Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
emperyal imparatorluklar var. Bunlar çok uluslu, çok ırklı,<br />
çok dinli devletler ve zamanla içlerinde milli kimlikler ortaya<br />
çıkmaya başlıyor. Diğer yandan bilimsel alandaki çalışmalar<br />
hızlanmış. Buharın ekonomiye girmesi söz konusu. Devlet<br />
yapıları değişiyor, devletlerarası ilişkiler farklılaşıyor. Teknoloji<br />
askeri alana yansımış, savaş teknikleri değişiyor. Önce Balkan<br />
savaşı sonra 1. Dünya Savaşı’na gidilen dönemin başındayız<br />
biz. 19. yüzyılın ikinci yarısı.<br />
Osmanlı döneminin de hareketli olduğu bir dönem,<br />
değil mi?<br />
Bizde de hemen bizim ele aldığımız dönemin 20-30<br />
sene öncesinden II. Mahmut dönemiyle birlikte başlayan<br />
değişiklikler var. Yani Osmanlı Devleti’nin şekil değiştirmeye<br />
başladığı dönemler. Devlet yapısı değişirken askeri okullar,<br />
tıbbiyeler, üniversiteler kuruluyor. Para birimi değişiyor.<br />
Bizim konumuz olan adalet sistemi değişiyor, yani şer’i<br />
mahkemeler hukuk mahkemelerine dönüşmeye başlıyor.<br />
Tam bizim dönemimizde de Tanzimat Fermanı var, çok<br />
önemli. Tanzimat döneminde, padişah diyor ki, “Artık<br />
benim tebaam değilsiniz, vatandaşımsınız”. Bu çok önemli<br />
Osmanlı’da. Bundan sonra askeri, ticari ilişkiler değişiyor<br />
ve biz bu gidişe ayak uyduramaz hale geliyoruz. Yenileşme,<br />
ıslahat, Tanzimat hareketlerinin altında çağı yakalama<br />
çabası var. Savaşlar yapılıyor, müttefikler değişmeye başlıyor.<br />
Diğer yandan Osmanlı’da ekonomiyi tek merkezde toplama<br />
çabaları var. Ve tabii ki bunların olmasını istemeyen başka<br />
güçler de var. Devletlerarası savaşlar artık askeri olmaktan<br />
çıkmış, ekonomik işgal başlıyor. Bizim dönemimiz tam bu<br />
dönem. Dolayısıyla çok eğlenceli sinemasal olarak. Çok aktif<br />
bir dönem.<br />
Dizide bunların yansımalarını görüyoruz sanırız;<br />
entrikalar, gizemli ilişkiler, sırlar…<br />
Az önce bahsettiğim şeyler, aslında bugünkü yapının<br />
kurulmaya başladığı dönem, o dönemi ne kadar iyi anlarsak<br />
bu dönemi de o kadar iyi anlarız. Mesela dizide geçen o<br />
dönemdeki petrol paylaşımını anladığımız zaman bugünü<br />
de anlamış olacağız. Bugüne kadar benzer şeyler yapıldı<br />
ama yukarıdan anlatıldı hep. İşte “O padişah bu sadrazama<br />
bunu yaptı” gibi çok da halkın anlayamayacağı, bu ilişkiler<br />
bütününü çok da kavrayamayacağı şekilde anlatıldı. Biz<br />
“Filinta”da sokaktan anlatıyoruz bütün bunları. Otto diye<br />
bir adam geliyor mesela, sağı solu bombalıyor, Bizans’ın<br />
tünellerine kadar giden bir sırlar silsilesi var burada. İstanbul<br />
aynı zamanda gizemli bir şehir, sırlı. Otto, padişahı öldürmeye<br />
gelmiş sanılıyor ama aslında Yunanlıları havaya uçuracak ve<br />
buradan da bir Balkan savaşına sebep olmaya çalışacak.<br />
Sinemayı ayakta tutanlar televizyondan<br />
yetişmiş<br />
Televizyon ve sinema sektöründe şöyle bir şey var.<br />
Mesela dünyanın en iyi sinemasına bakalım, Alman<br />
sinemasını ayakta tutanlar, aslında televizyondan<br />
yetişmiş bir ekip. Fassbinder bile televizyondan gelme.<br />
İspanya’da da aynı şekilde. Bizde de bu gerçekleşecek.<br />
Yani televizyon dizilerinin standardının yükselmesi<br />
sinemayı da yükseltecek. Bu da şunu getirecek; şu anda<br />
bile dünyanın üçte ikisinde star olan oyuncularımız var.<br />
Mesela Kıvanç, Halit, Bergüzar gibi bir dolu starımız<br />
var. Bu şunun önünü açacak bir süre sonra, biz de kendi<br />
kültürümüzü, ekonomimizi dünyaya tanıtacağız.<br />
büyük ve en önemli limanı; bütün dünyanın mallarının<br />
toplanıp dağıldığı ve tekrar toplandığı bir liman. Ayrıca para<br />
da burada el değiştiriyor.<br />
Platonuz da çok enteresan; “Filinta” ekibi çok şanslı.<br />
Burası tek dizi için yapılmış dünyadaki en büyük plato.<br />
55 bin metrekarelik kullandığımız alan var burada. Film<br />
için gerekli her şeyi burada üretiyoruz. Hızlı hareket<br />
edebiliyoruz. Setlerimiz hızla dönüşebiliyor. Hastane<br />
alanını işimiz bittiğinde hızlı bir şekilde otele veya bir ofise<br />
dönüştürebiliyoruz. Sokaklarımız var burada mesela. Şu<br />
anda limanı görüyoruz, Pera’yı, Üsküdar’ı görüyoruz, bütün<br />
İstanbul’u yaşıyoruz burada. Mekân sayısını arttırabiliyoruz.<br />
Yedinci bölüm için söyleyeyim, tam 55 tane mekân var. Bir<br />
sonraki bölümde bunların pek çoğunu değiştireceğiz. Bu<br />
platonun kolaylığı bu.<br />
Ekrana yansımayan zorluklar, sıkıntılar da vardır<br />
mutlaka.<br />
Temel sıkıntımız şuydu aslında; yönetmenler, oyuncular<br />
ve teknik elemanlar böyle bir dizinin çekilemeyeceği<br />
inancındaydı. Hâlbuki çekilebilirmiş işte, gördük. Mesela<br />
dünyada en çok seyredilen dizilerden “Game of Thrones”<br />
hangi kameralarla, hangi teknik malzemelerle çekiliyorsa<br />
Osmanlı’nın sokaklarından döneme, saraya ve ilişkilere<br />
bir bakış yani.<br />
Evet. Biz bütün olayları sokaktan görüyoruz dizide.<br />
Bombadan, kilisedeki bir rahipten, bir zabitten, bir<br />
hahambaşının üzerinden anlatıyoruz hikâyemizi. Mesela<br />
şimdi Karaköy limanında oturuyoruz. Londra, Paris, İstanbul<br />
o dönemin en önemli üç şehri. Daha New York yok o<br />
dönemde; ne Atina var, ne günümüzün limanları. Dünyanın<br />
kalbi İstanbul o dönemde. Karaköy limanı dünyanın en<br />
Vizyon 43