12.07.2015 Views

Ey, günahlarla kirlenmiş kimseleri hemen ... - Yeni Ümit

Ey, günahlarla kirlenmiş kimseleri hemen ... - Yeni Ümit

Ey, günahlarla kirlenmiş kimseleri hemen ... - Yeni Ümit

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

siledir. Geçmiş milletler arasında, özellikle zihinsel engellilerişeytan ve cinlerin musallat olduğu kimseler olarakgörenler ve bu sebeple ateşe atıp yakanlar olmuştur.İslâm, bu ve benzeri insanlık dışı her türlü hareketi yasaklamışve hiçbir şahsın yaşama hakkının engellenemeyeceğinibelirtmiştir.Bu dünya bir imtihan yeridirİnsan bu dünyaya ebedî bir saadeti kazanma hedefiylegönderilmiştir. İmtihan yeri olması itibariyle bu dünyadaher şey, hikmet perdesi altında cereyan etmektedir.Bu âlemde acıyla tatlı, iyiyle kötü, hayırla şer iç içedir. Budünyada insanın sahip olduğu veya olamadığı her şey birimtihan vesilesidir. Fizikî güzellik bir imtihan vesilesi olduğugibi, güzel konuşmak, güzel yazmak gibi kabiliyetlerde insana imtihan için verilmiştir. Zenginlik ve fakirliğide aynı şekilde değerlendirebiliriz. Bu bakış açısına göre,zengin ve güzel olan mutlaka üstün olmadığı gibi, fakirveya bazı uzuvlarını kaybetmiş olan bir kimse de değersizdeğildir. Zaten Kur’ân’da “Sizin en değerliniz takvada enileri olanınızdır.” (Hucurât sûresi, 49/13) buyrularak üstünlüktakvaya bağlanmıştır. Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem)de, “Allah sizin sûretlerinize ve mallarınıza bakmaz.Fakat, kalblerinize ve amellerinize bakar.” (Müslim, Birr 34)buyurarak, Allah’ın insanlara muamelesinin kalb ibresinegöre cereyan ettiğine/edeceğine işaret etmiştir.“Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla; bir de mallar,canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz.” (Bakara sûresi,2/155) âyeti de bu dünyada imtihanın bir realite olduğunuhatırlatmakta ve imtihan çeşitlerine işaret etmektedir.Âyette bahsedilen “canlardan eksiltme” ifadesine engelliinsanların da dahil olduğunu söylemek mümkündür. Dolayısıyla,engellilik hâli de insanların sabretmesi gereken birimtihan çeşididir. Nitekim Peygamber Efendimiz’in haberverdiğine göre, Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Ben kulumu-iki gözünü kast ederek- iki sevgilisini almakla imtihanettiğimde o buna sabrederse, iki göze bedel olarakona Cennet’i veririm.” (Buhârî, Merdâ, 7) Allah’tan bela, musibetve sıkıntı istenmez. Ancak İlâhî takdirin bir tecellisiolarak başa gelen her türlü sıkıntıya da güzelce sabretmekbir mü’min tavrıdır. Kalbi imanla oturaklaşmış hermü’min bilir ki, kâinatta hikmetsiz bir hareket ve iş yoktur.İbrahim Hakkı Hazretleri’nin “Her işte hikmeti vardır/ Abes fiil işlemez Allah” beytinde de ifade edildiği gibi,her iş ve oluşun bir hikmet yönü vardır. İnsanın başına gelenher türlü musibet, Peygamberimiz’in “Mü’min bir kişiyebir ağrı, bir yorgunluk, bir hastalık, bir üzüntü isabetetse, hatta ayağına bir diken batsa bile, bunlar mü’mininbir kısım günahlarına keffaret olur.” (Müslim, Birr 52) hadisindeifade buyurduğu gibi, sabır ve rızayla karşılanmasıdurumunda manevî bir kazanç kapısına dönüşmektedir.Peygamberimiz’in Engellilere DavranışıHer toplumda olduğu gibi Peygamberimiz dönemindede engelli kimseler bulunmaktaydı. Bu dönemdeki engellisayısını tam olarak bilememekle birlikte, günümüzdekioranları dikkate alırsak azımsanmayacak miktarda olduğusöylenebilir. Özellikle görme ya da bedenî bir özrübulunan sahabe arasında isimleri Müslümanların çoğutarafından bilinen, Abdurrahman b. Avf, Amr b. Cemuh,Muaz b. Cebel, Amr b. Tufeyl, Habbab b. Eret, Imranb. Husayn, Abdullah b. Ümmü Mektum gibi sahabeninmeşhurlarının olması da bu kanaati desteklemektedir.Bunlar arasında otuz yıl kronik bir rahatsızlıktan dolayıyataktan kalkamayan ama halinden şikayet etmeyen İmranb. Husayn gibi sahabîler olduğu gibi, Efendimiz’in(s.a.s.) ahirete irtihalinden sonra bir gözünü kaybetmişAbdullah b. Mes’ud ve Ebû Süfyan gibi sahabîler de vardır.2 Bu arada ortopedik özürlü sahabîlerin çoğunun savaşlardaaldıkları ok ve kılıç darbeleriyle bu hâle geldikleriunutulmamalıdır. Yine dikkatlerden kaçmaması gerekenbir husus da, engelli sahabîlerin kimler olduğunudüşündüğümüzde aklımıza pek fazla bir ismin gelmeyişidir.Bu durum bize sahabenin Allah’tan gelen her şeyirıza ile karşılayıp, herhangi bir isyan tavrı sergilemedenİslâm’a hizmet etmeye ve toplum içinde faydalı bir unsurolmaya çalıştıklarını göstermektedir. Mesela, Muaz b.Cebel’in ayağındaki sakatlığın pek çok kimse tarafındanbilinmediğini söyleyebiliriz. Oysa Hz. Muaz, Efendimiz(s.a.s.) tarafından o günün şartlarında oldukça uzak sayılabilecekolan Yemen’e gönderilmiş ve dine hizmet etmektenbir an geriye kalmamıştır.Peygamberimiz (s.a.s.), engelli sahabîlere hususi ilgive şefkat göstermiş ve onları toplumun faydalı bir unsuruhaline getirmiştir. Meselâ, Bilal-i Habeşî ile birlikte Hz.Peygamber’in (s.a.s.) müezzinliğini de yapmış olan Abdullahb. Ümmi Mektûm âmâ oluşu yanında evinin mescide uzaklığınıve kendisini mescide götürecek kimsesinin bulunmayışınıda mazeret göstererek, namazı evinde kılabilmek için AllahResûlü’nden (s.a.s.) müsaade istemişti. Resûlullâh ise: “– Sennamaz için ezân okunduğunu işitiyor musun?” diye sordu.O, “Evet.” cevabını verince, Peygamber Efendimiz (s.a.s.):“– O halde dâvete icâbet et, cemâate gel” buyurdu. (Müslim,Mesâcid 255; Ebu Dâvûd, Salât 46) Bu rivâyet, cemaatlenamazın ne derece önemli olduğunu göstermekle birlikte,Peygamberimiz’in âmâ bir zatı toplumdan tecrit etmeyerekonu cemaat içinde bulunmaya teşviki de bilhassa dikkatçekicidir. Bu hadiseden, İslâm’ın görme özürlü kimselerecemaate devam hususunda ruhsat tanımadığı sonucuda çıkarılmamalıdır. Nitekim Peygamber (sallallahü aleyhive sellem) Efendimiz, görme engelli bir sahâbî olan İtbanb. Mâlik’e evinde imamlık yapmaya müsaade etmiştir.55

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!