12.07.2015 Views

Ey, günahlarla kirlenmiş kimseleri hemen ... - Yeni Ümit

Ey, günahlarla kirlenmiş kimseleri hemen ... - Yeni Ümit

Ey, günahlarla kirlenmiş kimseleri hemen ... - Yeni Ümit

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Davalarda adaletle hükmetmenin önüne birtakım engellerinçıkması kaçınılmazdır. Bunlardan biri, haksızınhaklı çıkmak arzusuyla birtakım deliller ileri sürerek yargımakamını yanıltmasıdır. Şüphesiz ki bir hâkim hükümverirken delillere bakar ve onlardan hareketle vicdanındaoluşan kanaati hüküm olarak ortaya koyar. Bu durumdahâkimi yanıltacak ve adaletsizce hüküm vermesine sebepolacak tarzda deliller ileri sürmek veya delilleri karartmakda büyük bir vebaldir. İnsan belki bu yolla dünyevî bir şeyelde edebilir; ancak âhirette cehennemden bir parça ateşiboynuna takmış olur. Nitekim adalet konusunda çok titizdavranan Peygamber Efendimiz’in (s.a.s.), “Ben ancakbir beşerim. Sizden davalılar bana geldiğinde bazınız delilgetirmede diğerinden daha becerikli olabilir. Ben de doğrusöylüyor zannıyla onun lehinde hüküm verebilirim. Şuhalde sizin ifadenize göre bir kimseye mü’min kardeşininhakkını alıp verirsem, onu ister alsın isterse bıraksın bu,cehennemden bir parçadır.” (Buharî, Mezalim 16) sözleriylebu mevzuda sahabeyi uyarmıştır.Davalarda adaletle hükmetmede hâkimleri en çok zordabırakan hususlardan biri de davalı veya davacıların makam,mansıp, mal ve itibar sahibi kimseler olmasıdır. Çünkü butür statüler hâkimi baskı altında bırakır. Ama hâkim bunlarada itibar etmemeli, adalet ne ise, onu gerçekleştirmelidir. Budurumda hâkim kendisinin zarar göreceğini zannedebilir.Ancak şu hususu iyi bilmelidir ki, adaleti gözettiği süreceAllah kendisiyle beraberdir. Aksine adalet kaygısıyla hareketetmediğinde, kendisini Allah’ın terk etmesi tehlikesinemaruz bırakır. Nitekim Efendimiz (s.a.s.) bir hadîslerinde“Bir hâkim adaletten ayrılmadığı sürece Allah kendisiyle beraberdir.Adaletten ayrılır da zulmederse Allah onu yalnızbırakır.” (Tirmizî, Ahkâm 4) buyurmuştur.Yargıda adaleti yerine getirmede statülere itibar etmemeninen güzel misâlini de Peygamber Efendimiz’in(s.a.s.) uygulamalarında görüyoruz. Kureyş’ten hırsızlıkyapan soylu bir kadına hak ettiği cezanın uygulanmamasınıisteyen ailesi, Efendimiz’in çok sevdiği Hz. Üsame’yi(r.a.) aracı göndermişlerdi. Bunun üzerine Peygamberimizbu aracılığı reddetmiş ve şöyle buyurmuşlardı: “İsrailoğulları,haksızlık yapmaları yüzünden helâk oldular.Bunlar fakirler üzerinde en şiddetli cezaları tatbik eder,nüfuzlu ve zengin olanları cezadan muaf tutarlardı. VallahiMuhammed’in kızı Fatıma da aynı işi yapsa elini keserdim.”(Müslim, Hudud 11) Allah Resûlü'nün (s.a.s.);“Kızım Fatıma dahi yapsa elini keserdim.” buyurması,sosyal statüsü yüksek olanlara cezai işlemlerin uygulanmayıpsadece zayıflara uygulanmasını içtimaî çöküşünsebebi olarak görmesindendir.İslâm’da adalet anlayışı, bir arada yaşamaktanve insanlar arası ilişkilerden ortaya çıkaninsan hakları temeline dayanır. Adalet,bu hakları olması gereken yere koymak,hakkı olanlara vermek demektir. Adaletinzıddı ise zulümdür ve o da bir şeyi yerliyerine koymamak veya uygun olan yerdenbaşka yere koymak anlamlarına gelir.Müslümanlardaki yargıda adalet hassasiyetinin bir başkaörneğini de şu hâdise göstermektedir: Bir defasındaUbey b. Kâ’b (r.a.), hilâfeti döneminde Hz. Ömer (r.a.)aleyhine dava açmıştı. Zeyd b. Sabit hâkimlik göreviniyürütüyordu. Hz. Ömer mahkemenin huzuruna gelinceZeyd b. Sabit, halife olması hasebiyle ona hürmet gösterdi,Hz. Ömer ise; “Bu senin hükümdeki ilk adaletsizliğindir.”ikazını yaparak davacı Ubey b. Kâ’b’ın yanına oturdu.Ubey’in delili yoktu. Bu durumda “Yemin davalıya gerekir.”kuralınca Hz. Ömer’in yemin etmesi gerekiyordu.Hilâfet makamında bulunması hasebiyle Zeyd b. Sabit,Ubey’in bu haktan feragat etmesini istedi. Fakat Hz. Ömermahkemede hâkimlik yapan Zeyd b. Sabit’e, “Eğer seninnazarında Ömer ile herhangi bir adam müsavi değilse, senbu göreve lâyık değilsin.” diyerek sert bir karşılık verdi.(Şiblî, Bütün Yönleriyle Hz. Ömer ve Devlet İdaresi, 2/93-94).Adalet yalnızca Müslümanlar arasında görülen davalardadeğil, Müslümanlarla gayr-i müslimler arasında görülendavalarda da esastır. Bir kimse gayr-i müslim diye mahkemedehakkı gasp edilemez, karşısındaki Müslüman, makamı,mansıbı, sosyal statüsü ne olursa olsun, farklı muamelegöremez, adaletin tesisi esas alınır. Nisa sûresinin 105-112. âyetleri bu konuda Peygamber Efendimiz’e bir uyarıdabulunarak, insanlar arasında Allah’ın bildirdiği şekildehükmetmesi için kendisine kitabı indirdiğini, kendilerinehıyanet edenleri savunmaması gerektiğini, dünyada onlarsavunulsa bile, kıyamet gününde Allah’a karşı onları savunacakkimsenin bulunmayacağını, günah işleyip sonra onumasum birinin üstüne atan kimsenin büyük bir vebal yüklenmişolacağını bildirmektedir. Müfessirler bu âyetlerinbir hırsızlık hâdisesi hakkında nazil olduğunu söylemişlerdir.Görünüşte Müslüman olan Tu’me b. Übeyrik adındabiri, bir Müslüman’ın evinden çaldığı kalkanı bir Yahudi’yeemanet bırakmış, emarelerden hareketle kalkan Yahudi’ninevinde bulunduğunda onun ifadesine binaen adam yakalanmış;fakat yemin ederek hırsızlığı Yahudi üzerine atmışve buna da akrabalarını şahit göstermiştir. Yemin ve şahit-11

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!