarak kişisel bilgilerinizi içeren<br />
verilerinizi yedekleyin.<br />
Yeni ve çipli kimlik kartları ya da iki aşamalı<br />
güvenlik sorgulama sistemini gerek internet<br />
gerekse gişe işlemlerinde kullanarak<br />
riskinizi azaltın.<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
15
ANALİZ<br />
HAVACILIK SEKTÖRÜ<br />
TÜRKİYE HAVACILIK<br />
SEKTÖRÜNDE<br />
ÇOK İDDİALI<br />
Havacılık sektöründe yatırımlarına devam eden Türkiye’nin son dönemde en<br />
çok konuşulan yatırımı ise İstanbul’da yapımına başlanan 3’üncü havalimanı.<br />
Bir merkeze dönüşen İstanbul bu havalimanıyla uluslararası rekabet gücünü üst<br />
seviyelere taşıyacak.<br />
KEMAL ZAFER TOPUZ<br />
DHMİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ STRATEJI GELIŞTIRME DAIRE BAŞKANI<br />
Ülkelerin ekonomik ve sosyal kalkınmasının önemli<br />
unsurlarından biri olan sivil havacılık faaliyetleri,<br />
yaşanan savaşlar, ekonomik krizler vb. olumsuzluklara<br />
rağmen 1980’ler sonrasında sürekli bir<br />
büyüme içine girdi ve dünyada yılda ortalama yüzde 4 ila<br />
yüzde 5 artış yaşandı. Birçok olumsuzluğa rağmen 2015’te<br />
dünya hava ulaşımı olumlu seyretti ve bir önceki yıla göre<br />
yolcu sayısı yüzde 6,7 arttı. Söz konusu artışta, düşen petrol<br />
fiyatları (<strong>2016</strong> için tahmini ortalama 51 dolar) nedeniyle<br />
hava ulaşımındaki bilet fiyatlarının aşırı yükselmemesi,<br />
Euro bölgesinde beklenenden daha hızlı iyileşme gerçekleşmesi<br />
ve yüksek doluluk faktörleri etkili oldu.<br />
Türkiye’de ise 1960-2002 arasında yıllık ortalama büyüme<br />
yüzde 9,6 iken son 13 yılda Ulaştırma, Denizcilik<br />
ve Haberleşme Bakanlığı tarafından yürürlüğe konan<br />
uygulamalar ve rekabetçi politikalar sonucunda havayolu<br />
taşımacılığı daha hızlı gelişti ve yolcu sayısında yılda ortalama<br />
yüzde 15’lere varan çift haneli büyüme gerçekleşti.<br />
Son 13 yılda hükümet politikası olarak sivil havacılığın<br />
her alanında liberal ekonominin gerekli şartlarının sağlanması<br />
hava ulaşımı sektörünün önünü açtı. Bu gelişme<br />
sayesinde hava ulaşımı halkın geneline ulaştı ve halk,<br />
havayolu ulaşımını çok daha fazla tercih etmeye başladı.<br />
Yoğun rekabet koşullarına rağmen sektörün neredeyse tüm bileşenleri<br />
dünya pazarlarında başarılı oldu, havayollarımız diğer<br />
ülkelerin havayollarıyla rekabet edecek performansı gösterdi,<br />
havalimanı/terminal işleticilerimiz ve yer hizmetleri kuruluşlarımız<br />
ise yine dünya pazarlarında marka haline geldi.<br />
Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü’nün (ICAO) verilerine<br />
göre dünyada 2014’te yüzde 5,9 artışla toplam 3,2 milyar tarifeli<br />
yolcu taşımacılığı (gelen-giden 6,4 milyar) gerçekleşti.<br />
Türkiye’de ise 2015’te bir önceki yıla göre iç hat yolcu trafiği<br />
yüzde 13,6 artışla 97.041.210’a, dış hat yolcu trafiği de yüzde<br />
4,6 artışla 84.033.321’e ulaştı. Bu şekilde, 2003’te 34.443.655<br />
olan havayolu yolcu sayısı, 2015’te bir önceki yıla göre yüzde<br />
9,2 artışla (direkt transit dahil) 181.487.004 olarak gerçekleşti. 1<br />
Dış hatlarda ise 2003’te Türkiye’den yurt dışında 60 uçuş<br />
noktasına uçulabilirken, 2015’te 261 uçuş noktasına uçulabilir<br />
hale gelmiştir. Uçuş noktalarının artması Türk<br />
girişimcilerin ticari amaçlarla yurt dışına ulaşımını kolaylaştırdığından,<br />
ulaşılan yeni ülke ve noktalarda yeni ticaret<br />
kanalları açıldı, böylece ticaret hacminin de gelişmesine<br />
katkıda bulunuldu.<br />
1 DHMİ Genel Müdürlüğü’nün 2015 yılı kesin olmayan verileridir.<br />
16 <strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong>
www.hazarworld.com<br />
2.<br />
ANKARA ESENBOĞA HAVALİMANI<br />
İSTANBUL SABİHA GÖKÇEN HAVALİMANI<br />
2. 3.<br />
Grup 2<br />
Yolcu trafiği 10-25 milyon<br />
arası olan havalimanları<br />
AVRUPA’DA YOLCU TRAFİĞİNDE EN YÜKSEK ARTIŞLI HAVALİMANLARI<br />
İSTANBUL ATATÜRK HAVALİMANI<br />
Grup 1<br />
Yolcu trafiği 25 milyon ve<br />
%12,2<br />
üzeri olan havalimanları Grup 2<br />
ARTIŞ<br />
%24,1<br />
ARTIŞ<br />
%19,5<br />
ARTIŞ<br />
TRABZON HAVALİMANI<br />
%37,3<br />
ARTIŞ<br />
Yolcu trafiği<br />
10-25 milyon<br />
arası olan<br />
havalimanları<br />
4.<br />
Grup 4<br />
Yolcu trafiği 5<br />
milyondan az olan<br />
havalimanları<br />
YENİ HAVALİMANI KAPASİTE SORUNUNU ÇÖZECEK<br />
2014 sonu itibariyle yolcu taşımacılığında dünyada 9’uncu,<br />
Avrupa’da 3’üncü sırada yer alan sivil havacılığımız kapasite<br />
sorunları nedeniyle İstanbul Atatürk Havalimanı’na olan<br />
yoğun uçuş talepleri karşılanamadığından daha üst sıralara<br />
sıçrama yapamıyor. Yeni havalimanının hizmete girmesiyle<br />
kapasite sorunları çözüleceğinden ülkemizin daha önemli<br />
bir konuma yükselmesi bekleniyor. Tüm bu kısıtlara rağmen<br />
hızla gelişen Türkiye havalimanları, 2015’in 3. çeyreğinde,<br />
Avrupa’da yolcu trafiğinde en yüksek artışlı havalimanları<br />
sıralamasının 3 grubunda ilk 5’te yer aldı. 2<br />
TÜRKİYE’NİN HAVA ULAŞIMINDAKİ SIÇRAMASI 2018’DE OLACAK<br />
Türkiye’nin son 10 yılda iç hat yolcu trafiği yılda ortalama<br />
yüzde 14,5; dış hat yolcu trafiği yılda ortalama yüzde 11 oranında<br />
büyüdü. Önümüzdeki yıllarda iç hatlardaki yolcu<br />
trafiği artışının petrol fiyatı, alım gücü, seyahat eden nüfusun<br />
talep gelişmeleri dinamiklerine; dış hat yolcu sayısının<br />
ise bunların yanı sıra küresel ekonominin durumuna ve<br />
turizm sektöründeki seyahat eğilimlerine, sosyo-politik<br />
değişimlere bağlı olarak artış göstermesi ve <strong>2016</strong>’da yolcu<br />
trafiğinin 195 milyonu geçmesi bekleniyor.<br />
Türkiye’nin hava ulaşımında beklenen sıçramayı 2018’de<br />
İstanbul’un 3’üncü havalimanının hizmete girmesiyle sağlayacağı,<br />
sunulan kapasiteli artışla talebin yoğunlaşarak<br />
artacağı öngörülüyor. Uluslararası kuruluşlar ve büyük uçak<br />
imalatçılarının orta ve uzun dönem tahmin çalışmaları, yıllık<br />
ortalama yüzde 5 büyümenin 2030’lu yıllara kadar süreceği<br />
yönünde. En hızlı büyüme Asya Pasifik ve Ortadoğu bölgelerinde<br />
bekleniyor. Kuzey Atlantik ve Avrupa’daki büyümenin<br />
dünya ortalamalarının altında seyredeceği öngörülüyor. 3<br />
2 2015 yılı 3’üncü çeyreğinde, ACI Avrupa’da en yüksek artışlı havalimanları<br />
sıralaması raporu.<br />
3 TOBB 2014 Sektör Raporu.<br />
<strong>2016</strong>’da dünya çapında 54 bin rotanın üzerinde toplam yolcu<br />
sayısının yüzde 6,9 artışla 3,8 milyara ulaşacağı bekleniyor.<br />
IATA 2015 yılı sonu beklentisi olan 3,5 milyar yolcu sayısının,<br />
2035’te iki katına çıkarak 7 milyar olacağını öngörüyor. 4<br />
Avrupa Hava Seyrüsefer Emniyeti Teşkilatı’nın<br />
(EUROCONTROL) ülkeler bazında ele alınan <strong>2016</strong> tahminlerine<br />
göre; Türkiye hava trafiğinin <strong>2016</strong>’da üst geçiş<br />
(overflight) dahil yüzde 5,7 büyüyeceği öngörüldü. 5 (DHMİ<br />
beklentisi ise yüzde 6,3’tür.) Ancak Türkiye-Rusya krizi<br />
nedeniyle EUROCONTROL <strong>2016</strong> artışını yüzde 2,6 olarak<br />
revize etti. (DHMİ’nin Rusya krizi etkisine göre revize edilen<br />
tüm uçak trafiği artışı tahmini yüzde 2,8’dir.)<br />
Aynı çalışmada orta vadeli dönemde (7 yıl), Türkiye hava<br />
trafiğinin yılda ortalama yüzde 4,2 artacağı öngörülerek,<br />
Avrupa hava sahasındaki havalimanlarında oluşacak kapasite<br />
kısıtları nedeniyle, İstanbul’un 3’üncü havalimanının<br />
olumlu katkısıyla Avrupa hava trafiğinin yılda ortalama<br />
yüzde 2,3 oranında büyüyeceği belirtiliyor. 6<br />
HAVA TRAFİĞİNİN EN YOĞUN OLDUĞU ŞEHİR İSTANBUL<br />
Hava trafiğinde halihazırdaki artışlar ve buna yönelik beklentiler;<br />
ülkemiz havalimanlarında mevcut alt ve üstyapı<br />
tesislerinde kapasite artışı sağlanmak üzere ilave tedbirler<br />
almaya yöneltti ve yakın zamanda mevcut terminal yıllık<br />
yolcu kapasitelerinde ve uçak park yeri sayılarında önemli<br />
artışlar sağlandı.<br />
Havalimanları yolcu terminal kapasitelerindeki artışlara<br />
katkı sağlayan yatırımların aynı dönemdeki toplam maliyeti<br />
4 http://www.atn.aero/article <strong>2016</strong> Yılı için havayolu endüstrisi tahmini, IATA<br />
raporu.<br />
5 http://www.eurocontrol.int/sites/default/files/content/documents/official-<br />
documents/forecasts/seven-year-flights-service-units-forecast-2015-2021-<br />
Sep2015.pdf<br />
6 EUROCONTROL seven-year-flights-service-units-forecast-<strong>2016</strong>-2022 second<br />
draft.<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
17
HAVACILIK SEKTÖRÜ<br />
İstanbul Yeni Havalimanı Projesi<br />
(Öz kaynak + Kamu Özel İşbirliği-KÖİ) 5,7 milyar doları aştı.<br />
İstanbul’un 3’üncü havalimanı ile KÖİ yatırımlarının ulaştığı<br />
toplam yatırım tutarı 16 milyar dolar seviyesine ulaşacak.<br />
Kapasite artışı sağlayan terminal yatırımları trafik yoğunluğu<br />
ve sosyal öncelikler dikkate alınarak önceliklendirilirken<br />
havayolu yolcu trafiğinin yüzde 50’sini, uçak<br />
trafiğinin ise yüzde 47’sini elinde bulunduran İstanbul<br />
üzerinde odaklanıyor.<br />
Terminal kapasitelerinin arttırılmasına yönelik yatırımların<br />
yanında, havalimanlarında uçaklara doğrudan hizmet<br />
veren Pist Apron ve Taksiyolu yatırımları, hava seyrüsefer<br />
sistem ve cihazlarının temin ve tesis edilmesi gibi yatırımlara<br />
da devam ediliyor.<br />
HAVA ULAŞIMINDAKİ GELİŞMELER REKABET GÜCÜNÜ ARTIRIYOR<br />
Türkiye, coğrafi konumunun getirdiği üstünlük sayesinde,<br />
hava taşımacılığında stratejik olarak önemli bir yere<br />
sahip bulunuyor ve yukarıda da vurgulandığı gibi her<br />
geçen gün artan hava trafiğiyle hava taşımacılığı yarışında<br />
önemini ortaya koyuyor. Özellikle Türkiye ekonomisinin<br />
kalbi konumunda bulunan İstanbul, orta menzilli<br />
bir uçağın 3 bin 300 kilometre yarıçaplı uçuş mesafesi<br />
içerisinde yer alan Avrupa, Asya ve Afrika’daki ülkelere<br />
durmaksızın uçuş yapma imkânı sağlıyor. Bu bakımdan<br />
İstanbul Atatürk Havalimanı mevcut durum itibariyle<br />
doğal bir üs konumunda.<br />
Orta vadeli tahminlerde Türkiye’de ulaşılması beklenen<br />
195 milyon yolcu hedefinin 90 milyonu aşkın kısmının<br />
İstanbul’da gerçekleşeceği beklentisi; İstanbul’a bir an<br />
önce yeni bir havalimanı yapılması gerektiğini gösterdi. Bu<br />
doğrultuda önümüzdeki süreç içerisinde sadece ülkemizin<br />
değil, dünyanın da önemli ticaret ve finans merkezlerinden<br />
biri olacak İstanbul’un hava ulaşım ihtiyacını karşılayacak<br />
150 milyon yolcu/yıl kapasiteli 3’üncü havalimanı projesi<br />
başlatıldı. Bu mega projenin hayata geçme aşamasına<br />
kadar mevcut talebi karşılayabilmek amacıyla İstanbul<br />
TERMİNAL KAPASİTESİ<br />
(MILYON Milyon Yolcu/yıl YOLCU/YIL)<br />
TOPLAM YOLCU PAYI (2015)<br />
UÇAK PAYI (2015)<br />
18 <strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong>
www.hazarworld.com<br />
TOPLAM<br />
38<br />
55<br />
IÇ/DIŞ<br />
HAT<br />
ULUSLARARASI<br />
TARIFELI-TARIFESIZ<br />
ÇALIŞAN <strong>SAYI</strong>SI<br />
ÜLKEMIZDEKI SIVIL HAVACILIK SEKTÖRÜNÜN YAPISI (2015)<br />
HAVAALANI<br />
17<br />
187.459<br />
IÇ<br />
HAT<br />
13<br />
494<br />
TOPLAM<br />
159<br />
HAVACILIK<br />
IŞLETMESI<br />
HAVAYOLU<br />
ŞIRKETI<br />
UÇAK FİLOSU<br />
(OCAK <strong>2016</strong>)<br />
CİRO<br />
91.297<br />
KOLTUK KAPASİTESİ<br />
26<br />
MİLYAR<br />
DOLAR<br />
MİLYAR<br />
2,2 DOLAR<br />
2003 2014<br />
Ulaşım Modu 2013 2014 2015*<br />
Değişim Oranı<br />
% (2015-2014)<br />
2015 yılı pay<br />
Havayolu 24.807.963 26.734.896 26.574.840 -0,6 0,74<br />
Karayolu 7.216.067 7.312.797 7.063.0<strong>42</strong> -3.<strong>42</strong> 0,2<br />
Demiryolu 25.218 21.013 15.738 -25,1 0<br />
Denizyolu 2.637.154 2.438.478 2.249.708 -7,74 0.06<br />
Toplam 34.686.402 36.507.184 35.903.327 -1.65 1.00<br />
GünüBirlik 2.063.538 1.813.308 1.632.445<br />
* Kesinleşmemiş veri<br />
Kaynak: http://ktbyatirimisletmeler.gov.tr/TR,9854/sinir-giris-cikis-istatistikleri.html<br />
Atatürk ve Sabiha Gökçen havalimanlarının kapasitelerini<br />
arttıracak yatırımlara da devam ediliyor.<br />
Yine Türkiye’de havayolu sektörüne yapılan yatırımlar,<br />
dünyada önemi ve ağırlığı giderek artan lojistik merkez<br />
oluşturma yarışında da ülkemizi iddialı bir konuma<br />
taşıyacak. Bugün için Avrupa ve Ortadoğu’nun büyük<br />
havalimanlarında bulunan üstünlüğün ülkemize<br />
kaydırılması, ancak kargo taşımacılığına yönelik bütünleşmiş,<br />
mevcut ve gelecekte oluşabilecek talepler<br />
dikkate alınarak yapılacak tesislerle mümkün olabilecek.<br />
