12.07.2015 Views

KAYBEDEN, KATLEDEN KATİLLERİ TANIYORUZ - Yürüyüş

KAYBEDEN, KATLEDEN KATİLLERİ TANIYORUZ - Yürüyüş

KAYBEDEN, KATLEDEN KATİLLERİ TANIYORUZ - Yürüyüş

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Yüzlerce İnsanımız Gözaltında Kaybedildi<strong>KAYBEDEN</strong> DEVLETTİR!Kaybolan devrimciler değil, devletin meşruluğudur!Haftalık Dergi / Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) / 08 Ocak 2012Sayı:18Devlet, Uludere’de 35 köylüyü katletti!Katliam, AKP’nin deyimiyle ‘arka bahçedeki zararlıayrık otlarını’ temizleme operasyonudur!Bugün de katillerin peşinibırakmıyoruz. Kaybedilenyoldaşlarımızı bulacağız. Katilleriasla affetmeyeceğiz!‘90’lı yıllar boyunca kayıplarıaradık. Kaybedenlerin peşinedüştük, yakasına yapıştık!Kaybeden, Katleden İşkenceciKati̇lleri̇ Tanıyoruz!Bulacağız ve Yargılayacağız!Katil Devlet!Kürdistan’dan Kanlı Ellerinizi Çekin!


AMERİKA DEFOL!BU VATAN BİZİMÖğretmenimizdenÖğrendiklerimizSahibi ve Yazıişleri Müdürü:Ünal ÇİMENHalk Cepheliler, Amerika’nın füze kalkanına karşı13 Ocak’ta ülkemizin dört bir yanından Kürecik’e gidiyor!Füze Kalkanı Değil,Parasız Eğitim İstiyoruz!İstanbul’dan Malatya - Kürecik’e Yapılacak <strong>Yürüyüş</strong>ün Programıİstanbul’dan çıkış:Tarih: 13 Ocak 2012, CumaSaat: 16.00Yer: Cevahir Alışveriş Merkezi önü - ŞişliAnkara’da buluşma:Tarih: 13 Ocak 2012 CumaSaat: 24.00Yer: Kurtuluş ParkıVedat Dolakay Nikah Salonu önü- SıhhıyeHaftalık Süreli Yerel Yayın Fiyatı: 1 TLAdres: Kocatepe Mah. Feridiye Cad. Farabi Sok.No: 7 / 9Beyoğlu/İSTANBULOfset Hazırlık: Ozan YayıncılıkAdres: Gülbahar Mah. Cemal Sahir Sok. Kral Apt.7/1 B Blok No: 17 Daire: 6 Mecidiyeköy /İSTANBULTel: (0-212) 216 41 78Faks: (0-212) 216 41 79Yurtdışı Büro: Vakıf EFSANEPieter de Hoochstr. 303021 CS Rotterdam/NederlandISSN: 1308-300714 Ocak 2012 saat 07.00’deSivas - Gürün’de kahvaltıMalatya’da buluşma:Tarih: 14 Ocak 2012 CumaSaat: 12.00Yer: İnönü Meydanı - MerkezKürecik’te yürüyüş:Tarih: 14 Ocak 2012 CumartesiSaat: 14.00Baskı: Ezgi Matbaacılık-Sanayi Cad. Altay Sok. No:10 Çobançeşme / Yenibosna / İST.Tel: (0-212) 452 23 02Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama San. ve Tic.A.Ş. Tel: (0-216) 585 90 00Avrupa: 4 EuroAlmanya: 4 EuroFransa: 4 Euroİsviçre: 6 FrankHollanda: 4 Euroİngiltere: £ 3Belçika: 4 EuroAvusturya: 4 EuroDevrimciler önce kendileri ileyarışmalıdırlar.Emekçilikte,mütevazılıkta,sonuç almada,aldığı kararları uygulamada, bukararları büyütmede önce kendilerinigeçmelidirler.Devrimciler kendi acı deneylerindenöğrenirler.Kendimizi yene yene yürüyeceğiz.Emek verilmeden öğrenilen şeylergerçekten öğrenilmiş sayılmaz.Zorluklara katlanmadan,emek harcamadan öğrenilen hiçbir şeyinsanı ileri taşımaz. Bunu unutmayacağız.Gerisi hayat...


Devlet, Uludere’de 35 köylüyü katletti!Katliam, AKP’nin deyimiyle ‘arka bahçedekizehirli ayrık otlarını’ temizleme operasyonudur!"Terör örgütününyürüttüğü çalışma sadecedağda, bayırda, şehirde, sokakta,arka sokaklarda haince pusukurarak yaptığı saldırılardanibaret değil. Bir başka ayağıdaha var. Psikolojik terör,bilimsel terör var. Terörübesleyen arka bahçe var. Terörpropagandası var. Masum,makul, haklı gösterme gayretivar. Bir kısmı bu yapıyı görmüyor,göremiyor. Yeterli bilgisiolmayabilir. Birileri de ciddihalde saptırma yaparak, kendinegöre gerekçeler uydurarakmakulleştirerek, teröre destekveriyor. Resim yaparak, tuvaleyansıtarak, şiir yazarak, şiireyansıtıyor, günlük makaleyazarak. Hızını alamıyor. Terörlemücadelede görev almış askeri vepolisi, sanatına, çalışmasınakonu yaparak demoralize etmeyeçalışıyorlar. Terörle mücadeleedenle bir şekilde mücadeleediliyor. Arka bahçe İstanbul'dur,İzmir'dir, Bursa'dır, Viyana'dır,Londra'dır, Washington'dur,üniversitede kürsüdür, dernektir,sivil toplum kuruluşudur. Orayada sızmışlardır. Bakmışsınızkültür, eğitim derneği. Bakarsınız'think tank' kuruluşu. Dağdakiylemücadele kolay. Ama arkabahçede ayrık otuyla ayrık otlarıbirbirine karışıyor. Bir kısmıfaydalı, bir kısmı zehirli."(İçişleri Bakanı İdris NaimŞahin)Şırnak’a bağlı Uludere’deki RoboskiKöyü’nün Güney Kürdistan’laolan sınır noktasında kaçakçılık yapan35 yoksul Kürt köylüsünü oligarşininsavaş uçakları 47 dakika bombalayarakkatletti. Katledilen 35 kişidensadece üçünün yaşı 30’un üzerindeydi.Geri kalanları 12 ile20 yaş arasındakiçocuk ve gençlerdi.Katliam 28 Aralık akşamı yapıldı.Holding medyasının televizyonlarıbaşka zaman olsa “son dakika” haberleridiye dakika başı haber yaparlar.Ancak bu sefer öyle yapmadılar.Haberleri mi olmadı? Haberlerinin olmamasımümkün değil. Polis dahabaskın yapacağı eve gitmeden onlar‘basıldı’ diye haber yaptı. Ancak busefer Uludere katliamını tam 12 saathalktan sakladılar. 29 Aralık tarihli gazetelerinhiçbirinde katliamın haberiyer almadı. Televizyonlar 12 saat, yazılıbasın 24 saat sonra haber yaptı. İstisnalarhariç yapılan haberler iseUludere katliamına “kaza süsü” vermektenibaret oldu.Yani 35 yoksul Kürt köylüsünü sadeceoligarşinin savaş uçakları bombalayarakkatletmedi. Burjuva medyapatronları bu katliamın doğrudanortağıdır. Burjuva basının iktidar yalakasıyöneticileri, köşe yazarları bukatliamın suç ortaklarındandır. 24saat sonra atılan şu manşetlere bakın:“Kahreden Hata”, “Vahim Hata”,“Terörist Güzergahına Bomba”, “35Sivile Bomba”, “Gediktepe SendromuKaçakçıyı Vurdu”, “Silah Taşıyorlardı...”Hiçbirisi katliam demedi.Hepsi de katliama gerekçe aramaçabası içindeydi. Katliam yoktu,“hata” vardı. Sonucu da “vahim” olmuştu.“İstihbarat hatası” dediler, “yanlışyönlendirme” dediler, “tam da hükümetyeni demokratikleşme paketiaçmak üzereyken” diyerek komploteorileri üretmeye başladılar. “Terörlemücadele çok başarılı giderkenbu hata niye?” diye sordular. ‘PKK,yanlış yönlendirmiş olabilir’ diyePKK, ‘parmağı’ aradılar. Bir kaç istisnadışında katliam demediler. Katliamı“gerekçelendirme”ye çalıştılar.Buna rağmen atılan manşetleri,yazılan yazıları AKP, çok “insafsız”buldu. Başbakan Erdoğan “devletkatliam yapmaz, geçmişte bizdenönce olmuştur, ama bizim dönemimizdeolmaz” diye açıklama yapmıştı,basının da böyle yazmasını istedi.Nedir “vahim hata?”Katledilen 35 kişinin PKK’li değil,“sivil” olması. PKK’li olsaydıburjuva medya ve kalemşörleri yinehep bir ağızdan “terörle mücadele”deki“zafer”in propagandasını yapacaklardı.Oysa katliam açığa çıktıktan sonraTSK’dan yapılan açıklama çokaçık. Ortada bir hata yok. TSK, katliamdansonra yaptığı açıklamadaoperasyonu yanlış yaptık demiyor:“Türk Silahlı Kuvvetlerinin sınırötesi harekatı, TBMM tarafından 17Ekim 2007 tarihinde kendisine verilenve birer yıllık sürelerle yenilenenyetki gereği sürdürülmektedir.” diyor.Yani biz bu operasyonu kafamızagöre yapmadık. “TBMM’nin bizeverdiği yetkiye dayanarak yaptık” diyor.TSK, doğru söylüyor; bu katliamıntek sorumlusu TSK değil.AKP, başta olmak üzere CHP veMHP de bu katliamın ortağıdır.TSK’ya sınır ötesi operasyonu içinizin söz konusu olduğunda bu üç partininaralarında ne tür sorun olursa olsun,tüm itilaflar bir kenara bırakılıpoy birliğiyle sınır ötesi operasyonlaraizin veren onlardır. Bunun içinAmerikancı ordunun komutanları arkasındaparlamentonun sınırsız desteğinide alarak halkın üzerine pervasızcahiç çekinmeden bombalaryağdırmaktadır.TSK, yaptığı açıklamada; “Grubuntespit edildiği bölgenin teröristler ta-48 Ocak 2012 / Sayı:18


afından sıkça kullanılan bir yer olmasıve geceleyin hududumuza doğrubir hareketin tespit edilmesi üzerine...hedef alınmıştır.” “Olayın meydanageldiği yer, bölücü terör örgütününana kamplarının konuşlu olduğu,sivil yerleşim bulunmayan,Irak kuzeyindeki Sinat-Haftanin bölgesidir”diyerek katledilen köylülerisuçluyor.Yani köylüler yanlış yerde bulunduklarıiçin “katledilmeyi haketmiş”oluyorlar. Ortada bir yanlış, kaza, hatayok. TSK, “bir daha hiç kimse ‘terörörgütü’nün bulunduğu bölgelere girmesin,‘korucu, kaçakçı, köylü, çocuk’demeden tepesine bombayı yağdırırım”diyor.Bu politika AKP’nin politikasıdır.Bu politika aylardır “terörle mücadele”adına yapılan toplantılarda belirlenmişbütün halkı düşman görendevletin politikasıdır. Bu katliamın 19Aralık hapishaneler katliamında olduğugibi önceden planlanmış, maketlerüzerinde tatbikatları yapılan birkatliam olup olmamasının hiçbir önemiyoktur. AKP bütün Kürt halkınıdüşman olarak görüyor. Ve bu katliamlada bütün Kürt halkına gözdağıvermek istiyor. Sadece Kürt halkınada değil; en sıradan hak alma eylemlerineyapılan saldırılara bakın.İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’inyaptığı açıklamaları tekrar tekrarokuyun. Ama bir “gaf”, “pot kırma”,“dil sürçmesi” diye ne kendinizine de halkı aldatmadan okuyun. Birde olanlara bakın. Ortada bir “gaf”,“pot kırma”, “dil sürçmesi” yok.AKP, kendisine oy veren kesimlerdahil, politikalarına hizmet etmeyentüm halkı düşman olarak görüyor.“Kentsel yıkım” için “bize oy veripvermediğine bakmaksızın, seçim kaybetmepahasına” yıkımları yapacağınıaçıklaması bütün halkı düşman olarakgörmesinin sonucudur.35 Kürt köylüsünün katledilmesionun için ne “operasyon kazası”dır,ne hata, ne de yanlışlıkla yapılmıştır.Halka karşı açılmış savaşın gereği yerinegetirilmiştir. Nitekim AKP iktidardaolmanın yüklediği ‘sorumluluk’gereği Cumhurbaşkanından Başbakanına‘talihsiz bir olay’ deseler dekatliama, devletin resmi görüşünüfaşist MHP’nin Genel Başkanı DevletBahçeli “PKK’yi desteklediklerinedair yüzde bir ihtimal de olsa devletgereğini yapmalıdır. ULUDE-RE’DE DEVLET GEREĞİNİ YAP-MIŞTIR” diye açıklamıştır.AKP’de başlangıçtaki tepkileriönlemek için yaptığı “üzgünüz” türündensöylemleri bir tarafa bırakıpkatliamcıları açıktan savunarak katliamlahalka açtığı savaşı sürdürmektedir.Başbakan Erdoğan “olayıgazetecilere rağmen örtbas etmediğiiçin teşekkür ediyorum” dedi. Ortada35 kişinin katledilmesi yok sanki.Katliamcılar devletin en üst icra makamıtarafından sahiplenildi. Tartışmalarınönünü kesmek için ilk gündenberi “soruşturma açıldı” deniyordu,soruşturmaya “gizlilik kararı”alınarak tartışılması da yasaklandı.Katliama ilişkin tek bir kişi dahigözaltına alınmazken, katliamı protestoedenlerden yüzün üzerinde kişigözaltına alınıp onlarca kişi tutuklandı.Bütün bu gelişmelerden sonrahala bu katliama bir kaza ya da yanlışlıkdenilebilir mi?Ayrıca belirttiğimiz gibi ne TSK,ne MİT, ne de devletin herhangi birkurumu “olayın yanlışlıkla olduğunu”söylemiyor. “İstihbarat hatası” olduğuda kabul edilmiyor. Sadece “çoktalihsiz olay” olarak adlandırılıyor.“Talihsiz” olanın belki, katliamındevlet tarafından yapıldığının çokaçık olarak açığa çıkmış olmasıdır.Devletin üstünü örtbas edememesidir.Zaten yanlışlık, “vahim hata” di-35 Kürt köylüsününkatledilmesi onun içinne “operasyonkazası”dır, ne hata,ne de yanlışlıklayapılmıştır. Halka karşıaçılmış savaşın gereğiyerine getirilmiştiryenlerde devleti aklamaya çalışanburjuva medyanın köşe yazarları veküçük burjuva akıldaneleridir.Hayır, bir hata ya da bir yanlışlıkyoktur. Ne diyor İçişleri Bakanı İdrisNaim Şahin? “Dağdakiyle mücadelekolay. Ama arka bahçede ayrıkotuyla ayrık otları birbirine karışıyor.Bir kısmı faydalı, bir kısmı zehirli."Bu katliam da birbirine karışan arkabahçedeki ayrık otlarının içinden zararlıolanları “ayıklama” operasyonudur.Bakan Şahin’in açıklamalarına“gaf” deniyordu. Ne gafı? AKP iktidarıaylardır bunu yapıyor. “KCKoperasyonu” adı altında binlerceBDP’liyi gözaltına aldı ve tutukladı.BDP’nin belediye başkanları, meclisüyeleri ve yöneticileri tutuklandı.Avukatlar tutuklandı, BDP ile ilişkisiolan aydınlar, yazarlar, gazeteciler,avukatlar tutuklandı. Eylemlere katılançocuklar ailelerinden alınıp“sevgi evleri” dedikleri devşirme evlerindedevşirilecek. Büyükşehirlerdedevrimcilerin, Kürt hareketinin örgütlüolduğu yoksul gecekondu mahallelerindeyaşayan halkı “KentselDönüşüm” adı altında şehirin dışınasürmeye hazırlanıyor. Aylardır AKPiktidarı tarafından “şu kadar milyondolar kaçak sigaradan ‘terör örgütüne’para gidiyor” diye, “Kaçak’tanPKK’ye 70 milyon dolar” diye burjuvabasına haberler yaptırıldı.Bütün bunlar İçişleri Bakanı İdrisNaim Şahin’in konuşmasında belirtilen“arka bahçedeki ayrık otlarını”ayıklama operasyonudur. Ve bu saldırıaylardır gözaltı ve tutuklama terörüolarak sürmektedir. Uludere katliamıylaAKP’nin terörü en pervasızboyuta çıkmıştır.Ancak AKP, ne eylemlere saldırılarla,ne gözaltı ve tutuklamalarla nede katliamlarla sonuç alamamaktadır.İktidarı baskı, terör, tutuklama vekatliamlar üzerine oturmaktadır. Veher geçen gün iktidarını sürdürmekiçin daha fazla baskı, terör ve katliamaihtiyaç duymaktadır. AKP iktidarıhalka karşı açtığı bu savaş içinde boğulacak.Devrimcileri ve halkı teslimalamayacak.Sayı: 18 / 8 Ocak 2012 5


‘TERÖRİST’ SANIP KATLETMEKMEŞRU MU?Şırnak'a bağlı Uludere'nin RoboskiKöyü’nün Güney Kürdistan ile sınırnoktasında kaçakçılık yapan 35 Kürtköylüsü oligarşinin savaş uçaklarıtarafından bombalanarak katledildi.Katliam halktan 12 saat saklandı.Katliam açığa çıktıktan sonra burjuvamedya tarafından yapılan ağırlıklıyorum ise katliamın yanlışlıkla yapılmışbir “vahim hata” olması yönündeidi. Adeta katliamın üzeri örtülmeyeçalışıldı.İşte Burjuva BasınınAttığı Manşetler:Hürriyet; “Çok Üzgünüz” “Şırnaklıköylüler Kuzey Irak’tan katırlarlakaçak mazot ve sigara getirirken4 savaş uçağı tarafından teröristsanılarak bombalandı”Milliyet; “35 Sivile Bomba”:“Şırnak Uludere’de sınırdan kaçakmazot getiren grubu terörist sananTSK bölgeye F-16’ları gönderdi.Ve sabah Uludere’ye traktörleriçinde 35 sivilin cesedi geldi”Star; “Kahreden Hata”: “Şırnaksınırında terörist sızmalarınakarşı operasyon yapan F-16’laryanlış istihabarat sonucu KuzeyIrak’tan katırlarla kaçak sigara getirenköylüleri vurdu. 35 kişi hayatınıkaybetti”Zaman; “Ölümcül İstihbarat”“F-16’lar Kuzey Irak’ın Sinat Haftaninbölgesinde terörist zannetiklerimazot kaçakçılarını vurdu. Genelkurmayoperasyonun ‘sivil yerleşimyeri bulunmadığı’ bölgedeyaptıklarını açıkladı. İddialaragöre 35 vatandaşımızınöldüğü olaya bölgede PKKelebaşlarının toplandığınailişkin ‘yanıltıcı’ istihbaratyol açtı”Sabah; “Gediktepe SendromuKaçakçıyı Vurdu”:“Şırnak’ta bir grup öncekigece katırlarla sınıra sızdı.Gediktepe ve Dağlıca baskınlarınınsilah yükü katırlarla yapıldığınıbilen birlikler alarma geçerekgrubu F16’larla bombaladı”Habertürk; “Sınırda VahimHata”: “Jetler, PKK’lı diye 36 köylüyübombaladı:Cumhuriyet;"Jetler SivilleriVurdu"Sözcü; "TSK sivilleri vurdu"diyenlere Genelkurmay'dan açıklama:"Silahtaşıyorlardı": "PKK ağırsilahları sınırdan katır sırtından geçiriyordu.TSK önceki gece aynı bölgedekalabalık bir gruba jetlerleoperasyon yaptı."Akşam; "İnsafsız Hava Aracı""Sınırda dram, F-16’lar KuzeyIrak’tan katırlarla kaçak mal taşıyan“İsrail bile Filistin'e bukatliamı yapmamıştır”"Yaşanan bombardımanın ardındanolay yerine ilk giden görgü tanıklarındanTeyfik Encü, gördüklerini şöyle anlatıyor:“Olay yerine vardığımızda, gördüğümüzmanzara tam bir vahşetti. İnsan ve hayvanparçaları birbirine karışmıştı. Karda siyahbir madde vardı. Bize gelen bir koku başımızıdöndürdü. Baktık oradakiler 15-20 yaş arası gençlerimizdi. Hepsi öğrencive fakir fukaraydı. Kendimizi bildik bilelibu sınırda kaçakçılık yapıyoruz. Bu günekadar devlet de bize göz yumarak, müsaadeediyordu” ...“Başımıza getirilen tam bir oyun gibi.Sanki bizi kandırmışlar askerler sınıragidip silahla ateş açmış, gençler de geriyedoğru kaçmışlar. Gurubun içinde tecrübelisivilleri karakol basmaya gidenPKK’lı sanıp bombaladı. "Radikal; "35 Yurttaşa İHABombası": "İnsansız hava araçlarının(İHA) görüntüleri üzerine kalkanF16’lar PKK’lı sandıkları kaçakçılarıvurdu. 35 ölü, 17 kayıp."Vatan; "Kahreden Hata"...Terörist Sandılar...Haber ve yorumlar bu yönde.Burjuva basın can siperane oligarşininkatliamını gizlemeye çalıştı. Katliamdancanlı kurtulanların anlatımlarıvar. Çok açık bir katliam olduğunuanlatıyorlar. Katliama ilişkin bilinmeyenhiçbir soru işareti yok. Amaburjuva medyanın kalemşörleri gerçekleriçarpıtmak için sayısız soruişaretleri buldu. Komplo teorileriüretti. Ama istisnalar hariç hepsininyorumu “terörist sanıp yanlışlıkla 35köylü katledildi”.Kendine demokrat, ilerici, sol’umdiyen aydın ve yazarlar da “onlar sivildi”,“Onlar terörist değildi”, “Günahlarıneydi o çocukların” vb. yorumlarlakatliama karşı çıktılar.bir kişi olmadığıiçin telaşakapılıp ortadakalmışlar. Herbiri bir tarafakaçıp dağılmasıgerekirken,hepsi keklikyavrusu gibi elele tutuşarakkatırların altındasaklanmayaçalışmışlardı.Kendim 7 kişiyitoprak altındançıkardım. Toprak altından çıkardıklarımölmeden önce elle ele tutuşmuşlardıve toprak altında da öyle duruyorlardı.Yapılan katliam dünyanın hiç bir yerindegörülmemiştir. İsrail bile Filistin'e bukatliamı yapmamıştır.68 Ocak 2012 / Sayı:18<strong>KAYBEDEN</strong>, <strong>KATLEDEN</strong> <strong>KATİLLERİ</strong> <strong>TANIYORUZ</strong>


Ne Demek Onlar TeröristDeğildi? Ne Demek Onlar“Sivildi”?Terörist sanılarak 30-40 kişilikbir grubun üzerine savaş uçaklarıylabomba yağdırarak KATLETMEKMEŞRU MU? Kim veriyor Amerikanuşaklarına bu hakkı? Sizin yasalarınızda“teröristler” savaş uçaklarıylakatledilebilir mi yazıyor? Onlar kaçakçıköylü olmasaydı, PKK’li olsaydı,35 kişinin katledilmesine ziltakıp oynayacaktınız öyle mi?Terörist olunca katletmeyi meşrugörüyorsunuz: ‘Terörist’ ise katledilebilir.‘Terörist’ ise infaz edilebilir.‘Terörist’ ise kaybedilebiler. ‘Terörist’ise işkence yapılabilir. ‘Terörist’ isetoplu mezarlara gömülebilir.Oradakiler “sivildi” demek bu demektir.Sivil ise savaş uçaklarıyla katledilemezama gerilla ise katledilebilir.Asıl bunu diyen devletin kendisi teröristtir.Bunu yapan devlete karşıKatliamdan sağ kurtulanServet Encü anlatıyor: “Sınırın sıfırnoktasına vardığımızda köylüler bizi telefonla aradılar,yolların askerler tarafından tutulduğunu belirttiler. Askerleraraçlarla üst bölgeye gelmişler, gelmeyin dediler.Biz de dedik, bizde silah falan yok iki bidon mazot var.Köylülerin sözünü dinlemedik ve yolumuza devam etik.Askerler yolumuzu kestiler. Geri dönmeye başladık. Buesnada F16 jetleri geldi bizi bombaladı. Arkadaşlarımhepsi öldü. Sadece ben sağ kurtuldum. Bir arkadaşımızyaralandı ikisi de geri Irak tarafına kaçtı. Ben de arkadaşlarımınarkasında geliyordum. Aramızda 50 metrevardı.Bombardımanın etkisi ile geri yokuşa düştüm ve yuvarlanmayabaşladım. Tekrar bombalama devam etti.Üç sefer bombalama oldu. Ben karın içinden kendimisaklamaya çalıştım. Daha sonra hemen telefona sarılarakköylülere haber verdim. Köylüler olay yerine geldiler.Köylüler olay yerine geldiği zaman korkunç bir manzaraylakarşıladılar. Sanki insanları benzinle yakmışsın bütüncesetler yanmışlardı. Cesetlerin parçaları her biri ayrıayrı olmuştu. İlk hava saldırısında gruptan yarısı ölürken,diğer grup kendini kayalıkların arasına sakladı ve ikincihava saldırısında kayalıklarla beraber yerin dibinegirdiler ve köylüler kazma kürek getirerek onları yerindibinden çıkardılar. Jetler öyle bir bombalar kullanmışki ölen kişilerin beyinleri patlamıştı. Ölen kişilerinarasında 12 yaşında çocuk vardı, 14 yaşında çocuk vardı,öğrenciler vardı, 17 yaşında gencecik yaşta insanlarvardı. Onlarıniçinde enbüyüğü bendimben de31 yaşındayım.Diğerlerihepsibenden küçüktü.Hepside öğrenciydi,okul masraflarınıçıkartmakiçin o yola başvurdular.KimisiBitlis’te okuyor, kimisiDiyarbakır’daokuyordu.”..her türlü yöntemle savaşmak meşrudur.Ya kendine ilerici, demokrat, sol,sosyalist diyenler: “Onlar sivildi”demek ne demek? Devlet “sivil”i öldürüncekatliam oluyor, gerillayı öldürüncekatliam olmuyor.Onyıllardır devletin devrimcilerikatletmesine karşı çıkmadınız. İnfazlarkarşısında, kayıplar karşısındaOnyıllardır bu mantıkla devrimcilerin,yurtseverlerin katledilmesikarşısında sessiz kalarak onayladınız.İnfazları onayladınız. İşkenceleri,kayıpları onayladınız. Toplu mezarlarıgörmezlikten geldiniz.Bu mantıkla 19 Aralık’ta kimyasalgazlarla tutsakların diri diri yakılmasınasesinizi çıkartmadınız. Çünkütutsaklar devlete karşı direndi. KazanVadisinde iki ay önce 35 PKK gerillasınınkimyasal bombalarla katledilmesinekatliam diyemediniz. Gerillanınkimyasal bombalarla katledilmesinekatliam diye karşı çıkmayanlar35 köylünün katledilmesininde önünü açmıştır.Devlet sizin “Onlar sivildi” dediklerinize“ne sivili, onlar teröredestek veriyorlar” derse “sivil” dediklerinizinkatledilmesini meşrulaştırmışolmaz mısınız? Bu nasıl demokratlık,bu nasıl solculuk, sosyalistlik,nasıl aydın olmak?Nerede devrimciliğin meşruluğu?Nerede ulusal, sosyal kurtuluş savaşlarınınmeşruluğu... Reformizmibu bakış açısı niyetlerden bağımsızolarak oligarşinin katliamlarına destekolmaktadır.Bir gazeteci “Günahları neydi oçocukların” diyor. Niye çocukların“masum” olduğunu ispatlamaya çalışıyorsunuz.En büyük “günahı” işlemişde olsa onun cezası savaş uçaklarıylabombalanmak mıdır? Kimveriyor Amerikan uşağı AKP’ye oyetkiyi? Bu devletin katletme özgürlüğümü var?..Libya’dan Kaddafi’ye karşıçatışan işbirlikçilerin yaralılarınıtedavi ettirmek için uçakgönderip ülkemize getirten AKP,35 köylünün cenazesini taşımakiçin bir ambulans ya dahelikopter göndermedi. Cesetlerkatır sırtında taşındı...“O geçiş yolu100 yıldan beridir kullanılıyor. O yol PKK yolu değildi.Sadece ticaret yoluydu. Bize demesin yanlış anlaşılmasonucu bombaladık. Bu yanlışı niye daha önce yapmıyorlardıasker? Çünkü yıllardan beri gidip geliyoruz.Daha önce bazen asker yolu kapatıyordu. 100 katırdanfazla yakalayıp karakola götürüyorlardı. Köylülerin getirdiğieşyalara el konuluyordu. Bu sefer farklı yaptılar.Bu köylülerin sınırı geçip sigara ve mazot getirdiğiniherkes biliyordu. Asker de biliyordu. Kimse mazeret üretmesin.Kaymakam da biliyor, komutan da biliyor, herkesbiliyor...”BULACAĞIZ VE YARGILAYACAĞIZSayı: 18 / 8 Ocak 2012 7


KATLİAMLAR DEVLETPOLİTİKASIDIRAKP İktidarı Tüm HalklarıTerörist İlan Ediyor!Asıl Terörist 35 İnsanıKatleden Oligarşidir!29 Aralık 2011 tarihinde Şırnak'ınUludere ilçesine bağlı Ortabağ KöyüGülyazı Beldesi'nde 35 kişinin katledilmesiyleilgili olarak Halk Cephesitarafından 30 Aralık günü İstanbul’daTaksim Tramvay Durağıönünde eylem gerçekleştirildi. “KatilDevlet Hesap Verecek”, “KahrolsunFaşizm Yaşasın Mücadelemiz”sloganlarının atıldığı eyleme100 kişi katıldı.Eylemde yapılan açıklamada,“Katledilen insanlarımızın çoğu18-20 yaşlarındaki gençlerimizdir.Halkı katletmek için saldıran AKPiktidarı genç yaşlı ayırt etmeden saldırılarınıtüm Türkiye halklarına yönlendirmektedir.Çünkü emperyalizminişbirlikçisi AKP iktidarı halklara düşmandır.Düşmandır çünkü, halklarınhaklı mücadelesini sindirmek içinher türlü yola başvuruyor. ...35 insanımızınkatledilmesi devletin söylediğigibi bilinmeden, yanlışlıkla yapılanbir kaza değildir. Bu bir devletpolitikasıdır. Katledip yalanlarla katliamımeşrulaştırmaya çalışmak onlarınahlakıdır. .” denildi.Kürt halkına başsağlığı dileyenHalk Cephesi, saldırılarla halklarınmücadelesinin bitirilemeyeceğini vurgulayarakeylemini bitirdi.Bombalarla KatlettikleriHalkı Sahiplenenlere deSaldırdılarSahiplenmemiziEngelleyemeyeceksinizİstanbul’da Halk Cephesi, HalklarınDemokratik Kongresi, Kaldıraç,Partizan ve ESP tarafından UludereKatliamı'nı protesto etmek için 1Ocak günü Sarıgazi'de eylem yapıldı.Sarıgazi Vatan İlköğretim Oku-Taksimlu'nun önünde toplanan kitle, DemokrasiCaddesi Sarıgazi Meydanı'nadoğru yürüyüşe geçti. Kitlenin önüPotus Caddesi’nde polis barikatıylakesilerek, Sarıgazi Meydanı'nda açıklamayapılmasına izin verilmeyeceğibelirtildi. Burada polisle tartışan kitleyolun açılmasını söyleyerek yürüyüşlerinedevam edeceklerini belirtti;ancak kurum temsilcilerinin polisleyaptığı görüşmeden bir sonuç çıkmadı.Bu esnada BDP’liler açıklamalarınıorada yapıp dağılmayı önerdiler;ancak Halk Cephesi ve ESPbuna karşı çıkarak yürüyüşlerine devamedeceklerini, bedeli de ne iseödemekte tereddüt etmeyeceklerini,BDP’nin de bu tavrının yanlış olduğunusöylediler. BDP’nin de iknaedilmesiyle yürüyüşüne devam etmekisteyen kitleye polis gaz bombalarıve tazyikli su ile saldırdı.300 kişinin katıldığı eylem, yaklaşık3 saat Sarıgazi'nin ara sokaklarındadevam eden çatışmanın ardındansona erdi.Katliamlar DevletPolitikasıdırİstanbul’da Sarıgazi’deki MehmetçikLisesi öğrencileri, Uluderekatliamı ile ilgili 3 Ocak günü yürüyüşdüzenledi.Mopaş Market önünde toplananliseli öğrenciler, “Şırnak Son DeğilKatliama Sessiz Kalma - MehmetçikLisesi Öğrencileri” yazılı ozalit arkasındakortej oluşturarak SarıgaziDemokrasi Caddesi girişine kadarsloganlarla yürüyüşe geçtiler. DemokrasiCaddesi girişine gelindiğindeburada basın açıklaması yapıldı. HalkCephesi’nden İlimdar Kalkan’ın yaptığıaçıklamada “Açıktır ki bu devletkendi evlatlarını öldürmekte, katliamlarlaimha etmektedir. İmha politikaları35 kişinin katledildiği bombalamaoperasyonlarına kadar gelmiştir.Katliamlar devlet politikasıdır.”denildi. Eylem atılan sloganlarlabitirildi.Devlet Kendi HalkınıKatlederek Kendi SonunuHazırlıyorÇağdaş Hukukçular Derneği(ÇHD) İstanbul Şubesi, UludereKatliamı’nın ardından 29 Aralık2011 tarihli yazılı bir açıklama yaptı.Açıklamada şu ifadelere yer verildi:“İçişleri Bakanı’nın herkesi ‘terörist’ilan ettiği koşullarda Uludere’de insanlarüzerlerine bombalar atılarakkatledilmişlerdir. Yıllardır Kürt halkınayönelik baskı ve imha politikalarıbugün 35 kişinin katledildiği bombalamaoperasyonlarına kadar gelmiştir.Bu olayla açıkça görülmüştürki, devlet tüm güç ve imkânlarınıkendi halkını yok etmeye yöneltmiştir.”Halkın Hukuk Bürosu (HHB) dayaptığı yazılı açıklamada, “Size sesleniyoruz;asıl terörist sizsiniz! Birhalkın haklı taleplerini baskıyla, şiddetle,zorla, korkutmayla, sindirmeye,bastırmaya çalışmak terör faaliyetidir.Bunu sözlükler söylüyor. Biz de bufaaliyeti yapanı işaret ediyoruz; DEV-LET! Şiddet kullanma tekelini elindebulunduran devlet, elinde bulundurduğusilah gücünü kendi halkına yöneltmiştir.Ve böyle olmakla da tümmeşruluğunu kaybetmiştir.” dedi.Başta Kürt halkımız olmak üzeretüm halklarımıza başsağlığı dileyenHHB, “Haklı savaşların er geç zaferlesonlanacağına dair inancımızı paylaşıyoruz.”diyerek bitirdi açıklamasını.88 Ocak 2012 / Sayı:18<strong>KAYBEDEN</strong>, <strong>KATLEDEN</strong> <strong>KATİLLERİ</strong> <strong>TANIYORUZ</strong>


"Ama hala oradaki,Van'daki insanlar,o çadırlardayaşayan insanlar, karın bastırdığıbir dönemde çok büyük sıkıntılar veacılar yaşıyorlar. Biz buna ilk güngittik büyük fotoğraflar çektirdik yıkıntılarınönünde, orada da kaldık,bir daha da gitmedik. Ve şunu dasöylüyorum medya olarak üzerinefazla gitmeyişimizin temelinde deözellikle Ankara'da hükümetin, başbakanınaldığı tavır var. Bunu medyanınsahipleri de, yöneticileri debiliyor. Bu yönde gelen, 'ya şununüzerine fazla gitmeyin' telkini çokiyi yaşandı. Buna bir şey demiyorum.Türkiye'de elbette bir takım eleştirilecekşeyler, üzerine projektör tutulmasıgereken bir takım gölgeli alanlarvar ama bunu yeterince yapmıyoruz."diyor Milliyet gazetesi yazarı HasanCemal 14 Aralık 2011 tarihli MedyaMahallesi isimli televizyon programında.İşte oligarşinin "özgürbasın"ını anlatan sözler... Hesaptaözgürler ama en basit bir gerçeğidahi yazamıyorlar. Ankara hükümeti,başbakan "ya şunun üzerine fazlagitmeyin" diye telkinde bulununcahemen yelkenleri suya indiriyor HasanCemal. Ve üstelik buna bir şeydemiyor. Yani normal görüyor.Hasan Cemaller’i̇n YalakaGazeteci̇li̇ği̇ Van HalkınıÖldürmeye Devam Ediyor!GERÇEĞİ BİLİP DE SUSAN, GERÇEĞİ BİLİP DE YAZMAYAN,GERÇEĞİN KAVGASINI VERMEYENLER EN AZ KATİLLER KADARSUÇLUDURLAR. ÇÜNKÜ ONLAR <strong>KATİLLERİ</strong>N KİRLİ, KANLIELLERİNİ YIKAMAYA YARAYAN, ONLARIN PİSLİKLERİNİGİZLEMEYE ÇALIŞAN ÖZELLİKLERİYLE DAHA DA FAZLASUÇLUDURLAR.Hesapta gazeteci, hesapta özgürceyazıyor! Koca bir yalan!Madem böyle bir telkin aldın, ozaman neden yazmadın? Neden karşıçıkmadın? 644 kişi öldü Van depreminde,nasıl sustunuz? Van halkı yüzbinlercesi sokaklarda çadırsız, battaniyesiz,soğukta, aç, susuz, perişanoldu. Niye yazmadınız?Yazamazsınız, çünkü BaşbakanErdoğan patronlarınıza “üzerine fazlagitmeyin" diye talimat verdi. Yazamazsınızçünkü patronlarınız size“yazmayın” dedi.Bu nasıl demokratlık, bu nasılaydınlık? Ekranlara çıkıp “tecrübekonuşuyor” diye yaptığınız programlardamillete akıl verirsiniz. Amapatronlarınızdan sıkıyı alınca bütüntecrübeleriniz, bütün demokratlığınızıbir kenara itip sus pus olursunuz.Hani gazetecilik ilkeleri? Siz gazetecideğil, patronların çıkarlarının kölesisiniz.Depremlerde, sellerde, baskınlarda,işkencehanelerde katledilen halkıkatledenler kadar, onların neden venasıl katledildiklerini gizleyenler desorumludurlar.Gerçeği bilip de susan, gerçeğibilip de yazmayan, gerçeğin kavgasınıvermeyenler en az katiller kadar suçludurlar.Çünkü onlar katillerin kirli,kanlı ellerini yıkamaya yarayan, onlarınpisliklerini gizlemeye çalışanözellikleriyle daha da fazla suçludurlar.Nasıl gazetecilik bu; tam 12saat Şırnak Uludere’deki katliamıhalktan gizlediniz. Burjuva medyayazmazsa gerçekler açığa hiç çıkmayacakmı sanıyorsunuz?19 Aralık katliamını "Sahte OruçKanlı İftar" başlığıyla verdi seninçalıştığın gazete. Gerçekler açığaçıkmadı mı? Dönemin Adalet Bakanıkatil Hikmet Sami Türk, gazetecilere“siz yazmazsanız, gündemde tutmazsanız6 aya kadar kendiliğinden biter”demişti. Tecrite karşı direnişte 122kişi şehit düştü. Yazmadınız, çizmediniz,haber yapmadınız, bitti mi?Ama tecrit zulmünün katlettiği hertutsağın ölümüne ortak oldunuz.AKP’nin Van depremindeki tümsansürlerine rağmen, Van’da halkınyaşadıkları çok açıktı. Basında çıkansınırlı haberlere bile tahammül edemediAKP ve deprem bölgesindenhaber yapmayı Valiliğin iznine bağladı.İktidara yönelik en küçük eleştirileribile Erdoğan zılgıtla karşıladı.Erdoğan’ın ‘fırça’larından HasanCemal de payına düşeni aldı. HasanCemal, Erdoğan’ın fırçaları karşısındamedya patronlarının sessizliğini eleştiriyor."Başbakan Erdoğan bu konuda("terörle mücadele" konusunda-bn)medyaya ince ayar yapmak isterken,medyanın kendisinin ‘devlete hizmetarzı’yla ilgili olarak epeyce gönüllüolduğu ortaya çıktı." diyor. (HasanCemal, 16 Aralık Milliyet)Peki Hasan Cemal, AKP iktidarageldiğinden beri sen de o gönüllülerdenbiri değil misin? Ancak bunarağmen Erdoğan’ın kendisine yönelttiğişu eleştiriye çok alınmış.“Bugünlerde bunların kitaba dönüştüğünügörüyoruz. Bir kitabınkazandırdığı para uğruna mı yapılıyorbu? Ün elde etmek, gelir eldeetmek, belli çevrelerde nüfuz eldeetmek için buna değer mi?”Hasan Cemal; "İşte beni kıran,üzen ve tepkimi çeken Sayın Başbakan’ınbu sözleridir." diyor. “Yıllardıriktidara hizmet etmemin karşılığı buolmamalıydı” demek istiyor HasanCemal ve ‘sitem’ ediyor. “Tepki”falan gösterdiği yok... Başbakan öylededi diye gerçekleri yazabilir mi?Hayır. Patronlarının istemediği hiçbirşeyi yazamazlar. Yazdıkları anda bakmazlarHasan Cemal’in kaç yıllıkgazeteci olduğuna.BULACAĞIZ VE YARGILAYACAĞIZ Sayı: 18 / 8 Ocak 2012 9


