19.10.2019 Views

Gençlerle Tevhid Dersleri

Gençlerle Tevhid Dersleri

Gençlerle Tevhid Dersleri

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Kısacası; bu kimselere göre Allah’tan başkasını ilah edinen bir kimse ancak ibadet ettiği kimsede bir Rubûbiyyet<br />

özelliğinin olduğuna inanan kimsedir. İnanç, ibadet etmenin esası olduğu için bu esas ne zaman yok olursa o zaman<br />

ibadet etmek/ilah edinmek diye bir şey söz konusu olmaz!<br />

Bu meyanda bir Eş’arî olan Subkî (r.h)’ın “Şifâu’s-Sekam”da (sy:175) geçen şu sözlerini aktarabiliriz: “Şirk ve ibadet<br />

ancak Allah’tan gayrısında Rubûbiyyet özelliğinin olduğuna, fayda ve zarar vermede, icad etmede (meydana<br />

getirmede), yaratmada, isteğinin kesinlikle yerine gelmesinde, başkasına ihtiyaç olmaksızın tesir etmede<br />

müstakil/bağımsız olduğuna inanmakla gerçekleşir. 312 Dolayısıyla salihlerden yardım isteyen/meded uman muvahhid<br />

Müslümanlarda şirk yoktur. Onlar şirkten beridirler.”<br />

Buna bir başka örnek de, Muhammed b. Abdulvehhab’ın kardeşi Süleyman b. Abdullah’ın “es-Savâiku’l-İlâhiyye fi’r-<br />

Raddi ale’l-Vehhâbiyye” isimli kitabında şu söyledikleridir: “Sizler, Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in<br />

O’nun kulu ve peygamberi olduğuna şehadet eden bir Müslümanın, uzakta bulunan birini veya bir ölüyü çağırması<br />

yahut ona adak adaması, ya da Allah’tan başkasına hayvan kesmesi halinde büyük şirk işlemiş olacağını, amellerinin<br />

boşa gideceğini, malının ve canının helal olacağını nerede buldunuz? Hiçbir ilim ehli “Allah’tan başkasından yardım<br />

isteyen veya Allah’tan başkasına hayvan kesen mürted olur” dememiştir.” 313<br />

Bu anlayışın reddi:<br />

Bu asla kabul edilemez bir düşüncedir. İbadet çeşitlerinden herhangi birini Allah’tan başkasına sarfeden bir kimse,<br />

bunu sarfettiği varlık da Rubûbiyyet özelliklerinden bir ya da daha fazlasının olduğuna inanmasa (yani Rubûbiyyet<br />

tevhidini gerçekleştirmiş olsa) dahi Allah’a şirk koşmuş demektir. Bunun delillerini şöylece sıralayabiliriz:<br />

a) “Arap Müşriklerinde Var Olmuş Rubûbiyyette Şirk Şekilleri” başlıklı konunun en sonunda Arap müşrikleri hakkında<br />

işlediğimiz dört konu neticesinde şu sonucu çıkarmıştık ki; Arap müşriklerinden kimisi Allah’ın (c.c) varlığını inkâr<br />

ederek Rubûbiyyetinde Allah’ı (c.c) hiçbir yönüyle birlemiyordu, kimisi Rubûbiyyetin birçoğunda, kimisi ise büyük bir<br />

çoğunluğunda Allah’ı (c.c) tevhid ediyorlardı. Yani onların içinde Rubûbiyyet tevhidini tam anlamıyla gerçekleştirmiş<br />

hiçbir kimse yoktu. Ancak onlardan kimileri vardı ki, adak, secde, hayvan boğazlama gibi yalnızca Allah’a (c.c)<br />

sarfedilmesi gereken bir takım ibadetleri batıl ilahlarına yöneltirlerken (yani Ulûhiyyette ortak koşarlarken) ilahlarının<br />

yaratan/var eden/meydana getiren, rızık veren, kâinatta tasarruf sahibi olan, fayda ve zarar veren olduğuna ve<br />

