16.01.2017 Views

Öteki -

KD-DERG%C4%B0-6

KD-DERG%C4%B0-6

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

***<br />

Yedi yıl daha birlikteydik artık. Sadece Çayko’yla değil,<br />

bizim ilkokul sınıfının neredeyse tümüyle bir arada ve<br />

iyiydik. Ayrı ayrı sınıflara düşsek de bir aradaydık.<br />

İlkokul zamanı sınıfta altına yapan arkadaşımın, ilk<br />

ergenlik sivilcesini de gördüm orada. Ne büyük şans…<br />

Her neyse uzatmayalım, orta son muydu neydi? Kendimizi<br />

futbola vermiştik. Çayko hâla sessizdi, o yoktu<br />

futbol işinde. Sadece ev okul arasında mekik dokumaktan<br />

başka bir şey yapmıyordu. Her şeyden biraz<br />

daha eksikti. Gerekmedikçe konuşmuyor, yaptığımız<br />

şeylere katılma cesareti gösteremiyordu belli ki. Sessizdi<br />

evet ve ben nedense bu sessizlikten haz alan bir<br />

başka ruh hastasıydım sanırım. Bazen uzaktan izliyordum.<br />

Öylece susuyordu. Bekliyordu.<br />

Liseye geçtiğimiz zamanlar bir gün, yani sanırım müdür<br />

başyardımcısı Ömer’in okul bahçesine hepimizi<br />

toplayıp okul aile birliği başkanıyla konuşma yaptığı<br />

ve spor salonunun duvarına Atatürk’ün sigara içerken<br />

çekilmiş bilindik fotoğrafını çizdireceklerini anlattığı<br />

gün, Çayko hemen arkamda duruyordu. Müdür<br />

yardımcısı Ömer, konuşmasını sonlandırırken sınıf<br />

takımlarından yeni bir okul takımı oluşturacaklarını,<br />

bunun için seçmelerin yakın zamanda başlayacağını,<br />

başvurmak isteyenlerin sınıf takımı kaptanlarına<br />

isimlerini bildirmelerini, kaptanların da bu isimleri<br />

mutemet Hüseyin’e teslim etmeleri gerektiğini söyledi.<br />

Birincisi mutemetle futbol takımının ne ilgisi var?<br />

İkincisi spor salonunun duvarında sigaralı resmin işi<br />

ne?<br />

Çayko uzun yıllar sonra ilk kez cesurca kolumdan tuttu.<br />

“Beni de alsanıza lan” dedi.<br />

“Nereye?” dedim.<br />

“Takıma…” dedi.<br />

Gülümsedim. “Tamam” dedim “Tamam alacağım…”<br />

Hayat Alman kale maçlara benzemiyor. Öyle kolay<br />

olmuyor yani hiçbir şey. Öyle yakından gol atamıyorsun<br />

mesela. Öyle kolay paslaşamıyorsun. Öyle kolay<br />

sevinemiyorsun yani. Öyle kolay yenemiyorsun. Bir<br />

acı uzaktan bir degaj yapıyor. Kimin önüne düşerse<br />

düşüyor işte.<br />

Yıllar sonra ilk kez Çayko hayata bağlanmaya çalışıyordu.<br />

Ve aslında ben ne yapacağımı bilmiyordum.<br />

Boynuzunu boya kovasına sokmuş bir gergedan kadar<br />

tuhaftım artık.<br />

***<br />

İlk zamanlar her şey iyiydi. Okul takımı için birçok sınıftan<br />

oyuncu toplanmıştı. Burak ayağının dışını çok<br />

güzel kullanıyor, Bekir uzaktan sert şutlarıyla ün salıyordu.<br />

Utku’nun hızına kimse yetişemiyor, Kemal’in<br />

defansından kimse geçemiyordu. Genellikle kızlar<br />

beğensin diye oynuyorlardı. Her biri sevgililer edinmişlerdi.<br />

Yakışıklı heriflerdi. Şehirde düzenlenen turnuvalarda<br />

birer birer başarı kazanılıyordu.<br />