Burjuva medyada Hasan Cemalgibilerinin “tecrübesi” ancak patronlarınınçıkarlarını korumak içinişe yarar. Patronlarının çıkarlarınahizmet etmiyorsa hiçbir değerleriyoktur. Kapının önüne koyulurlar.Yıllardır Hasan Cemal gibi holdingmedyasında çalışan yazarlar burjuvamedyayı, herkesin her istediğiniözgürce yazdığı, her türlü fikrin ifadeedilebildiği, patronlarından şunu yazın,bunu yazmayın diye hiçbir telkin almadıklarınısöyledikleri “özgür basın”diye anlattılar.AKP iktidarında burjuva medyanıngerçek yüzü de açığa çıktı.Ne fikir özgürlüğü, ne halkın haberalma hakkı, ne basın ilkeleri, nemeslek ahlakı; burjuva medyada herşey tekellerin çıkarlarını korumakiçindir. Holdinglerin elinde medya,iktidarlardan daha fazla ihale alabilmekiçin bir silah olarak kullanılır. Burjuvabasının yazarları da o silahın mermileridir.Patronlarına hizmet eder. Eskidenşunu yazın, bunu yazmayın demeyegerek duymuyordu patronları.Ama bugün AKP’nin hoşuna gitmeyecek,istemediği hiçbir şeyi yazmayacaksınızdiyor. 35 kişinin katledildiğiUludere katliamını 12 saat haber yapmadılar,buna rağmen Başbakan Erdoğan’danzılgıt yemekten kurtulamadılar.Oligarşinin Değil HalkınBasını Özgürdür 1. Depremde 604, 2. Depremde 40 Kişi Öldü! Depremlerden Sonra 2.5Ayda 88 Çadır Yandı! 8 KişiYanarak, 2 Çocuk DonarakÖldü!Gerçekleri sadece devrimciler söyler.Gerçekleri sadece devrimciler savunabilir.Gerçekleri sadece devrimcileryazar. Çünkü devrimciler kişiselçıkarları için değil, halkın vatanın çıkarlarıiçin mücadele etmektedirler.Çünkü faşizm koşullarında gerçeklerisöylemek, faşizmin baskılarına karşısavaşmayı, direnmeyi gerektirir. Faşizminbaskı ve terörü karşısındabedel ödemeyi göze almayı gerektirir.Tekellerin çıkarlarını korumak içinbir silah olarak kullanılan holdingmedyası özgür olamaz.Ancak halkın çıkarlarını savunanve onun mücadelesini üstlenen devrimcilerinbasınıdır gerçekleri yazanve savunan bunun için bedeller ödeyen.Dergimizin yaşadıklarına bakmak,bu gerçeği tüm çıplaklığıyla ortayasermeye yeter de artar bile.Burjuva basın, tekellerin ihale masalarındapazarlık aracı olarak kullanılırkenbizim tepemizde helikopterlergezer ve gecenin bir yarısındabaskınlarla işkencehanelere taşınırızve hapishanelere atılırız.Devrimci basının on yıllardır yaşadıklarıbundan başka bir şey değildir.2010 yılında helikopter eşliğinde baskındagözaltına alınıp işkencelerdengeçirildikten sonra tutuklanan çalışanlarımızındavası bile bir yıl sonraaçılmış ve tutuklulukları ise hala sürmektedir.Neden?Neden çok açıktır. Sadece ve sadecegerçekleri yazdık. Hem de tümçıplaklığıyla. Hem de hiç kimsenincesaret dahi edemediği zamanlardayazdık. İktidarın, oligarşinin tüm pislikleriniortaya sermekten asla çekinmedik.Bunun için kimsenin icazetinesığınmadık. Kimsenin telkinlerine boyuneğmedik.Çünkü bizim satılık kalemlerimizyoktur. Çünkü bizim satılık beyinlerimizyoktur. Halk için çalışan, halktanyana olan kalemlerimiz ve beynimizitaşıyan başımız asla eğilmemiştir.Bu nedenledir ki tutuklanırız, dergilerimizinhemen hepsine (180 sayıda168 sayıya) davalar açılır, yetmezson iki hafta içinde olduğu gibiyayın durdurmalar, toplatma kararlarıverilir.Özgürlük konusunda da oligarşiile aramızda bir kavram çatışmasıvardır. Onlarınki gerçeği tersyüzetme özgürlüğü iken bizim özgürlüğümüzgerçeğin ortaya serilmesi vebunun kavgasının verilmesi özgürlüğüdür.Bu, sınıf savaşının basın alanındanyürütülmesidir.Lenin, burjuva basının nasıl birözgürlük anlayışı olduğunu şu sözleriyleaçıkça ortaya koyar: "Bütündünyada, nerede kapitalist varsa oradabasın özgürlüğü; gazete satınalma özgürlüğü, yazar satın almaözgürlüğü, rüşvet, halkın görüşünüsatın alma ve burjuvazinin yararınasaptırma özgürlüğü anlamına gelir."(Lenin Toplu Eserler, 32.Cilt )Buna karşılık bizim özgür basınanlayışımızı ifade eden yaklaşımı dayine Lenin'den bir alıntı ile ortayakoyabiliriz: "Yalnız polis baskısındandeğil, ama sermayenin de egemenliğinden,tüccarlıktan, dahası, burjuva-anarşistbireycilikten arınmış,özgür bir basın yaratmak istiyoruz,yaratacağız da." (Lenin Bütün Eserlercilt 10, )Diyor Lenin ve Çarlık Rusyası’nınazgın saldırıları altında bunu yaratmışlardırda... Tıpkı bugün bizim faşizmintüm saldırılarına rağmen basınalanında gerçeklerin savaşını sürdürdüğümüzgibi. Ve şu çok açık birgerçektir; basının gerçek anlamda özgürolması onun tüm halkın çıkarlarınıher şeye rağmen savunması ve gerçeklerine pahasına olursa olsun ortayakoyabilme cüretine sahip olmasıdır.Kapitalist sistemde her şeyin tekelleşmesigibi basın-yayın kuruluşlarıda tekellerin elindedir. Patronlarınınsözlerinin dışına çıkmayan, onlarınçıkarlarını savunma üzerine kuruluolan ve hiçbir yazarı patronuna aykırıtek bir söz söyleyemeyen, dahası gerektiğindepatronun çıkarlarını savunmakiçin yazı dizileri hazırlamakzorunda olan bir basın kuruluşununveya orada çalışan bir gazetecininözgür olması asla ve asla düşünülemez.Sonuç olarak Hasan Cemaller patronlarınınçıkarları için halkın kanınagirebilen, halkın yaşadığı katliamlarıgizleyen ve katillerin işbirlikçiliğiniyapan gazetecilerdir. Bu yanıyla dahalka karşı suç işlemektedirler ve erveya geç halka bunların hesabını vermekzorundadırlar.108 Ocak 2012 / Sayı:18<strong>KAYBEDEN</strong>, <strong>KATLEDEN</strong> <strong>KATİLLERİ</strong> <strong>TANIYORUZ</strong>


<strong>KATİLLERİ</strong> TEŞHİR EDELİM VE VANHALKIYLA DAYANIŞMAMIZI BÜYÜTELİM!Van’da yanan çadır sayısı 88 oldu. Van’ın soğuğundaalınmayan önlemler yüzünden 30 ve 31 Aralık’ta 2 çadıryanmış, 1 insanımız yanarak ölmüş ve 9 kişi yaralanmıştı.Ölen Ceylan Zengin’in ardından yaralı olarak kurtulankardeşi Selman Zengin de yaşamını yitirdi. Bu ölümlerlebirlikte sadece çadır yangınlarında ölenlerin sayısı 7oldu.3 Ocak’ta da Van’ın Seyrantepe Mahallesi’nde 2katlı evleri depremde hasar gören Seyithan Beyaztaş’ınevinin bahçesinde kurduğu çadırda akşam saatlerindeyangın çıktı. Kömür sobasından çıkan yangında çadırdakalan 7’si çocuk 9 kişi son anda komşular tarafından çıkartıldı.Çadır kül oldu.TAYAD’lı Aileler, Van halkının çadır yangınlarındaöldürülmesiyle ilgili olarak 4 Ocak tarihli yazılı biraçıklama yaptı. Açıklamada, “88 çadır yangını; İlk depremdensonra yıkılan evlerimizin yeniden yıkımıdır.Devlet hala gerekli önlemleri almamaktadır. Van halkıölüyor, çadırları kül oluyor. Van halkının can güvenliğiyok ve bunu sağlamayan da DEVLETTİR! ...Onlar halkıölüme terk eder, biz yaşatırız. Halkın dayanışması yaşatır.Bugün buna en fazla ihtiyacımızın olduğu bir zamandayız.Bizler TAYAD’lı Aileler olarak bu bilinçle Van halkıyladayanışma kampanyamızı sürdürüyoruz.” denildi.TAYAD’lı Aileler, 5-7 Ocak tarihlerinde İstanbul Mecidiyeköy’dekiCevahir Alışveriş Merkezi önünde Vanhalkıyla dayanışma kampanyasının el ilanını dağıtacak.Toplanan yardımlar 20 Ocak’ta yola çıkacak olan TAYAD’lıAileler tarafından, 21 Ocak’ta Van halkına ulaştırılacak.Herkesi dayanışmayı yükseltmeye çağırıyoruz.HER ÇADIR YANGINI AKP’NİNKATLİAMIDIR, YANAN İNSANLARIMIZINHESABINI AKP’DEN SORACAĞIZTAYAD’lı Aileler, 30 ve 31 Aralık’ta Van’da 2 çadırındaha yanmasıyla ilgili olarak 31 Aralık günü “Van’daDepremde ve Çadır Yangınlarında Ölümlerin SorumlusuDevlettir” başlıklı yazılı bir açıklama yaptı.Açıklamada, Van’da 2 günde 2 çadırın yandığı, yangınlarda1 kişinin öldüğü, 9 kişinin de yaralandığı bilgisiverilerek: “Van’da deprem bölgesinde devletin almadığıönlemler yüzünden bir canımız daha yanarak öldü.Devlet, peş peşe insanlarımızın ölümünü izlettiriyorbize. Van’da, ilk depremde yüzlerce ölmüştük, ikincidepremde onlarca öldük. Şimdi, depremden sağ kurtulaninsanlarımız donarak, yanarak teker teker ölüyor. Ölenhep biziz.” denildi.Van’da 30 ve 31 Aralık’ta iki çadır yandı. Şemsibeyve Şahbağı mahallelerinde yaşanan yangınlarda 20 yaşındakiCeylan Zengin hayatını kaybetti.HALKIN DAYANIŞMASINIÖRGÜTLEYECEĞİZ... VAN HALKIYALNIZ DEĞİLDİR!TAYAD’lı Aileler’in Van halkıyla dayanışmak içinbaşlattığı yardım kampanyasında yardımlar toplanmayabaşlandı. Depremin hemen ardından dayanışmayı örgütleyenTAYAD’lı Aileler, Van’daki 2. depremde şehitdüşen TAYAD’lı Hasan Beyaz’ın izinden yola devamediyorlar. 20 Ocak’ta yola çıkıp, topladıkları yardımlarıayın 21’inde Van halkına ulaştırmayı planlayan TA-YAD’lıların kampanyası ile ilgili şu bilgi verildi:“Kampanyamızda, 31 Aralık tarihine kadar şu gelişmeleryaşandı.- Tekirdağ’daki özgür tutsaklar, Van halkıyla dayanışmakve kampanyamıza destek olmak amacıyla kendiimkanlarından kısıtlayarak 150 lira para gönderdiler.Önceki kampanyamızda da aynı şekilde yaptıkları yardımlarıVan halkına ulaştırmıştık.- Bir tutsak ailemiz bir poşet çorap gönderdi.- Esenyurt’tan bir kişi, kendi imkanlarıyla aldığı battaniyeçorapları bize ulaştırmak için bizi aradı.- E-mail ile bize ulaşan bir kişi, kullanılmamış yündöşek ve yorganı olduğunu, bizim aracılığımızla Vanhalkına ulaştırmak istediğini söyledi, bize ulaşabileceğiadres bilgilerini verdik.- Gebze’den arayan bir genç, Kürtçe bildiğini, eğer20-21 Ocak günlerinde başka işi olmazsa, Van’a gönüllüolarak gidebileceğini, kendi çevresinden, ulaşabildiklerindenyardım topladığını, toplanan yardımların bizenasıl ulaştırılacağı konusunda sonra da bir görüşme yapacağınısöyledi.- Tutsak yakınları da kendi çevresindeki ailelerdenkampanya malzemelerini topluyor.”BULACAĞIZ VE YARGILAYACAĞIZ Sayı: 18 / 8 Ocak 2012 11


Yüzlerce İnsanımız Gözaltında Kaybedildi! Kaybeden Devlettir!Kaybolan Devrimciler Değil Devletin Meşruluğudur!Kaybeden, Katleden İşkenceci Katilleri TanıyoruzBULACAĞIZ ve YARGILAYACAĞIZ!AKP’nin bülbülü Ayhan Çarkınkonuşuyor. Vicdanını ‘rahatlatmak’,kendini affettirmek içinitiraflarda bulunuyor. En son mezaryeri gösterme şovlarının ardındanCHP Dersim MilletvekiliHüseyin Aygün ile yaptığı görüşmeüzerine yaptığı itiraflar,Aygün’ün yaptığı açıklamalarlabasına yansıdı.Çarkın’ın anlatımlarında kayıplarve infazlar konusunda yeniolan bir şey yok. Soner Gül veHüsamettin Yaman’ı 4 Mayıs 1992yılında nasıl kaçırıp katlettiklerinianlatmış.“Hüsamettin Yaman ve SonerGül'ün polis katili olduğu söylendibize. Yakalayıp bir kamyonetin arkasınaattık. Koli bantıyla bantladık.Ormanlık bir alanda sorguladık. Sonrayere oturtup infaz edildiler. Çocuklarbir an için geri adım atmadı.Vurulurken 'İnsanlık onuru işkenceyiyenecek' diye slogan atıyorlardı.Şimdi benim oğlum, onların yaşında.Düşündükçe ağlıyorum. Bize bu insanlarıhep polis katili diye tanıttılar.”Çarkın’ın itiraflarına göre bu olaylardahiç suçu yok. Birileri onlarıSoner ve Hüsamettin’i öldürmeleriiçin kandırmış: “Bunlar polis katili”demişler. Öldürmeye yönlendirilmiş.Hatta Çarkın “infaz ettik” demiyor,“edildiler” diyor. Sanki kendi dışındaorada bulunan başkaları tarafındankatledilmiş gibi anlatıyor.Yine Ayhan Efeoğlu’na ilişkinanlatımlarda da olaylar onun dışındaolmuş gibi anlatıyor. “Ayhan Efeoğlu,emniyette işkence sonucu öldü. Cesetinibize verdiler. Biz bomba ya dabu tip bir şey sandık imha için bavulugörünce içinden ceset çıktı. Götürüpgömdük. Kendi ellerimle gömdüm.Şimdi fotoğrafı cezaevinde başucumdaasılı. 'Adaşımdan' özür diliyorumher gün. Her gün resmine bakıp ağlıyorum.”Ne büyük acılar çekiyormuş Çarkın!Ne büyük vicdan azabı duyuyormuş!..Sen kimi kandıracağını sanıyorsun?AKP’nin istediği kadar, işineyarayacağı kadar yaptığın itiraflarlakimi kandıracağını sanıyorsun? Bizdenişkenceleri, katliamları, kayıplarıunutmamızı mı bekliyorsun? Öyle“ölçülü” itiraflarda bulunuyor ki Çarkın,kendisi olayların dışında, yakandırılmış, ya da istemeden olaylarıntanığı olmuş. Ayhan Efeoğlu’na günlerceişkence yapılırken, işkenceylekatledilirken o, bütün bunlardan habersizmiş!..Bırak bu yalanları Çarkın, senine bu itirafların ne de AKP’nin bülbülüolmak kurtaramayacak. Onyıllardıranalarımız, babalarımız evlatlarınınbir mezar taşına hasret.Onyıllardır yoldaşlarımızın hesabıkatlanarak büyüdü...Çarkın’ın İtiraflarındaYeni Olan, BilinmeyenHiçbir Şey YokturÇarkın’ın itirafları üzerine burjuvabasın sanki bu bilgileri ilk kez öğreniyormuşgibi çarşaf çarşaf haberyapıyor.Çarkın neyi itiraf etti? Ne anlatıyorbu katil? Bilinmeyen tek bir şey anlatıyormu? Hayır. Anlatıyor diyenleryalancıdırlar. Ya da gerçeklere kulaklarınıkapatan sağırlardır.Çarkın’ın itiraflarında kayıpların,katliamların açığa çıkartılması, katillerinyargılanması için yeni olan,bilinmeyen hiçbir şey yoktur.Soner Gül, Hüsamettin Yaman,Ayhan Efeoğlu ve diğer yüzlerce kayıbımızkaybedildikleri ilk gündenitibaren onları kimin kaybettiğini,nasıl kaybettiğini delilleriyle, tanıklarıylaortaya koyduk. Bugün ilk kezhaberi oluyormuş gibi haber yapanmedyanın hepsinin arşivlerinde dekayıplar hakkında klasörler dolusubilgi mevcuttur. Burjuva medya gerçekleriçarpıtmış, katil polislerin ağzındanyalan haberleriyle halkı kandırmış,o zaman katliamcı polislerikahraman gibi göstermiştir. Yaptığıtüm haberleriyle, işkencelerin, infazların,kayıpların ortağı olmuştur.Katlettikleri DevrimcilerÇarkınlar’ın Kabusudur!Katliamcı Ayhan Çarkın oligarşitarafından kullanılıp bir köşeye atılıncayaptığı AKP’nin işine yarayacak itiraflarla,AKP’nin kanatlarının altınasığınmaya çalışıyor. AKP’nin bülbüllüğünüyapıyor. Çarkın’ın itiraflarıkorkusundandır. Soner Gül ve HüsamettinYaman’ın slogan seslerini elbetteunutamayacak. Onlar, hesabınınmutlaka sorulacağından emin olarak,son ana kadar halkına, yoldaşlarına,örgütüne olan sorumluluklarını yaparakşehit düşmüşlerdir. Bunun korkusuelbette Çarkınlar’ın uykusunukaçıracaktır. Devletin koruması eksikkalınca “kullanılıp atılmanın” hezeyanıylakendine sığınacak yer arıyorÇarkın. AKP’nin oligarşi içi çatışmadakullanabileceği malzemeleri “itiraf”ederek kendine sığınacak liman arıyor.Ve aynı zamanda “ağlama” numaralarıyla,sözde itiraflarla, “pişman”rolleriyle kendini devrimcilere affet-128 Ocak 2012 / Sayı:18<strong>KAYBEDEN</strong>, <strong>KATLEDEN</strong> <strong>KATİLLERİ</strong> <strong>TANIYORUZ</strong>


tirmeye çalışıyor. Ayhan Çarkın, halkınadaletine hesap vereceksin, bundankurtuluşun yok.Kayıplar DevletPolitikasıdır! Katillerİlk Günden BeriBilinmektedir!Ayhan Efeoğlu ve diğer kayıplar,kaybedildiği ilk günden beri kimlertarafından kaybedildiği, ne için kaybedildiği,katillerinin kimler olduğubilinmektedir. Biz bunların hepsinitek tek yazdık, yazıyor ve söylüyoruz.Burjuva basın bunları bilmiyor mu?Her kayıp için burjuva basının elindedosyalar dolusu bilgi var.Cephe tarafından cezalandırılanbir kontrgerilla elemanı olan TuranÜnal’ın itirafları vardı. Katil Ünalnasıl kaybettiklerini şöyle anlatıyordu:“Bir kıs mı n ı Bay rak Gar ni zo nu ara -zi si ne, bir kıs mı nı Ha şe moğ lu in şaa -tın yap tığı bi na la rın -çoğu em ni yetbi na sı- te mel le ri ne gö mü yo ruz. Yada dev le te ait ve ya dev let le iliş ki siolan asit kul la nı lan pet rol yan ürün -le ri nin iş len diği fab ri ka lar da ki asitka zan la rın da eri tip yok edi yo ruz.”Bunları yazdık. Ancak devletintek bir savcısı harekete geçmedi. Kayıplarınbulunması konusunda devlettek bir soruşturma dahi açmadı.Çünkü, kayıpların sorumlusu devlettir.Kayıplar bilinmeyen bir şekildekaybolmadılar. Devletin polisleri tarafındankaçırılıp gözaltına alındı.Gözaltına alındıktan sonra bilinçlibir politikayla kaybedildiler. Bir çokkayıp hakkında; kaçırılırken, gözaltınaalınırken ya da işkencehanede işkenceyapılırken gören tanıklar var. Bunarağmen devlet, kayıpların akıbetiniaraştırmadı. Çünkü kayıplar karakollardaişkencecilerin keyfi uygulamalarısonucunda kaybedilmedi.Bizzat devletin politikaları gereğikaybedildi.Kayıplar ‘90’lı yılların başındanitibaren devlet politikası olarak devreyesokuldu. Devrim mücadelesini,Kürt ulusal mücadelesini engellemekiçin devreye sokuldu.Devrimcileri yıldırmak,halkı sindirmek için devreyesokuldu.Kayıp PolitikasıEmperyalizminYeni-sömürgelereİhracıdır!"Gözaltında Kaybetme" emperyalizmin,Guatemala gibi laboratuvarolarak kullandığı Latin Amerikaülkelerinde geliştirerek diğer yenisömürgelere ihraç ettiği bir özel harpyöntemidir. Kökleri Hitler'in "Geceve Sis" kararnamesine kadar uzanır.Amerika, kayıp politikasını önceLatin Amerika ülkelerinde uyguladı.Zaman içinde geliştirilip zenginleştirilerekCIA ve Pentagon aracılığıylaulusal, sosyal kurtuluş savaşı verenhalklara karşı değişik yoğunluklardakullanılmaya başlandı.Ülkemizde ‘90’lı yıllardan sonrasavaşın boyutlanmasıyla başlayankaybetme politikası, psikolojik yönüağırlık taşıyan, tahripkar bir politikadır.ClA'nın psikolojik savaş uzmanlarıtarafından yaratılıp, biçimlendirilenve yeni sömürgelere ihraçedilen bu politika, halka dönük yanıylahalka karşı genel bir terör estirip insanlarısessiz sedasız ortadan kaybedilmekorkusuyla adeta kendi kabuğunaçekip yalnızlaştırmayı, böyleceher türlü haksızlığa, elindekinin avucundakininalınmasına bile ses çıkarmayacakölçüde GÜÇSÜZLEŞ-TİREREK TESLİM ALMAYI hedeflemektedir.Ülkemizde, 12 Eylül dönemindesınırlı olarak başvurulsa da, esasolarak kayıplar politikası 1990'lardansonra sistemli bir politika olarak devreyesokulmuştur. İlk uygulamayakonulduğunda daha çok halkın öncügüçlerini, devrimci ve yurtsever örgütlerinkadrolarını hedeflemiştir.Bırak bu yalanları Çarkın, seni neitirafların ne de AKP’nin bülbülü olmakkurtaramaz. 20 yıldır analarımız,babalarımız evlatlarının bir mezar taşınahasret!.Halkın adaletine hesabınıvereceksin!..İşkence ile teslim alınamayan devrimcilerinkarşısına kaybetme tehditiile çıkan devlet, böylece devrimcileriteslim almak, yarattıkları birkaç hainledevrimci saflarda kuşku ve belirsizliktenbeslenen bir güvensizlik yaratmak,devrimci yapıları belirsizliklerlebaşbaşa bırakıp darbeler vurmakamacındaydılar. Gözaltında kaybederekbu noktada ancak sınırlı bazıbaşarılar elde eden devlet, giderekbu tehdidi daha geniş halk kesimlerinezdinde etkili kılacak bir politikaizledi. ‘90’lı yılların ortalarında halkınçok daha geniş kesimlerine yöneldi.Bu dönemde kayıp politikası dahada alenileşerek kayıp sayıları hızlaarttı.Gözaltında kaybedilen AyşenurŞimşek, Hasan Ocak, Rıdvan Karakoçgibi devrimci ve yurtseverlerincesetleri öncekilerden farklı olaraközellikle kolay bulunabilecek boşarazilere, yol kenarlarına bırakıldı.Bu politika Kürdistan'da daha hızlıişledi.Devlet, kaybettiği insanların cesetleriniortalık yere bırakarak hemhalkta bir dehşet yaratarak korkuyuve pasifikasyonu yaymayı hedefliyor,hem de halk hareketini bastırmakiçin "demokrasi, insan hakları" gibimaskelerini bir kenara bırakarak herşeyi göze aldığını gösteriyordu.90’lı yıllar boyunca Kürdistan’daki“faili meçhul” diye adlandırılan katliamlarlabirlikte kayıpların sayısıtam olarak bilinmese de resmi açıklamalaragöre 17 bin civarında olduğusöylenmektedir.Kaybeden, KatledenKatillerin HamisiAKP’dirOligarşi ‘90’lı yıllar gibi olmasada sonraki yıllarda da kaybetmeyedevam etti.Bugün bir politika olarak uygulanmıyorancak AKP iktidarında dabu politikaya başvurulmuştur. Ve esasBULACAĞIZ VE YARGILAYACAĞIZ Sayı: 18 / 8 Ocak 2012 13


olarak da, kayıpların sorumluları bilinmesinerağmen yargılanmadı. Tamtersine AKP iktidarı tarafından korundu.Meclise verilen soruşturmaönergeleri AKP milletvekilerinin oylarıylareddedildi.AKP, devletin kayıp, katliam, işkencegibi politikalarını oligarşi içiçatışmada işine geldiği gibi kullanmaktadır.Bu konuda reformizmi politikalarınaalet etmektedir. Çünkü reformizmoligarşik devlet gerçeğini birkenara koyarak AKP’ye çeşitli misyonlarbiçmiştir. Oligarşi içi çatışmadaAKP’nin politikalarına alet olmuştur.Ayhan Çarkın’ın itiraflarındanbazı “faili meçhul”lerin aydınlanacağınıdüşünenler yanılıyor. AyhanÇarkın devletin katillerinden sadecebirisidir. Katlettiği devrimciler yüzlercede olsa onun devletin katliamlarıhakkındaki bilgisi kendisinin içindebulunduğu ekibin katliamlarıyla sınırlıdır.Ama devlette Çarkın’ın katlettikleridahil binlerce katliamın bilgisivar. Bunların hepsi şu andaAKP’nin bilgisi dahilindedir. Bugündevletin katliamlarını savunan ve katillerikoruyan AKP iktidarıdır.Kayıplar Namusumuzdur.Kaybolan DevrimcilerDeğil DevletinMeşruluğudurKayıpların peşini hiçbir zamanbırakmadık. Ellerimiz katillerin hepyakasında oldu. Katiller devletin polisiydi.JİTEM’di. “Sağ aldınız sağistiyoruz” diye Emniyet Müdürlüklerininönünde, İçişleri Bakanlığı’nda,Meclis’te, Cumhurbaşkanlığı’nda,Demirel’in evinin önünde eylemleryapıldı. İktidardaki partilerin binalarıişgal edildi. Kaybeden işkencecilerdenhesap soruldu.Oligarşinin yöneticileri, kayıplarsorulduğunda "Oğlun bir şeyler yaparkenbana mı sordun?" diyorduailelerimize. İşkenceci katillere katletmeyedevam edin derken bir taraftanda “gidin örgüte sorun” diyorlardı.Alçakça inkar edip “örgütün”kaybettiğini söyleyerek aileleri devrimcilerekarşıkışkırtmayaçalışıyorlardı.Ayhan Efeoğlu’nunkaybedildiğidönemdeTA-YAD’lı Ailelerlegörüşmek istemeyendöneminBaşbakakanı SüleymanDemirel’inAnkara GünizSokak’taki evininönünde oturmaeylemi yapması sonucundaDemirel, ailelerlegörüşmek sorunda kalmıştır.Ayhan’ın akıbetini soran ailelere Demirelaynen şöyle demiştir: “Ne yapayımcebimdemi ki çıkarıp vereyim.Hukuk devletinde hiç kimse durdukyerde kaybedilmez, öldürülmez. Araştıracağız.Gerekeni yapacağız...”Ancak mücadelemiz sonucundadevletin bu açıklamalarının hiç birinandırıcılığı kalmamıştır. Devlet, işkenceciliğiyle,katliamcılığıyla teşhirolmuştur.Katillerin de kimler olduğunu biliyoruz.Devrimci hareketin sorgulayıpcezalandırdığı JİTEM elemanıTuran Ünal’ın itirafları var. Çarkın’ınitirafları var. Katiller, Ayhan Çarkıngibi tetikçilerden cumhurbaşkanınakadar uzanan oligarşinin yöneticileridir.Katliamcıların şefi MehmetAğar bizzat ‘1000 operasyon yaptık’diyerek devrimcilere ve halka karşıişledikleri suçlarını itiraf etmiştir.Gözaltında kaybedilen devrimcilerkayıp politikaları karşısında ölümleripahasına onurluca direnmişlerdir.Onlar kavgamızın en onurlu yerinialarak bizlere yol gösteriyorlar. Onlarıkatledenler ise her gün çürüyerekyok olmaktadır.Katilleri Affetmeyeceğiz!Başbakan Süleyman Demirel AyhanEfeoğlu’nun akıbetini soran TAYAD’lılara “Neyapayım cebimde mi ki çıkarıp vereyim. Hukukdevletinde hiç kimse durduk yerde kaybedilmez,öldürülmez...”Er ya da geç, mutlaka ama mutlakakaybedilen yoldaşlarımızın hesabınısoracağız. Bu bizim, yoldaşlarımıza,halkımıza ve tarihe karşı sorumluluğumuzdur.Ne pahasına olursa olsun,onları kaybedenleri, emir verenleri,işkence edenleri tek tek halkınadaletinin karşısına çıkaracağız.Bu alçakça, bu sefil politikanınmimarlarının ve uygulayıcılarınınüzerine en ağır şiddetimizle gideceğiz.Dünyanın öbür ucuna da gitseler,bulacağız onları ve deliklerinden çıkarıp,halkın adaletine teslim edeceğiz.Kimse bizden, yıllarını umut işkencesiylegeçiren analarımızın gözyaşlarınaihanet etmemizi beklemesin.Kimse bizden, oğullarının cesetlerinebile sarılma şansı bulamayan, sonsuzkaranlıklara itilmiş acılı babalarınhaykırışlarına kulaklarımızı tıkamamızı,sırtımızı dönmemizi beklemesin. Oligarşininkatliamları tarihin karanlıklarındakaybolup gitmeyecektir.Onlar İçin Her Şey BittiBitti bitti artık her şey bittiOnlar için artık her şey bittiBu törenler, bu cayırtıBu altınlar bu yaldızBu koşum saltanatı yalanYalan, yalan, yalan, hepsi yalanKorkudur bayrakları korkuNe yaslanacak duvarNe tutunacak bir dal varDeğil mi ki kırdılar bu fidanlarıDeğil mi ki ağlattılar bu analarıBitti bitti artık her şey bittiOnlar için artık her şey bitti148 Ocak 2012 / Sayı:18<strong>KAYBEDEN</strong>, <strong>KATLEDEN</strong> <strong>KATİLLERİ</strong> <strong>TANIYORUZ</strong>


Ortadoğu Halklarının Katili Olmamak,Füze Kalkanına Hayır Demek içinMalatya-Kürecik’e Yürüyoruz!Biz bu toprakların vatanseverleriyiz.Gözyaşlarımız bu topraklara akmıştıryüzyıllar boyu, kanımız da öyle. Acılarımız,sevinçlerimiz, türkülerimiz,ağıtlarımız hep bu topraklara karışmıştır.Adına vatan deyişimiz bundandır.Uğruna can verişimiz bundandır.Ülkemiz on yıllardır emperyalistlertarafından işgal edilmiş, işbirlikçi iktidarlaryüzünden yeraltı, yerüstü zenginliklerimizhalkımızın sofrasına değilemperyalistlerin kasalarına dolmuştur.Tüm bu adaletsizliğin karşısında gıkımızçıkmasın diye çürüttükleri budüzene razı olmamız dayatılmış, sömürününen katmerlisi, katliamlarınen boyutlusu yapılmıştır.AKPHalklarınDüşmanıdır….Günümüzde halka yönelik bu sömürüve katliam politikası, işbirlikçilikteemperyalistlerden en çok alkışıalan AKP tarafından uygulanıyor. AKPhalkların düşmanıdır. Henüz birkaçgün önce Şırnak Uludere’de 35 köylüyükatletti AKP. İşçiyi işten atan, memurunucoplatan, hak gaspında sınır tanımayan,öğrenciyi, köylüyü, halkıkatleden AKP iktidarıdır. Emperyalistefendilerinin alkışını haketmektedirAKP iktidarı. Tüm yeni sömürge ülkeleremodel diye gösterilen AKP’niniktidarında, açlık ve yoksulluk kat bekat artmıştır.AKPUşaklıktaSınır Tanımaz…Vatanımızın bağrına bir hançer gibisaplanmıştır Amerikan üsleri. Dahafazlasını saplamak istiyor Amerika,Ortadoğu’da sömürü politikalarınınönünde engel olacak tek bir güç bırakmamak,halkların kanını dökmekiçin Malatya Kürecik’te füze kalkanıyerleştirmek üzere anlaştılar AKP ile.Ancak BİZ İZİNVERMEYECEĞİZ!Ülkemizden kalkan Amerikan uçaklarınınOrtadoğu halklarının başınabomba yağdırmasına, halkları katletmesineTürkiye halkları değil, AKPizin vermiştir. Çünkü halkların birbirleriylebir sorunu yoktur. Onlar kardeştir.Suriye halkıyla Anadolu halkıarasında akrabalık bağları olabilirancak düşmanlık olamaz. Halklaradüşman olan “Ne kadar uşaklık yaparsamo kadar yaranırım” diyenAKP’dir. Amerika’nın bir dediğini ikietmeyen, halkların katliamına aracılıkeden, Ortadoğu’daki Amerikan işbirlikçilerinivatan topraklarında besleyen,Van’da naylon çadırlar yüzünden çıkanyangınlarda onlarca insanımız ölürkenSuriyeli işbirlikçilere konteynır kentlerkuran yine AKP’den başkası değildir.Halkımız!İncirlik’teki NATO Üssü’nün, Ortadoğuhalklarını katletmek için merkezkarargah olarak kullanılmasına izinveren AKP’dir.Emperyalizmin katliamlarına ortakolmak için Libya’ya NATO şemsiyesialtında 1 yıl boyunca asker göndermeküzere meclisten tezkere çıkaranAKP’dir.Amerika’dan sonra Suriye’ye ilkyaptırım kararı alan ve emperyalizminOrtadoğu’da maşa olarak kullandığıyine AKP’den başkası değildir.AKP, 2011 yılının Ağustos ayındaimzaladığı anlaşma ile NATO şemsiyesialtında kurulacak olan AmerikanFüze Kalkanı Radar Üssü’nün MalatyaKürecik’e kurulmasına izin vermiştir.BİZ İZİNVERMEYECEĞIZ!Uşaklığı Tayyip Erdoğanlar, CemilÇiçekler, Abdullah Güller yapsın. Onlar,o işte uzmandır. Bu vatan isebizim. Biz, halkların katili olmayacağız.Amerika’nın istekleri önünde boyuneğmeyeceğiz. Vatan topraklarının Ortadoğuhalklarını katletmenin bir aracıolarak kullanmak üzere işgal edilmesineizin veremeyiz. Topraklarımıza,emperyalistleri ve Siyonist İsrail’ikoruyacak olan füze kalkanının kurulmasınıkabul edemeyiz.Amerika’nın her gittiği yerde kan,gözyaşı ve katliam vardır. Tecavüzvardır, ahlaksızlık, namussuzluk vardır.Gittiği her yeri çürütmüştür. Çürümüş,yoz bir düzen istemiyoruz.Halkımız!Biz Mahir Çayanlar’ın, Ulaşlar’ınCevahirler’in yoldaşıyız. Onların yolunda,tıpkı onlar gibi tam bağımsızTürkiye’yi kurana kadar savaşacağız!Bu tarih bizim. Bu tarihin ışığındayürüyoruz. Ortadoğu halklarının katiliolmamak, füze kalkanına hayır demekiçin Malatya Kürecik’e yürüyoruz.Füze Kalkanı Değil DemokratikLise, Parasız Eğitim İstiyoruz! Füzekalkanı, sömürü, katliam değil, bağımsız,demokratik, sosyalist bir ülkeistiyor ve bunun için yol alıyoruz.Bu vatan bizim. Vatanımızın bağrındakihançerleri tek tek çıkaracağız;tüm Amerikan ve NATO üslerini söküpatacağız. Amerika ve uşaklarının ülkemizdendefolup gitmesini istiyoruz.Malatya Kürecik’e yapacağımız buyürüyüş güçlü bir adım olacaktır. Buadımı daha da güçlendirmek, bastığımızvatan topraklarımızda dünya halklarınındüşmanlarını tir tir titretmek için buyürüyüşte birlikte yol alalım.Amerika’nın füze kalkanına izinvermeyeceğimizi, halkların katili olmayacağımızıtüm dünya halklarınaanlatalım. Emperyalist işgale karşı bağımsızlıkyolunda yapacağımız yürüyüşesiz de katılın!Yolumuz uzun, yolumuz sarp, yolumuzdolambaçlı biliyoruz. Ancak yürüyüşümüzsürecek, bu kan deryasınıniçinden kızıl bir güneş doğurana dek…BULACAĞIZ VE YARGILAYACAĞIZ Sayı: 18 / 8 Ocak 2012 15


