29.10.2014 Views

pdf indir - YDİ Çağrı

pdf indir - YDİ Çağrı

pdf indir - YDİ Çağrı

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

halkların kardeşliği için<br />

12<br />

Burjuvazinin sahtekârlığının en iyi<br />

örneklerinden biri Doğu Bloku’nun<br />

yıkılmasından önceki süreçte komünist<br />

olarak gördüğü Demokratik<br />

Alman Cumhuriyeti’nin inşa ettiği<br />

Berlin Duvarı’na karşı tavrıdır.<br />

Berlin Duvarı’nı komünistlerin ya da<br />

“Demir Perde”nin “utanç duvarı” olarak<br />

gösterip komünizme karşı mücadelenin<br />

bir aracı olarak kullandılar,<br />

kullanıyorlar hâlâ…<br />

Berlin Duvarı’nın yıkılmasını burjuvazinin<br />

çanak yalayıcıları, insanların<br />

sınırsız, özgür ve demokrasinin<br />

egemen olduğu bir dünyaya akışı,<br />

küresel olarak bilginin ve malların<br />

insanlara ulaşacağı bir dönemin<br />

başlangıcı olarak göstermeye çalıştılar.<br />

Sanki örülen tek duvar Berlin<br />

Duvarıymış gibi bir resim çizmeye<br />

çalıştılar. Gerçekler ise tersini göstermektedir.<br />

Demokrasinin beşiği olarak görülüp<br />

gösterilen Avrupa’da, Avrupa<br />

Birliği, Şengen Anlaşması çerçevesinde<br />

sınırlarını “dışa” kapatmaktadır.<br />

Bunun en açık görüntüsü Afrika<br />

kıtasına yönelik alınan önlemlerdir.<br />

(Bunun için 94. sayımızda, “AB’nin<br />

sınır duvarları yükseliyor” başlıklı<br />

yazımıza, sayfa 14-15’e bakınız.)<br />

İsrail’in inşa ettiği ve 700 kilometre<br />

civarında uzunluğu olan, Filistin<br />

Arap halkını açık bir cezaevine kapatacak<br />

olan duvar ise, tüm protestolara<br />

rağmen ABD ve AB güçlerince<br />

destek görmektedir. Ya da sözlü açıklamalarla<br />

bu duvarın inşasının yanlışlığı<br />

tespit edilmekte, ama herhangi<br />

bir yaptırıma ya da önleme başvurulmamaktadır.<br />

İsrail’in inşa ettiği duvar<br />

bir yanıyla da “terörizme karşı<br />

mücadele”nin ve İsrail’in kendisini<br />

“korumasının” bir aracı olarak gösterilmektedir.<br />

Yine halklar arasında örülen duvarlardan<br />

biri de İsrail’in duvar tekniğini<br />

örnek alan Hindistan’ın Pakistan ile<br />

arasında savaş nedeni olan Keşmir’in<br />

bölünmesinde yaşanıyor. Bu duvarın<br />

uzunluğu 2000 kilometre civarındadır.<br />

Suudi Arabistan da Yemen ile sınırlarını<br />

duvarlarla kapatmaktadır.<br />

Güney ve Kuzey kore arasındaki duvara<br />

ve Çin Seddi’ne ise değinmiyoruz<br />

bile.<br />

Tüm bunlara yine demokrasinin<br />

beşiği olarak gösterilen ABD’nin duvarı<br />

eklenmektedir. Kanada ile iyi<br />

ilişkilerin gerçekleştirildiği gözönüne<br />

alınarak ABD’nin Kanada ile<br />

sınırlarını fazla sıkı tutmadığını tespit<br />

edebiliriz. Fakat ABD’nin Güney<br />

sınırında durum böyle değil.<br />

Pasifikten Meksika Körfezi’ne kadar<br />

yaklaşık 3200 kilometrelik sınırın<br />

üçte biri duvar ve bariyerlerle kapatılmaktadır.<br />

Askeri kontroller, teknik<br />

donanımlar vb. yetmiyor onlara.<br />

Daha çok askeri kontrol, daha uzun<br />

ve daha yüksek duvarlar, tel örgüler,<br />

bariyerler gerekiyor… Kendileri<br />

sınıra daha çok asker yığarken,<br />

ABD’nin “güvenliğinden” bahsediyor<br />

bu sahtekârlar. “Kaçak” göçmenleri<br />

engellemeyi “terörizme karşı mücadele”<br />

olarak gösteriyorlar.<br />

Somut olarak gündeme getirilen<br />

göçmen yasa tasarısı içinde Meksika<br />

sınırında alınacak önlemler de var.<br />

Sınır gibi havaalanları ve limanlarda<br />

da daha çok kontrol ve askeri önlemler<br />

gündemdedir. Sadece sınırlarda<br />

alınacak bu önlemler için bütçeden<br />

milyarlarca dolarlık pay ayrılmaktadır.<br />

Medyaya yansıdığı kadarıyla<br />

anda öngörülen duvarın uzunluğu<br />

