22.03.2013 Views

o_001043_2012-05-27-234408_e-kitap-arsivi

o_001043_2012-05-27-234408_e-kitap-arsivi

o_001043_2012-05-27-234408_e-kitap-arsivi

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Ne alamadıklarını söylediklerinde, ne de küçük kızlarını büyük özveriler<br />

pahasına sevindirmiş olmaktan duydukları gururla kutuyu elime tutuşturduklarında<br />

hiçbir şey dememiştim. Mevsimsiz soğukların yaşandığı yağmurlu, kasvetli bir<br />

sonbahar günüydü. Kış erken gelmişti; demir soba köşede çıtır çıtır yanıyordu.<br />

Kutuyu hiç açmadım; bebeğin yüzüne bir kez olsun bakmadım. Bir kez yüzünü<br />

görürsem, kucağıma alırsam yapamayacağımdan korkuyordum çünkü. Kutu<br />

kollarımda, sobaya doğru ağır ağır yürüdüğümü, sobanın alt kapağını açıp,<br />

kutuyu zorlana zorlana sobaya tıkmaya çalıştığımı, elimin yandığını, babamın<br />

ürkmüş -ama anlamış- bakışlarını; annemin çığlıklarını, "Ben demez miydim<br />

size bu yumurcak deli diye! Seni değer bilmez şımarık seni!.. "Ve sobanın açık<br />

kalan kapağından dışarı taşan alevleri, kıvılcımları, ama en çok da içimdeki<br />

o karşı konmaz öç alma duygusunu -Hayır, beni ezdikleri için onlardan değil,<br />

ezilmeye meydan verdiğim için kendimden öç alma isteği-, kendime acı<br />

vermekten, en sevdiğim şeyi yok etmekten duyduğum zevki, çocukluğumun en<br />

büyük hayalini yok ederken tattığım o kurtuluş ve özgürlük duygusunu<br />

anımsıyorum.<br />

Tıpkı bebeği sobaya attığım andaki ben gibisin.<br />

Yüksek sesle mi söyledim bunları? Duydun mu, bilmiyorum:<br />

Cacık tamam, salata da... Sofrayı kuralım yavaş yavaş. Tabaklar burada,<br />

kadehleri içerideki dolaptan alır mısın?<br />

Gündelik, zararsız konularda kalalım ki yabancılık, uzaklık, acıtma isteğin<br />

daha da artmasın. Mutfak kapısına dayanıp duruşun, ne üzgün, ne trajik, ne<br />

ciddi, hatta denebilir ki biraz muzip, hafifmeşrep, umursamaz, pürüzsüz sesin...<br />

"Bir şey söylesem inanır mısın? Artık hiçbir şey yapmak istemiyorum. Hele<br />

birilerine öncülük etmek, hiç! Çok yaşamayı da düşünmüyorum zaten. Altmışı,<br />

altmış beşi buldum mu, bir kadeh ahududu likörü... Hık!.. Huzura kavuşurum..."<br />

Yılların tünelinde yankılanan muzip, neşeli, genç bir ses: "Hemşire, şu<br />

adamı da huzura kavuştursak mı acaba?" Çay fincanlarında gizlice içilen<br />

kayısı kokulu bir konyak. Dışarıda lapa lapa yağan kar... O çok sevdiğimiz<br />

altın yaldız renginde kubbeler...<br />

Ürkek bir umutla, can çekişen küçük bir kuş gibi çırpınan bir yürekle<br />

gözlerini arıyorum. Gözlerin, her şeyin kötü, tatsız bir şaka olduğunu hemen<br />

belli eder. Ama yüzünde; bakışlarında, küçücük bir bezginlik çizgisi, o anlık,<br />

geçici bıkkınlık gölgesi bile yok. Yüzün açık, duru, gölgesiz, dingin.<br />

Meydan okumanın, hayatı yenmenin yeni bir biçimi, yenilgiye teslim olmamanın,<br />

yenilgiyi yenmenin bir başka yolu belki.<br />

Yakın mısın, uzak mısın, dost musun, düşman mısın, bilmiyorum. Seni eskisi<br />

kadar seviyor muyum, sevmiyor muyum bilmiyorum. Orada öyle mutfak kapısına<br />

dayanıp durmuşsun. Omzunda tüylü güzel kuyruğu, ürkek zeki bakışlarıyla Gorki<br />

Parkındaki sincap. Çayırın üstüne bağdaş kurmuş, Devrim Tarihi kitabımızı<br />

önüne açmışsın. Daha her şey yerli yerinde. Ne duvarlar, ne inançlar yıkılmış;<br />

ne yıldızlar, ne heykeller, ne umutlar parçalanmış. Yüzüne zaman zaman o<br />

bezgin anlatım gelse de -Şu sıcak günlerde otuzundan, kırkından sonra böyle<br />

ders çalışmak!- ilk yaprak kıpırtısında, sincabın daldan dala ilk sıçrayışında,<br />

ya da yaptığım bir şakada aydınlanıveriyorsun. Yaşama sevincimiz her türlü<br />

yorgunluğu yeniyor. "Hemşire, şu parti tarihi hocasını huzura kavuşturalım mı,<br />

ne dersin?" Sincap ürküp omzundan yere atlıyor. Bir fındık kapıp şimşek<br />

hızıyla tırmanıyor ağaca. "Havada asılı kalan bir sincap anısı..."<br />

Uzanıp elini tutuyorum. Gorki Parkının sincabı daldan dala atlıyor<br />

durmadan. "Hadi gelin, geç kalacağız..." Kolundan çekiyorum, sincap yine<br />

omzunda.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!