16.01.2017 Views

Öteki -

KD-DERG%C4%B0-6

KD-DERG%C4%B0-6

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

ir şeye rastlayamayınca, bu konuda pek fazla ısrarcı<br />

olamamıştım. Sanıyorum bu alışkanlığımı da bu yüzden<br />

yitirdim.<br />

Bir süre sonra bakışlarımı üzerinde hissettiğini hatırlıyorum.<br />

O iskele tarafında, arkası bana dönük şekilde<br />

ayakta duruyor, ben kıç tarafında, iskeleyi gören camdan<br />

ona doğru bakıyordum. Aniden döndü, biraz etrafına<br />

bakındı. Bir an göz göze geldik. O an kafamda<br />

çakan şimşekleri size anlatamam. Sanki yer gök her yer<br />

zifiri karanlığa bürünmüş, gök yüzünden yalız ikimizin<br />

üzerine doğru iki büyük projeksiyon ışığı yakılmıştı.<br />

İnanın, zaten artık yavaş yavaş teklemeye başlamış olan<br />

kalbimin, bu kez beni yarı yolda bırakacağını zannettim.<br />

O’ydu. Gençliğimi uğrunda seve seve heba etmeye<br />

hazır olduğum kadın, hayatımın en güzel yıllarında yediğim<br />

vurgunun sahibi, belki de ömrümün geri kalanını<br />

yalnız geçirmemin tek ve daimi müsebbibi, Şahika.<br />

Çok kısa bir an göz göze gelmemize rağmen O da beni<br />

tanımıştı. Beni fark ettiğini, adeta kaçarcasına topuklarını<br />

zemine vura vura baş tarafına doğru yürümesinden<br />

anladım. O iç gıcıklayan yürüyüşü hala değişmemişti.<br />

Gençliğimde o kadar çok seyrettim ki o adımları. Toyluk<br />

zamanları işte. Ama belli ki ikimizde eski cesaretimizi<br />

çoktan yitirmiştik.<br />

Sigaramdan derin bir nefes aldım. Peşinden ilk adımı<br />

attığımda; sanki bir harayı ateşe vermişler de bütün<br />

atlar korkudan tepişmeye başlamış gibi bir telaş sardı<br />

bedenimi. Sanıyorum bütün ömrümce yürüdüğüm<br />

yollar, beni o birkaç metre kadar yormamıştır. Önce<br />

gözden kaybolmasını bekledim. Sonra da adımlarımın<br />

hızlanmasını önlemeye çalışa çalışa peşinden yürüdüm.<br />

Yürürken, bir taraftan kalbimin gürültüsünü<br />

bastırmaya çalışıyor, bir taraftan da zihnimin bütün<br />

atlarını koşmuş olağanca hızıyla O’nu gördüğümde ne<br />

diyeceğimi hesap etmeye çalışıyordum. Omuzluk tarafından<br />

köşeyi döndüm. Bir banka oturmuş, İstanbul’un<br />

siluetini karşısına almış, her zaman yaptığı gibi dizlerini<br />

iki yana sallayarak sigara içiyordu. Teklifsiz yanına<br />

oturdum. Dönüp yüzüme bile bakmadı. Dayanamadım,<br />

konuşmaya başladım. “Niye kaçtın beni görünce?” Yine<br />

yüzünü dönmeden cevap verdi. “Kaç yıl oldu, on beş<br />

mi? Ne yapacağını bilemiyor ki insan.” Çok gergindim.<br />

Elim ayağım tir tir titriyor, kelimeler ağzımda birbirine<br />

giriyor, bir türlü söylemek istediklerimi bir araya getirip<br />

yüksek sesle ifade edemiyordum. Güç bela “haklısın”<br />

diyebildim. Birden hiç beklemediğim kadar samimi<br />

bir ses tonuyla “yaşlanmışsın” dedi. “Yaşlandım Şahika”<br />

diye cevap verdim. Bu defa uzun süre hiçbir şey söylemedi.<br />

İnsan böyle zamanlarda fazladan bir söz söylemek<br />

ister, sessizliği bozacak bir şeyler arar ve bulduğunu<br />

zannettiğinde de her şey çok daha berbat bir hâl<br />

alıverir. Ve biz insanoğlunun bu kadim laneti yine devreye<br />

girmiş, bir anda “Benim için hiçbir şey çok kolay<br />

olmadı, hatırlarsın.” deyivermiştim. Neredeyse cümlemin<br />

ardından hiç boşluk bırakmadan sakince, “çekip<br />

gitmek dışında” dedi. Sesimi çıkaramadım. Büyülenmiş<br />

gibiydim. İnsanın dokunma arzusunun bu kadar güçlü<br />

olabileceğini daha önce hiç tecrübe etmemiştim. Elimi<br />

saçlarına götürdüm. Engel olmadı. Ortamı normalleştirmek<br />

isteyip alelade bir tavırla “nereye gidiyorsun?”<br />

diye sordum. “Kızımı görmeye gidiyorum. Ayda bir iki<br />

sefer giderim böyle.” dedi. Sorgulayan bakışlarımı görünce<br />

devam etti “Aldattı beni. Hem de birkaç defa.”<br />

Konuşmamızın başından beri ilk kez tam manasıyla<br />

yüzünü bana dönmüştü. Yıllarca hülyalarımda görmeye<br />

devam ettiğim bu ak benizli güzel kadının bakışlarında<br />

artık sadece umutsuzluk vardı. “<br />

Yenikapı’ya yaklaşmaya başladığımızda cebimden sarı<br />

bir kâğıt parçası çıkardım. Üzerine telefon numaramı<br />

adresimi yazdım. Kâğıdı paltosunun cebine sıkıştırıp,<br />

“Mutlaka ara beni” dedim, “Mutlaka.” “Ben eşyalarımı<br />

alayım” diyerek doğruldu. “Burada bekliyorum” dedim.<br />

Gitti. İskeleye yanaşana kadar bir süre bekledim.<br />

Gelmeyince telaş ettim. Aşağı inip pruvaya doğru yürüdüm.<br />

Orada da yoktu. Kalabalığın arasında ne kadar<br />

aradımsa da göremedim. Feribot boşalana kadar bakabildiğim<br />

bütün araçların, yolcu otobüslerinin içine<br />

baktım. Yoktu. Kimse kalmayınca tayfalardan biri “hadi<br />

abicim hadi” diyerek beni itelemeye başladı. Bir adımımı<br />

iskeleye attım. Çocukluğumdan beri vapurdan inerken<br />

gözlerim, gayrı ihtiyari iskeleyle vapurun arasında<br />

kalan o boşluğa takılırdı. Yine öyle oldu. Başımı aşağı<br />

doğru eğdim. Sarı bir kâğıt parçası köpüklerin arasında<br />

kaybolmak üzereydi. Birkaç adım daha attım. Cebimden<br />

ezilmiş paketi çıkarıp bir sigara daha yaktım. “Deniz<br />

üstü köpürür, hey cânım rinna nay rinna rinna nay.”<br />

7

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!