Kampanya Kapsamındayapılan eylem ve etkinliklerAfiş, Yazılamalar,Pankartlar...- 2 Kasım-İstanbul Armutlu: "FüzeKalkanı Değil Demokratik Lise İstiyoruz"kampanyası kapsamında yazılamalaryapıldı.-7 Ekim-İstanbul Çayan: Kampanyakapsamında yazılamalar yapıldı.- 13 Ekim-İstanbul 1 Mayıs Mahallesi:Malatya’da kurulmak istenen füzekalkanına karşı yazılamalar yapıldı.- 18 Ekim-Adana: Merkezi yerlerdefüze kalkanına karşı kampanyanın yazılamalarıyapıldı.- 20 Ekim-İstanbul Çayan: 70 taneafişleme yapıldı.-20 Ekim-İstanbul Okmeydanı: KaptanpaşaLisesi’ne ve çevresine afişlerasıldı.- 26 Ekim-Antalya: Kampanya çerçevesindeyazılama yapıldı.-24 Ekim-Hatay: Antakya'ya bağlıGümüşgöze Beldesi’nde 4 farklı yereyazılama yapıldı.- 30 Ekim-İstanbul Bağcılar: YeniMahalle’de, Malatya’da kurulmak istenenfüze kalkanına karşı 2 adet yazılamayapıldı.- 3 Kasım-Ankara Hüseyingazi: Yazılamave pullamalar yapıldı.- 27 Ekim-İstanbul Esenler: TicaretLisesi’nin önüne okul çıkışı sırasındapankart asıldı.- 13 Kasım-İstanbul Gülsuyu: Pankartlarasılıp kuşlama yapıldı.- 11 Kasım-İstanbul Avcılar: HalkCepheliler, Avcılar E5 Üst Geçit’e veAvcılar Firüzköy Tonguç Caddesi’nepankartlar asıp pullama ve kuşlamayaptılar.-16 Kasım-Bursa: Gemlik Halk CephesiDereboyu, Yeşilova, Orhangazicaddelerinde, Gemlik Lisesi ve AnadoluLisesi çevresine 30 afiş astı.-18 Kasım Mersin: Merkezde “FüzeKalkanı Değil Demokratik Lise İstiyoruz”başlıklı bildiri dağıtıldı.-25 Kasım-İzmir: Yamanlar HalitÖzpirinç Lisesi çıkışında bildirileridağıtıldı.Yapılan Eylemler- 3 Ekim-İstanbul: Halk Cephesi,Mecidiyeköy AKP binası önünde, çalışmalarınaülke genelinde yeni başladığı,“Füze Kalkanı Değil DemokratikLise İstiyoruz!” adlı kampanyayabaşladıklarını, basına ve halka duyurdu.- 14 Ekim-İstanbul Çayan: “FüzeKalkanı Değil Demokratik Lise İstiyoruz”kampanyasında Halk Cephelilermeşaleliyürüyüş gercekleştirdi.- 14 Ekim-Malatya: AKP il binasıönünde düzenlenen füze kalkanı eylemininbu haftada 4.sü yapıldı.- 15 Ekim-Antalya: Halk Cephesi,Kışlahan Meydanı’nda “Füze KalkanıDeğil Demokratik Lise İstiyoruz”kampanyasına yaptıkları eylemle başladılar.- 21 Ekim-İzmir: Halk Cephesi kampanyanınduyurusunu yaptı.- 16 Ekim-İstanbul Sarıgazi: VatanseverlerSarıgazi Meydanı’na yürüdü- 15 Ekim İstanbul İkitelli: Cemeviönünde bir araya gelen Halk Cephelilerpankartı açıp yürüyüşe geçtiler.- 21 Ekim-Alibeyköy: Cengiz TopelDörtyol’da Halk Cephesi Liseli Dev-Gençtarafından meşaleli yürüyüş yapıldı.- 24 Ekim-Ankara: Sakarya Caddesi’nde24 Ekim Pazartesi saat 18:00'de“Füze Kalkanı Değil Demokratik Liseİstiyoruz!” kampanyası eylemle başlatıldı.- 28 Ekim-İstanbul Okmeydanı: SibelYalçın Parkı’nda bir araya gelenHalk Cepheliler, “Füze Kalkanı DeğilDemokratik Lise İstiyoruz!” şiarınıOkmeydanı sokaklarında haykırdılar.- 3 Kasım-Samsun: “Füze KalkanıDeğil Demokratik Lise İstiyoruz”kampanyası yapılan eylem ile başladı.- 4 Kasım-Devrimci İşçi Hareketi:"Füze Kalkanı Değil Demokratik Liseİstiyoruz" kampanyasına kendi talebinide katarak bir eylem açıklaması düzenledi.İmza Masaları- 22 Ekim-Antalya: Kışlahan Meydanı’nda“Füze Kalkanı Değil, DemokratikLise İstiyoruz” imza masasıaçıldı.- 6 Kasım-Dersim: Liseli Dev-Genç’liler Yeraltı çarşısı üzerindeimza topladılar.- 3 Kasım-Malatya: Malatya Lisesiönünde masa açan liseli Dev-Genç’lilerimza topladılar.- 12 Kasım-İstanbul Bakırköy: HalkCepheliler meydanda pankart asıp,bildiri dağıtıp imza topladılar.- 25 Kasım-Adana: Radyo Akdeniz’dekampanya ile ilgili bir söyleşiprogramı yapıldı.Açlık Grevi Çadırları- İzmir’de Halk Cephesi Liseli Dev-Genç’liler açtığı açlık grevi çadırına1 hafta boyunca AKP’nin polislerisaldırdı. Onlarca kişiyi gözaltına aldı.Her saldırıdan sonra çadır yenidenkuruldu.- Kocaeli’de polis 7 gün boyunca 15kez saldırdı 61 kişi gözaltına alındı,iki kişi tutuklandı. Her saldırıdansonra Dev-Genç’liler yeniden çadırkurdu.- Dersim’de üç gün açık kalan çadıraAKP’nin polisi bir kez saldırdı. 3 kişigözaltına alındı. Çadır yeniden kuruldu.- Edirne’de 5 gün boyunca polis, 10kez saldırdı. 71 kişi gözaltına alındı.- Çanakkale’de polis 3 kez saldırdı,33 kişi gözaltına alındı.-Antalya’da polis 3 kez saldırdı. 18kişi gözaltına alındı.- Ankara’da çadır kuruldu. 5 günboyunca füze kalkanına karşı açlıkgrevi yapıldı.-İstanbul Şişli Cevahir Alışveriş MerkeziÖnünde Halk Cephesi-Liseli Dev-Genç’in açtığı çadırda direniş devamediyor!168 Ocak 2012 / Sayı:18<strong>KAYBEDEN</strong>, <strong>KATLEDEN</strong> <strong>KATİLLERİ</strong> <strong>TANIYORUZ</strong>


14 OCAK’TA MALATYA KÜRECİK’TEYİZ!Vatanımızı EmperyalistlerinÜslerinden Temizlemekİçin Tüm HalkımızıKürecik’e ÇağırıyoruzEkim ayından bu yana sürdürdüğümüz“Füze Kalkanı Değil DemokratikLise İstiyoruz” kampanyasında14 Ocak’ta Malatya-Kürecik’eyürüyoruz. Aylardır Anadolu’nundört bir yanında imza topluyoruz, bildiridağıtıyor, yazılama yapıyoruz. Çadırdirenişleriyle vatanseverlerin kararlılığını,Cepheli eylem tarzını gösteriyoruz.Şimdi ise NATO’nun füzekalkanını kurmak istediği Kürecik’teyiz.Ortadoğu halklarının katiliolmayacağımızı haykıracağız, tümhalkımızı, tüm vatanseverleri emperyalizmekarşı gücümüzü göstermeyeçağırıyoruz.İstanbul-TaksimLiseli Dev-Genç'liler 2012 yılınınilk gününde Taksim Galatasaray Lisesiönündeki imza masalarını açtılaryine. 3 saat açık kalan masada masayagelenlere füze kalkanı anlatılarak,Malatya-Kürecik'e yapılacak yürüyüşeçağrıda bulunuldu. Çalışmanınsonunda 200 adet bildiri dağıtıldı, 60adet imza toplandı ve 4 adet <strong>Yürüyüş</strong>dergisi halka ulaştırıldı.Anadolu’nun dört bir yanında yapılaneylemlerin fotoğrafları yer aldı.Okulun önünde polislerinbeklediği görülürken; okulun içindede geçen haftalarda Liseli Dev-Genç'lilere çalışma yaptırmayacaklarınıdile getiren faşistlerin toplandığıgörüldü. Liseli Dev-Genç'liler faşistlerinyanına giderek sergidenuzaklaştırdılar. Çalışma sonunda ŞişliEndüstri Lisesi'nden öğrencilerle tanışıldı,47 adet imza toplanıldı ve 400adet de bildiri dağıtıldı.İstanbul-Sarıgazi17 Aralık’ta Sarıgazi DemokrasiCaddesi’nde meşaleli yürüyüş gerçekleştirildi.“Füze Kalkanı DeğilDemokratik Lise İstiyoruz Halk Cephesi/LiseliDev-Genç” pankartı arkasındakortejler oluşturularak SarıgaziMeydanı’na kadar yürüyüş yapıldı.Demokrasi Caddesi’ne gelindiğindehalkın eyleme ilgi gösterdiği görüldü.Atılan sloganlardan sonra yapılankonuşmada, NATO üssününTürkiye’de kurulmasına karşı eylemleredevam edileceği bildirildi.Sloganlarla sona eren eylemin ardındanDemokrasi Caddesi üzerindemarşlar eşliğinde yüründü. SarıgaziDemokrasi Caddesi’ne 1 adet depankart asıldı.İstanbul Ali̇beyköyRefhan Tümer Li̇sesi̇lerini dağıtarak öğrencileri Kürecik’tekiyürüyüşe çağırdılar. Polisinbildiri dağıtımını engelleme çabası sonuçsuzkalırken; yüzlerce bildiri dağıtıldı.Öğrenciler füze kalkanı karşıtıbildiriye ve Dev-Genç’lilerin anlatımlarınailgi gösterdiler.29 Aralık’ta da Bursa Uludağ Üniversitesi’ndeÖğrenci Kültür Merkezi’ninönünde bildiri dağıtımı yapıldı.Bildiri dağıtımı yapılırken, öğrencilerfüze kalkanı ve Malatya-Kürecik’e yapılacakyürüyüş hakkında bilgilendirildi.Burada bir açıklama yapılarak,füze kalkanının kurulma sebepleri veneden istenmediği anlatıldı. Eylem sloganlarlasona erdi.AnkaraŞişliMeslekLisesiİstanbul-ŞişliLiseli Dev-Genç'liler 3 Ocak günüŞişli Endüstri Meslek Lisesi’ne giderek,okulun önünde füze kalkanınakarşı imza masası ve resim sergisi açtılar.Sergide, kampanya sırasındaİstanbul-AlibeyköyLiseli Dev-Genç'liler, Alibeyköy'debulanan Refhan Tümer Lisesi’ninsınıflarındaki tahtalara 29 Aralık’ta,"FüzeKalkanı Değil DemokratikLise İstiyoruz Halk Cephesi-LiseliDev-Genç" yazısını yazdılar. 7 sınıfagirilerek tahtalara yazılan yazısonrasında sınıflara ders için giren öğrencileribu yazılar karşıladı. Okulunduvarına da bir yazılama yapıldı.BursaHalk Cephesi/Liseli Dev-Genç’liler,28 Aralık’ta Bursa merkezdeki,Anadolu Kız Meslek ve Ticaret Liseleriçevresinde kampanya bildiri-ÇorumLiseli Dev-Genç'liler geçen haftalardaokulun faşist idaresi ve müdürünerağmen bildiri dağıtımı yaptıklarıve tekrar geleceklerini okulunmüdürü ve öğretmenlerine söyledikleriGüzel Sanatlar Lisesi'nde yine bildiridağıttılar.Öğrenciler, okuldan çıkar çıkmazhemen Liseli Dev-Genç'lilerin yanlarınagelerek Dev-Genç'lilerle sohbet ettiler.Liseli Dev-Genç'liler, bildiri dağıtımınıbitirdikten sonra yine geleceklerinisöyleyerek okuldan ayrıldılar.Çorum’da 30 Aralık’ta da BahabeyCaddesi’nde esnafları dolaşanLiseli Dev-Genç’liler imza topladılar.BULACAĞIZ VE YARGILAYACAĞIZ Sayı: 18 / 8 Ocak 2012 17


Çanakkale60 imzanın toplandığı çalışmada HalkCephesi/Liseli Dev-Genç'lileri geriçeviren hiçbir esnafın olmaması Dev-Genç'lilerin moral kaynağı oldu. Esnaflarlasohbet ederken esnaflar müşterilerininde imza atması için ısrarcıoldular. Bir esnaf müşterilerinden 15imza topladı. Bir esnaf, “İstersenizkaşe bile basarım, yeter ki Amerika buülkeden gitsin.” dedi. 2 saat süren eylemdeMalatya-Kürecik’te yapılacakyürüyüşe katılım çağrısı da yapıldı.31 Aralık günü de Eti Lisesi civarındave Kale Mahallesi’nde afişlemeyapıldı. Aynı gün Cumartesi Pazarı’ndada 300 bildiri dağıtıldı. Malatya'yayürüyüş çağrısı yapıldı.1 Ocak’ta ise; Süleymancılar Yurdu’nunduvarına ve Nadık’ın mahallelerine7 adet füze kalkanı ile ilgili yazılamayapıldı.MalatyaMalatya’da AKP İl Binası önündeher cuma günü yapılan füze kalkanıprotestosunun on beşincisi 30 Aralık’tayapıldı. 15 haftadır AKP’ninemperyalizmle işbirliğinin teşhir edildiğieylemin sonuncusunda, Uludere’dekatledilen 35 kişinin hesabı dasoruldu.Eylemde, “Bizler 15. haftamızdabir kez daha söylüyoruz füze kalkanınınkurulmasını engelleyecek, NA-TO’nun askeri, halkların katili olmayacağız!”denildi. Yapılan konuşmalarınardından oturma eylemi yapıldı.Eylem boyunca “Kürdistan Goristanji Bo Faşistan”, “Biji Biratiya Gelan”,“Füze Kalkanı Değil Bağımsız Türkiyeİstiyoruz” sloganları atıldı.AnkaraAnkara’da 25 Aralık günü başlatılan5 günlük açlık grevi çadır eylemi29 Aralık günü yapılan eylemin ardındansonlandırıldı. Eylemde yakılanAmerikan bayrağını gören sivilpolisler, telaşa kapılarak efendilerininbayraklarının yakılmasına tahammülsüzlüklerini“İyice abarttılar bunlarda, bayrak yakmak da nereden çıktı”sözleriyle gösterdiler.5 gün boyunca açık kalan çadırda5.000’e yakın imza toplanırken,10.000’i aşkın bildiri halka ulaştırılarakMalatya-Kürecik’e kurulmak istenenenfüze kalkanının teşhiri yapıldı.Yapılan açıklamada“Genciz,hem de çok genç. Asla bu düzenin istediğigibi duyarsız, bencil, yoz birgençlik olmayacağız. Geleceğimiziçalanlara sessiz kalmayacağız. Özgürbir yarının savaşına devam edeceğiz.Bu topraklarda yaşıyoruz. Acılarımızı,sevinçlerimizi, heyecanımızı, coşkumuzu,öfkemizi bu topraklarda paylaşıyoruz.Topraklarımızı parsel parselsatan işbirlikçilere karşı devamediyor mücadelemiz. TopraklarımızınAmerika'nın Ortadoğu’ya karşı silahdeposu olmasına izin vermeyeceğiz.Bugün halkımızın onurunu, namusunu,adaletini ve topraklarımızınbağımsızlığını, demokrasi mücadelemizisürdürmeye devam edeceğiz.Bu toprakları can kan pahasına korumayadevam edeceğiz.” denildi. Eylem14 Ocak’ta Kürecik’e yapılacakyürüyüşün çağrısı ile bitirildi.Antalya28 Aralık’ta direnişle kazanılanAntalya’daki çadır eyleminde 2500’üaşkın imza toplandı. <strong>Yürüyüş</strong> dergisininde dağıtımı yapıldı.Antalya’da yapılan 3 günlük açlıkgrevi ve çadır eylemi 29 Aralık günübitirildi. Eylemin son gününde imzamasasının önünde kuyruk oluştu.Dev-Genç’liler eylemi bitirirken yaptıklarıaçıklamada, “Bizler üç günönce buraya açlık grevi çadırımızı açmakisterken polis tarafından tam üçkez saldırıya uğradık. Yerlerde sürüklendik,dayak yedik, işkence gördük.Buna benzer uygulamaları diğerarkadaşlarımız Edirne’de, Çanakkale’de,İzmit’de, Malatya’da, İzmir’deve ülkemizin birçok yerinde yaşadılar.Peki, neden bu kadar işkenceyigöze alıp tekrar, tekrar sokaklaraçıktık? Çünkü biz Malatya’ya kurulacakolan Amerika’nın füze kalkanınıistemiyoruz. Biz dünya halklarının başdüşmanı olan Amerika’nın kiralıkkatilleri olmak istemiyoruz.” dediler.Dev-Genç’liler, türküler eşliğindeçektikleri halaylar ve hep bir ağızdanattıkları “Yaşasın Dev-Genç YaşasınDev- Genç’liler”, “Amerika Defol BuVatan Bizim”, “NATO’nun AskeriHalkların Katili Olmayacağız” sloganlarıylaeylemlerini sonlandırdılar.Çanakkale27 Aralık Salı günü direnerek kazandıklarıSaat Kulesi Meydanı’ndaoturma eylemi yapan, halaylarla zaferinikutlayan Dev-Genç’liler akşamsaat 18.30’da aynı yerde çadırlarınıkurdular. Alana girdiklerinde kuşlamalaryapıp arkasından “Füze KalkanıDeğil Demokratik Lise İstiyoruz”sloganını atan Dev-Genç’liler, halkafüze kalkanını anlatırken polisler geldi.Çadırdaki Meltem Kılıç, EserHüzmeli, Irmak Akbal, Hakan Çetinkayave Pelin Tanoğlu işkenceylegözaltına alındı. Polis, çadırı da paramparçaetti.Gözaltına alınanlar serbest bırakılırken;polisin saldırısıyla ilgili olarakyapılan yazılı açıklamada, “Dev-Genç’liler olarak bugüne kadar aslayılmadık bugünden sonra da aslavazgeçmeyeceğiz. Bize kapatılanalanları meydanları gerekirse cankan pahasına açacağız.” denildi.28 Aralık’ta ise Çanakkale’nincadde ve sokaklarında bildiri dağıtılarakimza toplandı. İmza toplamayasaat 11.30’da Golf Çay Bahçesi’ndenbaşlayan Dev-Genç’liler Kordon Boyu’nda,İskele Meydanı’nda ve BankalarCaddesi’nde bildiri dağıtıp halkafüze kalkanını anlattılar. 2.5 saatte700 bildiriyi halka ulaştıran Dev-Genç’liler 175 de imza topladılar.Aynı gün saat 15.30’da DonanmaÇay Bahçesi’nin önünde buluşanDev-Genç’liler ve demokratik kitle örgütlerinindesteklediği 55 kişinin katıldığıbir yürüyüş gerçekleştirildi.“Füze Kalkanı Değil DemokratikLise İstiyoruz Halk Cephesi/LiseliDev-Genç” pankartı arkasında Saat188 Ocak 2012 / Sayı:18<strong>KAYBEDEN</strong>, <strong>KATLEDEN</strong> <strong>KATİLLERİ</strong> <strong>TANIYORUZ</strong>


İzmirKulesi önüne kadar yüründü. Dev-Genç’liler alana girdiklerinde polisçoktan alanı açmış bekleyişe geçmişti.Saat Kulesi’nin önünde yaşanan saldırılarıprotesto etmek ve bir alana bukadar polisin yığılmasını teşhir etmekiçin Dev-Genç’liler alanda 4 saatlikoturma eylemi yaptı. Ve halka füzekalkanı anlatıldı.Açıklama’nın ardından eylemlerinedevam eden Dev Genç’liler açıklamanınbitiminde zaferlerini füze kalkanınıanlatan bir tiyatro ve halaylarlakutladılar. Çanakkale’deki çadır eylemizaferle sonlandırıldı.İzmirÇorum29 Aralık’ta Karabağlar CumhuriyetLisesi önünde eylem yapan LiseliDev-Genç’liler, daha önce liseninönünde kendilerine saldıran ve gözaltınaalan işkenceci İzmir polisini teşhirettiler.Yapılan konuşmada, “Bu kavgatüm liseli gençliğin ortak talepleri içinveriliyor. Bu kavga uğruna işkencelergörülüp bedeller ödeniyor. Bukavgaya siz de omuz verin. İşkenceciler,sömürücüler bir avuç, biz isemilyonlarcayız! Alınterimizi liselerindöner sermayesine kaptırmamak içinDev-Genç saflarında mücadele edelim.Gözlerimizin önünde yapılanişkencelerin hesabını hep birlikte soralım!”dendi.Dev-Genç’lilerin eylemden sonrada okulun kapısında beklemeleri üzerine,kapıyı tutan polis kapıyı açmakzorunda kaldı. Eylem sırasında 150bildiri dağıtıldı ve kuşlama yapıldı.AdanaHalk Cephesi/Liseli Dev-Genç,6 Ocak’ta Adana’da İnönü Parkı'nda3 günlük çadır eylemi yapacak. Öncesindeyapılan yazılı açıklamadaeyleme destek çağrısında bulunularak;bugün, bağımsızlık istemek, ABD'yeve işbirlikçilerine karşı olmaktan geçer.Bugün, demokrasi istemek,AKP'nin değiştirmeyi vaat ettiği 12Eylül Anayasası’nda dahi hak olan demokratikeylemlere katılmaktan, fikriniifade edecek yollara başvuranlarısahiplenmekten geçer. Biz BA-ĞIMSIZ TÜRKİYE istiyoruz, bununtek yolu da ABD ve işbirlikçilerinekarşı olmaktır.” denildi.Halkımıza Anti-EmperyalistŞenliklerle UlaşacağızHatay’da Halk Cephesi/LiseliDev-Genç 8 Ocak günü “Füze KalkanıDeğil Demokratik Lise İstiyoruzLiseli Gençlik Şenliği” düzenleyecek.31 Aralık günü Armutlu ve Elektrikmahallelerinde şenliğin duyurusununyapıldığı 100 adet afiş asıldı. Afişçalışması sırasında mahalle halkıylada sohbet eden Dev-Genç’liler, mahallelilerişenliğe davet ettiler. Çocuklarınışenliğe göndereceğini söyleyeninsanlar başarılar dileyerekoradan ayrıldılar.Şenliğin programında Grup Kızılbir konser verecek, Epik Sanat TiyatroTopluluğu da bir oyun sergileyecek.Şiir okuma ve sinevizyon gösterimininde olduğu şenlik, Hatay Armutlu’dakiAs Düğün Salonu’nda yapılacak.Emperyalizme Karşı Safımızı Göstermek İçin14 Ocak’ta Kürecik’te Olalım!Halk Cephesi/Liseli Dev-Genç, 8 Ocak günü saat14.00’te İstanbul Eminönü’nde Turyol İskelesi önünde eylemyapacak. "Füze Kalkanı Değil Bağımsız Türkiye İstiyoruz"kampanyası dahilinde yapılan eylemle, 14Ocak'ta Malatya-Kürecik’e yapılacak yürüyüşün duyurusuyapılacak. Füze kalkanının kurulacağı yere gidecekolan Halk Cephesi/Liseli Dev-Genç, yapacağı eyleme tümhalkımızı davet ediyor.Caddesi girişine masa kurularak mahallehalkına bildiri dağıtıldı. Füze kalkanı hakkındabilgi de verilen masaya gelen halkımız, Liseli Dev-Genç'lilerin haklı mücadelesini desteklediklerini söylediler.Malatya-Kürecik'e yapılacak yürüyüşe katılmak isteyen5 kişi telefon numaralarını verdi. Masada ayrıca <strong>Yürüyüş</strong>dergisi de halkımıza ulaştırıldı. 5 adet kart satışı yapılanmasada 40 da imza toplandı. Masa ertesi gün kurulmaküzere kaldırıldı.SamsunSamsun'da Halk Cephesi-Liseli Dev-Genç'liler, 4Ocak günü Karayolları bölgesinde duvarlara yazılama yaptılar.Duvarları donatan bağımsızlık şiarı, okula giden liselilerle,işe giden emekçilerin ilgisini çekti...İstanbul-Sarıgazi3 Ocak günü 17.00-19.00 saatleri arasında Demokrasiİzmirİzmir Bornova Büyükpark çevresinde 3 Ocak günüafişleme yapan Gülhan Sağaltıcı ve Mert Toka isimli ikiDev-Genç'li polis tarafından gözaltına alındı. Dev-Genç'liler, “Bizi karakola götüremezsiniz, en fazla cezayazıp gidersiniz, sizinle gelmiyoruz.” diyerek polise direndiler.Bunun üzerine takviye ekip çağıran polisler bibergazı sıkarak Dev-Genç'lileri işkenceyle gözaltına aldı.Sağaltıcı ve Toka aynı günün gecesi serbest bırakıldılar.BULACAĞIZ VE YARGILAYACAĞIZ Sayı: 18 / 8 Ocak 2012 19


Kendini Geliştirmeyen Düzeni GeliştirirCepheli Olmazı Olur,Yapılmazı Yapılır Kılar“...Belki de bu tarih ‘olmazların olurkılındığı tarihtir’ diye de ifade edilebilir.İşte bu tarihte olmazları olur, yapılmazlarıyapılır kılan irade Dayı’nın iradesiydi.Çeşitli zamanlarda Dayı’nınpolitik öngörüsü ve cüretiyle oluşturduğupolitikalara ‘hayır bunlar olmaz,buranın nesnel koşulları buna uygundeğil, buranın gerçekleri yeterincebilinmiyor’ gibi gerekçelerle karşıçıkıldığını, çıktığımızı hatırlıyorum.Hatta bazen ‘Dayı bizi anlamıyor’diye düşünüp içten içe biraz kızdığımızıda hatırlıyorum. Ama Dayı hep haklıçıkardı. Pratikte gösterirdi bize. Yanisöylediklerinin olabileceğini, yapılabileceğiniyaşayarak öğrendik. O bunlarıgösterdikçe bir anlamda bilincimizyenilenirdi. Birçok gerekçeyle ‘olmaz’dediğimize utanırdık. İçten içemahçup olurduk Dayı’ya karşı. Amagüvenimiz bir kat daha artardı O’na.O’nun önderliğine, öngörüsüne.”Bu anlatım, Dayı’nın yanında,yolunda olan bir yoldaşının anlatımıdır.Dayı’nın öğrencileri olan ve onunyolunda yürüyen Cepheli “olmazı”olur, “yapılmazı” yapılır kılmayı Dayı’danöğrenmiştir. Cephelinin kitabında“olmaz, yapılamaz” diye birşey yazmaz. Cepheli bu gücü, bu düşünüştarzını Dayı’dan öğrenmiştir.“Olmazcı” bakanlar, emekten kaçanlardır,emeğini sınırlayanlardır.Kolaycıdırlar. Kendiliğindenciliği savunanlardır.Gereken emeği göstermeyenler“olmazcı, yapılmazcı”dırlar.Emekten kaçanlarsa küçük burjuvadır.“Olmazcılar” egemenlerin kültüründenbesleniyordur. Hem gereken emeğisarfetmezler, “olmazcı”dırlar, hemde sonuç beklerler. Bu tam da düzeninistediği insan tipidir. Böyle insanlarzavallı, çaresiz insanlardır.Olaylara, sorunlara, işlere “olmaz”diye bakanlar rahatlarının bozulmasınıistemeyenlerdir. Statükocudurlar.Çünkü “olmazcılar” başkane yapılabilir, başka hangi yol ve yöntemdenenebilir diye düşünmezler. Birkez denediyse, ikinci kez diye bir şeyyoktur onlarda. “Olmazcılar” iddiasızdırlaraynı zamanda. “Olmazcılar”,“yapılmazcılar” hayatın ve bilimindoğrularına aykırı yaşayanlardır.“Olmaz, yapılmaz” diye bir şey tanımayanlarise ikinci, üçüncü, gerekirsebininci kez denerler. Sorunu çözene,işi yapana, yani sonuç alana kadardenerler. Bu çalışma tarzı, Cephelininçalışma tarzıdır. Cepheli böyledüşünür ve yapar. Cepheli bu gücüve düşünüş tarzını bilimin doğrularındanalırlar. Cephelinin çözemeyeceğisorun, altedemeyeceği zorlukyoktur. Sorun çözmek, zorlukları altetmekgüçlü olmaktır. Cepheli gücününkaynağını bilimsel doğrulardanalır. Nedir o doğrular?1- Her sorunun mutlaka devrimcibir çözümü vardır. Cepheli bubilimsel gerçeğe inanır.2- Her sorun kendi içinde çözümüde barındırır. Cepheli bubilimsel gerçeğe inanır.Cepheli en basit günlük işlerin örgütlenmesinden,en karmaşık işlerinyapılmasına dek bu bilimsel doğrularıkendine kılavuz edinir. Bu Cephelininiddiasını da güçlendirir. Cepheliiddialı olduğu için nerede, hangi sorunlakarşılaşırsa karşılaşsın, her türlüsorunu çözmekte kararlıdır. Cephelisorunları çözerek devrime yüründüğünübilir.3- Hiçbir sorun kendiliğinden çözülmez.Hiçbir iş kendiliğinden bitmezveya olur hale gelmez. Her iş biremeğin sonucudur. Her sorun kafa yormanın,düşünmenin, yoğunlaşmanınsonucu çözülür. Fakat “olmazcılar”böyle yapmaz. “Olmazcılar” yılgınlardır.Çünkü “Olmazcılık” yılgınlıktır.Cephelinin devrimciliği, dinamikbir devrimciliktir. Cepheli her sorunun,yapılacak her işin bir yolunu mutlakabulup yapandır, sorunu çözendir.Yeterince insan, zaman, olanak olmadığıkoşullarda dahi olunsa, baskınınsaldırıların arkasının kesilmediği,faşizmin terörünü azgınlaştırdığızamanlarda da olsa, inanç ve iddia“olmaz, yapılmaz” anlayışının, düşünüşününpanzehiridir. İddia emeklegerçekleşir. Cepheli emekçidir, iddialıdır.Cepheli savaşın içinde karşısınaçıkan her tür engeli, inancı veiddiasıyla aşar. Cepheli her sorunuönce düşünür, yoğunlaşır, kafa yorar.Ardından nasıl yapılabileceğine kararverir ve sonra hiç vakit kaybetmeksizinadım atar. Cepheli her sorunundüşünerek çözülebileceğine inanır.Cepheli sorunlar karşısında güçlüdür.Cepheli Dayı’nın izinde yürüyen,Cepheli “olmazı” olur, “yapılmazı”yapılır kılandır.AKP, SURİYE’DEN ELİNİ ÇEK, UŞAKLIĞI BIRAKHalk Cephesi, Hatay Samandağ’da,AKP’nin emperyalizminuşaklığını yaparak Suriye’yi tehdit etmesiyleilgili olarak 29 Aralık’ta eylemyaptı. Oytun Alanı’nda yapılaneyleme önce Halk Cephesi önlüklerigiyilerek eyleme destek vermeleriiçin halka çağrıda bulunuldu.“Emperyalistler ve İşbirlikçileriSuriye’den Kanlı Ellerinizi Çekin/HalkCephesi” pankartı ile “KatilABD işbirlikçi AKP”, “SuriyeHalkı Yalnız Değildir”, “Katil ABDOrtadoğu’dan Defol”, “Yaşasın HalklarınKardeşliği” dövizlerinin taşındığıeylemde, Orhan Çapar tarafındanyapılan açıklamada, “Amerika dünLibya halkına yaptığı katliamın aynısınıbugün Türkiye üzerinden Suriyehalkına yapmaktadır. Amerika, Türkiye’dekiişbirlikçisi AKP iktidarınıkullanarak Suriye’deki Alevi-Sünniçatışmasını körüklüyor. Türkiye halklarıişbirlikçi AKP tarafından oyunaalet edilmeye çalışılıyor. Bizler Suriyehalkının yanındayız.” denildi.Halkın ilgisinin yoğun olduğu ve50 kişinin katıldığı eylemde 210 tanede bildiri dağıtıldı.208 Ocak 2012 / Sayı:18<strong>KAYBEDEN</strong>, <strong>KATLEDEN</strong> <strong>KATİLLERİ</strong> <strong>TANIYORUZ</strong>


KURTULUŞ İÇİNDers: İdeolojik GüçMerhaba sevgili okurlarımız, buhaftaki dersimiz: Güç ne, nasıl güçolunur? Bunu işlemek istedik. Elbettekişinin bedenen güçlü olması değilkastettiğimiz. Politik bir güç olmaktanbizi devrime, devrimci halk iktidarınıkurmaya götürecek fiziki güceerişmekten söz edeceğiz.Politik güç, idelojik güçten bağımsızolmadığı için, ideolojik-politikmücadeleyi birlikte ele alacağız.Öncellikle Güç Nedir?Güç, sözlükte şöyle tanımlanıyor:"Fizik, düşünce ve ahlaki yöndenbir etki yapabilme veya bir etkiyedirenebilme yeteneği, kuvvet"Toplum bilim sözlüğündeki tanımıda şöyledir; "Toplumsal sonuçlardoğurmaya yetecek sayıda olan vebirlikte eylemde bulunan bireylerdenkurulan toplumsal küme."Evet toplumsal bir sonuç doğurmayayetecek sayıdan bahsedeceğizbiraz. Ancak toplumsal bir sonuç yaratabilmekiçin önce o toplumsal yapıyıçözümlemek ve bir plana sahipolmak gerekir. Bunun adı ideolojidir.İdeoloji Nedir?"İdeoloji, toplumların, sınıfların,çeşitli topluluk ve grupların siyasi,hukuki, kültürel, ahlaki, dinsel,felsefi görüş ve düşüncelerinin sistemleşmişhalidir."Nasıl bir dünya istediğimize dairgörüşlerimizdir. Toplumsal yapıyıoluşturan sınıfların sınıfsal yapılarınaözgü dünya görüşleri, yani ideolojilerivardır. Ve her şeyi, eğitimdenhukuka, siyasetten kültüre... Aklımızagelen her şeyi belirleyen o sınıfınideolojik yapısıdır.Egemenler,ideolojinin tanımınagiren herşeyi sınıflar üstügösterir. Bununlakitlelerin düşüncelerinirahatlıklayönlendirebilmek,onları sorunsuzyönetebilmek, dolayısıyla sömürümekanizmasını sürdürebilmek amaçlanır.Oysa hayatın işleyişinde her şeysınıfsaldır. Sınıflar mücadelesi yürütüyoruz,her eylemin, sözün, faaliyetinhizmet ettiği bir sınıf, dolayısıylaideoloji vardır. İdeolojik olmayanİdeolojik GücüFiziksel GüceDönüştürmeliyizhemen hiçbir şey yoktur. Öncelikle bukonuda kafamız net ve açık olmalıdır.Kapitalist sistemin iki temel sınıfı;burjuvazi ve proletaryadır.Sınıflar arasında süren mücadele,bu iki sınıfın, iki ideolojinin, burjuvaideolojisi ile proletarya ideolojisininçarpışmasıdır.Bu çarpışmada ideolojik birlik,ideolojik netlik, ideolojik sağlamlık,ideolojik bakış açısı, ideolojik güç,ideolojik eğitim, ideolojik birikim-donanım,ideolojik önderlik, ideolojiksaldırılar, ideolojik zafer... Hayatave mücadeleye dair her şey sınıfsaldır.Bu yüzden bu tanım ve kavramlardaha da artırılabilir.Emperyalistlerin ve işbirlikçilerininideolojik saldırıları, ahlaksızca yalanları,çarpıtmaları hiç bitmez. İdeolojikmücadele bu yüzden önemlidir.İdeolojik mücadele hem burjuva ideolojinintemel tezlerine karşı, hem deo ideolojinin hayatın her alanında kitlelerdeyaratmaya çalıştığı çarpıkyanlış düşünce ve yaşam tarzına karşısürdürdüğümüz bir mücadeledir.Burjuvazi, düzenin sürmesi, sömürümekanizmasının işlemesi için kitleleridüzende tutacak her yol ve yöntemidener. Örneğin bilimi, tarihi çarpıtarakdünya kurulduğundan berieşitsizliğin hep olduğunu söyler, “ezenezilenler hep vardır, olacaktır” der.Tüm bunlar ezilenlerin sömürüye,adeletsizliğe karşı çıkmamaları, haklarınıaramamaları, bu düzene boyuneğmeleri içindir. Emperyalistlerin bununiçin ekonomik, siyasi, psikolojikdoktrinleri vardır. Örneğin psikolojiksavaşı söyle şekillendirir: "İnsanın enkritik noktası zihnidir. Zihnine birkez ulaşıldı mı... ‘siyasi hayvan’mermilere bile gerek kalmadan yenilgiyeuğrayabilir. Hedef bütünhalkın zihnidir."Burjuvazi kendi cephesindenideolojik mücadeleyi ciddiye alır vekesintisiz sürdürür. Bunu yaparkende tahrip etmeyeceği, bozmayacağı,üzerinde tepinmeyeceği hiçbirşey yoktur. İdeolojik mücadele işteburjuvazinin her şeyine karşı cephedensürdürdüğümüz, sürdürmemizgereken bir mücadeledir.Peki ideolojik mücadele sadeceburjuva ideolojisine karşı mı sürer?Hayır, dört cephede birden sürer bu savaş.Burjuva ideolojisine karşı ideolojikmücadele bunlardan sadece biridir.İkincisi, sol’daki sapmalara(revizyonizme, reformizme ve oportünizme)karşı süren ideolojik mücadeledir.Üçüncüsü, iç düşmana karşıideolojik mücadeledir.Burjuvazinin ideolojik saldırısı süreklidirdedik. Bu saldırılar bizim saflarımızdada gösterir kendisini. Burjuvadüşüncelerinin görüşlerinin yaşam anlayışınınbizim saflarımızda etkili olmasınıengellemek için kendimizdekidüzen yanlarına karşı da sürekli birideolojik mücadele yürütmeliyiz.Bu üç cephede birden süren ideolojikmücadelenin önemli boyutunu kapsamlıbir şekilde okumak için (<strong>Yürüyüş</strong>sayı: 209, 210) sayılarına bakınız.Devrimci Hareketinİdeolojisi Nedir?Bizim ideolojimiz proletarya ideolojisidir.Bu da sosyalizmdir. Proletaryanınideolojisinin politik çizgisiher ülkede aynı mıdır? Hayır. ÇünküBULACAĞIZ VE YARGILAYACAĞIZ Sayı: 18 / 8 Ocak 2012 21