İstanbul’un 3’üncü havalimanı projesi bu alanda<br />
da ülkemizin önemli bir eksiğini giderecek çok önemli<br />
bir yatırım. Çünkü ülkemizde yolcu ve uçak trafiğinde<br />
olduğu gibi hava kargo taşımacılığının da merkezinde<br />
İstanbul bulunuyor.<br />
Ülke ekonomilerinin en önemli bileşeni olan turizm gelirlerinin<br />
havacılık sektörüyle bire bir ilişkisinin bulunduğu<br />
inkâr edilemez bir gerçek. Günümüzde, zamanın etkin<br />
kullanım gereklilikleri nedeniyle direkt uçuşlar, yolcular<br />
için daha cazip hale geldi. Nitekim küreselleşmeyle birlikte<br />
havayolu taşımacılığı son yıllarda ülkemize turist getiren<br />
diğer ulaşım modlarının çok önüne geçti.<br />
Ülke ekonomilerinin yarışta olduğu turizm pazarında, turizm<br />
gelirlerinden alınan payları arttırmak, ülkeye döviz girişini<br />
teşvik etmek, havacılık sektörüne yapılacak yatırımlarla doğrudan<br />
bağlantılı. İstanbul, İzmir Adnan Menderes, Gazipaşa-<br />
Alanya, Antalya, Muğla Dalaman ve Milas-Bodrum gibi merkezlerine<br />
yapılan önemli havacılık veya turizm yatırımları bu<br />
alana yönelik uluslararası pazardan alınacak payın, ülkemiz<br />
yönünden artmasına çok önemli avantajlar sağladı.<br />
Böylece ülkemizde sektöre hizmet veren havayolu şirketlerinin<br />
dünya havacılık pazarından daha fazla pay alma yarışının<br />
önü açılarak ülkemiz havacılık sektörünün merkezi<br />
konumunda olan İstanbul’un geleceğe yönelik tedbirleri bugünden<br />
alındı. Bu alınan tedbirler neticesinde, son dönemde<br />
dünya havacılık sektöründe önemli bir unsur olan transit<br />
yolcu taşımacılığında ülkemiz önemli bir paya sahip olacak,<br />
rekabet gücünü arttıracak, daha da önemlisi İstanbul, dolayısıyla<br />
Türkiye, transit taşımacılığın transit merkezi konumunu<br />
haiz olacaktır.<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
19
MERCEK<br />
KÜRESEL RAFİNERİ<br />
KÜRESEL<br />
RAFİNERİ<br />
KAPASİTESİ<br />
RİSK ALTINDA<br />
Petrol rafinerilerinin mevcut durumu artık<br />
rekabetçi kalmak için yeterli değil. Yeni<br />
stratejiler çizilmesi gerekiyor.<br />
TANJU ÇETINER<br />
SOCAR TURKEY ENERJI A.Ş. PROJE UYGULAMA DIREKTÖRÜ<br />
Küresel ekonomik faaliyetlerin<br />
yavaşladığı ve kırılganlıkların<br />
sürdüğü bir dönemden geçiyoruz.<br />
Gelişmiş ülkelerde kısıtlı toparlanmaya<br />
karşılık, gelişmekte olan ülkelerde<br />
büyüme hızında önemli derecede yavaşlaman<br />
yaşanıyor. Yurt içi ve yurt dışı artan<br />
rafineri ürün taleplerine rağmen, piyasaları<br />
etkileyen önemli dalgalanmalar gerçekleşiyor.<br />
Hiç şüphesiz düşük petrol fiyatları<br />
bu dalgalanmaları etkiliyor. Rafineri marjinleri<br />
daralmaya devam ederken, değişen<br />
petrol tedarik zinciri, yeni talepler ve riskler,<br />
rafineri işletmesinde sürdürülebilirliğin<br />
sağlanmasına yönelik yeni tehditler<br />
oluşturuyor.<br />
Ham petrol piyasası küresel olduğu halde,<br />
petrol rafinerileri bölgesel marketlere<br />
hizmet veriyor. Küresel ham petrol arzı,<br />
rekabet ortamında küresel talebi karşıladığı<br />
halde; bölgesel ürün ihtiyaçları, o bölgenin<br />
rafinerileri tarafından hem niş hem de rekabet<br />
ortamlarında karşılanıyor. Bu rekabet<br />
ortamında rafineri marjininin korunması,<br />
rafineri operasyonunun sürdürülebilirliği<br />
için en önemli unsur.<br />
Rekabetçiliğin temelini maliyet etkinliği,<br />
bölgedeki ve sektördeki itici güçleri anlamak<br />
ve de rekabeti iyi tanımak oluşturur.<br />
20 <strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong>
www.hazarworld.com<br />
Kârlılık gücü (crack spread) veya marjin hesaplamaları rafineri işletmesinin ekono<br />
gösterir.<br />
Sarı ile işaretli kısmı ok çıkartarak kutu içine yerleştirelim.<br />
Kendi rafineri operasyonunuzun<br />
ekonomik durumunu, pazarlama<br />
ağını, zayıf ve güçlü olduğu yanları<br />
iyi anlayıp değerlendirmek,<br />
rafineri işletmesinin sürekliliği ve<br />
yüksek performans başarısı için<br />
son derece önemli.<br />
Marjin hesaplaması:<br />
Marjin hesaplaması:<br />
Brüt marjin =<br />
,<br />
- (ürrünn ii ıııı ffffffffffff xx ürrünn ii ıııı vvvvvvvvvvvvvvvvvvğii) − haaaa ppppppppppll ffffffffffff<br />
N = rafineriden imal edilen ürünleri<br />
Ürün ii′nnnnnn fiyatı varil başına spot fiyatıdır. Ürün ii′nnnnnn verimliliği,<br />
ürün ii′nnnnnn rafineriye beslenen her varil ham petrolün hacim<br />
olarak yüzde oranıdır. Ham petrol fiyatı, rafineri kapısına gelen<br />
petrol fiyatıdır.<br />
Küresel serbest ticaret ortamı gereği, devamlı değişen petrol<br />
hammadde ve ürün pazarlarında herhangi bir petrol rafinerisi<br />
yönetiminin sürdürülebilir olması için, rekabetçi ortamı<br />
muhafaza edebilmesi ve hatta en düşük maliyetli üretici olması<br />
gerekiyor. Kendi rafineri operasyonunuzun ekonomik<br />
durumunu, pazarlama ağını, zayıf ve güçlü olduğu yanları<br />
iyi anlayıp değerlendirmek, rafineri işletmesinin sürekliliği<br />
ve yüksek performans başarısı için son derece önemli.<br />
Rafineri imalatlarının kolayca pazarlandığı avantajlı ve<br />
korunmuş marketler artık kaybediliyor. Geçmişteki yüksek<br />
pazarlama maliyetleri, ticari kontroller ve hükümet destekleri<br />
marjinleri etkileyen faktörler arasında artık yer almıyor.<br />
Büyük deniz ve demiryolu tankerlerinin kullanılması navlunlarını<br />
düşürdü. Yabancı üreticiler artık uzak mesafelere<br />
rahatça ulaşabiliyor.<br />
Bu zor iş çerçevesinde bugünün petrol rafinerilerinin hayat-<br />
KÜRESEL GELİŞMELER<br />
ta kalabilmeleri, daha da gelişebilmeleri, rafineri güvenliğini,<br />
Yeni kapasite enerji teknolojileri, kullanım yüzdesini rafineri ürünlerine ve üretim benzer, performanslarını<br />
taşınabilir enerji kaynaklarını henüz<br />
yükseltebilmeleri, geliştiremedikleri için marj rafineri yaratmaları gibi petrol bazlı ve işletim işletmeler, giderlerini petrol rezervleri tükeninceye ka<br />
kontrol uzun süre edip hayatımızda düşürebilmeleri rol oynayacak. için Devlet sürekli denetiminde bir çaba içinde ve devlet teşvikleriyle; rüzgâr,<br />
olmaları ve güneş gerekiyor. gibi alternatif Geçmişteki enerji yatırımları gibi, zamanla sadece gelişecek. mevcut durumu Günümüzde söz konusu alter<br />
korumak kaynakları, artık tüm enerji rekabetçi tüketimi kalmak içinde için küçük yeterli bir yüzdeye olmayacak. sahip ve Bu sıvı rafineri ürünleri kad<br />
durum da değil. Türkiye ve Akdeniz’deki rafineriler için de geçerli.<br />
Kârlılık gücü (crack spread) veya marjin hesaplamaları<br />
Gelişmekte olan ülkelerin ekonomik büyümeleri yavaşlarken, küresel piyasalarda yaşana<br />
rafineri işletmesinin ekonomik sağlığını gösterir.<br />
dalgalanmaların etkileri Türkiye ve Azerbaycan ekonomilerinde de gözlendi. Ekonomik ya<br />
devam etmesi emtia fiyatlarını aşağıya çekiyor. Bölgemizde yükselen jeopolitik riskler eko<br />
KÜRESEL<br />
negatif olarak<br />
GELİŞMELER<br />
yansıdığı halde, petrol fiyatlarının düşmesi ve talep artışıyla endişeler kısm<br />
Yeni Türkiye enerji ekonomisindeki teknolojileri, büyüme rafineri süreci ürünlerine yine de devam benzer, etti. Enerji taşınabilir<br />
azaltıcı etkisine enerji rağmen; kaynaklarını gelişmekte henüz olan geliştiremedikleri<br />
piyasalara yönelik artan risk algısı, yatırım akışla<br />
fiyatlarındaki gerileme<br />
için görünümü rafineri ve gibi cari petrol açığın finansman bazlı işletmeler, tarafındaki petrol kaygılar; rezervleri kurları da dalgalanma hareketine<br />
tükeninceye ettirdi. kadar, daha uzun süre hayatımızda rol oynayacak.<br />
Devlet denetiminde ve devlet teşvikleriyle; rüzgâr,<br />
Avrupa Birliği’nin 2020’ye kadar yenilenebilir enerjiyi toplam enerji talebi içinde yüzde 20<br />
çıkarmayı ve karbondioksit emisyonlarını yüzde 20 oranında azaltmayı hedeflemesinin A<br />
petrol rafineri kapasitesini etkileyeceği kaçınılmaz. <strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong> 21
MERCEK<br />
KÜRESEL RAFİNERİ<br />
hidroelektrik ve güneş gibi alternatif enerji yatırımları<br />
zamanla gelişecek. Günümüzde söz konusu alternatif enerji<br />
kaynakları, tüm enerji tüketimi içinde küçük bir yüzdeye<br />
sahip ve sıvı rafineri ürünleri kadar kullanışlı da değil.<br />
Gelişmekte olan ülkelerin ekonomik büyümeleri yavaşlarken,<br />
küresel piyasalarda yaşanan dalgalanmaların etkileri<br />
Türkiye ve Azerbaycan ekonomilerinde de gözlendi.<br />
Ekonomik yavaşlamanın devam etmesi emtia fiyatlarını<br />
aşağıya çekiyor. Bölgemizde yükselen jeopolitik riskler<br />
ekonomimize negatif olarak yansıdığı halde, petrol fiyatlarının<br />
düşmesi ve talep artışıyla endişeler kısmen hafifledi,<br />
Türkiye ekonomisindeki büyüme süreci yine de devam<br />
etti. Enerji fiyatlarındaki gerilemenin cari açığı azaltıcı<br />
etkisine rağmen; gelişmekte olan piyasalara yönelik artan<br />
risk algısı, yatırım akışlarının zayıf görünümü ve cari açığın<br />
finansman tarafındaki kaygılar; kurları da dalgalanma<br />
hareketine dâhil ettirdi.<br />
Avrupa Birliği’nin 2020’ye kadar yenilenebilir enerjiyi<br />
toplam enerji talebi içinde yüzde 20 düzeyine çıkarmayı ve<br />
karbondioksit emisyonlarını yüzde 20 oranında azaltmayı<br />
hedeflemesinin Avrupa’daki petrol rafineri kapasitesini<br />
etkileyeceği kaçınılmaz.<br />
KÜRESEL PETROL RAFİNERİ SEKTÖRÜ<br />
Kritik bir dönemde, yeni risklerle karşı karşıya kalan küresel<br />
petrol rafineri sektörü yeniden yapılanma sürecine<br />
giriyor. Piyasa dinamiklerinin değişmesi ve fırsatların azalması<br />
sebebiyle gelecek dönemde pek çok rafinerici sorun<br />
yaşayacak. Değişen petrol tedarik zinciri ve yeni talepler,<br />
pek çok rafineri işletmesi için ham petrol fiyatlarındaki<br />
dalgalanmadan daha büyük sorunlara yol açacak. Gelecek<br />
iş modelindeki yeni ekonomik riskler ve sürdürülebilirliğin<br />
sağlanmasına yönelik tehditlerin yeniden gözden geçirilmesi<br />
gerekiyor. Zayıf rafineri marjları, yeni kıtalar arası<br />
tedarik dinamikleri ve değişen lojistik ağı, tüm rafinerilerin<br />
bu ortamda ayakta kalamayıp, kapanacağını gösteriyor.<br />
Yönetim danışmanlarının ihtiyatlı tahminlerine göre, küresel<br />
rafineri kapasitesinin günde 10 milyon varillik kısmının<br />
önümüzdeki dönemde risk altında olması bekleniyor. Özellikle<br />
Avrupa ve OECD ülkelerindeki rafineriler en büyük<br />
risk grubunu oluşturuyor. Önümüzdeki 5-10 yıl içinde<br />
Kuzey Amerika ve Batı Avrupa’daki rafinerilerin yaklaşık<br />
yüzde 30’unun ekonomik iş modellerini tekrar gözden<br />
geçirmeleri ve değer zincirine nasıl uyum sağlayacaklarını<br />
bir kez daha düşünmeleri gerekecek. Bu süre içinde rafineriler<br />
piyasadan çıkmak, tekrar yapılanmak, uluslararası<br />
işbirlikleri geliştirmek ve/veya varlıklarını stratejik açıdan<br />
tekrar konumlandırmak zorunda kalacak. Türkiye’nin<br />
büyüyen talebi de bu rafinerilerin hedefinde olacak.<br />
Hissedar ve piyasa baskılarıyla her rafineri işletmesi etik<br />
kurallara uyarak, devamlı bir şekilde yüksek finansal<br />
ve işletme performansı sergilemek ve müşteri ihtiyacına<br />
odaklanmak mecburiyetinde. Rafineriler bulundukları<br />
bölgelerde büyük işveren olarak en iyi kurumsal vatandaş<br />
olmayı taahhüt etmek, tüm yasalara, kurallara ve düzenlemelere<br />
uyup, yerel ve ulusal kültürlere saygı göstermek<br />
durumundalar. Her şeyden önce iş güvenliği ve çevreye<br />
duyarlı operasyonlar yürütmeleri gerekir.<br />
Rafineriler piyasadan çıkmak,<br />
tekrar yapılanmak, uluslararası<br />
işbirlikleri geliştirmek ve/veya<br />
varlıklarını stratejik açıdan tekrar<br />
konumlandırmak zorunda kalacak.<br />
Türkiye’nin büyüyen talebi de bu<br />
rafinerilerin hedefinde olacak.<br />
Rafineriler sürekli öğrenmek, paylaşmak ve en iyi uygulamaları<br />
hayata geçirerek verimliliği ve üretkenliği artırmak<br />
için çaba göstermelidir. Mevcut sermaye yatırımlarını değerlendirmede<br />
çok seçici ve disiplinli olması gerekir. Hatta<br />
rekabet avantajı sağlamak gayesiyle tescilli teknolojiler<br />
geliştirmek için çalışmalıdır.<br />
RAFİNERİ ÜRÜN TÜKETİMİ GELİŞEN ÜLKELERDE ARTIYOR<br />
Harcanabilir gelir düzeyindeki artış, tüm dünyada, özellikle<br />
de gelişmekte olan ülkelerde yollardaki araç sayısını arttırdı.<br />
Bu da rafinaj ürünlerine olan talebin sürekli artmasına<br />
sebep oldu. Geçtiğimiz 10 yılda küresel rafineri sektörü,<br />
varil başına 20 dolarlara kadar çıkan marjlarla çalışıyordu.<br />
Petrol tüketimi gelişmekte olan pazarlarda artmaya devam<br />
ederken, gelişmiş ülkelerde tüketim aynı seviyede duruyor.<br />
