Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Hakikaten teyzesinin dediği kadar değişmiş miydi? Eve her
zamankinden üç dört saat sonra gelmesi ne kadar acayip olabilirdi,
şeytan kılıklı teyzezadesi kendinden daha beter değil miydi? Eve ilk
geldiğinde bir akran bulması onu sevindirmişti ama daha ilk günden
teyzezadesinin, takındığı umursamaz ve alaycı ton aralarının iyi
olamayacağını gösteriyordu. Artık ikisinden de tiksiniyordu.
Sahile kadar yürüdü. Evden çıktığından beri büründüğü sarhoşluk
halini deniz kokusu dağıtmıştı. Ne yapacağı hakkında en ufak bir fikri
yoktu. Cebinden geçen haftadan kalan on beş lira biraz da bozukluk
vardı. Bu iki gün iki gecelik bir pansiyonda ve ucuz bir lokantada
yenecek kebaba anca yeterdi. "Acaba Ankara'ya mı dönsem?" dedi.
Sanki kendine gelmiş gibi sarsıldı. Başvurulacak bu en son çarenin,
aklına gelmesi; onun ne kadar çabuk vazgeçeceğinin bir göstergesiydi.
Oysaki geçen seneye kadar ablasının yanında acınacak haldeydi.
Konuşmaz, ağlamaz, gülmezdi.
Hayatta kalacak kadar yediği yemek masasını dışardan gören biri,
ailenin yas günü olduğunu zannederdi. Hiçbir güç adımını dışarı
attıramazdı, güneş onun bu ezilmiş halini gösterecek en büyük
düşmanıydı. Bu halini artık evdeki hiç kimse, otuz yaşlarında ruhunun
çirkinliği yüzüne yansımış, evin hizmetçisi ve ablası, çekecek durumda
değildi. Bundan dolayı ablası bir akşam yapmacık bir tavır takınmış ve
onu İstanbul'a varlığından daha yeni haberdar olduğu teyzesinin
yanına göndermek istediğini söylemişti. Bu onun için korkunç
derecede büyük bir sorumluluktu, mamafih ablası bu konuda
inanılmaz derecede kararlıydı. Şu an gecenin en sessiz olduğu bu
zamanda, bavulunu kucaklamış; bir bankın üzerinde titreyerek
uyuyordu.
Ahmet Nabi
Samancı
11-A Sınıfı
201862