22.03.2013 Views

o_001043_2012-05-27-234408_e-kitap-arsivi

o_001043_2012-05-27-234408_e-kitap-arsivi

o_001043_2012-05-27-234408_e-kitap-arsivi

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

yıkıntılar arasında oynamayı bilmezsin. Dört bir yanın bunca karanlık,<br />

düşmanınsa bunca belirsiz olduğu yerde, duvarlar korunaktı. En azından, yeni<br />

bir saldırıda üstümüze yıkılana kadar.<br />

Küçücüktüm, belki beş, belki altı yaşında... Sıskaydım, hastaydım, hiç<br />

bitmeyen büyük bir açlıkla açtım. Açlığımızı bastıracak birşeyler: havuç,<br />

patates, sebze kökleri aramaya çıktığımız, bomba çukurlarıyla delik deşik<br />

terk edilmiş tarlaların sonundaki, bir zamanlar bir çiftlik köşkü olan<br />

yıkıntının duvarlarına tırmanıp uzakları gözlerdim. Geceleri soğuktan,<br />

açlıktan, top seslerinden, karanlığı delen bomba yangınlarının alevlerinden<br />

korkup ağlamaya başladığımda, "Ruslar gelip bizi kurtaracak," derdi annem.<br />

Bunu kimseye, çocuklara bile söylemememi tembihlerdi sıkı sıkı. Hep<br />

gizliliklerle, sır saklamakla ve sır kovalamakla geçen hayatımın ilk<br />

büyük sırrıydı bu.<br />

Hiç anımsamadığım büyük kentten kaçıp sığındığımız bu köyde, çocuk aklımla<br />

bile sezip yadırgadığım, bir türlü kendime yedirip kabullenemediğim bir<br />

yalnızlığımız vardı. Annem ne yapardı, nerede çalışırdı, biz üç kardeşe<br />

nasıl bakardı, anımsamıyorum. Yalnızlığımızı, açlığımızı, korkumuzu,<br />

bir de çok üşüdüğümüzü biliyorum. Babamsa, çerçeve içinden gülümseyen bir<br />

fotoğraftı. Köy çocuklarına karşı, biz üç kardeş taşlarla savaşırken,<br />

çocukların,<br />

"Führer hain babanızı öldürttü komünistin piçleri!" diye bağırmalarından o<br />

fotoğraf sorumluydu. Tanımadığım o adamı ve o fotoğrafı bu yüzden hiç<br />

sevmezdim.<br />

Kardelenlerin ve kır lalelerinin bomba çukurlarında boy atmaya çalıştıkları<br />

bir bahar günü, anlaşılmaz dilleri, gürültülü kahkahaları, yorgun, ama<br />

güleç yüzleriyle, tanklarının üstünden, yol boyu dizilmiş çocuklara ekmek<br />

atarak geldiler. Onları, yıkık duvarların üstüne tırmanmış uzaklara bakarken,<br />

ilk ben gördüm. "Ruslar geliyor, kurtulacağız!" diye avaz avaz bağırarak eve<br />

koştuğumu, annemin avucuyla ağzımı kapatmaya çalıştığını, nicedir tuttuğu<br />

gözyaşlarını bıraktığını, kardeşlerimin, "Şimdi elimizdesiniz artık pis<br />

Naziler!" diyerek köy çocuklarını dövmeye çıktıklarını ve asıl, askerlerin<br />

attığı ıslak kara tayının un ve çamur karışımı tadını anımsıyorum.<br />

Gece, ateşler içinde, ama titreyerek büzüldüğüm köşede, gün ağarana kadar,<br />

askerlerin gürültüleri ve annemin kahkahaları arasında, müthiş açlığımı<br />

bastırmak için bir küçük hayvan iştahıyla yuttuğum kara asker tayınını<br />

kustum.<br />

Kusmuğum, 9 Kasım gecesi Batı Berlin'in ışıklı caddelerinden akan Doğulu<br />

seline ikram ve bahşiş niyetine atılan olgun, sarı muzların tadındaydı.<br />

Tatlar ve kokulardaki o daha önce yaşamışlık duygusunu, ağır anı yükünü<br />

böylesine şiddetle duymamıştım hiç. Dazlak kafalı, siyah meşin ceketli Neo<br />

Nazinin attığı muzu neden kaptığımı, artık hiç aç olmadığım, açlık duygusunu<br />

çoktan beri yitirdiğim halde neden çocukluğumdaki aynı hayvanca iştahla<br />

yediğimi bilmiyorum.<br />

Đnsanın kendini alçaltmaktan, kendine azap vermekten duyduğu o anlaşılmaz<br />

zevkin doruğundaydım. Ne kadar dibe, ne kadar derine vurursam o kadar<br />

temizlenip kurtulacaktım sanki. Bir başka zaman, bir başka yerde, bir başka<br />

ben, yaşadım bunu: kurtarıcı askerlerin kara ekmeğini yiyip kustuğum geceden<br />

çok önceydi... Deliklerinden, yarıklarından öte yanın görüldüğü, artık bir<br />

trajedinin değil olsa olsa bir oratoryonun dekoru olabilecek Duvarın<br />

serinliğinde, yanan alnımın, avuçlarımın ateşini söndürmeye çalışırken,<br />

uzaklardan, derinlerden, beyaz karlara ve kurşuni sislere sarılı çıkıp gelen<br />

belli belirsiz, titrek, bir türlü tam yakalayamadığım bir anı... Bir anı<br />

bile değil, bir titreşim, bir duygu, bir acaba...<br />

Ölümüne yorgundum. Đtiraf ediyordum. Đtiraf edecek bir suçum yoktu. Suçlar,

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!