Talep eğrisi gelişmekte olan bölgelere doğru kayıyor. Yeni<br />
rafinaj kapasitesinin büyük bir kısmı, talebin halen artmakta<br />
olduğu bölgelerde konuşlanacak. Asya-Pasifik (3,4+<br />
MMvaril/gün) ve Orta Doğu (2,3+ MMvaril/gün) bölgeleri<br />
ek kapasite geliştirme ve planlama çalışmalarına devam<br />
22 <strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong>
www.hazarworld.com<br />
Küresel Ham Petrol Akış Tablosu<br />
Küresel ham petrol akış şeması, x 1000 varil/gün v<br />
Kaynak: ExxonMobil, EIA)<br />
ediyor. Avrupa Birliği’nin yaptırımları, Rusya’nın rafinaj<br />
kapasitesindeki büyüme potansiyelini engelliyor. İran’da<br />
da bir artış bekleniyor. Gelecek 10 yıl içinde, Orta Doğu,<br />
ABD için önemli bir petrol tedarikçisi olarak konumunu<br />
koruyacak, Japonya ise büyük ve gelişmiş bir rafineri<br />
endüstrisi kuracak. Küresel ekonomideki yavaşlama,<br />
Batı Avrupa’daki benzin talebini olumsuz etkiliyor; bu da<br />
benzinde arz fazlası oluşmasına ve benzin üretimine dayalı<br />
rafineriler üzerinde baskının artmasına sebep oluyor.<br />
Akdeniz bölgesi petrol rafinerisi marjı 1,95 dolar/varilken<br />
yakın zamanda 4,83 dolar/varile yükseldi. Tüpraş Fuel<br />
Oil Dönüşüm Tesisi’ni ilave ederken, net rafineri marjının<br />
3,21’den 6,47 dolar/varil düzeyine yükselttiğini raporluyor.<br />
STAR Rafineri’nin marjının da bu seviyede olabileceği<br />
düşünülüyor.<br />
Rafineriler bölgesel emisyon standartlarını, otomotiv teknolojisi<br />
ve pazardaki gelişmeleri yakından takip ederler.<br />
Bu faktörler ileride rafinaj marjlarını düşürebilecektir.<br />
Bu kapsamda, söz konusu bölgelerde emisyon yönetimi,<br />
emisyon miktarlarının kısıtlanmasına yönelik alınan yasal<br />
kararlardan ileride daha da etkilenecektir. Yüksek seviye<br />
ürün kalite kontrolü, kurşunsuz hale getirme, yeni emisyon<br />
kuralları, benzin kalitesi ve standartları (buhar basıncı,<br />
oktan sayısı, damıtma, oksijenli madde eklenmesi, olefin,<br />
benzen, aromatikler, ultra düşük sülfür içeriği, akma noktası,<br />
vb.) konularını içeren mevzuatlar alınabiliyor. Dizel<br />
kalitesindeki tüzel değişiklikler; örneğin karbon parçacıklı<br />
madde emisyonu, ultra düşük sülfür, setan sayısı, aromatikler<br />
ve üretimi azaltılan fuel oil kalite parametreleri<br />
(sülfür, metaller) de dünya genelinde rafineri işletmeleri<br />
tarafından büyük yatırımlarla karşılanıyor. Kuzey Amerika’daki<br />
bazı rafineriler üretimlerine bio-etanol, bio-mazot,<br />
MTBE, vb. değer katarak üretimlerini yönetebiliyorlar.<br />
Farklılaştırılmış olsun ya da olmasın ülkemizde lisans<br />
sahiplerince piyasaya arz edilen akaryakıt türlerinin<br />
tamamı Avrupa Birliği standartlarına ve Enerji Piyasası<br />
Düzenleme Kurumu (EPDK) tarafından belirlenen teknik<br />
düzenlemelere uygun olmak zorundadır.<br />
Tüm bu değişikliklerin dünya genelinde kapasitelerde<br />
ve ortaklık yapılarında önemli değişimlere sebep olması<br />
bekleniyor. Daralan rafineri marjları, bölgesel pazarlardaki<br />
değişiklikler ve ekonomik dalgalanmalarla birlikte,<br />
rafineri işletmelerinin daha yaratıcı olup yenilikçi işbirliği<br />
fırsatlarını daha iyi değerlendirmeleri gerekiyor. Aynı<br />
zamanda ham petrol arama-üretim (upstream) ve rafinajişleme-pazarlama-dağıtım,<br />
petrokimya, elektrik üretimi,<br />
vb. ile uyum bir mecburiyete dönüşüyor. Petrokimya<br />
tesislerinin de bu entegrasyondan kazançlı çıkacağı öngörülüyor.<br />
DÜŞÜK HAM PETROL FİYATLARI RAFİNAJ MARJLARINI<br />
ETKİLEMEYEBİLİR<br />
Düşük ham petrol fiyatları her zaman rafinaj marjlarını<br />
ve fırsatlarını etkilemeyebilir, ancak yeni yatırımlar için<br />
caydırıcı olabilir. Düşen ham petrol fiyatlarıyla rafinaj<br />
marjları arasında bir bağlantı olmadığı için aynı süreçleri<br />
izlemeleri beklenemez. Rafinaj marjları, küresel rafineri<br />
kapasite kullanım oranlarına daha duyarlıdır. Ham petrol<br />
arz fazlası petrol fiyatlarını aşağıya doğru etkiler. Eğer<br />
aynı zamanda, rafineri kapasitelerinde bir düşüş oluyorsa<br />
rafineri marjları yükselebilir. Petrol fiyatları yükselmiş ve<br />
rafineri kapasiteleri talebi karşılamıyorsa, rafineri marjları<br />
yükselecektir. Petrol fiyatlarının artması veya düşmesi<br />
halinde, eğer rafineri kapasite fazlalığı varsa, rafineri<br />
marjları ancak o zaman gerileyecektir.<br />
Küresel nüfusun ve buna bağlı olarak enerji talebinin artması,<br />
toplum sağlığına yönelik daha fazla zararlı etkiyi de<br />
beraberinde getiriyor. Modern yaşamla birlikte petrolün<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
23
MERCEK<br />
KÜRESEL RAFİNERİ<br />
Rafineri İmalatını Pazarlama ve Rekabetini<br />
Etkileyen Faktörler<br />
Sabit ve Değişken<br />
Maliyetler (ham<br />
petrol, doğal<br />
gaz, elektrik, su,<br />
çalışanlar, vb.)<br />
Ürün<br />
Çeşitliliği<br />
Nelson İndeksi<br />
Rafineri İşletme<br />
Verimlilik<br />
Ölçeği (Enerji,<br />
bakım, personel<br />
verimliliği)<br />
Rafineri Kapasitesi,<br />
Proses Teknolojisi<br />
ve Konfigürasyonu<br />
(bottom-of-the-barrel)<br />
Ürün<br />
Pazarlama<br />
Oranı ve<br />
Yeteneği<br />
Dizel ağırlıklı STAR Rafineri,<br />
bitişiğindeki Petkim petrokimya<br />
tesisine nafta hammaddesini<br />
sağlayacak.<br />
rafine edilmesindeki artış, ulaştırma, imalat, petrokimya<br />
üretimi, elektrik üretimi ve havacılık sektöründeki talep<br />
artışı, sera gazı (GHG) emisyonu ve hava kirliliğini artıran<br />
faktörlerin başında geliyor. ABD Çevre Koruma Ajansı<br />
(EPA), sera gazı emisyonunun artmasına sebep olan ikinci<br />
sektörün rafinaj sektörü olduğunu belirtiyor.<br />
STAR EN İYİ RAFİNERİ PROJESİ<br />
Özellikle Türkiye, dizel ve jet yakıtı bakımından, talebin<br />
yüksek olduğu bölgelere verilebilecek en iyi örneklerden<br />
biridir. Pazar dinamikleri ve uluslararası işbirliği ön planda<br />
tutularak, SOCAR’ın İzmir Aliağa’da inşa ettiği STAR<br />
Rafineri bu stratejinin bir mahsulüdür. Dünya çapında bir<br />
yatırım olan bu modern petrol rafinerisinin inşaatı halen<br />
devam ediyor. Giderek büyüyen Türkiye dizel piyasası,<br />
farklı ham petrol arz kaynağına sahip yeni bir rafineriye<br />
ihtiyaç duyuyor. Bu arz, Azerbaycan’dan sağlanacak ham<br />
petrolü de içine alıyor. Dizel ağırlıklı STAR Rafineri, bitişiğindeki<br />
Petkim petrokimya tesisine nafta hammaddesini<br />
sağlayacak. Arama, üretim, rafinaj, işleme, pazarlama ve<br />
dağıtım alanlarına dikey entegrasyonunun sağlanmasının<br />
yanı sıra, kömürle çalışan elektrik enerji santrallerine de<br />
entegre edilecek.<br />
Paydaşları ve ülkemiz için değer üretmeye yakın zamanda<br />
başlayacak STAR Rafineri, 2015’te Hydrocarbon<br />
Processing dergisi tarafından yılın en iyi rafineri projesi<br />
seçilmişti. Büyük yatırımların katkısıyla operasyonel ve<br />
finansal başarılarını sürdürmeye devam edecek proje, Türkiye<br />
ve Azerbaycan ekonomilerine ve kalkınmalarına katkı<br />
sağlayacak, ayrıca bölgede sosyal ve kültürel beraberliğe<br />
destek vermeyi sürdürecek.<br />
GELECEĞİN PETROL RAFİNERİLERİ<br />
Petrolün rafine edilmesi, 20. yüzyılda yaşam kalitemizi<br />
yükseltti ve 21. yüzyılda da buna devam edecek, yalnız önümüzdeki<br />
dönemlerde petrol rafinericiliği için yeni teknolojiler,<br />
yeni normlar ve hareketli zamanlar karşımıza çıkacak.<br />
Günümüzün kolay keşif ve üretim faaliyetleri, mevcut rezervler<br />
bittikçe daha da zorlaşarak, üretim önümüzdeki 20-<br />
30 sene içinde derin kuyulara, yüksek basınçlı rezervlere<br />
ve çok koyu kıvamlı olması sebebiyle çıkarılması güç olan,<br />
kolay akmayan ham petrol kaynaklarına doğru kaymak<br />
zorunda kalacak. Mevcut üretim ve rafineri teknolojileri bu<br />
tür ham petrolü işlemek için sunduğu imkânlarla sınırlı.<br />
Küresel petrol rezervleri yavaş yavaş tükenirken, rafinaj<br />
sektörü daha zorlu bir döneme giriyor. Yeni rafineri proses<br />
teknolojileri; işlenmesi ve ulaşılması zor olan ham petrolleri<br />
(düşük API, akışkanlık, yüksek sülfür içeriği, yüksek<br />
TAN sayısı, naftenik asit, karbonatlı kayaçlardan ham<br />
petrol üretimi, vb.) işleyebilmek, petrol kuyu ve işlemede<br />
verimliliği artırmanın yanı sıra üretim maliyetlerini düşük<br />
tutma ve karbon ayak izini azaltma gibi konular üzerine<br />
odaklanarak gelişecektir. Bu durumda, mevcut rafinerilerin<br />
konfigürasyonu da değişebilir.<br />
24 <strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong>
RÖPORTAJ<br />
RAFAEL HÜSEYNOV<br />
26 <strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong>
www.hazarworld.com<br />
ÇOK<br />
KÜLTÜRLÜLÜK<br />
BİZİM<br />
RUHUMUZDA<br />
VAR<br />
Azerbaycan Milletvekili Rafael Hüseynov çok kültürlülüğün<br />
kutuplaşan dünya için tek çıkış yolu olduğuna inanıyor ve<br />
çok kültürlülüğü benimseyenlerin mutlaka doğru bir yola<br />
ulaşacaklarını söylüyor.<br />
FIGEN AYPEK AYVACI<br />
Azerbaycan Cumhuriyeti Milletvekili<br />
Rafael Hüseynov ile direktörlüğünü<br />
yaptığı, Nizami Gencevi adına<br />
yapılan Milli Azerbaycan Edebiyatı<br />
Müzesi’nde çok kültürlülük üzerine<br />
konuşmak için buluştuk. Müzedeki<br />
eserler bile Azerbaycan’ın kültüre ne<br />
kadar önem verdiğinin önemli bir kanıtı.<br />
Hüseynov sadece bir milletvekili ve<br />
müzenin direktörü değil. On parmağında<br />
on marifet var dense yeridir. Hüseynov,<br />
Azerbaycan Bilimler Akademisi’nin<br />
değerli bir üyesi, filoloji bilimi profesörü,<br />
klasik Fars dili, Arap dili edebiyatı, tarihi<br />
ve kültürünün araştırmacısı. Bu yönde<br />
birçok araştırmaları ve kitapları var.<br />
Aynı zamanda gazetecilikle de uğraşmış<br />
biri. 40 yıldır her hafta kültür üzerine<br />
bir saatlik radyo programı hazırlıyor.<br />
2001’den beri Milli Meclis üyesi. Aynı<br />
zamanda, Avrupa Konseyi’nde Azerbaycan<br />
temsilcisi. Azerbaycan Milli Meclisi’nde<br />
Kültür Komisyonu Başkanı. Ve İstanbul’u,<br />
Ankara’yı yani Türkiye’yi bizden daha<br />
çok sevdiklerini söyleyerek samimi bir<br />
latife yapıyor. Bunu bir toplantıda İlber<br />
Ortaylı’ya da söylemiş. Diyor ki, “Sizden<br />
daha çok seviyoruz çünkü biz sizleri<br />
sevdiğimizi söylediğimiz için Sovyetler<br />
Birliği döneminde takip edildik, ceza<br />
verdiler, baskı gördük. Yani bu sevgimiz<br />
için biz ceza çektik, demek ki bizim<br />
Türkiye’ye sevgimiz daha çok.”<br />
<strong>2016</strong>’yı Cumhurbaşkanı İlham Aliyev<br />
çok kültürlülük yılı ilan etti. Neden?<br />
Kültür bizim özümüzü sunma ve<br />
üstünlüğümüzü gösterme şansımız. Çok<br />
kültürlülük ruhumuzda var. Tarihimizden<br />
gelen bir duygu. Mesela Orta Çağ’da her<br />
biri Azerbaycanlı olan Nizami Gencevi<br />
Gence’de yazmış, Mehseti Gencevi<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
27
RAFAEL HÜSEYNOV<br />
Türkiye gibi, biz hem Asyalıyız<br />
hem Avrupalı, hem Doğuluyuz<br />
hem Batılı.<br />
Gence’de çalışmış, Hagani Şirvani Şirvan’da ama onların<br />
yazdıkları Hindistan’da okunmuş, Orta Asya’da, bütün<br />
yakın Orta Doğu’da okunmuş, sevilmiş, elden ele dolaşmış.<br />
Onlar yalnız ana dili Türkçe yazmamış, Arapça ve Farsça<br />
da yazmış. İşte bunun adı çok kültürlülük.<br />
Türkiye gibi, biz hem Asyalıyız hem Avrupalı,<br />
hem Doğuluyuz hem Batılı. Batı ile Doğu yalnız<br />
coğrafi yerleşimimiz açısından değil, düşüncemizde,<br />
kültürümüzde, davranışlarımızda, ruhumuzda var. Bakü,<br />
Sovyetler döneminde de çok sevilen bir yerdi. O zamanlar<br />
Sovyetler Birliği’nde tanınan caz müzisyenlerinin<br />
çoğu Bakü’den çıkmış. Niye? Çünkü Bakü’nün kendisi<br />
petrolden dolayı 19. yüzyıldan başlayarak bir sanayi<br />
merkezine dönüşmüş ve Yahudiler, Ruslar, İngilizler,<br />
Almanlar, Fransızlar, birçok halk buraya gelip çalışmış.<br />
Kimi ekmek parası için, kimi büyük paralar için gelmiş.<br />
Mesela dünya sineması 1895’te gelişmiş ve Azerbaycan<br />
1898’de kendi filmlerini yapıyordu. Bu basit bir mesele<br />
değil. Eğer çok kültürlülük olmasaydı bunlar olmazdı.<br />
Öte yandan Yahudileri dünyanın birçok ülkesinde taciz<br />
etmişler, bazen onları cezalandırmışlar, hayatlarını<br />
ellerinden almışlar. Ancak Azerbaycan’da Yahudiler<br />
çok rahat yaşamışlar, Ermenilerin de Azerbaycan’da<br />
Azerbaycanlılar kadar rahat yaşamışlar.<br />
Peki hala Ermeni nüfus var mı Azerbaycan’da?<br />
Azerbaycan’da 30 bine yakın Ermeni var.<br />
Ermenistan’da Azerbaycanlı var mı?<br />
Ermenistan’da Azerbaycanlıların yalnız hatırası var.<br />
Bir tek Azerbaycanlı kalmadı. 1915’te Rusya’da basılmış<br />
