You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
واللهیدع ى من أعلى"<br />
ÜÇÜNCÜ DERS: TEVHİDİN 3'E AYRILMASI, ULÛHİYYET TEVHİDİ<br />
<strong>Tevhid</strong>’in, Kısımları Üzerinden Açıklanması<br />
Biz burada tevhid’i, kısımları üzerinden izah etmeye çalışacağız.<br />
<strong>Tevhid</strong>;<br />
1) Ulûhiyyet <strong>Tevhid</strong>i<br />
2) Rubûbiyyet <strong>Tevhid</strong>i<br />
3) İsim ve Sıfatlar <strong>Tevhid</strong>i olmak üzere 3 kısma ayrılır.<br />
<strong>Tevhid</strong>’in bu taksim’i, açıkça ne Kur’ân da ne de Sünnet’te geçmektedir. Ancak bu durum, bu taksim’in yanlış<br />
olduğunu göstermez. Zira bu taksim de diğer Kur’ân ve Sünnet’te geçen kavramların taksim’i gibi 26 Kur’ân ve Sünnet<br />
kaynaklı olup 27 , meselenin doğru ve sağlıklı bir şekilde anlaşılabilmesine yardımcı olması ve böylece tevhid’i yanlış<br />
anlayan fırkalara karşı 28 tevhid’in sahih anlamını korumak için İslam âlimleri tarafından bir ihtiyaç olarak ortaya<br />
koyulmuştur. Böyle bir ihtiyaç olmadan evvel sahabe ve tâbiî’nin zihninde tevhid’in bu veya -şimdi söylenecek olanbuna<br />
benzer aynı içerikteki taksim’in muhtevası yerleşik idi. O yüzden böyle bir taksim’i dillendirmeye ihtiyaç yoktu.<br />
<strong>Tevhid</strong>’in bu taksim’i, âlimlerin Kur’ân ve sünnet naslarından yola çıkarak ortaya koydukları içtihatları/çıkarımları<br />
olduğu için, tevhid’in bütün ayrıntılarını kapsaması şartıyla başka taksimlerde yapılabilir ki, nitekim selef’ten, tevhid’i<br />
“marifet ve ispat tevhidi” 29 -ki buna “itikâdî tevhid” ve daha başka isimlerde verilmiştir- ve “talep ve kast tevhidi” 30 -<br />
ki bu, “amelî tevhid” ve daha başka isimlerle de tabir edilmiştir- diye iki kısma ayırdıkları aktarılmıştır. Üçlü taksim’i<br />
ise seleften sonra gelen (muteahhir) Ehli Sünnet âlimleri yapmışlardır. Üçlü ve ikili taksim arasındaki farklılık ise,<br />
içerik/mana bakımından olmayıp sadece lafız’da kendisini göstermektedir. 31<br />
26<br />
Örneğin, açıkça Kur’ân ve Sünnette geçmemesine rağmen ulemanın ittifakıyla “nifak/münafıklık” kavramının “i’tikâdî nifak”<br />
(dinden çıkartan nifak) ve “amelî nifak” (dinden çıkartmayan nifak) diye iki kısma taksim edilmesi gibi.<br />
Yine nasıl ki nahiv âlimleri, Araplar’ın kelamını bütünüyle incelemeleri sonucu onların söylememesine rağmen “kelime”yi; isim,<br />
fiil ve harf diye üç’e ayırmış ve kimse de buna itiraz etmemişse, aynı şekilde tevhid’in bu üç kısmı da -görüleceği üzere- Kur’ân ve<br />
sünnet naslarının bütünüyle incelenmesi sonucu ortaya çıkan bir taksim’dir.<br />
27<br />
Bunun böyle olduğu ileride açıkça görülecektir inş. Kısaca bunun delili, tevhid’in öneminden bahsederken 6. madde altında<br />
sayılan a) ve b) şıklarında söylenenlerdir.<br />
28<br />
Örneğin Eş’arîler, Maturîdîler ve Mu’tezile gibi. İleride bunların tevhid anlayışına değinilecektir inş.<br />
29<br />
Bu kısım, Rubûbiyyet ve İsim ve Sıfatlar tevhidi’nin karşılığındadır.<br />
30<br />
Bu kısım da Ulûhiyyet tevhidi’nin karşılığındadır.<br />
31<br />
Kimileri, bu üçlü taksimin hicri 8. asırda İbn Teymiyye tarafından ortaya koyulduğunu, O’ndan önce hiç kimsenin böyle bir<br />
