Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
karo valesiyle ateşli sevişmesini görüyor mu çocuk? Çocuğu korumak gerek!<br />
Karanfilli Çingene çoktan yok olmuş. Çocuk dışarıda yağmurun altında yalnız.<br />
"Sahibi akşamüstü denize açılırken ardından hep ağlar böyle." Kahvecinin sesi<br />
kanıksamış, ama sevecen.<br />
Kendini telaşla dışarı atıyor. Kararan denizin üzerinde kamçı gibi yağmur<br />
damlaları. Köpek, rıhtımın kenarında durmuş, ağır ağır uzaklaşan teknenin<br />
ardından suyu atlamak istercesine sıçrayıp ağlıyor. Ulumak değil, acılı bir<br />
köpek havlaması da değil, gözlerinde yaşlar var. Yaşlar akacak yer bulamayıp<br />
beyaz tüylerine karışıyor.<br />
(Henüz, köpeklerin rıhtımdan uzaklaşan teknelerin ardından gözyaşlarıyla<br />
ağlayabildikleri, balıkçı teknelerinin, kahvenin önündeki iskeleden<br />
ardlarında su izlerine karışan köpek gözyaşları bırakarak ayrıldıkları masal<br />
öncesi günlerdi. Yat limanı henüz yapılmamıştı. Memet'in pansiyonunda<br />
geceliği yatak başına 7,5 liraya kalınır, kahvede, Memet'in "Ayı" adına<br />
nasıl hak kazandığı, yatağın altına, altına saklanan hırsızın ağzından, açık<br />
saçık bir hikaye gibi anlatılırdı. Henüz yeşildi tepeler. Süngere çıkıldığında,<br />
sınırları aşıp Libya'ya varmadan dolu dönülürdü. Ve henüz acılar, aşk acıları,<br />
tutkular bir gönül boyu, geçmiş kısacıktı. Gelecek yaşanmamıştı daha.)<br />
Köpek rıhtımda hala ağlıyor. Hava karardı kararacak. Bira bardaklarının ve<br />
renk renk iskambil kağıtlarının gölgesindeki bu uzun, ateşli sevişme daha ne<br />
kadar sürecek?<br />
Salaş tahta masanın küpeştesine dayanmış, rıhtımda ağlayan köpek kadar<br />
çaresiz, yalnız, sevgi ve özlem dolu...<br />
Islaktı; yapış yapış serindi hava. Avluda ilk beyaz kardelenler, dalları<br />
üzerinde kurumuş sarı güllere karışmıştı: Đç avlulu, taş mutfaklı, beyaz<br />
badanalı evlerden birinin, aynalı ceviz konsollu, pirinç karyolalı beyaz<br />
odalarından birinde, yatağın köşesine büzülmüş, kanıyor, titriyor, yanıyor.<br />
Mandalina bahçelerinin üzerinde bir güneş, bir kar. Uzak zeytinliklerde<br />
gövdeleri birbirine sarılmış yaşlı zeytin ağaçları. Rıhtımda ağlayan bir<br />
köpek ve evin avlusunda, alacakaranlıkta parlayan beyaz kardelenler. Beyaz,<br />
buzdan bir ay doğuyor kalenin arkasından. Đnce, şeffaf kadın iskambil<br />
kağıtlarıyla<br />
sevişmekten yorgun, içerideki odada yatıyor. Karanfilli Çingene ve çocuk<br />
çoktan uyumuş olmalılar. Adamın, kora kesmiş sıcak mangalı içeri odaya<br />
taşıdığını görüyor. Üşüyor, titriyor; altındaki pirinç karyola sallanıp<br />
gıcırdıyor titredikçe. "Sevişirken nasıl ses çıkarırsa tıpkı öyle..."<br />
"Đçeride çocuk var da," diyor adam özür dilercesine. Mangalın, keyifli<br />
çıtırtısı, bir de yumuşacık şeffaf kadınla adamın usul usul fısıldaşmaları<br />
incecik kerpiç duvardan sızıyor soğuk yatağına. "Geleceğini düşünmemiştim.<br />
Demek anlamamış. Onu incitmeden... Anlar, mümkün değil, çok duyarlıdır,<br />
bilirsin... Yarın hemen yola çıkalım... Ateşi var, hasta. Đyileşirse<br />
kendi gider zaten... Mangal bile kar etmedi. Nemli soğuk... Üşüyorum. Sokul<br />
bana. Çocuk? Çocuk uyudu. Yorgunsun, üşümüşsün. Sokul bana..."<br />
Kocaman pirinç karyolanın köşesine büzülmüş, artık üşümüyor. Her yanı,<br />
vücudu, başı, yüzü, gözleri bile yanıyor. Yarın gün ağarırken, kenti terk<br />
eden ilk otobüsle gidecek. Küllenmiş mangal ateşlerinin tatlı, sinsi<br />
sıcaklığında kimse hissetmeyecek gittiğini. Bir küçük, kirli köpek bile<br />
ağlamayacak ardından.<br />
(Artık ne adamın, ne ince şeffaf kadının, ne de yıllar öncesinde bıraktığı<br />
kendisinin yüzünü anımsamadığında, yaralar çoktan kapanıp her türlü kanama<br />
durduğunda -hani eski bir ameliyat izini arar arar da bulamazsınız bazan,<br />
işte öyle bir duygu- yeni kıyılara varıp yeni aşklar, tutkular, yeni yollar,<br />
umutlar, dünyalar bulduğunda bile, ne zaman üşüse, hep o geceyi anımsadı.