Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
جُلٌ:َر َل قَف مَرَُع نِْب جْلُِر دِرَتَْخ<br />
حَم َّدُُم اَی قَف<br />
YİRMİDOKUZUNCU DERS: İSTİĞÂSE, İSTİÂZE, İSTİÂNE ŞİRKİ -3- (ŞÜPHELER -2-)<br />
2. Şüphe: İbn Cerîr et-Taberî (r.h) “Târîhu’l-Umemi ve’l-Mulûk”ta, İbnu’l-Esîr (r.h) “el-Kâmil fi’t-Târîh”te ve İbn Kesîr<br />
(r.h) “el-Bidâye ve’n-Nihâye”de Yemame savaşını anlatırlarken bu savaşta müslümanların şiarının “Ya Muhammedâh”<br />
olduğunu, Hâlid b. Velîd (r.a)’ın bu savaşta kâfirleri teketek müsabaka yapmaya çağırdığında bu şiarla nida ettiğini<br />
kaydetmişlerdir. Yani Müslümanlar bu şiarla Rasûlullah (s.a.v)’den, kâfirlere karşı kendilerine ya bizzat ya da Allah’a<br />
dua ederek yardım etmesini istemişlerdi!<br />
Cevap: İbn Cerir et-Taberî (r.h) adı geçen kitabında Müslümanların şiarının “Ya Muhammedâh” olduğunun geçtiği bu<br />
rivayeti senediyle zikretmiştir. Senedinde Seyf adında bir ravi bulunmaktadır ki, bu kişi tanınmayan birçok kimseden<br />
rivayette bulunmuştur. Zehebî (r.h) “Mîzânu’l-İ’tidâl” adlı kitabında Ebu Hâtim (r.h)’ın bu ravi hakkında “Metrûk”<br />
dediğini, İbn Hibbân (r.h)’ın: “Zındıklıkla itham edilmiştir” dediğini, İbn Adiyy (r.h)’ın: “Hadislerinin geneli münker’dir”<br />
dediğini nakletmiştir. Yine senedinde bulunan Dahhâk b. Yerbû’, babası Yerbû’ ve Suhaymoğullarından bir adam diye<br />
ifade edilen kişi tanınmayan kimselerdir. Dolayısıyla rivayet zayıftır. Nitekim Taberî (r.h) bu kitabının<br />
mukaddimesinde, 345 kitabında bazı zayıf rivayetlerin bulunduğunu açık bir şekilde belirtmiştir.<br />
Bu rivayetin sahih olduğunu farzetsek bile buradan müslümanların bu şiarla Nebi (s.a.v)’i yardıma çağırdıkları anlamı<br />
asla çıkartılamaz. Şöyle ki; “Yâ Muhammedah” kelimesi, sonundaki ‘elif’ ve ‘ha’ harflerinden ötürü “nüdbe”<br />
lafızlardandır. Nüdbe; kendisinden ötürü tasalanılan, kederlenilen birine nida etmek/seslenmek demektir. Örneğin<br />
Araplar -mesela- Zeyd isminde ölmüş ve sevdikleri birine üzülerek veya ağlayarak ‘Ey Zeyd’ anlamında “Vâ Zeydâh”<br />
veya “Yâ Zeydâh” derler ve bu kimsenin iyiliklerini sayarlar. Veya İslam’ın garip bir durumda olmasına, terkedildiğine,<br />
yeryüzünde tatbik edilmediğine üzülerek veya ağlayarak ‘Ey İslam! Sen bu durumlara mı düşecektin, sen yardımsız mı<br />
bırakıldın’ ve benzeri anlamlarda “Vâ İslâmâh” veya “Ya İslâmâh” derler. Veya zor/sıkntılı bir durum içinde oldukları<br />
için -mesela- Ahmed adındaki birinin kendi durumlarını bilseydi de yardım etseydi diye ‘Ey Ahmed! Neredesin’ ve<br />
benzeri anlamlarda “Vâ Ahmedâh” veya “Yâ Ahmedâh” derler. Böylelikle Araplar nüdbe lafızlarını kullanarak nida<br />