Kafkasya, Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan haritası<br />
var. Orada 1915’te Ermenistan arazisinde olan coğrafi<br />
isimlerin yüzde 90’ı Türk kökenlidir. Bugün bir tanesi bile<br />
kalmamış, hepsini değiştirmişler.<br />
Bugün dünyada çok kültürlülükten ziyade ayrışma<br />
var. <strong>2016</strong>’yı çok kültürlülük yılı ilan ederek dünyaya<br />
nasıl bir mesaj vermek istiyorsunuz?<br />
Bu mesajın içinde ayrışmaya yönelik dünyayı doğru<br />
yola davet var. Son 10 yıldan fazla bir süredir Avrupa<br />
Konseyi’nde dinler arası, kültürler arası diyalog problemi<br />
gündemde. Her yıl 4 defa Strazburg’da toplanıyoruz ve<br />
10 yıldan fazla süredir o toplantılarda bu konular önemli<br />
yer tutuyor. 50 yıl önceye baktığımızda dünyanın daha<br />
da küçüldüğünü görüyoruz. Hatta bazı ülkeler arasında<br />
sınırlar yok olmuş. Buna göre görünürde insanlar,<br />
milletler daha yakın olmalı ama yine de uzaklaşmışlar<br />
28 <strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong>
www.hazarworld.com<br />
birbirlerinden, kültürler karışmış, dinler karışmış,<br />
medeniyetler karışmış. Çünkü uzaklaşmayı yaratan<br />
sebepler var, bunu siyaset olarak gerçekleştiren<br />
insanlar var. Suni olarak dinler arasında problemler<br />
yaratmaya çalışıyorlar. Bunu yapan güçler, ülkeler<br />
var; bunu hayata geçiren siyasetler var. İşte dünyanın<br />
böyle zor bir döneminde Azerbaycan bütün dünyaya<br />
çok kültürlülüğün önemli olduğunu söylüyor ve çok<br />
kültürlülüğü desteklemeye davet ediyor.<br />
Peki bunun için Azerbaycan’da neler yapılıyor?<br />
Söylediğim gibi Azerbaycan çok milletli, çok dinli ve<br />
çok kültürlü bir ülke. Azerbaycan’ın kuzeyinde farklı,<br />
güneyinde farklı küçük ve büyük halklar var. Onlar<br />
Azerbaycan’ın ortak kültürüne sahipler ama her birinin<br />
özel kültürü, özel gelenekleri var. Azerbaycan’da<br />
dünyada sadece bir köyde konuşulan diller var. Mesela<br />
Quba’da Hınalıq köyü var. Eski zamanlarda onların<br />
6 ay boyunca dünyayla bağlantısı olmuyordu. Şimdi<br />
Cumhurbaşkanımız oraya gitti; oradaki insanlara<br />
büyük destek verdi, oraya yollar yapıldı. O köyde<br />
dünyanın hiçbir yerinde konuşulmayan bir Hınalıq<br />
dili var. Bu dilin kaybolmaması için ayrıca bir dilbilgisi<br />
kitabı çıkartıldı. Okullarda Azerbaycan dili, İngilizce,<br />
Rusça ve diğer dillerin yanı sıra o küçük köyün<br />
dili kaybolmasın diye çocuklara öğretiliyor. Yani<br />
bu dillere ya da dinlere bu kadar hassas bir tutum<br />
var. <strong>2016</strong> boyunca Azerbaycan’ın dört bir yanında<br />
toplantılar yapılıyor. Bu toplantılar ve merasimler<br />
bütün Azerbaycan’a yansıtılıyor ki Azerbaycan halkı<br />
çok kültürlülük bayramının ülkenin her yerinde<br />
kutlandığını hissetsin.<br />
Azerbaycan kültürü dediğimiz Türk kültürü mü<br />
yoksa biraz daha farklılaşmış bir kültür mü?<br />
Azerbaycan kültürü, kökü itibarıyla elbette Türk<br />
kültürüdür ama sadece Türk kültürü olarak saymak<br />
da doğru değil. Türk kültürü bizim damarlarımızda<br />
akan kan ama mesela Orta Çağ’da bu Müslüman<br />
kültürüydü. Bizde hepsinden bir tat var, renk var.<br />
Azerbaycan’da hem Güney Kafkasya’nın çok değerli<br />
renkleri, tatları ve izleri var, hem de Müslüman kültürü,<br />
Osmanlı’dan, Türkiye Türklerinden, Anadolu’dan, Arap<br />
dünyasından, İran’dan, Hindistan’dan gelen bir şeyler<br />
var. Mesela Azerbaycan’da bir zamanlar ateşperestler<br />
yaşamış ve burada ateşperestler mabedi olmuş.<br />
Hindistanlılar da buraya geliyormuş ziyarete. Bazıları<br />
kalıyormuş burada, gelirken kültürlerinden bir şeyler<br />
getiriyorlarmış. İranlılar, Araplar gelmiş geçmiş, herkes<br />
bir şeyler götürmüş buradan. Aynı zamanda bir şeyler<br />
getirmişler ve bu kültürlerin hepsi karışmış. Temelinde<br />
Türk kültürüdür ama Türk kültürü diğer kültürlerin<br />
güzelliklerini, üstünlüklerini kendine çekmiş ve çok<br />
küresel bir kültür olmuş.<br />
Çok kültürlülük dünya siyaseti değil de bir ütopya<br />
gibi algılanıyor. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?<br />
Biz dünyanın gerçekleriyle barışmalıyız, başka yolumuz<br />
Bizim tarihten gelen, faydasını<br />
gördüğümüz, doğruluğuna ve<br />
geleceğine inandığımız yolumuz<br />
var. Çok kültürlülük öyle bir yol.<br />
yok. Mesela dünyada bugün bazı uluslararası kurumlar<br />
sadece formalite için var ve bir iş yapmıyorlar. Bunların<br />
kâğıt üzerinde kalan, gerçekleşmeyen yazıları var<br />
ama biz bunları kabul etmişiz. Bizim başka yolumuz<br />
yok, bunlarla birlikte çalışmalıyız. Bu açıdan da<br />
dünyada kiminin kabul etmesi kiminin etmemesi bizi<br />
çok ilgilendirmiyor. Bizim tarihten gelen, faydasını<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
29
RAFAEL HÜSEYNOV<br />
gördüğümüz, doğruluğuna ve geleceğine inandığımız<br />
yolumuz var. Çok kültürlülük öyle bir yol, öyle bir<br />
köprü ki, buradan geçen mutlaka iyi bir sona varacak,<br />
daha ışıklı bir yola ondan sonra devam edeceğiz. Bugün<br />
Avrupa’da da çok kültürlülüğe karşı itirazlar var, ütopya<br />
diyenler var ama bu ütopya değil. Bu aksine dünyayı<br />
kurtaracak, koruyacak bir kuvvettir, sevgidir. İnsanların<br />
birbirlerine el uzatmalarının yoludur. Mevlana’nın<br />
sözleri var: “Biz kavuşturmaya geldik, ayırmaya değil.”<br />
Mevlana bunu 13. yüzyılda söylemiş. Bunu herkes er geç<br />
anlayacaktır ve bunun ütopya değil, dünyanın tek yolu<br />
olduğuna inanacaklardır.<br />
Avrupa Konseyi’ndeki işlerinize biraz değindiniz<br />
ama biraz daha detaylandırırsak kapsamdaki<br />
çalışmalarınız neler?<br />
Avrupa Konseyi’nde 15 yıldan fazladır varız. Avrupa<br />
Konseyi bizim için çok önemli bir siyaset okulu oldu. Biz<br />
Sovyetler Birliği içerisinden çıkmış bir cumhuriyettik<br />
ve mesela sizin yolunuz dünyaya açıktı, biz ise kapalı<br />
bir devlet içinde yaşıyorduk. Hatta Türkiye radyosu,<br />
televizyonu bizim için kapalıydı. Biz daha zor bir dönem<br />
içinde yaşadık. Onun için insan hakları açısından,<br />
demokratik değerlerin öğrenilmesi açısından Avrupa<br />
Konseyi bize çok şey kattı ve kısa zamanda çok büyük<br />
gelişmeler oldu. Azerbaycan’da birçok demokratik<br />
enstitü bizim Avrupa Konseyi’ne katılmamızdan<br />
sonra açıldı. Yani Azerbaycan’da demokrasi açısından,<br />
Avrupa Konseyi bizim için çok<br />
önemli bir siyaset okulu oldu.<br />
insan haklarının oturması açısından çok faydalı oldu.<br />
Diğer taraftan bizim esas meselemiz Dağlık Karabağ’ı<br />
belirtmemiz için önemli bir platform. 2001, 2002, 2003’te<br />
Avrupalı bir milletvekili Dağlık Karabağ’ı bizim işgal<br />
ettiğimizi söyledi. Yani onlarda böyle yanlış düşünceler<br />
vardı. Ama 2005’te onlar bir kararname kabul etti. Bu 1416<br />
sayılı kararda Ermenistan işgalci olarak gösteriliyordu<br />
ve Azerbaycan’ın topraklarını işgal ettiği belirtiliyordu.<br />
O zaman bize destek olan tek ülke Türkiye’ydi, hiç<br />
kimseyi tanımıyorduk. Türkiye Türkleri bizi kendi<br />
arkadaşlarıyla orada tanıştırarak çevremizi genişlettiler,<br />
tanımadıklarımızla tanıştırdılar.<br />
Avrupa Konseyi’nde Türklerin gücü ne?<br />
Şimdi Türkiye’nin delegasyonu orada en büyük<br />
delegasyonlardan biri. Önceden 8 kişiydi ama şimdi 18 kişi<br />
var. Türkiye Türkçesi artık orda resmi bir dil gibi kabul<br />
edildi. Bu da çok önemli. Türkiye 18 kişi, 6 kişi de biziz.<br />
Orada oylamada bazen bir oyun bile anlamı oluyor ve 24<br />
oy artık bir güç demek ve bu 24’ün arkasında duran başka<br />
24’ler, 30’lar, 50’ler var. Artık biz bir gücüz orada.<br />
30<br />
<strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong>
ENERJI PIYASALARI BILGI NOTU<br />
ILE ENERJI PIYASALARINI<br />
YAKINDAN TAKIP EDIN!<br />
BÜLTENIMIZE<br />
ÜYELIK IÇIN<br />
enerji@hazar.org<br />
www.hazar.org
KAPAK<br />
ÇİN - ULAŞTIRMA<br />
ÇİN’İN KAPSAMA<br />
ALANI GENİŞLİYOR<br />
Çok kısa bir süre içerisinde dünyanın<br />
ikinci büyük ekonomisine dönüşen Çin’in<br />
sırasını kaptırmaya hiç niyeti yok. Orta<br />
Asya ve Avrupa’daki etkinliğini bu bölgelere<br />
yatırım yaparak artırmaya çalışan Çin, İpek<br />
Yolu’nu yeniden canlandıracak projelerle de<br />
Avrasya’ya bağlanmanın yollarını arıyor.<br />
BURCU DEMİR<br />
HASEN DIŞ POLİTİKA VE GÜVENLİK<br />
MERKEZİ<br />
32<br />
<strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong>
www.hazarworld.com<br />
bilmek istiyorsanız,<br />
bugünkü şartlarınıza bakın.<br />
Eğer geleceğiniz görmek<br />
‘‘Geçmişinizi<br />
istiyorsanız, bugünkü<br />
yaptıklarınıza bakın” der bir Çin<br />
atasözü. Çin’in bugünkü ekonomik<br />
şartları birçok ekonomist tarafından<br />
incelendi, açıklanmaya çalışıldı. Bu<br />
büyümenin sebebi yeni fabrikalar,<br />
imalat makineleri, haberleşme sistemleri<br />
ya da herkesin hemfikir olduğu<br />
verimlilik… Ama konu bu değil. Konu<br />
Çin’in geleceği ve bugün ne yaptığı.<br />
Bilindiği üzere Çin, ABD’den sonra<br />
dünyanın ikinci büyük ekonomisine<br />
sahip. Tarıma dayalı ekonomisini son<br />
30 yıl içerisinde üretime ve ürettiği<br />
malların ihracına dayalı bir hale<br />
getirerek geliştirdi. 2000’lerin başında<br />
çift haneli büyüme oranları kaydeden<br />
Çin’in 2010’dan itibaren büyüme trendi<br />
giderek azalmaya ve tek haneli büyüme<br />
oranlarına düşmeye başladı. Ocak<br />
<strong>2016</strong>’da, Çin ekonomisinin 2015’te yüzde<br />
6,9 oranında büyüdüğü açıklandı ve Çin<br />
açısından bakıldığında bunun son 25<br />
yıldaki en kötü büyüme oranı olduğu<br />
görülüyor.<br />
Ancak Çin halen dünyanın üretim<br />
merkezi konumunda, dolayısıyla hem<br />
enerji ve hammadde ihtiyacı çok fazla<br />
hem de başta Avrupa ülkeleri olmak<br />
üzere ulaşmayı amaçladığı geniş bir<br />
pazar yelpazesi mevcut. Eylül 2013’te<br />
Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in<br />
Kazakistan ziyareti esnasında<br />
Nazarbayev Üniversitesi’nde yaptığı<br />
konuşmasında, Avrasya coğrafyasında<br />
Çin ve Orta Asya ülkelerinin birlikte<br />
tarihi İpek Yolu’nu canlandırmasını<br />
önerdi. Bundan yaklaşık bir ay sonra<br />
Endonezya ziyaretinde esnasında<br />
Endonezya Parlamentosu’nda yaptığı<br />
konuşmasında ise İpek Yolu’nun açık<br />
denizler ve okyanuslar üzerinden<br />
devam edecek ayağından bahsetti.<br />
Böylece karayolu, demiryolu, petrol<br />
ve doğal gaz boru hatlarıyla birlikte<br />
diğer altyapı yatırımlarını da kapsayan<br />
“İpek Yolu Ekonomik Kuşağı” ve<br />
Güney ve Güneydoğu Asya’dan<br />
başlayarak Akdeniz ve Kuzey Afrika<br />
ve Avrupa kıyılarına ulaşacak deniz<br />
yolu güzergâhında limanlar ve diğer<br />
kıyı altyapılarının geliştirilmesi<br />
amaçlanan “21. Yüzyıl Deniz İpek<br />
Yolu” ortaya çıkmış oldu. Bu projelerle<br />
Çin hem gelişen ekonomisine kaynak<br />
aktarımını sürekli hale getirecek hem<br />
de daha kısa ve az maliyetle ihraç<br />
pazarlarına ulaşmış olacak.<br />
YENİ STRATEJİ: TEK KUŞAK, TEK YOL<br />
Çin’in öncülük ettiği, tarihi İpek Yolu’nu<br />
yeniden canlandırmayı amaçlayan “Tek<br />
Kuşak, Tek Yol” (One Belt, One Road)<br />
projesi geniş Avrasya coğrafyasının<br />
ekonomik olarak kalbini oluşturacak bir<br />
girişim. Aynı zamanda, ciddi anlamda<br />
altyapı yatırımlarıyla birlikte ilgili<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
33
ÇİN - ULAŞTIRMA<br />
tüm ülkelerin işbirliğini gerektiren, zaman ve maliyet<br />
de isteyen bir proje. Özellikle bu kapsamda hayata<br />
geçirilmesi planlanan projelerin maliyeti Çin gibi büyük<br />
bir ekonominin dahi altından kalkamayacağı miktarda.<br />
Bundan dolayı Çin, Şubat 2014’te İpek Yolu Altyapı<br />
Fonu’nu (Silk Road Infrastructure Fund) “Tek Kuşak,<br />
Tek Yol” inisiyatifi kapsamındaki tüm projelere mali<br />
kaynak oluşturmak amacıyla kurdu. Ayrıca, Ekim 2014’te<br />
Asya Altyapı Yatırım Bankası (Asian Infrastructure<br />
Investment Bank) Pekin merkezli olarak kuruldu. Son<br />
olarak, BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney<br />
Afrika) tarafından Temmuz 2014’te Şanghay merkezli<br />
Yeni Gelişim Bankası (New Development Bank) kuruldu.<br />
Projeler için Asya Kalkınma Bankası ve Dünya Bankası<br />
gibi kurumlar da finans kaynağı olarak yerlerini aldılar.<br />
Bakıldığında tüm bu kurumların Batı menşeli olarak<br />
kurulan Dünya Bankası ve IMF’ye alternatif olabileceği<br />
görüşünü de beraberinde getirdi. Bu tür kuşkuları<br />
bertaraf etmek üzere Çin Devlet Başkanı Xi Jinping<br />
‘3 Hayır’a (Three Nos) vurgu yaptı.<br />
