22.03.2013 Views

o_001043_2012-05-27-234408_e-kitap-arsivi

o_001043_2012-05-27-234408_e-kitap-arsivi

o_001043_2012-05-27-234408_e-kitap-arsivi

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Ne olur bu kadar doğru, gerçekçi, akıllıca konuşma Alyoşa! Ne olur en<br />

pahalı, en nadide içkileri yine musluğa dök. Böyle kibar bir doygunlukla<br />

oturma, oburca saldır yemeklere. Tüm aşk şiirlerini duvarlardan değil<br />

<strong>kitap</strong>lardan bile söküp at istersen! Ne olur eskisi kadar aldırmaz, coşkulu,<br />

hesapsız, aceleci, öfkeli, uzlaşmasız ol. Siyasal hasımlarına söv, say!<br />

Yalan söyle: "Hiçbir şey değişmedi, dimdik ayaktayız" de! Yüzündeki o<br />

yaşlılık maskesini, bakışlarındaki donukluğu at, çocuk gülüşünle gül<br />

gazete sayfalarında. Masal bitmesin Alyoşa, korkuyorum! Masal şatoları<br />

yıkılmasın. Cadılardan, devlerden kaçarken yolunu yitiren çocuklara<br />

yollarını, gösteren yakuttan masal yıldızları yere düşmesin, parçalanmasın!..<br />

Her şey yıkılıyor... Duvarlar, kaleler, şatolar, yıldızlar, heykeller,<br />

hayaller, inançlar, değerler, geçmişe bağlanan her şey... Her şey tuzla buz,<br />

paramparça!..<br />

Merhaba yeni dünya!<br />

Elveda Alyoşa!...<br />

MADRĐD'DE ÖLMEYĐ ÖZLEDĐĞĐMĐZ AKŞAM<br />

Hiç ummadığımız bir yerde, hiç beklemediğimiz bir anda pırıl pırıl,<br />

cıvıl cıvıl, masmavi çıktı karşımıza. O sıkıcı, "dostlar alışverişte görsün"<br />

toplantılarının birinden dönüyorduk. Saatler süren konuşmalardan sonra yine<br />

hiçbir şeye varamamış, hiçbir çözüm bulamamıştık. Đsli, ağır Ruhr havası<br />

gibi kapalı, soğuk, hüzünlüydü içimiz. Kentleri, insanları, umutları,<br />

geleceği yutan dev sanayi bölgesinin ortasında; zehir saçan fabrika<br />

bacalarının, yağ ve is karası kömür tepeciklerinin, maden ocaklarının;<br />

yoksulluğu ve kasveti, çevresinin zenginliği yanında büsbütün göze batan işçi<br />

mahallelerinin ve yabancı gettolarının yanı başında, bir sihirbazın cam<br />

küresinden ya da fantastik bir tiyatro dekorundan fırlamış sihirli bir masal<br />

gölü... Üzerinde beyaz yelkenlerin yarıştığı; çevresinin gür, taze yeşilinin<br />

sulara yansıdığı; uzaklardan gelen bir müziğin inanılmaz sükuneti, daha da<br />

sessiz kıldığı, masmavi bir su...<br />

Tam bu mevsim, tam bu saatlerde, tam da bu mavilik, bu sessizlik olurdu<br />

Sarıyer'deki mor salkım çardaklı salaş meyhanede. Kimbilir hangi -bütün<br />

hayatımız ona bağlıymışçasına- tutkulu, tartışmalı toplantıdan çıkmış, kentin<br />

yapışkan kalabalığını ve gürültüsünü ardımızda bırakarak balıkçıların oradaki<br />

mor çardaklı meyhaneye sığınmış olurduk. Beyaz şarabın buğusu kadehimizde!<br />

Pilaki, karides, çiroz salata, sıcak sıcak midye tava, bir de beyaz muşamba<br />

örtülü masaya düşen salkım çiçekleri...<br />

"Şu göl kıyısında buz gibi bir beyaz şarap?"<br />

"Midye tavasız da olsa, ne yapalım!"<br />

"Essen'in burnunun dibinde, hiç gelir miydi aklına?"<br />

"Bu göl gerçekten var mı sence? Haritada işaretli mi örneğin? Kıyısına<br />

varınca tam ortasındaki iğne deliğinden kendi içine akıp, kaybolup gitmesin!"<br />

Çiçekli, bakımlı rıhtım boyunca, maske yüzlü, şık, zengin ve sanki yüz<br />

yaşındaymışçasına yaşlı insanlar... Yanık tenli, bronz yüzlü, incecik<br />

vücutlarında<br />

su damlacıkları, kanolarını gölden çıkaran gençler... Almanya'nın ortasında,<br />

o korkunç Ruhr bölgesinde, Krupp imparatorluğunun bacalarının gölgesindeki<br />

Essen kentinin yanı başındaki bu gölde, bizim gündelik gerçeğimizle bağdaşan<br />

hiçbir şey yok. Ne şu çok şık beyaz elbiseli yaşlı çift, ne şu siyah mayolu,<br />

ıslak vücutlu, güzelliğinden alabildiğine emin sarışın; ne bu ağır ağır<br />

batmaya hazırlanan parlak mayıs güneşi, ne suda süzülen beyaz yelkenler, ne

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!