22.03.2013 Views

o_001043_2012-05-27-234408_e-kitap-arsivi

o_001043_2012-05-27-234408_e-kitap-arsivi

o_001043_2012-05-27-234408_e-kitap-arsivi

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

-En zor olan bu mu?<br />

Sarı badanalı evin ağır ağır açılan kapısı, ağırlaşan bir hüzünle<br />

tırmandığımız tahta merdivenler. "Biz buraya bir çocuk öldürmeye mi gelmiştik,<br />

yoksa bir çocuk kaçırmaya mı işkence odalarından, silahların gölgesinden,<br />

geceyarısı korkularından?"<br />

Gazetelerin akşam baskılarında yeni tutuklama haberleri: "Yazıyor! On<br />

kişinin daha tutuklandığını yazıyor; "Đşçilerin grevi bıraktığını yazıyor!"<br />

Yüzün alabildiğine solgun. Avucumda sıktığım elin buz gibi. Bebeğini aldıran<br />

bütün kadınların yalnızlığıyla yalnızsın. Biraz ileride, şurada, Sıhhiye<br />

dolmuşları. Bir gün oymalı sandığı alabilirsin, şuradan dolmuşa yükleyiveririm.<br />

"Yazıyor, yazıyor, yeni tutuklamaları yazıyor!"<br />

-Đyi ki aldırdık çocuğu.<br />

Ölü bir kuş, sandığın oymalarından yere düşüyor. Eğilip avucuma alıyorum.<br />

Buz gibi.<br />

20 Ağustos 1980<br />

Ne süslü nargileler, ne kilimler, ne de oymalı sandıkların kuşları...<br />

Hiçbir şey değişmemiş burada. Ne ikide birde ayağımıza takılan ufak taşlar,<br />

ne suyu akmayan çeşme, ne de dolmuşlar...<br />

Zaman tırmanamamış kaleye tırmanan yokuşu. Yaşamımızın, anılarımızın,<br />

ölülerimizin üzerinden geçmiş de, bu yokuştan geçememiş on yıl. Tahta<br />

sandıkların oymalarına, kilimlerin atkılarına, tespih tanelerine sıkışıp<br />

kalmış. Boyalı beşiklere uzanıp derin bir uykuya dalmış burada zaman. On<br />

yıl önce, şu sarı boyalı evdeki kasap doktorun leğenine bıraktığımız çocuk<br />

nasıl yaşlanmadıysa, nasıl değişmediyse ve nasıl varolmadıysa, tıpkı öyle...<br />

Bir çocuk, bunca ızır zıvırın masal dünyasına dalıp gitmiş turistleri<br />

çekiştiriyor. On yaşında kadar olmalı. Yoksa burada, kaleye tırmanan bu yokuşta,<br />

zaman bu çocuk mu? Şu zümrütüanka kuşlu, üzüm salkımlı oymalı sandığa artık<br />

hiç ilgi duymamak mı zaman? On yıl önce istediğimiz, sevdiğimiz her şeye<br />

yabancılaşmak mı? On yıl önce korktuğumuz şeylerden korkmamak mı? Gazetelerin<br />

değişen başlıkları ve gazeteci çocukların değişmeyen bağırışları mı burada<br />

zaman? "Dün de yedi kişinin vurulduğunu yazıyor. Anarşiyi yazıyor. Teröristleri<br />

yazıyor.!"<br />

Koşarak iniyor yokuşu. Taa kalenin oradan kopup gelen bir korku gibi...<br />

Ardından kovalayanları görmüyorum. Sonradan öğrendim üç el ateş edildiğini.<br />

Sadece sol yanımda boğuk bir gürültü duydum ben. Kaleden koşarak inen korku<br />

şimdi tam önümde, kuşlu üzümlü sandığın yanında uzanmış yatıyor.<br />

On yıl önce burada, bu yokuşta bıraktığımız, şu yerde yatan genç ölü<br />

olmasın! Hani kanları oymalı kuşun kanadına bulaşmış olan. Kanları üzüm<br />

salkımlarının arasından, 1 Mayıs'larda göğsüne iliştirdiği kızıl karanfillerin<br />

saplarından süzülen...<br />

Dükkanların önünde bir sessiz telaş, cankurtaran çığlıkları, polis düdükleri.<br />

Đlk korku geçince canlanan kalabalık. Kuşlu sandıkla genç ölünün çevresinde<br />

daralan çember. "On yıl önce bu çocuk burada yatmıyordu. On yıl önce doğmamış<br />

bir çocuğu öldürmeye gidiyorduk biz. Oymalı sandıklara kan bulaşmamıştı daha..."<br />

Đki saat sonra doktordon çıktığımızda yüzün sapsarıydı, elin soğuktu.<br />

"Đyi ki aldırdın çocuğu."<br />

Şimdi şurada, dükkanla kaldırımın arasında, oymalı sandığın hemen önünde

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!