30.04.2013 Views

Ülkemizde Dev-Genç'liler Var! - Yürüyüş

Ülkemizde Dev-Genç'liler Var! - Yürüyüş

Ülkemizde Dev-Genç'liler Var! - Yürüyüş

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Sayı: 305<br />

<strong>Yürüyüş</strong><br />

26 Şubat<br />

2012<br />

24<br />

İstiklal Mahkemeleri, DGM, ACM ve Sonrası…<br />

Hepsi Adaletsiz ve Halka Düşman<br />

Mahkemelerdir, Adaleti Halk Sağlayacaktır!<br />

“Nasyonal Sosyalizm karşısında<br />

hukuk bağımsızlığı yoktur. Vereceğiniz<br />

her kararda önce kendinize şunu sorunuz:<br />

'Benim yerimde Führer olsa<br />

nasıl karar verirdi?'” (Nazi yargılamaları<br />

sırasında adalet müşaviri olan<br />

Hans Frank’ın yargıçlara seslenişi)<br />

İşte faşizmin yargı anlayışı bu<br />

şekilde oluşturulmuştur. Bunu alıp<br />

ülkemizdeki mahkemelerle kıyasladığımızda<br />

hiç de farklı olmadığını<br />

görebiliyoruz. Özel Yetkili Ağır Ceza<br />

Mahkemeleri’nin hakimlerinin de<br />

Erdoğan veya bir başka oligarşi temsilcisinin<br />

ağzına bakıp o ne karar<br />

verirdi diye düşünmediklerini özellikle<br />

bugün kimse söyleyemez. Tamamıyla<br />

oligarşinin ihtiyaçlarına<br />

göre şekillendirilen bu mahkemelerin<br />

delil tartışması bile yapmaya gerek<br />

görmeden, iktidarın emriyle polis<br />

senaryolarını temel alarak kararlar<br />

verdiğini artık burjuva basın dahil<br />

herkes tartışmaktadır.<br />

Fakat tüm tartışmalara ve çıkan<br />

sorunlara rağmen bu tür mahkemelerden<br />

vazgeçmeye hiç de niyetli olmadıklarını,<br />

bu tür mahkemelerin<br />

kendileri için bir ihtiyaç, zorunluluk<br />

olduğunu da dile getiriyorlar.<br />

Bugün ACM’lerden, son MİT kararıyla,<br />

deyim yerindeyse canı yanmış<br />

olan AKP buna rağmen bu tür mahkemelerden<br />

vazgeçmek istemiyor.<br />

Çünkü her ne kadar kendi içlerindeki<br />

it dalaşı nedeniyle kimi zaman bu<br />

kurumları birbirlerine karşı kullanıyor<br />

olsalar da bu tür mahkemelerin esas<br />

işlevi oligarşinin kendi içindeki çatışmalar<br />

değil, halka karşı yüklendikleri<br />

misyondur. Bu, oligarşinin halkı düşman<br />

gören bakışını ve iktidarını kaybetme<br />

kaygısının göstergesidir.<br />

İktidarı kaybetme korkusu ve bu<br />

nedenle mahkemeleri halka karşı en<br />

acımasız biçimiyle kullanma geleneği<br />

de yeni değildir. <strong>Ülkemizde</strong> bu gelenek<br />

cumhuriyetin ilk yıllarından<br />

bu yana uygulana gelmektedir.<br />

İstiklal<br />

Mahkemelerinden<br />

Günümüze<br />

Cumhuriyetin kurulduğu<br />

ilk yıllarda Kemalist<br />

yönetim iktidarı koruma<br />

kaygısı içinde olduğu dönemde<br />

İstiklal mahkemelerini<br />

kurmuş ve iktidara<br />

karşı muhalif olan veya<br />

muhalefet yapma potansiyeli<br />

olan herkesi bu<br />

mahkemelerden geçirerek<br />

hizaya sokmuştur… Daha<br />

sonra Kürt halk isyanlarının<br />

patlak verdiği yıllarda<br />

ise Takriri Sükun<br />

Yasası ve yeni dönem İstiklal<br />

mahkemeleri ile olaya<br />

müdahale edilmiştir. Bu mahkemeler<br />

küçük burjuva diktatörlüğü<br />

için iktidarını sağlamlaştırmanın araçları<br />

olmuştur.<br />

İstiklal mahkemeleri 1920 ile<br />

1927 arasında kurulan mahkemelerdir.<br />

Bu mahkemelerin en önemli özelliği<br />

yargılananların temyiz (itiraz) haklarının<br />

bulunmamasıdır. Mahkemelerde<br />

yargılananların birçoğu aynı<br />

gün- hafta içerisinde tutuklanır, yargılanır<br />

ve cezaları infaz edilir. Bu<br />

mahkemelerde delil aramak diye bir<br />

şey yoktur.<br />

İstiklal mahkemelerinden sonra<br />

Kürt isyanlarının devam ettiği koşullarda<br />

daha çok askeri mahkemeler<br />

iş görmüş ve yine bunları besleyen<br />

özellikle Dersim isyanı döneminde<br />

Umum Müfettişlik Kurumu oluşturulmuştur.<br />

Dördüncü Umum Müfettişlik<br />

esas olarak Dersim isyanına<br />

karşı kurulan ve bu isyanı bastıran<br />

kurumdur ki başında Abdullah Alpdoğan<br />

isimli askeri komutanın bulunduğu,<br />

komutanlık ve valilik yetkilerine<br />

sahip aynı zamanda mahkeme<br />

kararlarını imzalama yetkisi de bulunan<br />

bir kişidir. Günümüzde Olağanüstü<br />

Hal Valiliği gibi bir işlevi<br />

ENGİN ÇEBER’İN<br />

olan bu kurumun o dönemki uygulamaları<br />

da hukuk ve adaletin işletilmeyip,<br />

halkın zorla baskı altına<br />

alınmasına dönük uygulamalardır.<br />

İşte küçük burjuva diktatörlüğü<br />

bu şekilde kendi iktidarını sağlamlaştırmış<br />

ve bu arada da kurduğu<br />

oligarşik ittifak ile emperyalizmle<br />

girilen ilişkileri de hızlandırmaya<br />

başlamıştır…<br />

Oligarşik iktidarın 1950 sonrasındaki<br />

iktidarlarının hepsinde de aslolan<br />

baskı ve zor olmuştur. Oligarşinin<br />

emperyalizme bağımlı çarpık<br />

kapitalist yapıyı oturtabilme ve halkın<br />

giderek gelişen hak taleplerine cevap<br />

verebilme gücü yoktur. Bu nedenle<br />

bir yandan emperyalizmle ilişkileri<br />

geliştirirken diğer yandan da halkın<br />

tepkilerini boğacak yapılara her zaman<br />

ihtiyaç duymuştur. Bu amaçla<br />

yargı alanındaki ilk uygulamalardan<br />

biri <strong>Dev</strong>let Güvenlik Mahkemeleri<br />

olmuştur.<br />

DGM’ler ilk olarak 1973 yılında<br />

1961 anayasasına eklenen bir madde<br />

ile gündeme gelmiş ancak o dönem<br />

yasalaştırılıp uygulamaya sokulamadan<br />

kalmıştır. 1970’lerin sonlarında<br />

önce sıkıyönetim mahkemeleri ku-

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!