Biz mi? Bizi yedek yaptı bedenci. Adi herif. Uzun uzun<br />

bekledik. Hadi beni geç, bu Çayko nasıl oynar biliyor<br />

musun sayın okuyucu? Brezilyalı dersin. Sanki Barcelona’nın<br />

alt yapısında yetiştiğini düşünürsün. Ben de<br />

bunu o sıralar öğrendim. Oynatmadı puşt herif Çayko’yu...<br />

As kadronun çoğu bizden daha üst sınıflardandı. Bizden<br />

büyüklerdi, dövemezdik. Bu yüzden bekliyorduk<br />

belki de. Bekliyorduk evet ama orada beklemek bile<br />

iyi gelmişti Çayko’ya. Kramponunu, çantasını falan<br />

okul aile birliği başkanı tedarik etmişti. Onları alırken<br />

ne çok utandığını hatırlıyorum Çayko’nun. Bir kenarda<br />

oturuyorduk belki ama, bir gün nasılsa oynarım<br />

hayali ona iyi geliyordu. En saçma umut da tıpkı en<br />

kötüleri gibi umutsuz olmaktan iyiydi...<br />

Güzel çalımları vardı, güzel şutları… Ona Hagi diyorduk.<br />

Yedek kulübesinde bekleyen Hagi… Ben Beşiktaş’lıydım<br />

belki ama, Sezar’ın hakkı Sezar’a, Hagi’ninki<br />

Hagi’ye… Hatta o denli iyi çalımları vardı ki, tüm<br />

yaşadıklarına gösterdiği sabır, neresinden bakarsanız<br />

bakın, muhteşem bir çalım…<br />

Sonra bir gün, bir antrenmanda Çayko dizliklerini çıkardı.<br />

Yere fırlattı. Okula doğru yürümeye başladı. Peşinden<br />

koştum. “Ne yapıyorsun lan, nereye?” dedim.<br />

Arkasından dolanıp önüne geçtim. Yürümeye devam<br />

ediyorduk. Kafasını kaldırdı “Aylardır yedek kulübesindeyim<br />

ama almıyor, almayacakmış da…” dedi.<br />

“Yok lan” dedim. “Olur mu öyle şey? Niye almasın<br />

hoca seni, bak ben de yanındayım. Ben de yedeğim<br />

ya sonuçta. Misal Roberto Carlos’u düşün, şimdi Real<br />

Madrid’de harikalar yaratıyor ama bakma sen, o adam<br />

da yıllarca yedekti.”<br />

“Saçmalama lan…” dedi “Yok oğlum, benim öyle bir<br />

şansım yok, kulübede çürüyeceğim…”<br />

“Oğlum nasıl insansın ya?” dedim “Bir sabret…”<br />

Öylece sustu. Bekledi.<br />

“Ya yürü git işine lan…” dedi “Sen sabret…”<br />

Formasını çıkarıp elime tutuşturdu, yırtık atletini<br />

gere gere yürüdü. Formanın arkasındaki sponsor ismiyle<br />

öylece kalakaldım, okul aile birliği başkanının<br />

sahibi olduğu oto galerisinin adı yazıyordu: Katmercioğlu<br />

Otomotiv.<br />

***<br />

Sonradan sonraya takım darmaduman olmaya başladı.<br />

Ve fark ettim ki, takımdaki as oyuncuların tamamı<br />

müdürün ve baş yardımcısının eliyle belirleniyordu.<br />

Daha çok okula yardımda bulunan ailelerin çocukları<br />

takımda as oyuncuydu. Olmayacaktı da. İlk günlerde<br />

havalı havalı oynayan bu kadro, sonradan turnuva<br />

işleri büyüyünce her şeyi berbat etmişti. Hatta Gazi<br />

Lisesi’ne on dörde bir yenilmişliğimiz var inanır mısınız?<br />

O bir golü de nasıl attılar, açıkçası ben de bilmiyorum,<br />

yedek kulübesinde pet şişeme bakıyordum<br />

o sıra.<br />

***<br />

49

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!