Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Kapak<br />
yapamadıklarını Kadıköy’de yapmak isteyenler<br />
aslında, bir anlamda bizim mahalle<br />
kültürümüzü ve yaşam tarzımızı olumsuz<br />
etkiliyor. Elbette eğlence olacak ama bunun<br />
bir kuralı, nizamı olmalı. Yoksa bize<br />
‘burası İstanbul’un stres atma alanı, sizler<br />
mahallenizden gidin’ mi deniyor?”<br />
Kadıköy’de asfalt yok, yollar taş toprak…<br />
Bu araçlar ile gidilmedik tepe, girilmedik<br />
sokak kalmazmış…<br />
ORHAN ORUÇ<br />
(Gayrimenkul<br />
Uzmanı)<br />
“61 yıldır Kalamışlıyım,<br />
yani doğduğumdan<br />
beri. Çocukluğumda<br />
ve gençliğimde<br />
Feneryolu<br />
Spor’da futbol oynuyordum.<br />
Dalyan ve Kalamış’ta her yer<br />
ağaçlıktı ve bahçelik, geri kalan kısmında da<br />
top oynardık, sahalarımız vardı. Yıl 1966...<br />
Karşılaşmalardan çıkar, komşu bahçelerdeki<br />
çeşmelerden suyumuzu içer, enerjimizi<br />
toplardık. Şimdi o top sahalarının üzerinde<br />
devasa apartmanlar var ve ben de o apartmanlardan<br />
birinde gayrimenkul uzmanlığı<br />
yapıyorum, (İş Bankası Blokları’nın bulunduğu<br />
yerde) nereden nereye... Şimdi Feneryolu<br />
Spor da yok, o futbol sahaları da... Kılıç<br />
Sokak’taki sahamızın üzerinde de devasa<br />
inşaatlar yükseliyor, Fenerbahçe Muhtarlığı<br />
binasının hemen altında…<br />
70’li yıllarda Kalamış Sahil Sineması bulunuyordu,<br />
şu anki Wyndham Grand Kalamış İstanbul<br />
Hotel’in olduğu yerde. Bu sinemanın<br />
arkasında da ‘Set’ diye bir kafe vardı. Kalamış<br />
iskelemize Sirkeci, Karaköy ve Kadıköy<br />
Rıhtımı’ndan kalkan şehir içi vapur hatları<br />
gelirdi. İskelenin dibindeki ‘Köhne’ çay bahçemiz<br />
öyle bir kalabalık olurdu ki sormayın<br />
ama herkes nezaketli mi nezaketliydi. Şimdi<br />
bir kafeteryaya gidin, arka masanızda oturanın<br />
çığlıklı kahkahaları ile irkiliyorsunuz...<br />
Tenteli yazlık tramvayımızı unutmayız. İki<br />
tramvaydan biri Selamiçeşme’ye kadar sefer<br />
yapardı, eve bununla gidip gelirdik. O yıllarda<br />
bile konforumuz olağanüstüydü ancak,<br />
biz çocuklar ve gençler genel olarak ayakta<br />
giderdik çünkü, büyüklerimize yerimizi verirdik.<br />
Bu bizim için bir mutluluk, keyifti. Bizi<br />
tebrik ederler, ‘aferin oğlum’ derlerdi. Tramvayda<br />
herkes birbirini tanırdı, hal hatır sorardı.<br />
Bugünleri biliyorsunuz, hiç anlatmayayım...<br />
Şimdilerde günlük geçici nüfusumuz<br />
2,5 milyonun üzerine çıkıyor ama ulaşımımız<br />
daha da geriye gidiyor, anlayamıyorum. Trafik<br />
kaosu ile yaşlanıyoruz. 50 yıl önce Kadıköy<br />
geneline baktığımızda nüfus o kadar düşüktü<br />
ki, Fenerbahçe Lisesi’ne başladığımda<br />
sadece lise 1 bölümü mevcuttu, 2 ve 3 öğrenci<br />
eksikliği nedeniyle yoktu. Bu dönemde<br />
bile bir trafik planlaması vardı.<br />
MEYVELER BİZİM, YEMEMEK AYIPTI!<br />
Dört bir yanımız meyve bahçesiydi<br />
Kalamış’ta. Maçtan, okuldan dönerken canımızın<br />
istediği ağacın üstüne çıkar; Malta<br />
eriği, nar, can eriği, çağla, dut yerdik. Saklambaçlar<br />
oynar, komşu kızlarıyla dakikalarca<br />
saklanırdık. Dokuztaş da oynardık, şimdikiler<br />
bilmez... Gördüğümüz ağaçlardan<br />
yediğimiz meyvelere kimseler kızmazdı,<br />
mutlu olurlardı. Yemediğimizde üzülür, büyümemiz<br />
için gerekli olduğunu söyleyerek<br />
ısrar ederlerdi.<br />
Eflatun Sokak’ta iki direk arasına ip gerer,<br />
yolu kapatır ve voleybol oynardık. Bizi gören<br />
komşular camlara kapılara dökülür, alkışlar<br />
tutarak tezahürat yaparlardı. Patika<br />
Sokak’ta minyatür kale maç yapardık, dizlerimiz<br />
kanardı ama mutluyduk. Şimdiki çim<br />
sahalar o tadı vermiyor. İki kibrit kutusunu<br />
alır, uzun iple birbirine ortasından delik açarak<br />
bağlar ve gerdirirdik. Konuştuğumuz<br />
telefonun ahizesi gibi ses aktarır, inanılmaz<br />
mutlu olurduk. Telefonu bulmuştuk! Şimdi<br />
akıllı telefonlar düşmüyor elimizden, her ikisini<br />
de yaşadık biz.<br />
ÇOCUKLARA ÜZÜLÜYORUM...<br />
Çocukluğumu dört dörtlük yaşadığıma eminim,<br />
şimdiki çocuklara üzülüyorum. Oyun<br />
nedir bilmiyorlar. Tamamen teknolojinin<br />
esiri olmuş, ayağı toprağa değmeyen çocuklarımız...<br />
İleride büyüdüklerinde mutluluk<br />
duyacakları anıları olamayacak diye<br />
düşünüyorum, çok yapaylaşıyoruz, doğadan<br />
koparılıyoruz.”<br />
LEMAN ÖZDİNER<br />
(Emekli)<br />
“1949’lu yıllarda Moda’da<br />
Özel Selçuk<br />
Kız Enstitüsü’nde e-<br />
ğitim görüyordum.<br />
Kara tren ile okula<br />
gider gelirdim. Tüm<br />
güzel sanatlar alanlarında<br />
eğitim alıyorduk. Söğütlüçeşme<br />
İstasyonu’nda iner, faytonla o zamanlar<br />
taşlı çayır bir tepe olan Altıyol’dan geçer<br />
ve Moda’ya giderdim. Haydarpaşa Lisesi<br />
öğrencilerinden oluşan sivil inzibatlar, biz<br />
kız öğrencilerin kendimizi daha güvende<br />
hissetmemizi sağlarlardı. Gerçi o yıllarda insanlar<br />
birbirine son derece saygılıydı, güven<br />
ortamı vardı. Hemen hemen herkes görgü<br />
kurallarına hâkimdi. Toplu taşımalarda yaşlıları<br />
gördüğümüzde hemen yer verirdik, bu<br />
nedenle çoğu kez ayakta yolculuk yapardık.<br />
40 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2017