You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
عْبَت<br />
لاََو<br />
الأَْو<br />
لَذ<br />
ي حُكْمِھِِف<br />
ب َُّر كَ الله ََّر<br />
لَو<br />
عْلَی<br />
ُ<br />
ُ<br />
َ<br />
YİRMİNCİ DERS: RUBÛBİYYETTE ŞİRK VE ÖRNEKLERİ -2-<br />
- Allah’ın (c.c) herhangi bir hükmüne buğz etmek, bunu beğenmemek, bu hükmün gerici, çöl kanunu, ilkel olduğunu<br />
söylemek ve Allah’tan başkasının belirlediği bir hüküm/kanun ile hükmetmenin doğru ve güzel olduğuna inanmak.<br />
Veya Allah’ın (c.c) herhangi bir hükmünün, her zamanda veya herhangi bir zamanda kanûnen yürürlükte<br />
olmaya/insanlar üzerinde uygulanmaya elverişli bir hüküm olmayıp, O’ndan (c.c) başkasının belirlediği bir<br />
hüküm/kanun ile hükmetmenin ‘daha doğru ve daha güzel’ olacağına inanmak. Veyahut daha doğru ve daha güzel<br />
olduğuna inanılmasa bile bunda bir sakınca olmadığına inanmak. Bütün bunlar da Rubûbiyyette şirkin şekilleridir. Zira<br />
egemenlik yetkisi yalnızca Allah’a (c.c) aittir. Eğer ki yedi kat göğü, yedi kat yeri ve bunların içinde bulunanları<br />
yaratan, kâinatın düzenini sağlayan, geçmişte her ne olmuşsa ve gelecekte her ne olacaksa hepsini en ince ayrıntısına<br />
kadar bilen, her işinde bir hikmet olan yalnızca Allah (c.c) ise, eğer ki O, kullarına zulmetmeyi kendisine haram<br />
kılmışsa, o halde elbette ki kayıtsız şartsız olarak her türlü konuda; sosyal, siyasal, ekonomik, ticari, eğitim-öğretim<br />
v.s. hayatın her alanında her zaman ve mekân’da geçerli olacak kanunlar belirlemeye, insanların hayatlarına<br />
karışmaya tek hak sahibi de O olacaktır. Allah’ın (c.c) yarattığı varlıklardan biri olan, yemeğe, içmeğe, ihtiyaç<br />
gidermeye muhtaç olan, hastalanan…, Allah’ın (c.c)’ın izin vermesiyle yaşayıp hal, hareket ve tavırlarda bulunan aciz<br />
insanların böyle bir hakları yoktur. Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır:<br />
ی ُكِرْ ُش<br />
أ اًدَ َح<br />
“…O, hükmünde kimseyi ortak etmez.” (Kehf 26)<br />
َ ِك<br />
إ َّ ِلا إِی َّاهُ ُدواُ أ َّ َلا َّ ِ ِ} أ َرَ َم إ َّ ِلا إ ِ ِن الْحُكْمُ<br />
ونَُ َم َلا الن َّاسِ أ َرَثْ َك َكن َِّ الْقَی ِّمُ الد ِّینُ<br />
“…Hüküm (egemenlik yetkisi) sadece Allah'a aittir. O size, kendisinden başkasına ibadet etmemenizi emretmiştir. İşte<br />
dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.” (Yûsuf 40)<br />
أ َ َلا لَھُ الْخلْق<br />
تَبَا ُرْ َم<br />
الْعَال ینَِ َم<br />
“…İyi bilin ki, yaratmak da emretmek 240 de sadece O'na mahsustur.” (A’râf 54)<br />
Dolayısıyla yukarıda zikrettiğimiz üç inanç şeklinden birine sahip olan kimse, mutlak/kayıtsız şartsız kanun koyma<br />
sıfatında beşerî bir kanunu veya kanunları, bu kanunu veya kanunları belirleyenleri ve -demokrasi, laiklik gibi- Allah’ı<br />
(c.c) kayıtsız şartsız egemen olarak kabul etmeyen hangi beşerî sistemi benimsiyorsa o sistemi Allah’a (c.c) ortak<br />
koşmuş, denk tutmuş olur.<br />
- Bir kimsenin, dilediği takdirde rızık vermeye veya hastaya şifa vermeye veya yağmur yağdırmaya veya düşmana<br />
karşı muzaffer kılmaya veya bir köyü ya da şehri afetlerden, düşman saldırılarından korumaya v.s. kudretinin<br />
olduğuna inanmak. Veya ölmüş birinin ya da hiçbir vesile olmadığı halde uzakta bulunan birinin herhangi bir<br />
sıkıntıdan kurtarabilme özelliğinin/gücünün bulunduğuna inanmak. Bu inanca sahip olanlara göre Allah (c.c) bazı<br />
kimselere kâinat içinde bir veya birden çok alanda tasarruf etme yetkisi vermiş, onlar da bu yetkileriyle Allah’tan (c.c)<br />
müstakil (bağımsız) olarak dilediklerini yapabilmektedirler. İşte bu inanç, her şeye kadir olma sıfatının bir parçasında<br />
Allah’tan başkasını O’na ortak koşmaktır.<br />
Bu şekil şirk, Râfizîlerde var olan şirklerden bir tanesidir. Onlar, imamlarının kâinat içinde tasarruf ettiklerine<br />
inanmaktadırlar. Nitekim İran’da gerçekleşen Şii devriminin lideri Humeynî şu sözleri sarf etmiştir: “İmam için<br />
övülmüş bir makam, yüce bir derece ve kâinat içinde sevk ve idare yetkisi vardır. Öyle ki, bu kâinatın tüm zerreleri,<br />
kendisinin velayetine ve egemenliğine boyun eğer. Mezhebimizin inanç gereklerinden bir tanesi de, imamlarımızın,<br />
kendisine ne yakınlaştırılmış bir meleğin, ne de gönderilmiş bir peygamberin ulaşabildiği bir makama sahip<br />
240<br />
“Emretmek” ifadesinin içine hem ‘kevnî’ hem de ‘şer’î’ emirler dâhildir. Kevnî emirlerden maksat; kâinat içindeki varlıkların<br />
işlerini idare etmek, düzene sokmaktır. Şer’î emirler ile kastedilen ise, insanların yaşamını şekillendiren emirlerdir. İşte bu her iki<br />
emir de Allah’a (c.c) mahsustur.