(3)
Kitap Tanıtan Kitap (3) - Blogdan.Net
Kitap Tanıtan Kitap (3) - Blogdan.Net
- No tags were found...
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Kitap Tanïtan Kitap (3)<br />
normalliğiyle “vatan” davasının birleşmesi; “sanat, toplum içindir” temayülünü kuvvetlendirdi.<br />
Nitekim cumhuriyetten evvel ve sonra Türkiye’de yaşanan bu sürecin Sovyet Rusya’da, Arap<br />
diyarında, NAZİ Almanyasında, Demirperde ülkelerinde hep beraber yaşanması bir tesadüf olmasa<br />
gerektir. Sanatın, toplumu terbiye ve tevcih etme aracı olarak görülmesi önce iktidarların sonra da<br />
muhalefetin bir silahına dönüşmesine yol açtı.<br />
Fikirleri sebebiyle genelde sol bağnazlığın estetik kurbanları olan Nihal Atsız, Cahit Zarifoğlu, Sezai<br />
Karakoç gibi müstesna mütefekkir şair yazarların kaderini kısmen paylaşan bir isim de bu<br />
kamplaşmalara işaret eden Peyami Safa’dır. Ancak onun bu mevzuda bir kat daha derdi vardır:<br />
Peyami Safa’ya sahiplenen bazı kesimlerin onu anlamayarak fikirlerinin çarpıtılmasına ve bir<br />
toptancılığa kurban edilmesine yol açmalarıdır bu dert. Çünkü yaşarken de öldükten sonra da esasta<br />
yalnız kalmış bir entelektüeldir o. “Sanat Edebiyat Tenkit*” adlı eserinde san’at mes’eleleri hakkında<br />
yazdıkları arasında dolaşıldıkça onun münferit fikir dünyasında ne ölçüde yalnız kaldığını görmek de<br />
mümkün olmaktadır. Bu yazının maksadıysa Peyami Safa’ya geç kalmış bir şahitlik sunmaktır.<br />
“Türk şiirinde Arabın aruzunu benimsemekle Fransızın Aleksandrenini ödünç almak arasında<br />
abeslik farkı yoktur…”<br />
Peyami Safa’nın aruz vezni hakkındaki düşüncelerine baktığımızda, öldüğü birilerince kabul edilemese<br />
de divan edebiyat geleneği ve onun biçimsel temeli olan aruz veznine hiç tereddüt etmeden rahmet<br />
okuduğu görülür: “Dil inkılâbı gibi vezin inkılâbı da edebiyatımızın sathına (yüzeyine)** değil, dibine<br />
ait zaruretlerden doğmuştur. Aruzu yalnız gayri milli bir vezin oluşu öldürmedi. Hoş, yalnız bu kadarı<br />
bile kültürümüzün köklerini Arap ve Acem tesirinden, ortaçağ tefekküründen ve medrese retoriğinden<br />
kurtararak milli bünyesine iade ettiğimiz bir devirde geldiği yere uğurlamamız için kâfi bir sebepti.<br />
Türk şiirinde Arabın aruzunu benimsemekle Fransızın Aleksandrenini ödünç almak arasında abeslik<br />
farkı yoktur ve bu bakımdan aruz, şiirimizin en az kendi kendisi olduğu Osmanlı devrinin bir<br />
yadigârından başka bir şey değildir.”<br />
Aruzun terk edilerek yerine hece ölçüsünün kullanılmasını ya da serbest nazım kullanımını, “inkılâp”<br />
kelimesiyle anan Safa; bu değişimin sebebiniyse milliyetçilikten ziyade estetiğe bağlar. Cumhuriyet<br />
döneminin popüler bir tartışması olan “aruza dönüş” konusunda hiçbir cepheye yüz vermez. Kendi<br />
kuşağından önceki şairlerin; aruz-hece münakaşasından, milli-gayri milli tezadından, Fuzuli’nin Türk<br />
olup olmadığından başka hiçbir mesele getirmediklerini düşünmektedir. Öyle ki nihayetinde “içine<br />
kâmil ve halis manasıyla modern bir şiirin grift bünyesini sığdıramayacak kadar iptidai (ilkel) ve dar<br />
kalıplardan da mürekkep (bileşik) olduğu için aruza dönmemiz imkânsız” olduğunu söyler.<br />
Ortaçağ tefekküründen ve medrese retoriğinden geldiğini söylediği aruzla Batı’dan gelebilecek nazım<br />
ölçülerinin arasında bir kıyas farkı bulunmadığına değinen Peyami Safa, aynı eserde bu ifadesini daha<br />
da açar ve en iptidai yazım biçimlerinden bile geri olduğunu belirttiği aruzun ortaçağa mahsus bir<br />
ahenk telakkisinden başka bir şey olmadığını vurgular.<br />
“Türk romanının ortaya koyacak hiçbir meselesi yok!”<br />
Bununla birlikte edebiyatımızın Tanzimat’tan sonra geçirdiği değişime bakarken, yukarıda aktarılan<br />
ifadelerinden uzaklaşmaya başladığı da görülür. Tanzimat dönemine kadar en azından mistik bir<br />
kültüre bağlı olan Türkiye edebiyatının basit bir romantizme inmesinden rahatsızdır: “Tasavvuf<br />
kültüründen kopup Batı kültürünü benimsemeye çalışan Türk edebiyatının henüz o mistisizm yerine<br />
hiçbir tefekkür ikame etmediği“nden, “edebiyatımızın mistik nefesini kaybettikten sonra yalnız kadın<br />
ve vatan aşkı içinde kaldığı”ndan ve “Türk romanının ortaya hiçbir mesele koyamadığından” yakınır.<br />
www.derindusunce.org<br />
Fikir Platformu<br />
114