Hiçbir belirsizliğe, bulanıklığadüşmeye izin vermeyecek birideolojik yapıya sahiptir. Busayede devrimci hareket çokbüyük ateş çemberlerindengeçmiştir. Öyle ki ülkelerparçalandı, örgütler dağıldı,yok oldu. Ancak biz bu büyüksarsıntılardan ideolojik olarakgüçlenerek çıktık.proletarya ideolojisi bir dogmadeğildir. Onun ülkelerin ekonomik,siyasi, sosyal, kültürelyapısına uyarlamak gerekir.Doğru bir politik çizgiye sahipolmak için bu zorunludur. Türkiyedevriminin böyle bir sorunuyoktur. Mahir Çayan Cephe’ninçizgisini şöyle ifade etmiştir:"Partimizin çizgisiMarksizm Leninizmin dünyanınve Türkiye’nin şartlarınauygulanması sonucunda ortayaçıkmıştır." Türkiye devrimmücadelesi Mahir Çayan’dan Dayı’yasağlam bir stratejik temele sahiptir.Devrimci hareketin ideolojikbirliği, ideolojik sağlamlığı ve netliği,emperyalizmin ve oligarşinin onlarcaideolojik-fiziksel saldırısını geçereksağlamlaşmıştır.Hiçbir belirsizliğe, bulanıklığadüşmeye izin vermeyecek bir ideolojikyapıya sahiptir. Bu sayededevrimci hareket çok büyük ateşçemberlerinden geçmiştir. Öyle kiülkeler parçalandı, örgütler dağıldı,yok oldu. Ancak biz bu büyüksarsıntılardan ideolojik olarak güçlenerekçıktık.Örneğin emperyalizm, "sosyalizmöldü" diyerek sosyalizme karşı ideolojik-politiksaldırıyı alabildiğine boyutlandırdı."Yeni bir dünya düzeni"kuruluyor, “bu düzende silahlara yeryok” dediler. "Diktatörleri devirip, demokrasi,insan hakları getiriyoruz." diyerekülkeler işgal ettiler. Saldırılar,katliamlar, sömürü alabildiğine pervasızlaştı.F Tipleriyle inançsızlığı vekaramsarlığı yaymaya çalışarak devrimciliğiAnadolu’da bitirmeyi hedeflediler.42 yıllık tarihimizden tümörnekleri saymaya kalksak, dergimizintüm sayfalarını buna ayırsak dahiyetmez. O yüzden belli başlı birkaç örnekverdik.Biz sosyalist olduğumuzu, yenileninsosyalizm olmadığını "sosyalizminsorunlarının çözümünün yinesosyalizmde olduğunu" büyük birgurur ve kararlılıkla haykırdık. Silahlarımızınnamlusu yere hiç inmedi,silahlarımız ellerimizden hiç düşmedi.“Tarih, sınıflar mücadelesiyle,silahla yazılmaya devam ediyor” dedik.Emperyalizmin ideolojik, politiksaldırılarını doğru değerlendirmeyipemperyalizmi hedef almaktan bir anbile vazgeçmek, ezilenlerin mücadelesinizayıflatmaktır; “halkların başdüşmanı emperyalizmdir” demektenbir an bile vazgeçmedik.F Tipi saldırısına karşı politik veideolojik bir zafer kazandık. İnançsızlığınkörüklendiği, bencilliğin, bireyciliğindayatıldığı saldırılardandirenerek yüzlerle ifade edilecek kadarçok öldük ama kahramanlığı kitleselleştirerekhalka umut olduk. Bizher tarihi dönemeçte niteliği veboyutu ne olursa olsun emperyalizminve işbirlikçilerinin tüm ideolojikve fiziki saldırılarına karşı ısrarve cüretle, solun cüret edemediğibir kararlılık ve inançla direndikve mücadeleyi ileriye taşıdık.Emperyalizme ve faşizme karşısağlam direnebilmek, onların planlarınıbozup mücadeleyi ileriye taşımak,Marksizm-Leninizmi sağa sola sapmadan,içini boşaltmadan taşımakve bunun tüm bedellerini göze alabilmekve bunu yanlız kalmak pahasınayapabilmek ancak burjuvazi ilearamızdaki idelojik sınır çizgisinin kalın,çok net ve berrak olmasıyla mümkündür.Bu bir onurdur. Bu onuraideolojik netliğimiz sayesinde sahibiz.İdeolojimiz; savaşma gücümüz vezaferimizin garantisidir.Devrimci hareket ideolojik kültürelşekillenmesini uzun yıllar önce tamamlamıştır.Bu şekilleniş tüm güçlülüğüylede bu düzene her alanda veher anlamda alternatifi göstermekte vebüyütmektedir. Direnişlerimiz, geleneklerimiz,kültürümüz işte bu ideolojikşekillenişin üzerine yükselmiştir.Doğru bir ideolojik yapımızve politik hattımız var.Doğru ideolojik hat, doğru ideolojikbakış açısı, doğru pratiği degetirir. Bu da doğru, ancak tümbu doğrular zaferi kendi kendinegetirmeyecek. Zaferin yoğunve sıkı bir çalışmayla, bedellerödeyerek geleceğini biliyoruz.İdeolojik doğrular zafere gidenyolun başlangıcı ve o yoldasağlam yüremenin zaferi getirecekgücü büyütmenin garantisidir.Devamını Stalin ile tamamlayalım: "...Doğru politik çizgiye sahip olmak,bu elbette birinci ve en önemli meseledir.Fakat yine de yetersizdir. Doğrupolitik çizgi ilan edilmek için değil,hayata geçirmek için gereklidir.Doğru politik çizgiyi hayata geçirmekiçin partinin politik çizgisini anlayan,bu çizgiyi kendi çizgisi olarak benimseyen,bu çizgiyi hayata geçirmeyehazır, pratikte gerçekleştirmeyehazır, bu çizginin sorumluluğunualabilecek, savunabilecek, bu çizgiiçin mücadele edebilecek kadrolara,insanlara ihtiyaç vardır." (Stalin,Toplu Eserler Cilt 14 sayfa 237)Dünyayı ve ülkeyi anlayabilecek,gelişmeleri açıklayabilen, bulunduğualan ve birimi stratejik hedefe uygunörgütleyebilen olmak zorundayız.Bunu yapabilmek için ideolojimizi bilmeli,öğrenmeliyiz. İdeolojik yapımızıbilmek ülke gerçeğini bilmektir. Devriminsorunlarını çözebilmek için,karşımıza çıkan her türlü zorluk, baskı,engel ne olursa olsun, devriminancımızı ve kararlığımızı koruyabilmekiçin öğrenmeliyiz. İdeolojimizbeynimizdir. O olmadan yaşayamayız.Devrim yolunda hep ihtiyacımız olansavaşma gücümüzdür. Bunun her insandaideolojik güce dönüşmesi için,yani amaçtan ve hedeften hiç sapmadanzafere yürümek için ideolojikeğitim zorunludur.İdeolojik Eğitim Nedir?İdeolojik eğitim; Marksizm-Leninizminkavranılmasıdır. MarksizmLeninizmi öğrenmek, tarihsel haklı-228 Ocak 2012 / Sayı:18<strong>KAYBEDEN</strong>, <strong>KATLEDEN</strong> <strong>KATİLLERİ</strong> <strong>TANIYORUZ</strong>


lığımızı, düzenin işleyişinive nasıl yıkacağımızınkurallarını öğrenmektir.Teoriyi öğrenmek,olayları kavrayışve yorumlayışyöntemini öğrenmektir.Teoride iyi olmalıyız,iyi kavramalıyız kipratiği de iyi örgütleyelim.İhtiyacımız olanteori, doğru pratik örgütleyecekteoridir.Yoksa kuru, yavan, bilgiçliğedüşürecek teorideğildir.Genel bilgi de değildir.Nasıl bulanıksuyu kimse içmezse, derinliğini görmediğiveya bilmediği suya girmektehlikeli gelirse, ideolojik donanımınıgüçlendirmeyen devrimci de ülkeninkoşullarını kavrayamayacağıiçin süreci örgütlemekte zorlanır. Derenindibini görmeyen nasıl geçeceğinibilmediği için kıyıda beklerdurur. Hareketsiz kalır, birininyardıma gelmesini bekler. Sonuçtaatıl kalır. Veya kör bir cesaretle dereyigeçmeye çalışır ama boğulur.Bunun siyasi faaliyetteki karşılığıkafa karışıklığı, siyasi yalpalamalar, nerede,ne yapacağını bilememektir.Emperyalizmin ve oligarşinin ardı arkasıkesilmeyen azgın saldırıları karşısındasavaşıyoruz. Bunun adı savaşgerçeğidir. Savaş kurmaysız kazanılmaz.Savaşın kurmayları olmak zorundayız.Savaşın ihtiyacı, her türlü şartaltında, her türlü zorluğu göğüsleyebilecek,işlerini aksatmayacak, faaliyetlerinişaşmaksızın sürdürebilecekkurmaylar olabilmektir. Bu ideolojikolarak kendini donatmak, yani eğitmekdemektir. Savaşımızın, örgütlenmemizinihtiyacına göre eğitim mücadeleyeher zaman dinamizm kazandırır.Toplumların, sınıflar savaşı gerçeğininkavranılması devrimciliğin bilimseltemeller üzerine oturtulması ancakeğitimle mümkündür. Günlükyaşamda karşımıza çıkan "yoklar,olmazlar, yapılamazlar" burjuva ideolojisininyansımalarıdır. "Boşvermişlik,bezginlik, bananecilik, tembellik,sorumsuzluk, umutsuzlaşma," ...Doğru politik çizgiye sahip olmak, buelbette birinci ve en önemli meseledir.Fakat yine de yetersizdir. Doğru politikçizgi ilan edilmek için değil, hayatageçirmek için gereklidir. Doğru politikçizgiyi hayata geçirmek için partininpolitik çizgisini anlayan, bu çizgiyi kendiçizgisi olarak benimseyen, bu çizgiyihayata geçirmeye hazır, pratiktegerçekleştirmeye hazır, bu çizgininsorumluluğunu alabilecek, savunabilecek,bu çizgi için mücadele edebilecekkadrolara, insalara ihtiyaç vardır."(Stalin, Toplu Eserler Cilt 14 sayfa 237)hızla değişen duygular..." da burjuvaideolojisinin insanlarda yarattığı tahribatlardır.Bu tahribatları onarmalı,yerine ideolojik ve siyasi açıdan sağlamkişilikler yaratmalıyız. Unutmamalıyız,eğitimle ulaşamadığımız heryerde burjuva ideolojisi vardır. Buyüzden eğitimi önemsemeliyiz. Eğitimledeğiştirip dönüştüremeyeceğimizhiçbir şey yoktur. Zorlukların üstesindengelebilecek, her türlü zorluğugöğüsleyebilecek sağlamlığa erişmekideolojik eğitimden geçer.Düzenin çürümüş, yoz kültürünekarşı devrimci kültürle donanmalıyız.İdeolojik güç ancak eğitimle sağlanır.Eğitim inancımızı, iddiamızı,kararlılığımızı, fedakarlığımızı büyütmek,dolayısıyla devrimciliğimizibüyütmektir. Devrimcilik, devrimiddiası demektir. Devrimciliği büyütmek,devrim iddiasını büyütmektir. Bununsadevrimciliğimizi büyüteceği,adımlarımızı hızlandıracağı açıktır.O zaman ideolojik olarak kendimizigüçlendirmeliyiz. Savrulmamaksağdan soldan esen rüzgarlardan etkilenmemek,fırtınalarda yönünü kaybetmemekiçin kendimizi ideolojikolarak eğitmeliyiz. Kaynak sorunumuzyoktur. Tarihimiz somuttur ve büyükmirastan öğrenmeliyiz.İdeolojik eğitim, öğrenmeyi ve öğretmeyi,tüm yaşamımıza yaymaktır.Burjuvazinin kesintisiz ve seferberlikilan etmişçesine süren tüm ideolojiksaldırıları karşısında öğrenmeninsürekliliği ve tüm yaşama yayılmasıstratejik önemdedir. Budüzenle ve kendimizleyürütmemiz gerekenzorunlu bir ideolojiksavaştır. Bir yerde birsavaş varsa, orada birkazanan bir de kaybedenolacaktır. Bu savaşbu kadar yalın vegerçektir. Ve biz başaramamazlıkyapamayız.Yok böyle bir ihtimal,böyle bir hakkımızyok. Düzenle kendi aramızdasüren savaş, bironur savaşıdır aynı zamanda.Bu savaşta düzenekarşı bizim dahagüçlü olmamız eğitimlemümkündür. Ve eğitim sadece bugününsorunu değildir. Bugün savaşıiyi yürütmek, gelecekte sosyalizmiiyi inşa etmek için zorunludur.SBKP’nin 1936’lara gelindiğindemilyonlarca üyesi vardır. Parti, gücününsadece sayıda değil, öncelikleparti üyelerinin niteliğinde yattığınınbilincindedir. Ve bu yüzden parti üyelerinineğitim sorunu ciddiyetle ele alınır.Eğitim, ideolojik seviyenin yükselmesidemektir. Bu konuda Stalin’inyaklaşımı çok nettir: "KadrolarımızMarksist Leninist eğitimi dumurauğratmaya başlarsa, bu kadrolarınpolitik ve teorik seviyesini yükseltmeyeçalışmamız gevşerse ve kadrolarımızbununla bağlantılı olarak yürüyüşümüzünperspektifleriyle ilgilenmeyibırakırsa, davamızın tek haklı dava olduğunukavramayı bırakıp yukarıdangelen emirleri körü körüne ve mekanikbiçimde uygulayan, herhangi bir perspektifesahip olmayan dar kafalı pratikçileredönüşürlerse, bu durumda bütündevlet ve parti çalışmamız dumurauğrayacaktır. Şu bir aksiyon olarakkavranmalıdır; politik seviye ne kadaryüksek, devlet ve parti çalışmasının ilgilialanlarındaki fonksiyonerler ne kadarMarksist Leninist bilince sahipse,çalışmanın seviyesi o kadar yüksek veçalışma o kadar verimli sonuçları o kadaretkilidir; ve tersine; politik seviyene kadar düşük, fonksiyonerler ne kadaraz Marksist Leninist bilince sahipse,çalışma da başarısızlık ve yenilgiBULACAĞIZ VE YARGILAYACAĞIZ Sayı: 18 / 8 Ocak 2012 23


o kadar büyük ihtimal yöneticilerinbayağılaşmaları, hırslı palavracılaradönüşmeleri, soysuzlaşmalarıo kadar büyük ihtimaldir.Kesinlikle şu söylenebilir:Eğer bütün çalışma dallarındakadrolarımızı ideolojikolarak donatmaya, ulusal veuluslararası durumlarda kendikendilerini yönlendirebilecek ölçüdepolitik çelikleşmelerini sağlamayıbaşarabilirsek, eğer ülkeyönetimiyle ilgili sorunlardaciddi yanlışlara düşmeden karar verebilecekyetenekte tamamen olgunMarksist Leninist’ler haline getirmeyibaşarabilirsek görevlerimizin ondadokuzunu çözmüş olduğumuzu düşünmektetamamen haklı olacağız."(Stalin, Toplu Eserleri Cilt 14, syf: 241)Eğitimi her süreçte ciddiyetle elealmalıyız. Savaşta ustalaşmak içinideolojik, politik eğitim zorunludur.Zaferde devrimci inşaa için keza yineöyle. Kendini eğiten insanın gücününve yeteneklerınin sınırı yoktur.İdeolojik SilahlarımızlaDonanmalıyızBurjuva ideolojisi ileproleterya ideolojisi arasındaher alanda şiddetli birçarpışma sürüyor. Bumücadeleyi cepheden, yani heralanda ve kesintisizsürdürmeliyiz. Bunun içinStalin’in deyimi ile "Kapitalizmkarşısında barutumuzu kurututmak zorundayız."Devrim bir örgütlenme sorunudur.Politik güçtür, politik güçle yapılır.Kitle hareketleri gerileyebilir, burjuvazininsaldırıları alabildiğine pervasızlaşabilir,ancak bunlar bizi devrimiörgütleme kararlılığımızdan, sosyalizmhedeflerimizden vazgeçirmez,bir milim bile saptırmaz. Bu kesinlikde kaynağını ideolojik ve politik netliktenalıyor. Sınıflar mücadelesindesayısız etken mücadelede yer alangüçleri sağa sola savurup durur.İdeolojik ve politik anlamda net olmayanlar,bu etkenler karşısındakendi yerlerinde kalmakta zorlanırlarveya kalamazlar. Politik netlik,iktidar iddiasıdır. İdeolojik ve politiknetliğe sahip olan güçler isesağa sola sapmadan, savrulmadan,yalpalamadan dosdoğru hedefe yürürler.Devrimci hareketin hiç sapmadan,savrulmadan yolunda yürüyebilmesinintemelinde işte bu ideolojikve politik netlik vardır. Bilgi güçtür.Bilginin ve gerçeğin gücüyle savaşıyoruz.Bu güç bizi bütün saldırılarkarşısında yenilmez kılıyor.Yürüttüğümüz tüm kampanyalarda,faaliyetlerde sonuç almamız, zaferkazanmamız tesadüf müdür? Hayırtasadüf değildir, olamaz da. Bununkaynağında Cephe’nin doğru ideolojikpolitik hattı vardır. Berrak birprogram ve savaşta çelikleşmiş, dirençkazanmış bir proletarya partisine sahipolmamız vardır.İnsana şekil veren ideolojisidir.Hayatta şekil veren can veren biçimlendirende insandır, insanın emeğidir.Savaşın temeli insandır. Kuşkusuz kiherkese devrimcilik yaptıramayız vesavaşta daha büyük bir kesimi savaşımızıntaraftarı, destekleyicisi, eğiterekde kadrosu yapabiliriz. Onları savaşınbir parçası haline getirebiliriz. Buonları inandırmaktan geçer.İdeolojimiz iktidar iddiamızdır.Bunun adı devrimdir. İdeolojik olarakgüçlendiğimizde devrim iddiamızıkitlelere de daha güçlü yayabiliriz.Devrimin güçlenmesi iddianın,isteğin kitlelerde de uyandırılmasıile mümkündür. Örneğin halk komiteleri,halk meclisleri bunu yaratmanınen somut yerleridir.Kendimizi ideolojik olarak güçlendirmemiz,işimizi daha iyi yapmamızdemektir. İşlerimizi iyi vedoğru yaparken halkımızın desteğinialır, onu savaştırabiliriz. İdeolojikgüç işte o zaman fiziki bir güce dönüşür.Bu görevi yerine getirmeliyiz.Bunun için ihtiyacımız olan her şeyesahibiz. En başta çok güçlü ideolojiksilahımız var.Öncelikle Marksizm-Leninizm’inyol göstericiliğinde şekillenmiş ideolojik,politik hattımız var. Ezilenlerintarihsel deneyimi var.Anadolu isyanları var. Halk kültürümüzüngücünü ve olanaklarınıbizden iyi bilen yoktur.Halk kültürünü daha iyi öğrenmeliyiz.Burjuvazi kendi ideolojisininkültürünü, ahlakını (kibu ahlaksızlıktır, yozluk ve çürümedir)giyim kuşamını, dilini,eğlence anlayışını bir bütün olarakyaşam ve düşünüş tarzını dayatıyorve yayıyor. Halkımızıntüm değerlerine bir saldırı var. Halkımızınkültürel yapısını, değerlerini korumakbiz devrimcilerin görevidir.Burjuvazinin yozlaştırma politikasıkarşısında halkımız savunmasızdır.Çünkü halkımız örgütsüzdür. Örgütsüzhalk, savunmasız ve silahsızdır.Kendini koruyamamaktadır. Biz devrimciler,diğer tüm alanlarda olduğugibi halkın kültür mirasının gerçek sahibiyizve burjuva yozlaşma ve çürümeyekarşı devrimci saflığın ve temizliğinkalesiyiz.Burjuva ideolojisi ile proleteryaideolojisi arasında her alanda şiddetlibir çarpışma sürüyor. Bu mücadeleyicepheden, yani her alanda ve kesintisizsürdürmeliyiz. Bunun için Stalin’indeyimi ile "Kapitalizm karşısındabarutumuzu kuru tutmak zorundayız."Bizi, halkımızı zayıflatanher şeyden arınmalı, bizi güçlü kılacaksilahlarla donanmalıyız. İdeolojik olarakdonanmalıyız. Bu savaşta da yenisilahlar yeni cephanelikler yaratmalıyız.Ancak öncelikle bizim olanı bilmelive kıskançlıkla korumalıyız. Bizimolanları, daha iyi öğrenmeli ve dahagüçlü sahiplenmeliyiz. Burjuvaziyi,ulusal değerlerimizi kullanamaz, halkkültürümüzün zenginliklerini dejenereedemez hale getirmeliyiz. Bu ideolojikmücadelenin savaş alanında onunaraç ve gereçlerinin her alanda alternatifleriniyaratmamıza da bağlıdır.Önce kendimiz ideolojik silahlarımızladonanacağız, beraberinde de alternatifiniyaratacağız. İdeolojik gücümüzleve silahlarımızla halkımızı örgütleyecek,devrimci hareketi iktidarıalacak alternatif güce dönüştüreceğiz.Görevimiz çok somut, bu görevi başardığımızdaelde edeceğimiz sonuççok berrak ve büyüktür.248 Ocak 2012 / Sayı:18<strong>KAYBEDEN</strong>, <strong>KATLEDEN</strong> <strong>KATİLLERİ</strong> <strong>TANIYORUZ</strong>


Sağlıklı VeGüvenli̇kli̇Bi̇r Yaşam 4HakkımızdırParan Yoksa Tedavi YokParan Yoksa Doktor YokParan Yoksa İlaç YokParan Yoksa “Ölürsün”Diyorlar Kabul müEdeceğiz? Direnecek miyiz?663 Sayılı KHK ile Kamu HastaneBirlikleri’ne bağlı hastaneler 5 grubaayrılacak. Halkın gelir düzeyine görehizmet verecek hastaneler de derecelendirilecek.Yani paran neye yetiyorsao kadar sağlık hizmeti alabileceksin.Cebindeki para bir simit almaya yetiyorsa,3 gündür aç da olsan 1 simitalabileceksin. Paran ziyafet çekmeyeyetiyorsa, garsonlar bile emrine amadeolacak. Kaba bir örnekle açıklamayaçalıştık bu durumu ama tabii sözkonusu olan sağlık olunca, yetersiztedavi ölüm demek olacak.Paran kadar ilaç, paran kadar tedavi,paran kadar hastane, paran kadar doktor...Hastanelerin 5 gruba ayrılmasıylazenginler ve yoksulların hastaneleribirbirinden ayrılacak. 4 Kasım 2011tarihinde SGK tarafından sessiz sedasızyapılan düzenlemeyle, bir hastaneninaynı bölümüne on gün içinde 2. kezgiden bir hastanın ödeyeceği muayeneücreti 5 TL birden arttırıldı.Böylelikle 2. muayene ücreti devlethastanelerinde 13, özel hastanelerdeise 20 TL’ye çıkartıldı. Aile hekimliklerindeve acil servislerde de muayeneücreti ödenecek.İlaç ve tıbbi cihazda %20 katılımpayı alınacak.Yataklı tedavi içinse %1oranında katılım payı ödenecek.Yoksullar, “istisnaisağlık hizmeti” adı altındabedeli cepten ödenecek yenitedavi yöntemlerinden yararlandırılmayacak.Asgari ücretin üçte birindenfazla geliri olanların sağlıksigortası primi ödemesizorunlu olacak. Yani 233TL’den fazla maaş alan, geliriolanlar sağlık primi ödemeden tedaviolamayacak. Bu da sağlık hakkınınparalı hale getirildiğinin en büyük göstergesi...Primini ödeyemeyenler hiçbir hastaneyegidemeyecek.Hastaneye ayak bastığımızda, adımbaşı para alacaklar bizden. 1 kişi olsakyeter, tüm ailemiz hastalandığında,ağır bir hastalığa yakalandığımızdabizi koruyacak, bizi güvenceye alacakhalk için bir sağlık sistemi bulamayacağız.Tekellerin elinde bir o yana birbu yana itilip kakılacağız.Sağlık emekçilerine yedek işgücüoluşturmak için yurtdışından gelip çalışmalarınaizin verilecek yabancı doktorve hemşireler ile hastaların sağlığıdilini bilmediği insanların eline teslimedilecek. Şikayetlerimizi anlatmaktazorlanacağız. “Döşüme yel girdi” dediğimizdekarşımızdaki yabancı doktoryüzümüze bakacak ve anlamadan ilaçyazacak.Yabancı sağlık çalışanı getirmekaynı zamanda sağlık emekçilerinin,sağlıkta dönüşüme sesini çıkartmamasıiçin bir tehdit aracı olarak kullanılacak.“İstersen gidebilirsin, senin yerineİranlı bir doktor çalıştıracağım hemde daha ucuza...” diyebilecek devlet.Halihazırda yeterli sağlık çalışanıAKP’NİN YALANI: İlaca erişim kolaylaştı.İstediğim hastaneden ilacımı alıyorum.DOĞRUSU: Sosyal Güvenlik Kurumu'nun bilgisayarsistemi doğru düzgün çalışmadığı için ilacını almakisteyen hastalar eczane eczane dolaşmak zorundakalıyor. Üstelik, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK)birçok ilacı ödeme listesinden çıkarttı. Bu ilaçlarınparasının tamamını vatandaşlar ceplerinden ödüyor.Dahası, SGK hesaplama yaparken benzer, eşdeğerilaçların en ucuzunu esas alıyor. O ilaç eczanelerdebulunmasa bile reçetede yazılı olanla en ucuz ilaçarasındaki fark da hastaların cebinden çıkıyor.olmadığı için, devlet doktorların sağlıktadönüşüm paketine direnmesindenkorkuyor. Herhangi bir direniş karşısındayedek elemanı olmadığı içindoktorların direnişinin kazanımla sonuçlanmasındankorkuyor. Bu yüzdenyedek iş gücünü oluşturuyor ki, doktorungrev silahını kullanmasını engelleyebilsin...Doktor ve eczacıların bağımsız çalışmahaklarını elde etmek için gerekliolan “lisans”ı almaları ihaleye bağlanacak.En yüksek parayı veren ihaleyi,yani bağımsız çalışma hakkını kazanacak.Lisansı alamayanlar ise, lisanslılarınaltında düşük ücretle çalıştırılacaklar.Sağlık serbest bölgeleri kurulacak.Buralarda sağlık kuruluşu açacakolan yerli ve yabancı sermayeyevergi muafiyeti getirilecek. Halkın cebindensağlık primi ödemesi alınacakama hastane işletenden vergi alınmayacak.Tekellerin kazanması sağlanacak.Sağlık emekçileri, meslekle ilgisiolmayan patronlar tarafından yönetilecek.Hastanenin acil servisinegelen bir hasta eğer kardan çok zarargetiriyorsa, parası yoksa tedavi edilmedenkapı önüne konulacak. Hastanelertekellerin elinde olunca, istediğinitedavi eden, istemediğini etmeyen şirketleredönüşecekler.Diş hekimleri ve eczacılarda kamu görevlisi olabilmekiçin KPSS’ye girmekzorunda kalacak. Sağlık eğitimindende para kazanmakiçin her fırsatı değerlendiriyorAKP.Tıp eğitimi de kar güdülerekverilecek. Eğitim veAraştırma Hastaneleri o ildekiKamu Hastane Birliği’ne bağlanacak.BULACAĞIZ VE YARGILAYACAĞIZ Sayı: 18 / 8 Ocak 2012 25


Tıp fakülteleri de ‘işbirliği’ adı altında Kamu HastaneBirlikleri’ne dahil edilebilecek.Doktorlar, gerekli her türlü bilgiyi ve beceriyi kazanmışhekimler olmaları için değil, hastaneye en çok kar ettirecekşekilde eğitilecekler.Yani sağlığımız, üzerinden kar elde edilen bir ticaretmalına dönüşecek...Sağlıklı ve güvenli bir gelecek hakkımızdır. Dünyadabaşka ülkelerde de denenmiş olan sağlıkta dönüşüm programıgerçek anlamıyla iliklerimizi kurutmak için hayata geçiriliyor.Hastane kapılarında perişan olmak istemiyorsak, çocuklarımızınsağlıklı bir şekilde büyümesini istiyorsak, kronik-ağır hastalığıolan yakınlarımızın tedavisini garantiye almak istiyorsak,sağlık hakkımızın gasp edilmemesini istiyorsak, AKP’ninyalanla dolanla bezediği 663 sayılı yasaya karşı direnmeliyiz.Yasalar çıktıktan sonra kaldırılamaz diye mutlak birgerçek yoktur. Direnişin önünde hiçbir güç duramaz. Yeterki isteyelim ve kararlılıkla, ısrarla mücadele edelim, örgütlenelim.(Son...)Tek Başına İnsanın Değil, HalkınKurtuluşu İçin Savaştılar.Sağlık Emekçisi ŞehitlerimizAYŞE BAŞTİMUR: 24 Ocak 1967’de Bigadiç'tedoğdu. İlk ve ortaokulu Bigadiç'te, Sağlık Meslek Lisesi’niBalıkesir'de okudu ve hemşire olarak çalışmaya başladı.İstanbul’daki çeşitli hastanelerde görev yaptı.Türk Hemşireler Derneği’nde çalıştı. Hareketimizle1985 yıllarında tanışmıştır. 1987 yılından itibaren örgütlüilişkiler içinde yer aldı. Kendi ifadesiyle "doğruları bulduğunainandığı için" örgütlü devrimci yaşamı seçti.Devrimci Memur Hareketi’nin örgütlenmesinde görevleraldı. 1988, 1 Mayıs eylemlerinden sonra tutuklanıp, 2,5 ayBayrampaşa Hapishanesi’nde kaldı. Tahliyesi sonrasındadevrimcilik tercihi daha da netleşmiş bir Ayşe vardı artık.Tutsak düştüğü 16-17 Nisan 1992 operasyonuna kadar hareketiçinde çeşitli özel görevleri oldu.Tutsaklığının ilk 2,5 yılını Bayrampaşa’da geçirdiktensonra Çanakkale Hapishanesi’ne sevk oldu. Hücre saldırısıgündeme geldiğinde Çanakkale 1. Ölüm Orucu Ekibi’ndeyer aldı. "Zorbaya kafa tutmaktan dahagüzel ne olabilir?" diyordu gönüllü olduğunda.O zafere inanıyordu, çünkü ozulme karşı tek yolun direnmek olduğunubiliyordu. Son sözlerinde bunu şöyledile getirdi: "Bizler kazanmak için yolaçıktık... Hiç kimse tereddüt etmesin kazanacağımızgünler çok yakında." O, zaferi yaşayamasada zaferi görüyor ve "şimdiden halkımızın ve dünyahalklarının zaferini kutluyorum" diyordu.Tam 343 gün direndi zulme karşı. 19 Aralık katliamoperasyonunu yaşadı. Hastanede zorla müdahale işkencesineuğradı. Her defasında serumu çıkarıp attı. Devletin direnişikırma amaçlı sunduğu tahliye rüşvetini elinin tersiyle ittive henüz 3 gün önce Ölüm Orucu'na başlayan TAYAD'lıÖzlem Durakcan'ın yanına koştu.27 Eylül'de Armutlu'daki yoldaşları Zeynep Arıkan veAli Rıza Demir'in şehit düştüğünü duyduktan sonra,Özlem'e dönüp "Önce ben şehit düşmeliyim" dedi vesıvı almayı kesti. Ve 28 Eylül 2001’de, "Alnımdaki kızılbant namusum, onurumdur. Asla leke sürdürmeyeceğim"diyerek başladığı Ölüm Orucu Direnişi'ni, sözünü yerinegetirerek tamamladı.AYŞE BAŞTİMURSağlıkta DönüşümeDünyadan Örnekler: Şili1973 cuntası öncesinde Şili’de, giderleri devlet tarafındankarşılanan ve herkesi kapsayan bir ulusal sağlıksistemi vardı. Bölgedeki en kapsamlı ve en iyi düzenlenmişsistemlerden birisi olarak görülüyordu. Şili,Şikago Üniversitesi’ndeki ekonomi danışmanlarının etkisialtındaki cuntayla birlikte sağlık reformunu hayata geçirenilk Latin Amerika ülkesiydi.1981’de kamu sağlık sistemi özerkleştirildi. Birincidereceden bakım belediyelere, hastane bakımı ise birdenfazla belediyeyi içeren Sağlık Alanları’na (İdari SağlıkBirimleri) devredildi. Ayrıca, özel sağlık sigortasışirketleri olan ISAPRE aracılığı ile tekellerin zenginleşmesisağlandı. ISAPRE’lerin çoğu da ABD tekelleriydi.Şilililer devletin sağlık hizmetlerinden yararlanmakiçin maaşlarının yüzde 7’sini oluşturan zorunlu sağlıkkatkı paylarını ödemek zorunda bırakıldılar.ISAPRE’ler, ailedeki kişi sayısına ve toplam katkıpayına bağlı olarak farklı ödeme planları dayatıyordu.Her bir planın belli kesintileri ve yan ödemeleri bulunmaktadır.1995’deISAPRE 8800 sağlık planı sundu.ISAPRE, 1990’ların başında yasadışı hale gelene kadarplanlardan faydalananların pahalı veya kronik birsağlık problemi ile karşılaşmaları durumunda sözleşmeyisınırlandırabiliyor veya hükümsüz kılabiliyordu. Planlardanfaydalananlar 65 yaşına geldiklerinde bakımhizmetleri kamu sektörüne devredilmektedir.ISAPRE’nin sunduğu paketleri karşılayabilecekgüçte olmayanlar, temel bakım hizmetlerinden, ulusalsağlık sisteminin oldukça kısıtlı olanakları çerçevesindeyararlanabilmektedir. Şili’de nüfusun sadece %22’siISAPRE’ye kayıtlıdır ve bu kesim tüm sağlık giderlerinin%43’ünü harcamaktadır. Yani Şilililer’in çoğununISAPRE paketlerine gücü yetmemekte ve ISAPREkapsamında olanlar kamu sağlık sektörü kapsamındaolanlardan daha genç, daha sağlıklı, daha eğitimli vedaha küçük ailelere sahip olmalarına rağmen harcamalarınüfusun geri kalanını ikiye katlamaktadır.Temel bakım hizmetlerinden faydalanma, coğrafibölgelere göre farklılık göstermektedir. Her bin kişiye0.28 ila 1.92 doktor düşebilmektedir.258 Ocak 2012 / Sayı:18<strong>KAYBEDEN</strong>, <strong>KATLEDEN</strong> <strong>KATİLLERİ</strong> <strong>TANIYORUZ</strong>


RöportajDüzenin sağlık anlayışı, halkın sağlığını korumak değil,halkın sağlıksızlığından kar elde etmektirAKP’nin “Sağlıkta Dönüşüm” paketininneler getirdiğini sağlık emekçilerianlatıyor. Bu konuyla ilgili yaptığımızröportaja Dr. Ahmet Aras iledevam ediyoruz.Dr. Ahmet Aras(Aile Hekimi)“Halkın Sağlığı AslındaDevleti Artıkİlgilendirmeyecek”<strong>Yürüyüş</strong>: AKP iktidarıyla birlikteyaşadığınız sorunlar nelerdir?Dr. Ahmet Aras:Performans sistemiyleönce hekimler arasıdayanışma ortadankalktı. Rekabet ortamıoluştu. Meslekibilgi ve beceri paylaşımıortadan kalktı.Ne kadar hasta bakılırsaalınacak ücret(döner sermaye) oDr. Ahmet Aras kadar artacağı hesabıyladinlenme vekendini bilimsel olarak geliştirmeyeayıracak zaman kalmadı. Doktorlar ilediğer sağlık çalışanları arasında dönersermaye ve performans nedeniyle çıkarçatışmaları başladı. Diğer hekim vepersonelin aldığı ücret (döner sermaye)kendi cebinizden çıkıyormuş hissi oluşturulmayabaşlandı. Bu sayede iş barışıbozuldu. Hasta-hekim ilişkisi çıkarilişkisine dönüştürüldü. Hekime olangüven ve saygı kayboldu. Çalışanlardeğişik kadrolarda istihdam edilerekgelecek kaygısı oluşmaya başladı. Sağlıksistemindeki çarpıklık ve eksikliklersağlık çalışanlarına mal edilerek, sağlıkçalışanları hedef haline getirildi. Busayede bizlere karşı şiddet eylemlerikat be kat arttı. Mesleki yönden tatminsizlik,kendini yetersiz görme, işyükünün çok artması nedeniyle yalnızlıkve tükenmişlik psikolojisi yerleşti. Bütünbunların yanında dışarıya karşı,fazla miktarda ücret alındığı lanse edilmesinerağmen doktorların ve diğersağlık çalışanlarının ücretleri gündengüne erimeye devam etti.<strong>Yürüyüş</strong>: Sağlıkta Dönüşümprogramı Dünya Bankası’nınbir programı. Bu emperyalistprogramın hedefi nedir?Dr. Ahmet Aras: Emperyalist ülkeler,diğer ülkeleri geri bıraktırarakhalklarını iliklerine kadar sömürmeklerefahlarını yükseltirler. Dünya Bankasıda bu sömürücü kesimlerin daha fazlakar etmeleri ve halkları daha çok sömürmeleriiçin çalışır, program üretir.Onlar için her şey alınıp satılır ve herşeyden kar edilir. Onlara göre halkınsağlığı, yaşamı bir ticaret malzemesidirve kar edilecek bir alandır.Bundan dolayı da halkın sağlıklı olmasıişlerine yaramaz. Ne kadar çok hastalıkolursa, o kadar muayene, tahlil, film,ameliyat ve ilaç satışı artacaktır. Busayede sağlık giderleri onlarca kat artacaktır.Bu giderlerin devlet tarafındankarşılanmaması için de devlet hastanelerive sağlık ocaklarının özelleştirilmesigerekir. Bu sayede sağlık, insanhayatı satılacak bir mal haline getirilmişve özel sektör-sağlık tekelleri (özellikleemperyalist büyük sağlık şirketleri)için aşırı karlı bir ortam oluşturulmuştur.Yani iki hedefi vardır: Birincisi, halkınalabildiğine sağlığını bozmak (sağlığınıkorumasını engellemek), ikincisi, artansağlık ihtiyacından çok karlı bir sömürüalanı yaratmak.<strong>Yürüyüş</strong>: Aile hekimliği denenuygulama gerçekte nedir?Dr. Ahmet Aras: Adı kulağa çokhoş gelen bu isim aslında tam tersi biruygulama içeriyor. Aileyi sağlık yönündenparçalanabilir hale getiriyor.Ailenin her bireyi farklı bir doktorakayıt yaptırabilir. Bir aile ferdinin doktoru,ailenin diğer fertlerinden tamamenhabersiz olabilir. Uzak belde ve mahalledeoturanların da kaydı alınabiliyor.Ve aslında bu şekilde doktorun hastasına,hastanın doktoruna ulaşmasındaciddi sıkıntılar yaşanıyor. Bir bölgeyikapsayan sağlık çalışmaları değişikbölgelere bölünerek verimsizleşiyor.3500-4000 kişinin kayıt yaptırıldığıbir bölge eskiden sağlık ocağı bölgesiiken, yani en az bir–iki doktor, birhemşire, bir sağlık memuru, bir tıbbisekreter, bir hizmetli, bir şoför kadrosuylaçalışırken; şimdi bütün hizmetlerbir doktor ile bir aile sağlığı elemanıüzerine yıkılmıştır. Bu sayede sağlıkhizmeti gerçek anlamda tamamiyle gerilemiştir.Koruyucu sağlık hizmetlerisekteye uğramıştır. Doktor iş yerininpatronu ve diğer sağlık çalışanlarıonun işçisi konumuna getirilmiş,karşılıklı saygı ve dayanışma ile yürüyecekolan ekip hizmeti parçalanmıştır.Aile hekimliği ile sağlık ocaklarınıngörevi olan koruyucu sağlıkhizmetleri tamamiyle özelleştirilmiştir.Halk sağlığını koruyan, çiçek hastalığını,çocuk felcini ortadan kaldırılandiğer bulaşıcı hastalıkları asgariye indirenyedi binin üzerindeki sağlık ocağıkapatılarak 21 bin özel muayenehaneaçılmış oldu. Yakın zamana kadar DünyaBankası’nın sürdürdüğü para akışıdurdurulduğunda bu ticarethanelereancak parası olan gelebilecektir. SonuçtaAile Hekimliği bu uygulamasıyla tamamiylebir özelleştirmedir.<strong>Yürüyüş</strong>: Hastaneler ticarethanemi olacak? Uygulamadakidurumu anlatır mısınız?Dr. Ahmet Aras: Hastaneler önceözerkleştirme adı altında devletin yapısından,yani sorumluluğundan alınacak.Yani halkın sağlığı aslındadevleti artık ilgilendirmeyecek. Herne kadar denetimler olacak dense de,ülkemizde bu denetimlerin ne anlamageldiğini çok iyi biliyoruz. Hastanelerkamu hizmeti yapmaktan alıkonacak.Yani kar-zarar hesabı yapmadanhalkın ne kadar sağlık ihtiyacı varsao hizmeti yürütmek yerine, ne kadarkar elde edebilirim mantığı hakimolacak. Her özel işletme gibi hastanelerde karı artırmak için önce personelsayısını azaltacak, personel ücretleriniBULACAĞIZ VE YARGILAYACAĞIZ Sayı: 18 / 8 Ocak 2012 27