600 kilometre ve bariyerlerin ise 800<br />

kilometredir. Bu ise aslında öngörülen<br />

sınırın üçte birinden daha uzundur.<br />

Buna bir de zaten anda varolan<br />

duvar ve bariyerleri eklediğimizde<br />

ABD’nin Meksika ile sınırının üçte<br />

ikisinin duvar ve bariyerlerle, tel örgülerle<br />

kapatılacağı ortaya çıkmaktadır.<br />

Sınırın geri kalan kesimi ise<br />

esas olarak sınırı geçmenin çok zor<br />

olduğu, hatta mümkün görülmediği<br />

bölümdür. Şimdi planlanan duvar ve<br />

bariyerlerin örülmesi “kaçak” göçmenlerin<br />

ABD’ye girişini engelleyemediği<br />

noktadan itibaren, bu geri<br />

kalan bölümde de duvarlar gündeme<br />

getirilecektir.<br />

Evet, ABD emperyalizmi anda sınırları<br />

koruma bütçesini %66 yükseltmiştir.<br />

Sınıra daha şimdiden 6000<br />

kolluk gücü aktarmaya başlamıştır.<br />

11.000 civarındaki sınır kontrol gücünü<br />

2011’e kadar 25.000’e çıkarmayı<br />

hedeflemektedir. Tüm bunlar doğrudan<br />

sınırların militarize edilmesiyle,<br />

askeri tekniğin ve silahların sınırlara<br />

yerleştirilmesiyle içiçe yürümektedir.<br />

Sınır kontrollerine gönderilen kimileri<br />

açıkça “göçmen avcıları” olarak<br />

adlandırılmaktadır.<br />

Göçmenlik yasası esas olarak sınırların<br />

kapatılmasını, militaristleştirilmesini,<br />

“kaçak” göçmenlerin büyük<br />

bölümünün sürgün edilmesini<br />

içermektedir. Camekanın süslenmesi<br />

için de belli bir kesiminin legal olarak<br />

ABD’de kalmasına olanak tanınmaktadır.<br />

Tüm bunlar kapitalizmin-emperyalizmin<br />

çıkardıkları, çıkaracağı yasaların<br />

onların kendi çıkarlarına olduğunu,<br />

onların halklar arasındaki<br />

duvarları daha da yükselttiğini bir<br />

kez daha göstermektedir.<br />

Kapitalizmin-emperyalizmin egemen<br />

olduğu bu dünya, halklar arasında<br />

duvarların örüldüğü, köprülerin<br />

yıkıldığı; insanların değil sınırların<br />

korunduğu bir dünyadır.<br />

Dünyanın tüm ulus ve milliyetlerden<br />

işçilerin, emekçilerin görevi kapitalizme-emperyalizme<br />

karşı devrim<br />

için mücadeleyi yükseltmektir.<br />

Egemenlerin, sömürücülerin bu dünyasına<br />

son vermektir. Bunun için de<br />

ilk işlerden biri halklar arasında kafalarda,<br />

bilinçlerde varolan duvarların<br />

yıkılması, köprülerin kurulması<br />

için mücadeledir.<br />

Yaşasın dünyanın işçilerinin ve ezilen<br />

halklarının birliği ve ortak mücadelesi!<br />

“Birleşmiş halk yenilgiye uğratılamaz!”<br />

20 Haziran 2006 <br />

Perihan Mağden ve Eren Keskin’e yönelik sald<br />

Vicdani red hakkını savunduğu<br />

“Her Türk Asker<br />

Doğmaz” başlıklı yazısından<br />

dolayı gazeteci yazar Perihan<br />

Mağden’in başı dertte... “Basın yoluyla<br />

halkı askerlikten soğuttuğu”<br />

gerekçesiyle Genelkurmay hakkında<br />

suç duyurusunda bulundu ve savcılık<br />

da hemen reaksiyon göstererek<br />

dava açtı. Perihan Mağden’in hakim<br />

karşısına çıkarıldığı gün (7 Haziran<br />

2006), Şişli Adliyesinde Türk şovenizmi<br />

yine coşturuldu. “Şehit Aileleri<br />

Derneği” üyeleri ve bilumum şovenist<br />

militarizm savunucusu Perihan<br />

Mağden’e “PKK cariyesi”, “eroin kaçakçısı”<br />

vb. türünden hakaretler yağdırdı,<br />

tehditler savurdu. Böylece, faşist-şoven<br />

anlayışla kadın düşmanlığının<br />

(erkek-şovenizmi) üstüste binmişliğine<br />

de bir kere daha şahit olduk.<br />

Bütün bunlar Türkiye’de yaşanan<br />

şovenist-militarist kışkırtmanın parçasıdır.<br />

Egemenler bunun için ellerinden<br />

geleni yapıyorlar; bunlara<br />

karşı sesini yükseltmeye çalışan,<br />

demokrasi mücadelesi verenler ise<br />

mahkeme kapılarında süründürülmekten,<br />

