Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Arabanın içinde nefesi
düzelene kadar kaldı. Kapıyı
açtığında büyük bir ışık gözünü
aldı. Sinirlense de gözünü
alıştıra alıştıra ışığa doğru
baktı, güneş batıyordu. ‘‘Güneş
batarken bu kadar parlak olur
mu?’’ diyerek sitem etti.
Sonrasında güneşin battığını
neden şu an fark ettiğini
düşündü, çevresinde olup
bitenden bu kadar habersiz
miydi? Gözü alışınca anladı ki
güneş gayet normaldi, kendisi
çok karanlıktı. Arabanın içinde
simsiyah döşemelere bakıp
canını sıkıyordu sadece.
şey göremedi, sanki bir çölün
ortasındaydı. Yavaş adımlarla
bir kayanın yanına geldi ve
sırtını ona yaslayarak oturdu.
Tam o anda ne kadar yorgun
olduğunun farkına vardı, en
son ne zaman uyuduğunu bile
hatırlamıyordu.
Güneş ufukta kaybolmaya
başlamıştı, hatta oldukça
hızlıydı da. Tüm dikkatini
güneşe vermişti, gözlerini
alamıyordu. Şu an hiçbir derdi
yoktu, son derece sakin ve
fazlasıyla mutluydu. Sadece o ve
güneş vardı.
Çevresine daha dikkatli
bakmak istedi, yolun
bulunduğu hafif yokuştan
aşağı indi. Asfalt yerine
toprağa basıyordu artık.
Önünde sonu yokmuş gibi
uzanan bozkır vardı. Üzeri ise
bomboştu. Fazla büyük
olmayan kayalar ve yer yer
kurumuş çalılar dışında hiçbir
Yüzünde büyük bir gülümseme
vardı; ilerlemeye, kaçmaya
çalışmıyordu. İstemediği herhangi
bir şeyi düşünmüyor,
güzel olanın farkına varıyordu.
Güneşin yarısı kaybolmuştu bile.
‘’Yıldızları görmeliyim.’’ diye
içinden geçirdi. Koyu gökyüzünü
mükemmel bir uyumla hep
birlikte aydınlatırlardı.
Sadece birkaç yıldız, tüm o karanlığa anlam
katmayı başarabiliyordu. Aradığı uyum
tam olarak buydu. Kafasındaki birbirine
girmiş her şeyin bir anda çözüldüğünü
hissetti. Güneş neredeyse yok olmuştu.
Fakat güneşle birlikte göz kapakları da
inmeye başladı, yıldızları izleyemeden
uykuya daldı.
Osman Uçar
11-A Sınıfı
201855