taksim’e gitmediğini iddia etmektedirler. Halbuki İbn Teymiyye’den önce de bu üçlü taksim’e ya açıktan ya da işareten vurgu<br />
yapanlar vardı. Örneğin hicri 387 senesinde vefat etmiş olan İmam İbn Batta (rahimehullah) “el-İbâne” (sy: 693-694) adlı<br />
kitabında bu üçlü taksim’i çok net bir şekilde belirtmiştir. Keza hicrî 395 senesinde vefat etmiş olan İbn Mende (rahimehullah)<br />
“Kitâbu’t tevhîdi ve Ma’rifeti Esmâillâhi ve Sıfâtihî ale’l İttifâki ve’t Teferrud” isimli eserinde bu taksime işaret etmiştir. Bu iki<br />
imamdan evvel yaşamış ve hicri 182 senesinde vefat etmiş olan İmam Ebu Hanîfe’nin (rahimehullah) talebesi İmam Ebu Yûsuf<br />
(rahimehullah) da, İbn Mende’nin (rahimehullah) “Kitâbu’t Tevhîd” (3/304-306) kitabında ve Ebu’l Kâsım et-Teymî el-<br />
Esbahânî’nin (rahimehullah) “el-Hucce fî Beyâni’l Mahacce” (1/111-113) kitabında kendisinden aktardıklarına göre bu taksime<br />
îmâ etmiştir. Hatta İmam Ebu Hanîfe (rahimehullah) da bu taksime işaret etmiştir. Öneminden dolayı Ebu Hanîfe’nin<br />
(rahimehullah) konuya ilişkin sözlerini aslı ve tercümesiyle aktarmakta fayda vardır. Şöyle demiştir:<br />
Tercümesi: “Üstte olduğu halde Allah’tan istenilir, altta değil. Zira altta olmak<br />
Rubûbiyyet ve Ulûhiyyet vasıflarından/özelliklerinden değildir.” (el-Fıkhu’l Ebsat, sy:51). Altı çizili ilk ifadesinde Ebu Hanîfe<br />
(rahimehullah) Allah’ın (azze ve celle) yukarı yönde olduğunu ifade etmiştir ki, bu İsim ve sıfatlar tevhidi’ndendir. (İleride Allah’ın<br />
(azze ve celle) yukarı yönde/arşın üzerinde olduğu hakikati güçlü delillerle ispatlanacaktır inş). Altı çizili diğer yerlerde de<br />
Rubûbiyyet ve Ulûhiyyet tevhidi’nin ispatı vardır. Aynı şekilde Hanefî âlimlerinin tanınmış simalarından Ebu Ca’fer et-Tahâvî<br />
(vefat tarihi: h. 321) (rahimehullah) da, meşhur akide risalesinin en başında bu taksim’e şu sözleriyle işaret etmiştir: “Allah’ın<br />
(azze ve celle) muvaffak kılmasına inanarak Allah’ın (azze ve celle) tevhid edilmesi hakkında diyoruz ki: Şüphesiz ki Allah (azze ve<br />
celle) birdir, onun hiçbir ortağı yoktur. O’nun benzeri hiçbir şey yoktur. O’nu aciz bırakacak hiçbir şey yoktur. O’ndan başka ilah<br />
yoktur.” Altı çizili ilk cümle tevhid’in üç kısmını da içeren genel bir ifadedir. Yani ‘Allah (azze ve celle) hem rubûbiyyetinde, hem<br />
ulûhiyetinde ve hem de isim ve sıfatlarında bir olup hiçbir ortağı yoktur’ anlamındadır. Altı çizili ikinci yerden itibaren Tahâvî<br />
(rahimehullah) çizili ilk yeri izah ederek sırasıyla İsim ve sıfat tevhidi, Rubûbiyyet tevhidi ve Ulûhiyyet tevhidi’ne işaret etmiştir.<br />
Keza müfessirlerin şeyhi lakaplı İbn Cerîr et-Taberî (vefat tarihi: 310) (rahimehullah) da, meşhur tefsiri’nin farklı yerlerinde bu<br />
taksime atıfta bulunmuştur. (Örneğin: Muhammed 19, Yûsuf 106). Ve şu da bilinmelidir ki; seleften hiçbir kimsenin bu taksim’i<br />
veya bunun manasındaki bir taksim’i kabul etmediklerine dair bir sözü varid olmamıştır. Aksine - görüldüğü üzere- selef'in ve<br />
onların izinden gidip İbn Teymiyye’den (rahimehullah) önce yaşamış olan ilim ehlinin bu taksim’i kabul ettiklerine dair ifadeleri<br />
vardır.<br />
لأن َّ لامن أسفل؛<br />
لفسلأا سیل نمفصو ربوبیةلا ةیھوللأاو يفءيش "