22.03.2013 Views

o_001043_2012-05-27-234408_e-kitap-arsivi

o_001043_2012-05-27-234408_e-kitap-arsivi

o_001043_2012-05-27-234408_e-kitap-arsivi

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Seni yüzünün yorgunluğundan, başını duvara dayayışından, iki ateş, iki<br />

isyan, iki çağ, iki yenilgi arasındaki bir sigara içimi dinlenişinden<br />

tanıdım. Hep duvarın öte yanında rastlaşmış, öte yanda buluşmuş, öte yanda<br />

sevişmiş olsak da, burada uyumana şaşırmadım.<br />

Yanakların buz gibiydi, üşümüş olmalıydın. Şakakları beyazlaşmaya başlamış<br />

kumral saçların ıslaktı. Đki yanına düşmüş ellerinin kaskatı soğuk beyazlığından<br />

anladım öldüğünü. Yüzündeki tarihsizliği ve zamansızlığı benden başkası<br />

seçemezdi. En ünlü cinayet masasının, en uyanık dedektifi, senin kimliğini,<br />

yaşını, ölüm nedenini çözemezdi. Kimse anlayamazdı geç kalmış bir ölü<br />

olduğunu, bir yıldır orada, yıkılan duvarın altında, heybetli zafer takı<br />

Brandenburg Kapısının önünde durduğunu.<br />

Bir köpek havlaması, kentin ilk kıpırdanışları, ilk otobüsler, ilk çöp<br />

arabaları... Elini avuçlarımın arasına aldım. Sanki uykunun arasında inledin.<br />

Birazdan uyanıp acı bir kahve isteyeceksin. Yıllar önce, ilk seviştiğimiz<br />

gecenin sabahında, otelin küçük, loş, havasız kahvaltı salonunda ayçörekleri<br />

ve balla birlikte gelen kahvenin kokusu burnumda.<br />

Bu kaçıncı buluşmamız, kaçıncı sevişmemiz? Hangi savaş meydanı, hangi<br />

yenilgi, hangi zafer? Hangi kent, hangi ülke, hangi çağ? Bu kaçıncı ölümün<br />

senin?<br />

1<br />

DUVAR<br />

"Oradaydım!" Duvarı yirmi yaşımın sonsuz umutları, sarsılmaz inancı,<br />

küstah pervasızlığı ve müthiş saflığıyla, taş taş, tuğla tuğla, ellerimle ördüm<br />

ben. Đnsanı, tarihi, umudu, inancı ve yenilgilerimizi, her şeyi metalaştıran<br />

kapitalizmin, duvardan koparılmış irili ufaklı taşlar, anı fotoğrafları ve<br />

göğüslerinde "9 Kasımda oradaydım" yazılı tişortlarla açtığı duvar dibi<br />

pazarında dolaşırken, "Ben de oradaydım," diye düşündüm. "9 Kasım 1989'da<br />

değil, 1961 Ağustosu'nda, orada, duvarı örüyordum ben."<br />

Duvar, panzerlerin korumasındaki milisler ve işçiler tarafından bir gecede<br />

örüldü aslında<br />

Brandenburg Kapısı, iki duvar arasında, ürkütücü bir yalnızlıkla çevrili<br />

kalıverdi. Đnsanların dehşet dolu şaşkın bakışları ve boyun eğiş alkışları<br />

eşliğinde, duvar birkaç günde yükseldi. Fabrikalardan, okullardan, gençlik<br />

örgütlerinden tabur tabur, gönüllü ve coşkulu giden bizler, ellerimizdeki<br />

tuğlalar, malalar, harçlarla çoktan bitmiş yapıya gereksiz yeni taşlar<br />

koyarken, "Ben de oradaydım," diyebilmek, orada olmanın onurunu tarih önünde<br />

taşıyabilmek istiyorduk. Đçine kötülüğün, sömürünün, baskının, eşitsizliğin<br />

giremeyeceği sağlam bir korunak; faşizme ve kapitalizme karşı Çin Seddinden<br />

daha görkemli bir kale örüyorduk inanç ve bağlılığımızla.<br />

Ben duvarı kendi ellerimle, kendi inancımla, sarsılmaz doğrularımın<br />

taşlarıyla ördüm. Bu yüzden varlığından huzursuz olmadım, utanmadım.<br />

Aksine, sevdim onu. Kaçınılmaz, zorunlu bir çirkinlik, biraz acı da olsa<br />

iyileşmek için içilmesi gereken bir ilaç saydım.<br />

Dünyanın en güzel kentlerinden birini ortasından bölen bu kadar hantal,<br />

kaba, kasvetli bir yapıdan senin gibi rahatsız olmadığımı sezdiğinde,<br />

şaşırdığını,<br />

belki biraz da uzaklaştığını, kuşkuya düştüğünü anımsıyorum. Aylardan ekimdi,<br />

yıllardan eski bir yıl. Hava alabildiğine güzel, hatta ılıktı. En çok buna<br />

şaşmıştın: "Berlin'de, ekim ortasında böyle ılık, güneşli bir gün!"<br />

Göllere gitmiştik. Sonbahar yapraklarının üzerine oturmuştuk. Renkli

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!