Röportajdüşürecek, daha sonra müşteri olarakgördüğü hastayı özendirerek, gereksizbir sürü tetkik film ve girişimler(ameliyatlar dahil) hayata geçirilecektir.Tabii ki bu uygulamalar halkın sağlığıdüşünülerek değil, azami kar eldeetmek amacıyla yapılacaktır. Zamanlaiyi kar eden devlet hastaneleri büyüksağlık tekellerine peşkeş çekilecekve hastane zincirleri oluşturulacaktır.Kar edemeyecek yer ve durumdaolan devlet hastaneleri personelleriçin sürgün yerleri ve yoksullarladar gelirlilerin yetersiz sağlık hizmetialabildikleri yerler haline gelecektir.<strong>Yürüyüş</strong>: AKP'nin yabancıdoktor-hemşire işe alma kararınınasıl değerlendiriyorsunuz,amaç nedir?Dr. Ahmet Aras: Çok riskli vehalkın sağlığını tehlikeye atacak birdurumdur. Zira bu halkın dilini, kültürünü,yaşama biçimini, geleneklerinibilmeden sağlık hizmeti vermek mümkündeğildir. Hastasını anlamayan birdoktorun-hemşirenin hastasına yarardançok zararı dokunacaktır. Ayrıca bizimülkemize tıp eğitimi gelişmiş bir ülkedendoktor gelmeyeceği açıktır. Burayagelecek doktor-hemşire tıp eğitimi oldukçageri, teknolojik ve bilimsel olarakyetersiz ülkelerden gelecektir. Bu tarzdagelen sağlık çalışanları şüphesiz nüfusumuzunbüyük çoğunluğunu oluşturandar gelirlilere hizmet vermeye çalışacaktır.Çünkü ekonomik durumu çokiyi olan azınlık kesimin zaten bunlaraihtiyacı yoktur. Burada asıl amaç ticaretedönüştürülen sağlıkta çok düşük ücretlerdepersonel (doktor -hemşire)çalıştırılarak karı en üst noktayaulaştırmaktır. Bunun yanında ülkemizdeişsiz doktor hemşire kitlesioluşturarak mevcut sağlık çalışanlarınıdaha düşük ücretlerde çalışmayazorlamaktır.<strong>Yürüyüş</strong>: Ülkemizdeki doktoraçığı ne durumda? Yetersizliğinsebebi nedir?Dr. Ahmet Aras: Standartlar çerçevesindesağlık hizmeti sunmak içinülkemizdeki doktor sayısı elbette yetersizdir.İyi yetişmiş her eleman halkınsağlık düzeyini yükseltmede tabii kiciddi bir katkı sağlayacaktır. İyi yetişmişdoktor sayısı ne kadar artarsa, halkınsağlığının korunması ve sağlık düzeyininyüksekliği o oranda artacaktır.Türkiye’deki doktor açığının fazla hissedilmesininbaşlıca üç büyük sebebivar: Birincisi tıp fakültelerinin yeterlidonanıma gelmeden eğitime başlaması,ikincisi ülke geneline yayılan orantısızdoktor dağılımı, üçüncüsü ve en önemlisiiktidarların sağlığa bakış açısıdır.Yıllardır üniversiteler çürütülerekbilimsel düşünen, üreten, araştırma yapangerçek bilim insanları dışlanmış,tasfiye edilmiş, bunun yerine bilimdenuzak, tıbbi etiğe, hasta haklarına sırtınıdönen sadece yandaş-kukla bağlılığıylaçeşitli çıkarlar gözetilerek hareket edenlerledoldurulmuştur. Bu sayede bilimselve toplum gerçeğine uygun olmayantıp eğitimi yapılmaya çalışılmıştır.İkinci neden olan orantısız doktor dağılımıda; torpillerle, çıkar çevreleriylerahat ve ekonomik olarak iyi yerlereyandaşların toplanması, bunun yanındada en zor koşullarda yokluklarda çalışmakzorunda kalan halka yakınbüyük çoğunluğun mahrumiyet bölgelerinesürgün niteliğinde gönderilmesi.Üçüncü neden olarak da nekadar iyi yetişmiş hekim olursa olsun,isterse her kişiye bir hekim düşsün,eğer temel anlayış halkın sağlığınıkorumak yerine tam tersi halkın sağlıksızlığındankar elde etmekse -kison yıllarda bu açık açık görülmektehiçbirzaman hekim yetersizliği tamamlanamaz.Bundan dolayı doktoryetersizliğinin en aza indirilmesi içinsağlığın ticarileştirilmesi anlayışınınterk edilmesi ve halk sağlığını önplanda tutan toplumsal sağlık anlayışınınhayata geçirilmesi gerekir. Buda eşit, ulaşılabilir, nitelikli sağlık hizmetişiarıyla hareket eden iktidarlarlamümkündür.<strong>Yürüyüş</strong>: Hekim örgütleri sağlıktakibu saldırıya karşı neyapmalıdır? Bu saldırı nasıldurdurulabilir?Dr. Ahmet Aras: Meslek odası,TTB ve sendika olarak SES diğer meslekörgütleri ve derneklerle beraberuzun erimli mücadele programı oluşturmalı,kararlı olmalı ve hangi koşuldaolursa olsun bu programı sürdürmelidir.Kendi üyelerini organize ettiği gibihalkın bu yönde bilinçlenmesini vekendi sağlık hakkını koruması içinmücadele etmesini sağlamalıdır.<strong>Yürüyüş</strong>: Tam gün yasasınınanlamı nedir, pratikte nelergetiriyor?Dr. Ahmet Aras: Bu haliyle tamgün yasası doktorların kamu kurumlarındaçalışırken mesai sonrası çalışmahaklarını gasp ederek, bu kurumlardanayrılmasına neden olmaktadır. Yetersizkoşullarda ve düşük ücretlerle çalışılacakve fazla mesai yapılırsa kamuyaaktarılacak ya da tamamiyle kamu kurumlarındanistifa etmeleri gerekecek.Böylece çalışma koşulları da bozularakverimsiz bir çalışma ortamı ve düşükücretlere mahkum edilecektir. Bununyanında ortalama ücretlerin düşürülmesiyleözel sektöre ucuz iş gücü sağlanacaktır.Araştırma ve eğitim hastanelerindeise bu sayede pratik uygulamalarve eğitim aksayacak, halkın ulaşmasıgereken sağlık hizmetleri sunulamayacaktır.Zaten performans sistemiylearaştırma ve eğitim yerine ücretlerikısmen de olsa arttırma yolunagidilmeye başlanmıştır. Doktor emeğideğersizleştirilerek, kendine zaman ayrılmasıengellenerek ve iş tatmini ortadankaldırılarak tükenmişlik ve çaresizlikpsikolojisine sokulmuştur. Busayede hastasına ve mesleğine yeterikadar özen göstermesi mümkün olmayacaktır.Bu haliyle devlet ve eğitim-araştırmahastaneleri batırılaraközel sektöre yol açılmıştır. Bir yandanda halkın gözünde değersizleşenkamu kurumları rahatlıkla satılabilecek(özelleştirilecek) hale gelecektir.Zira bu halleriyle ne çalışanlarne de hastalar bu kurumları savunmayaçalışmayacaktır.288 Ocak 2012 / Sayı:18<strong>KAYBEDEN</strong>, <strong>KATLEDEN</strong> <strong>KATİLLERİ</strong> <strong>TANIYORUZ</strong>


Kentsel Dönüşümde İtiraf:Amaç; Halkı Örgütsüzleştirmek!"Çevre ve Şehircilik Bakanı ErdoğanBayraktar, Türkiye'nin 3 önemlisorununu;TERÖRCARİ AÇIK ve,KENTSEL DÖNÜŞÜM olaraksıraladı. Bayraktar, “gettolaşmanın"ve göç ile oluşan gecekondulaşmanın,terör sorununu beslediğini savunarakşunları söyledi: "Kentsel dönüşümsorununu çözersek, Güneydoğu sorunuda çözülmüş olur. Çünkü, belliinsanlar gettolaşarak belli yerlerdeoturuyor. Birbirlerinden etkileniyorlar.Bunları gecekondudan kurtarıp apartmanataşırsak ‘örgüt’ ile de ilişkisikesilir. (Yetmez, onlar gene bir yolunubulup birbirlerini bulur. Siz en iyisi‘gettolar’daki yoksulları ülkenin dörtbiryanına çil yavrusu gibi dağıtın.Yeni yasalar çıkartın. Birbirleriylegörüşmelerini, kesinlikle yasaklayın.88 yıldır sürdürdüğünüz asimilasyonpolitikaları yetmedi. “Dersim Kanunu”nuyeniden düzenleyin, yeni yeni‘tedbirler bulun... AKP iktidarınınKürt halkı için, yoksul halk için düşündüğüiyiliğe bakın. Devam ediyor‘terör’ uzmanı Bayraktar.) Diğer vatandaşlarlailişkiye girerlerse, okuldu,komşuluktu, normal hayata karışırlarsasorun da çözülür. Güneydoğu'da yaptığımız TOKİ konutlarındabunu yakından gördük. Dünyada birçokülke sorununu böyle çözdü. Meksikave Brezilya gibi ülkelerde kriminalolaylar hep bu tür gettolardançıkıyor. (Bütün nedametlerin kayanağıgettolar... ‘Gettolara’ yozlaşma politikalarıylauyuşturucuyu, fuhuşu, ahlaksızlığı,hırsızlığı sokan oligarşininiktidarları değil sanki... Yozlaşmayakarşı mücadele eden devrimcileresaldıran AKP’nin polisi değil sanki.)Sorunu çözmek için bütçe ayırmakgerekiyor, bu 2 ülke bu sorunu henüzçözemedi. Ama İspanya ve GüneyKore sorunu çözdü. Çok para gerekiyorama ilk etapta 5- 6 milyar liraolursa bu işe başlarız. Sivil toplumörgütlerinden, siyasi partilere kadarherkesin kentsel dönüşüm projelerinedestek vermesi lazım. Bizim önümüzükesmeye çalışanlara izin verilmemesilazım.”Hadi, omuz verin Erdoğan Bayraktar’ın“Kentsel DönüşümProjesi”ne. Bir taşla iki kuş: Oligarşinin40 yıldır bitiremediği “terör”sorununu da bitirmenin kesin çözümünübulmuş!Erdoğan Bayraktar’ın bu söyledikleriyeni bir buluş değil. Bayraktar,oligarşinin yıllardır halktan gizlediğigerçek niyetini ortaya koyuyor.Ne diyorlardı “Kentsel DönüşümProjesi” için? Halk için depreme dayanıklıkonutlar yapacaklardı. Halkıderme çatma sağlıksız konutlardankurtarıp ‘lüks” sağlıklı apartman dairesisahibi yapacaklardı. Onun içinhalk “kentsel dönüşüm projesi”neitiraz etmemeliydi.Ama öyle olmuyor. AKP iktidarınınistediği gibi yoksul halk evleriniteslim etmiyor. “Gettolar”da “teröristler”var; engel oluyor AKP’nin“Kentsel Dönüşüm Projesi”ne. “Yağmave talan projesi” diyor. KentselYıkım” diyor. Yoksul halkın elindenneyi varsa alıp, şehir dışına sürmekolduğunu söylüyor.Onun için AKP’nin yağma ve talanbakanı Erdoğan Bayraktar, oligarşininüç temel sorunun başına“TERÖR”ü koymuş.Ki, doğrudur: Oligarşi arasındane tür çatışmalar yaşanırsa yaşansın,çatışmaların boyutu ne ölçüde olursaolsun baş düşmanı YOKSUL HALK-TIR. İster örgütlü olsun ister örgütsüz,ister mücadeleye katılsın ister dünyadanbihaber; yoksul halk oligarşiiçin her zaman potansiyel tehdittir.“Terör örgütleri” de hep onların içindençıkmıştır. Bakın Kürt halkına,bakın İstanbul’un gecekondularına:“Çıban başları” hep oralardan çıkıyor.Erdoğan Bayraktar, “kentsel dönüşüm”lebu mahalleleri bir dahabir araya gelemeyecek şekilde, örgütlenemeyecekşekilde dağıtacağızve Türkiye’ninbirinci sorunuTERÖRÜ de bitireceğiz, diyor.Elbette devrimciler açısından bubilinen bir gerçektir. Sömürü üzerinekurulan bir iktidarın halkın yararınabir iş yapması bilime aykırıdır. Nezamanki halk için bir şeyler yaptıklarınısöylüyorlarsa orada mutlakatersini düşünmek gerekir.Erdoğan Bayraktar’ın bu itirafıilk kez Adana Valisi tarafından yapılmıştı:Akşam gazetesinin 11 Aralık2011 tarihli haberine göre AdanaEmniyet Müdürlüğü tarafından hazırlananbir raporda şöyle deniyor:“Gecekondular, dar sokaklar, çıkmazlarAdana Emniyeti’nin elini kolunubağladı. 'Mahalleler labirentgibi... çocuklar kaçıp kayboluyor,yıkılıp yeniden yapılmalı.” Bununiçin de TOKİ ve belediyenin devreyesokulması isteniyor. Bu kapsamdaAdana için 250 bin konutluk projenindevreye sokulduğu yazıldı.Depremi de bahane eden AKPkentsel yıkım saldırısına başta İstanbulolmak üzere birçok ilde başladı.Başından beri belirttiğimiz gibi,“Kentsel Dönüşüm” adı altında yapılansaldırının iki temel amacı var.Birincisi, Bakan Erdoğan Bayraktar’ında itiraf ettiği devrimcilerinörgütlülüğünü bitirmek ve potansiyeltehdit olarak gördüğü yoksul halkışehir dışına sürerek, dağıtarak tehditolmaktan çıkartmak. İkincisi, yağmave talan. İkisi birbirine bağlı. Oligarşiyegöre birincisi hallolmadanikincisi, yani yağma ve talanın gerçekleşmesimümkün değildir. Birincisinihalletmek için de potansiyeltehdit olarak gördüğü yoksul gecekondumahallelerini dağıtacak. Balıkladeniz ilişkisi: “Kentsel Dönüşüm”ledenizi kurutacağım diyor, Bayraktar.Böylece yağma ve talanı güvencealtına alınmış olacak... Denizi kurutmakmümkün mü?BULACAĞIZ VE YARGILAYACAĞIZ Sayı: 18 / 8 Ocak 2012 29


HALKIZ HAKLIYIZKAZANACAĞIZYıkımların SebebiHalk Korkusudur"Gecekodulardan GelipGırtlağımızı Kesecekler"KORKUSUDUR1 milyon evi yıkacaklarİzin verecek miyiz?Terörist diyorlarSusacak mıyız?Kentsel Dönüşüm Dedi̇kleri̇Zengi̇ne Vi̇lla Yoksula YıkımEvleri̇mi̇zi̇ Yıktıracak mıyız?Yıkıma Karşı Ayağa KalkınBugün Yıkım Yarın SürgünYeri̇nde Islah Tek Çözüm!“Paris'in merkezi sokakları Liza'yatanınmaz geldi. Her yerde inşaatlarvardı, iskeleler yükseliyordu.III. Napoleon, nasıl bir şekilde sonuçlanacağıbelirsiz Kırım Savaşı'nıngetirdiği büyük yüke aldırmadan,hummalı bir çalışmayla, adını, şehirlerinşa eden kral olarak duyurmayaçalışıyordu. Eski kenti yenideninşa etmeye koyulmuş ve tıpkı I. Napoleongibi onu süslemeye başlamıştı.Bonaparte, büyük bir Paris yaratmayıve sınırlarını, merkezdenbirkaç fersah uzaklıktaki çevre istihkâmhatlarına dek genişletmeyiplanlıyordu. Eski evler yıkılıyor, darve kör sokaklar yok ediliyor, genişcaddeler inşaa ediliyor, yeni bulvarlarağaçlandırılıyordu.‘Özellikle barikat çatışmaları vehalk isyanlarına müsait semtleri vevaroşları yok etmek gerek’ diyorduimparator, güvendiği adamlarına.‘Paris'in kuzeyinden güneyine kadaruzanan çok büyük bir ana caddeinşa edilmesini emrettim. Bu caddegeçit törenleri için de ideal olacak.Kentsel DönüşümünSebebi Deprem DeğilHalk Korkusudur!Başkentimi Bonaparte'lara yakışırmuhteşem bulvarlar ve binalarlasüsleyeceğim.’” (AteşiÇalmak, Cilt: 3, Syf: 279)Parisi Komünü’nü yaratanyiğit Paris halkının direnişi burjuvazininkorkulu rüyası olmuştur. İşçisınıfının bu ilk iktidarı alma mücadelesikanla bastırılırken; direniştenders çıkartan burjuvazi, sokaklarıngenişliğini bile barikat kurulmasınızorlaştıracak şekilde yeniden düzenlemiştir.İşte AKP’nin de “Kentsel Dönüşüm”ile yaptığı, burjuvazinin 1871yılında çıkarttığı bu dersi Türkiye’deuygulamaktır. Hedef, ülkenin talanedilmesi karşısında halkın sesiniçıkartmasını engellemek; örgütlümücadeleyi kolaylaştıracak yapılaşmanınönüne geçmek. Gecekondularındayıllardır kapı kapıya yaşayan,birbirini tanıyan, bilen, aynısorunları yaşayan, devrimcileri barındıranhalkı dağıtarak, örgütsüzleştirmekistiyorlar.AKP, politikasını yalan ve demagojiüzerine kuruyor. Faşizm iktidarageldiği her yerde bu iki kavram üzerineoturtur iktidarını. Yalan söylerve halk avcılığı yapar yani...Kentsel Dönüşüm’deki YALANise, halkın olası bir depremde ölmesininönüne geçecekleri yalanı.1999’daki depremin ardından depremriskine karşı herhangi bir çalışmayapmayan, halkın ödediği depremvergilerini başka alanlara harcayanAKP, yalan söylüyor. Gerçek amaçlarınıhalkın deprem korkusunun arkasınagizliyorlar. Tayyip Erdoğanyalancılıkta öylesine utanmaz arlanmazki, “...bu tabloları defalarca yaşamaktansaiktidarı kaybetmek çokdaha hayırlıdır.” diyor.Peki bunu ne zaman söyledi? Vanhalkı 644 kayıp verdikten sonra.Depremden önce hiçbir önlem almayanlar,depremde biz öldüktensonra vaatte bulunmayı çok seviyorlar.Ama bizim bu vaatlere, bu yalanlarakarnımız tok.İşte gerçeği itiraf ediyor Çevreve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar:“Kentsel dönüşüm sorununu çözersek,TERÖR sorunu da çözülmüşolur. Çünkü, belli insanlar gettolaşarakbelli yerlerde oturuyor. Birbirlerindenetkileniyorlar. Bunlarıgecekondudan kurtarıp apartmanataşırsak örgüte ile de ilişkisi kesilir.Diğer vatandaşlarla ilişkiye girerlerse,okuldu, komşuluktu, normalhayata karışırlarsa sorun da çözülür.Güneydoğu’da yaptığımız TOKİ konutlarındabunu yakından gördük.Dünyada birçok ülke sorununu böyleçözdü. Meksika ve Brezilya gibi ülkelerdekriminal olaylar hep bu türgettolardan çıkıyor. Sorunu çözmekiçin bütçe ayırmak gerekiyor, bu 2ülke bu sorunu henüz çözemedi. Amaİspanya ve Güney Kore sorunu çözdü.Çok para gerekiyor ama ilk etapta5-6 milyar lira olursa bu işe başlarız.Sivil toplum örgütlerinden, siyasipartilere kadar herkesin kentsel dönüşümprojelerine destek vermesi lazım.Bizim önümüzü kesmeye çalışanlaraizin verilmemesi lazım.” (14Aralık 2011, Hürriyet)“Terörü Bitireceğiz” DemekHalkı Terörist OlarakGörüyoruz DemektirTerör dedikleri bu halkın haklıdirenişidir, yaşam mücadelesidir. Saldırandevlet, öldüren devlet, işkenceyapan devlet, yalan ve demagoji ilehalka saldırısını gizleyen de devlet...DHKP-C’nin Sabancı eylemindensonra tekelci Tuncay Özilhan “Gecekondulardangelip gırtlaklarımızıkesecekler” demişti. Halkın adaletiniensesinde hisseden burjuvazi kork-308 Ocak 2012 / Sayı:18<strong>KAYBEDEN</strong>, <strong>KATLEDEN</strong> <strong>KATİLLERİ</strong> <strong>TANIYORUZ</strong>


muştu. Korkuları terörlerini de arttırdı.Halka yönelik yasal ve fiili saldırılarhızlanarak arttı.Gecekondu yıkımlarını daha öncede denediler, yıktılar da ama halkındirenişi ile karşılaştılar. Çünkü imaraflarıyla kendileri vermişlerdi tapuları.Ve elinde tapusu olan halkın elindenevini almak istediklerinde halkın öfkesininörgütlü hale geldiğini görmüşlerdi.Halkı “uyandırmadan”nasıl yıkacaklarını hesapladılar. DünyaBankası destekledi. Tekeller yeniarazilerle açılacak pazar alanının,yeni binalardan kazanacakları paranınkeyfiyle coşkuyla öne atıldılar:“Proje sadece asansör üreticilerinebile dünya rekoru kırdıracak.”(İnşaat Müteahhitleri FederasyonuBaşkanı Tahir Tellioğlu)Yıkımları meşrulaştırmak içindeprem yalanına sarıldılar. FırsatçıAKP, aynı sağlık alanında olduğugibi, halkın KONUT ihtiyacına yöneliksaldırılarını da tek merkezdenyönetmek için 2011 Temmuz’undaOrman ve Çevre Bakanlığı’nı ikiyeböldü. Çevre ve Şehircilik Bakanlığıile Orman ve Su İşleri Bakanlığıdiye iki bakanlık çıkarttılar. Ve yıkımsaldırısının başına, TOKİ ile zatenkentsel dönüşüm saldırısını başlatmışolan TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar’ıgetirdiler.AKP’nin iktidarı döneminde zenginleşenBayraktar, kendisini ispatlamışolarak efendileri tarafındanödüllendirildi. Bayraktar’ın ödülü,halka yönelik saldırı demektir.Çevre ve Şehircilik Bakanı ErdoğanBayraktar, aslında Terörle MücadeleBakanı’ymış gibi konuşmaktadır:“Bundan sonra teröre karşıTürkiye Cumhuriyeti’nin stratejisideğişecektir.”Tekrarlıyoruz, terör-terörist dediklerihalktır; halkın evini, barınmahakkını savunması, mücadelesidir.Hiç kimse, halkın evininanahtarını koşulsuzca tekellere teslimedip çekip gitmesini bekleyemez.Yıllarını, ömürlerini, emeklerini verdiklerigecekondularını teslim etmeyecektirhalk. Halkın mücadelesinide bitiremeyecekler.2 Kasım 2011’de Türkiye İnşaatSanayicileri İşveren Sendikası temsilcilerinin“Bayındırlık ve İskandanÇevre ve Şehirciliğe” konulu toplantısındakonuşan Bayraktar, “Gecekondulaşma,çarpık yapılaşmaberaberinde terörü getiriyor.” dedi.Halkımız, gecekondu evlerinin şeklindendolayı ya da sokakların konumlanışındandolayı devlete karşımücadele ediyor değildir. Bu bilimselliğininkârıdır tek başına. Halkı direnişe,mücadeleye sevk eden, oligarşininyarattığı bozuk düzendir. Ve ooligarşi, bozuk düzenini sürdürebilmekiçin halkı etkisizleştirmesi gerektiğinibiliyor. Sınıfsal bir bilinçle hareketediyor yani. Kendi sınıfının çıkarlarınıkorumak için halka saldırıyor.Halka saldırırken, “teröristlere”saldırdığını söylüyor oligarşi. Çünküonlara göre bütün halk teröristtir.Halkı bitirmek istediklerinin itirafıdırBayraktar’ın söyledikleri. Gecekondularındandeprem yalanıyla çıkartılacakolan halkı bekleyen, şehirdışlarında birbirinden kopuk yaşamşartları, uyuşturucu, fuhuş, kumarve her türlü yozlaşma olacaktır. Devrimcilerdentemizlenecek olan mahallelermafya-polis-cemaat eline verilecek.Yozlaştırma tüm bunlarıneliyle yapılacak.Halk terörist değildir. Teröristolan, yalan ve demagoji ile bu ülkeyiyöneten AKP’dir, oligarşidir. AsılAnkara’da İdilcan Kültür Merkezi’ninher yıl Muharrem ayındadüzenlediği “Birlik, Beraberlik Aşuresi”bu sene 1 Ocak günü yapıldı.Mahalle halkının katkılarıyla yapılan9. aşure günü “Gelin Canlar BirOlalım” şiarı ile yapıldı.Açıkalın Düğün Salonu’nda yapılanprogramda önce İdilcan KültürMerkezi adına bir konuşma yapıldı.Yaşadığımız bütün sorunlarınçözümü için hep birlikte mücadeleetmemiz gerektiğinin belirtildiği konuşmanınardından İdilcan Kültürterör, faşizmin terörüdür.Tayyip Erdoğan, saldırıda sınır tanımayacaklarınışu sözleriyle söylüyor:"Şunun çağrısını yapıyorum; Çevreve Şehircilik Bakanlığımız ile bir çalışmaiçine gireceğiz. Artık şehirlerimizdekaçak yapı, gecekondu, bunlarayönelik gerekirse yetkiyi tamamen Bakanlığımızaalacağız ve bu tür binalarınıdeğiştirmeyen, bunları yıkmayanlaraSORMADAN kamulaştırmasını yapacakve bu binaları biz yıkacağız.Bedeli ne olursa olsun, oy verirmişvermemiş biz bunları dinlemeyeceğizartık...”(26 Ekim 2011 AKP Genişletilmişİl Başkanları Toplantısı)Bu kadar fütursuzca kimden bahsediyorErdoğan? Çocuk azarlarmışedasıyla talimat yağdırıyor bizim hayatımızlailgili olarak. Kendisindebu söz hakkını bulmasının nedeni,halk üzerinde baskı uygulayacakaraçlara da sahip olmasıdır. Polisiyle,askeriyle, mahkemeleriyle, hapishaneleriyleörgütlenmesini güçlendirmişve halka saldırının hazırlıklarını yapmıştır.Önündeki tüm engelleri tektek kaldıran emperyalist destekliAKP iktidarı, halka yönelik saldırısınıbaşlatacaktır. Ve bu sadece evlerimizede değil; sağlığımıza, soframıza, eğitimhakkımıza... her türlü hakkımızayönelik olacak. “Ya yıkacağız yayıkacağız” diyorlar...Biz de diyoruz ki;DİRENECEĞİZ!İdilcan Kültür Merkezi’nden Merkezi'ninmüzik topluluğu“Mitra-Birlik Beraberlik Aşuresilyöz” kısa birkonser verdi. Hüseyin Karakoç dasahne alarak deyiş söyledi. Karakoç’unbirlik, beraberlik çağrısındansonra Yenimahalle Pir Sultan AbdalKültür Derneği’nin Başkanı da olanCevahir Canpolat çıktı sahneye.Canpolat, türkülerini seslendirdiktensonra Batıkent'te cemevi yapımı içinverilen mücadeleyi anlattı.Daha sonra aşure dağıtımınageçildi. Ayrıca “Füze Kalkanı DeğilDemokratik Lise İstiyoruz” kampanyasıiçin de imza toplandı.BULACAĞIZ VE YARGILAYACAĞIZ Sayı: 18 / 8 Ocak 2012 31


Dikmen Vadisi'ndeHalkevleri'nin kurduğuBarınma Bürosu, AnkaraBüyükşehir BelediyeBaşkanı MelihGökçek'le 16 Kasım2011’de, kendi ifadeleriyle“makamında” görüştü.Görüşme sonrasında “dikmenvadisi.org”sitesinde “Dikmen VadisiHalkı” adına yapılan açıklamadaşöyle denilmektedir:“... Görüşmeler sonucu gelinennoktada Ankara Büyükşehir Belediyesi,barınma hakkımızı kısmen deolsa gözeten yeni bir teklifi gündemegetirmiş ve Mamak Kusunlar mevkiindeinşası süren TOKİ konutlarından,biz yörede barınan belgesizgecekondu sahiplerine (tarafımızaödenecek enkaz bedeli düşülerek ve15 yıl vadeli ödeme ile) 2+1, 71metrekare net kullanım alanlı konutverilmesi, önerilmiştir... Dikmen VadisiHalkı tarafından, Ankara BüyükşehirBelediyesi tarafından önerilenTOKİ Kusunlar konutları, tarafımızcaprensip olarak kabul edilmiştir.... Bize sunulan TOKİ Kusunlarkonutlarının barınma ve yaşam hakkımıziçin gerçekçi, adil ve hakkaniyetlibir çözüm haline gelmesinibekleyeceğiz.”Dikmen Vadisi’nde 400'e yakıngecekondu adına halkın temsilcisiolduğunu iddia eden “Barınma Bürosu”,Halkevleri’nin politikasınauygun bir “anlaşma” imzaladı.Anlaşmaya göre Dikmen Vadisihalkı mahallelerini, kendi yaptıklarıevlerini belediyenin şartlarına göreterk edecek.Barınma Bürosu bu anlaşmayıbir kazanımmış gibi ortaya koydu.Oysa belediyenin Dikmen Vadisi’nde6 yıl önce yıkımlara başlarken halkaimzalatmaya çalıştığı “sözleşmeden”Melih Gökçek'e “açık, şeffaf, adil, yalansız,samimi bir masa”da uzanan el; Halk Cephesi’netaş, sopa, küfür, hakaret...Halkevleri Dikmen’deBüyükşehir Belediyesi ile‘ANLAŞTI’hiçbir farkı yoktur bu anlaşmanın.O anlaşmada da Belediye “yerindeıslah” yapmıyor, halkı işgalci olarakgörüp vadiden sürmeye çalışıyordu.Sözleşmeyle belli bir metrekare netarsası olanlara ancak 100 metrekareev vaadediyor, bunun altındaki arsalarada borçlandırarak ev veya arsateklif ediyordu. Vaadettikleri evleride Ankara'nın şehir merkezinin uzağındagösteriyordu. Yani belediyeyegöre halk Dikmen Vadisi’ndeki “işgalcilerdi”ve burada yaşamayı haketmiyordu.“Kentsel Dönüşüm”Saldırısı Karşısında TekÇözüm Yerinde Islahtır!Ortada kazanım yoktur. MelihGökçek'le görüşmeden hemen önceyine aynı internet sitesinde “YeniBir Yıkım Saldırısı Yapılacağı HaberiGeldi” başlıklı yazıda bakın ne deniyor:“Talebimiz son derece basitve insanidir; bu ülkenin yurttaşlarıolarak barınma hakkımızın tanınmasını,evimize karşılık ev verilmesiniistiyoruz! Uzun yıllardır yaşadığımızbu bölgede ekonomik-sosyal olanaklarımızda dikkate alınarak yerindeıslah yapılsın istiyoruz !”Bir hafta önceki talep bu iken;bir hafta sonra Halkevleri'nin yerindeıslah politikası nasıl değişti de halkıborçlandırarak vadiden sürülmelerineyol açan bu anlaşma imzalandı? Buanlaşmada biz, Halkevleri’nin savunduğuyerinde ıslah politikasıylailgili hiçbir kazanım göremedik. Bakınne diyorlar:“Yuva kurup yıllardır barındığımız,çocuklarımızı büyütüp onurumuzlayaşadığımız bu topraklar, şimdi‘kentsel dönüşüm projesi’ adıyla sermayeyepeşkeş çekilmek isteniyordu.Bir avuç varlıklı kesimin yaşayacağılüks konutların yapılıp satılması için,birilerinin cebini kasasını doldurmasıiçin bizim gecekonduların yıkılmasıgerekiyordu.”Şimdi terk edilecek Dikmen Vadisi“Kentsel Dönüşüm Projesi” adıylasermayeye peşkeş çekilmemiş miolacak? Halkımıza layık görülmeyenDikmen Vadisi’ndeki kondular “biravuç varlıklı kesimin yaşayacağı lükskonutların yapılıp satılması için, birilerinincebini kasasını doldurmasıiçin” yıkılmamış mı olacak? Şimdihalkımız yaşam alanlarından sürülmemişmi oluyor?Bu anlaşmayı kazanım olarakgöstermek, “Kentsel Dönüşüm” saldırısıkarşısındaki mücadeleyi belediyenininsafına bırakmaktır. “KentselDönüşüm” saldırısı karşısında tekçözüm yerinde ıslahtır. Yerinde ıslahısavunmamak teslim olmaktır. Buyüzden ortada bir kazanım yoktur.“Yerinde ıslah; yıkımsızdır. Somutbelgelendirme, vergi ve imar harcımuafiyeti, karşılıksız barınma finansaldesteklemesi, doğrudan inşaatmalzemesi desteği, faizsiz kredive lokal ölçekte planlama ile yapılır.Evler belediyeye yıktırılmaz! Enkazparası talep edilmez! Kira yardımıistenmez! Belediyeden, müteahhittenaynı mahallede yeni ev beklenmez!Sözleşme yapılmaz!” (ÇHD Ankara328 Ocak 2012 / Sayı:18<strong>KAYBEDEN</strong>, <strong>KATLEDEN</strong> <strong>KATİLLERİ</strong> <strong>TANIYORUZ</strong>


Şubesi Kentsel Dönüşümle MücadeleKomisyonu – Av. Özgür Yılmaz)Açık, Şeffaf, Adil, Yalansız,Samimi Bir MasadaÇÖZÜM15-22 Kasım 2011 tarihli AnkaraBüyükşehir Belediyesi’nin haftalıkyayınında “İşte Dikmen Gerçeği”başlığıyla yazılar yayınlandı.Bu yazılarda kentsel dönüşüm projesininaslında ne kadar güzel bir politikaolduğu, halka sunulan tekliflerinçok iyi olduğu anlatılıyordu. Bunarağmen bu projeye karşı yürütülenmücadelenin hak mücadelesi değil,“örgütlerin” rant mücadelesi olduğusöylenip, bu mücadelede yer alan insanlar,“provokatör, tahrikçi” olarakilan ediliyordu. Halk açık olarak tehditediliyordu. “Halkevleri ile Halk CephesiArasında Aleni Kavga” başlığıadı altındaki yazı ile de halkın meşrumücadelesi karalanmaya çalışılıyordu.Bunun için de Halkevleri’nin HalkCephelilere yönelik saldırısı malzemeolarak kullanılıyordu.Bu bültenin çıkmasından sonra“Barınma Bürosu” Güven Park’tabelediyeyi protesto eylemi gerçekleştirdi.Yapılan açıklamada: “Senimasaya çağırıyoruz. Açık, şeffaf,adil, yalansız, samimi bir masayaçağırıyoruz. Çözüm diyalogta. Çözümanlaşmada.” denildi.12 Kasım 2011 günü MimarlarOdası’nda “Dikmen Vadisi Halkıadına” yapılan açıklamada, kendilerininçözüm ve diyalog arayışındaolduklarını; ancak Melih Gökçek'indürüst davranmadığını anlatarak şucümlelere yer verdiler: “Kamuoyununbilmediği başkaca bir gerçeği de buradaaçıklamak istiyoruz. BüyükşehirBelediye Başkanı Melih Gökçek’inbayramdan önce mahallemize gönderdiğiheyet; uzlaşmak istediklerini,müzakere ile sorunları çözmek istediklerinisöyledi. Altı yıl sonra ilkkez gerçekleşen ve bizi umutlandıranbu görüşme, karşılıklı iyi niyet temennileriile geçmişti. Ancak, MelihGökçek, Perşembe günü yapılan belediyemeclis toplantısında haftayaHalkevleri’nden “KentselDönüşüm”e katkı: DikmenVadisi’nde Melih Gökçek ileBüyükşehir Belediyesi’ninşartlarıyla anlaştı!Dikmen Vadisi’ni yıkacağını ilan etmiştir.”Hemen ardından 16 Kasım günüMelih Gökçek ile masaya oturdular.Peki ne vardır o masada? “BenDikmen Vadisi’nde oturan sizleregıda yardımı gönderiyorum, kömürde veriyorum. Ayrım yapıp yapmadığımıherkes buradan ölçsün. Ayrımyapıyor diyenler bundan dolayı utansın.Benim Dikmen Vadisi’nde birtane yardımda bulunmadığım kişivar mıdır?” diyor Melih Gökçek yapılangörüşmede. Melih Gökçek kimdirki halkımızı, halktan çalarak sadakagibi dağıttığı üç tane makarnave kömürü kullanarak aşağılamayakalkıyor. Halk düşmanı bir hırsızdırMelih Gökçek. O masada hakkınıalmak yok, aşağılanma vardır.6 yıldır mücadele ediyoruz deniliyor.Halk defalarca polisle karşıkarşıya geldi, mahallede çatışmalarçıktı. Madem çözüm diyalogdaydı,masadaydı bu niye 6 yıl önce yapılmadı?Bunca şey yaşandıktansonra belediyenin ilk sözleşmesininkoşullarıyla anlaşma yapıldı. O sözleşmeninüstünde hiçbir kazanımıolmayan bir anlaşma imzalandı.Melih Gökçek'e, Uzanan El;Halk Cephesi'ne, Taş, Sopa,Küfür, Hakaret...Bayramdan önce belediye heyetinimahalleye alan, onlarla görüşen, yapılangörüşmeyi de kamuoyundansaklayan Halkevleri aynı hassasiyetineden Halk Cephesi'ne göstermemiştir?Halk Cepheliler bildiri dağıtırkenkarşılarına taşla sopayla çıkan Halkevleri,Belediye heyetini mahalleyenasıl aldı? Halk Cepheliler’e “MelihGökçek'ten kaç ev aldınız” diye saldıranlar,evlerimize göz diken Belediyeheyetini nasıl böyle karşıladı? HalkCephesi’ne yaptıkları saldırının ertesigününde, kendilerini saldırıya uğramışgibi mağdur göstererek, kurum kurumgezen, açıklamalar yayınlayan Halkevleri’nindost ve düşman kavramlarınıbirbirine karıştırdığını düşünüyoruz.Melih Gökçek'e “Açık şeffafadil, yalansız, samimi bir masa”dauzanan el, Halk Cephesi’ne taş,sopa, küfür, hakaret...Melih Gökçek ile görüştüktensonra yapılan açıklamada: “neredeyse‘yasadışı silahlı örgüt militanları’olarak gösterilmekteyiz. Aynı zamanda,büyükşehir belediyesi tarafındanbizlere sunulmuş sözde avantajlı olanaklarıpeşinen ret eden, işi ideolojikbir kısır çekişmeye sokan uzlaşmaz,kavgacı kişiler olarak tanıtılmayaçalışılmaktayız.” deniliyor.Halkın karşısına silahı, tankı, topuylagayrı meşru olarak çıkan tekgüç devlettir. Biz bunu Dikmen Vadisi’nedefalarca yapılan saldırılardagördük. Ülkemizde milyonlarca evin“kentsel dönüşüm” yalanıyla yıkılmayaçalışılacağını biliyoruz. Milyonlarcainsan evsiz barksız bırakılmaya,konut hakları ellerinden alınmayaçalışılıyor. Milyonlarca insandevlet tarafından işgalci olarak gösterilip,gün ağarmadan, binlerce polis,panzerler ve dozerlerle evleri başlarınayıkılmaya çalışılırken kim “teröristtir”?Meşru mücadelesini savunmakyerine kendilerinin “terörist” olmadığını,devrimcilerden, devrimci örgütlerdenuzaklaştığını burjuvaziyekanıtlamaya çalışıyor Halkevleri. Burjuvaziyekarşı direnmek dünyanın enmeşru işidir. “Yasadışı silahlı örgütmilitanı” olmadığını anlatmak, devrimcilerinsavunma biçimi olamaz.Uzlaşmaz olmak, kavgacı olmak,devrimciler için onurdur.İşte Halkevleri’nin solculuk, devrimcilikadına geldiği durum budur.BULACAĞIZ VE YARGILAYACAĞIZ Sayı: 18 / 8 Ocak 2012 33


