12.07.2015 Views

Ey, günahlarla kirlenmiş kimseleri hemen ... - Yeni Ümit

Ey, günahlarla kirlenmiş kimseleri hemen ... - Yeni Ümit

Ey, günahlarla kirlenmiş kimseleri hemen ... - Yeni Ümit

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

yanlış okumamaları için sahabeye seslerini kısmalarını emretmişti.(Şengül, s. 122)Kur’ân okuma, ezberleme, öğrenme ve öğretme faaliyetininson derece yoğun olduğu Hz. Peygamber (s.a.s.)hayatta iken Kur’ân’ın tamamını ezberleyenlerin yanında,Kur’ân’ın tamamını ezberleme fırsat ve imkânını bulamayanbirçok sahabi de O’nun vefatından sonra ezberlerinitamamlamışlardı.Bununla beraber, onlardan hâfız olanların sayısı kesinbir rakamla tespit edilmiş değildir. Fakat bazı olaylar, onlarınarasında çok sayıda hâfız bulunduğunu düşündürmektedir.Meselâ hicri 4. yılda meydana gelen Bi’r-i Meûnevak’asında 70 kadar hâfız sahabinin (İbn Hişam, s. 184); hicri11. yılda gerçekleşen Yemame Savaşı’nda şehit edilen beşyüz kişi içinde pek çok hâfız sahabinin bulunması hâfızsahabilerin ne kadar çok olduğu ile ilgili bize bir fikir vermektedir.(Halife b. Hayyat, s. 138)Hz. Peygamber (s.a.s.) yeni fethedilen yerlere gönderdiğivalileri aynı zamanda bir Kur’ân öğretmeni olarak da tayin ediyorve gittikleri yerlerde halka Kur’ân’ı ve İslâm’la ilgili bilgileriöğretmelerini istiyordu. Bu şekilde Mekke ve Medine’nin dedışında Kur’ân eğitim merkezleri açılmaya başlamış oldu.Kur’ân’ı ezberlemeye ve anlamaya olan ilgi Hz.Peygamber’in (s.a.s.) vefatından sonra da devam etmiştir.Dört Halife döneminde de bu faaliyetlere aralıksız devamedildi. Hz. Ömer (r.a.) devrinde Kur’ân öğretimine dahahız verildi. Gerek Medine’de gerekse sınırları günden günegenişleyen İslâm coğrafyasının diğer merkezlerinde en sıhhatlikaynak olan hâfız sahabilerin öğretmen ve nezaretindepek çok hâfız yetiştirilmiştir.Nakledildiğine göre Hz. Ömer (r.a.), hâfızlığı özendirmişve teşvik etmiş ve çeşitli şehirlere maaşlı Kur’ân öğretmenleritayin etmiştir. Hz. Ömer’in (r.a.), hâfızlara da birsüre maaş bağladığı bilinmektedir. Ebu Musa el-Eş’ari (r.a.),Halife Hz. Ömer’e (r.a.) bir mektup yazarak Basra’da birçokkimsenin Kur’ân’ı ezberlediğini bildirdi. O da cevaben, onlaramaaş bağlamasını emretti. (Hamidullah, s. 37–38).Osmanlıdan Önce Hâfızlık Eğitimiİslâm tarihinde ilk dört asırda camiler, uzun süre yüksekseviyede Kur’ân tahsilinin merkezi olma özelliğinikorumuştur. Küçük çocukların Kur’ân eğitimi ise Küttapdenilen mahalle mekteplerinde gerçekleştirilmiştir ki, buralarailk zamanlar “Dârul-Kurrâ” ismi verilirdi. Hicri 4.yy’dan sonra müstakil eğitim merkezleri yani Medreselerkurulmaya başlandı. (Bozkurt, 1993, 8/543)Hâfız yetiştiren öğreticiler kendilerine has metotlar geliştirmişlerdi.