3 HAYIR (THREE NOs)<br />
Diğer devletlerin iç işlerine müdahale etmemek<br />
Etki alanını genişletmeye çalışmamak<br />
Egemenlik veya hâkimiyet kurmaya çalışmamak<br />
Çin, Şubat 2014’te İpek Yolu<br />
Altyapı Fonu’nu (Silk Road<br />
Infrastructure Fund) “Tek<br />
Kuşak, Tek Yol” inisiyatifi<br />
kapsamındaki tüm projelere<br />
mali kaynak oluşturmak<br />
amacıyla kurdu.<br />
ORTA ASYA ÜLKELERİ ÇİN’İN HAMMADDE KAYNAĞI<br />
Çin, diğer ülkelerle yürüttüğü ikili ilişkilerde de<br />
ekonomik işbirliğini ön plana çıkaracak adımlar<br />
atıyor. Bunlar özellikle yakın komşuları olan Orta<br />
Asya ülkeleri ve Çin’in Batı pazarına ulaşmasında<br />
kilit rol oynayan ülkeler. Çin ekonomik olarak hızlı<br />
bir büyüme kaydetmeye devam ettikçe, hammadde<br />
ihtiyacı da giderek artacak. Bundan dolayı petrol<br />
ve doğal gaz zengini Orta Asya ülkeleri Çin’in<br />
önemli bir hammadde kaynağı. Bu ülkelere altyapı<br />
anlamında otoyol, demiryolu, liman, boru hattı<br />
gibi önemli yatırımlar yapıyor. Kazakistan ve Çin<br />
arasında yapılan 960 kilometre uzunluğundaki petrol<br />
34 <strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong>
www.hazarworld.com<br />
ÇİN DÜNYANIN 2. BÜYÜK EKONOMİSİ<br />
Pekin<br />
NÜFUS<br />
1 milyar 364 bin<br />
(2014)<br />
0 1 milyar<br />
2 milyar<br />
DÜNYA NÜFUSU İÇİNDEKİ PAYI<br />
%0,5<br />
NÜFUS ARTIŞ HIZI<br />
GSYİH<br />
10.3 trilyon ABD doları<br />
%19<br />
KİŞİ BAŞINA GELİR<br />
8.6 bin ABD doları %6,9<br />
(<strong>2016</strong>)<br />
BÜYÜME ORANI<br />
boru hattı, Özbekistan-Kırgızistan-Çin demiryolu<br />
hattı gibi projeler Çin’in kaynak sağladığı önemli<br />
yatırımlar. Özbekistan-Kırgızistan-Çin demiryolu hattı<br />
mevcut Özbekistan-Türkmenistan ve İran hattı ile<br />
birleştiğinde Çin’i Orta Doğu’ya Orta Asya üzerinden<br />
bağlayacak en kısa demiryolu güzergâhı hayata geçmiş<br />
olacak. Fakat bu projenin önünde Özbekistan ve<br />
Kırgızistan arasındaki ikili ilişkilerden kaynaklanan<br />
bazı sorunlar bulunuyor. Özbekistan ve Kırgızistan<br />
arasındaki sınır aşan sular sorunu bunların en<br />
önemlisi. Çin, altyapı problemlerinin yanı sıra gümrük<br />
ve tarife engellerini de ortadan kaldırmak istiyor. Bu<br />
açıdan bakıldığında Kırgızistan ve Kazakistan’ın<br />
Avrasya Gümrük Birliği’ne üye olması da Çin için<br />
sorun oluşturabilir.<br />
“Tek Kuşak, Tek Yol” projesi kapsamında Çin için<br />
hayati öneme sahip diğer bir güzergâh ise iki ülke<br />
arasında kazan-kazan anlayışına dayanan Çin-<br />
Pakistan Ekonomik Koridoru. Pakistan, Modern İpek<br />
Yolu’nun “21. Yüzyıl Deniz İpek Yolu” ayağında önemli<br />
bir yere sahip. Çin’in Uygur Bölgesi’nden başlayan 3<br />
bin 218 kilometre uzunluğundaki hat Çin tarafından<br />
işletilen Gwadar Limanı’nda son buluyor. Gwadar<br />
derin deniz limanı hem Çin için hem de açık denizlere<br />
çıkışı olmayan Orta Asya ülkelerinin ekonomileri ve<br />
bölge ticareti için önemli bir üs. Çin, Pakistan’a sadece<br />
liman yatırımı yapmıyor. Diğer bir yatırımı ise Çin ve<br />
Pakistan’ı karayoluyla birbirine bağlayan kuzey-güney<br />
doğrultusunda uzanan Karakurum otoyolu.<br />
2009’da Çin’in devlet şirketi<br />
COSCO Pasifik, Yunan<br />
hükümetiyle vardığı anlaşma<br />
neticesinde Pire Limanı’ndaki<br />
iki terminali işletme hakkını 35<br />
yıllığına elde etti.<br />
ÇİN’İN YATIRIMLARI AVRUPA’YA UZANDI<br />
Çin’in Avrupa’daki bazı önemli yatırımlarına baktığımızda<br />
ise ilk olarak Yunanistan’ın en büyük limanı olan Pire<br />
Limanı’na yaptığı yatırımlar göze çarpıyor. 2009’da Çin’in<br />
devlet şirketi COSCO Pasifik, Yunan hükümetiyle vardığı<br />
anlaşma neticesinde Pire Limanı’ndaki iki terminali<br />
işletme hakkını 35 yıllığına elde etti. Bu kapsamda COSCO,<br />
Pire Limanı’nın İkinci Terminali’ni işletme, kullanılmayan<br />
Üçüncü Terminali’ni ise altyapısını geliştirdikten ve<br />
gerekli inşa yatırımlarını yaptıktan sonra işletme hakkı<br />
elde etmiş oldu. 2013’te ise COSCO ile Yunanistan<br />
arasında yapılan bir anlaşmayla COSCO Pire Limanı’nın<br />
yıllık kapasitesinin artırılması için 230 milyon Euro<br />
ekstra yatırım yapmayı kabul etti. İşletmesini Çin’in<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
35
ÇİN - ULAŞTIRMA<br />
İPEK YOLU EKONOMİK KUŞAĞI<br />
ABD<br />
Hong<br />
Kong<br />
Japonya<br />
Güney<br />
Kore<br />
ÇİN’İN 5 ÜLKEYLE TOPLAM DIŞ TİCARETİ<br />
1 TRİLYON $<br />
Almanya<br />
TÜM DÜNYAYLA DIŞ TİCARETİ<br />
2,3 TRİLYON $<br />
TÜRKİYE İLE ÇİN ARASINDAKİ DIŞ TİCARET HACMİ<br />
27 MILYAR $ (2015)<br />
TÜRKIYE’NIN ÇIN’E IHRACATI<br />
2,4 MILYAR $<br />
ÇIN’IN İPEK YOLU STRATEJISI GÜZERGÂHLARI<br />
21. Yüzyıl Deniz İpek Yolu<br />
Deniz İpek Yolu karayolu uzantısı<br />
İpek Yolu Ekonomik Kuşağı<br />
Kuzey koridor<br />
Orta koridor<br />
Güney koridor<br />
İkincil güzergahlar<br />
Demiryolu güzergahları<br />
İpek Yolu trenleri<br />
Trans-Sibirya Demiryolu<br />
devralmasıyla Pire Limanı dünyanın en hızlı büyüyen ve<br />
gelişen limanı oldu. Çin yatırımından önce 433 bin TEU<br />
yük elleçleme kapasitesi olan liman, 2011’de 1,7 milyon<br />
TEU, 2012’de 2,7 milyon TEU’ya ulaştı. Pire Limanı’nın<br />
2014’te elleçlediği yük miktarı ise 3,7 milyon TEU oldu.<br />
Pire Limanı konum olarak stratejik bir noktada yer<br />
alıyor. Çin’in “21. Yüzyıl Deniz İpek Yolu” stratejisi<br />
kapsamında Akdeniz’e Hindistan ve Süveyş Kanalı<br />
üzerinden ulaşan güzergâh önemli bir yere sahip.<br />
Pire Limanı’na yapılan yatırımların da bu açıdan<br />
değerlendirilmesi doğru olacaktır. Çin, denizyoluyla<br />
getirdiği yükleri Avrupa pazarına giriş kapısı olarak<br />
36 <strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong>
www.hazarworld.com<br />
gördüğü Pire Limanı üzerinden yaparak, Rotterdam<br />
ve Hamburg limanları gibi diğer Avrupa limanları<br />
üzerinden Avrupa pazarına süre olarak da daha kısa<br />
sürede ulaşabiliyor. Bu yılın Nisan ayı itibariyle COSCO<br />
resmi olarak Pire Limanı’nın yüzde 67’lik hissesinin<br />
sahibi oldu. Böylece Çin, 2052’ye kadar Pire Limanı’nda<br />
söz hakkına sahip olacak. Çin, Pire Limanı bünyesinde<br />
lojistik merkez oluşturarak burayı uluslararası bir yük<br />
transit merkezi haline dönüştürmeyi amaçlıyor. Hewlett<br />
Packard (HP), Dell gibi şirketler Pire Limanı üzerinden<br />
Avrupa’ya dağıtım yapmaya çalışıyor. Bu anlamda<br />
Pire Limanı, Avrupa’nın önemli limanlarına alternatif<br />
olabilecek seviyeye geliyor.<br />
STRATEJİNİN BİR PARÇASI DA DEMİRYOLLARI<br />
Çin’in İpek Yolu stratejisi dahilinde Avrupa’da yürüttüğü<br />
bir diğer proje Macaristan ve Sırbistan arasında inşa<br />
edilecek tren yolu. 2013’te üç ülke arasında imzalanan<br />
anlaşmayla süreç başladı. 2017’de tamamlanması<br />
planlanan proje toplam 350 kilometre uzunluğunda olacak<br />
ve hem yük hem de yolcu taşımacılığında aktif olarak<br />
çalışacak. Projenin Sırbistan ayağı Çin Demiryolları’nın<br />
öncülüğündeki bir konsorsiyum tarafından<br />
gerçekleştiriliyor. Macaristan tarafıyla ilgili olarak da<br />
var olan demiryollarının rehabilitasyonu ve yeni hatların<br />
yapım finansmanını da Çin üstlenmiş durumda.<br />
Çin, Orta Asya’dan Avrupa’ya, Orta Doğu’ya ve<br />
Afrika’ya kadar uzanan geniş bir coğrafyada yatırımlar<br />
yapmaya devam ediyor. Dünyanın en büyük üreticisi<br />
olan, dolayısıyla aynı oranda enerjiye ihtiyaç duyan Çin<br />
hem enerji ihtiyacını karşılamak hem de ürünlerini<br />
diğer pazarlara, özellikle de Avrupa’ya ulaştırmak adına<br />
Çin, Pire Limanı bünyesinde<br />
lojistik merkez oluşturarak burayı<br />
uluslararası bir yük transit<br />
merkezi haline dönüştürmeyi<br />
amaçlıyor.<br />
büyük yatırımlar yapıyor ve projeler geliştiriyor. Tüm<br />
bu yatırımların üst çatısını oluşturan Yeni İpek Yolu<br />
stratejisi karayolu, demiryolu ve denizyolu üzerinden<br />
Çin’in alternatif yollar geliştirmesini hedefliyor. Bu<br />
anlamda Çin, demiryoluna ve özellikle de Orta Koridor<br />
dediğimiz hatta büyük ilgi gösteriyor. Kazakistan,<br />
Azerbaycan gibi Hazar kıyısında önemli limanları<br />
bulunan ülkeler Avrupa’ya ulaşmada transit ülke<br />
olan Gürcistan ve Türkiye gibi ülkelerdeki ulaşım<br />
yatırımlarını da destekliyor. Çünkü zaman ve maliyet<br />
ticaretin akışını ve güzergâhını belirlemede temel<br />
etkenler olarak karşımıza çıkıyor. Son dönemde<br />
demiryolu üzerinden Çin-Kazakistan-Azerbaycan-<br />
Gürcistan-Türkiye hattında yapılan test sürüşleri<br />
Avrupa’ya en kısa sürede ve uygun maliyette ulaşılması<br />
üzerine Çin’in yoğun olarak çalıştığını gösteriyor. Tüm<br />
bu projeler ve yatırımlar Asya ve Avrupa arasındaki<br />
ticari hareketliliği artıracağı gibi ülkelerin refah ve<br />
gelişmişlik düzeyine de katkı sunacak.<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
37
KAPAK<br />
ÇİN - ULAŞTIRMA<br />
TEK KUŞAK TEK YOL:<br />
EKONOMIK SIÇRAMA,<br />
YA GÜVENLIK?<br />
Çin, ulaştırma koridorlarına devasa yatırımlar yaparken bu yolların<br />
siber saldırılara karşı da korunması gerekiyor.<br />
38<br />
<strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong>
www.hazarworld.com<br />
AYHAN GÜCÜYENER<br />
HASEN DIŞ POLİTİKA VE GÜVENLİK<br />
MERKEZI<br />
Küreselleşme olgusunun, iktisadi<br />
dengeleri ve uluslararası ilişkileri<br />
şekillendirdiği günümüz<br />
dünyasında, karşılıklı bağımlılık<br />
prensibi ve bölgesel ekonomik entegrasyon<br />
stratejisi birçok devletin uzun vadeli<br />
planları içinde. Çin Devlet Başkanı<br />
Xi Jinping’in, 2013’ün sonbaharında,<br />
Kazakistan’da açıkladığı devasa Tek Kuşak<br />
Tek Yol (One Belt, One Route) girişimi de<br />
bu stratejinin en güzel örneklerinden. Başta<br />
enerji nakil hatları ve ulaştırma ağları gibi<br />
büyük altyapı projeleri vasıtasıyla “İpek<br />
Yolu’nu Yeniden Canlandırma” ve Asya,<br />
Avrupa, Afrika’yı denizyolu üzerinden<br />
birbirine bağlama stratejisini ortaya<br />
koyan Çin, daha proaktif bir ekonomi<br />
diplomasisiyle 65 farklı ülkeden 4,4 milyar<br />
insana hitap etmeyi hedefliyor. 1<br />
Uluslararası siyasi iktisatta, kompleks<br />
karşılıklı bağımlılık ilkesi çerçevesinde,<br />
tüm aktörler için “kazan-kazan” etkisi<br />
yaratma iddiasında olan Çin, bu girişimiyle<br />
elbette bir yandan da jeostratejik ağırlığını<br />
kuvvetlendirme ve Çinli firmaların<br />
küresel ekonomideki pozisyonlarını<br />
sağlamlaştırmayı hedefliyor. Bununla<br />
beraber, bugüne kadar ortaya atılan<br />
en geniş çaplı altyapı yatırımlarından<br />
biri olarak görülebilecek proje için, Çin<br />
bütçesinden 40 milyar dolar gibi devasa bir<br />
miktar ayrıldı.<br />
Bugüne dek büyük ölçüde iktisadi ve<br />
jeostratejik boyutlarıyla incelenen bu<br />
girişimi analiz ederken, yatırımların<br />
sürekliliği için önem arz eden bir başka<br />
noktayı da mutlaka hesaba katmak gerekli:<br />
Güvenlik. Bu çerçevede, geniş çaplı enerji<br />
ve ulaştırma projelerinden bahsediyorsak,<br />
“kritik altyapı güvenliği”, kuşkusuz<br />
denkleme dâhil edilmesi gereken bir unsur.<br />
Bir başka deyişle, söz konusu devasa proje<br />
hayata geçirilirken, güvenliğe ilişkin risk<br />
değerlendirmelerinin muhakkak proaktif<br />
bir yaklaşımla ele alınmış olması gerekiyor.<br />
BÜTÜNCÜL BİR YAKLAŞIM ŞART<br />
Her ne kadar literatürde fikir birliğine ve<br />
evrensel bir tanıma ulaşılamamış olsa da,<br />
kritik altyapılar, insan vücudundaki kan<br />
damarlarına benzer şekilde, işlevlerinde<br />
herhangi bir aksama ya da bozulma olması<br />
durumunda sosyal ve ekonomik yaşamın<br />
ciddi zarar görebileceği fiziksel mekânlar,<br />
sistemler veya organizasyonlar olarak<br />
1 Clingeldael, “One Belt-One Route: An Opportunity for<br />
the EU’s Security Strategy”, Aralık, 2015<br />
tanımlanıyor. Bu çerçevede, enerji üretim,<br />
iletim ve nakil hatlarının ve ulaştırma<br />
ağlarının bu sistemin en önde gelen<br />
aktörleri olduğu söylenebilir.<br />
Bununla beraber, günümüzün değişen ve<br />
giderek sofistike hale gelen tehdit ve risk<br />
koşullarında, yalnızca fiziksel güvenlikten<br />
bahsetmek neredeyse imkansız, hatta<br />
hatalı bir tutum haline geldi. Bir başka<br />
deyişle, “nesnelerin interneti” dönemini<br />
yaşadığımız günümüzde, “siber güvenlik”<br />
kritik altyapılar için hayati bir önem taşıyor.<br />
Bu çerçevede fiziksel ve siber güvenliği<br />
birbirinden ayrı düşünmeksizin bütüncül<br />
bir güvenlik yönetimi yaklaşımının inşa<br />
edilmesi gerekiyor. Öte yandan, Çin’in Tek<br />