HalkDüşmanıAKP1. Depremde 604, 2. Depremde 40 Kişi Öldü!Depremlerden Sonra 54 Günde 87 Çadır Yandı!8 Kişi Yanarak, 2 Çocuk Donarak Öldü!Sorumlusu Halk Düşmanı AKP’dirVan Belediyesi İtfaiye MüdürüOsman Acar, "Şu ana kadar Van'da 85çadır yandı. Bu yangınlarda 5 çocuğumuzcan verdi. 10'un üzerinde yaralıvar. Bu yaralıların da durumu ağır.Vatandaşların daha dikkatli olmasınıbekliyoruz. Depremden kurtulduk,ama yangına kurban gitmeyelim. Depremde felakettir ama yangın daha büyükbir felakettir. İnsanlarımız depremdenkurtuldu, ancak önlem alınmazsaya çadırda yanarak ya da zatürreolup ölecekler" diyor 19 Aralık2011’de yaptığı bir açıklamada.Yangınların en büyük nedeni“DİKKATSİZLİK”miş... 85 çadırınsorumlusu, çocuklarının yanmasınasebep olanlar, Van halkıymış, öylesöylüyorlar... DİKKAT etmedikleriiçin ölüyorlarmış! Peki DEVLETNEREDE? Van’da devlet yok, devletinkatliamcı eli var...Halkımız ömürleri boyunca çadırlardayaşamış gibi dikkatli olmalarıisteniyor... Peki halka, çadırlarınyanıcı maddeden yapıldığını, en küçükbir kıvılcımda alev alacağınısöylediler mi? Bunun için hangi önlemlerialmışlar, bunun açıklamasınıyapmıyorlar tabii.Halkla alay ediyorlar açık açık;“Üşüme, donma, soba yakma, çadırıyakma, ölme, başımıza bela olma...” diyorlar.Van halkı çadırlarda yaşamayamahkum ediliyor, göz göre göre ölümeterk ediliyorlar. Üstüne üstlük çadırlardayanmamak için hangi önlemlerialmaları gerekiyor bunun dersiniveriyorlar: Elektriğe fazla yüklenmeyin,sobayı çok yakmayın, nöbet bekleyin.Bu mudur çözüm? Halkı kendisorunlarıyla yaşamaya terk ediyorlar,sorun çözmüyor, çözüm üretmiyorAKP. Çözümü, zaten depremle evsizkalmış halktan bekliyorlar, dahası oturupölümleri seyrediyorlar.Çadırda yaşamak zorunda bırakılanVan halkı, “Çocuklarımız küçük.Havalar da çok soğuk. Bu nedenletehlikeli olduğunu bildiğimizhalde soba yakıyoruz.Çok mağdur durumdayız. Sobalarımızıyakmasak çocuklarımızhasta olacak." diyebelirtiyorlar. Halk çaresiz bırakılıyor,çaresizliğe terk ediliyor.23 Ekim tarihindeki 1. Vandepreminde 604 kişi öldürüldü.9 Kasım 2011 tarihindeki2. Van depreminde 40 kişi öldürüldü.Deprem sonrasında 54 günde 85çadır yandı. 5 çocuğumuz yanarak,2’si de donarak öldü:4 yaşındaki Ekrem Yaralı, 2 Aralık’taçıkan yangında ÖLDÜ. EkremYaralı’nın hayatını kaybettiği yangındakardeşleri yaralı olarak kurtuldu.Üç aylık olan Mehmet Doru bebek,ailesinin Seyrantepe Mahallesi’ndekiçadırında 16 Aralık’ta DİRİDİRİ YANDI, KAVRULDU!19 Kasım’da 3 kardeş, kaldıklarıçadırın alev alması sonucunda YA-NARAK CAN VERDİLER. 3 kardeş3 can...Bir tek yangınlar değil, kışın soğuğundahalkı çadırlara mahkumeden AKP, soğuktan ölen çocuklarımızında katili oldu. 7 yaşındaki bedenselengelli Deniz Olgun DONA-RAK ÖLDÜ.Çadır da değil, naylon barakadakalan 6,5 yaşındaki Öznur Örgünsoğuk nedeniyle hastalanarak ÖLDÜ.Depremden sonra çıkan yangınlardakitarihlere bakıldığında görülecektirki, yangın çıkmayan hemen hemenhiçbir gün yok. Halk çıkan yangınlardankendi çabalarıyla kurtulmayaçalışıyor. Halk acıları birlikteomuzluyor, destek oluyor birbirine.Depremin doğal afet olduğunusöyleyen, çadırlarda ölümlere dikkatsizlikdiyen AKP’dir bu ölümlerinsorumlusu. Katil, halkı kış günü çadırlardayaşamak zorunda bırakanAKP’dir. Yapılan yardımlara el koyan,depremde zarar görenler için gönderilenSibirya çadırlarını “yazık olur”diye Van halkına vermeyen, halkın canve mal güvenliğini sağlamayan AKP,halka düşmanlığını bir kez daha göstermiştir.Tayyip Erdoğan, “Ağustos’a kadardayanın” diyor. Çözüm; soğuktadonarak, çadırda yanarak, aç-açıktabeklemek. Bize reva görülen bu....Halkın acılarını yine halk paylaşır.Omuz verir komşusunun bir tuğlasınıtaşımaya, su taşır yanı başında yanankomşusunun çadırına. Kilometrelerceuzaklıkta olsa da, acısını paylaşırVan’daki depremde çocuğunu,anasını, babasını kaybeden halkımızın.Topladığı yardımları yerine ulaştırır.Ulaştığında da ihtiyaç sahiplerineözenle teslim eder.Van depreminde her kesimdenhalkımız dayanışma duygusuyla, sorumluluğuylahareket etti. Bu dayanışmayıbüyütmeliyiz! AKP öldürmeyedevam ediyor çünkü. Gücümüzbirliğimizdir. Bugün Van’da yaşayanhalkı unutturmaya çalışan oligarşiyekarşı birleşmeli ve Van halkıyladayanışmak için başlatılan kampanyalarıörgütlemeliyiz. Örgütlühalk çaresiz değildir.348 Ocak 2012 / Sayı:18<strong>KAYBEDEN</strong>, <strong>KATLEDEN</strong> <strong>KATİLLERİ</strong> <strong>TANIYORUZ</strong>


Ülkemizde GençlikGençliğinGündemindenOKULLARIMIZ “EĞİTİM KENTLER”ARACILIĞIYLA TİCARİLEŞTİRİLİYOR!14 Eylül 2011’de, Milli Eğitim Bakanlığı’nın Teşkilatve Görevleri Kanunu yeniden yapılandırılarak, eğitiminkamu hizmetinden çıkarılıp ticarileştirilmesi yönündeyeni bir adım atıldı. Şimdi ise atılan bu adım “Eğitim Kentler”aracılığıyla daha da gün yüzüne çıkarılıyor. EğitimKentler adıyla getirilen bu uygulamayla, ilkokullar ve anasınıfları dışındaki diğer tüm eğitim kurumları şehrindoğu, batı, kuzey, güney taraflarında oluşturulacak kampüsleretaşınacak. Yani, ilkokul ve anasınıfı hariç tüm okullarşehir merkezinden uzak yerlere hatta şehir dışlarına yerleştirilecek.Bu şekilde şehirden uzakta eğitim gören öğrencilerhem merkezi yaşam alanından uzaklaştırılacaklarhem de uçsuz bucaksız yerlerde açılacak kampüslerde eğitimgörerek yalnızlaştırılacaklar.Peki, ülkemizde eğitim kentler aracılığıyla getirilmekistenen nedir?“Eğitim Kentler” kime nasıl hizmet edecek? İşte, busoruları cevaplayabilmemiz için ülkemizdeki eğitimin niteliğinive amacını iyi kavramamız gerekir. Çünkü ülkemizdeverilen eğitim temelde paralıdır ve öğrencileri düzenebağlamak amacındadır. Kurulacak “Eğitim Kentler”de egemen sınıfların bu amaçlarından farklı bir yerde değildir.“Eğitim Kentler”, ticari bir amaç uğruna kullanılacakve öğrenciler buralarda merkezi yerlerden uzaklaştırılarakapolitikleştirileceklerdir. Bu şekilde öğrencilerhalktan ve halkın gerçeklerinden uzak, şehrin bir ucunda,kapalı bir alanda okutularak tüm sosyal çevrelerindenuzaklaştırılacaklar. Böylece, ülkemizde yaratılmaya çalışılandüşünmeyen ve üretmeyen gençlik sayısı daha daarttırılacaktır. Egemen sınıfların da istediği tam budur. Sadeceokul ile ev arasında mekik dokuyan ve okulda olduğusürece ilgilenecek hiçbir faaliyeti olmayan bir gençlik yaratmakistemektedirler. Çünkü egemenler her zaman düşünmeyenve üretmeyen, yoz bir gençlik yaratmak hayalindedirler.Düşünen ve haklarını arayan gençlik onlar içinbirer tehdit unsurudur. Böyle olduğu içindir ki, saldırılarıhep gençliğin apolitikleşmesi yönündedir.AKP iktidarının işbirlikçiliği eğitim alanında da tümçıplaklığıyla ortadadır. Çünkü, “Eğitim Kentler”le amaçlanansadece gençlerin apolitikleştirilmesi değil, yerli veyabancı şirketlere de kapının açılmasıdır. Bunu somutlayanşehir dışında açılacak kampüslerin özel bir şirket aracılığıylaaçılmasıdır. Yani AKP iktidarı anlaşmalı olarakyerli ve yabancı şirketlerle birlikte açtığı kampüslerle öğrencileridaha fazla sömürmektedir. Bu şekilde eğitim, tekellerinçıkarı ve burjuvazinin kazancı için kullanılmaktadır.Bu doğrultuda öğrencilerin eğitimi değil, emperyalistşirketlerin karları ve çıkarları düşünülmektedir. Ayrıcakampüsü kuracak özel şirket, eğitim-öğretim dışındaokuldaki tüm ticari alanların işletilmesini de üstlenecektir.Bu şekilde daha fazla kar sağlayan özel şirketler, yıllıkkira bedeli de almaktadır bakanlıktan. Aynı zamanda,kampüs belli sınırlar içinde olduğundan öğrenciler günboyu bu sınırlar dışına çıkamamaktadır. Mecburen yemekhaneve kantin, kırtasiye vb. tüm ihtiyaçlarını okul içindekarşılamak zorunda kalacak öğrenciler. Şirket de bu şekildemüşterilerini sabitlemiş olacak. Burada müşteri olarakbaktıkları, halkın çocukları ve öğrencilerdir.“Eğitim Kentler” uygulamasının hazırlıkları Ankara’dabaşlamış durumdadır. Şu anda Ankara Altındağ’da 32derslikli bir İmam Hatip Lisesi yapılması planlanıyor.Bu planda 60 öğrenci kapasiteli okul projesinin 6 milyon700 bin liraya mal olacağı belirlenmiştir.Tüm bunların yanında Melih Gökçek yaptığı açıklamalarda“Eğitim Kentler”in öğrencilerin yararına olduğunusöylüyor. AKP iktidarı gerçekten eğitimin sağlıklıyürümesini istiyorsa, önce eğitimi parasız yapmalıdır.Eğitim kurumlarının tüm halka açık ve herkesin eğitiminiamaçlayan nitelikte olması gereklidir. Çünkü bu yerlerbizlerin cebinden çıkan paralarla açılmaktadır. Özel şirketlere,emperyalist tekellere bizim emeğimizle kazandığımızparalar aktarılmaktadır. Yapmamız gereken, bizimparamızla açılan eğitim kurumlarını özel şirketlerineline bırakmamaktır. Buralarda yok edilmek istenen halkdeğerlerimize sahip çıkmaktır. Düzenin amacı kendindenbaşka bir şey düşünmeyen, bencil bir gençlik yaratmaktır.Yani yapılmak istenen sadece kampüslerin şehir dışınaalınmasıyla sınırlı değildir. Halktan tecrit edilmiş okullarıyla,gençliğin bilinçlenmesi ve örgütlenmesinin önünegeçmek istiyorlar.Gençlik olarak düzenin ve AKP iktidarının apolitikleştirmeve yalnızlaştırma politikalarına karşı daha fazlakitlelerle bağ kurarak barikat olabiliriz. Bunun yollarınıbiz üretmeliyiz. Daha fazla örgütlenmeliyiz. Çürümüş duvarlarıyladört bir yanımızı çeviren düzenlerini, ancak paralıeğitim sisteminde dayattıkları tecrite karşı gelerek yıkabiliriz.Ardahan Üniversitesi'ndefaşist saldırı...28 Aralık 2011 tarihinde, son dönemde üniversitelerdeartan faşist saldırılara bir yenisi daha eklendi. ArdahanÜniversitesi İnsani Bilimler ve EdebiyatFakültesi'nde bir grup faşist tarafından devrimci ve ilericiöğrencilere yönelik yapılan saldırıda 1 öğrenci yaralandıve hastaneye kaldırıldı. Faşistlerin okula satırlı,sopalı girmelerine göz yuman polisler sonunda yine devrimcileresaldırdı.BULACAĞIZ VE YARGILAYACAĞIZ Sayı: 18 / 08 Ocak 2012 35


Ülkemizde GençlikGençlik Federasyonu’ndanÜniversitelerdeki Faşist Saldırılara Karşı Çözüm;Öğrenci Gençliği MücadeleyeOrtak Etmektir!Son haftalarda üniversitelerde öğrencigençliği sindirme ve apolitikleştirmeamaçlı faşist saldırıları yoğunlaştıranAKP iktidarı, bu amaçlaokullarda türlü yollara başvuruyor. Geçensene üniversitelerde sivil polisekiplerine okullarda ayrı yer tahsisederek okulların kapılarını emniyeteardına kadar açan iktidar, okullara girişlerdede öğrencilere üst düzey aramayıdayatarak öğrenci gençliği tambir denetim içine sokmayı amaçlıyordu.Ancak gençlik üzerinde eskiyöntemlerinin tam olarak başarıyaulaşmaması nedeniyle bu sene dedevlet okullardaki baskı ve denetimpolitikalarını artırarak devam ettiriyor.İstanbul Üniversitesi'nde geçensene öğrencilerin kollektif üretimve dayanışma yeri olan Öğrenci KültürMerkezi'ni kapatan rektörlük faşistkulüpler dışında hiçbir öğrencikulübüne doğru dürüst bir yer tahsisetmedi. Faşistlerin kulüp yerleriniemniyetin dibinde bir yere taşıyanrektörlük böylece sivil faşistleri okullardakalıcı hale getirmeye çalışmaktadır.Bu kulüpleri toplanmamerkezi olarak kullanan sivil faşistlerokula girişlerde metan dedektörlüarama cihazları olmasına rağmenpolisler eşliğinde satırlı-bıçaklı girebilmektedir.Daha geçen hafta İÜMerkez Kampüsü'ne giren 15 kişilikfaşist grup astıkları afişleri indiren 2öğrenciye saldırmış ve bir öğrencininburnunu kırmışlardı. 2 Ocak’ta İÜMerkez Fakülteye polis koruması altındagiren sivil faşistler satırlarla öğrencileresaldırmış, devrimci-demokratöğrencilerin karşılık vermesiüzerine okula giren çevik kuvvetpolisi 30’un üstünde öğrenciyi işkenceile gözaltına almıştı.Yine geçen hafta Yıldız TeknikÜniversitesi’nde de, 20 kişilik faşistgrup kantinde bulunan demokrat öğrencileresaldırmıştı. Samsun 19 MayısÜniversitesi’nde öğretmenler günündeaçıklama yapmak isteyen demokratöğrencilere polis ve sivil faşistişbirliği ile saldırı düzenlenmişti.Devletin, öğrenciler üzerindekibu saldırı, gözaltı ve tutuklama terörünümeşrulaştırmak için 'sağ-sol çatışması’veya ‘karşıt görüşlü öğrencilerarasında yaşanan gerginlik’gibisöylemleri kullanıyor. Böylecekendisi de bu olaylardan sıyrılmış olur.Düzenin 12 Eylül 1980 darbesindensonra kullanmaya başladığı “sağ-solçatışması” kavramı çarpıtma ve demagojidenbaşka bir şey değildir.“Sağ-sol çatışması” söylemi altındaçarpıtılmaya çalışılan gerçek, devletinuyguladığı faşist terörüdür.Okullardaki faşist saldırılar devletindenetimi dışında yapılmıyor.Devletin denetimi ve yönlendirmesialtında yapılmaktadır. Burada önemliolan saldırılara karşı çözümün neolduğudur. Bununla bağlantılı olaraksaldırıların muhatabının sadece demokrat-devrimciöğrenciler olarakgörülmesidir.Öte yandan bu saldırılara karşımücadele etmemenin bir bahanesiolarak da buna karşı mücadele edenDevletin, öğrenciler üzerindekibu saldırı, gözaltı ve tutuklama terörünümeşrulaştırmak için 'sağsolçatışması’ veya ‘karşıt görüşlüöğrenciler arasında yaşanan gerginlik’gibisöylemleri kullanıyor.Böylece kendisi de bu olaylardansıyrılmış olur. Düzenin 12 Eylül1980 darbesinden sonra kullanmayabaşladığı “sağ-sol çatışması”kavramı çarpıtma ve demagojidenbaşka bir şey değildir. “Sağsolçatışması” söylemi altında çarpıtılmayaçalışılan gerçek, devletinuyguladığı faşist terörüdür.kitlelerin azlığı gösterilmektedir çoğuzaman ancak bu gerekçenin de cevabısorunu dar açıdan değerledirmemizdir.Dev-Genç şehidi Hamiyet Yıldızfaşistler İÜ BYYO’a gelerek terör estirdiklerindeyüzlerce kişi yoktu o anarkasında. Dev-Genç’in militan, boyuneğmez iradesiyle dikildi karşılarına.Ve daha sonra geniş öğrencikesimini içine alan bir işgale dönüştübu militan tavır.Başta belirttiğimiz gibi bu saldırılarakarşı çözümü yine 42 yıllık mücadeletarihimizden aldığımız deneyimlerleaçıklamak mümkündür. Dev-Gençliler geçmişten bu yana gençliğinkitlesel ve militan örgütlülüğü olaraksayısız işgal, boykot eylemleri örgütlemişve öğrenci gençliği mücadeleyekatabildiği ölçüde kazanımlarelde etmiştir. İstanbul genelinde yapılanbir boykot eylemi öncesi Dev-Gençliler boykot için yaptıkları çalışmalardatoplam 1000 öğrenciyi buçalışmalara katmışlar ve boykot %100başarı ile sonuçlanmıştır. Ve yine1980’li dönemlerde özellikle okullardayoğunlaşan faşist saldırlara nedeniyle'faşist teröre karşı komiteler’kurulmuş ve bu komitelerde geniş öğrencikitleleri hareket ettirilmiştir.Sonuç olarak devrimci-demokratöğrenciler dışındaki öğrencileri bu saldırılardışında görmek faşizmin politikalarınıntam olarak anlaşılmadığınıgösterir. Devlet özellikle 1980’densonra düşünmeyen, sorgulamayan,yoz, bencil, kabuğuna çekilmiş birgençlik yaratmak istiyordu ve yozlaşmapolitikaları bu amaçla yoğunlaştırıldıancak öğrenci gençliğin buyollarla mücadeleden koparılamayacağıanlaşıldığında açık olarak faşistterör yaygınlaştırıldı. Bu nedenle faşistteröre karşı tek silahımız yine genişgençlik kitlelerini içine alan militan,uzlaşmaz bir mücadeledir.368 Ocak 2012 / Sayı:18<strong>KAYBEDEN</strong>, <strong>KATLEDEN</strong> <strong>KATİLLERİ</strong> <strong>TANIYORUZ</strong>


Liseliyiz BizBu ülkede yaşıyoruz... Bu halkın çocuklarıyız... Ezilen, sömürülen,katledilen bir halkın çocuklarıyız... Bu halkın kavgasında biz de varız!KURTULUŞ SAVAŞI’NDA DA BİZ VARDIK, ABD DEFOL DERKEN DE...EMPERYALİZME KARŞI MÜCADELE ONURUMUZDUR!Bize diyorlar ki bu vatanı savunmaksize mi kaldı? Bu vatanın korunmasındansorumlu olması gereken Devletinpolisi, askeri ülkemize üs kuranABD’ye, NATO’ya bir müdahaledebulunmazken; vatan topraklarında füzekalkanı istemeyen biz gençliğe saldırıyor.Bu bir çelişki değil mi?“ABD Defol, Bu Vatan Bizim” dediğimiziçin tutuklanıyoruz. Bu Amerikansevgisi nereden geliyor? Biz liseligençlere neden bu gerçekleri anlatmıyorlarda, sadece baskıyla, şiddetle, işkenceylesusturmaya çalışıyorlar?Bize çocuksunuz diyorlar ama emperyalizmekarşı mücadele ile doludurliseli gençliğin tarihi. Düşmanın olduğuyerde büyür yaşımız...1915 yılında 3 tane lise tek mezunbileveremedi...Galatasaray, Konya ve İzmir liselerinin1915 yılındaki bütün öğrencileriÇanakkale Savaşı’na katıldı. Vehiçbirisi geriye dönemedi.Savaş zamanıydı, vatanımızı emperyalistlersarmıştı, okulun hiçbir önemiyoktu o anda... Elde silah, vatanı savunmakgörevi karşısında atıldılar kavgaya.Gençtiler, tecrübesizdiler ama buonları durdurmadı. Vatan sevgisi, tümbunların üstesinden gelip, düşmanakarşı savaşma cesaretini verecek kadaryüksekti.Çanakkale Savaşı`nın gazilerindenİvrindi Mallıca Köyü`nden Hacı AzmanDede şöyle anlatıyor liselileri: "Cepheyegönderilen askerler arasında 15-17yaşlarında çocuklar dikkatimi çekti. Bugençler İstanbul Galatasaray Lisesiöğrencisi, gönüllü delikanlılardı. Çoğununsakalı, bıyığı bile çıkmamıştı.Hayatlarında tüfek görmemiş, silahkullanmamış gencecik çocuklar. O günçok sınırlı saatler içersinde onlara tüfektutmayı, nişan almayı, ateş etmeyi öğrettim.Ertesi gün mevzilerde ateş altındaydık.Mermiler vızıldıyor, makinelitüfek tarakaları kulakları çınlatıyor,patlayan bombalar etrafı cehenneme çeviriyordu...Galatasaray’lı 15-17 yaşındakigençler birbirlerine sokulmuşlar,korku dolu gözlerle bakışıyorlardıki içlerinden biri bir zafer şarkısısöylemeye başladı...‘Annem beni yetiştirdi bu ellereyolladı / Al sancağı teslim etti Allah’aısmarladı / Boş oturma, çalış dedi, hizmeteyle vatana / Sütüm sana helal olmaz,saldırmazsan düşmana...’Bu marşa yanındaki, onun yanındakiderken hepsi bir ağızdan katıldılar.Kurşunlar vınlıyor, bombalar patlıyor,ecel tırpanı yaralıların acı feryatlarınınyükseldiği mevzilerde ölümdağıtırken Galatasaray’lı gençler bu siperlerdene için bulunduklarını sankidünyaya ilan ediyorlardı...”Balıkesir Lisesi, İstanbul TıbbiyeMektebi de mezun vermedi1915’te. Balıkesir Lisesi’nden 100 liseligitti gönüllü olarak ÇanakkaleSavaşı’na. 87’si şehit düştü. 1915′te İstanbulTıbbiye Mektebi’nin1. sınıfında öğrenim gören2 bin 500 tıbbiyeli,okullarını bırakarakÇanakkele’ye koştu.2 bin 500’ü şehit düştü.Sakarya Savaşı’nakatılan Kayseri Lisesison sınıf öğrencilerimezun vermedi.İstanbul Lisesi’ndeokuyan 50öğrenci Çanakkale’deşehit düştü.“Hey onbeşli onbeşli/ Tokat yollarıtaşlı / Onbeşliler gidiyor/ Kızların gözüyaşlı”Bu türkü, ÇanakkaleSavaşı’na katılmaları içinçağrı yapılan (Hicri) 1315BULACAĞIZ VE YARGILAYACAĞIZ Sayı: 18 / 8 Ocak 2012 37


Liseliyiz Bizdoğumlular için Anadolu’dayakılmış bir türküdür.Sadece bunlar da değil!Kurtuluş Savaşı’nda Antep’insavunmasında KebapçıSaid Ağa’nın oğlu küçük Mehmet,Şahin Bey’in oğlu Hayri,şehit Yolağası’nın oğlu MehmedAli gibi 11-12 yaşlarındaki çocuklarArslan Bey komutasındamilis kuvvetlerinin içinde yer aldılar.Yeri geldi silah elde çatıştılar,yeri geldi düşmanın istihbaratınıçıkarttılar.Urfa’da 14 yaşındaki Bozan,Fransızlar kaçarken KuvayiMilliye önünde harbe katıldı.Bozan’ın kahramanlığını görenhalk, Bozan için türkü bile yazdı:“Sebeke dağından indim dereye/ Atılıyor bombalar, bilmem nereye/ Türk çeteleri dönmez geriye / Beyürü! Yürü Bozan Yavrum yürü! /Vursun kırsın Fransızları, aslanımyürü!…”Maraş savunması sırasında, SarıcaKöyü’nden 14 yaşındaki Ali,köprü uçurarak Fransızların ilerlemesineengel oldu. 10 yaşındakiAdana Osmaniyeli Niyazi Aykan,çıkardığı istihbaratlarla düşmana zararverilmesini sağladı.Mehmet ve İsmail, Kurtuluş Savaşısırasında dilenci kılığına girerek,şehrin durumuyla ilgili bilgi taşıdılar.Düşman askerlerine yakalanan Mehmet4, İsmail ise 9 yerinden kurşunlandı.Ama düşman, ağızlarından tekkelime alamadı. İsmail şehit oldu.Ayağı kesilen Mehmet ise gazi olarakyine savaştı.Ve Liseli Dev-Genç’li şehitlerimiz...Faruk Bayrakçılar, KahramanAltun’lar, İrfan Ağdaş’lar...Bizi bugün ezmeye kalkanlar;Kocaeli’nin, Edirne’nin, Antalya’nın,Çanakkale’nin meydanlarında yerlerdesürükleyenler, bir zamanlarvatanımızdan söküp atılan emperyalistleriyeniden kucaklayan işbirlikçileridir.Ve, vatanımızın bağımsızlığı içinmücadele eden biz Liseli Dev-Genç’liler aynı şehitlerimiz gibi emperyalizmekarşı direnmeye devamedeceğiz. Bize eğitim vermeye kalkanemperyalizmin işbirlikçilerinineğitim sistemini kabul etmeyeceğiz.Vatanı satanlar bize hiçbir şey öğretemezler.Vatan işgal altındayken silah kullanmak,savaşa katılmak nasıl meşruise, bunu yapanlar bugün nasıl şehitolarak anılıyorsa; bugün de belkiaçıktan değil ama gizli olarak ülkemiziişgal edenlere karşı savaşmakmeşrudur. Gün yiğitlik günüdürVatan savunma bekler!..gençliğin tarihinden8 Ocak- 14 OcakOcak 1981: Malatya’da Akbank, Türk Ticaret, Yapı Kredive İstanbul Bankası şubeleri bombalanarak tahrip edildi.Faşistlere ait Mecidiyeköy İşhanı ve İstanbul BankasıŞubesi ikinci kez bombalandı.10 Ocak 1990: Liseli Dev-Genç'liler, "Dayağa Hayır","Fasist İdarelerden Hesap Soracağız" diyerek çeşitli liselerepankart astı.11 Ocak 1990: İlk kitlesel ses 11 Ocak'ta Pangaltı'dangeldi. Ellerinde "Dayağa Hayır", "Yasasın DemokratikLise Mücadelemiz!" yazan dövizleriyle, havada uçusan"kuş"lariyla cosku dolu olan Liseli Dev-Genç'liler yollarıkesip ateşe verdiler ve pankartları açıp yürüyüş yaptılar.12 Ocak 1990: Anadolu yakasındaki Liseli Dev-Genç'liler pankartları ve sloganlarıyla Kadiköy'de yolu ateşlekesip eylem yapıldı. Bir öğrenciyi gözaltına almaya kalkışansivil polisler, Dev-Genç’lilerin müdahalesiyle gözaltıengellendi.Vatanını Sevmenin Ustası Dev-Genç’lilerTutuklu Dev-Genç’lilere mektup göndermekiçin isim ve kaldıkları hapishanelerinlistesini yayınlamaya devam ediyoruz- Sevgi Daylan:Bakırköy Kadın Kapalı Hapishanesi-Pembe Özlem Olgun:Bakırköy Kadın Kapalı Hapishanesi- Sercan Ahmet Aslan: Kandıra 1 Nolu F Tipi Hapishane- Elif Sultan Kalşen: Bakırköy Kadın Kapalı Hapishanesi- Zahide Dalda:Bakırköy Kadın Kapalı Hapishanesi- Serkan Onur Yılmaz:Sincan 1 Nolu F Tipi Hapishane- Didem Akman: Sincan Kadın Kapalı Hapishanesi- Aygün Kumru: Bakırköy Kadın Kapalı Hapishanesi- Emrah Yayla: Kırıkkale F Tipi Hapishanesi- Hasan Selim Gönen: Tekirdağ 1 Nolu F Tipi Hapishane- Ayça Kılıç:Elbistan E Tipi Kapalı Hapishanesi- Burak Demirci: İzmir Kırıklar F Tipi Hapishane- Elif Kaya: Bakırköy Kadın Kapalı Hapishanesi388 Ocak 2012 / Sayı:18<strong>KAYBEDEN</strong>, <strong>KATLEDEN</strong> <strong>KATİLLERİ</strong> <strong>TANIYORUZ</strong>


Kenan EvrenKorkut EkenAyhan ÇarkınHALK, <strong>KATİLLERİ</strong>NİAFFETMEZ, UNUTMAZBakiTuğNecdetMenzilMehmetAğarOligarşi, devrimcileri, halkı katledenkatilleri her daim korumuş vekollamıştır. Bu katiller iyice teşhirolup, işe yaramayacak duruma gelincede, ya kapının önüne atmıştır ya da birbiçimiyle ortadan kaldırmıştır... Birazdaha işine yarayacak katilleri ise iyicepalazlandırmış, yeni görevlerleödüllendirmiştir...Devletin tetikçiliğini yapan bu katiller,devrimcilerin ve halkın hafızasındanasla silinmezler, asla unutulmazlar.Çünkü suçludurlar. Devrimciler,adaletin yerini bulması için güçleriniharcar, hayatlarını verirler. Halkınadaletini yerine getirirler. Katillerekarşı öfkemiz büyük, hınç doluyuz.İçimizdeki sınıf kini duygusu hep tazeliğinikorumaktadır. Her bir katilinismini duyduğumuzda, gazetelerdeismini okuduğumuzda, televizyondaseyrettiğimizde yürek kabımıza sığmayanhesap sorma duygumuz dahada bileylenmektedir.Yoldaşlarımızı katlettiğini açıkçasöylüyor Ayhan Çarkın. Beraberindeyalanlar da söylüyor, kendini aklamaya,“vicdani” olarak rahatsız olduğunuanlatmaya çalışıyor. Önüne çıkanherkese boşaltıyor kusmuğunu... Neyaparsa yapsın, hangi itiraflarda bulunursabulunsun, halkın hesap defterindekiborcu aynen duruyor Çarkın’ın...Bu borç ödenecek bir gün...Oligarşinin katillerinden birisidirÇarkın, yüzlerce insanımızı gözaltındakaybeden düşmanın yarattığı katillerdendir.Sus payı vermek için uyuşturucu,kumar, haraç... işlerine gözyumduğu katilleridir. Ve öyle tutamazhale gelirler ki, katiller birbirlerini deöldürür. Çıkar kavgasıdır bunun adı.Ve bugün Çarkın da, başka bir çıkarçatışması nedeniyle anlatıyor buncabilgiyi ve yalanı...Ve devrimcileri katledenler, halklarayönelik katliam gerçekleştirenlerbizim ASLA AFFETMEYECEĞİ-MİZ, ASLA UNUTMAYACAĞI-MIZ HALK DÜŞMANLARIDIR.“İnsan haklarını savunmak, sanaişkence yapanın da hakkını savunmaktır”gibi burjuvazinin boş safsatalarınapabuç bırakmayacağız. Katilkatildir, katliamcı katliamcıdır. Halkdüşmanı halk düşmanıdır.Uzlaşmaz çelişkilerimizdir biziböylesine sınıf kiniyle donatan...Çalınan emeğimizdir düşmanlarımızıaffetmememizi sağlayan...Onlar şehitlerimizin katilleridir.Biz bu yüzden Baki Tuğlar’ı, KenanEvrenler’i, Necdet Menzirler’i,Korkut Ekenler’i, Ayhan Çarkınlar’ı,Mehmet Ağarlar’ı unutmuyoruz.Küçük burjuva aydınlar, reformistsol, devletin “tarihiyle yüzleşmesi”ndenbahsediyor. Adalet komisyonukurup karşılıklı özür dileyip “helalleşmek”tenbahsediyor. Ne yüzleşmesi?Ne helalleşmesi; 40 yıl geçtiDenizler’in idam edilmesinin üzerinden.Denizler’in idam kararınıonaylayan Baki Tuğ hala “İdam kararıverdiğim için pişman değilim” diyor.Düşman, kendi açısından düşmanınıunutmuyor. Hala, “pişman olsaydıasılmayacaktı” diyor. Biz miunutacağız?Hayır! Unutmak ihanettir. Şehitlerimiziunutmak, kimliğimizi, tarihimizi,geçmişimizi unutmaktır.Düşmanı unutmak ne için savaştığınıunutmaktır. Şehitlerimizi, geçmişimizi,tarihimizi, değerlerimizi unutmaktır.Unutmak, kendini, bugünleriniinkar etmektir.Katillere karşı kini, öfkesi yumuşayanlarise düşmana dolaylı, dolaysızhizmet ederler. Öfkenin yumuşamasıyozlaşmadır, çürümedir.Buna izin vermeyeceğiz.Ülke topraklarımızı kanlarıyla sulayan,ödedikleri bedellerle mücadelemizibugünlere taşıyan şehitlerimiziunutmayacağız.Yüreği umuttan yana atan, sınıf kiniylehergün bileylenen yoldaşlarımızlaer ya da geç kahramanlarımızınhesabını soracağız. Hesapları sorulmayanadek gözlerimiz uyku görmeyecektir.Bunu düşmanlarımız,katillerimiz böyle bile… Er ya da geçhesap sorulacaktır...Devletin “geçmişiyle yüzleşmesi”nibeklemek devlet gerçeğini bilmemekdemektir. Bakın AKP’ye;Kürdistan’da 35 köylüyü savaş uçaklarıylabombalayarak katletti. Hala diyorki, “Dünyanın hiçbir yerindedevlet kendi vatandaşını öldürmez.Olmuşsa da bizden önceki dönemlerdeolmuştur. Bizim dönemimizdeböyle bir şey olmaz”Bu katillere sözle verilecek cevapyok. Ne yüzleşmesi, ne Adalet Komisyonu?...Bu pervasızlığın hesapsormaktan başka cevabı olamaz.Özürler, soruşturmalar, mahkemelerinvereceği her türlü karar suçlarınınüstünü örtmeye hizmet eder. Onuniçin kimse bizden katilleri unutmamızı,affetmemizi beklemesin. Çarkınlar’ınitiraflarının hiç bir hükmüyoktur. Şehit düşen tüm yoldaşlarımız,hesabının sorulacağına dair bize olansonsuz güvenlerinin rahatlığı içindeölümü göze almışlardır. Unutmakihanettir. Unutmayacak ve affetmeyeceğiz.BULACAĞIZ VE YARGILAYACAĞIZ Sayı: 18 / 8 Ocak 2012 39


Sırrı Sakık, 'affet ve unut' diyorUnutulur mu?BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık,24 Aralık’ta Star gazetesinde yaptığıröportajda yüzlerce Kürt’ün katili,“Yeşil” olarak bilinen kontrgerillacıkatille olan ilişkilerini anlatmış.Şöyle anlatıyor Sakık: 'Yeşil'i anlatsamroman olur. Canı istediğindeadam öldüren biriydi. Benim de ensemesilah dayamıştı. ... Çok şey biliyor,çok kire bulaştırmışlardı. Altlarındajipler, helikopterler. Bizimotele gelirdi.' Sakık, kontrgerillacıkatili anlatırken bir ahbabından bahsedergibi konuşuyor.Yüzlerce Kürt’ün katili bir kontrgerillacıylakendi deyimiyle “roman”olacak kadar nasıl bir ilişkiniz olabilir?Sakık, röportajın devamında şöylekonuşuyor: “O dönemin kara kutularıDemirel, Çiller ve Ağar’dır... Bizbunlardan kin çetelesi tutmayız.Ama gerçekten eğer iç barışımızısağlamak istiyorsak biz bunlarlayüzleşmeliyiz. Hükümet bir yasa daçıkarabilir. O dönemle ilgili, o dönemdebu işe bulaşanlar biz sizi kollarızkoruruz ama çıkın gerçektenne yapıldı ne edildi anlatın. Bu şekildeKürt sorunu da çözülür, ülkede demokratikleşir.”“Biz bunlardan kin çetelesi tutmayız.”diyerek Sakık, burjuvaziyene kadar “barışçıl” olduğunu ispatlamayaçalışıyor.Tüm mesele bu mu? ‘90’lı yıllarda“ne yapıldı, ne edildi” bilinmeyenne var? Sakık, Kürt sorununun çözümünübulmuş. Demirel, Çiller,Ağar o yıllarda neler yapıldığını itirafederse Kürt sorunu çözülecek, ülkedemokratikleşecek...Peki “Kürt sorunu” dediğiniz nediro zaman? Kürt sorunu Çillerler’le,Demireller’le mi ortaya çıktı?Bilinmeyen ne var? Devletin katliamları,köy yakmaları, köy boşaltmaları,infazları, kayıpları, “failimeçhulleri”, işkenceleri.... bütünkontrgerilla faliyetlerinde bilinmeyenne var?Devletin “karakutu”ları konuşacak,devlet özür dileyecek. karşılıklıbirbirinizi affedeceksiniz ve “helalleşip”bu mesele unutulup gideceköyle mi?Her şey bu kadar basit mi?Kiminle barışacaksınız? İşkencecilerle,katliamcılarla, nasıl bir barış,nasıl bir demokrasi inşa edeceksiniz?“İspanya’da da bunlar yaşandı”diyor Sakık. “Sonra İspanya’da iktidargeldi. Hesap sormak üzeregeldi. Ama baktı ki herkesin eli okadar çok kanlı ki, o kadar çok cinayetlerişlenmiş ki. Şöyle bir uygulamayapıldı. ‘Affet ve unut.’ Yanikarşılıklı bir helalleşme dönemi yaşandı.Ve öylelikle İspanya’da demokrasioturdu. Biz buna karşılıklıhelalleşme dönemi diyerek sorunuçözebiliriz diye düşünüyorum.”Yanlış düşünüyorsunuz. İspanya’dane düzeldi? İspanya’ya demokrasigeldiği doğru değildir. “Herkesinelinin kanlı” olduğu bir düzendeeli kanlı kişilerin “demokrasi”yi getirebileceğinekimi inandırmaya çalışıyorsunuz?Birincisi, “herkesin eli kanlı” dediğinizkişiler İspanya’daki egemensınıflardır. Faşizmin eli kanlıdır.İkincisi, ellerindeki kan halkınkanıdır.Faşizme; elinizi yıkayın, başkakan akıtmayın, biz her şeyi unuturuzdiyor Sakık.Hayır Sakık, siz unutsanız da halkunutmaz. Siz unuttuğunuzu söylesenizde faşizm buna inanmaz. Kürt sorunununo kadar basit olmadığını sizde biliyorsunuz.Ama düzen içi çözüm arayışlarıgözlerinizi kör ediyor. Yaşananlarıyok sayıyor. Gerçekleri çarpıtıyor.Dost ve düşman kavramını yok ediyor.Diyelim ki, “kara kutular” konuştu.‘90’lı yıllarla yüzleştiniz. Karşılıklıbirbirinizi affettiniz.Ya bugün?Bu günkükatliamlarne olacak?Bugünün‘90’lardanfarkı ne? Hergünonlarca,yüzlerce kişigözaltına alınıp tutuklanıyor. Kürthalkına her türlü zulüm reva görülüyor.Devletin, cumhuriyetin başındanberi süren inkar, imha ve asimilasyonpolitikaları en sistemli bir şekildesürüyor. Siz neyi unutacaksınız? 35kaçakçı, “terörist sandık” denilereksavaş uçaklarıyla bombalanarak katledildi.Savaş uçaklarıyla, kimyasal silahlarla“terörist” katletmenin meşrusayıldığı bugünkü katiller ne olacak?Sakık, işkencecilerden, katillerdenhesap sorulmasını da istemiyor. “Herkesineli o kadar çok kanlı ki” diyor.Aslında Sakık, “barış”ın neden olamayacağınıda söylüyor. Faşist düzendenhesap sormaya kalkışınca zaten“barış” denen şey olmayacak.Faşizm kendi kendine hesap soramayacağınagöre “barış” imkansızolacak.Peki hesabı kim soracak? Halksoracak. Halkın hesap sorması demek;faşist düzenle “barışmak” değil, “savaşmak”demektir.O zaman Kürt milliyetçiliğinintüm “barış” politikaları boşa çıkmışoluyor. Onun için Kürt milliyetçiliğinin,reformizmin barışında, katillerle,faşist düzenle barışmak vardır.Hayır, böyle bir barış olmaz. Oligarşiiçin barış; devrimci örgütlerinbitirilmesi, halkın teslim alınması,susturulmasıdır. Halk için barış isefaşist düzenin yıkılmasıdır. Halkınkendi iktidarının kurulmasıdır. Başkatürlü barış olmaz. Ne kendinizi nede halkı kandırmayın. Faşist düzenikandıramazsınız zaten...408 Ocak 2012 / Sayı:18<strong>KAYBEDEN</strong>, <strong>KATLEDEN</strong> <strong>KATİLLERİ</strong> <strong>TANIYORUZ</strong>


