26.01.2017 Views

ŞUBAT 2015

Vizyon Dergisi Şubat 2015 sayısı

Vizyon Dergisi Şubat 2015 sayısı

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

emperyal imparatorluklar var. Bunlar çok uluslu, çok ırklı,<br />

çok dinli devletler ve zamanla içlerinde milli kimlikler ortaya<br />

çıkmaya başlıyor. Diğer yandan bilimsel alandaki çalışmalar<br />

hızlanmış. Buharın ekonomiye girmesi söz konusu. Devlet<br />

yapıları değişiyor, devletlerarası ilişkiler farklılaşıyor. Teknoloji<br />

askeri alana yansımış, savaş teknikleri değişiyor. Önce Balkan<br />

savaşı sonra 1. Dünya Savaşı’na gidilen dönemin başındayız<br />

biz. 19. yüzyılın ikinci yarısı.<br />

Osmanlı döneminin de hareketli olduğu bir dönem,<br />

değil mi?<br />

Bizde de hemen bizim ele aldığımız dönemin 20-30<br />

sene öncesinden II. Mahmut dönemiyle birlikte başlayan<br />

değişiklikler var. Yani Osmanlı Devleti’nin şekil değiştirmeye<br />

başladığı dönemler. Devlet yapısı değişirken askeri okullar,<br />

tıbbiyeler, üniversiteler kuruluyor. Para birimi değişiyor.<br />

Bizim konumuz olan adalet sistemi değişiyor, yani şer’i<br />

mahkemeler hukuk mahkemelerine dönüşmeye başlıyor.<br />

Tam bizim dönemimizde de Tanzimat Fermanı var, çok<br />

önemli. Tanzimat döneminde, padişah diyor ki, “Artık<br />

benim tebaam değilsiniz, vatandaşımsınız”. Bu çok önemli<br />

Osmanlı’da. Bundan sonra askeri, ticari ilişkiler değişiyor<br />

ve biz bu gidişe ayak uyduramaz hale geliyoruz. Yenileşme,<br />

ıslahat, Tanzimat hareketlerinin altında çağı yakalama<br />

çabası var. Savaşlar yapılıyor, müttefikler değişmeye başlıyor.<br />

Diğer yandan Osmanlı’da ekonomiyi tek merkezde toplama<br />

çabaları var. Ve tabii ki bunların olmasını istemeyen başka<br />

güçler de var. Devletlerarası savaşlar artık askeri olmaktan<br />

çıkmış, ekonomik işgal başlıyor. Bizim dönemimiz tam bu<br />

dönem. Dolayısıyla çok eğlenceli sinemasal olarak. Çok aktif<br />

bir dönem.<br />

Dizide bunların yansımalarını görüyoruz sanırız;<br />

entrikalar, gizemli ilişkiler, sırlar…<br />

Az önce bahsettiğim şeyler, aslında bugünkü yapının<br />

kurulmaya başladığı dönem, o dönemi ne kadar iyi anlarsak<br />

bu dönemi de o kadar iyi anlarız. Mesela dizide geçen o<br />

dönemdeki petrol paylaşımını anladığımız zaman bugünü<br />

de anlamış olacağız. Bugüne kadar benzer şeyler yapıldı<br />

ama yukarıdan anlatıldı hep. İşte “O padişah bu sadrazama<br />

bunu yaptı” gibi çok da halkın anlayamayacağı, bu ilişkiler<br />

bütününü çok da kavrayamayacağı şekilde anlatıldı. Biz<br />

“Filinta”da sokaktan anlatıyoruz bütün bunları. Otto diye<br />

bir adam geliyor mesela, sağı solu bombalıyor, Bizans’ın<br />

tünellerine kadar giden bir sırlar silsilesi var burada. İstanbul<br />

aynı zamanda gizemli bir şehir, sırlı. Otto, padişahı öldürmeye<br />

gelmiş sanılıyor ama aslında Yunanlıları havaya uçuracak ve<br />

buradan da bir Balkan savaşına sebep olmaya çalışacak.<br />

Sinemayı ayakta tutanlar televizyondan<br />

yetişmiş<br />

Televizyon ve sinema sektöründe şöyle bir şey var.<br />

Mesela dünyanın en iyi sinemasına bakalım, Alman<br />

sinemasını ayakta tutanlar, aslında televizyondan<br />

yetişmiş bir ekip. Fassbinder bile televizyondan gelme.<br />

İspanya’da da aynı şekilde. Bizde de bu gerçekleşecek.<br />

Yani televizyon dizilerinin standardının yükselmesi<br />

sinemayı da yükseltecek. Bu da şunu getirecek; şu anda<br />

bile dünyanın üçte ikisinde star olan oyuncularımız var.<br />

Mesela Kıvanç, Halit, Bergüzar gibi bir dolu starımız<br />

var. Bu şunun önünü açacak bir süre sonra, biz de kendi<br />

kültürümüzü, ekonomimizi dünyaya tanıtacağız.<br />

büyük ve en önemli limanı; bütün dünyanın mallarının<br />

toplanıp dağıldığı ve tekrar toplandığı bir liman. Ayrıca para<br />

da burada el değiştiriyor.<br />

Platonuz da çok enteresan; “Filinta” ekibi çok şanslı.<br />

Burası tek dizi için yapılmış dünyadaki en büyük plato.<br />

55 bin metrekarelik kullandığımız alan var burada. Film<br />

için gerekli her şeyi burada üretiyoruz. Hızlı hareket<br />

edebiliyoruz. Setlerimiz hızla dönüşebiliyor. Hastane<br />

alanını işimiz bittiğinde hızlı bir şekilde otele veya bir ofise<br />

dönüştürebiliyoruz. Sokaklarımız var burada mesela. Şu<br />

anda limanı görüyoruz, Pera’yı, Üsküdar’ı görüyoruz, bütün<br />

İstanbul’u yaşıyoruz burada. Mekân sayısını arttırabiliyoruz.<br />

Yedinci bölüm için söyleyeyim, tam 55 tane mekân var. Bir<br />

sonraki bölümde bunların pek çoğunu değiştireceğiz. Bu<br />

platonun kolaylığı bu.<br />

Ekrana yansımayan zorluklar, sıkıntılar da vardır<br />

mutlaka.<br />

Temel sıkıntımız şuydu aslında; yönetmenler, oyuncular<br />

ve teknik elemanlar böyle bir dizinin çekilemeyeceği<br />

inancındaydı. Hâlbuki çekilebilirmiş işte, gördük. Mesela<br />

dünyada en çok seyredilen dizilerden “Game of Thrones”<br />

hangi kameralarla, hangi teknik malzemelerle çekiliyorsa<br />

Osmanlı’nın sokaklarından döneme, saraya ve ilişkilere<br />

bir bakış yani.<br />

Evet. Biz bütün olayları sokaktan görüyoruz dizide.<br />

Bombadan, kilisedeki bir rahipten, bir zabitten, bir<br />

hahambaşının üzerinden anlatıyoruz hikâyemizi. Mesela<br />

şimdi Karaköy limanında oturuyoruz. Londra, Paris, İstanbul<br />

o dönemin en önemli üç şehri. Daha New York yok o<br />

dönemde; ne Atina var, ne günümüzün limanları. Dünyanın<br />

kalbi İstanbul o dönemde. Karaköy limanı dünyanın en<br />

Vizyon 43

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!