Kuşak Tek Yol girişiminde olduğu gibi,<br />
söz konusu sınır aşan ve birçok ülkenin<br />
güvenlik ve refahını eş zamanlı ilgilendiren<br />
projeler olduğu zaman “karşılıklı<br />
bağımlılık” unsuru, tehdit ve risk öğelerini<br />
çok daha gelişmiş ve karmaşık bir hale<br />
getiriyor.<br />
Fiziksel güvenlik dendiğinde akla ilk<br />
gelen unsur, enerji ve ulaştırma ağlarının<br />
terörizm, sabotaj, Vandalizm gibi<br />
aktivitelere karşı korunması. Ancak, yakın<br />
geçmiş kısaca bir gözden geçirildiğinde<br />
hem enerji hem de ulaştırma altyapılarının<br />
sıklıkla fiziksel saldırılara hedef olduğu<br />
gözlemlenebiliyor. Enerji hatları, özellikle<br />
petrol ve doğal gaz boru hatlarına<br />
yönelik fiziksel saldırıların genellikle<br />
Kolombiya, Irak, Nijerya gibi hidrokarbon<br />
kaynaklarına sahip ülkelerde yoğunlaştığı<br />
biliniyor.<br />
Bununla beraber, START’ın 2015<br />
tarihli araştırma raporunda 2010-2014<br />
periyodunda, Pakistan’da enerji sektörüne<br />
yönelik kaydedilen 439 fiziksel saldırıyla<br />
ülkenin Yemen ve Kolombiya’yı geçerek<br />
ilk sıraya yerleştiği görülüyor. Bununla<br />
beraber, bu noktada Pakistan’ın, Tek<br />
Kuşak Tek Yol projesinde önemli bir<br />
ortak olduğu ve Çin-Pakistan Ekonomik<br />
Koridoru Projesi’nin 2013’te 1,65 milyar<br />
dolar fon aldığı ayrıntısını göz ardı<br />
etmemek gerekiyor. Enerji altyapılarına<br />
benzer şekilde ulaştırma ağları da sıklıkla<br />
fiziksel saldırıların hedefi haline gelebiliyor<br />
ve sonuçlar da sadece ekonomik açıdan<br />
yıkıcı olmuyor. En çarpıcı ve vahim<br />
örneklerden biri olarak, 2006’da Hindistan<br />
Bombay’da demiryolunu hedef almış<br />
saldırı, 209 insanın hayatını kaybetmesiyle<br />
sonuçlanmıştı.<br />
Enerji ve ulaştırma altyapılarını hedef<br />
alarak, fiziksel tahribata yol açmak için<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
39
ÇİN - ULAŞTIRMA<br />
günümüzde siber teknolojinin kötü niyetli kişiler ya da<br />
gruplar tarafından kullanılabileceği bugüne kadar birçok<br />
örnekle deneyimlendi. Her ne kadar şu ana kadar siber saldırı<br />
sonucu herhangi bir can kaybı meydana gelmemiş olsa<br />
da, 2015’te Ukrayna’da elektrik kesintisiyle sonuçlanan ve<br />
1982’de Trans-Sibirya Boru Hattı’nda büyük bir patlamaya<br />
sebep olan “siber sabotaj” örnekleri, bizi öngörebildiğimizin<br />
ötesindeki gelecek senaryoları açısından uyarıyor. Bununla<br />
beraber, siber saldırılar, aslında ulaştırma altyapıları için de<br />
önemli bir tehdit unsuru. Nitekim 2013’te İsrail ulaştırma<br />
altyapısını hedef aldığı iddia edilen kötücül yazılım, Carmel<br />
Tüneli’ndeki güvenlik kameralarını etkilemiş, trafiğin tam<br />
iki gün aksamasına sebep olmuş ve binlerce dolarlık bir<br />
zarara yol açmıştı.<br />
Sonuç olarak, devasa altyapı projelerini düşünürken<br />
hem fiziksel hem de siber tehditleri güvenlik risk<br />
değerlendirmelerinine dâhil etmek ve bütüncül bir<br />
yaklaşım geliştirmek gerekiyor. Hele ki söz konusu, sınır<br />
aşan, karşılıklı bağımlılık ilkesine dayanan ve bölgesel<br />
entegrasyonu hedefleyen çok ortaklı altyapı projeleri<br />
olduğunda, tehdit ve risk seviyelerini çok daha farklı<br />
boyutlardan görmek gerekiyor.<br />
ÇİN’İN KRİTİK ALTYAPI GÜVENLİĞİ POLİTİKASI<br />
Küresel ölçekte, kritik altyapı güvenliği için hazırlanmış tek<br />
bir mucizevi reçete yok. Ülkeler ulusal kritik altyapılarını<br />
farklı ölçek ve değerlendirmeler kullanarak hazırlıyor; bu<br />
çerçevede ulusal eylem planları oluşturuyorlar. Örneğin<br />
ABD’de kritik altyapı güvenliği tek bir düzenleyici kurum<br />
Devasa altyapı projelerini<br />
düşünürken hem fiziksel hem de<br />
siber tehditleri güvenlik risk<br />
değerlendirmelerine dâhil etmek<br />
ve bütüncül bir yaklaşım<br />
geliştirmek gerekiyor.<br />
Yurt Güvenliği Bakanlığı (Department of Homeland<br />
Security) tarafından koordine edilirken, Birleşik Krallık’ta<br />
Ulusal Kritik Altyapıları Koruma Merkezi’nin (Center for<br />
the Protection of National Infrastructure) ulusal ölçekte<br />
önemli bir rol üstlendiği görülüyor.<br />
Çin’de kritik altyapı güvenliği politikaları analiz edilmek<br />
istendiğinde, açık belge ve kaynaklara ulaşma imkânının<br />
çok daha sınırlı olduğunu da not etmek gerek. ABD ve AB<br />
örneklerinin aksine, sistematik ve belgelendirilmiş bir kritik<br />
altyapı güvenliği politikasından bahsetmek çok daha zor.<br />
Özellikle, ülkenin ekonomik sisteminin doğası gereği, kamu<br />
ve özel sektör arasında güvenliğe ilişkin herhangi bir işbirliği<br />
ya da ortaklıktan bahsetmek halihazırda mümkün değil.<br />
Bununla beraber, Çin, siber güvenlik ve siber savaşlar dendiği<br />
zaman, küresel ölçekte akla ilk gelen büyük güçlerden<br />
biri ve Çinli yetkililer siber güvenliği ulusal güvenliğin<br />
ayrılmaz bir parçası olarak görüyor. Örneğin Çin’in resmi<br />
40 <strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong>
www.hazarworld.com<br />
kaynakları incelendiğinde, gelecekteki savaşların bilgi<br />
teknolojileri üzerinden yürütüleceği ve bu bağlamda Çin’in<br />
siber kapasitesini güçlendirmesi vurgusu öne çıkıyor. Bu<br />
gerekliliğe istinaden, her ne kadar çok şeffaf rakamlardan<br />
bahsetmek mümkün olmasa da, ABD’li uzmanların açıklamalarına<br />
göre, Çin’in 2015’te siber güvenliğe ayırdığı bütçesinde<br />
yüzde 30 gibi ciddi bir artış kaydedildi.<br />
Çin açısından, her ne kadar, ulusal ölçekte, tutarlı ve<br />
kapsayıcı bir siber güvenlik stratejisinden bahsetmek güç<br />
olsa da, ülke siber güvenlikte yerli ürünlerin kullanımına<br />
büyük önem atfediyor ve yabancı, özellikle batılı bilgi<br />
teknolojileri ürünlerinin kullanımını büyük ölçüde<br />
kısıtlamış ya da kullanımına sıkı düzenlemeler getirmiş<br />
durumda. Örneğin 2014’te Çin yönetimi Kaspersky,<br />
Symantec gibi firmaların anti virüs çözümlerinin Çin’deki<br />
kullanımını kısıtlamış ve yalnızca beş firmanın piyasada<br />
faaliyet göstermesine izin vermişti.<br />
GÜVENLİK AYAĞI: ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ MÜMKÜN MÜ?<br />
Çin’in kritik altyapı güvenliği ve siber güvenlik<br />
politikalarına kısaca bir göz attıktan sonra Tek Kuşak Tek<br />
Yol projesinin hem fiziksel hem de siber anlamda güvenlik<br />
ayağının nasıl yürütüleceği ya da yürütülmesi gerektiği<br />
sorusu ön plana çıkıyor. Acaba ulusal yaklaşımlar ve<br />
düzenlemeler yeterli olacak mı? Roller ve sorumluluklar<br />
nasıl düzenlenecek ya da herhangi bir kriz anında<br />
müdahale eden mekanizma kim olacak? Projelerin ev<br />
sahibi devletler ve projelerde yer alan özel firmalar arasında<br />
güvenlik açısından nasıl bir işbirliği öngörülüyor?<br />
ABD’li uzmanların<br />
açıklamalarına göre, Çin’in<br />
2015’te siber güvenliğe ayırdığı<br />
bütçesinde yüzde 30 gibi ciddi<br />
bir artış kaydedildi.<br />
Öncelikle proje her ne kadar Çin inisiyatifiyle başlatılmış<br />
olsa da, unutmamak gerekir ki sınır aşan ve Çin’den<br />
Avrupa’ya uzanması planlanan enerji ve ulaştırma ağları<br />
açısından güvenlik anlamında, ulusal düzenlemelerin<br />
ötesinde, uluslararası bir işbirliği mekanizması gerekli<br />
gibi görünüyor. Bu noktada devletler açısından işbirliği,<br />
düzenlenmiş bir çerçeve içinde bilgi ve istihbarat paylaşımı<br />
sistematiğinin oluşturulması bir öneri olarak sunulabilir.<br />
Bununla beraber, birçok ülkeyi ilgilendiren bir projede,<br />
örneğin bir doğal gaz boru hattında herhangi bir güvenlik<br />
krizi olması anında nasıl bir yol izleneceği konusunda<br />
fikirler veren ortak tatbikat ve egzersizler “güvenlikte<br />
işbirliği” felsefesini destekleyebilir. Son olarak, projenin<br />
hem fiziksel hem de siber ayağını içeren bütüncül güvenliği<br />
çerçevesinde, güvenlik risk değerlendirme planlarının<br />
hazırlanması ve düzenli olarak güncellenmesi, yatırımların<br />
ve kârlılığın devamlılığının sağlanması açısından proaktif<br />
bir öneri olarak sunulabilir.<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
41
ANALİZ<br />
TÜRKİYE EKONOMİSİ<br />
<strong>42</strong><br />
<strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong>
www.hazarworld.com<br />
DOÇ. DR. FATIH MACIT<br />
HASEN EKONOMI MERKEZI<br />
MERKEZ<br />
BANKASI’NDA<br />
YENI DÖNEM<br />
Merkez Bankası’nda yeni bir dönem başlarken aslında<br />
Türkiye’nin de yeni bir döneme girmesi ve üretim odaklı<br />
politikalar geliştirmesi gerekiyor.<br />
Hükümetin, Merkez Bankası Başkan<br />
Yardımcısı Murat Çetinkaya’yı yeni<br />
başkan olarak atamasıyla birlikte<br />
aylardır süren önemli bir belirsizlik<br />
ortadan kalkmış oldu. Merkez Bankası<br />
(MB) Başkanı’nın ataması aslında her<br />
dönemde ekonomi gündemini meşgul eden<br />
önemli konulardan biri olmuştur. Fakat son<br />
dönemde yaşanan faiz indirim tartışmaları<br />
dikkate alındığında yeni başkanın kim<br />
olacağı piyasa<br />
tarafından daha<br />
dikkatle takip<br />
ediliyordu. Yeni<br />
başkanla birlikte<br />
MB üzerindeki<br />
siyasi baskının daha<br />
da artabileceği ve<br />
aşırı genişleyici<br />
bir para politikası<br />
noktasında adımlar<br />
atılacağı konusunda<br />
piyasaların biraz<br />
endişeli olduğu<br />
biliniyordu. Atama<br />
kararının basına<br />
yansımasının ardından döviz, hisse senedi<br />
ve tahvil piyasalarındaki ilk fiyatlamalara<br />
bakıldığında Banka içerisinden birinin<br />
atanmasının olumlu karşılandığı görülüyor.<br />
Piyasalar tarafında görülen ilk tepkiler<br />
olumlu olmakla birlikte yeni dönemde<br />
para politikasının duruşunda önemli<br />
bir değişiklik olup olmayacağı piyasa<br />
oyuncuları tarafından yakından<br />
izlenecektir. Bu anlamda yeni dönemde para<br />
politikasının duruşuna ilişkin bir öngörüde<br />
bulunmadan önce mevcut durumu ve<br />
çerçeveyi de değerlendirmek gerekir diye<br />
düşünüyorum.<br />
Merkez Bankası 2006’dan bu yana<br />
açık enflasyon hedeflemesi politikasını<br />
uyguluyor. Yıl sonunda enflasyon hedefine<br />
ulaşmak veya ulaşamamak enflasyon<br />
hedeflemesi rejimi altında para politikasının<br />
performansını değerlendirmede en<br />
önemli unsur<br />
olarak karşımıza<br />
çıkıyor. Bu<br />
anlamda enflasyon<br />
hedeflemesi<br />
rejiminin<br />
uygulandığı son<br />
10 yılda MB’nin<br />
sadece üç defa<br />
hedefi yakaladığı<br />
görülüyor. Özellikle<br />
dışsal faktörleri<br />
dikkate almadan<br />
sadece hedeflenen<br />
ve gerçekleşen<br />
enflasyon<br />
rakamlarına bakarak para politikası<br />
başarısız olmuştur demek politika<br />
yapıcılara haksızlık olabilir. Örneğin,<br />
2012’den bu yana ekonomik büyümedeki<br />
yavaşlamaya rağmen MB hiçbir yılda<br />
enflasyon hedefini tutturamadı. Fakat bu<br />
sapmada, Türk Lirası’nda son iki yıldır<br />
görülen değer kaybı ve gıda fiyatlarındaki<br />
artış gibi Banka’nın kontrolü dışındaki<br />
dışsal faktörlerin çok ciddi etkisi oldu.<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
43
TÜRKİYE EKONOMİSİ<br />
Burada karşı argüman olarak MB’nin bir şekilde enflasyonu<br />
hedefe yaklaştırmak için böyle dışsal şoklarda bile uygun<br />
politika setini geliştirmesi gerektiği dile getirilebilir.<br />
Fakat böyle bir politika, ekonomik büyümenin daha<br />
da yavaşlamasına ve Türkiye gibi genç nüfusun yoğun<br />
olduğu bir ekonomide işsizliğin artmasına neden olurdu.<br />
Erdem Başçı dönemi belki de son yıllarda faiz üzerine<br />
tartışmaların en çok yoğunlaştığı dönemlerden biri oldu.<br />
Sayın Başçı Nisan 2011’de göreve geldiğinde, 2008-2009<br />
küresel kriz sonrası oluşan likidite bolluğu ve düşük faiz<br />
ortamının da desteğiyle Türkiye ekonomisi yüzde 9 gibi<br />
yüksek bir ekonomik büyüme oranını yakalamıştı. Fakat<br />
aynı dönemde cari açık 74 milyar dolarla GSYİH’nin<br />
yüzde 10’u seviyesine kadar yükselirken enflasyon yüzde 5<br />
hedefine karşılık çift haneli seviyelere yükselmişti. Böyle bir<br />
ortamda kaçınılmaz olarak Başçı ve ekibi finansal istikrarı<br />
önemli ölçüde tehdit edebilecek cari açığı düşürmeyi ve<br />
enflasyon beklentilerini hedeflerle uyumlu hale getirmeyi<br />
para politikasının önceliği haline getirdi. Türkiye gibi<br />
ithalata bağımlılığı önemli boyutlara gelmiş bir ekonomi<br />
için bunun başarılması ancak iç talebin baskılanmasıyla<br />
mümkün olabilecekti. MB bu dönemde özellikle bankacılık<br />
sektöründe kredi hacmindeki büyümeyi yakın takibe<br />
alırken hanehalkı ve firmaların borçluluk oranlarının biraz<br />
daha makul bir hızda ilerlemesini sağlamaya çalıştı. Bu<br />