Bu Halk, Bu Vatan Bizim! Kahrolsun Faşizm Kahrolsun Emperyalizm!Acısıyla, Sevi̇nci̇yle, GelenekleriyleDünden BugüneHALKGERÇEĞİMİZUşaklar diyarı Karadeniz'de mısırdır,fındıkdır, çaydır, çapadır, kürektirimece.Tahtacılar, Yörükler, Türkmenleryurdu Akdeniz'de ise karpuzdur, buğdaydır,zeytindir, pamuktur adı.Karayılan'ın yurdu Güneydoğu'daise tandır ekmeğidir, buğdaydır, sürülenhayvandır adı imecenin.Hep denilir ya... Memleketimiz4 mevsimin aynı anda yaşandığı yer...4 mevsimin aynı anda yaşandığıbereketli toprakların adıdır Anadolu.Anadolu toprakları aç koymazüstünde yaşayan insanını. Merhametlidir,eli açıktır; onu besleyeni,sulayanı, çapalayanı asla yalnız bırakmaz.Elinden geldiğince meyvesiniverir.Çünkü üstünde yaşayan insanıemekçidir, eli nasırlıdır. Yaz-kış demedenona emek harcamıştır. O topraklaraiki damla su için dualaraçıkan, don düştüğünde ağıtlar yakandır.Sel götürdüğünde yas tutandır.O topraklar için savaşandır.“Anadolu’m” deyince ağzındanbir Anadolu daha çıkan bir halktırüstünde yaşayan.O toprakları korumak için Karayılanolmuş, Sepetçi Şükrü olmuş,Atçalı Kel Mehmet olmuş, Çakırcalıolmuş, Mahir olmuş, Sibel olmuş.Ama onun için hep savaşmış. Butopraklar insanıyla bir bütün olmuş.Korumuş ona ekmek veren bu yurdu.Nasıl korumuş, ekmeğini nasıltaşdan çıkarmış dersiniz?İMECE ile.Kardeşliğin ve yardımlaşmanınadıdır imece. Bencilliğe karşı dayanışmanınadı.Ayakta Kalmanın,Dayanışmanın AdıdırİmeceKöylülerin dayanışmasıdırimece. Sadece işlerindayanışması değil. Birumutla, heyecanla, sevgiyle,emekle, türkülerle, manilerleyapılan ortak, kolektif bir iştirİmece. Yüzyılların getirdiği gelenektir.İşte bu işlerde gerek duyulan birtoplumsal örgütlenmedir.Heyemo Heyesa...Karadeniz'de doğa şartları ağırdır.Ona karşı mücadelede yardımlaşmaşarttır. Aileler birçok işte kendilerinikarşılıksız ve koşulsuz dayanışma,yardımlaşma içinde bulurlar. Çayda,fındıkta, hasat, ev yapımı, yük taşıma,teknelerin denize indirilmesi ya daçekilmesi gibi zor işlerde ortaya çıkardayanışma. Cenazede, doğumda, evlilikgibi insanların en zor ve engüzel günlerinde de imece vardırhalkın yaşamında.Kurulan turşularda, çapada, mısırdermesinde imece vardır.Vira vira çekilen halatta can bulurimece.Ege'de toplanılan zeytinde, komşusuolmaksızın altından kalkmasıimkansızdır. Aslında İMECE bir nevizorunluluktur da. Şartlar buna zorlamıştırinsanları.Zeytin o yardımlaşma ile umutlatoplanır. Türkülerle, manilerle onacan verir. Toplanır köy halkı canverir zeytinine, üzümüne.Anadolu'da özellikle kadınlar arasındaçok yaygındır imece. En güzeldostluklar, ahiretlikler, kardaşlıklarbu imece içinde ortaya çıkar. Çoğuyerde genç erkekler, genç kızlarımızaburalarda sevdalanırlarmış. En güzeltürküler de bu imecelerde söylenir.Doğuda yaşam serttir. Kışları 20-30 metre kar ile geçer. Hayvancılıkvardır bu sıcağı bol, kışı çetin geçenyurdumuzun bir parçasında.Kadınlar birlikte tandır ekmeğiyaparlar. Toplanırlar ateşin etrafında.Doyuracakları çocuklarını düşünerek,emekle, oflanmadan yaparlar tandırlarını.Birlikte çıkarlar yaylalara...İç Anadolu'da buğday tohumunukomşusu ile birlikte serper toprağa.Karpuzunu, nohutunu, hasadını birliktekaldırır.Akdeniz'de imece olmazsa, Çukurova’nıno topraklarında pamukekmek hiç kolay değildir bataklığıniçinde.Olmazsa yardımlaşanı girmez kursağınabir lokma.O güzel kokulu turuncu toplamakolur mu komşusuz? O güzel kokuyubirlikte almak, birlikte türkülerle toplamakgerekmez mi?Düğünler öncesi sarılan sarmalarbirlikte yapıldığında nasıl zamanıngeçtiği anlaşılmaz.Ortak sallanan çapalar, ortak toplananfındıklar, ortak açılan ekmekler,toplanan kavunlar, karpuzlar.Yardımlaşmanın bir diğer adıİMECE'dir.Köylünün can damarıdır.Köylülüğün, tarımın öldürüldüğübir zamanda yaşıyoruz. Tabii halkınbu duygularını da öldürmeye çalışıyorlar.Ama ne yaparlarsa yapsınlaröldüremezler. Halkımız her zamanimeceye ihtiyaç duyacaktır. İmeceolmadan yaşamanın zor olduğunubilir halkımız.BULACAĞIZ VE YARGILAYACAĞIZ Sayı: 18 / 8 Ocak 2012 41


Özgür Tutsaklığa GirişÖzgür TutsaklardanTutuklanıp hapishaneye getirilen herCepheli için daha kapıdan içeri ilk adımıattığı andan itibaren insanı saran birruh halidir Özgür Tutsaklık. Gözlerindeışıltı, bakışında netlik, duruşunda bükülmezlikolur. Ve öylece durursun hapishanekapısında dimdik. Herkese “yukarıdan”bakmaya alışkın olanlar, sana“aşağıdan” bakmaktadır ister istemez!..Hapishaneye yeni gelen herkesi öncedayatmalar karşılar. Ki, daha ilk andan itibarendayatılan tecritin iradesidir esasında.“Başını eğeceksin, biz sana ne dersek onuyapacaksın” der her dayatma. Ne deolsa “Burası F Tipi”dir. Halbuki, tecritinve tecritçilerin tüm dayatmaları hükümsüzdürkarşımızda. Biz de daha ilk andan,açıkça belli ederiz bunu. Bazen bir kağıdıimzalamamak, bazen parmak izi dayatmasınıkabul etmemek irade çatışmasınadönüşür. Ve biz çatışırız daha kapıdanilk girdiğimiz andan başlayarak...Hiç değişmeyen karşılama “klasiği”ahlaksız arama dayatmasıdır her hapishanede.Getirilen herkese girişte “arama”adı altında soyunması dayatılır. “Soyun”derler gözlerimizin içine bakıp. Ve bizbiliriz ki, soyunmamızı istedikleri sadeceelbiselerimiz değil, düşüncelerimiz,inancımız, iddiamızdır, irademizdir.Soyunmayız bu yüzden. Sonra herkeskendine yakışanı yapar. Bize yakışandirenmektir... Ki, girişteki o küçücükarama hücresi, “Onursuz Aramaya Son!”,“İnsanlık Onuru İşkenceyi Yenecek!” sloganlarıylainlemektedir artık...Bütün bu işlemlerin ardından “müşahade”ya da “kapıaltı” denilen hücreyealınır yeni gelen. Hapishaneye getirilenherkes en az bir gün bekletilir buralarda.Birkaç metre uzağındadır artık yoldaşların.Bir uğultu halinde slogan seslerigelir uzaktan. Kulağını iyice kabartıpanlamaya çalışırsın sloganları. Vekavuşmanın sabırsızlığıyla uzadıkçauzar saatler...Son kez alırlar seni “yerleştirmeişlemleri” için. Her şey bellidir aslındaama yine de usulünce sorar takım elbiseliyetkili: “Örgütlü müsün?” diye. Vebiz GURURLA cevaplarız onu:“ÖRGÜTLÜYÜM!”Şanslıysan eğer, üç kişilik bir hücreyekonulursun. Orada, yoldaşlarınınsıcak kucaklaşması karşılar seni. Üzerinetitrerler. Tek başına bir hücreye konulmakda kuvvetli bir ihtimaldir. Fakatnerede olursa olsun, Özgür Tutsak için“yalnızlık” sadece fizikidir.Şimdi, hapishaneye yeni gelen ÖzgürTutsak, hücrededir artık. Ve o hücre,Özgür Tutsaklığın mevzisidir! İlk işhavalandırmaya çıkıp diğer hücrelerdekiyoldaşlarına sesini duyurmak içinseslenmek olur. Ve gözün hep havada...Birazdan top düşecek hücrenin havalandırmasına.İçinde yeni gelen ÖzgürTutsağa bir not... Belki yıllardır görmediğin,özlediğin bir yoldaşın olacakilk “Hoşgeldin” diyen. Yahut hiç tanımadığınbir yoldaş... Sımsıcak saracakseni yoldaşların, satırlarıyla... Şimdiyeni bir mevzidesindir artık. Ve durdurak yoktur kavgada!..HalkınHukukBürosuSiz Sefiller! Halkın Hukuk Bürosu Halkındır! Susturamazsınız!Halkın Hukuk Bürosu’nda“böcek” olarak tabir edilen, ses vegörüntü kaydeden bir cihaz bulundu.Cihazın kimin tarafındankonulduğunu bilmiyoruz. Savcılık ve emniyethenüz sorumluluklarını üstlenmediler. Ancakbaktığımız davalar ve siyasal kimliğimiz bucihazın devlet tarafından konulduğunu göstermektedir.Yasalara uygun kurulmuş ve açık faaliyet gösterenbir hukuk bürosu neden gizlice dinlenir sorusununcevabı esasında Halkın Hukuk Bürosu’nunmisyonunda ve tarihinde vardır.Halkın Hukuk Bürosu, 1989 yılında; devrimcilerin,yoksulların, ezilenlerin yani halkınhaklarını savunmak için kuruldu. Ve kurulduğutarihten itibaren her dönem türlü baskılara maruzkaldı. Büro tamamen keyfi nedenlerle onlarca kezarandı. Büro avukatları devrimcilerin davalarınabaktıkları için onlarca kez gözaltına alındılar vetutuklandılar. Hakkında Devlet GüvenlikMahkemeleri’nde onlarca dava açıldı. Büro avukatlarındanFuat Erdoğan 28 Eylül 1994 tarihindeİstanbul Beşiktaş’ta katledildi.Kuşkusuz saldırılar sadece düne ait değildir.1989 yılından bugüne kesintisiz sürmektedir. Biryandan bugün siyasi polis gözaltına aldıkları kimselerebaskı yaparak büro çalışanları aleyhinebeyanda bulunmaları için zorluyor. Diğer yandanbazı itirafçıları kullanarak büro avukatlarını fişlemeyeçalışıyor. Amaç hukuk alanında halkınsavunmasız bırakılmasıdır.AKP’nin gözaltı ve tutuklama terörü artık kitleselboyutlara ulaşmıştır. Her defasında onlarcainsanımız katledilmekte yahut tutuklanmaktadır.En ufak bir hak arayışının dahi gözaltınaalınma, tutuklanma ve ağır cezalara maruz bırakılmagerekçesi yapıldığı bu dönemde sokaklarda,dağlarda, hapishanelerde ölümler yaşanıyor.Kuşkusuz bu saldırıların yürütülmesindedevletin, en önemli araçlarından biri olarakhukuku ve yargıyı kullandığını görüyoruz. AKPiktidarı özel yetkili mahkemeler (yeni DGM) eliylebir taraftan bu saldırıların hukuksal araçlarınıyaratırken diğer yandan bağımsız ve tarafsızyargı söylemiyle de saldırıları meşrulaştırmaktadır.Tüm bu bu nedenlerle AKP iktidarının yürüttüğübu teröre karşı her cephede mücadele edilmesizorunluğu bir tarafa hukuk alanı içerisindemücadele etmenin öneminin arttığını da belirtmekgerekir. Bu mücadele ise kuşkusuz halkınavukatları ve hukukçuları tarafından yürütülecektir.Son dönemde avukatlara yapılan yeni saldırılarladevlet bunu engellemeye çalışmaktadır.Devlet gözaltına alınan insanlarımızı avukatsızbırakmak istemektedir. Devlet, mahkemelerdehayatın ve halkın gerçekleriyle donanmış avukatlaristememektedir. Devrimcileri mahkemelerdesavunmasız bırakmak istemektedir. Devlet,F Tiplerinde her türlü işkenceyi ve baskıyı sürdürmekistemektedir. Tutsakların sorunlarıyla ilgilenenve onları yalnız bırakmayan avukatları istememektedir.Kısacası devlet halka yapılan saldırılarakarşı çıkan avukat istememektedir.Ama şunu bilmeliler ki bu ülkede zulmü yaratanbiz değiliz dolayısı ile zulme karşı koyanlarda zulme karşı duranı her koşulda savunanlar daolacaktır. Halkın davası haklı bir davadır. Budavayı savunanlar eninde sonunda her divandamuzaffer olacaktır.Sizi sefaletinizle baş başa bırakıyoruz.428 Ocak 2012 / Sayı:18<strong>KAYBEDEN</strong>, <strong>KATLEDEN</strong> <strong>KATİLLERİ</strong> <strong>TANIYORUZ</strong>


İSTANBULİSTANBULİZMİRCEPHELİLER YENİ YILI UMUT DOLU KARŞILADI2012 Kavganın Yılı OlacakHalk Cepheliler 2011’i direnişler,zaferler ve yeni geleneklerle uğurlarken;2012’ye yeni direnişler, yeni zaferlerve geleneklerle dolu geçirileceğininumudu ve coşkusuyla girdiler.2011’in son gününde Halk Cephesi,İstanbul Okmeydanı’nda DestanDüğün Salonu’nda yeni yıl programıdüzenledi. Devrimcilerin her şeyidüzene alternatif olduğu gibi eğlenceanlayışları da alternatiftir. İşte 2012’yegiriş de bu anlayışla kutlandı.Salonda “Füze Kalkanı Değil,Demokratik Lise İstiyoruz” ve “BüyükUmutlar Taşıyoruz YüreklerimizdeYarınlara Dair... Yeni KavgaYılımızda Umudu Büyütmüye Çağırıyoruz”yazılı iki pankart asılı idi.Program, devrim mücadelesinde şehitdüşenler için bir dakikalık saygı duruşuile başladı. Mahalleliler, füzekalkanına karşı kampanya çalışmalarısırasında yaşadıkları aksaklıkları yaptıklarıskeçle dile getirdiler. TAYAD’lıAnalar da sahneye “TAYAD Korosu”olarak çıkıp türküler söylediler. TA-YAD’lılardan sonra onların evlatlarıolan Dev-Genç’liler de oynadıklarıskeçlerle programda yerlerini aldılar.Bu sıralarda Nasreddin Hoca da boşdurmadı ve çıkınındaki çekiliş şekerlerinidağıtmakla meşguldu.Yeni bir yıla girerken televizyonlarıngösterdiği gibi her şey çok güzelher şey yolunda değildi. Sömürü,katliam, hak gaspları devam ediyordu.105 taşeron işçisi işten atılmıştı.Onlar da bunun üzerine yeni yıla ikigün kala Beşiktaş Belediyesi önündedirenişe geçmişlerdi. Sahneye onlarıtemsilen çıkan Genel-İş sendikasıönlüğü giymiş iki işçi, örgütlenmeyitercih ettikleri için işten atıldıklarınısöylediler. Bunun üzerine yaptıklarıdirenişi anlatarak “İşçiyiz HaklıyızKazanacağız” diyerek destek olunmasınıistediler.İşçiler konuşmalarını bitirincesahnede Nasreddin Hoca belirdi veçekilişleri yaparak çam sakızı çobanarmağanı kitaplarını dağıttı. Davulzurnaçalınarak Anadolu ezgileriylehalaya duruldu. İdil Tiyatro Atölyesi’ninhazırladığı, İçişleri Bakanıİdris Naim Şahin’in korkularını anlattıklarıskeç oynandı.Ardından sahneye çıkan Halk Cephesitemsilcisi, büyük ailenin gönderdiğiher satırı büyük bir iddia, kararlılık vedireniş dolu, umut dolu yeni yıl mesajınıokudu. Geçen sene olduğu gibi bu senedeumudu büyütecek olan sözlerverildi. 150 bin kişilik olan Bakırköy’dekikonserin bu yıl 300 bin kişilikolacağı sözü ve Altınşehir Mahallesi’nin;Armutlu, Gazi ve Çayan gibi“bizim” olan bir mahalleye dönüştürüleceğisözü verildi.Ve sahneye en son olarak devrimcimüziğin temsilcisi olan Grup Yorumçıktı. Çaldıkları çifte telli, roman havasışarkılarla 7’den 77’ye herkesisahneye çağıran Yorum, halaylarlakitleyi coşturdu.Ve programı 23.30’da bitiren HalkCepheliler 2012’ye Cevahir AlışverişMerkezi önündeki “Füze KalkanıDeğil, Demokratik Lise İstiyoruz”çadırının ve Beşiktaş Belediyesi’ninönünde çadır açan direnişçi işçilerinyanında girdiler.Yeni Bir Kavga YılınaMücadeleyi YükseltmeSözüyle Giriyoruzİzmir Halk Cephesi, düzenin yoz,içi boş yeni yıl kutlamalarına karşılıkhalkın kültürünü yaşatmak amacıyla30 Aralık Cuma günü İzmir-Kemeraltı’nda,Acı Kahve-2’de yeni yıl kutlamasıyaptı. Program, yeni yıl kutlamasıyapılan konuşmayla başladı. Konuşmada“2011’de umudumuzu büyüttük.Şehitlerimize bağlılığımızıgösterdik. Baskılara, operasyonlararağmen ayaktayız. İzmir olarak2011’de yeni bir mevzi yaratma sözümüzvardı. Ege Gençlik Derneği’niaçarak bu sözümüzü yerine getirdik.Ama şimdi omuzlarımızda daha büyükbir görev var. Bu mevzileri büyütmeve yeni örgütlenmeler yaratmak gibibir hedefimiz var. En yoksulları örgütleyerekbağımsızlık, demokrasi vesosyalizm yürüyüşümüzü hızlandıracağız.2012’de herkes umudu büyütmekiçin bir adım daha atmalı. 2012’deumudu büyüteceğiz.” denildi.Konuşmanın ardından Ümit İlter’in“Kızıldere Destanı” şiiri okundu. Ondansonra da Halk Cephesi’nin 2011yılında yaptığı eylemleri gösteren sinevizyonizlendi. Kırıklar F Tipi Hapishanesi’ndenözgür tutsakların gönderdiğiyeni yıl mesajı okundu. Kutlamadaoynanan skeçler ilgiyle izlendi.Ardından hediye çekilişi yapıldı. Kutlama,türküler söylenerek, halaylarçekilerek bitirildi. 2012’ye hep beraber“merhaba” demek için yapılankutlamaya yaklaşık 100 kişi katıldı.Yeni Mücadele YılınaEmperyalizmin ÜslerineKarşı Malatya’ya<strong>Yürüyüş</strong>le BaşlayacağızAnkara’da, 31 Aralık’ta NatoyoluBüyükavşar Köy Derneği’nde biraraya gelen Halk Cepheliler yeni yılaBULACAĞIZ VE YARGILAYACAĞIZ Sayı: 18 / 8 Ocak 2012 43


AnkaraMalatyaBursabirlikte “merhaba” dediler.Devrim şehitleri anısına yapılansaygı duruşuyla başlayan programdaHalk Cephesi adına konuşma yapıldıve 2011’de yürütülen çalışmalar hatırlatıldı.Yeni bir yıla büyük aileyle,yeni umutlarla ve kurtuluş düşlerinibüyüterek girildiğinin belirtildiği konuşmada,füze kalkanına karşı Malatya’yayapılacak yürüyüşle yenimücadele yılına girileceği belirtildi.Programda + İvme Dergisi Müziktopluluğunun verdiği küçük konseregeçildi. Gençlik Dernekliler’in hazırladığı,“Füze Kalkanı Değil DemokratikLise İstiyoruz” kampanyası çalışmalarınıanlatan tiyatro oyunu oynandı.Son olarak da yarışma bölümünegeçildi. Gruplar oluşturularak bilgiyarışması yapıldı. Bir yılı daha büyükailemizle geçirmiş olmanın mutluluğuifade edilerek gece sonlandırıldı.2012 de Bizim Olacak!31 Aralık günü Elazığ Haklar Derneği’ndeMalatya ve Dersim’den gelenHalk Cepheliler’in de katılımıyla hepbirlikte yeni yıla “merhaba” denildi.Devrim şehitleri için saygı duruşu ilebaşlayan program yeni yıl mesajınınokunmasıyla devam etti. Mesajın ardındanskeçlere geçildi. Adıyamanve Elbistan hapishanelerinden gelenözgür tutsak mesajları okundu. 2011yılının değerlendirildiği sohbetler yapılarak;2012’ye yönelik hedefler konuşuldu.Bilgi yarışmasının da yapıldığıprogram söylenen türküler veçekilen halaylarla bitirildi.İnancımızı ve Umudumuzu2012’de Daha daYükseklere TaşıyacağızBursa’da Halk Cepheliler, yeni“Kapitalizme KarşıMücadeleleri Birleştirelim”Suyun Ticarileştirilmesine HayırPlatformu, 7-8 Ocak 2012 tarihlerindeİstanbul’da Mimar Sinan Üniversitesi’ndebir toplantı düzenleyecek.Platform, “Yaşamımızı ve yaşamalanlarımızı sermayeye karşı sonunakadar sürdüreceğimiz direnişimizi,mücadelelerimizi ortak dayanışmayataşımak için, birlikteliğimizi, kendihukukumuzu oluşturmak için, mücadeledebundan sonra ortak olarakyapacaklarımızı tartışmak üzere İstanbul’dabuluşuyoruz. ” çağrısındabulundu.yıla Bursa Haklar Derneği’nde 31Aralık günü düzenledikleri yeni yılprogramıyla girdiler.Ortak hazırlanan yemeklerin yenilmesiylebaşlayan programda birde konuşma yapılarak, geçen biryılın özeti ve yeni yılda da kavgayıve umudu büyütmenin coşkusunutaşımanın gerekliliği vurgulandı. Ardından,iki grup halinde hazırlananskeçler oynandı. Ailelerin hazırlayıpgetirdiği kek ve pastaların da ikramedildiği gecede Grup Yarın konserverdi. Türküler ve halaylar sonrasıkarşılama ve yöresel oyunlar oynandı.37 kişinin katıldığı programda,yeni yıla girmeden önce yapılan konuşmalarladuygular paylaşıldı. Birliktehazırlanan ve birlikte kutlanan biryılbaşı programı, kavganın daha dayükseltileceği sözüyle bitirildi.Faşizme Karşı OrtakMücadele Ortak Direnişİzmir’de Dokuz Eylül Üniversitesi'ndekifaşist saldırılarla ilgili olarakiçinde Dev-Genç'in de bulunduğudevrimci-demokrat örgütler tarafından29 Aralık günü eylem yapıldı.28 Aralık’ta 10 öğrencinin yaralandığıfaşist saldırının ve yine faşistlerindüzenlediği “Yeni AnayasaÇalışması” isimli konferansın protestoedildiği eylemde “Faşizme KarşıOmuz Omuza”, “Faşizme GeçitVermeyeceğiz”, “Yaşasın HalklarınKardeşliği”, “Yaşasın Devrimci Dayanışma”sloganları atıldı.22 kişinin katıldığı eylemde yapılanaçıklamada, “Ali Serkan Eroğlu'nu,Şerzan Kurt'u katleden de, 19Aralık Katliamı'nda devrimci tutsaklarıkatleden de dün bize saldıran daaynı faşizmdir” denildi ve öğrencilerfaşizme karşı mücadeleye çağrıldı.Gençliğin OnurluMücadelesiniTehditlerinizleBitiremeyeceksinizErzincan'da Siyasi Şube polisleri,Erzincan Gençlik Derneği’ne gidenve derneğin düzenlediği eylemlerekatılan Erzincan Lisesi ve TurizmLisesi’nde okuyan 20’ye yakın liseöğrencisini tehdit etti.Erzincan Gençlik Derneği, polisinkeyfi tehditleriyle ilgili olarak yaptığıyazılı açıklamada, “Bizler demokratikhaklarımızı sonuna kadar kullanacağız,bu düzeni ve sistemi teşhiretmeye devam edeceğiz.” dedi.448 Ocak 2012 / Sayı:18<strong>KAYBEDEN</strong>, <strong>KATLEDEN</strong> <strong>KATİLLERİ</strong> <strong>TANIYORUZ</strong>


TECRİT’TEN HABERLER...TECRİT ÖZGÜRTUTSAKLARI TESLİMALAMADI,DİRENİŞ SÜRÜYORF Tiplerinde Kasım 2011’de yaşananhak ihlalleri 4 Ocak 2012 tarihindeTAYAD’lı Aileler tarafından İstanbulMecidiyeköy’deki AKP ilçe binasıönünde yapılan eylemle açıklandı.“Hapishanelerde Tecrit ve İşkenceSürüyor Sohbet Hakkı Uygulansın”yazılı pankart taşıyan TAYAD’lıAileler, yine tecriti anlatan beyaz kefenlerinigiymişlerdi. “Tecrite Son”,“Sohbet Hakkı Uygulansın”, “DevrimciTutsaklar Onurumuzdur”,“Kahrolsun Faşizm Yaşasın Mücadelemiz”,“Halkız Haklıyız Kazanacağız”sloganlarının atıldığı eylemdebasına açıklamayı Ahmet Kulaksızyaptı.Kulaksız, F Tipi hapishanelerdedoğalgaz sistemine geçilmesindendolayı tutsakların Eylül, Ekim, Kasımaylarında soğukta kaldıklarına dikkatçekti. Kulaksız; günlük yaşamdakullanılan ihtiyaç malzemelerinintutsaklara karşı işkence aracı olarakkullanıldığını anlatarak, “Hapishanelerdetecrit zulmü devam ediyor,tutsakların yasal hakkı olan 10 saatliksohbet hakkı gasp ediliyor. Yıllardanberi hapishanelerdeki en temelsorunun TECRİT olduğunu anlatmayaçalışıyoruz… Tecrit en büyükzulümdür. Zulme karşı durmak herkesingörevidir. TAYAD'lı Ailelerolarak herkesi bu zulme karşı durmayaçağırıyoruz.” dedi. 24 kişininkatıldığı eylem, basın açıklamasınınardından sloganlarla bitirildi.MecidiyeköyTaksimTECRİT ÖLDÜRMEYEDEVAM EDİYORAKP’NİN SUÇ LİSTESİKABARIYOR!Tecrite Karşı Mücadele Platformu(TKMP), 31 Aralık’ta İstanbul’daTaksim Tramvay Durağı önünde tecritiprotesto eden bir eylem yaptı.“Tecrite Son!-Tecrite Karşı MücadelePlatformu” pankartının açıldığı eylemde“Tecrite Son”, “Devrimci TutsaklarOnurumuzdur”, “Sohbet HakkıUygulansın” sloganları atıldı.Platform adına yapılan açıklamada,“F tipi hapishanelerde tutsaklarınen temel insani hakları ve talepleri tecritpolitikasında ısrar edilerek yoksayılmaya devam ediyor, keyfi uygulamalarlatecrit daha da boyutlandırılmakisteniyor. 11 yılı aşkın bir süredirdevrimci tutsaklara dayatılankimliksizleştirme, teslim alma ve katletmepolitikası hızından bir şey kaybetmeksizinsürdürülüyor.” denildi.Açıklamada, Erzurum H TipiYüksek Güvenlikli Hapishanesi’nde12 yıldır tutsak olan Mehmet Aras’ın,18 Aralık 2011 günü mide kanamasıgeçirerek girdiği komadan çıkamadığıbilgisi de verildi. Tecritin öldürdüğüson tutsak olan Aras’ın katilinindevlet olduğu söylendi.30 kişinin katıldığı eylem, “Devrimcitutsakların tecrit hücrelerindeher türlü baskı ve işkenceye maruzkalmasına, sessizliği boğulmasınasessiz kalmayan bizler her türlü saldırıyakarşı tutsakların direnişinin yanındaolduğumuzu bir kez daha ilanediyoruz.” denilerek bitirildi.Ayhan Efeoğlu’nun Cenazesini AlanaKadar Katillerin Yakasını Bırakmayacağız!TAYAD’lı Aileler, “Ayhan Efeoğlu'nun Mezarı Nerede,Cevap Alıncaya Kadar Susmayacağız" kampanyasına30 Aralık’ta Taksim Tramvay Durağı’nda yaptıkları yenibir eylemle devam ettiler.Uludere’de 35 gencin öldürüldüğü katliamın da protestoedildiği eylemde, “Şırnak'ta 35 İnsanımızı KatledenDevlettir, Hesap Soracağız” pankartı açıldı. Eylemde yapılanaçıklamada, “Bugün AKP, kayıplar, katliamlar politikasınınsürdürücüsüdür. Sahte açıklamalarla ve göstermelikkazılarla halkı kandırmaya çalışıyorlar. Ayhan Efeoğlu’nunve kayıpların nereye gömüldüğü konusunda AyhanÇarkın’ın verdiği bilgiler ışığında bile detaylı bir araştırmayapılmadı. Göstermelik birkaç yer kazıldıktan sonrabasında, itirafların boş olduğuna dair haberler yapıldı,yaptırıldı. Bu bilinçli bir politikanın, bugün de AKP iktidarıtarafından sahiplenilmesi ve sürdürülmesidir. Kaybedende, AyhanÇarkın’larıkullanan da,yıllardır evlatlarımızıncenazesinisaklayan daaynı devlettir.Devlet, katledipkaybettiği evlatlarımızınnerede olduğunu bilmektedir.Soruyoruz; Ayhan Efeoğlu, Hüsamettin Yaman, SonerGül nereye gömüldü? Katliamın sorumluları kimlerdir? Neredengüç alıyorlar? Sorularımıza cevap alıncaya, gerçekleraçığa çıkıncaya kadar mücadelemize devam edeceğiz.” sözlerineyer verildi.Bu açıklamanın ardından, yürüyüşe geçildi. 100'ün üzerindekatılımın olduğu eylem, Galatasaray Lisesi’ninönünde yapılan açıklamanın ardından sloganlarla bitirildi.BULACAĞIZ VE YARGILAYACAĞIZ Sayı: 18 / 8 Ocak 2012 45


AKP’nin Polisi‘İstemeden’ İşkenceYapıyorHakkari’de 23 Nisan 2009’daDTP’nin bir eylemine katılan SeyfullahTuran adlı çocuğun başına otomatiktüfeğin dipçiğiyle vurarak kafa tasınıkırıp komalık hale getiren işkenceciözel hareket polislerinden BahadırTuran’ın, o zaman işkence görüntülerialenen basına yansıdığı için görevden‘uzaklaştırıldığı” açıklanmıştı.Seyfullah Turan o zaman 4 gün komadakalmış ve doktorların yoğun çabasısonucu ölümden dönmüştü. O günyaşananlar hala hafızalardadır. İşkenceciÖzel Timci Bahadır Turan hakkındaSeyfullah Turan’ın avukatları tarafından“kasten öldürmeye teşebbüsve işkence” suçlarından dava açılmasıtalep edilmişti. Bundan sonrasını izleyin;“işkenceye sıfır tolerans” diyenAKP, işkencecisini nasıl aklıyor.Birinci aşama: AKP’nin mahkemelerihiç kimsenin reddedemeyeceğikadar açık olan işkenceyi görmezliktengelip işkenceden değil, davayı“kasten yaralama” suçundan açtı.İkinci aşama: Hakkari’de yapılanişkencenin davası ‘güvenlik’ nedeniylegözden ırak Isparta’ya alındı.Üçüncü aşama: İşkencecinin yaptığıişkenceyi gösteren deliller alenenortada olmasına rağmen görülmedi.Dördüncü aşama:Mahkeme, işkencecininavukatının “polisin meşru müdafahalinde ve psikolojisinin bozuk olduğu,zor kullanma yetkisini kullandığı”şeklindeki savunmasını kabulederek “teksirle yaralama” suçundan9 ay ceza verdi.Beşinci aşama: Bu ceza çok görüldü:“zor kullanma kusuru kasıt olmadanaşıldı” denilerek ceza 7 ay 15gün indirildi.Altıncı aşama: Makeme heyeti işkencecininmahkemeye karşı ‘saygılıtutumu ve pişmanlığı’nı dikkate alarak‘iyi hal’ indirimi de yaparak cezasızbıraktı.AKP böyle yapmasa ‘bir dahanerede bulacak’ Hakkari’de halka işkenceyapacak polisi?..Bütün bunlar yetmez: AKP, işkencecisinebir de madalya taksın. Bugünlerinoldukça “makul”, “uzlaştırıcı”yüce Meclis’in Başkanı CemilÇiçek alnından öperek takdim etsin işkenceciyemadalyasını. “Davulla,zurnayla ifşa etmeyelim” demişti“bu tür devlet adına görev yapanadamları” Bir işkencecinizi daha‘ifşa’ etmediniz, korudunuz. Bir demadalya takın tam olsun. Dipçiğin gerekçesipsikolojik gerginlikHakkari'de bir çocuğun kafasınatüfek dipçiğiyle vuran polise cezavermeyen mahkeme gerekçe olaraksanığın psikolojisini gösterdi. Adam ÖldürmeninCezası 4 Yıl!İşkenceciler AKP tarafından korunmaktadır.Geçen hafta Engin Çeberikatleden işkencecileri nasıl koruduklarınadeğinmiştik. Bu haftayine başka bir örnek var.AKP iktidarında Festus Okey adlıNijeryalı bir göçmen İstanbul’da BeyoğulPolis Karakolu’nda işkenceyapılıp kafasından kurşunla vurularakkatledildi. Festus Okey’in katledilmesidavası 4 yıl sürdü. Katletmenin üzerininörtülmesi için devlet elinden geleniyaptı. Ancak olayın peşini bırakmayanHalkın Hukuk Bürosu Avukatlarıdavanın kapatılmasına engeloldu. Festus Okey davası 13 Aralık’tasona erdi. Okey’i katleden polisetaksirli adam öldürmekten sadece 4 yılceza veirildi. Cezanın infazı da ertelendi.Adam öldürmenin cezası 4 yılmı? İşte bu düzenin adaleti. İşte AKP’ninTürkiye’si:TÜİK yoksulluk rakamarı yüzde66'sı beklenmedik herhangi bir harcamayıkarşılayamayız diyor. Borçluyaşıyor halk. Yüzde 43.7'si evindekibir tadilatı yenileyemiyor. Yoksulluksınırında yaşıyor. Yüzde 17'siaçlık sınırının altında yani aç yaşıyor.Yüzde 87'si parasızlıktan tatil yapamıyor...Hani durumundan memnunduinsanlar?..122’ler Yolumuzu AydınlatıyorBolu’da, 19-22 Aralık katliamındave 7 yıl süren Ölüm Orucu direnişinde şehitdüşen 122’ler için anma düzenlendi.Anmaya, “122 kez zulmü yere serdiler,122 kez yalanları parçaladılar, 122 kezumudumuzu büyütüp inancımızı pekiştirdiler.122 kahraman şehidimiz nezdindetüm devrim şehitleri için 1 dakikalıksaygı duruşuna davet ediyoruz.” denilerek başlandı.19-22 Aralık Katliamı’nı anlatan iki belgeselin de izlendiğianmada, TAYAD’lı Ailelerden Mehmet Yılmaz o dönemdeyaşanılanları anlattı. Ardından Ümit İlter’in şiirleri okundu.Son olarak da, Grup Ekin’in söylediği “Bize Ölüm Yok” marşıeşliğinde 122 şehidimizin fotoğraflarının bulunduğu görüntülerizlendi. 76 kişinin katıldığı anma sloganlarla sona erdi.Katliamların SorumlusuEmperyalizmdir19-22 Aralık şehitleri ileMaraş Katliamı’nda öldürülenleriçin 24 Aralık günüBalıkesir’de anma töreni düzenlendi.Şiirlerin okunduğuve türkülerin söylendiğianma Maraş katliamını anlatanbelgeselle devam etti.19-22 Aralık Katliamı’nıanlatan kısa bir konuşmanınardından, 19-22 Aralık katliamınıtüm vahşetiyle ortayakoyan 10 dakikalık birsinevizyon izlendi. Anma,yaşanan tüm katliamların,Maraşlar’ın, Sivaslar’ın,Gaziler’in, 19-22Aralık katliamının sorumlusununemperyalizm olduğuve tek çözümün ise emperyalizmeve faşizme karşısavaşmakta olduğu vurgusuyapılarak bitirildi. Anmaya70 kişi katıldı.468 Ocak 2012 / Sayı:18<strong>KAYBEDEN</strong>, <strong>KATLEDEN</strong> <strong>KATİLLERİ</strong> <strong>TANIYORUZ</strong>


Av ru pa’daAvsturyaDevrimci TutsaklarOnurumuzdur,TecriteEzdirmeyeceğizKöln Özgürlük Komitesi, 31 Aralıkgünü, Dom Meydanı’nda Almanhapishanelerindeki Türkiyeli devrimcitutsakları sahiplenmek için herhafta gerçekleştirdikleri eylemlerinedevam etti.“Dom eylemlerini her koşuldasürdürecek, tutsaklarımızın dışarıdakisesi olmaya devam edeceğiz.” diyenkomite üyeleri, devrimci tutsaklarınfotoğraflarının yer aldığı bir depankart açtılar. “Kahrolsun EmperyalizmYaşasın Mücadelemiz”, “DevrimciTutsaklar Onurumuzdur”, “PolitikTutsaklara Özgürlük”, “YaşasınEnternasyonal Dayanışma” sloganlarınınatıldığı eylemin ardından Türkiyeliler’inişyerlerinin olduğu mahalleyegidilerek, “Almanya'nın TarihiKirlidir, Bu Kirli Tarih DevamEdiyor. Anayasayı Koruma ÖrgütüRaporları ile Tutuklanan DevrimcilerinÖzgürlükleri İade Edilmelidir”başlıklı bildiri dağıtıldı.<strong>Yürüyüş</strong>Her KapıyıÇalmayaDevam EdiyorAlmanya’nın Köln şehrinin çeşitlisemtlerinde 2011 Aralık’ının son ikihaftasında <strong>Yürüyüş</strong> dergisinin tanıtımıve dağıtımı yapıldı. Evlerin kapılarıçalınarak, işyerlerine girilerek vesokakta yapılan dağıtımda onlarca<strong>Yürüyüş</strong> dergisi halka ulaştırıldı.Chorweiler semtinde 8, Kalk semtinde5, Bergisch Gladbach’ta da ikiayrı günde toplam 25 dergi dağıtıldı.Yeni yılın ilk günü de Mülheim’da 2saat içerisinde 8 dergi halka ulaştırıldı.KitaplarımızDirenişimiziAnlatıyor30 Aralık’ta Avusturya AnadoluFederasyonu Viyana’da, AhmetKulaksız’ın yeni çıkan “Her şeyinBaşladığı Yerden” isimli kitabıiçin tanıtım günü düzenledi.Federasyon merkezinde düzenlenentanıtım Ahmet Kulaksız’ınkitap üzerine yaptığı konuşmaile başladı. Kulaksız, “Benyaşadıklarımı ve yaşayanları yazdım.Kızlarımı, büyük direnişive kısaca 7 yılda neler oldu, kimne dedi... Dünyanın en büyük direnişiolan 2000-2007 yılı arasındayaşananların çok küçük birbölümünü yazmaya çalıştım. Busüreci 167 sayfalık kitaba sığdırmakmümkün değil…” diye konuştu.50 kişinin katıldığı kitap tanıtımında27 kitap imzalandı.Öldürülen DokuzİnsanımızınSorumlusu Alman DevletidirAnadolu Federasyonu’nun başlattığı"Öldürülen Dokuz İnsanımızınSorumlusu Alman Devletidir.Alman Devleti Cinayetlerin veIrkçılığın Hesabını Vermelidir"kampanyası kapsamında Almanya’nınKöln şehrinde bildiri dağıtıldı."Adaletsizliğe Karşı Birlikte" yazılıönlüklerini giyen Federasyonüyeleri, Türkiyeliler'in yoğun olarakyaşadığı Nippes, Ehrenfeld veKalk semtlerinde yüzlerce bildiriyihalka ulaştırdı. Anadolu Federasyonu,“Bir kez daha öldüğümüzle, yakıldığımızlakalmamak için, mücadelemizibüyütmeli, ‘Almanya da50 Yıldır Emeğimizle Varız HaklarımızlaYaşamak İstiyoruz’ diye haykırmalıyız.”çağrılarıyla kampanyalarınaher Pazartesi ve Perşembegünleri devam edeceğini duyurdu.Almanya KölnUludere KatliamınınHesabı Almanya’da daSorulacakAnadolu Federasyonu Duisburg,DİDF, RAJD, SOL NRW, ÖDH Freiheitund Solidaritat, Die Linke Duisburg,MLPD Duisburg, ADHF, YDG,AGIF, ATIF, YEKKOM ve Linksjungend(solid) Duisburg tarafındanUludere Katliamı’nı protesto etmekiçin 7 Ocak günü Almanya’nın Duisburgşehrinde ortak eylem yapılacak.Saat 13.00’te Duisburg tren garındanbaşlayacak eylemde “KatliamlaraHayır, Kürt Halkına Özgürlük” diyeseslenilecek.Almanya KölnBULACAĞIZ VE YARGILAYACAĞIZ Sayı: 18 / 8 Ocak 2012 47