dolayısıyla onlardan bir şey istediklerinde isteklerini bizzat onların vereceğine inandıkları için değil, Zümer 3. ayette<br />

ifade edildiği üzere sadece ve sadece kendilerini Allah’a daha çok yakınlaştırsınlar diye, sıkıntılarını gideren ve<br />

isteklerini yerine getiren tek varlık olduğuna inandıkları Allah (c.c) ile aralarında istekleri konusunda aracı olsunlar<br />

diye ilahlarına ibadet ediyorlardı. Yani bu fiillerine Rubûbiyyette şirk karıştırmamışlardı. Ancak buna rağmen Allah<br />

(c.c) onların bu fiillerini şirk olarak nitelendirdi. Dolayısıyla eğer ki şirk sadece Rubûbiyyette şirk ile sınırlandırılırsa o<br />

halde Arap müşriklerinin bu fiiline şirk demememiz, sadece bu fiillerinden ötürü bile müşrik olduklarını<br />

söylemememiz gerekecektir.<br />

b) Lugat ve eski tefsir âlimlerinin icmasıyla ilah ve rab kelimeleri luğatta ve ıstılahta farklı manalara gelmektedir.<br />

Önceden de kaynakları ve delilleriyle belirttiğimiz gibi ilah kelimesi luğatta ve ıstılahta/şeriatta: “Hak olarak veya batıl<br />

olarak kendisine ibadet edilen varlık, ma’bud (kendisine ibadet edilen)” anlamına gelir. Rab ise luğatta; malik, itaat<br />

edilen efendi, düzene sokan anlamlarına gelip ısıtılahta ise; yaratan, rızık veren… kısacası Allah’ın (c.c) tüm isimlerini<br />

kapsayan bir kavramdır. Nitekim Nas suresi’nin 1 ve 3. ayetlerinde; “insanların rabbine… insanların ilahına…” diye rab<br />

ve ilah kelimelerinin ayrıca zikredilmesi de bu ikisi arasında farkın olduğunu göstermektedir. Aksi halde bu ayetlerde<br />

boş yere tekrarın olduğunu söylemek lazım gelecektir ki Allah (c.c) bundan münezzehtir. Dolayısıyla kelime-i tevhid’i<br />

“Lâ Rabbe illallah” diye tefsir etmek büyük bir hatadır.<br />

c) Bir başka delil de ‘Rubûbubiyyet tevhidi’nin Ulûhiyyet tevhidi’ni gerektirdiği’ hakikatidir. Bu şu demektir; şayet<br />

Allah (c.c) Rubûbiyyet’te birleniyor ise bu, Ulûhiyyette de birlenmesini gerekli kılar. Başka bir ifadeyle Rubûbiyyet’te<br />

bir olmak, Ulûhiyyette de bir olmanın delilidir. Zira yaratmada, rızık vermede, kâinatı düzene sokmada v.s. tek olan<br />

bir varlık (Rab), ibadet edilmede de bir olmayı, kendisinden başkasına ibadet edilmemeyi hak eden bir varlıktır.<br />

Kur’ân’ın birçok yerinde 314 , Allah’ı (c.c) Ulûhiyyetin’de birlemeyip O’ndan başkalarına da ibadet eden Arap<br />

müşriklerinin Allah’ı (c.c) Rubûbiyyeti’nin birçoğunda birlemeleri aleyhlerine delil olarak ileri sürülüp, bunun kesin bir<br />

312<br />

Yani bir işin şirk ve Allah’tan başkasına ibadet olarak isimlendirilebilmesi için Rubûbiyyette/itikatta şirk koşulması şarttır.<br />

313<br />

Deâva’l-Munâviîn li Da’veti’ş-Şeyh Muhammed İbn Abdilvehhab, sy:197.<br />

314<br />

Ki bu ayetlerden bazısı önceden zikredilmişti. Bu ayetler şunlardı: Yûnus 31, Ankebût 61, 63, Mu’minûn 84-89, Zuhruf 87,<br />

Lukmân 25.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!