dönemde Banka’nın birden fazla hedefe yönelmesinin bir<br />
gerekliliği olarak politika araçlarında çeşitlilik oluşturuldu<br />
ve bu yöntemle küresel ekonomideki belirsizliklere karşı<br />
da esneklik sağlanmaya çalışıldı. Uygulanan politika<br />
seti cari açık ve enflasyonda kısmen de olsa bir düzelme<br />
oluşturmuş olsa da ekonomik büyümede önemli bir<br />
maliyetle bu başarılmış oldu. 2011’de yüzde 8,8 büyüyen<br />
Erdem Başçı dönemi son yıllarda<br />
faiz üzerine tartışmaların en çok<br />
yoğunlaştığı dönemlerden biri<br />
oldu.<br />
ekonomi 2012’de sadece yüzde 2,1 büyürken, 2013 ve 2014’te<br />
ekonomi büyüme oranı sırasıyla yüzde 4 ve yüzde 2,9 olarak<br />
gerçekleşti. MB’nin faiz kararlarını tartışmanın odağı haline<br />
getiren de aslında ekonomik aktivitedeki bu yavaşlama<br />
oldu. Başçı ve ekibi faizi gereksiz yere yüksek tuttukları<br />
için eleştirilmişti. Temel olarak bakıldığında MB’nin o<br />
dönemde aldığı önlemler aslında Türkiye ekonomisini uzun<br />
vadede oluşabilecek bir finansal krizden korudu. Türkiye<br />
ekonomisi cari açığı büyük oranda portföy yatırımları<br />
ve özel sektörün yurt dışı borçlanmalarıyla finanse<br />
ediyordu. Dolayısıyla 2011’deki 74 milyar dolar gibi bir<br />
cari açık rakamının birkaç yıl daha devam etmesi mevcut<br />
ekonomik büyüme oranını korurken ekonomiyi ani sermaye<br />
çıkışlarına karşı çok daha riskli bir konuma getirecekti. MB<br />
o dönemde kredi hacmindeki artışı sınırlandırıcı tedbirlerle<br />
ekonominin biraz soğumasını ve finansal sistemdeki<br />
risklerin daha dengeli bir düzeyde olmasını sağlamaya<br />
çalıştı. Bu doğal olarak politikacıların çok hoşuna<br />
gitmeyecek bir tercih olacaktı.<br />
Başçı ve ekibinin bir şanssızlığı da Amerikan merkez<br />
bankası Fed’in para politikasında normalleşmeye<br />
geçileceğine ilişkin verdiği sinyalin kendi dönemlerine<br />
44 <strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong>
www.hazarworld.com<br />
ENFLASYON HEDEF VE GERÇEKLEŞMELERİ (2006-2015)<br />
Hedef<br />
Hedef<br />
Gerçekleşen<br />
Gerçekleşen<br />
denk gelmesi oldu. Haziran 2013’te Bernanke’nin küresel<br />
krizden sonra 2 trilyon doların üzerine çıkan tahvil<br />
alımlarının sona erebileceğine ilişkin sinyali sadece<br />
Türk Lirası değil bütün gelişmekte olan ülke para<br />
birimleri üzerinde baskı yarattı. Bu dönemde kurda<br />
yaşanan yükseliş hiç şüphesiz faizin yüksek kalmasına<br />
ve yavaşlayan ekonomik aktiviteye rağmen enflasyon<br />
hedeflerinin tutmamasına neden oldu.<br />
Peki, yeni başkanla birlikte MB’nin politika duruşunda<br />
önümüzdeki dönemde radikal bir değişiklik olur mu?<br />
Bu noktada hükümet yapısal bir adım atmadıkça para<br />
politikası ana hatları itibariyle büyük bir değişiklik<br />
göstermeyecektir. Yapısal değişiklerden bir tanesi Merkez<br />
Bankası kanunuyla ilgili bir değişiklik olmasıdır. 2001<br />
krizinden sonra MB’nin bağımsızlığını güçlendirmek için<br />
değiştirilen kanunda Banka’nın birinci görevi olarak fiyat<br />
istikrarı net bir şekilde ortaya konuyor. Kanunun yine<br />
aynı maddesinde fiyat istikrarıyla çelişmemek koşuluyla<br />
MB’nin hükümetin büyüme ve istihdam politikalarına<br />
destek verebileceği belirtiliyor. Hükümet mevcut yapıda<br />
para politikasının ekonomik büyümeye daha fazla destek<br />
vermesini istiyorsa bunun daha ön plana çıkarıldığı bir<br />
yapı oluşturabilir. İkinci konu da son 10 yıldır uygulanan<br />
enflasyon hedeflemesi rejiminin bir miktar gevşetilmesi<br />
olacaktır. MB’nin şu an faiz indirimi konusunda elini<br />
bağlayan en önemli konu halen enflasyonun hedeflenen<br />
seviyenin üzerinde olmasıdır. Enflasyon hedefini<br />
hükümet MB ile birlikte belirliyor. Eğer yüzde 5 yerine<br />
daha yukarıda bir hedef koyulursa bu da MB’nin<br />
elini rahatlatabilir. Bu iki yapısal değişiklik olmadan<br />
para politikasının duruşunda çok büyük bir değişim<br />
olmayacaktır. Hem küresel ekonomideki belirsizlikler<br />
Yeni başkanla birlikte MB’nin<br />
politika duruşunda önümüzdeki<br />
dönemde radikal bir değişiklik<br />
olur mu? Bu noktada hükümet<br />
yapısal bir adım atmadıkça para<br />
politikası ana hatları itibariyle<br />
büyük bir değişiklik<br />
göstermeyecektir.<br />
hem de Türkiye ekonomisinin yabancı tasarruflara karşı<br />
duyarlılığı dikkate alındığında hükümetin de bu konularda<br />
herhangi bir adım atacağı kanaatinde değilim. Dolayısıyla<br />
önümüzdeki dönemde para politikasında bir sadeleşme<br />
ve faizlerde bir miktar indirim olsa bile para politikasının<br />
genel çerçevesinde çok büyük bir değişim olmayacaktır.<br />
Aslında Türkiye ekonomisinin bundan sonraki dönemde<br />
sadece para politikasının desteğiyle güçlü bir ekonomik<br />
büyüme patikasına girmesi çok mümkün görünmüyor.<br />
Yaşadığımız son küresel krizden sonra görüldü ki para<br />
ve maliye politikalarının uzun vadeli sürdürülebilir<br />
büyüme üzerindeki etkileri oldukça sınırlı kalıyor. Türkiye<br />
ekonomisi, faizleri uzun vadede kalıcı olarak aşağı çekmek<br />
istiyorsa üretim odaklı bir ekonomik modele geçmesi<br />
gerekiyor. Bunun başarılması da eğitim, hukuk, uluslararası<br />
ticaret politikaları ve vergi politikaları gibi alanlarda yapısal<br />
reformların ivedilikle hayata geçirilmesine bağlı görünüyor.<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
45
YAKIN PLAN<br />
SİBER GÜVENLİK<br />
46<br />
<strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong>
www.hazarworld.com<br />
SANAYİ 4.0 İÇİN<br />
SİBER GÜVENLİK<br />
OSMAN KURT<br />
HASEN DIJITAL İLETIŞIM VE MEDYA<br />
İLIŞKILERI KOORDINATÖRÜ<br />
UZMANLARI ARANIYOR<br />
Türkiye sanayisi 4.0 trenine binerken siber güvenlik uzmanı açığını hızla<br />
kapatmalı.<br />
Dönemin ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney yaşadığı<br />
kalp hastalığıyla ilgili bir kitap yazar ve bu<br />
kitabı tanıtmak için 60 Dakika isimli bir TV programına<br />
katılır. Programda güvenlik nedeniyle kalp<br />
pilinin kablosuz özelliğini kapattırdığını açıklaması bir<br />
anda akıllara Homeland dizisini getirir. Bu dizide de kalp<br />
pili taşıyan ABD Başkan Yardımcısı hacker’ların saldırısıyla<br />
öldürülür. Aslında 4. Sanayi Devrimi’ne geçişin<br />
yaşandığı şu günlerde siber güvenliğin önemi çok<br />
daha artıyor.<br />
Dünyada da 3 trilyon dolarlık bilişim pazarının<br />
yüzde 15’ini siber suç maliyetinin oluşturduğu<br />
tahmin ediliyor. <strong>2016</strong>’da siber suçların neden<br />
olduğu maliyetin 650 milyar dolar, 2017’de ise 1<br />
trilyon dolar olması öngörülüyor. Tabii bu rakamlar<br />
iyimser. Zira birçok kurum siber saldırıya uğrasa da prestij<br />
kaybetmemek için bunu açıklamıyor. Hacker’ların yıllık<br />
kazancının da 1 trilyon dolar olduğu tahmin ediliyor. Öte<br />
yandan bir yazılımın zararlı olduğu ortalama 205 günde anlaşılıyor.<br />
Ayrıca <strong>2016</strong>’da dünyadaki kritik altyapıların yüzde<br />
5’inin siber saldırıya uğraması bekleniyor.<br />
İnsanlar bir süredir robotların giderek akıllanacağı ve<br />
bir gün dünyayı ele geçirmek için kendileriyle savaşaca-<br />
ğından korkuyorlar. Nitekim Hollywood bu tema üzerine<br />
Terminatör, Matrix gibi birçok filmi hayata geçirdi.<br />
Yıllardır fantezi gibi görülen akıllı robotlar giderek daha<br />
gerçekçi bir hal alıyor. 2011’de Almanya’nın Hannover<br />
şehrinde düzenlenen fuarda gündeme gelen ve Almanların<br />
öncülüğünü yaptığı 4. Sanayi Devrimi’nin ana maddelerinden<br />
biri de öğrenen, birbirleriyle iletişim kuran otomon<br />
robotlar. Tabii cihazların birbirleriyle konuşması da<br />
beraberinde siber güvenlik risklerini getiriyor.<br />
Türkiye’nin de Sanayi 4.0 trenine hızla atlarken<br />
siber güvenlik konusunda ciddi insan kaynağına<br />
ihtiyacı olacak.<br />
Bugün birbirleriyle konuşan, iletişime geçen makinelerin<br />
ve robotların dönemi çok uzakta değil.<br />
İnsanların yerini robotların aldığı karanlık fabrikalar<br />
sadece bir hayal değil. İntel Türkiye Genel Müdürü<br />
Burak Aydın, “2020 yılında robotların üretimdeki payı<br />
yüzde 25 olacak. Ucuz iş gücüyle ön plana çıkan Çin’de<br />
bile robotlar üretime giriyor” diyor.<br />
AKILLI NESNELER İNSANLARIN YERİNİ ALACAK<br />
Gartner’in 2015 trendleri de bu yönde. Gartner’in 2015’te<br />
öngördüğü 3 trend var:<br />
GARTNER’İN TEKNOLOJİ TRENDLERİ<br />
Akıllı nesnelerin<br />
kendi kararlarını daha<br />
sıklıkla kendilerinin<br />
vermeye başlaması<br />
Akıllı nesnelerin<br />
günlük hayatımızın<br />
dokusuna işlenmesi<br />
Akıllı nesnelerin<br />
insanların yerini<br />
alması<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
47
SİBER GÜVENLİK<br />
50 MILYAR<br />
BIRBIRINE BAĞLI MAKINE<br />
Tüketici internetinin bir sonraki<br />
aşaması endüstriyel internet. Artık<br />
endüstride kullanılan cihazlar da<br />
internete bağlanıyor. Bu şekilde<br />
oluşacak ekosistem ise çok daha<br />
etkileyici. Endüstriyel internet<br />
dünyada 50 milyar birbirine bağlı<br />
makine yaratacak.<br />
3 MILYAR İNSAN<br />
Şu anda İnternet yolu ile birbirine<br />
bağlı insan sayısı<br />
8 MILYAR<br />
İNSAN<br />
2020 yılında<br />
birbirine<br />
bağlı olacak<br />
insan sayısı<br />
BÜYÜK VERİ<br />
BÜYÜYOR<br />
Nesneler birbirine<br />
bağlanıyor<br />
HIZLA<br />
BİRBİRİMİZE<br />
BAĞLANIYORUZ<br />
50 MILYAR CIHAZ<br />
2020 yılında birbirine<br />
bağlı olacak cihaz<br />
sayısı<br />
Aslında makineler yıllardır hayatımızdaydı ancak<br />
onların bir anda akıllı özelliklere sahip olmasının<br />
başlıca nedeni internetle tanışmaları oldu.<br />
İnternet özellikle tüketici elektroniğiyle hayatımıza<br />
nüfuz etmeye başladı.<br />
Tüketici interneti dünyada birbirine bağlı 3 milyar<br />
insan yarattı. Bugün ortalama 1 kişinin internete bağlı<br />
2 ya da 3 adet cihazı var. 2020’de bunun 8 olacağı tahmin<br />
ediliyor. Giderek sahip olduğumuz her şey internete bağlanıyor.<br />
Otomobillerimiz, saatlerimiz, telefonlarımız…2020’de<br />
internete bağlı cihazların sayısının 50 milyarı geçmesi<br />
bekleniyor. Çin’in ve dünyanın e-ticaret devi Alibaba’nın<br />
CEO’su Jack Ma, “10 yıl içerisinde internete bağlı olmayan<br />
hiçbir şey satamayacağız” diyor.<br />
HACKER’LAR SAĞLIĞINIZA GÖZ DİKEBİLİR<br />
Özellikle internet ve büyük veri gibi konularda atılan adımlarla<br />
makineler çoktan birbirleriyle konuşmaya başladı.<br />
Aslında bu etkileşim birçok anlamda hayatımızı kolaylaştırıyor.<br />
Özellikle sağlık alanında hem güzel örnekler hem<br />
de ciddi potansiyel var. Şeker hastaları sürekli kendilerine<br />
iğne yapmak yerine deri altına yerleştirilmiş kablosuz<br />
bağlantıya sahip bir ölçüm cihazı sayesinde işi makinelere<br />
teslim edebiliyor. Bu ölçüm cihazı kan değerini hastaneyle<br />
paylaşıp ona göre vücuda yerleştirilen insülin pompasına<br />
doğru oranda insülin pompalamasını söyleyebiliyor. Tabii<br />
internete bağlı cihazların artması önemli riskleri de beraberinde<br />
getiriyor. Dönemin ABD Başkan Yardımcısı Dick<br />
Cheney’in başına gelen olay bunun en güzel örneklerinden<br />
biri. Yine ABD’li bir güvenlik araştırmacısı olan Jack<br />
Barnaby bir siyah şapkalı hacker konferansında 15 metrelik<br />
bir mesafeden 20 dolardan az tutan Arduino işlemciyle<br />
insülin pompasını hack’lemeyi başararak buradaki riskleri<br />
gözler önüne serdi.<br />
Öte yandan tüm bu güvenlik risklerine rağmen Sanayi<br />
4.0 dönüşümü pek de karşı durulamaz bir gelişme.<br />
Türkiye de bu konuyu yakından takip etmesi gereken<br />
ülkelerden bir tanesi. Siemens Türkiye Genel<br />
Müdür Yardımcısı Ali Rıza Özsoy, “Almanya Sanayi<br />
4.0 devrimini tamamladığında Türkiye’ye karşı maliyet<br />
avantajı kazanacak” diyor. Türkiye bu dönüşüme<br />
hızla uyum sağlayamazsa ucuz emek gücü kozunu kaybedebilir.<br />
Davos Zirvesi’nin de bu sene ana gündemi olan Sanayi<br />
4.0, Türkiye’de kamu tarafında da ciddi şekilde gündeme<br />
alınmış durumda. Nitekim bu yönde kamu çalışmalarını bu<br />
sene içerisinde tamamlamayı hedefliyor.<br />
15 BİN SİBER GÜVENLİK UZMANI AÇIĞI VAR<br />
Sanayi dönüşümünün temel başlıklarından olan siber güvenlik<br />
konusunda önemli çalışmalar yapılıyor. Bunun en çarpıcı örneklerinden<br />
biri de Havelsan bünyesinde açılan siber güvenlik<br />
merkezi. Havelsan Siber Güvenlik ve Bilişim Teknolojileri Genel<br />
Müdür Yardımcısı Yücel Bağrıaçık, 2023’te dünyadaki en büyük<br />
100 savunma sanayi şirketinden biri olmayı hedeflediklerini<br />
söylüyor. Öte yandan Türkiye’nin siber güvenlik alanındaki<br />