ettikleri kimseyi/şeyi zihinlerine getirirler, gözleri önünde canlandırırlar ve asla bu lafızlarla nida ettikleri ölmüş ya da<br />
uzakta olan kimseleri çağırmayı, onlardan yardım talep etmeyi kastetmezler.<br />
İşte Yemâme savaşında Müslümanların şiarı olduğu rivayet edilen “Yâ Muhammedâh” sözü de böyledir. Onlar bu<br />
sözü, -ister kâfirlerin duyacakları bir şekilde açıktan, ister karışıklık anında veya gece karanlığında Müslümanı kâfirden<br />
ayırtetmek için (bir sır kelimesi olarak) söylemiş olsunlar- sadece Rasûlullah (s.a.v)’i zihinlerine getirmek ve böylece<br />
savaşta himmetlerini (gayretlerini, azimlerini, sebatlarını, kararlılıklarını) harekete geçirmek gayesiyle şiar olarak<br />
seçmiş ve söylemişlerdi. Ne Hâlid (r.a) ne de bir başkası asla bu savaşta “Ya Muhammed! Bana yardım et” gibi bir söz<br />
söylememiş veya bunu kastetmemiştir.<br />
3.Şüphe: İmam Buhârî (r.h) “el-Edebu’l-Mufred” isimli eserinde Abdurrahman b. Sa’d (r.h)’ın şunları söylediğini<br />
aktarmıştır:<br />
َ َال<br />
إِل َكْ َی الن َّاسِ أ َحب ََّ أ ْرُكْ ُذ ل ُ َھ َا<br />
“İbn Ömer (r.a)’ın ayağı uyuştu. Bunun üzerine O’na birisi: “İnsanların sana en sevimli olanını an (O’nun ismini söyle)”<br />
dedi. O da: “Ya Muhammed” dedi.<br />
Görüldüğü gibi büyük sahabi İbn Ömer (r.a) ayağındaki uyuşukluğun geçmesi için Rasûlullah (s.a.v)’e nida ederek<br />
O’ndan yardım talep etmiştir! 346<br />
Cevap: Bu rivayet zayıftır. 347 Ve bu rivayetin dışında İbnu’s-Sünnî (r.h)’ın “Amelu’l-Yevmi ve’l-Leyle” isimli kitabında<br />
“Kişinin Ayağının Uyuştuğu Zaman Diyeceği Şey Babı” altında zikrettiği dört rivayetin üçü zayıf, biri uydurmadır.<br />
Bu rivayetlerin niçin ve hangi derecede zayıf olduğu meselesine hiç girmeden velev ki bu rivayetlerin sahih olduğunu<br />
kabul etsek bile bu, kesinlikle ölmüş veya uzakta bulunan birini yardıma çağırmanın meşru olduğuna delil olamaz. Zira<br />
bu, İslam öncesi cahiliyye araplarından ayağı uyuşmuş kimselerin uygulayıp fayda verdiğini tecrübe ettikleri eski bir<br />
tedavi yöntemidir. Onlardan birinin ayağı uyuştuğunda çok sevdiği bir kişinin adını anar ve böylece bu sıkıntısı<br />
giderdi. Nitekim bir kimse çok sevdiği birinin adını anarak o’nu hatırladığında mutlu olur, içi ferahlar ve böylece<br />
345<br />
1/8.<br />
346<br />
“el-Kelimu’t-Tayyib” isimli eserinde İbn Teymiyye (r.h) da bu rivayeti nakletmiştir.<br />
347<br />
Buhari (r.h) “el-Edebu’l-Müfred” kitabını yazarken, “Sahîh-i Buhârî” diye bilinen kitabında olduğu gibi sadece sahih hadisleri<br />
zikretmeye bağlı kalmamıştır. Nitekim el-Elbânî “Daîfu’l-Edebi’l-Mufred” isimli eserinde “el-Edebu’l-Mufred”de geçen 215 hadisin<br />
zayıf olduğunu tesbit etmişitir.