Âyetler onar onar veya beşer beşer ezberletilir,bunlar iyice öğrenilmeden yeni ders verilmezdi. Bazı öğreticilertalebenin çokluğu sebebi ile birkaç öğrenciyi aynı andadinlemek zorunda kalırdı. Yolda yürürken bile öğrencilerinidinleyen hocalar vardı. (Bozkurt, 1997, 15/76)Camiler dışında yüksek seviyede Kur’ân öğretimi içinkurulan ilk müstakil medreseler “Dârul-Kur’ân”lardır. İlkkurulan Dârul-Kur’ân Dımaşk (Şam)’ta hicri 391 (m.1001) Sadiriyye Medresesi’dir. Bununla esas Kur’ân eğitimmerkezleri Dârul-Kurrâlar olmuştur. Dârul-Kurrâ açılmayanyerlerde ise, büyük camilerin civarında kıraat ilmininokutulduğu özel bölümler vardır. Ayrıca diğer medreseleriniçinde de Kur’ân ilimlerinin ders olarak okutulduğuveya bölümler açıldığı bilinmektedir. (Bozkurt, 1993, 8/543)Selçuklular zamanında kıraat ilminin okutulduğu medreseleregenellikle “Dârul-Huffâz” denilmiştir. Bu Dârul-Huffâz’ların çoğu şahıslar tarafından açılmış ve pek azı bugünekadar ulaşmıştır. Ama Osmanlı zamanında bunlarınbüyük bir kısmı faaliyetini devam ettirmiştir. Bu medreselerinbaşındaki kişilere “Reisu’l-Huffâz” denilirdi. Buralardada ileri seviyede kıraat dersleri okutulurdu. (Baltacı, 2000,16)Osmanlıda Hâfızlık EğitimiOsmanlı döneminde ise bu Kur’ân eğitiminin verildiğimerkezlere “Dârul-Kurrâ” denilmiştir. Osmanlı’da bumerkezleri oldukça yaygın bir şekilde görüyoruz. Bunlarlailgili bilgilere tarihi kaynaklarda, seyahatnamelerde ve tabakatkitaplarında yer alan biyografilerde rastlanmaktadır.Bu Dârul-Kurrâların büyük bir kısmı selâtin, vüzera, âyânve eşraf camilerinin bünyesinde açılmıştır. Öğrenci sayılarıçeşitlilik arz etmektedir. (Akyüz, 2001,67-68)Sıbyan mektebini bitiren yani temel eğitimini tamamlayanbir öğrenci, önce alt seviyedeki bir Dârul-Kurrâ’yagider, orada hıfzını tamamlar, sonra daha yüksek bir seviyedekiDârul-Kurrâ’ya devam ederdi. Bu medresede ise“ilm-i kıraat” ve “ilmi mehâric-i hurûf ” öğrenirdi. Osmanlılardanönce de olduğu gibi, Osmanlılar döneminde debu medreselerde “kârî”ler ve cami hizmetlerinde görevalan imam, müezzin, vaiz gibi görevliler yetişirdi. (Kazıcı,2004, 131) Evliya Çelebi, Sultan 4. Murat döneminde(yaklaşık 1630’lu yıllar) İstanbul’da üç bini kadın olmaküzere dokuz bin hâfızın bulunduğunu bildirmektedir. (EvliyaÇelebi, 1314, 1, 524)Gerek ezberletilmek istenilen Kur’ân-ı Kerîm’in, gerekseöğretilmek istenen diğer ilimlerin özellikleri bakımındanDârul-Kurrâ’larda sık sık tekrar ve uygulamaya dayanan biröğretim metodu varlığı dikkatimizi çekmektedir. Bu eğitiminuygulama safhasında camilerin birer lâboratuvar olarakkullanıldığını görüyoruz. Ayrıca buradan mezun olanlarınimam ve müezzin olacakları da düşünülerek itikat veamel ile ilgili yeterli ilmihal bilgileri de verilmekteydi.20

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!