26.01.2017 Views

ŞUBAT 2015

Vizyon Dergisi Şubat 2015 sayısı

Vizyon Dergisi Şubat 2015 sayısı

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Didem ŞAHSUVAROĞLU<br />

didem.sahsuvaroglu@trt.net.tr<br />

“Orhan Gazi Camii inşaatının orta yerinde bir anda peyda oluveren, mizahları da ömürleri<br />

gibi kısa olan Hacivat ile Karagöz, daha sonra Ahibaşı Şeyh Küşteri’nin çarıklarında hayat<br />

buldu ve çiçeği burnunda imparatorluğun mizah hayatına damgasını vurdu.”<br />

Osmanlı ülkesini ziyaret eden yabancılar, Türkleri<br />

“gülmeyi seven, mizah anlayışı gelişmiş”<br />

bir millet olarak niteler. Ancak Osmanlı<br />

ülkesinde mizah, gizli kapaklı yürütülen bir işti.<br />

Büyüklerinin yanında vakarlarını koruyan gençler, esprilerini<br />

akranlarıyla baş başa kaldıkları zamana saklarlardı. Yüzyıl<br />

sonraki torunlarının, mizah dergilerini ve çizgi romanları ders<br />

kitaplarının arasında okumalarına benzer şekilde Osmanlılar,<br />

mizah eserlerini kara kaplı kitapların arasına saklayıp gizli<br />

kapaklı okudu.<br />

Osmanlı’da mizah kültürü, kültürün öteki kollarında<br />

olduğu gibi sözlü kültürle başlar. Osmanlı insanının mizah<br />

dergilerinden önce, ağızdan ağıza dolaşıp “güldürürken<br />

düşündüren” deyişleri vardı. Üstelik bunlar, şehirlerdeki sınırlı<br />

bir zümreyle sınırlı kalmayıp taşranın en ucundaki insana<br />

kadar ulaşıyordu.<br />

Hoca Bir Gün…<br />

Türk kültüründe gülmek deyince akla Nasreddin Hoca<br />

gelir. “Nasreddin Hoca” adı ilk kez, Ebul Hayrî Rumi’nin<br />

1480’de yazdığı ve Sarı Saltuk’un menkıbelerini anlatan<br />

“Saltukname”de geçer. Buna göre Nasreddin Hoca, Sarı<br />

Saltuk’un Akşehir’de karşılaştığı bir derviştir. Sarı Saltuk,<br />

Nasreddin Hoca’nın tasavvufî kişiliğinin altında sakladığı<br />

ve beklenmedik bir anda ortaya atıverdiği mizahî yönünden<br />

şaşkınlıkla bahseder.<br />

Evliya Çelebi de Seyahatname’de, Nasreddin Hoca’nın<br />

kabrini, Konya’daki önemli ziyaret yerleri arasında sayar ve<br />

Hoca’yı şu sözlerle anlatır:<br />

“Din ve dünya uleması Şeyh Hoca Nasreddin… Gazi<br />

Hüdavendigar’a yetişip Yıldırım Bayezid Han zamanında<br />

gelişmiş engin erdem sahibi, hazırcevap, keşif ve keramet<br />

sahibi ulu sultan. Timur ile hemmeclis oldu. Timur onun<br />

sohbetinden hoşlanırdı ve onun mübarek hatırı için Akşehir’i<br />

yağmadan muaf tuttu. Hoca Nasreddin, Çelebi Mehmet<br />

zamanında öldü.”<br />

Anadolu filozofunun mizah yüklü maceraları, nesilden<br />

nesile aktarıldı. Önce ağızdan ağıza dolaşan bu fıkralar, daha<br />

sonra el yazması kitaplarda yerini aldı. Orta Anadolu’nun<br />

bilge hocası, Türk dilinin konuşulduğu ve Osmanlı sancağının<br />

dalgalandığı topraklara yayıldı. Türkistan’dan Macaristan’a,<br />

Sibirya’dan Kuzey Afrika’ya… Azerbaycan Türkleri, “Molla<br />

Nasreddin” dedikleri hocayı, yüzlerce kilometre öteden<br />

bağrına bastı. Hoca’nın ünü Türk dünyasıyla sınırlı kalmayıp<br />

dünyaya yayıldı. Nasreddin Hoca yazmaları, Avrupa ve<br />

ABD’de akademi ve devlet kütüphanelerinde kendine yer<br />

buldu.<br />

Türk mizah anlayışının temel taşlarından Nasreddin Hoca,<br />

yüzyıllar içinde zaman içinde bir kişi olmaktan çıkıp bir<br />

felsefe halini aldı. Bu felsefe doğrultusunda kendisine birçok<br />

fıkra da mâl edildi.<br />

Lehcetül Hakayık – Gerçeklerin Dili<br />

“Gerçeklerin Dili” anlamına gelen Lehcetül<br />

Hakayık, kelimelere gerçek anlamlarının dışında<br />

yüklediği mizahî anlamlarla Türk Edebiyatında<br />

bir ilkti. Bu yönüyle günümüz kullanıcı<br />

sözlüklerinin dedesi sayılabilecek olan sözlük,<br />

Diyojen’de tefrika halinde yayımlandı. Sözlüğün<br />

yazarı, “Osmanlıların Moliere”i lakaplı<br />

Mehmet Ali Bey, sözlüğü daha sonra kitaplaştırdı.<br />

Lehcetül Hakayık’ın aradan geçen yüz<br />

küsur yıla rağmen eskimeyen tespitlerinden<br />

bazıları:<br />

İnşallah: Nezaketle verilen ret cevabı<br />

Barbar: Topu icat edemeyenler<br />

Tarih: Züğürtlendikçe eski defterleri karıştırmak<br />

Tecrübe: Sonbahar çiçeği<br />

Cesaret: Korktuğunu belli etmemek<br />

Rüşvet: Hizmet mukabili hediye<br />

Sır: Yayılma kudreti sonsuz madde<br />

Yaş: Kadınların saklamayı başardıkları tek sır<br />

Tokat: Tesiri bin nasihatten evla keskin kılıç<br />

Sabır: Başka yol olmadığı zaman köşede kalmışlığın<br />

fazileti<br />

Âlim: Bir şey bilmediğini bilen<br />

Falcı: İstediğimizi söyleyen<br />

Nikâh: Boşanmanın ilk faslı<br />

Şiir: Darası alınmış söz<br />

Şair: Söz kantarcısı<br />

İnsan ömrü: Dönüş bileti satılmayan bir seyahat<br />

Çocuk: Ailenin gerçek reisi<br />

Aferin: Ucuz ihsan<br />

Dün: Bugünün arka tarafı<br />

Af: En güzel intikam<br />

Bahşiş: Zoraki bağış<br />

Cüce: Bazı büyük adamları yakından görünüşü<br />

Diken: Gül bekçisi<br />

Vizyon 19

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!