linç ortamına itilmeye kadar<br />

her türden resmi ve gayri resmi korkutma-bastırma<br />

yöntemlerine maruz<br />

kalıyorlar.<br />

Perihan Mağden’e açılan dava<br />

bir kere daha Türkiye’de “Basın<br />

Özgürlüğü” denilen şeyin sınırını<br />

gösteriyor. Ona yönelik saldırıları<br />

protesto ediyor, dayanışma ruhuyla<br />

“Her Türk Asker Doğmaz” başlıklı<br />

yazısını Dergimizde yayınlıyoruz.<br />

Kemalist kadınlar militarizmin<br />

savunucusu!<br />

Militarizme h<br />

Militarizmin körüklendiği ve Türk<br />

şovenizminin coşturulduğu bu ortamda<br />

saflaşmalar çok daha iyi görülüyor.<br />

Kemalist kadınlar bir kere daha<br />

gerçek yüzlerini gösteriyor, şovenizmin<br />

ve militarizmin savunuculuğunu<br />

yapmaya devam ediyorlar.<br />

İnsan Hakları savunucusu Av. Eren<br />

Keskin, 2002 yılının 8 Mart’ında<br />

Köln’de (Almanya) yapılan bir toplantıda<br />

Türk askeri ve polisinin taciz<br />

ve tecavüz olaylarına karıştığını<br />

söyleyince aynı toplantıda yeralan<br />

Kemalist Necla Arat’ın tepkisiyle karşılaşmış,<br />

Necla Arat basın üzerinden<br />

Eren Keskin’i hedef göstermiş ve çok<br />

geçmeden de Eren Keskin hakkında<br />

dava açılmıştı. Sonunda bu dava sonuçlandı<br />

ve Eren Keskin “ordunun<br />

manevi şahsına hakaret” ettiği gerekçesiyle<br />

6 bin YTL para cezasına<br />

çarptırıldı. Eren Keskin bu para cezasını<br />

ödemeyeceğini, gerekirse cezaevine<br />

girip yatacağını açıklamıştı.<br />

Bu arada çeşitli kadın grup ve kuruluşlarının<br />

oluşturduğu bir inisiyatif<br />

Eren Keskin’le dayanışmak ve ceza<br />

bedelini toplamak amacıyla “Kadın<br />

ve İnsan Hakları için 1 YTL de Sen<br />

Ver” şeklinde bir kampanya başlattı.<br />

Buna karşı Necla Arat ve onun gibi<br />

düşünenler yanyana gelerek doğrudan<br />

Eren Keskin’i hedef alan bir saldırı<br />

kampanyası açtılar. Aralarında<br />

CHP İl Kadın Kolları, Kadın<br />

Araştırmaları Derneği vb. bulunduğu<br />

19 Kadın Kuruluşunun imzaladığı<br />

ve gazetelere verilen bir ilanda<br />

Eren Keskin hakkında şunlar söyleniyor:<br />

“Türk Silahlı Kuvvetleri’ne duyulan<br />

saygıyı azaltmak için olağanüstü<br />

çaba gösteren Eren Keskin’i şiddetle<br />

protesto ediyoruz. ‘Kadın ve İnsan<br />

Hakları Mücadelesine Destek Verin’<br />

ve ‘Kadın ve İnsan Hakları için 1YTL<br />

de Sen Ver’ çağrıları altında sözde<br />

masum bir imza ve para toplama<br />

kampanyasına dönüştüren kuruluş<br />

ve kişileri de şiddetle kınıyoruz.<br />

Kadın kuruluşlarımızın bu kampanya<br />

ile hiçbir ilgisi bulunmadığını<br />

kamuoyuna saygıyla duyururuz.”<br />

Bu ilanın baş savunucularından<br />

Necla Arat’ın gazetelerde yeralan<br />

açıklaması ise aynen şöyle:<br />

“Ülkenin en köklü kuruluşlarından<br />

birini karalamak düşünce özgürlüğü<br />

olmadığı gibi sonucunda alınan ceza<br />

da kadın ve insan haklarıyla ilgili olamaz.<br />

Konuyu bu şekilde çarpıtarak,<br />

bunu tüm kadın kuruluşlarının girişimi<br />

gibi yansıtıyorlar. Biz bu resmin<br />

içerisinde değiliz. Eren Keskin parayı<br />

ödeyerek özgürlüğünü satın almayacağını<br />

söyledi ama şimdi arkadaşları<br />

vasıtasıyla cezasını halka ödettiriyor.<br />

Söylediklerinde samimi ise arkadaşlarının<br />

da para toplamasına engel olsun<br />

ve hapse girsin,”<br />

Türk şovenizmi ve militarizmini<br />

sonuna kadar savunmaya yeminli<br />

Kemalist kadınların saf tuttukları<br />

yer işte burada açığa çıkıyor. Bu saldırılara<br />

karşı Eren Keskin, “Çok anlamsız<br />

bulduğum ilanı verenleri değil<br />

feminist olarak, kadın olarak bile de-

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!