AVRUPA’dakiBİZMilliyetçiliğin, ırkçılığın dini,dili, ülkesi yok. Irkçılık, onuru,namusu, ahlakı olmayan bir ideolojininürünü. Avrupa, 50 yılönce gelenlerimiz için “gurbet”,bugünkü gençlik için ise nereyeait olunduğu bilinmeyen bir yer.Vatanımız değil kesinlikle.Ölümün Her ŞekliniGördüğümüz YerAvrupa...Ne kadar çok cenazaler gönderirolduk. Ne kadar çok ağlar,beddualar eder olduk değil mi sondönemlerde?İşte son olarak fotoğraftakigencecik annemiz Tuğba içinağladık ve öfkelendik. Ölüm hepbize yakıştırılıyor der olduk.Nasıl mı öldü Tuğba? Diri diriyanmamak için kendini balkondanatarak. Nedeni ırkçılık.Olay şöyle gelişti?Belçika’nın başkenti Brüksel çevresindekiVilvort bölgesinde bir apartmanın2. katında oturan genç çift uykudaykenalt katta yangın çıktı. Dumanlarnedeniyle uyanan ve alevlerinmerdiveni sardığını gören 25 yaşındakiTuğba Küçüksarı ile eşi 26 yaşındakiRamazan Elçi, 40 günlük bebekleri Talhave 2 yaşındaki kızları Sıla’yı kucaklarınaalarak ikinci kattan atladı.Genç anne baba çocuklarını kucaklarınasararak çocuklara zarar gelmesindiye ikinci kattan sırt üstükendilerini aşağıya attılar. Olayda,anne Tuğba Küçüksarı öldü, eşi RamazanElçi ve kızları Sıla yoğun bakımdatedavi altına alındı. Olayda40 günlük Talha bebeğin burnubile kanamadı. Ramazan Elçi felçkalmış durumda.Kendi halkına, kendi vatanına yabancılaşmışküçük burjuva aydınımızher şeyde Avrupa’yı örnek verir.“Böylesi dünyanın hiçbir yerinde görülmemiştir”der. Sanki dünyanın hertarafından haberdardır. “Avrupa’daböyle mi” diye de ‘hayran’ olduğu Avrupa’yıörnek verir.Alın size Avrupan’nın başkentiBrüksel... Yangının çıktığı yere 2.5 dakikalıkmesafedeki itfaiye araçlarıÖlümün Her ŞekliniTattırdı BizeAvrupa...2,5 Dakikalık Yolu45 Dakikada Gelenİtfaiye Bir KızımızıKatletti...tam 45 dakika sonra geldi.Tekrar ediyoruz; YANGININ ÇIK-TIĞI YERE 200 METRE MESAFE-DEKİ, YANİ İKİ BUÇUK DAKİKAUZAKLIKTAKİ İTFAİYE ARACITAM 45 DAKİKA SONRA GELDİ!Ayrıca şunu da belirtelim: Evin hemenkarşısında bir de polis karakoluvardı. Göz göre göre ev yandı. Dahadoğrusu yakıldı.Peki itfaiye neden gelmedi dersiniz?Cevabı; yazımızın başında bahsettiğimizırkçılık.Evet, IRKÇILIKTIR!Yangını gören Faslı bir komşu itfaiyeyiarayarak Fransızca konuşuyorve yangını ihbar ediyor. Ama olay Flamanbölgesinde yaşandığı için Flamancakonuşulmasını dayatan itfaiye,telefonu kapatıyor ve yananlarıkurtarmaya gitmiyor... Bilerek,isteyerek gitmiyorlar kurtarmaya...Bunun adı diri diri yakmaktır.Daha sonra aynı görgü tanığı Flamancabilen eşine arattırmış. O zamanitfaiye yeni duyuyormuş gibi not almayabaşlamış. Bu da 20 dakika sonra olmuş.Flamanca Konuş, YoksaDiri Diri Yanarsın!Tuğba ve eşi diri diri yanmamak içinatmışlar kendilerini balkondan!Kısaca Belçika'daki Flamanca veFransızca arasındaki konuya değinelim.Belçika, resmi adıyla BelçikaKrallığı, Batı Avrupa'da bulunanbir devlettir. Ülkenin nüfusu yaklaşık10,8 milyondur. Cermen ve Latindünyası arasında bir sınır oluşturanBelçika'da Felemenkler tarafındanFelemenkçe, Valonlar tarafındanFransızca ve küçük bir Almangrup tarafından Almanca konuşulur.Belçika federal bir devletyapısına sahip olup, Felemenkçe'ninresmi dil olduğu FlamanBölgesi, Fransızca'nın resmi dil olduğuValon Bölgesi ve her iki dilinde resmi dil sıfatını taşıdıkları BrükselBaşkent Bölgesi'nden oluşur.Flamanlar ülkenin zengin bölgesinioluşturur. Ve bu kesim ırkçıbir kesimdir. Valonların onlarınhaklarını yediğini savunuyorlar veayrılmak istiyorlar. Yıllardır doğrudüzgün hükümet kurulamıyor. 10 milyonlukülkeyi yönetmek için bir arayagelemiyorlar. Bu arada Belçika’daKrallık hakim, yani monarşi var. Hükümetkurulamayınca Kral devreyegiriyor.Demokrasileri ile övünen ülkedeKrallık var. 1 yıldır yine hükümet yoktuBelçika'da, geçen ay kuruldu. Nezaman yıkılır belli olmaz.Sonuç olarak bu milliyetçilik öylebir boyuta gelmiştir ki, gencecik Tuğba'nınölümüne sebep olmuştur.Kapitalizm böler, parçalar, halklarıbirbirine düşürür. Belçika ufacık birülke. İstanbul kadar dahi nüfusu yok.Bu 10 milyonluk ülke bölünmek istiyor.Diktatörlük dedikleri Sovyetler Birliği’ndeonlarca halk bir arada, kendidilleri, kültürleri, eğitimleri ile yaşıyorlardı.En onurlusundan bir yaşam.Ama Belçika halkları bölmedeustadır. Küçüktür ama Afrika halkınıiliklerine kadar sömürmekte çok büyüktür.Kendi halkını yönetemiyorama Kongo halkını çok iyi sömürüyor,çok iyi katledebiliyor.Tuğba artık yok, Sıla kız annesiz.Babası felç. Nedeni “BİZİM DİLİ-MİZİ KONUŞACAKSIN! Eğer konuşmazsan2,5 dakikalık yolu 45 dakikadagelirim” diyen ırkçılıktır.Sıla'yı annesiz bırakan Belçikahükümeti hesap vermelidir.488 Ocak 2012 / Sayı:18<strong>KAYBEDEN</strong>, <strong>KATLEDEN</strong> <strong>KATİLLERİ</strong> <strong>TANIYORUZ</strong>


AVRUPA’daHayatın Öğrettikleriİlk Adımla Gelen CesaretMücadelenin içeresinde olalı epey bir süre geçmişti.Derneğe gidip gelmek ve yapılan eylemlere katılmak dışındabir iş yapmıyordum. Yapmıyordum çünkü bunu isteyipistemediğimi de bilmiyordum. Çok fazla yönlendiren deolmamıştı açıkçası. Beklediğim zamanlar da oldu, biri tutsaomzumdan, biri sorsa ne istiyorsun diye...Mutlaka hepimiz de ilk adımı attıran birileri ya da çevremizdeyaşanan olaylar olmuştur. Fakat bu ilk adımıatmadan önce de düşündüren düşündürürken de engelleyenbir takım düşünceler de olmuştur. Soruların en başındagelenlerden bir tanesi ise ailemi bırakabilir miyim,onların özlemine dayanabilir miyim, onlar çok kötü olurlarmı, dernekle ilişkileri bozulur muydu?..Ve bunun gibi birçok şeyi de düşünmeden edemiyordum.İlk başlarda kendimde hep gerekçe olarak, bir kusurolarak gördüğüm ayağımın rahatsızlığından dolayı bir şeyyapamam sanıyordum. Ki ailem de bunu bana hissetiriyordu.“Sen yapamazsın, ayağın hep ağrıyor zaten, gidip milletinbaşına dert mi olacaksın?”Ayağımdaki rahatsızlıktan dolayı birçok faaliyetten gerikalmak zorunda kalmıştım, ki bu da beni düşünce olarakzayıflatıyor, kendime olan güvenimi kaybettiriyordu.Sonraları, benimle birlikte örgütlenen arkadaşların farklıalanlarda mücadele etmesi bende bir sarsıntıya sebep oldu.Ne istiyorsun diye sordum kendime, böyle yaşamayadevam edersen hiçbir zaman mutlu olamazsın, okul bittiktensonra sana sunulacak imkanlarla ayağının rahat edeceğiişler verecekler, herkes sana bir sakat muamelesi yapacak,sahtekarca bir ilgi ve yakınlık gösterecek, bunları mıyaşamak istiyorsun, yoksa kendi ayaklarının üzerinde durabildiğineinanan, kusurun yüreğinde ve beyninde olmadıktansonra her şeyi yapabileceğine inancını arttırmanın mıdaha önemli olduğunu düşünüyorsun diye sordum. Sorusordukça çelişkilerimin ne kadar fazla olduğunu gördüm.Ailemle ilk çatıştığımda ben bile kendime inanamadım.Sonra düşündüm, bu çatışma bendeki kararlılığın bir göstergesiydiaslında. Bu kararlılığımı aileme kabul ettirmemuzun sürdü ama artık onlar da anladı, anlamaya çalıştılar.Çünkü ya beni kaybedeceklerdi ya da düşman olacaklardı.Konuşarak birçok şeyi anlatmaya ve anlamaya çalıştık,bunu az da olsa başardık. Belki kolay olan bir kalemde silipatmaktı ama biz zor olanın onları dönüştürmenin bizimlebirlikte olmalarını sağlamanın yollarını bulmalıyız.Ailelerimizi düzene teslim etmememiz gerektiğini daha iyianladım bu süreçle birlikte.Her insan değerlidir, her insan mutlaka devrim için birşeyler yapabilir, mücadeleye omuz verebilir. Yapılacakçok iş var çünkü.Ailemin dahi beni kusurlu gördüğü, yapıp yapamayacağımdanemin olmadığı devrimciliği uzun yıllardır yapmaktayım.Bu gücü ve inancı veren mücadelinin bir parçasıolmaktan her zaman gurur duydum.180 sayıya 168 dava...Sadece 12 sayıya dava açılmamış. Bakın, tabloya bakın...Yüzlerce yıl hapis cezası... Onbinlerce lira para cezası...88 yazıya örgüt propagandası yapma davası...51 yazıya “suçu ve suçluyu övmek”ten dava...“Örgüt açıklamalarını yayınlamak”tan 14 dava...6 <strong>Yürüyüş</strong> çalışanı 1 yıldır tutukluNeredeydiniz bu tabloda?..<strong>Yürüyüş</strong> Halktır, Halkın Sesi̇di̇r27 Aralık günü Dersim’in Hozat ilçesine <strong>Yürüyüş</strong> dergisidağıtımına giden üç Halk Cepheli, AKP'nin polisininkimlik kontrolü dayatmasıyla karşılaştı. 2 sivil polise HalkCepheliler, bu kimlik kontrolünün keyfi olduğunu devrimcioldukları ve dergi dağıttıkları için yapıldığını bu yüzdenkimliklerini göstermeyeceklerini söylediler. Polisin gözaltınaalma girişimi Hozat halkının sahiplenmesiyleboşa çıkartıldı.Engi̇n ve Ferhat Oldukİzmi̇r’i̇n Mahalleleri̇ndeİzmir’in Limontepe ve Gültepe mahalleleri ile BademlerKöyü’nde 31 Aralık ve 1 Ocak tarihlerinde <strong>Yürüyüş</strong>dergisi dağıtımı yapıldı.“Füze Kalkanı Değil DemokratikLise İstiyoruz” kampanyasıçerçevesinde yapılaneylemlere olan saldırıları, Amerikanaskerlerinin Irak’tan çekildiğini,çekilirken desömürüsünü işbirlikçi iktidarlatekeller aracılığıylasürdürdüğünü halka anlatan<strong>Yürüyüş</strong> okurları 80 dergiyihalka ulaştırdılar.<strong>Yürüyüş</strong>’ü de Çalışanlarını daSusturamazlarDüşünceleri̇mi̇zi̇ Deği̇şti̇remedi̇lerDeği̇şti̇remeyecekler...30 Aralık günü, <strong>Yürüyüş</strong> dergisi çalışanlarının serbetbırakılması için Ankara’da Sakarya Caddesi’nde eylemyapıldı. Halk Cephesi tarafından yapılan eyleme “<strong>Yürüyüş</strong>Halktır Susturulamaz”, “Halkız Haklıyız Kazanacağız”,“Kahrolsun Faşizm Yaşasın Mücadelemiz” sloganlarıylabaşlandı. Eylemde Sincan F Tipi Hapishanesi’nde tutuklubulunan <strong>Yürüyüş</strong> çalışanı Cihan Gün'ün gönderdiği mektupokundu. Eylem sloganlarla bitirildi.BULACAĞIZ VE YARGILAYACAĞIZSayı: 18 / 8 Ocak 2012 4 9


Devrimci MemurHareketiVekile Kıyak,EmekçiyeDayakAsgari ücret 659 TL’den 701 TL’yeçıkartıldı. Emekliye % 6.3 zam yapıldı.Milletvekillerinin ise emekli maaşı2.750 TL’den, 8.050 TL’ye çıkartıldı.İlk kez seçilen bir milletvekilininmaaşı ise 11 bin 250 TL oldu.TBMM Başkanı Cemil Çiçek,“Kişilere sağlanmış bir imkan değildir.Bir statüyle ilgili bir imkandır.Kaleminizden kan damlamasın. Milletvekillerininhangi şartlar altındagörev yaptığı bellidir. Giderleri belli.Bu ihtiyaçtı.” diyerek savundu yaptıklarızammı.Milletvekillerinin ihtiyacı var amaevine ekmek almakta zorlanan emeklinin,çocuğunu okula gönderemeyenişçinin İHTİYACI YOK. Şirketleri,toprakları, gelirleri olan, üstüne üstlükrüşvetle iş yaptıkları bilinen milletvekillerininmaaşları halkın ödediğivergilerden ödeniyor.Neyin ödülü bu zam? Ya da neyinsus payı? Hem de bir gecede, hem deemekliler zam beklerken. Meclis hakkıolan zammı bekleyen emekliyi hiçdüşünmeden, kendilerine yapılacakolan zammı bir gecede onayladı ve geçirdi.Halkın sömürüsünden pay alanmilletvekillerinin, işsiz kalmak ya dageçim sıkıntısı çekmek gibi bir sorunlarıolmadığı halde yaptılar bu zammı.1 milletvekilinin maaşı 37 SSKişçi emeklisinin maaşına eşit... Ortadabir yanlışlık yok. Olsa olsa adaletsizlikvar. Ki bu da AKP’nin halka uyguladığızulmün bir başka boyutudur.Emeklilerin beklediği zam yıllardırçıkartılmadı. Uyum yasasını çıkartmakiçin zamana ihtiyaçları olduğunu,düzenlemelerin vakit aldığınısöylediler. Ama kendilerine 1 gecedezam yaptılar. Ve bu zam, Fransa’ylayaratılan suni krizin olduğu gün yapıldı.Bu durum bize yabancı değildir.Van depremi olduğunda da sosyalgüvenlik haklarımızı gasp ettikleri yasayıgeçirmişlerdi meclisten.Asgari ücretin 12 katına yakın birmaaş alacak emekli milletvekilleri.AKP’nin bu uygulaması karşısındaşaşırmıyoruz, çünkü AKP’nin halkadüşmanlığını, emekçiye düşmanlığınıçok iyi biliyoruz.Bazı milletvekilleri de “halkı çokdüşündükleri için” göstermelik olarakbu kararı onaylamadıklarını belirtenaçıklamalar yapıyorlar. Maaşınıburs olarak vereceğini söyleyendentutun da, bu zammı biz onaylamadıkdiyene, susarak cevap vermeyenlerekadar hepsinin suçu vardır bu artışta.Faşist MHP’nin Kocaeli MilletvekiliLütfü Türkkan, asgari ücretle geçinenhalkla alay edercesine yaptığımasrafları internet aracılığıyla paylaşmış.“Ankara’da lüks olmayan möblelibir konuta 2 bin 500 TL kira ödüyorum”demiş ve çeşitli giderleri olduğundanve dört çocuk büyüttüğündenbahsetmiş. Buna rağmen geçinmeninçok zor olduğunu söylemiş.Mecliste bir haftadan beri et yiyemediklerindensöz etmişler “milletin”vekilleri. Peki, 701 lira’lık asgariücretle halkın sofrasına et girmemesinesebep olanların, bunu söylemesinene denir? Düşünmezler çünkühalkın sağlık, konut, gıda, ulaşımgibi sorunları onları ilgilendirmez.Halkın lokmalarını sayarlar. “Fazla”harcadı mı “tasaruf yapın, dikkatliharcayın, alkol tüketmeyin, lüksaraç kullanmayın, Ford’dan inin Fiat’abinin” nasihatlerinde bulunurlar.AKP, pırlanta, mücevher ve yattanvergi almıyor ama asgari ücretlidenalıyor. Yani pırlanta satanbir kuyumcu olsanız, sattığınızpırlantanın vergisinikendi cebinize indireceksinizama bir fabrikadaişçi iseniz kaçışınızyok. Vergini öde, maaşınarazı ol... diyorlar bize.Kabul edecek miyiz?Cemil Çiçek milletvekillerininmaaşı ile ilgilikarar hakkında “Vekilinmaaşı, uçak, yol,araba parasına gider. Sizbir yıl içinde 10 düğüneDevrimci İşçi Hareketi(DİH), DİSK’in 14.Genel Kurulu’na hazırlanıyor.Hazırlık çalışmalarıkapsamında 1 Ocak 2012günü İstanbul Okmeydanı’ndaMahmut ŞevketPaşa ve Piyalepaşa mahalleleriile İstaç karşısındakidurak ve üst geçiteafişleme yapıldı.gidersiniz. Şimdi bir milletvekili sizin10 katınız kadar düğüne gider.Çeyrek altın götürse koskoca milletvekilibunu mu getirir derler. O yüzdentam altın götürmek zorundadır.”dedi.Maaşlar, üretilen emek üzerindenmi, yapılması planlanan harcamalarüzerinden mi ödeniyor? Eğerikincisi ise emekçinin maaşı neden açlıksınırının altında tutuluyor o zaman?Kıstas nedir?Öte yandan, “Milletvekilleri hiçbirdüğünde takı takmayacak” diyekarar çıkartmak akıllarına gelmiyor.Halkı, yani bizi aldatmak için ağızlarınane gelirse söylüyorlar. Bu zamlarCumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafındanveto edildi. Yani yasa değişikliğihenüz kabul edilmedi. Amadaha önce pek çok yasada olduğu gibibunda da çok büyük bir değişiklik olmayacaktır.İlk seferinde “rahatsız”olan Abdullah Gül, ikinci seferindehazmetmeyi beceriyor... Yine birdeprem olur, bir tartışma yaratırlar vetekrar geçirirler aynı yasayı, kimseninkuşkusu olmasın.DİSK’i DevrimcileştireceğizDİH’li işçiler, nasıl birişçi sendikası yaratmakistediklerini anlatan "Örgütlenerek,Direnerek Kazanacağız,DİSK'i İşçilere,İşçileri DİSK'e Taşıyacağız"ve "DemokratikMücadeleci DevrimciDİSK'i Yaratacağız" yazılı200 adet afişlemeyaptılar.508 Ocak 2012 / Sayı:18<strong>KAYBEDEN</strong>, <strong>KATLEDEN</strong> <strong>KATİLLERİ</strong> <strong>TANIYORUZ</strong>


EMEKYeni İşçi Direnişlerini Birlikte ÖrgütleyelimTaşerona Karşı Gücümüzü Birleştirelimİstanbul, Beşiktaş Belediyesi'nde 31 Aralık’ta işten çıkartılanGenel-İş Sendikası üyesi BELTAŞ işçileri, aynıgün Belediye’nin önünde eylem yaparak işe geri alınanakadar direnişe başladıklarını duyurdular. Genel-İş SendikasıGenel Başkanı Erol Ekici’nin de katıldığı eyleminardından aynı gün, yeni yıla girildiği saatlerde direniş çadırınınönünde bir eylem daha yapıldı.Genel-İş Sendikası Genel Başkanı ErolEkici, DİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün,DİSK Yönetim Kurulu Üyesi İsmail Yurtsevenve diğer yönetim kurulu üyelerinin dekatıldığı eylemde konuşan Ekici, “Biz de herkesgibi yılbaşını sıcak yuvamızda ailemizle,çocuklarımızla geçirmek isterdik. Ancakbunu bizlere çok gördüler.Demokrasi şovlarının yapıldığı şu dönemdeişçilerin yasal hakkı olan sendikalıolma haklarını kullanmalarını engellemekiçin her şeyi yapıyorlar. Hakkımız için mücadeleederek kazanacağız.” dedi.Ardından DİSK Genel Sekreteri TayfunGörgün sözü alarak “Yapılan bu haksızlığaboyun eğmeyeceğiz. Birçok DİSK üyesi işçi direnişte, onlarıda buradan selamlıyoruz. Biz bu haklı davamızda mücadeleederek mutlaka kazanacağız.” diye sözlerini bitirdi.Devrimci İşçi Hareketi (DİH) “İşçiyiz Haklıyız Kazanacağız”,“Direne DireneKazanacağız”, sloganlarıile toplu bir şekildeeyleme desteğe geldi.DİH adına kısa bir konuşmayapan Türkan Albayrak,“Ben de bildiğinizgibi böyle bir şekilde iştençıkartılmıştım. Herkesindesteği ile mücadeleederek kazandım.Sizin mücadelenizbizim de mücadelemizdir.Sizler demutlaka kazanacaksınız.Sadece kendiniziçin değil diğer işçiler için de mücadele etmiş oluyorsunuz.”dedi.Sloganlarla, alkışlarla coşkulu bir şekilde sonlanan eyleminardından hep birlikte halaylar çekildi.Kamu EmekçileriCephesi TutukluKESK Üyeleri İçinEylem Yaptı31 Aralık’ta Bursa Fomara Meydanı’nda yapılan eylemdeAKP iktidarının KESK yöneticilerine ve üyelerinekarşı uyguladığı baskı ve tutuklama politikaları sonucu33 KESK üyesinin hapishanelerde tutuklu bulunduğudile getirildi. BES İstanbul 1 No’lu Şube yöneticisiGülsüm Yıldız ile Eğitim-Sen İstanbul 3 No’lu Şubeüyesi Mehmet Ali Aslan’ın da hukuksuz şekilde tutuklananKESK’liler arasında olduğunun belirtildiği eylemde;“Gülsüm Yıldız Serbest Bırakılsın”, “Mehmet AliAslan Serbest Bırakılsın”, “Emekçiyiz Haklıyız Kazanacağız”,“Tutuklamalar Gözaltılar Baskılar Bizi Yıldıramaz”sloganları atıldı.Taşeron Sistemiyle EmeğimizinÇalınmasına İzin Vermeyelimİstanbul’da Maltepe Belediyesi’nin taşeron şirketlerindeçalışan Maltepe Taşeron Belediye İşçileri, haklarınıngasp edilmesi ve bir arkadaşlarının işten atılmasıüzerine 21 Aralık 2011 günü Maltepe Belediyesi önündedireniş başlattılar.1 Ocak 2012 tarihli yazılı bir açıklama yapan MaltepeTaşeron Belediye İşçileri işten atılan işçilerin işe gerialınmasını, iş güvencesi sağlanmasını, güvencesiz taşeronuygulamasına son verilmesini, maaşlarının kadrolu vesendikalı işçilerin maaşıyla eşitlenmesini, çalışma saatlerinin40 saate indirilmesini, cumartesi günleri zorunluçalışmaya son verilmesini, fazla mesai ücretlerininödenmesini ve sendikal örgütlenme hakkının tanınmasınıtalep ediyorlar.BULACAĞIZ VE YARGILAYACAĞIZSayı: 18 / 8 Ocak 2012 51


Halk Meclisi, Gazi Mahallesi’ndeElektrik Sorununu ÇözdüHalk Meclisleri; halkın yaşadığıher alanda, iktidarların halkın taleplerini yok sayan, halkınhaklarını gasp eden, çağrılarına kulak tıkayan ve süreklisorun üreten halk düşmanı tavırlarına ve politikalarına karşı,halkın birleştirilmesiyle açığa çıkarılan örgütlü gücüylekarşı koymanın ve haklarını, taleplerini kararlı mücadeleleriylebir bir kazanmalarının onlarca pratik örneğini yaşatmışlardır...Halk, kendi öz örgütlenmeleri olan Halk Meclisleri faaliyetleriiçinde, ilk kez kendi kendisini yönetmeyi, kendi mahallesiniyönetmeyi öğrenmişti...Gazi Mahallesi’nde Halk Meclisi kurulmuş, gerek kuruluşunuilan ettiği 5 Ekim 1996 öncesinde, gerekse de sonrasısüreçte, birçok çalışma yürütmüş, sonuç alınmış, kalıcıkazanımlar elde edilmiştir... İşte onlardan, o kazanımlardan,ilklerden bir örnek... Gazi Mahallesi’nde elektrikler olurolmaz zamanlarda sürekli kesilirdi. Elektrikli ev eşyalarınınçoğu bu zamansız kesintiler nedeniyle bozulurdu. Mahalleninkuruluş günlerinden kalma trafolar artan nüfusun ihtiyaçlarınıkarşılayamıyordu... Yeni trafolar yapılmıyordu... Düzenpartilerinin inisiyatifi altında seçilen muhtarlar, rica-minnetleyaptırmaya çalışıyor, ama bir türlü yaptıramıyorlardı..Polis de mahallede gözaltı terörü yapacağı zaman tüm mahalleninelektriğini kestiriyordu... Bu durum, özellikle havakarardıktan sonra, mahalle halkı üzerinde ayrı bir baskı unsuruoluşturuyordu. Halk Meclisi, konuyu gündemine aldıve toplantılarda alınan kararlar gereği bir heyet-komisyon oluşturup,ilgili konu TEK (Türkiye Elektrik Kurumu) yetkilileriylegörüştü... Yetkililer, “devletin gücü” ile üstten konuşaraktalepleri ertelemeye çalıştılar... Yıllar boyu hep böyleyapmışlardır ya... Bunlar yoksul, ayak takımı, “Olacak, yapılacak...Devletin işi çok, her şeyin bir sırası var!” deyip,biraz da “Hadi kardeşim hadi işimiz var, meşgul etmeyin!..”diyerek, devlet bürokrasisinin işini engellemiş, suçunu hakarayana yükleyince, arkasız, örgütsüz, güçsüz halkı itip kakıncasorun “çözülüyordu. ”Fakat, halkın gücü ile pek karşılaşmamıştıo “yetkililer. ”İlk görüşmeyi yapan heyetin, görüşmesonuçlarını aktarması sonrasında yeni bir değerlendirmeyapılıp, bir görüşme daha yapma kararı alınır... Bu kez dahakalabalık bir heyetle, çeşitli komisyonların üyeleriyle birliktegidilir görüşmeye.. Elektrik idaresi mahalleye yakındır...Bu kez üstten konuşma sırası, örgütlenmiş halktadır... Binlerce,on binlerce Gazili’nin gücüyle konuşur sözcüler... GaziAyaklanması’nda, “Hedef Karakol” diyenlerin öfkesini oradabir kez daha hissettirirler... Yeni trafoların yapılması gerektiği,bunun hakkımız olduğu, bizden kesilen vergilerle bizehizmet edilmesi gerektiği, yolsuzluğun, hırsızlığın, halka düşmanlığınhesabının sorulacağı hatırlatılır... Trafoların inşaatınabaşlaması için kesin tarih istenir, yoksa binlerce Gazili’ningörüşme yapılan yere gelmek için, hesap sormak için hazırbeklediği iletilir...Halkın gücü, doğal olan, beklenen sonucu yarattı ve “yetkililer”görevlerini hatırlayıverdi. Trafoların inşaatına hızlabaşlandı... Dört yeni trafo yapıldı ve sayaçlar-kablolar yenilendi.Gazi halkı, Halk Meclisi ise bir hakkını daha kazanmışolmanın haklı gururunu yaşar... Bu kazanımda emeği olanherkes, kendisini mahalle yöneticisi, belediye yöneticisi gibihissetmektedir adeta...Elektrik sorunu çözülmüş, sıra diğer sorunlardadır...Libya lideri Muammer Kaddafi'ninlinç edilmesinden sorumlu olan 158 vatanhaini ve Amerikan işbirlikçisi, ülkemizdeki,işbirlikçi AKP hükümeti tarafındanbaştacı ediliyor.Libya'da Kaddafi'nin katledilmesindensonra yönetimi ele geçiren Amerikanişbirlikçisi Ulusal Geçiş Konseyitarafından ülkemize tatil yapmak üzeregönderildi. İşbirlikçi vatan hainleriaramızda dolaşıyorlar! 5 yıldızlı otellerdekalıyorlar. Halkın gezdiği yerlerdegeziyor, alış veriş yapıyorlar. Kaddafi'yinasıl katlettiklerine dair fotoğraflarıgöstermekten çekinmiyorlar...Kendilerini "Gladyatör" olarak tanıtanbu katiller sürüsünü ülkemizdekim bağrına basıyor?Onlara kim kucak açıyor?İşbirlikçiAKPiktidarı.Kaddafi'yediktatördiyen bu halk düşmanları ABD borazanlığıyaparak katliamlarını meşrulaştırmagayretinde. BOP projesini ABDadına Ortadoğu'da hayata geçiren işbirlikçiAKP de bu katillere 40 günlüktatil imkanı sunarak sırtlarını sıvazlıyor.Kendisinin işbirliği yaptığı yetmiyor,yeni işbirlikçilerin peydahlanmasında dabaşrolü oynuyor. Gelgelelim ki, katillerinlüks otellerde kalması, alışveriş mağazalarındançıkmaması, yiyip içip gezmeleri,katliamlarıyla övünmeleri onlarıkurtarmaya yetmiyor. Halka düşmanlıkları,Amerika eliyle kendi halkına yaptıklarızulmün hesabı yakalarını bırakmıyor.Takvim gazetesinde çıkan haberde"Otel çalışanları ise Libya gazilerininpsikolojilerinin çok bozuk olduğunuve kendilerine korkarak hizmetKaddafi’yi linç eden işbirlikçi hainler AKP’ninmisafiri: İşbirlikçi hainler; ülkemizden defolun!ettiklerini belirtti." diyor.Yaptığının meşruluğunu ve haklılığınısavunanın ruh hali midir bu? Vietnam'da,Vietnamlılar'a karşı savaşan veölmeyip de sağ kalan ABD askerleri sonrakiyaşantılarında nasıl ki insanlıktançıktılar, yaptıkları hayatları boyuncapeşlerini bırakmadıysa Libya işbirlikçilerininde sonu aynısıdır ve bu bugündenbellidir. İstanbul hastanelerine tedaviolmak da onları kurtarmayacaktır.Belli olan başka bir şey daha vardır:Kendi halkına yar olmayan emperyalizmehiç olmaz ve kısa süre sonra buruşturulmuşkağıt gibi çöpe atılır. Çünküemperyalizm için önemli olan tek şeyçıkardır. Kendi halkını çadıra, soğuğa,açlığa mahkum eden, bombalayarakcanlarına kasteden AKP, Libya halkınındüşmanlarına, vatanlarına ihanet edenlerekollarını açarak kimi ve neyi önemsediğinibir kez daha göstermiştir.İşbirlikçi vatan hainlerini topraklarımızdaistemiyoruz, defolun!528 Ocak 2012 / Sayı:18


Mizah Mazlumun Zalimden İntikam Alma AracıdırYARINKİ EYLEM 11:00’DE YETİŞTİREBİLECEK MİSİNİZ?PANKART, DÖVİZ, BAYRAK...EPEY İŞİNİZ VAR.CEM’İN MİSAFİRİ GELECEKMİŞ,O YÜZDEN GELEMEYECEKMİŞ.YA MUSTAFA?PEKİMALZEMELERİNASILALACAKSINIZ?YETİŞTİRİRİZ ABİ NE VARKİZATEN DÖRT KİŞİYİZBEN HALLEDERİM ABİSEN NE MALZEME LAZIMSASÖYLE, BEN ALIRIM.ONA HİÇ ULAŞAMADIM.MALZEMELERİ DE ALMAMIŞ ABİİŞİMİZ ÇOK NASIL YAPACAĞIZ?SÖZVERDİĞİMİZGİBİ!AH ŞU SÖZÜNÜ YERİNEGETİRMENİN HUZURUGİBİSİ YOKAH ŞU SÖZÜNDEDURAMAMANIN EZİKLİĞİGİBİSİ YOKSayı: 18 / 8 Ocak 2012 53


14 Ocak-20 OcakBeni tekrar ayağa kaldıran, tarihimizi,ideolojimizi, politikalarımızı iyice öğrenmek,şehitlerimizi tanımak oldu.Aşur KorkmazBahriMUTLUCemalKARAPINARKavganın ve Hayatın İçindeBir yoldaşıBirtan Altunbaş’ıanlatıyor:ADIN DEV-GENÇBahri Mutlu, 1960doğumludur. DevrimciSol'un işçi sınıfı içindekimilitanlarındandı. Sömürüsüzbir dünya içinbu mücadeledeydi. CemalKarapınar, 1961 doğumludur.İstanbul’daişçi sınıfının mücadelesi içinde yer alıyordu. Sömürününolmadığı bir ülke için Devrimci Sol'cu olarakmücadele ediyordu. Çalıştıkları işkolu olan Basın-İş grevinde de bu amaçla direniyorlardı. 19 Ocak1980 günü grev nöbetini bitirdikten sonra kurulanbir pusuda faşistler tarafından katledildiler.1967 Tekirdağ Malkara İlçesi SarıpolatKöyü’nde doğdu. Devrimcimücadele içinde olgunluğuyla, direngenliğiyleöne çıktı. 9 Ocak’ta HacettepeÜniversitesi Beytepe Kampüsü’nünçıkışında gözaltına alındı. AğırBirtan ALTUNBAŞişkencelere maruz kaldı. İşkencelerdençıkarılıp Gülhane Askeri Tıp Akademisi’ne götürüldü.Orada 16 Ocak 1991’de şehit düştü.Onlar VardıErcan ÖZÇEKENRosa LUXEMBURG Karl LİEBKNECHTAlmanya’da 1910’larda gelişendevrim mücadelesinin önderlerindendiikisi de. AlmanSosyalist Demokrat Partisi(SPD) içinde devrim ve sosyalizmbayrağını yükselttiler. Örgütleyiciydiler,pratiğin içindeydiler,hareketin teorik sorunlarındayol göstericiydiler.SPD revizyonistleştikçe, onlar Marksizm’in bayrağını yükselttiler.1. Emperyalist Paylaşım Savaşı başladığında burjuvaziyleişbirliği çizgisine, sosyal şovenizme cüretle karşı çıktılar. 1916’daFranz Mehring ve Klara Zetkin’le birlikte Spartaküs Birliği’ni oluşturdular.Spartaküs Birliği, 1918’de önderliğini yaptığı ayaklanmayla,sosyalist devrimi gerçekleştirmeye çalıştı. Rosa ve Karl,ayaklanmanın önderleri olarak devrim için, burjuvaziye karşı dövüşürken,15 Ocak 1919’da SPD’li İçişleri Bakanı’nın emrindekipolisler tarafından tutsak edilip katledildiler....Yine birlikte gözaltındayız.DAL'ın hücreleri aydınlanıyor sesinle."Drama köprüsü" türküsüyle ısıtıyorsunyoldaş yürekleri. Hiç duymamıştıko güne kadar türkü söylediğini.Zümrüt bir kayadan, billur bir denizedüşen damlalar gibi sesin. Tıpkıyaşamın gibi. Olgunluğun sorumlulukbilincinle pekişiyordu.'90 sonu ABD emperyalizmi Ortadoğuhalklarına saldırıyor alçakça.Sen hapishaneden henüz kısa süreönce çıkmışsın. Yaz tatillerinde memleketinegitme vb. gerekçelerin, taleplerinolmadı hiç. Kalman gerektiğininbilincindesin ve kalıyorsun Ankara'da.Ama daha da geniş düşünüpbir iş buluyorsun. O günlerde inşaatişçisi olarak çalışıyorsun. Bilgisayarbölümünden inşaat işçiliğine. Bunuyadırgayanlardan değilsin, biz de yadırgamıyoruz.Kavgamız için her çalışmasenin için o kadar doğal ki veelin öyle yatkın ki. İnşaat işçiliğinlebirlikte "Emperyalist Savaşa Hayır"kampanyasının ayrılmaz bir parçasısın.Mütevazılığın, halktan birioluşun her zaman örnek alınası biryan.Devrimciliği gönüllü yapmak, yakınmamak,bağlılık... senin kişiliğindi.Senin gibi sessiz, sakin Mustafayoldaşınla paylaştığın gecekondundagünlerce sadece yağ ve ekmek dışındabir şey yemediğini çok tesadüfîöğreniyoruz. Bunu hiç belli etmiyorsun.Kendin için para istemek hiç aklınınucundan geçmiyor. Kopup geldiğinyoksul köyünün özlem ve mutluluğunubüyütüyordun, iş ayırdetmeksizin.Hatırdan çıkmamıştır; o küçük ge-Ercan’ın ailesi Kars’tan gelerek İzmir Küçükçiğli’yeyerleşmişti. Kürt milliyetindendir. Küçükçiğli’deörgütlü faaliyetler içinde yer aldı.Daha sonra silahlı bir ekipte görevlendirildi. 18Ocak 1996’da İzmir Buca’da kuşatıldığı evdeteslim olmama geleneğine yeni bir halka ekleyerekşehit düştü.cekondunu düşman karşısında sahiplenişin.Evet, '90 Ekim ayı katiller,seni katletmeden sadece bir-iki ayönce. Ankara DSG'den birçok insangözaltında. Sen de varsın. Daha öncekigözaltılarında olduğu gibi zulmünönünde dimdik tutuyorsun onurunuDrama Köprüsü türküsüyle. İşkenceciköpekler yalvarır durumagelmişler adeta. "Sadece adresini" istiyorlar,nerede oturduğunu soruyorlar.Hiçbir adres vermiyorsun. Bildiğinöfkeni haykırıyorsun sadece işkencecilerinyüzüne. Çaresizler...Coşkumuza coşku katıyorsun.Öğrenmek, araştırmak, öğrendiğiniyaşama geçirmek özelliklerindenbiri. Ne kadar kafa yorardın bilgisayarailişkin bilgilerini hareket içinnasıl kullanacağına dair.Katiller fiziki olarak ayırdılar aramızdanama hep bizimlesin. Direnişinbir kez daha ölümsüzleşti ve yendikatilleri. Seni katlederek korkutupsindireceğini düşünen düşmana yenidirenişler, zaferler cevap oldu...

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!