08.09.2015 Views

(3)

Kitap Tanıtan Kitap (3) - Blogdan.Net

Kitap Tanıtan Kitap (3) - Blogdan.Net

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Kitap Tanïtan Kitap (3)<br />

vaadinde bulunan liberalizmdi. Demokrasinin derhal özgürlük talebinin karşısında, liberalizmin<br />

yaptığı öneri, ertelenmiş bir umuttu… Liberalizmin dayanağı, sunduğu umuttu. ( s. 47 )<br />

Liberalizm daima aristokratik bir doktrindi, “en iyinin yönetimini” öğütledi. Kuşkusuz liberaller “en<br />

iyi”yi öncelikle doğuştan gelen statüyle tanımlamamışlardır; bunun yerine eğitim başarısına göre<br />

tanımlamışlardır. Böylece en iyi olan, kalıtsal soylular değil, meritokrasinin üyeleriydi. Ancak en iyi,<br />

daima bütünden daha küçük bir gruptu. Liberaller tam da bütünün yönetiminden -demokrasi- kaçmak<br />

için, en iyinin yönetimini -aristokrasi- istediler. Demokrasi liberallerin değil, radikallerin hedefiydi…<br />

Liberalizmin bir ideoloji olarak ortaya konması, bu grubun egemen olmasını önlemek içindi. ( s.<br />

241)<br />

Tarihsel gerçeklerle uyumlu tespitler. Oy hakkını, iktidarda söz hakkı elde etmek isteyen ezilen alt<br />

sınıflar, hali hazırda bunlara sahip olanlardan ve onlara karşı talep eder. Nitekim öyle de olmuştur.<br />

Zaten ayrıcalıklı keyfi gıcırlar, durduk yere neden diğerlerine “oy hakkı” bahşetsinler ki?<br />

Arasöze bir arasöz daha açalım izninizle. Bir şeyden “hak” olarak söz etmeye başlamak bir ilerleme<br />

gibi kabul edilir genellikle. Ama durum kesinlikle göründüğü gibi değil. Tam aksine, herkes için var<br />

olan bir şeyin, artık bazılarının aleyhine bazılarının imtiyazı haline geldiği anlamını içerir. “Hak”, bir<br />

takım insanlar -ki genellikle çoğunluktur bunlar- bazı evrensel nesnelerden/şeylerden mahrum<br />

edilmeye başlandığı için söz konusu olmaya başlar. Örneğin bilgi edinme hakkı veya eğitim hakkı,<br />

birileri bundan uzak tutulduğu için bir ‘hak’ olarak adlandırıldı. Kadın haklarından, kadının maruz<br />

kaldığı şiddet ve dışlanma gözden sakınılamayacak kadar arttıktan sonra ancak söz edilir oldu.<br />

Bir toplumda çokça ‘hak’tan bahsedilmesi ve bunları korumak için kurumlar ihdas edilmesi, artık<br />

geçmişte kalmış olsa da toplumda özgürlüklerden uzaklaşma ve baskı eğiliminin ne denli güçlü<br />

olduğunun bir işaretidir. Pozitif, negatif ya da aktif hakların bu anlamda bir farkı yok. Aslında ileri<br />

demokrasinin göstergesi gibi sunulan “hak”ların bolluğu, tam aksi bir gerçeği ima etmekte.<br />

Hatırlayalım, “insan hakları”, savaş ve sömürgecilik aracılığıyla milyonlarca insanın boşu boşuna,<br />

anlamsızca ve zalimce katledilmesi sonrasında ortaya çıkmış bir kavram. 19. yüzyılda da liberalizm,<br />

demokrasiyi kerhen ve kademeli olarak bir mükâfat gibi vermiştir; eşitler arasındaki bir hak olarak<br />

değil. ( Önce küçük mülkiyet sahiplerine, sonra mülksüz erkeklere, en son ise kadınlara, tedricen oy<br />

hakkı tanınmıştır, Batı’da)<br />

I. Dünya Savaşı’na kadar vaziyet buydu. Akabinde de değişen bir şey olmadı. Bolşevik Devriminden<br />

sonra liberalizmin en güçlü rakibi olarak sosyalizm/Leninizm meydanda boy gösterdi; ya da öyle<br />

zannedildi. Amerika’da klasik liberal ilkelere dayanan Wilson’culuk, bireysel özgürlüğü uluslararası<br />

arenada “ulusların kendi kaderini tayin ilkesine” tahvil etti, refah talebini ise “ulusal kalkınmacılığa.”<br />

Leninizm de aynı ilkeleri, küçük yöntem farkları dışında aynen benimsedi.<br />

Sömürge ülkeleri “ulusal kalkınma” hedefleriyle oyalanmaya başladılar. Eğer çok çalışılır ve doğru<br />

devlet politikaları uygulanırsa, bir gün bu az gelişmiş ülkeler gelişmiş ülkelerle aralarındaki mesafeyi<br />

gerçekten kapatabileceklerini düşündüler. Bu ümit, iki kutuplu dünya sisteminin uzunca bir süre<br />

bozulmadan ayakta kalmasına yardımcı oldu. Fakat bu politika da iflas etti. Bir ya da birkaç ülkenin<br />

kalkınması mümkündür, ancak dünya üzerinde eş zamanlı bir kalkınma imkânsız. Çünkü “sermaye<br />

birikim süreci, artı değerin hem mekânsal olarak, hem de sınıflar açısından eşitsiz biçimde dağıldığı<br />

hiyerarşik bir sistemi gerektirir.” (s. 161 ) Her iki kutup da, bağlılarının bu umutlarını ve ötekine<br />

duyulan korkularını diri tutarak kendi varlıklarını kaim ve daim kıldılar.<br />

www.derindusunce.org<br />

Fikir Platformu<br />

56

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!