noksanlarına da dikkat çekiyor: “Türkiye dünyada siber<br />
suçlarla ilişkilendirilen ülke sıralamalarında hep ilk 10’da.<br />
Bunun temel sebebiyse yetişmiş güvenlik elemanı açığı.<br />
Halihazırda 15 bin siber güvenlik uzmanı açığımız var. Bunun<br />
yetişmesi için de en az 10 sene beklemeliyiz.”<br />
Türkiye zararlı yazılımlardan dünyada en fazla etkilenen<br />
ülkelerden biri. Bu kadar önemli riskler çok ciddi bir pazar<br />
oluşturuyor. Bu pazar Türkiye’de yabancılar tarafından domine<br />
ediliyor. Yücel Bağrıaçık, Türkiye’de 350-400 milyon<br />
dolarlık bir pasta olduğu tahmin edilen siber güvenlik pazarının<br />
yüzde 97’sinin dışarı gittiğini ifade ediyor ve “Pazarın<br />
yüzde 55’i İsrail, yüzde 35’i de ABD’li şirketlerin kontrolünde.<br />
Sonra da Avrupalı şirketler geliyor” diyor.<br />
48 <strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong>
<strong>HAZAR</strong> COĞRAFYASINDA KÜLTÜREL ETKİLEŞİMİN İZLERİ<br />
Bin Melodi<br />
Bir Senfoni<br />
.<br />
16 BIN<br />
DOLAR<br />
TOPLAM ÖDÜL<br />
1 EYLÜL <strong>2016</strong><br />
SON BAŞVURU TARİHİ<br />
www.hazarkisafilm.com<br />
ONLINE BAŞVURU
AKTÜEL<br />
PROF. VİDADİ MURADOV<br />
“HALIYA SAHİP<br />
ÇIKARAK ONUN<br />
AİT OLDUĞU<br />
TARİHE DE<br />
SAHİP ÇIKMAK<br />
İSTİYORLAR”<br />
Azer-İlme Halı şirketi Başkanı<br />
Prof. Vidadi Muradov ile halı, halının<br />
tarihteki önemi ve Azerbaycan<br />
halısını konuştuk.<br />
FIGEN AYPEK AYVACI<br />
50<br />
<strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong>
www.hazarworld.com<br />
Prof. Vidadi Muradov bir filozof.<br />
Halı filozofu. İlmeklere, renklere<br />
yoğunlaştırmış düşüncelerini ve<br />
tarihin en önemli miraslarından<br />
olan halıların dokunduğu Azer-İlme<br />
Halı şirketini kurmuş. HASEN’in<br />
Clinton Global Initiative bünyesinde<br />
yürüttüğü programa da destek veriyor.<br />
Bu program çerçevesinde 40 kadın<br />
Azerbaycan’ın Hocavend kasabasında<br />
hazırlanan atölyede halı dokumayı<br />
öğreniyor. Dokudukları halıları da<br />
satma imkânı elde ediyorlar. Muradov<br />
halı işine 40 yılını vermiş. Kendini<br />
Azerbaycan halılarına ve tarihine<br />
adamış.<br />
Vidadi Bey, önce Azer-İlme’yi bir<br />
tanıyalım, sonra da sizi.<br />
Azer-İlme Halı şirketini 1991’de,<br />
küçük bir grupla kurduk. Fakat<br />
bugün çalışanlarımızın sayısı 700<br />
oldu. Şimdi Azerbaycan’ın farklı<br />
farklı bölgelerinde ve Azer-İlme’de<br />
çalışan kendi halıcılarımız, profesyonel<br />
ressamlarımız, halı yıkayanlarımız,<br />
halı iplerinin boyalarını elde ettiğimiz<br />
bitkileri toplayanlarımız, boyacılarımız<br />
var. Birçok kitabımız basıldı.<br />
Azerbaycan halılarının bütün grupları,<br />
vaktiyle Azerbaycan arazisinde yaşayan<br />
halı dokuyucular hakkında birçok<br />
kitabımız basıldı. Çeşitli dillerde<br />
yayınladığımız bu kitapları dünyanın<br />
100 ülkesine gönderdik. Türkçe<br />
kitabımız Tebriz halıları hakkında.<br />
Bu arada Nahçıvan’da, tarihi halıları<br />
sergilediğimiz Halı Müzesi’ni açtık.<br />
Öyle bir müze ki, dünya tarihindeki<br />
halı müzeleriyle kıyaslandığında bu<br />
müze belki de çok daha üstün bir<br />
konuma sahip. Ziyaretçilerinin sayısı<br />
da günden güne artıyor. Bu müze<br />
nedeniyle Nahçıvan’dan bana bir ödül<br />
verdiler. Ayrıca Nahçıvan halıları<br />
hakkında da bir kitap bastık. Tarihi<br />
Türk yurdu Nahçıvan’da çok enteresan<br />
halılar var. Ayrıca Azerbaycan’da<br />
bilim çalışması kapsamında İrevan<br />
grubu halıları yaptık. İrevan grubuna<br />
ait, 7 dile tercüme edilen kitaplarda<br />
yer alan halıların tamamı bizim<br />
koleksiyonumuzda.<br />
Siz tarih üzerine felsefe<br />
okumuşsunuz. Felsefe okuyup halı<br />
işine nasıl geçiş yaptınız?<br />
Ben aslında iktisatçıyım, Moskova<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
51
PROF. VİDADİ MURADOV<br />
Kooperatif Üniversitesi’ni bitirdim. Ancak halı işine<br />
bende bir merak uyandı. Bizim evde de eskiden çok<br />
halı vardı, 18. yüzyılın sonlarına ait halılardı bunlar.<br />
Karabağ’da bir köyde çalışıyordum, benimle de bir kadın<br />
çalışıyordu. Onun bir halısı vardı ve ben o halıyı aldım.<br />
Ondan sonra halıya karşı merakım arttı. Sonrasında bu<br />
işi devam ettirdim ve 40 senedir halıcılığın içindeyim.<br />
Sonra İrevan halıları hakkında çok güzel monografi<br />
yazdım, 100 tane orijinal halı hakkında. Bugünlerde<br />
Azerbaycan Milli İlimler Akademisi ve Azer-İlme<br />
işbirliğiyle Karabağ bölgesinin halıcılık tarihi kitabı<br />
basıldı. Bu kitapta Karabağ’ın her bölgesi hakkında<br />
tarihi bilgiler, dünyadan göçmüş 800 halıcının resimleri<br />
gibi kısımlar yer alıyor. HASEN’in atölye kurduğu<br />
Hocavend bölgesinin halıları hakkında da burada güzel<br />
bir bölüm var.<br />
Karabağ’da yetişen bitkilerden<br />
alınan renkler ve orada sevilen<br />
nakışlar Karabağ halısının<br />
özelliğini oluşturuyor.<br />
Peki, Karabağ halısının özelliği nedir, diğer<br />
halılardan farkı var mı?<br />
Karabağ halısının özelliği Karabağ’da yetişen bitkilerden<br />
alınan renkler ve orada sevilen nakışlardan oluşması.<br />
Bu nakışlar çok eskiden geliyor. Mesela Şirvan<br />
halısıyla Karabağ halısının hem dokuma şeklinde hem<br />
de renklerinde fark var. Bu da Karabağ bölgesinin<br />
bulunduğu arazinin farklılığından kaynaklanıyor.<br />
Halıya biraz merakı olan bunu ayırt edebilir mi?<br />
Evet, bu işin uzmanları ayırt edebiliyor. Karabağ halısını<br />
anlamak için biraz bilgi gerekiyor.<br />
52 <strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong>
www.hazarworld.com<br />
Kaçıncı yüzyıla kadar araştırdınız Azerbaycan<br />
halısını?<br />
Biz 12. yüzyıldan 20. yüzyılın ortalarına kadar araştırdık.<br />
Mesela Selçuklular, onlardan sonra Nadir Şah, Nadir<br />
Şah’tan sonra Kaçarlar, böylece Anadolu, Güney<br />
Azerbaycan’dan gelen motifler var. Yani Anadolu halıları<br />
nasıl araştırıldıysa biz de Azerbaycan halılarını öyle<br />
araştırdık. Zaten Anadolu halıları ile Azerbaycan halıları<br />
kardeş. Bir kol orada bir kol burada.<br />
Halılarımız arasında fark var mı?<br />
Mesela Kayseri halısıyla Azerbaycan’da yapılan halının<br />
farkı yok. Bergama halısıyla Kazak halısının da hiç farkı<br />
yok. Kars’ta dokunan halılarla bizim halılarımız arasında<br />
da fark yok. Sadece bizde geometrik nakışlar fazlalıkta.<br />
Neden?<br />
Yazları dağlarda, kışları da sıcak yerlerde yaşayan<br />
kadim Türk insanı Terekemeler göçeri insanlar ve<br />
onların yaptığı halılar daha çok geometrik nakışlarla<br />
bezeli. Mesela Terekemeler dağa atla gittiklerinden<br />
yüklerinin fazla ağır olmaması için daha ziyade kilim<br />
kullanıyorlardı. Onlarda da kilim dokuması daha ön<br />
plandaydı.<br />
Ermenistan da Karabağ halısına sahip çıkıyor.<br />
Bununla ilgili görüşleriniz neler?<br />
Hocavend’de halı dokuyan kadınlar, bazıları hayatta<br />
bazıları değil ve biz bunların hepsini araştırdık. Bu<br />
halılar Hocavend’e ait. Ama ben size bir de örnek<br />
vereyim. Vaktiyle Ermeniler Anadolu’da yaşarken oranın<br />
başka başka bölgelerinde halı dokuyorlarmış. Bunu<br />
kimden öğrenmişler? Türklerden. Karabağ’da da bu işi<br />
yapmışlar. Karabağ, Azerbaycan Türkünün vatanıdır.<br />
Azerbaycan Türkü orada yaşamıştır. Ermeniler de<br />
oraya gidip Azerbaycan kadınlarının halı dokuduğunu<br />
gördükten sonra halı dokumaya başlamışlar. Ama<br />
Azerbaycan kadınının yaptığı ilmekler Türk ilmeğidir.<br />
Türk nakışlarını yapmak için Türk olmak gerekir.<br />
Mesela ben bu konuda uzman olduğum için bir halıyı<br />
Türk mü yapmış yoksa başka millet mi anlayabiliyorum.<br />
Çünkü Ermenilerin yaptığı halıda onlara mahsus renkler<br />
var ve Türkün kendi rengini aksettiremez. Ermeni<br />
kırmızıyı, bizim bildiğimiz ana kırmızıyı yapamaz. Onun<br />
kendi sevdiği kırmızısı var. Yani Azerbaycan halılarının<br />
üzerinde olan renklerin başka bir milletle alakası yok.<br />
Onun üzerindeki nakışlar, renkler hepsi Azerbaycan<br />
Türklerine ait. Bunun hiçbir milletle alakası yok.<br />
Peki niye milletler halıya bu kadar sahip çıkmak<br />
istiyor? Halının ne gibi bir değeri var?<br />
Çünkü onun tarihini benimsemek istiyorlar. Halı<br />
yoluyla ya da adet, anane yoluyla. Ya onun yemeğini<br />
benimsemek istiyor, ya musikisini, ya da halısını. Başka<br />
neyle bu benim diyebilir ki? Binadır yıkılır gider ve bu<br />
bina benimdi diyemezsin. Onun için biz bu yolda çok<br />
çalışıyoruz ki kendi halkımıza, devletimize, bayrağımıza,<br />
kökümüze sahip çıkalım.<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
53
OBJEKTİF<br />
KIRGIZİSTAN<br />
54 <strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong>
www.hazarworld.com<br />
Kırgızistan’da kartal ile avlananlara Kırgız dilinde “berkutchi” adı veriliyor. Avcılar, altın<br />
kartalı Bişkek’e 350 kilometre uzaklıkta bulunan Alysh köyündeki Salburun Avcılık<br />
Festivali’ne taşıyor.<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
55
KÜLTÜR & SANAT<br />
FİLM<br />
YÖNETMEN: MIRLAN ABDYKALYKOV<br />
SÜTAK<br />
Oyuncular: Taalaïkan Abazova, Tabyldy Aktanov<br />
Kırgızistan’ın uzak<br />
bir dağında, Orta<br />
Asya’da yaşayan<br />
göçebe bir aile; yaşlı<br />
çoban Tabyldy, eşi<br />
Karachach ve onların<br />
üvey kızı Shaiyr ile<br />
yedi yaşındaki torunları<br />
Umsunai.<br />
Shaiyr’in oğlu şehirde<br />
okuduğu için onları yazdan yaza ziyaret eder. Shaiyr’in<br />
kocası bir dağ nehrinde bir tayı kurtarmaya çalışırken<br />
boğulur. Shaiyr bu olaydan sonra ailesiyle kalmaya karar<br />
verir. Orta yaşlı, meteorolog Ermek’in dağa gelmesiyle birlikte<br />
bu kendi halindeki ailenin hayatı ummadık bir yola<br />
girecektir. Yönetmen, bizleri modern zamanlarda yok olmaya<br />
yüz tutmuş gelenekler hakkında düşünmeye sevk ediyor.<br />
SERGİ<br />
TARİH: PAZAR HARİÇ HERGÜN YER: HİSART CANLI TARİH VE DİORAMA MÜZESİ<br />
HİSART<br />
Hisart, dünya tarihi içinde yaşanan ve 21. yüzyılın toplumsal<br />
düzenini belirleyen en önemli olayların canlandırıldığı,<br />
dünyadaki ilk ve tek canlı tarih ve diorama müzesi. Tarih,<br />
efsaneleri ve kahramanlarıyla burada yaşıyor. Selçuklu’dan<br />
Osmanlı’ya, Kurtuluş Savaşı’ndan Birinci ve İkinci Dünya<br />
Savaşlarına tarihin en büyük savaşları, fetihleri ve kaderleri<br />
değiştiren anlar farklı bir deneyimle ziyaretçilere aktarılıyor.<br />
KİTAP<br />
YAZAR: KEMAL ABDULLA YAYINEVİ: AVRUPA YAKASI YAYINLARI<br />
BÜYÜCÜLER DERESİ<br />
Eksik El Yazması adlı romanıyla hem ülkesi Azerbaycan’da hem de Batı’da yankılar uyandırarak<br />
“Yeni Bir Umberto Eco, Azerbaycan’ın Borges’i” olarak selamlanan Kemal Abdulla’nın ilki kadar<br />
önemli tartışmalara neden olan Büyücüler Deresi, etkisinden uzun süre kurtulamayacağınız bir<br />
roman. Abdulla, Büyücüler Deresi’nde bizi Orta Çağ İslam dünyasına götürüyor.<br />
TİYATRO<br />
TARİH: 4-11-12-18 <strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> YER: ZORLU PSM<br />
39 BASAMAK<br />
1935 Ağustos’u, Richard<br />
Hannay (Engin Hepileri), can<br />
sıkıntısını dağıtmak üzere bir<br />
tiyatro oyununa gitmeye karar<br />
verir. Hannay, o gece tiyatroda<br />
gizemli güzel Annabella’yla<br />
(Demet Evgar) tanışır ve kendini<br />
Londra’dan İskoçya’ya<br />
uzanan çok komik, heyecanlı,<br />
hareketli, çılgın bir casusluk serüveninin ortasında bulur. Bu<br />
serüvende ise onlara pek çok rolle karşımıza çıkan soytarılar<br />
(Okan Yalabık ve Bülent Şakrak) eşlik eder. Sergilendiği her<br />
ülkede seyircinin yoğun ilgisiyle karşılaşan 39 Basamak, dokuz<br />
sene boyunca aralıksız olarak sahnelendiği West End’in<br />
en uzun soluklu yapımlarından biridir.<br />
MÜZİK<br />
TARİH: 13 <strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> YER: CRR KONSER SALONU<br />
CRR CAZ ORKESTRASI<br />
Türk müzisyen ve<br />
kompozitörlerinin<br />
caz ve orkestra<br />
müziği içinde<br />
yerlerini<br />
alabilmelerinin,<br />
dünya müziğine,<br />
geleneksel müziğimize ve kültürel birikimlerimize çağdaş,<br />
akademik ve araştırmacı bir gözle bakabilmekle mümkün<br />
olabileceği inancıyla CRR Bigband adıyla 2007 yılında<br />
yola çıkan orkestra geçtiğimiz sekiz yıl içinde 100’ü aşkın<br />
yeni eseri Türk Caz Müziği repertuvarına kazandırdı.<br />
CRR Caz Orkestrası her biri enstrümanında virtüöz olan<br />
orkestra elemanları ile ulusal ve uluslararası solistleri<br />
sanatseverlerle buluşturmayı hedefliyor.<br />
56<br />
<strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong>